KONTRGERİLLA'NIN TASFİYESİ / GELECEĞİ
Klasik_ilk_bölüm |
Ergenekon_soruşturması_burada_noktalanır,Zaman,7Nisan2008 |
A.Dilipak_ABDdestegiyle_kisitli_tasfiye,Vakit,12Nisan2008
28 Ocak-9 Şubat 1995, Akit gazetesi, yazı dizisi - Kontrgerilla konusunda kamuoyu son derece duyarsızdır. İtalya'da yüzbinler
sokaklara dökülüp kontrgerillacılardan hesap sorulmasını talep ederken ülkemizde
bırakın tepki göstermeyi henüz kontrgerillanın ne olduğunu dahi bilmiyor
bir çok insan. Hal böyle olunca, kamuoyunun duyarsızlığı sürdükçe
kontrgerillanın tasfiyesi Türkiye şartlarında imkansızdır. Kontrgerillanın
Türkiye'de tasfiyesi ancak ona ihtiyaç kalmadığı zaman söz konusu
olabilir. Oysa egemen güçler ona her zamankinden daha çok ihtiyaç
duyuyorlar. İslami uyanışın halka yayılması söz konusudur çünkü. Komünizm
gibi Türk insanına yabancı bir ideoloji olmayan İslamiyet'in halkla topyekün
kucaklaşması ufukta görünmüştür. İslami bu ilerleyişin durdurulması için
kontrgerilla en önemli ve büyük görevi üstlenmiştir. Başka bir örgüt,
kurum ve kuruluşun bunu yapabilmesi imkansızdır. Müslümanları insanların
gözünden düşürecek provokasyonlarla islami hareketin durdurulabileceği
umuluyor bazı çevrelerce, tıpkı komünistlere uyguladıkları taktikleriyle
bunu başardıkları gibi... Sonuç olarak, kontrgerilla tasfiye edilmeyecek ve
her faili meçhul eylem sonrası kontrgerilla tartışmaları yeniden gündeme
gelecektir...
Kontrgerillanın tasfiyesi, esasen T.C. şartlarında anlamsızdır. Çünkü
Amerikan emperyalizmi gitmedikçe kontrgerillanın gitmesi düşünülemez. Yani
olay, kontrgerillanın tasfiye edilmesiyle sınırlı değil, iş o kadar basit
değil... Önemli olan bataklığı kurutmak. Müslümanlarla alay eden, onları
terörist gösteren Amerikan filmlerinin sık sık yayınlanmaya başlandığı
müslüman(!) ülkemizde kontrgerillaların tasfiyesi gerçekçi değildir. Her
an yeni tertip ve kışkırtmaların meydana gelmesi ve fail olarak da müslümanların
gösterilmesi beklenmelidir aksine...
Meseleye şöyle de bakılabilir; Kontrgerilla hakkında diyelim ki bir
meclis araştırması yapılmaya kalkışıldı. Herkes, tamam, kontrgerilla artık
tasfiye edilecek şeklinde bir düşünceye kaptırabilir kendisini. Oysa bu
meclis araştırmasının gerçekçi olmayacağı ortada, çünkü Mahmut Alınak'ın
da belirttiği gibi (GERÇEK, 19 Nisan 1992),
"Gündeme getirmek kolay. Bir meclis araştırma önergesi verirsiniz,
kabul edilir. Bir komisyon kurulur, ama araştırma yapması gereken birimlerde
araştırma yapamaz, çok sınırlı bir rapor hazırlar ve parlamentoya
getirir. Ortaya hiçbir şey çıkarılamaz, kontrgerilla yoktur denilir ve
kontrgerillayı aklamış da olabilir. Yol almak için önce iç tüzük
maddesinin değiştirilmesi gerekir. Türkiye'de hiçbir hükümetin
kontrgerillayı ortaya çıkarabileceğine inanmıyorum.""
Yine sayın Alınak, 2 Mart 1993 tarihinde TBMM'de yapılan kontrgerilla görüşmelerinde
konuyu biraz daha açarak şöyle demektedir (Kontrgerilla Cumhuriyeti, T.
Turhan, S.190):
"Deniyor ki, 'faili meçhul cinayetlerle ilgili bir araştırma önergesi
kabul edildi, araştırma komisyonu kuruldu.' Bu komisyon, Doğan Güreş'i
ifadeye çağırabilecek midir? Bu komisyon MİT'in, Genelkurmay'ın, ÖHD'nin
arşivlerine inebilecek midir? İnemeyecektir. Bu komisyon, Kültür Sarayı
yangınını inceleyebilecek midir, Marmara Gemisi yangınını inceleyebilecek
midir? Çünkü, Kültür Sarayı yangını faili meçhul bir olay değildi.
Eminönü Araba Vapurunun batırılmasını inceleyebilecek midir? İnceleyemeyecektir."
Sayın Mahmut Alınak'ın ne kadar haklı olduğu son gelişmelerle kanıtlanmıştır.
Zaten baştan belliydi bunun böyle olacağı. TBMM'de kurulan 'Faili Meçhul
Cinayetleri Araştırma Komisyonu'nun çalışmaları çok dar kapsamlı ve sıkıntılı
bir şekilde yürütülebilmiştir. Sebebi ise bilgi vermeye çağrılan bazı
resmi kurumlar, Komisyon'un bu davetine duvar gibi sağır kesilmiş, hatta yanıltıcı
bilgi verme yoluna gitmişlerdir (Milliyet, 19 Aralık 1994). Bu davranışlar
Komisyon Başkanı Sadık Avundukluoğlu'nun da belirttiği gibi oldukça anlamlıdır
(Milliyet, 24 Ocak 1994). Komisyon üyesi Hüsamettin Korkutata'nın sözleri
gayet açık:
"Başta DGM Başsavcısı Nusret Demiral olmak üzere, Jandarma İstihbarat
Merkezi, Özel Harp Dairesi ve daha pek çok kurum ve kuruluş bize bilgi
vermiyorlar. Başsavcı Sayın Demiral, bize bilgi vermemeleri için emniyet görevlilerine
ve savcılara özel yazılı bir emir tebliğ etmiş. JİTEM ve DGM, çok mecbur
kalıp bilgi vermek durumunda kalsalar bile bu bilgiler yanlış çıkıyor. her
ne hikmetse onlardan aldığımız hangi bilgi ve belgenin üzerine gitsek yanlış
çıkıyor."(Aksiyon, 21 Ocak 1995,s.27)
Komisyon raporunun bir bölümünde şu satırlar geçmektedir:
"Yetkili makam ve merciilerden gerekli bilgi ve belgeler alamayan araştırma
komisyonumuzun, faili meçhul cinayetler hakkında inandırıcı neticelere
varmasının da mümkün olamıyacağı aşikardır..."
Aslında bu komisyonun vazifesi cinayetlerin niçin meçhul kaldığını aydınlatmaktı.
Bunu bir ölçüde de olsa gerçekleştirerek vazifesini başarmış sayılabilir.
Fakat bu başarı sevinilecek bir başarı değildir, faillerin resmi olarak hep
meçhul kalacağı anlaşıldıktan sonra. Komisyon üyesi Eyüp Aşık şöyle
diyor:
"Hiç bir cinayeti çözemedik ve yıllarca çalışsak da çözemeyeceğiz.
Çünkü TBMM'nin üyeleri etkili ve yetkili olamıyor. Cinayetlerin önemli bölümü
karanlık. Fazla üstüne gitsem ben de hedef olurum." (Milliyet, 19 Aralık
1994).
Torumtay: "Hiçbir Şey TBMM'nin Denetimi Dışında Kalamaz"
Gladio tartışmalarının Türkiye'ye yansıdığı sıra Genelkurmay Başkanı
olan ve sansasyonel istifasıyla kontrgerilla tartışmalarının birden
kesilmesinin aynı zamana tesadüf ettiği Emekli Orgeneral Necip Torumtay, Özel
Harp Dairesi'nin kontrgerilla, Gladio gibi teşkilatlarla uğraşmasının söz
konusu olmadığını söylüyor ve askeri gizlilik gerektirecek bir konu olmadığı
sürece TBMM'nin herşeyi aydınlatabileceğini belirterek, konuya şöyle yaklaşıyordu
(CUMHURİYET, 8 Aralık 1992):
"Hiçbir şey TBMM'nin denetimi dışında kalamaz, yeter ki arzu etsin.
Özel Harp Dairesi'nin kontrgerilla, Gladio gibi teşkilatlarla bir alakası
yok. Görevleri açık seçik belli olan, hükümetin, arzu edildiğinde
Meclis'in denetimine tamamen açık, gizliliği olmayan -tabii gizliliği askeri
açıdan var. Her müessesenin bir gizliliği vardır ama, söylendiği şekilde,
kontrgerilla falan diye karanlık işlerle uğraşması bahis konusu değil- herşeyi
sorabilirsiniz. Eğer sorduğunuz askeri planda gizli birşey değilse, size
zannediyorum rahatlıkla her türlü bilgileri verebilirler. Hiçbir şey
TBMM'nin denetimi dışında kalamaz. Yeter ki arzu etsin."
Sayın Necip Torumtay'a sormak lazımdır, eğer sorulan soru, 'askeri
gizlilik' var diye cevaplanmazsa ya da askeri bir bölümün 'askeri
gizliliktedir' gerekçesiyle araştırılması engellenirse gerçek nasıl anlaşılacaktır?!!
İşlerine gelmeyen soruyu, 'bu askeri gizlilikte bir konu' diye yanıtlamazlarsa
ne anlaşılır bu soruşturmadan, bu araştırmadan ?!! Mahmut Alınak'ın
yukarıdaki kanısında ne kadar haklı olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Öyleyse şu iddia tartışmayı bitiriyor:
"Kontrgerilla tasfiye edilemez, çünkü askeri gizliliktedir!"
Kontrgerillanın tasfiyesi konusunda Bülent Ecevit de iyimser değil (CUMHURİYET,
6 Aralık 1992):
"Son bir iki yıl içinde ortaya çıktı ki, NATO'ya bağlı hiçbir
Batı ülkesinde bu soruna çözüm getirmek kolay olmadı. Çünkü elle
tutulamayan bir örgütle karşı karşıyasınız. Ben, özellikle 1978-79 hükümet
dönemimizde, Genelkurmay Başkanı'ndan öncelikle bu soruna çözüm
getirmesini istedim ve o da bir ölçüde birşeyler yapabildi. Ama o bile,
bunun çekirdeği bir askeri birim olduğu halde, istediği sonucu elde edemediğini
itiraf ediyor..."
Sayın Ecevit, Batı ülkelerinde bu soruna zor olsa da çözüm getirildiğini
ifade ediyor. Oysa bu doğru değil, yani Batı bu soruna çözüm getirmiş,
kontrgerillalarını tasfiye etmiş değil! En hararetli tartışmaların yapıldığı
İtalya düşünülürse, orada bile Savcı Felice Casson, kesin bir sonuca
varamadı, soruşturmasını tamamlayamadı. Çünkü Cumhurbaşkanı Cossiga,
kendisini ifade vermeye çağıran Casson'un bu çağrısını reddedince savcının
eli kolu bağlandı. Soruşturma kilitlendi ve unutuldu zamanla. İtalya ve diğer
Batı ülkelerinde ortaya çıkarılan örgüt, bizdeki Özel Harp Dairesi'nin
sivil uzantısıdır, yani resmi örgüt. Asıl işin püf noktası olan İtalyan
vatanseverlerinin teröre karışıp karışmadıkları açığa çıkarılamadan
soruşturma yukarıda anlatıldığı tarzda kilitlendi. Casson'un açığa çıkardığı
bu resmi sivil vatanseverleri biz yaklaşık 20 yıl önce açığa çıkarmışız!
Tekrar vurgulayalım, Savcı Casson nereye kadar gidebildi? Hani nerede Bologna,
Peteano ve diğer katliamların katilleri? Orada ve diğer Avrupa ülkelerinde
bile olay örtbas edildi açıkçası. Güya demokrasiyle yönetiliyorlar da
olay örtbas edilebiliyorsa, varın siz düşünün öyleyse, Türkiye'mizde
kontrgerilla terör örgütünün ortaya çıkarılıp da tasfiye edilip
edilemeyeceğini... Yeni hedef artık İslamiyet, yani kontrgerillaya,
eskisinden daha fazla iş düşüyor...
GERÇEK, 19 NİSAN'92: Talat Turhan şöyle diyor:
"(Kontrgerillanın ortaya çıkarılması için) Amerikan Emperyalizmi
ile savaşı göze alacak güçler lazım. Çünkü, bunların kökeninde
Amerikan emperyalizmi var. Bu, Amerikan emperyalizmi tarafından finanse edilen
bir örgüt ve sadece Türkiye'de değil dünya çapında var olan bir örgüt.
Hangi iktidarın gücü Amerikan emperyalizmini aşıyorsa, o, bunun üzerine
gidebilir. Amerikan emperyalizmine her yönüyle bağlıysanız bu örgütü
kapatmakla Amerika'yı karşınıza almış olursunuz. Eğer iktidarların gücü
de buna yetmiyorsa onunla uyum halinde yaşamak durumundalar... Bu örgütle
uyum halinde yaşayanlar ise insan haklarından söz edemezler. İnsan haklarında
bir yere gelmek için geçmişin pisliklerinin hesabını sormak lazım. Oysa 20
yıldır işkence edenler yetkili konumlarını muhafaza ediyorlar. Demek ki, işkencecileri
koruyan ve devlet üzerinde olan bir güç var..."
YEHOVANIN OĞULLARI VE MASONLAR, S.447:
"MOSSAD'dan Kontrgerillaya uzanan zincirin ortadan kalkması ise çok güçlü
bir sistem gerektiriyor: Hükümetler ve hükümet başkanları, kontrgerilladan
şiddetle çekinmekteler. Kontrgerilla bir anlamda devlet içinde devlet
konumunda. Kontrgerillayı ortadan kaldırabilmek için, bir hükümetin gücünü,
fikrini ancak son derece sağlam bir düşünce yapısından alması gerekiyor.
Şiddete, gurura, nefrete dayalı olan bu sisteme karşı beklenen karşı çözümün
tamamen bu yapının dışında olması, sevgiye, adalete, fedakarlığa, alçakgönüllüğe,
merhamete dayalı olması gerek. Bunların dışında yapay çözümlere, geçici
tedbirlere sarılmak sonuç vermez, vermiyor. MOSSAD-CIA-Kontrgerilla zincirinin
kendisine en büyük hedef olarak İslam'ı seçmiş olması durumu yeterince açıklamıyor
mu?"
Klasik_ilk_bölüm |
Ergenekon_soruşturması_burada_noktalanır,Zaman,7Nisan2008 |
A.Dilipak_ABDdestegiyle_kisitli_tasfiye,Vakit,12Nisan2008
|