İzmir 'askeri casusluk ve fuhuş' davasında flaş gelişme.. 5'i muvazzaf, 10'u tutuklu 357 sanıklı davada TÜBİTAK'tan istenen bilirkişi raporu geldi. TÜBİTAK, delillerde sahtecilik bulgusuna rastlanmadığını belirtti. Sanıklar raporu kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Paralel yapılanmanın etkin hale geldiği iddiası sonrası TÜBİTAK'ta geniş çaplı görevden almalar yaşanmıştı. Ancak kurumdan yine de böyle bir rapor çıkması, delillerde sahtecilik ve kumpas olduğu iddialarını zayıflatmış oluyor. Sanıkların istedikleri yönde bir rapor çıkıncaya kadar yeni bilirkişi talebinde bulunmaya devam edecekleri, mahkemenin bunu kabul etmemesi ve davayı sonuçlandırması halinde ise tıpkı Balyoz davasında olduğu gibi AYM'ye başvurarak hak ihlali gerekçesiyle davanın yeniden görülmesini hedefledikleri ileri sürülüyor.. Diğer taraftan, son günlerde paralel yapılanma bahane edilerek her taşın altında kumpas aranır hale geldi. Elde somut delil olmadan kestirmeden paralel yapı suçlanıyor. Balyoz ve Ergenekon çevreleri, kendilerinin masum melekler olduğunu, herşeyin paralel yapılanmanın tezgahı olduğunu savunuyor. Bu durum ise bir atasözünü akıllara getiriyor.
24.06.2014 12:31 İzmir 'askeri casusluk ve fuhuş' davasında flaş gelişme.. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının ardından İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen, 5'i muvazzaf, 10'u tutuklu 357 sanıklı, 'fuhuş, casusluk tehdit ve şantajla askerî bilgi ve belge ele geçirme' davasıyla ilgili TÜBİTAK'tan istenen bilirkişi raporu geldi. Mahkemeye ulaşan ve sanıklardan ele geçirilen 19 adet harddisk ve flaş bellekler üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan Dijital Adli Analiz Raporu'nda, sanıklarda ele geçirilen dijital materyaller üzerinde sahtecilik yapılıp yapılmadığı iddiasına cevap verildi.
"SAHTECİLİK YAPILDIĞINA DAİR BİR BULGUDAN BAHSETMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR"
Raporda, "Yapılan analizler bütüncül olarak değerlendirildiğinde, delillerde sahtecilik olarak değerlendirilebilecek herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Sahtecilik yapıldığına dair bir bulgu olmadığından, bunun tarihinden bahsetmek mümkün değildir." denildi.
Uzmanlar Burak Akoğuz, Yalçın Çakmak ve Süheyl Mustafa Keskin tarafından hazırlanan raporun sonuç bölümünde ise, "Yukarıda kapsamı belirtilen adli analiz incelemeleri bütüncül olarak değerlendirildiğinde, normal kullanıcı davranışlarıyla açıklanamayacak bir uyumsuzluğa rastlanmamıştır." değerlendirmesi yapıldı.
69 SAYFA VE 17 EK KLASÖRDEN OLUŞAN RAPOR
İzmir'de görülen ve kamuoyunda "askerî casusluk" olarak bilinen davayla ilgili TÜBİTAK tarafından hazırlanan ve mahkemeye ulaşan Dijital Adli Analiz Raporu, sanık avukatlarına verildi. 9 Haziran 2014 tarihli, 69 sayfa ve 17 ek klasörden oluşan raporda uzmanlar tarafından mahkeme, sanık ve avukatları tarafından yöneltilen sorulara cevaplar verildi. Sanıklar Bilgin Özkaynak, Narin Kormaz, Saygın Özdemir, Onur Süer, Hakan Oğuzhan, Safiye Köten, Sunay Akkaya, Filiz Albayrak, Songül Akdin ve Meryem Bağcı'dan ele geçirildiği iddia edilen 19 adet harddisk ve flaş bellek gibi dijital materyallerin incelenmesi sonucu hazırlanan raporda, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yöneltilen, “Suça konu dijital veri ve materyallere teknik anlamda usulüne uygun el konularak imajlarının alınıp alınmadığı”, “İmajların teknik anlamda asılları ile örtüşüp örtüşmediği”, “El koymadan sonra herhangi bir tahrifat ve manipülasyona maruz kalıp kalmadıkları, imaj alındıktan sonra herhangi bir ekleme çıkarma yapılmış olup olmadığı” şeklindeki sorulara cevap verildi. TÜBİTAK uzmanları, “İmajların, adli bilişim standartlarınca kabul edilen yazılımlar vasıtasıyla alındığı görülmüştür. 19 delilin bir tanesi hariç diğerlerinde, özetleme fonksiyonu değerlerinin tutanaktaki değerlerle aynı olduğu tespit edilmiştir. İmaj alma tutanaklarındaki özetleme fonksiyonu değerleri ile tarafımızdan hesaplanan özetleme fonksiyonu değerlerinin aynı olduğu tespit edilmiştir. İmaj alma tutanakları dijital delillere el konulduğunda oluşturulduğundan, bu delillerin şu an aynı özetleme fonksiyonu değerlerine sahip olmaları, bu delillere el konulduktan sonra herhangi bir müdahale edilmediğini göstermektedir.” cevabını verdi.
BİLİRKİŞİ SANIK VE SANIK AVUKATLARININ SORULARINA DA RAPORDA CEVAP VERİLDİ
Ayrıca bilirkişi sanık ve sanık avukatlarının sorularına da raporda cevap verildi. “Dijital materyallerin tamamen sahte olarak üretilip üretilmediği”, “Üst veri yollarında oynama olup olmadığı”, “Bilgilerde değişiklik yapılıp yapılmadığı”, “Varsa bu değişikliğin hangi tarihte yapılmış olabileceği” sorularına, "Delillerde sahtecilik olarak değerlendirilebilecek herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Sahtecilik yapıldığına dair bir bulgu olmadığından, bunun tarihinden bahsetmek mümkün değildir. Dosya sistemi üst verilerinde dosyanın zaman bilgileri içerenleri ile dosya iç üst verilerinde bulunabilen zaman bilgileri farklı olabilmektedir. Birçok dosyanın, birden fazla delilde ve Pandora veri tabanında aynı hash değerlerine sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu bağlamda, aynı hash değerine sahip dosyaların bir veri depolama biriminden diğerine aktarılmış olabileceği değerlendirilmektedir.” şeklinde cevaplar verildi.
Sanık avukatları, TÜBİTAK raporunu kabul etmediklerini söyledi.
PARALEL'İN KUMPASINDAN AYM'NİNKİNE: NASIL OLSA AYM VAR!
Hatırlanacağı gibi, paralel yapılanmanın etkin hale geldiği iddiaları ve buna dair somut delillere ulaşılması sonrası TÜBİTAK'ta geniş çaplı görevden almalar yaşanmıştı. Ancak buna rağmen kurumdan yine de böyle bir rapor çıkması, delillerde sahtecilik ve kumpas olduğu iddialarını zayıflatmış oluyor.
Ancak sanıkların istedikleri yönde bir rapor çıkıncaya kadar yeni bilirkişi talebinde bulunmaya devam edecekleri, mahkemenin bunu kabul etmemesi ve davayı sonuçlandırması halinde ise tıpkı Balyoz davasında olduğu gibi AYM'ye başvurarak hak ihlali gerekçesiyle davanın yeniden görülmesini hedefledikleri ileri sürülüyor.
Görüldüğü gibi işin suyu çıkmış bulunuyor. Bilgisayar programcıları 'for-next' ve benzeri döngüleri iyi bilir. İstenen sonuç sağlanıncaya kadar bilgisayarın işlem yapmaya devam etmesi talimatı anlamına gelir. Burada da benzer bir durumla karşı karşıyayız. İstenen bilirkişi raporu verilinceye kadar itirazların sürdürüleceği, mahkemenin dikkate almaması durumunda ise paralelcilikle suçlanabileceği ve davanın da AYM'ye götürüleceği anlaşılıyor.
Sanıklara -en azından bazılarına- atfedilen ahlaksızlıklar casusluk davasında açıkça ortaya konulmuş. Komutanların kızlarının uygunsuz resimleri sanıkların bilgisayarlarından çıkmış. Buna benzer o kadar çok örnek sayılabilir ki bu davada, bunların tümünü kumpas kurulmuş deyip geçiştirmek inandırıcı olamaz. "Hırsızın hiç mi suçu yok?" deyişini hatırlatıyor bu durum.
O kadar çok sayıda somut bulgu var ki bu davada saymak zor. Dava iddianamesinde bunları görmek mümkün. Ancak.. Kamu adına açılmış dava iddianamelerini yayınlarken sansürlememize rağmen bu davanınkini kısa sürede yayından kaldırmak zorunda kaldık. Çünkü müşteki ve mağdurlardan gelen uyarılar üzerine gözden kaçan o kadar çok bölüm olduğunu farkettik ki, sansürlemekle başa çıkılmayacağını, en uygun çözümün iddianameyi tamamen yayından kaldırmak olduğuna karar verdik. İddianamenin yayınlanmaya devam edilmesini ısrarla isteyenlerden de anlayış rica ettik.
Son günlerde paralel yapılanma bahane edilerek Balyoz ve Ergenekon çevreleri tarafından kendilerinin masum olduğu, herşeyin paralel yapılanmanın tezgahı olduğu savunuluyor. Evet, o yapının kumpaslardan iyi anladığı ve bu işle haşır neşir olduğu, Başbakan ve AK Parti hükümetine yönelik 7 Şubat ve 17 Aralık sivil darbe süreçlerindeki somut delillerle ortaya çıkmış bulunuyor. Ancak bu durum Ergenekon ve benzeri yapılanmalar ile darbe gerçeğini de değiştiremez.
Dikkat edilirse her taşın altında kumpas aranır hale gelindi. Elde somut delil olmadan kestirmeden paralel yapı suçlanıyor. Oysa ne ifrat ne tefrit durumu olmamalı. Birisini suçlarken elde somut delil, bulgu olmalı. 'Kumpas'la doğan kahramanlar' başlıklı dünkü yazımızda (1) bu durumu geniş olarak ele almaya çalışmıştık. Daha önce yerden yere vurulan sanık ve çevrelerine şimdi tam tersi bir muamele yapılmaya başlanmış bulunuyor. Kahraman olarak görülen bu kişilerin her dedikleri doğru kabul ediliyor. Tam bir ifrat ve tefrit durumu söz konusu yani.
Bir çok haber ve yazılarımızda Ergenekon ve Balyoz sanıklarını çeşitli açılardan savunan satırlar kaleme aldık. Açıklamalarını gündeme getirdik. Gönderilen tekzipler olursa hemen yayınlıyoruz. (2) Hiç kimseye haksızlık yapılmaması gerektiğini savunduk. Hem paralel yapılanmaya hem de Ergenekon ve diğer darbeci yapılanmalara karşı olduğumuzu belirttik. (3)
Paralel yapıya dair ortaya çıkan şüphelerin son derece somut bulgulara ve delillere dayandığını görüyoruz. Peşpeşe açılmaya başlanan davalar da bunun kanıtı.
Paralel yapının kumpas kurduğu şüphesi ortaya çıkan ya da başka olası şekillerde hiç bir davada hiç bir sanığın haksızlığa uğramasına kesinlikle karşıyız.
Ancak paralel yapı şüphesi ortaya çıktı diye de her suçun yok sayılmaya çalışılmasına, tüm suçların paralelcilerin işi olduğuna inanılmasına, darbecilerin aklanmasına, bu tehlikenin zaten olmadığına ya da vardıysa bile artık geçtiğine inanılmasına, kısacası kamuoyunun keriz yerine konulmasına da karşıyız.
Balyoz, Ergenekon, Odatv ve benzeri davalarda delillerin sahte olduğu tartışmaları yeni değil. Defalarca yapıldı bu tartışmalar. Buna dair ayrıntılı bir sayfa dahi açtık. (4) Bir kez daha yapılsın önemli değil. Ama dürüst olunsun, laf kalabalığı yaparak doğrular örtülmeye çalışılmasın.
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(1) Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=6049
(2) Kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=par-tekzip
(2) Kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=tekzipduzeltme
(3) Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5887
(4) Kontrgerilla.com/yazilar/delil_tartismalari.asp
(24 Haziran 2014, 12:31)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: