İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek', 'resmi belgede sahtecilik', 'suçluyu kayırma', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' ve 'görevi kötüye kullanma' suçlarından 83 yıla kadar değişen oranlarda hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı. Daha önce açılan diğer bir dava ise aynı soruşturma ve davalarda görev alan polis ve bilirkişilere yönelikti. O dava 20 Haziran'da görülmeye başlanmıştı.
28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek', 'resmi belgede sahtecilik', 'suçluyu kayırma', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' ve 'görevi kötüye kullanma' suçlarından 83 yıla kadar değişen oranlarda hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı.
2 Haziran'da Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 45 sayfalık iddianamede, aralarında vefat eden Ali Tatar'ın ailesi ile Poyrazköy davasında yargılanan Ali Türkşen'in de bulunduğu 89 kişi ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Merkez İktisadi İşletmesi, İstanbul ve Tekirdağ valilikleri müşteki olarak yer aldı.
İddianamede, kamuoyunda 'Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Çağdaş Eğitim Vakfı soruşturması', 'Amirallere suikast soruşturması', 'Kafes Operasyonu Eylem Planı soruşturması', '2. Poyrazköy soruşturması' ile '2. Amirallere suikast soruşturması' adlarıyla anılan soruşturmaların, kapatılan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde birleştirildiği hatırlatıldı.
Kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava dosyasının bu mahkeme
kapandıktan sonra Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği belirtilen iddianamede, bu mahkemenin ise delillerin kanuna aykırı şekilde elde edilmesi, verilerle oynanması, taleplerin kanuna uygun gösterilmeden reddedilmesi, soruşturma ile kovuşturma makamında görev alanların belli bir grup ya da yapı adına hareket ettiklerine dair kuvvetli şüphelerin bulunması nedenleriyle
yaptığı suç duyurusu üzerine soruşturma başlatıldığı kaydedildi.
İddianamede, şüphelilerin, 'Poyrazköy davası' kapsamında haksız yere gözaltı
kararı, yakalama, adli kontrol ve tutuklama gibi koruma tedbirleri aldıkları,
buna gerekçe olarak da mevzuat, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kriterlerine aykırı olarak yasa maddesini gösterdikleri aktarıldı.
Yine şüphelilerin, hukuki ve fiili hiçbir olgu ortaya koymadan soyut, basmakalıp
cümlelerle, toptancı bir anlayışla gözaltı, yakalama, adli kontrol, tutuklama ve
tutukluluk halinin gözden geçirilmesi kararları verdikleri ifade edilen
iddianamede, bu kararlara yönelik tahliye talebi ve itirazların reddedilerek
hürriyetlerin hukuka aykırı şekilde kısıtlandığı vurgulandı.
'Adil yargılama haklarına müdahale ettiler'
İddianamede, aralarında FETÖ firarileri Fikret Seçen ve Zekeriya Öz'ün de
bulunduğu 19 eski hakim ve savcının kamuoyunda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
ve Çağdaş Eğitim Vakfı soruşturması ve davada aralarında Türkan Saylan'ın da
bulunduğu vakfın mensupları ile tüzel kişiliklerine karşı üst akıl tarafından
ortak bir merkezde hazırlanan kumpasın hayata geçirilmesi için kendileriyle aynı
illegal yapıya mensup kolluk görevleriyle hareket ettikleri belirtildi.
Bu şekilde şüphelilerin, sistematik olarak sahte ihbar mektupları ve dijital
verilere müdahale ederek sahte deliller üretmek suretiyle hukuka aykırı iş ve
işlemler yaptıkları anlatılan iddianamede, kişilerin özel hayatına müdahale eden
ve özgürlüklerini kısıtlayan şüphelilerin adil yargılanma hakkına da müdahalede
bulundukları bildirildi.
Şüphelilerin, kamuoyunda 'Kafes Eylem Planı davası' olarak bilinen davada Kurmay
Albay Ali Türkşen'in yapma imkanı olmayan telefon görüşmesine istinaden haksız
yere hakkında iddianame düzenleyerek dava açtıkları aktarılan iddianamede, Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde amiral, subay, astsubay ve işçi olarak görev
yapanların bu soruşturmaya kasıtlı olarak dahil edilerek bir kısmının
terfilerinin engellendiği, bazılarının ise görevlerinden ayrılmak zorunda
bırakıldıkları kaydedildi.
İddianamede, askeri casusluk soruşturmasında da şüphelilerin dosyada yaptıkları
hukuka aykırı işlemler ve üretilen sahte delillerle kamuoyunda '2. Amirallere
suikast soruşturması' olarak bilinen soruşturmanın başlatılmasını sağladıkları
belirtildi.
Amirallere suikast davasında eski hakim ve savcı olan şüphelilerin, soruşturma
ve kovuşturma evrelerinde sahte ihbar ve delillerle gerçeğe aykırı dijital
veriler kullandıkları vurgulanan iddianamede, bu şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarına karşı üst akıl tarafından ortak bir merkezde hazırlanan kumpasın
hayata geçirilmesi için kendileriyle aynı illegal yapıya mensup kolluk
güçleriyle hareket ettikleri aktarıldı.
İddianamede, şüphelilerin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin caydırıcılığının
zafiyete uğramasına, müştekilerin hürriyetlerinin kısıtlanmasına, terfilerinin
engellenmesine, çalıştıkları kurumdan ayrılmalarına neden oldukları gibi
sistematik şekilde hukuka aykırı kararlar vererek haksız uygulamalar yaptıkları
kaydedildi.
'Algı yarattılar'
İddianamede, şüphelilerin, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde amiral,
subay, astsubay ve işçi olarak görev yapan müştekiler ile sivil toplum kuruluşu
yöneticisi ve üyesi olan müştekilere yönelik hazırlanan kumpasın hayata
geçirilmesi için terör örgütü FETÖ/PDY'ye mensup kolluk görevlileri ve kişilerle
fikir ve eylem birliği içinde hareket ettikleri, planlı ve sistematik şekilde
yürütülen organizasyonun parçası olarak mesleğin şeref ve onurunu bozan, mesleğe
genel saygı ve güveni gideren nitelikte eylemlerde bulundukları vurgulandı.
Şüphelilerin gerçekte olmayan örgütlenmenin bulunduğuna dair algı yarattıkları,
hukuka aykırı elde edilen ve kişileri suçlamak için üretilen sahte delilerle
yeterli inceleme yapmadıkları, kasıtlı hazırlanan ve adli işlemi meşrulaştıran
sahte raporlar kullandıkları anlatılan iddianamede, şüphelilerin maddi gerçeği
araştırmadıkları gibi araştırılması yönündeki talepleri görmezden geldikleri
ifade edildi.
'Devletin caydırıcılığının zafiyete uğramasına sebebiyet verdiler'
İddianamede, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
'Şüpheliler, dosyada kısıtlama kararı bulunduğundan bahisle şüpheli
müdafilerinin dosyayı inceleme hakkını kısıtlayıp savunmaları engellemişledir.
Soruşturmalardaki ihbar ve bilgileri örgütle irtibatlı basın ve yayın organı
çalışanlarına sızdırıp ifşa eden şüphelilerin, müştekilere olan güven duygusunu
sarsıp onları itibarsızlaştırdıkları anlaşılmıştır. Şüphelilerin, müştekileri
komplo soruşturmalar ve kovuşturmalara dahil ederek hürriyetlerini
kısıtladıkları, iftira attıkları ve terfilerini engelledikleri, çalıştıkları
kurumdan ayrılmak zorunda bıraktıkları tespit edilmiştir. Bu şekilde şüpheliler,
örgütün amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik, devletin yargı gücünü bir silah
olarak kullanarak hukuk güvenliğini ortadan kaldıran, daha önceden kurgulanmış
soruşturmaları ve kovuşturmaları yürütmüşlerdir. Bunun sonucunda Deniz
Kuvvetleri Komutanlığının üst düzey subaylarının tasfiye edilerek yerlerine
FETÖ/PDY terör örgütü üyesi subayların yerleştirilmesine, bu subayların da 15
Temmuz 2016'da anayasal düzen ve meşru hükümete karşı darbe girişiminde
bulunmalarına ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin caydırıcılığının zafiyete
uğramasına sebebiyet vermişlerdir.'
İddianamede, şüphelilerin, yaptıkları yargısal faaliyetlerde Anayasa'ya, kanuna
ve hukuka uygun olarak vicdani kanaate göre karar vermedikleri belirtilerek,
bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleriyle hiçbir biçimde bağdaşmayacak şekilde
FETÖ/PDY yapılanmasının içine girerek örgüt hiyerarşisi ve ideolojik bağlılık
duygularıyla fikir ve eylem birliği içinde hareket ettikleri anlatıldı.
İddianamede, örgütün amaçları doğrultusunda hareket eden şüphelilerin maddi
gerçeğin ortaya çıkmasına çalışmadıkları kaydedildi.
Ceza istemleri
İddianamede, şüphelilerden eski savcılar Zekeriya Öz, Ercan Şafak, Fikret Seçen
ve Mehmet Murat Yönder'in 'özel hayatın gizliliğini ihlal etme', 'gizliliğin
ihlali', 'haberleşmenin gizliliğini ihlal etme', 'suç delillerini yok etme,
gizleme veya değiştirme', 'iftira', 'kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele
geçirmek ve yaymak', 'kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği', 'suçluyu
kayırma', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'görevi kötüye kullanma'
suçlarından 22 yıl 4'er aydan 83'er yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.
Diğer şüpheliler Adnan Çimen, Ali Haydar, Ali Efendi Peksak, Aytekin Özanlı,
Bilal Bayraktar, Birol Bilen, Davut Bedir, Dursun Ali Gündoğdu, Fatih Mehmet
Uslu, Gökmen Demircan, Hadi Çağdır, Hakan Karaali, Hasan Hüseyin Özese, Hikmet
Şen, Hüseyin Aksoy, Hüseyin Ayar, İbrahim Balık, İdris Asan, Mehmet Berk, Mehmet
Ekinci, Mehmet Erdoğan, Mehmet Hamzaçebi, Mehmet Karababa, Mehmet Ali Pekgüzel,
Mehmet Ali Uysal, Metin Özçelik, Murat Üründü, Mustafa Boz, Muzaffer İren, Nalan
Can, Nihat Taşkın, Nurullah Çınar, Osman Kaya, Ömer Diken, Resul Çakır, Rüstem
Eryılmaz, Sadrettin Sarıkaya, Salim Duran, Savaş Çelik, Sedat Sami Haşıloğlu,
Süleyman Pehlivan, Ümit Zafer Çolak, Vedat Dalda ve Yakup Hakan Günay hakkında
'görevi kötüye kullanma', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'haberleşmenin
gizliliğini ihlal etme' suçlarından 2 yıl 6'şar aydan 32 yıl 6'şar aya kadar
değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.
Davanın iddianamesi, son soruşturmanın açılmasına karar verilmesi için Bakırköy
Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
Son soruşturmanın açılması kararı verilmesi durumunda şüpheliler, görev
aldıkları dönemde birinci sınıf hakim ve savcı oldukları için yargılamaları
Yargıtay'da yapılacak.
Paralel
yapı-21.02.2022-İstanbul 68 sanık Poyrazköy davalarında usulsüzlük yapan polis
ve bilirkişiler davası
(28 Kasım 2022, 15:42)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: