Az önce internette farkettik. Taha Kıvanç takma adıyla yazan Fehmi Koru sitemize taş atmış. Kendisinden beklemediğimiz ifadelerle yayınlarımızı karalamaya çalışan ve 'biri bana anlatabilir mi' diyen Kıvanç Koru'ya merak ettiklerini anlatmayı denedik.
12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internette ne var ne yok kontrol etmeye geçmiştik ki, birden farkettik. Taha Kıvanç takma adıyla yazan Fehmi Koru yeni yazısında sitemize taş atmış. Bir çırpıda göz atıp bizimle ilgili bölümü okuduk. İnanın şok olduk. Bu kadar sığ ve komplocu yaklaşımı kendisine yakıştıramadık. Gözümüzde kendisini fazla büyütmüşüz. Haber ve yazılarımızı takip edenler bilir. Biz adaletten tarafız. Bu nedenle karşı tarafın görüşlerini de uzun bile olsa aynen aktarmaya çabalıyoruz. Bu hassasiyetimizi de bir çok habe vurgulamaya çalışıyoruz. Elbette kendi kanaatlerimizi de hiç çekinmeden veriyoruz. Koru'ya cevap mahiyetinde daha kapsayıcı ve detaylı bir yazıyı önümüzdeki günlerde örneklerle yayınlamayı düşünüyoruz. Ancak şu an ithamlarına karşı kısa da olsa bir cevap vermekten kendimizi alamadık.
Öncelikle 12 Ekim tarihli "Madrid... Londra... Ve Ankara..." başlıklı yazısında bir çok konuyu ele alan Kıvanç'ın sadece bir paragrafı bizimle alakalı. O bölüm de aynen şu şekilde:
"BURASI TÜRKİYE OLUR BUNLAR ABİCİM...
GAZETE haberlerinde bölük pörçük kullanılan kısımlarını dikkatle okuduğum 1453 sayfalık “25 Aralık İddianamesi”nin tam metnine bir türlü ulaşamadım. Aklıma, geçmişte Ergenekon ve Balyoz gibi davaların iddianamelerini indirdiğim “kontrgerilla.com” sitesi geldi. Siteye girdim ve sitenin her şeyiyle tanınmaz hale girdiğini fark ettim. Eskiden “Ergenekon” davalarını yakın takibe almış olan site, ismini “haberkanal” olarak değiştirmiş ve bu defa kendini “FETÖ” adını verdiği örgütle mücadeleye adamış... Evet, “25 Aralık İddianamesi” o sitede tam metin halinde yer alıyor... Tahşiye İddianamesi de... Biri bana, geçmişte bir görüşün acımasızca karşısında bulunanlar tarafından hazırlandığı izlenimi alınan bir internet sitesinin, devran değiştiğinde, bu defa tam tersi bir tavrı sergilemek için olağanüstü çaba gösterir hale gelmesini anlatabilir mi? Anlamakta zorlandığımı itiraf ediyorum."
Evet Kıvanç'ın satırları aynen böyle. Yazının tamamına http://www.haberturk.com/yazarlar/taha-kivanc/1138981-madrid-londra-ve-ankara linkinden ulaşılabilir.
Şimdi de bizim eleştirilerimiz gelirsek;
Taha Kıvanç 1453 sayfalık 25 Aralık iddianamesinin tam metnini hiç bir yerde bulamadığını ve sadece bizim sitemizden ulaşabildiğini belirtmiş. Oysa bu doğru değil. İddianamenin tam metni geçtiğimiz günlerde internette bir paralel yapı sitesinde yayınlanmış. Biz de Koru gibi araya araya bulduk. Ardından haber yaptık. (http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7221)
İddianameyi de o siteden indirip sitemize ekledik. (http://www.rotahaber.com/gundem/25-aralik-iddianamesini-hazirlayan-savci-cok-da-profesnel-degil-h558802.html) Daha sonra bu gelişmeyi twitter ile takipçilerimize duyurduk. Hatta çok sayıda medya ilgilisine ve haber sitesine de haber olarak maille bildirdik. Tüm bunları da 6 Ekim'de yaptık. Yani altı gün önce.. O haberimizde o iddianameyi paralel medya sitesi "rota"dan aldığımız da belirtmiştik. (Rota haber) İyi ki de belirtmişiz. Keşke ilk elde eden biz olsaydık o iddianameyi. Öyle bir not düştük. Ve iyi ki de düşmüşüz. Çünkü o iddianame henüz mahkemede olan bir iddianame. Belki sakıncası olur düşüncesiyle bu notu eklemeyi uygun gördük. Rotanın onu nasıl ele geçirdiğini bilemeyiz. Belki davanın sanıkları olan paralel yapı mensupları aracılığıyla olabilir. Ama rotanın bu iddianameyi tam metin yayınladığı, bunun sadece o site yayınıyla değil, bir çok paralel kesim mensubunun twitter mesajlarıyla da malum olduğu biliniyor. Koru da biliyor muhtemelen bunu, ama bilmiyormuş ayağıyla sitemize çamur atmaya çalışıyor. Sayın Koru'ya yarım yamak araştırmasıyla(!) bize çamur atmadan önce ilgili haberi dikkatle okumasını tavsiye ediyoruz. "Yarım doktor candan, yarım imam dinden eder' demiş atalarımız. Yarım gazeteci neyden eder acaba?..
Tahşiye iddianamesini de yine internetteki yayınlarından paralel yapı mensubu olduğu anlaşılan haberdarcom'dan indirip siteye ekledik. (http://www.haberdar.com/gundem/tahsiye-iddianamesine-dizi-replikleri-delil-olarak-konuldu-h4057458.html) Not düşmedik ona çünkü onda bir sorun yoktu. Çünkü o zaten mahkemece kabul edilmiş bir iddianameydi.
Koru'nun çamur atmasına aslında şaşırmadık. Çünkü Fehmi Koru'nun bu satırları samimiyetle yazdığına inanmıyoruz. Çarpıtma yaptığı bizce çok açık.
Şöyle ki; Fehmi Koru'nun ya da diğer adıyla Taha Kıvanç'ın yaklaşık iki yıl önce başlayan paralel yapı tartışmaları sürecinde nasıl Erdoğan nefretine sahip olduğuna, cemaatçi yönünü nasıl açığa vurduğuna bir çok kez şahit olduk. Bu açıdan paragrafında geçen bizi artniyetli ve cemaat düşmanlığıyla suçlamasına da şaşırmadık. Oysa bizim derdimiz cemaatle değil. Eğer olursa onu da "çekinmeden" söyleriz. Derdimiz cemaatin yönetiminde yer alan derin yöneticilerle. Brütüsleşen o ihanet yapılanmasıyla.. Bir kaç gün önce kaleme aldığımız "Keşke Hablemitoğlu da görseydi" başlıklı haberimizde (http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7219) Ergenekon, Balyoz ve bağlantılı davalar ile paralel yapı konusundaki gelişmelere dair bakışımızı bir kez daha net şekilde ifade ettik.
Sayın Koru ya da Kıvanç, cemaati hedef aldığımız belirtmiş. Dediğimiz gibi derdimiz cemaatle değil. Onu yöneten derin ihanet çetesiyle. Geçmişte darbeci diye gördüğümüz bir çok masum insanın bu çete eliyle nasıl suçlu gösterildiğini farkettik. Bunu da bir çok haber ve yazımızda dile getirdik.
Evet bir sinsi çete kumpaslar kurarak bir çok masum insana iftira ederek suçlu göstermeye çalışmıştır. Hepsinin masum olduğuna inanmıyoruz. Nitekim Balyoz davasında olduğu gibi 7 sanık hakkında beraat kararı verilmedi. Onlar yargılanacak. Ancak bir çok isim kumpaslarla dosyaya eklendi. Bir çok haberimizde dikkat çektiğimiz gibi somut olaylarla onların kumpasları kanıtlandı. Tahşiye bunun çok net bir örneği oldu. İzmir'deki casusluk davasında mahkeme başkanının dikkat çektiği bir başka detayı hatırlamadan geçmek mümkün değil. (http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=7219)
Tipi, görüşü, vesairesi hoşunuza gitmeyebilir. Ama bu onlara iftira atılmasını meşru kılmaz. Bunu kim yapıyorsa ona lanet olsun. Oluyor da.. Nitekim bedduaları tutmuyor, ateşler kendi evlerine salınıyor.. İnleri darmadağın oluyor. Bu açık değil mi?..
-Haberkanal olayı-
Gelelim Koru'nun diğer iddiasına.. Site adımızı "haberkanal" olarak değiştirmişiz. Demek istiyor ki bunun ardında bir bit yeniği var. Paralel yapı süreciyle isim değişikliği arasından bağlantı kurmaya ve bizi lekelemeye çalışıyor. Hayır bunun altında bir hinlik, bir bit yeniği yok. Yazımızın başında belirttik. Maişet yani geçim yani mali sıkıntılar nedeniyle son 1 yıldır haftalık haber yapmaya geçtik. Eve ekmek götürme çabasından arta kalan zamanlarımızda sitemizi öksüz bırakmamaya, haber girmeye çalışıyoruz. Sitemizin adını değiştirmeyi denedik. Çünkü "Kontrgerilla.com" deyince kimseden reklam alamıyoruz. İnsanlar adı nedeniyle reklam vermeye çekiniyor. Yani bu isimle ilk anda birilerini ürkütüyorsunuz. Bunu düşünerek site başlığını ve adını değiştirmeyi denedik. Ancak farketmedi. Yine reklam alamıyoruz. Eğer alabilseydik, bu zaten yayınlarımıza yansır ve günlük haber yayıncılığına geçerdik tekrar. O reklamlar da sitemizde görüntülenirdi. Bu kadar basit bir olay için Fehmi Koru'nun komplocu ve lekeleyici ifadeler kullanması üzücü. Aslında üzücü de değil. Çünkü dediğimiz gibi Koru'yu dikkatle takip edenler yukarıda da belirttiğimiz gibi onun Erdoğan'a düşman ve cemaatçi yönünün paralel süreçte nasıl deşifre olduğunu, bizi de paraleli hedef alan yayınlarımız nedeniyle lekelemeye çalıştığını farketmek zor değil.
"Biri bana anlatabilir mi?"
"Biri bana, geçmişte bir görüşün acımasızca karşısında bulunanlar tarafından hazırlandığı izlenimi alınan bir internet sitesinin, devran değiştiğinde, bu defa tam tersi bir tavrı sergilemek için olağanüstü çaba gösterir hale gelmesini anlatabilir mi? Anlamakta zorlandığımı itiraf ediyorum." diyor Fehmi Kıvanç ya da Taha Koru.
Biz şimdi anlatmayı deniyoruz, eğer anlayabilirse. Şöyle ki;
"Paralel'e de Ergenekon'a da hayır" diyoruz. Bu aylar önceki bir yazımızın başlığı idi. (http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5887) Ergenekon ve Balyoz darbecilerinin varlığına inanıyoruz. İnkar edilemeyecek çoklukta ve somutlukta deliller var. Ancak paralel örgütün delillerin içine sahtelerini yerleştirdiğini gösteren inkar edilemeyecek çoklukta ve somutlukta deliller de ortaya çıktı. Çıkıyor da.. Bir bardak suyun içine düşen bir damla pislik gibi, suyu bulandırdı paralel çete. Var olan delillerle oynadılar. Sahte deliller üretip yerleştirdiler. Hedefledikleri masum kişileri davalara kattılar. Tıpkı Tahşiye kumpasında olduğu gibi. Geniş dinleme ağı ile hedefledikleri tüm isimleri adım adım izlediler, tüm bilgilerini öğrendiler. Havuzda biriktirdikleri bilgilerle zamanı gelince operasyona kalktılar. Hakimiyle, savcısıyla, polisiyle, TSK içindeki uzantılarıyla ve diğer kurumlardaki memurlarıyla organize çalışıp bu sahteciliği yaptılar. Dini bir gerekçe de bularak; "yüce ideallere ulaşabilmek için bazı yanlışlıklar olabilir, Allah niyetimizi biliyor, affetsin" dediler. Ya da benzer bir şey söylediler.
Ergenekon da paralel de halkın karşısına çıkmaya cesaret edemeyen "kontrgerilla" türü derin örgütlerdir. İkisine de karşıyız. Ülkeyi yönetmeye talip olanlar seçim meydanlarında halkın karşısına çıkıp söylemeli diyeceklerini. Halk beğenirse ve onay verirse ancak hükümet öyle olunabilir. Halkın karşısına çıkmaya cesareti olmayanlar, hatta bazı Ergenekon sanık ve çevrelerinin bir zamanlar açıkça söyledikleri şu söz gibi "biz cumhuriyeti kurarken sandıktan çıkarak gelmedik.. Sandığın önemi yok" ya da "Ordu göreve" zırvalarında olduğu gibi halkı açıkça küçümseyenler, "bidon kafalı", "teneke kafalı", "göbeğini kaşıyanlar" ve benzer laflarla onu aşağılayanlar elbette seçimle değil başka yollarla ülke idaresini ele geçirmeye çalışabilir. Ancak artık lafla peynir gemisi yürümüyor. Geçti o devirler. Gelişen iletişim nedeniyle artık halkın her ferdi yaşanan olayların farkında.
Ergenekon ve Balyoz'cular askeri yollarla darbe yapmaya kalkışıyor, paralelciler ise sinsi yollarla.. Bize göre Paralel örgüt Ergenekon örgütünden daha tehlikelidir. Çünkü dini de kullanmaktadır. Rahmet Peygamberini rüyasında gördüğünü ve mesajlar aldığını iddia eden örgüt liderinin o meşhur bedduasını hatırlayalım. El kol hareketleriyle beddua eden kişinin o rahmet Peygamberinin aksine hareket ettiğini gören kamuoyu onların nasıl bir dini sapkınlık içinde yaşamakta olduğunu farketti.
Şu an paralel örgütlenme devrede. Ne kadar darbe yemiş olsa da hala çok aktif. O nedenle onu takip etmeye çalışıyoruz. Kaldı ki dikkatle bakanlar farketmiştir. Ve iddianameleri yayınlamaktan amacımız da oydu. Biz "sağlam, somut ve açık delillere, bulgulara" bakıyoruz. Medyaya bakıldığında paralel yapıya dair o kadar uçuk iddialar ve söylentiler de dile getiriliyor ki onu dikkate almıyoruz. Ancak "tırnak içinde" vurguladığımız niteliklerde bir bulgu olursa onu da ne olursa olsun dile getirmekten çekinmeyiz. Yayın politikamız budur.
İşte yayın politikamızı bu şekilde bir kez daha anlatmaya çalıştık. Belki Taha Koru (ya da Fehmi Kıvanç!) anlayabilir. Ama anlamayacaktır. Kanaatimiz bu. Çünkü derdi anlamak değil. Karalamak.
Bize lekelemeye kalkmadan, yayın politikamızı sorgulamaya kalkmadan önce bir zamanlar mensubu bulunduğu Zaman gazetesinin yayın politikasının son bir kaç yıllık dönemde niçin aksine döndüğünü sorsa daha doğru olmaz mı?.. 7 Şubat 2012 MİT darbesinde, Gezi olaylarında ve sonrasındaki paralel yapı tartışmaları sürecinde niçin 180 derece tersine yayın yapıldığını ve hükümete karşı Brütüsleşmeye çalışıldığını, Gezi çapulcularının niçin savunulmaya ve "içlerinden kahramanların çıkabileceği" gibi abartılı övgülere yer verilmeye, Başbakan Erdoğan'a karşı ise hakaretlerin ve aşağılamaların dile getirilmeye çalışıldığını "Zaman"a sorsa daha uygun olmaz mı?..
Yazımızda son söz olarak Koru'ya ya da Kıvanç'a sadece şunu hatırlatmak istiyoruz ki kendisi anlayacaktır. "Kontrgerilla" kavramını Türkiye'de ilk kullanan isim Yarbay Talat Turhan'dır. Kendisine Ziverbey'de kurulan kumpasa karşı direnmiş, açılan davada yaptığı klasörlerce uzunluktaki destansı savunmasıyla kendisini mahkum ettirmek isteyenleri ürkütmüştür. Sonuçta dava düşürülmüş, Turhan rahat bırakılmıştır. Turhan ise adının lekelenmesine çok öfkelenmiş, davanın düşürülmesine tepki göstermiş ve komplo kuranların ortaya çıkarılmasında ısrarcı olmuşsa da davanın sürdürülmesini sağlayamamıştır. Ancak onun haklılığı kamuoyunda kabul görmüştür. Önemli olan da aslında budur.
Yarım doktor candan, yarım imam dinden eder. Yarım gazeteci neyden eder acaba sayın Taha Kıvanç?.. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(12 Ekim 2015, 19:46), son güncel.: (16 Ekim 2015, 10:01)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: