Tam
EskidenYeniye
 

FAİLİ MEÇHULLER İÇİN DİLE GETİRİLEN MUHTEMEL FAİLLER

28 Ocak-9 Şubat 1995, Akit gazetesi, yazı dizisi

Kontrgerilla-CIA | Müslümanlar

1. KONTRGERİLLA - CIA

DORUK OPERASYONU, Talat Turhan, S.78-79 ve 151:

"..12 Eylül'den bir yıl kadar önce, Günaydın Gazetesi 1 Ekim 1979 tarihli nüshasında, kanımıza göre günümüzde de önemini koruyan bir savı manşete çıkardı: "ANARŞİ YETERLİ DEĞİLSE ÖZEL AJANLARIMIZLA BİZ ŞİDDETLENDİRİYORUZ". Bu önemli sav, CIA'dan ayrılan eski ajanların Amerika'da yayınladıkları "Covert Aktion Information Bulletin"in 1979 yılında basılan 3'ncü sayısında yer alıyordu. Yayınlanan yazıda özetle: "CIA eski görevlilerinin çıkardığı derginin Amerikan Silahlı Kuvvetlerinin çıkardığı 'İstikrar operasyonları ve istihbarat' konularını içeren FM 30-31 simgeli talimnamesinin 'Top Secret = Çok Gizli' yabancılara gösterilmeyen 'B' eki hakkında bilgi veriliyor, Amerika'nın dostu kalması gereken ülkelerde siyasi istikrarsızlık nedeni olarak 'AYAKLANMA' deyimi altında süregelen düzene karşı muhalefet gösteriliyor, Amerika'nın çıkarları açısından bu ayaklanan güçlerin bastırılarak istikrarın sağlanması için izlenen yol ve yöntemler açıklanıyor ve 'Asi güçlerin' şiddete yönelmemesi halinde işbaşındaki hükümeti karşı önlemlere zorlamak için aşırı sol gruplara özel ajanlar sokarak anarşi çıkarma yöntemlerinden söz ediliyor. Bu arada hangi durumlarda ortak operasyonlarla Amerikan çıkarlarına elverişli hükümet değişikliğine uygun ortam oluşturulacağı açıklanmakta ve Amerikan destekli rejimlerde -pek azının gerçek anlamda demokrasi için uygun ortama sahip oldukları kabul ediliyor- demokratik yapı komünizm aleyhtarı düzenin gerekleri karşılandığı sürece hoş karşılanır. Bu gerekler karşılanmazsa rejimin yapısındaki muhtemel değişikliklere önem vermek gerekecektir. Bu ülkelerin önde gelen politik şahsiyetleri tecrübesiz, ikiyüzlü ve yolsuzluklara karışmış kişilerdir... Dost ülke hükümetlerinin, komünist ya da komünist eğilimli yıkıcı faaliyetler karşısında kararsızlık ve pasiflik gösterdikleri zamanlar olabilir. Böyle durumlarda Amerikan istihbarat servislerinin ajanları hükümeti ve kamuoyunu ayaklanma tehlikesi gerçeği konusunda ikna etmek için bazı özel operasyonlar yapabilirler. Amerikan ajanları özel eylem grupları halinde rejim aleyhtarları arasına sızmaya çalışacaktır. Ajanların sızma işlemi, asi güçlerin lider kadrolarına kadar ulaşamadığı taktirde hedefe ulaşmak için aşırı solcu örgütlerin kullanılması yardımcı olur."

Aynı gazete ertesi günü gene manşette yayınını sürdürdü: "TÜRKİYE AJANLARIN CİRİT ATTIĞI ÜLKE HALİNE GELDİ" diye... Yazıda özetle: "Çeşitli uluslara mensup ajanlarla onların Türkiye'de bilerek ya da bilmeyerek kuklaları haline gelen çok sayıda yerli ajanın etkinliklerini arttırmak için yoğun bir çaba içinde olduklarını ileri sürüyorlar" denildikten sonra FM 30-31, Haberalma ve Güvenlik Operasyonları adlı talimnameden daha önce hangi ülkelerin basınında söz edildiği açıklanmakta ve: "1970 yılı ortalarında Türkiye CIA'nın başlıca haberleşme merkezlerinden birisi olarak kalmıyor NSA'nın bütün görev dallarında, askeri haberalma işlemlerinde ana karargahı oluşturuyordu" denildikten sonra "Covert Aktion" adlı dergiye gönderme yapılarak: Ortadoğu ülkelerinde 10 bine yakın ajan bulunduğu ve bunun 1500'e yakınının ise Türkiye'de faaliyet gösterdiği, ajanların Türkiye'de bütün kurum ve kuruluşlarının içine sızmak için çok titiz yöntemler kullandığını belirten ilgili kaynaklar, özellikle:

-Aşırı sağ ve sol örgütler

-Üniversiteler

-İşveren kuruluşları

-Ajanslar

-Çiftçi ve esnaf teşekkülleri

-İşçi sendikaları

-Gençlik örgütleri

içerisinde faaliyet gösterdikleri belirtiliyor ve ajanların yerli destekçileriyle birlikte üniversitelerdeki eğitimden anarşiye; işçi işveren ilişkisinden siyasal hayata kadar, her konuda olay yaratma ve yönlendirme çabası içinde oldukları ileri sürülüyordu."

MİLLİYET, 28 KASIM'90, Ecevit'in Evren'e cevaplarından:

"..Eğer bir ülkede, gizli silahlarla donatılmış, devlet içinde fakat devlet denetiminin dışında bir örgüt varsa, bütün bu gibi karanlık olayların ardında veya bazılarının ardında, o gizli örgütten elemanların da yer almış olabileceği kuşkusu herhalde hafife alınamaz..."

ZAMAN, 19 KASIM'90, Talat Turhan şöyle diyor:

"..Faili meçhul cinayetler islamcıların üzerine yıkılmak isteniyor.Bu gibi olaylarda varsayım türetmeye kimsenin hakkı yok. Bir ülkede eğer siyasi cinayetler işleniyorsa o siyasi cinayetlerin sorumlusu istihbarat örgütüdür."

TEMPO DERGİSİ SİYASİ CİNAYETLER EKİ, S.88-89:

"..MİT'in ayrıca oluşturduğu 3'ü Ankara'dan, 1'i Diyarbakır'dan olmak üzere 4 kişilik bir ekibin 6 aylık bir araştırma sonucu başbakanlığa verdiği raporda, "Vedat Aydın'ın Güneydoğu'da sevilen bir lider olduğuna dikkat çekiliyor ve Ortadoğu'da faaliyet yürüten CIA ajanlarının çeşitli yerel kaynakları kullanarak bu tür kişilere yönelik eylemler düzenlediği" belirtiliyor. CIA'nın 1989'da Vedat Aydın'la ilgili altı sayfalık bir rapor hazırladığı ve bu bilginin CIA bilgi bankasında bulunduğu da saptanmıştı. Haberde, MİT'in "ABD karşıtı Kürt aydınlarının ve ölümleri toplumda istikrarsızlık yaratacak kişilerin suikastlere hedef olabileceği istihbaratını edindiği" belirtilerek, bu konuda İçişleri Bakanlığı'nın uyarılmasını istediği bildiriliyordu."

Yetkililerin Şüpheleri Birbirini Tamamlıyor

Bazı anarşik olayların polislerce veya askerlerce ya da MİT tarafından yapılmış olması, birbiriyle alakasız ferdi kanunsuzluklar şeklinde nitelendirilebilir. Örneğin, Ecevit'e öfke duyan bir polis onu öldürmek istemiş olabilir ya da olayda kasıt olmayıp silah kaza ile patlamıştır denilebilir. Aynı mantık, askerler ya da MİT elemanlarının karıştığı terör olayları için de yürütülebilir. Ama şunu da dikkatlerden kaçırmamak gerekiyor; esrarlı eylemler, faili meçhuller hep birbirini tamamlıyor gibi görünmektedir. Belli bir amaca adım adım, provokasyon provokasyon ilerleniliyor. Bu da, bazı polislerce, askerlerce, MİT elemanlarınca ya da diğer kesim tarafından gerçekleştirilen terör eylemlerinin birbiriyle alakalı, yani organize hareketler olduğu iddiasını güçlendirmektedir. Eylemlerin gerçekleştiriliş tekniğinden, izlerin kaybedilmesine, soruşturma sürecindeki garipliklerden hapishanelerden adam kaçırılmasındaki garipliklere kadar bir sürü gerçek bir araya geldiğinde kontrgerilla hakkındaki iddialar ciddiyet kazanmaktadır. Şu halde, bu eylemlerin asıl kaynağı ne MİT'tir, ne askerdir, ne polis ve ne de diğerleridir. Bilakis hepsinden bir parçanın karışımıyla oluşan gayrı resmi ve organize bir gruptur. Kontrgerilla da zaten budur!..

ORTADOĞU GAZETESİ, 7 ŞUBAT'93:

Metin Kaplan, yazısında, Mumcu cinayetinin sonuçlarından yola çıkılarak ABD'nin bu cinayetten en karlı çıktığı ve dolayısıyla suçlusunun o olduğunu işliyor. Ayrıca Mumcu'nun vurulmasından önceki günlerde Türkiye'nin gündemini işgal eden dört mesele aktarılıyor ve hepsinin de ABD'yi rahatsız edici bir seyir takip ettiği vurgulanıyor. Şöyle sürdürüyor Metin Kaplan yazısını:

"..Ancak ne olduysa 24 Ocak günü oldu. Gündem birden değişti. 24 Ocak günü ne oldu? Gündem niçin değişti? Uğur Mumcu vahşice katledildi. Bütün mesele halloldu! İktidar da, ABD ile müttefikleri de rahatladı. Artık bütün TV kanalları, gazeteler ile dergiler için birinci haber hatta tek haber Uğur Mumcu cinayetidir. İktidar, Bosna-Hersek, Irak, Karabağ ve hatta Kıbrıs ile ilgilenmekten kurtuldu. Kendisinden istenen tavizleri verebilecek pozisyona geçti. ABD ile kendisi gibi emperyalist müttefikleri unutuldu gitti. Kamuoyundaki tepkiler eridi bitti. Hem de Türkiye'de fundamentalizm adı altında ve fakat aslında İslamiyet'e savaş açıldı. Uğur Mumcu'yu kim veya kimler öldürttü? Cinayet failleri hep cinayetten menfaati olanlar arasında aranır, bulunur. Böyle bir teknik vardır. Aynı teknikten faydalanarak, Uğur Mumcu cinayetinin ardında bir büyük devletin gizli servisinin bulunduğu söylenebilir"

GERÇEK, 6 ŞUBAT'93, "Kontrgerilla Cumhuriyetinde...":

"..Mumcu cinayetinin soruşturmasında MİT'in CIA-MOSSAD'dan yardım istediği tüm basında yer alıyor. Türk gizli servisi, CIA-MOSSAD'ın özel çıkar ve hesapları olabileceğini düşünmüyor bile. Mumcu'nun CIA-MOSSAD kaynaklı ve Türkiye'yi İran gibi islamcı bir ülkeye karşı yöneltmek ve ABD- İsrail-Türkiye arasında daha su sızmaz bir yakınlık oluşturmak amaçlı bir senaryo ile öldürüldüğü şayiası çıkmış olmasına rağmen bunda sakınca görülmüyor..."

SABAH, 18 ŞUBAT'93, Güngör Mengi şöyle yazıyor:

"..Ama ortada Aktüel dergisinin 'Gözaltında MİT katliamı' başlığı ile gündeme getirdiği bir rezalet var. Muş'ta beş tane ceset var.. Bu iddia imzasız bir ihbar mektubuna değil, savcı imzası taşıyan bir belgeye dayanıyor. Savcı 'Biz MİT'teniz' diyen 7 kişinin jandarmadan teslim aldığı 5 kişinin kurşuna dizildiğini belirliyor.."

Devlet içinde yuvalanmış bir örgütün cinayet işletebileceğini söyleyenler kuru kuruya bunu demiyorlar, yukarıdaki gibi somut gerçeklere dayanarak söylüyorlar. Nasıl CIA gayrı resmi olarak cinayet işliyor ve soruşturulamıyorsa bizde de MİT içine sızmış birileri aynı şeyi yapıyor. Taksim katliamında ve diğer esrarlı eylemlerde MİT-kontrgerilla parmağı olabileceği, bir savcının tespitinden yola çıkılarak böylece anlaşılabilir. Ne diyordu Talat Turhan; "Bir ülkede peşpeşe siyasi cinayetler işleniyor ve failleri meçhul kalıyorsa birinci sorumlu o ülkenin istihbarat teşkilatıdır." Daha ne delil isteniyor ki kontrgerilla için? Savcı tespiti bile görmezden geliniyorsa, meclis gerekeni yapmıyorsa bellidir ki, bir güç odağı baskı yapıyor. Ülkemizi gizli devlet yönetiyor! Soruşturulamaması onun hala aktif olduğunu gösterir. Bunca delile rağmen her taşın altında müslüman aranıyor, hedef gösteriliyor. "Din devrimine de karşıdır" denmişse olacağı budur tabii ki!..

GERÇEK, 6 ŞUBAT'93, "Kontrgerilla Cumhuriyetinde...":

"..İslamcılara yönelik hedef göstericiliğin baskısı altında Erbakan, bilinen ama kolayca ve normal koşullarda söylenemeyen gerçeği, onbinlerce kişi "Kahrolsun Kontrgerilla!" diye haykırırken dile getiriyor: "Türkiye'de Özel Harp Dairesi var. Bunların CIA'nın emrinde olduğunu, birçok provokasyonda bulunduğunu biliyoruz. Uğur Mumcu'nun öldürülmesine benzer birçok cinayet profesyonelce işlendi. Bu cinayetlerin Özel Harp Dairesi'nin marifeti olduğunu biliyoruz."

TEMPO, 11 MART'90, "Kanlı Tezgah":

"..'Türkiye bu kez kimden kurtarılacak?' sorusu hemen yanıtını buluveriyor: 'irticadan!' Ama görüntü bu haliyle zayıf. Pek çok Batılı gözlemci bile 'Türkiye'de laiklik tehdit altında değil' diyor. O zaman işin büyümesi lazım. Önce Muammer Aksoy... Şimdi Çetin Emeç... Terör, tırmanmayı sürdürürse bu askeri darbeyi getirir..."

GERÇEK, 6 ŞUBAT'93, "Devletin avucunun içinde mi...":

"..Uğur Mumcu cinayetinden sonra açıklamalar birbirinin peşisıra sökün eder. "Yepyeni örgüt", "Kökü dışarda", "Elimizde ipuçları var." İçişleri Bakanı Sezgin, Ankara'da Mumcu cinayetiyle ilgili "Ortadoğu kökenli" 11 kişinin gözaltına alındığını bildirir. Ayrıca İstanbul'da yakalanmalar vardır. Çetin Emeç cinayetinde kullanılan kar başlıkları ve Dursun'un öldürüldüğü silah ele geçirilmiştir. Yine Sezgin tarafından açıklanmıştır. Demirel Arap diyarından, doğrudan Mumcu cinayetiyle ilgili olarak, "Devletin bütün organları konunun üzerindedir. Önemli ipuçları vardır" der. Tarih, 28 Ocak perşembedir. Aynı günkü gazetelerde Anadolu Ajansı'nın haberi yer alır: "Bomba kuryesi yakalandı." Hürriyet'te çıkan haber şöyledir:

"A.A.'nın haberinde Ankara'da öldürülen Mumcu suikastinde kullanılan C-4 tipi patlayıcıyı, Ankara'ya götüren teröristin yakalandığı ve suçunu itiraf ettiği belirtildi". Ocak'ın 30'unda Demirel Katar'dan, "Suçlular devletin avucunun içindedir" demiş, ancak Sezgin çark etmiştir: "Bomba kuryesi yakalanmadı." Yakalandığı konusunda günlerdir açıklama yapılan "bomba kuryesi"nin nasıl olup da yakalanmadığı merak uyandırır. Olayın aslı, Nokta'nın Sezgin'le yaptığı söyleşiden anlaşılır:

Sezgin- Bombanın gönderildiği ifade edilen şahsa ait bilgi yanlış çıktı.

Nokta - Haberden sonra, Ankara Emniyeti adrese gitti. Ama adres boş çıktı.

Sezgin- Hayır boş çıkmadı.Yanlış biliyorsunuz. Bir devlet memurunun yeri çıktı orası...

Kurye'nin bombayı götürüp teslim ettiği adres olarak bildirdiği yer, bir "devlet memuru"nun yeri çıkınca soruşturma kapatılır. Aynı, DGM Savcısı Nusret Demiral'ın Kartal Demirağ'ın itiraflarına ilişkin dosyayı kapattığı gibi... Bu memur, MİT mi kontrgerilla mı?.."

MİLLİYET, 24 KASIM'94, "Mumcu'dan şok iddia":

"İki yıl önce Ankara'da uğradığı bombalı suikast sonucu yaşamını yitiren Gazeteci -Yazar Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu cinayet soruşturmasında hiçbir gelişme olmadığını bildirerek Adalet Bakanlığı'na dilekçe yazdı.

Güldal Mumcu'nun başvurusu özetle şöyle:

"..Olaydan hemen sonra zamanın en yetkili kişilerin verdiği sözlere karşın, soruşturmanın, kimi konularda neredeyse gerçekleri aramama amacıyla, sürüncemede bırakıldığı izlenimi doğmuştur..

Soruşturmayı yürüten ilk Savcı Ülkü Coşkun'un benim ifademi alırken söylediği 'Bu olayı devlet yapmıştır. Siyasi iktidar isterse bu iş çözülür' şeklindeki sözlerini de ayrıca vurgulamak istiyorum.

Bu olaylardan ve soruşturmanın sürüncemede bırakılmasından çıkan sonuç, bu olayın kimler tarafından ve nasıl gerçekleştirildiğinin, devlet örgütünün bir kısmının bilgisi dışında olmadığıdır. Bunun söylenmesi elbette çok zordur ama, Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral Doğan Güreş'in bir gazeteciyle yaptığı söyleşide, Uğur Mumcu cinayeti hakkındaki soruya verdiği yanıt bu kanıyı doğrulayacak niteliktedir.

Uğur'u kardeşi gibi sevdiğini söyleyen sayın general, katillerin neden yakalanamadığına ilişkin soruyu 'Bu konuya hiç girmek istemiyorum' diye yanıtlamıştır. Bu yanıt, 'Bu konuyu biliyorum ama söylemek istemiyorum' anlamını taşımaktadır..."

Güldal Mumcu'nun bu açıklaması üzerine Sayın Güreş herhangi bir açıklama yapmamış, susmayı tercih etmişti. Bu suskunluk çok anlamlıdır. Doğru olmasa idi inkar eder ya da yanlış anlaşıldığını söylerdi Güreş. Demek ki bu şüphe zımnen doğrulanmış olmaktadır. Bu çok önemlidir. Tıpkı Özal'ın açıklamaları gibi önemlidir (Sabah, 1 Şubat 1993). Tıpkı Ecevit'in açıklamaları gibi önemlidir (Milliyet, 27 Eylül 1973, 2 Şubat 1978). Devletin en üst kademelerine gelmiş insanlar aynı şüpheleri dile getiriyorlar da niye açık açık söylemiyorlar demek istediklerini. Ne engelliyor bunları?..

İtalyan Başbakanı Aldo Moro ya da ABD Başkanı Kennedy gibi öldürülme korkusu mu?

Oluşmuş menfaat dengelerinin, karşılıklı kirli çamaşırların açığa çıkma korkusu mu?

Ecevit'in dile getirdiği, örgütün sivil uzantısında yer alanlardan bazılarının açığa çıkarılacaklarını anladıklarında ülkede çok tehlikeli tertiplere yönelebilecekleri kaygısı mı? Ne tür tertipler olabilir bunlar?

Bu cinayet ağının istenmeyen bazı yan etkileri olsa da sonuçta kendilerince kutsal bir amaca hizmetten çıkacağı korkusu mu?

Ya da başka başka korkular mı?

FAİLİ MEÇHULLERİN MUHTEMEL FAİLLERİ

2. MÜSLÜMANLAR


CUMHURİYET, 29 OCAK'93, "The Times'ın yorumu: Mumcu'nun...":

"..(Mumcu'nun) ölümünden sonra bazı şeriatçı gruplar olayı yüklendiler. Ancak Mumcu, Türkiye'de son 5 yılda laiklik yanlısı önde gelen kişilerin öldürülmesinden de şeriatçıların sorumlu tutulduklarını, oysa bu cinayetleri onların işlemediğini söylüyordu..."

CUMHURİYET, 30 OCAK'93, "Ankara'yı sarsan gazeteci" haberinde The Independent gazetesinin 29 Ocak 1993 tarihli nüshasından alıntılar yapılmış. The Independent'te şunlar geçiyor:

"..(Mumcu,) araştırmalarının kendisine düşmanlar yarattığını biliyordu ve hayatının tehlikede olduğunu da... Son aylardaki araştırmaları sürprizli sonuçlara doğru ilerliyordu: Şeriatçıların, bazı önde gelen laiklerin, faili meçhul cinayetlerinden sorumlu olamayacakları gibi bir sonuca..."

SABAH, 17 ŞUBAT'93, "Musavi: Mumcu'yu biz öldürmedik" haberinde Lübnanlı Hizbullah örgütünün lideri Musavi ile yapılmış bir röpörtajdan bölümler veriliyor:

"Soru : Bu arada, Türkiye'de Uğur Mumcu'nun öldürülmesiyle birlikte Hizbullah adı yeniden gündeme geldi. Şimdi, sizin Türkiye'de bir kolunuz, bir şubeniz var mı? Uğur Mumcu'yu siz mi öldürdünüz?

Musavi: Kesinlikle hayır. Türkiye'de herhangi bir kolumuz yok. Ayrıca, Türkiye'de birlikte çalıştığımız veya yardım ettiğimiz herhangi bir askeri ya da siyasi örgüt de yok. Bu cinayeti de biz işlemedik. İran ve Lübnan'da Hizbullah'ın güçlenmesinden korkan İsrail ve Amerika, gizli servisleri aracılığı ile basını etkileyip bizi suçluyorlar. Şayet bizim aleyhimize diye bir gazeteciyi öldürmek isteseydik buna önce buradan başlardık. Çünkü Beyrut'ta bizden nefret eden bir sürü gazeteci var. Ayrıca biz insanların düşüncelerine saygı duyarız. Düşündüklerinden ya da yazdıklarından dolayı hiç kimseyi öldürmeyiz. Yalnız, Salman Rüşdü dışında. O farklı. Çünkü, o dinimizi ve Peygamberimizi aşağıladı.

Soru : İyi de, İslam'da can almak sadece Allah'a mahsus değil mi? Hem Salman Rüşdü'nün kitabının Türkçe'ye de çevrilmesi planlanıyor. Bu gayet doğal bir şey değil mi?

Musavi: Biz müslüman olmayanları neden müslüman değilsiniz diye öldürmeyiz. Ancak, dinimizin ve peygamberimizin aşağılanmasına da sessiz kalamayız. Bunun hürriyetle hiçbir ilgisi yoktur.."

GÜNAYDIN, 8 ŞUBAT'93, Evren şöyle diyor:

"..Uğur Mumcu cinayeti de diğer aydınlanan(!) cinayetler gibi tam olarak aydınlanırsa, bunların hep İran tarafından eğitildiği ve Türkiye'ye sokulduğu ortaya çıkacaktır.."

SABAH, 6 ŞUBAT'93, "Mumcu suikasti 15 kişi gözaltında":

"..Adının açıklanmasını istemeyen bir DGM yetkilisi, "Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Amerikalı Çavuş Marvick, İsrailli diplomat Ehud Sedan'ı hep aynı güç öldürdü. Bu suikastlerin gerçekleştiriliş yöntemleri arasında büyük benzerlikler bulunuyor. Bu tarz SAVAMA ya da Hizbullah tarzıdır. Bu olaylara söz konusu örgütlerin şablonunu koyduğumuz zaman bir köşesi uymasa bile üç köşesi tam oturuyor. Söz konusu örgütler eylemlerinin çoğunda tahrip gücü yüksek bomba kullanırlar. Mumcu suikastinde de delil bırakmamak için bomba kullandılar. Silahlı saldırılarda delil bırakılır, görgü tanıkları bulunabilir..."

Aksoy, Emeç, Dursun, İpekçi, Anter ve diğerlerini silahlı saldırılarda öldürdüler. Niye bir kısmını delil bırakmamak için bombayla öldürsünler de diğerlerini silahlı saldırılarda öldürsünler? Delil bıraksınlar diye mi?! Görüldüğü gibi bu iddianın dayandığı mantık son derece tutarsızdır.

Adının açıklanmasını istemiyormuş bu DGM yetkilisi. Tutarsız ve mantıksız görüşlerin bir DGM yetkilisine dayandırılarak inandırıcı olması bekleniyor. MİT içindeki bir grubun hazırladığı ortaya çıkan fakat sahte olan bir belgeyle Mumcu suikastinden CIA-MOSSAD'ın sorumlu tutulmasına hemen 'saçma' tepkisini gösterenlerin, bu DGM yetkilisi olayına ve benzerlerine (ki geçmişte bir çok örneği var) tepki göstermemesi, faili meçhullerin çözümlenmesi için uygun olmayan böyle çifte standartlı bir ortamda daha çok faili meçhullerin işlenebileceğini göstermektedir. Bu faili meçhullerin de kime yüklenebileceği tahmin edilebilir. Bu faili meçhullerin müslümanların işi olamayacağını savunan kimselere göre, ABD ve Batı'nın İslam'ı düşman ilan etmesi, NATO'nun yeni hedefinin İslam olduğunun açıklanması, Libya'yı, Irak'ı köşeye sıkıştıran Amerika'nın İran ve Sudan'ı da köşeye sıkıştırmaya çalışması ve bunun için de dünya kamuoyunun bu ülkelere karşı hazırlamaya gayret etmesi gibi olayların perspektifinden, Aksoy'dan Mumcu'ya, Sivas halkının Nesin tarafından kışkırtılmasına kadar olan eylemlere bakılınca herşey yerli yerine oturmakta, anlaşılır olmaktadır.

Yine bu kimselere göre SAVAMA neden Aksoy, Mumcu ve diğerlerine yönelik suikastleri işlesin? Eğer öldüreceklerse kendi ülke rejim aleyhtarı İranlıları öldürürler ve öldürüyorlar da. Kendi açılarından bunun tutarlılığı var. Çünkü Türkiye'deki İran rejim aleyhtarları, İran İslam devrimini çökertmek için çalışıyorlar. Kendi vatandaşını öldürmesiyle Türk vatandaşlarını öldürmesi çok farklı şeyler. Niçin Aksoy, Mumcu ve diğerlerini öldürsün? Sanki İran farkında değil mi, Batı tarafından köşeye sıkıştırılmak istendiğinin? Radikal söylemleri yumuşatıp dışa açılmaya çalışan bir İran niçin bu cinayetleri işlesin? Niçin bu cinayetlerin faili olarak İran'ı suçlayanlar CIA-MOSSAD iddialarına kulaklarını tıkıyorlar? Oysa bu ihtimal çok daha gerçekçi... "Türkiye'nin Güneydoğusu Ankara'ya kadar ilgi alanımız içerisindedir" diye Savunma Bakanları Şaron'un resmen açıklama yaptığı bir ülke ile, Türkiye’nin Güneydoğu’sunu arzı mev’ud-vadedilen kutsal toprakları içerisinde gören İsrail ile ilişkiler kuruluyor, güvenlik anlaşmaları imzalanıyor? Niçin muhtemel faillerden biri olduğu halde CIA-MOSSAD'dan Mumcu cinayet soruşturması için yardım isteniyor?..

Bahriye Üçok ve Hamido olayları arasında büyük benzerlikler var. Üçok'u müslümanlar öldürdüyse Hamido'yu kimler öldürdü? Geçmişi bir kenara bıraksak bile yine de bu cinayetleri müslümanların işlemediğini gösteren bir çok emare var. Kaldı ki, geçmişi de düşündüğümüzde bu ülkede öteden beri siyasi cinayetler işleniyor, failleri meçhul kalıyor. Olayların sonuçları ise daima Batı'nın işine yarıyor. Örneğin Körfez Savaşı.. Irak medya tarafından büyük gösterildi, ta ki kamuoyu Irak aleyhine hazır olsun. Sonra da oyun bitirildi... Şimdi ise aynı numara İran ve Sudan'a çekilmek isteniyor, üstelik Amerika'nın bunu istediği resmen bilindiği halde!..

Müslümanlar için şablonun üç köşesi oturuyor, bir köşesi oturmuyormuş. CIA-MOSSAD için tüm köşeleri oturuyor oysa!

ZAMAN, 10 ŞUBAT'93, "Mumcu'nun katili kontrgerilladır" haberine göre, Sakarya SHP İl Örgütü Kadın Komisyonları başkanlarının düzenlediği laiklik yürüyüşünde kontrgerilla ve ABD emperyalizmi suçlandı. Haber şöyle idi:

"..Laiklik yürüyüşünde göstericiler 'Uğur Mumcu'nun katili kontrgerilladır. Kahrolsun Amerikan emperyalizmi. Bosna kan ağlarken BM nerede?' diye slogan attılar. İHD Sakarya şubesi Başkanı Süreyya Narlı, göstericilere yaptığı konuşmada, "Mollalar İran'a" diye slogan atan göstericilere "kendi insanlarımıza dil uzatmayınız. Belki gerçek müslümanlar onlardır" dedi..."

Kriminologların Altın Kuralı

Kriminologların altın bir kuralı vardır: "Bir olayın sonuçlarından kim yararlanıyorsa suçlu odur." Şimdi Aksoy'dan Ersever'e kadar bir çok cinayetin yol açtığı sonuçların ABD- İsrail çıkarları açısından benzeştiği, hatta birebir örtüştüğü görülür. Bu cinayetler İran'a yaramaz, çünkü zaten dışa açılmaya çalışıyor. Türkiye'deki bazı İran rejim aleyhtarlarının SAVAMA tarafından temizlendiği iddiaları doğru sayılabilir, ama Türk vatandaşlarını vurdurmak İran'a ne kazandırır? Türkiye bu cinayetlerle sarsılırsa İran ne kazanacaktır?..

TERCÜMAN, 31 OCAK'93, "Gözler Demirel'de" haberinde Nokta'dan alıntılanmış bir röpörtaj var. Şunlar geçiyor:

"..Genelkurmay İstihbarat eski başkanı emekli Koramiral Yılmaz Doğrusöz, Uğur Mumcu cinayetinin Türkiye'de provokasyon yaratmak için yapıldığını belirterek, "İran'ın suçlanması yanlıştır" dedi. Bosna-Hersek olayları sebebiyle Batı'ya gösterilen tepkinin artmasından endişe edildiği için Mumcu'nun öldürülmüş ve hedef saptırılmış olabileceğini belirten Yılmaz Doğrusöz, "cinayetle ilgili olarak gözlerin İran'a çevrilmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum" diye konuştu..."

MEYDAN, 27 OCAK'93, Behiç Kılıç'ın yazısından:

"..(Mumcu'nun) katilleri kim peki?.. Ankara'da harıl harıl İran'lı Suriye'li toplanıyor!.. Otellerde falan... Mumcu kemalist olduğu için, İran'lılar ya da Ortadoğu'lu fanatikler onu yok ettiler, sonra Ankara otellerine saklanıverdiler!.. Şu cinayette kafayı dincilere takmamak lazım!.. Ama cinayeti işleyenler kafayı dincilere takmamız için çabalıyorlar!.. Bugün yarın öbür gün uygun bir sakallı militanı bombacı katil diye bizimkilere teslim ediverecekler gibi!.. Hükümet katili bulmanın huzuruna kavuşacak!.. İş kapanacak!.. Bu iş kapanmamalı... Bu işin CIA patentine ulaşılmalı!.. O patentin Türk temsilcisi kim ise, işte o kişi Uğur Mumcu'nun ölüm emrini uygulatan haindir... Hangi makamda, hangi tepede oturursa otursun yakasına yapışılmalıdır... Dün yazmıştım... Uğur Mumcu son kitabında Güneydoğu'da oynanan oyunları ele alıyordu... Siyasi paylaşımlar, petrol alanlarının talanı, Türkiye topraklarının üzerinde Kürt devleti kurulması yolunda Amerikan planları... Ve... Türk-Kürt işbirlikçilerinin bu kargaşa ortamında yaptıkları uyuşturucu ve silah ticareti... Kaçakçı çetelerin, dinsel görünümlü militanlara işlettikleri cinayetler!.. Uğur Mumcu'nun bilgisayar kayıtlarında, bölgede yapılan uyuşturucu ticaretinden pay alan önemli kişilerin isimleri hala duruyor mu acaba?.. Bu kayıtlarda Çekiç Güç görevlisi yabancıların kara ticarete nasıl destek verdikleri de var mı?.. O son kitap bir çıksaydı piyasaya... Mumcu bilgisayarına bir yandan kitabı için bilgiler yüklerken, bir yandan da günlük konular için de çalışmalar yapıyordu... Mesela, İkinci Cumhuriyet organizasyonunun arkasında Amerikan istekleri olduğunu belgeleme peşindeydi... Sonra kanun hükmünde kararnamelerle hapis ve para cezalarından kurtarılan altın kaçakçılarının özel televizyonlara, bankalara ortak olmaları konularını araştırıyordu... Yüce divana gönderilen eski bakanların asıl suçlu olmayıp emir kulu oldukları, işin akıl almaz kişilere gittiği yolunda bilgiler topluyordu... Feci şekilde öldürüldü..."

GERÇEK, 6 ŞUBAT'93, "Kontrgerilla Cumhuriyetinde...":

"..İçişleri Bakanlığı ve Emniyet-MİT kaynaklı olarak gezetelere yansıyan yorumlar islamcıları ve özellikle İran'ı hedef gösteriyor. Senaryodur, mümkündür. Mumcu'nun islamcıları kızdırdığını bilmeyen yoktur, intikam alma ya da gözdağı verme ihtiyacı, şeriat karşıtlarını sindirme gerekçeleri olabilir. Mumcu'nun arabasına konulan bombanın aynısının önceden bir Amerikalı ve bir de İsrailli ajanın arabasının havaya uçurulmasında kullanılmış olması senaryonun kanıtı sayılmaktadır. Ancak olayın sonuçlarından yola çıkanlar tam tersi ve islamcıları zora sokan gelişmelerle karşılaşılmış olmasından hareketle bu senaryonun doğruluğuna pek ihtimal vermiyorlar. Bu tür yorumlar yapanlar, daha çok bu sonuçları hesaplayan ve islamcıları geriletmek, içerde ve dışarda Türkiye'yi böyle bir hedefe yöneltmek isteyenleri sorumlu tutuyorlar cinayetten. Bir başkası ise, Türkiye'yi "tam uyum" noktasına çekmek için yapılmış bir uyarı senaryosudur. (Bu) son iki senaryoya göre faillerin başında Amerikan gizli servisi CIA ve yanı başında MOSSAD gelmektedir. Başka bir senaryonun sözü daha edilmektedir. Devlet içinde hesaplaşma üzerine kurulu bu senaryoya göre, islamcıların, aşırı dincileştirilmiş devlet katlarından temizlenmesi hedeflenmiştir. İslamcılardan gelen tehdide karşı olduğu kadar, ABD ile uyumlu Türk yayılmacılığının ihtiyaçları açısından da gereğince cihazlandırılmış bir devlet mekanizması hedeflenmiştir, bu yaklaşıma göre. Hedef, tam Amerikancılaştırılmış kemalizmdir. Laik ama işbirlikçi... Şöyle ya da böyle, en azından cinayetin boyutu, karmaşıklığı, gizli servis dışı örgütlerin, böyle bir olayda rol almış olsalar bile, asıl failler olmadıklarının belirtisidir. Hedef şaşırtma, "ön alma", yalan haber yayma gibi CIA kaynaklı ve oradan kontrgerillaya aktarılma taktikler, gizli servislerin odakta yer aldığına işarettir. Tasfiyeye uğrayan eski MİT'çiler Mehmet Eymür ve Mahir Kaynak bu görüşteler. Cinayeti, ABD'nin düzenlediği, düzenlettiği ya da en azından göz yumduğu bir operasyon olarak değerlendiriyorlar. "Bu olay istihbarat operasyonu gibi gözüküyor" diyen Kaynak, örneğin, "Burada bir yabancı servis, Türkiye'deki bir güce uyarıda bulundu. Yaptığı bir şeyi beğenmediğini veya karşı koyacağını ifade etti" şeklinde konuşuyor."

Burası Türkiye.. Burada olur!..

Bazı kimseler şöyle düşünüyor. Varsayılsın ki Aksoy, Emeç, Dursun, Üçok ve Mumcu müslümanlarca öldürüldü. Peki Hiram Abas, Ferdi Tamer, Vedat Aydın, Musa Anter'i kim öldürdü?.. 12 Eylül öncesinin faili meçhullerini kim işledi?.. 1 Mayıs katliamını ve diğer eylemleri kim düzenledi?.. Tam da Amerika'nın İran'a yüklendiği sırada, faili meçhuller nasılda birdenbire aydınlatılıverdi!.. İslami Hareket Örgütü diye bir örgütün kaydı bile yok!.. Cinayet silahları elde değil... Sanıkların güya gönüllü ifadelerinden başka hiçbir şey yok. Hal böyle iken, sanık ifadelerine dayanarak başbakan katilleri açıklıyor!.. Olmaz böyle bir şey!.. Hayır hayır... Olur... Burası Türkiye... Burada olur... Aslında Abdi İpekçi'yi de, Bedri Karafakioğlu'nu da ve diğerlerini de garanti müslümanlar öldürmüştür.

HÜRRİYET, 31 OCAK'93, Oktay Ekşi'nin yazısından:

"..Terör, Türkiye'de Prof. Bedri Karafakıoğlu, Prof. Ümit Tandoğan, Prof. Cavit Orhan Tütengil olaylarıyla kalfalık dönemini tamamladı, ama asıl Abdi İpekçi cinayetinden yani 1 Şubat 1979'dan itibaren boyut değiştirdi. Artık hedef devlet sistemi idi. Nitekim Gün Sazak, Nihat Erim, Kemal Türkler cinayetleri bu yeni dönemin olayları idi. Ancak bu terör olaylarının önemli bir özelliği vardı... Teröristlerin yabancı bir devletle ilişkileri yoktu. Bir bakıma amatörce bir yaklaşımla yahut inançları gereği bu yolu seçmiş gibiydiler. Oysa son olaylar gösteriyor ki, terörün artık kaynağı da kadroları da farklıdır. Tabi, amacı da... Gerçekten gazetelere yansıyan bilgiler, -adı konsa da konmasa da- Türkiye'yi sarsmayı amaçlayan terörün İran kaynaklı olduğunu ifade etmektedir. Kaldı ki, yapılan değerlendirmeler de bu iddia ile uyumludur..."

Yukarıdaki cinayetlerin yabancı bir devletle ilişkileri yokmuşmuş!.. Nasıl da tespit ediverdiniz öyle!.. Çok hızlı oldu, göremedik... Bir daha tekrar edermisiniz!?. CIA ajanları bile anarşiyi kışkırttıklarını itiraf ederken... Gladio tartışmalarını unuttuğunuzu düşünemiyoruz. İşinize gelmediğinden sonuçları zikretmeye yanaşmıyorsunuz, belli.. Bizzat siz bile kontrgerilla tartışmalarına katkıda bulunup, Anter cinayetinden "devletin o menhus gücünü", yani CIA'nın İtalya ve diğerlerinde örgütlediği "o menhus güçleri" sorumlu tutmuştunuz, hatırladınız mı? (Hürriyet, 21 Eylül'92) Şimdi 180 derece çark edip başkasını suçluyorsunuz. Bir karar verin artık! Siz yukarıdaki görüşlerinizle Kontrgerilla-CIA konusunda şimdiye değin serdedilen görüşlere aykırı düşüyorsunuz, yani terör maceraperest gençlerin eylemleri düzeyinde kalıyormuş 12 Eylül öncesi... Tabii yuttuk biz de!!. Maceraperest gençler oldukları için herhalde bir türlü yakalanamadı o faili meçhul İpekçi, Karafakioğlu ve diğerlerinin katilleri ile 1 Mayıs 1977 katliamcıları ve "seçimden fayda ummayan güçler", öyle değil mi sayın Ekşi!?? Mumcu anısına yazı yazıyorsun, Mumcu'nun söylediklerine zıt!!

Kontrgerilla-CIA | Müslümanlar


ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
63.528.102