Susurluk olayı | Susurluk Raporu (Kutlu Savaş) |
Susurluk Rap.(TBMM)
| Susurluk Rap.(Sönmez
Köksal)
SUSURLUK RAPORU - TBMM
I - BAŞLANGIÇ
II-KOMİSYONUN KURULUŞU
III-KOMİSYONUN SÜRESİ
IV-KOMİSYON ÇALIŞMALARI
V-İDDİALAR
VI. KAVRAMLAR VE KONUYLA İLGİLİ ÖNCEKİ MECLİS ARAŞTIRMA KOMİSYONU RAPORLARI
VII. İNCELEME BÖLÜMÜ
VIII.BİLGİSİNE BAŞVURULANLAR
IX. DEĞERLENDİRMELER
X. GENEL DEĞERLENDİRME
XI. ÖNERİLER
VII. İNCELEME BÖLÜMÜ
A-Susurluk'ta Meydana Gelen Kaza Olayı ve Arkasındaki İlişkilerin Açığa
Kavuşturulması ile İlgili İnceleme
B-Ömer Lütfü Topal Cinayeti ile İlgili İnceleme
C-Söylemez Kardeşler Çetesiyle İlgili İnceleme
D-Mehmet Hadi Özcan.-(Kocaeli) Çetesi ile İlgili İnceleme
E-Yaşar Öz ile İlgili İnceleme
F-Tevfik Nurullah Ağansoy Cinayeti ile İlgili İnceleme
G-Mehmet Ali Yaprak'ın Kaçırılması ile İlgili İnceleme
H-Dilek Örnek ile İlgili İnceleme
I-ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a Budapeşte'de Yapılan Saldırı ile
İlgili İnceleme
J-Alpaslan Pehlivanlı'nın Öldürülmesi ile İlgili İnceleme
K-Kartal Demirağ ile İlgili İnceleme
L-Hurşit Han ile İlgili İnceleme
M-Ahmet Tekin Baykal Çetesi ile İlgili İnceleme
N-Eşref Bitlis Olayı ile İlgili İnceleme
O-Tarık Ümit'in Kaybolması Olayı ile İlgili İnceleme
P-Yüksekova Çetesi ile İlgili İnceleme
A-SUSURLUKTA MEYDANA GELEN KAZA OLAYI VE ARKASINDAKİ İLİŞKİLERİN AÇIĞA
KAVUŞTURULMASI İLE İLGİLİ İNCELEME 1- Komisyon Başkanlığının 7.2.1997
tarih ve 217 sayılı yazısı ile Abdullah ÇATLI (Mehmet ÖZBAY)’ın kazadan sonra
evinin aranıp aranmadığı, arandı ise tutanak örneklerinin gönderilmesinin
istenildiği,
İstanbul Emniyet Müdürlüğünün 24.2.1997 tarih ve 2509-Br-142 sayılı yazısı ile
14.1.1997 tarihinde Abdullah ÇATLI’nın evinde 6.no.lu DGM’nin 13.1.1997 tarih ve
müteferrik 1997/14 Hz:1996/2303 sayılı arama kararına dayalı olarak arama
yapıldığı, herhangi bir suç deliline rastlanamadığının tespit edildiğinin
15.1.1997 tarih ve 36 sayılı İstanbul Emniyet Müdürlüğü yazısında, belirtildiği
incelenmiştir.(Ek:55)(kaç ay sonra)
2- Komisyon Başkanlığının 17.2.1997 tarih ve 238 sayılı yazısıyla;
Emniyet Genel Müdürlüğüne İsrail tarafından hibe edilen silahlardan depoda
bulunmayan ve kaybolanların listesi ile konu hakkında varsa tahkikat
evraklarının istenildiği,
Emniyet Genel Müdürlüğünün 13.3.1997 tarih ve 058885 sayılı yazısıyla,
Konu hakkında İçişleri Bakanlığı Müfettişlerince soruşturma yürütüldüğü,
tahkikat sonucuna göre düzenlenecek evrakın bilahare gönderileceğinin
bildirildiği incelenmiştir. (Ek:56)
3- Komisyon Başkanlığının 18.3.1997 tarih ve 298 sayılı yazısıyla;
Susurluk yakınlarında meydana gelen trafik kazasında ölen Hüseyin KOCADAĞ,
Abdullah ÇATLI (Mehmet ÖZBAY, Mehmet ÖZBEY ve Şahin EKLİ isimleri de dahil olmak
üzere) ve Gonca US gibi olaya karışanların mal varlıklarıyla ilgili olarak
herhangi bir soruşturma yaptırılıp, yaptırılmadığının bildirilmesi istenilmiş,
Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığının 20.3.1997 tarih ve 132
sayılı, 25.3.1997 tarih ve 143 sayılı yazılarında;
Sorulan kişiler hakkında araştırmaların yapılmakta olduğu, gerektiği taktirde
hesaplar üzerinde inceleme yapılacağını, halen sonuçlanmış herhangi bir
araştırma yada inceleme bulunmadığının bildirildiği incelenmiştir.(Ek:57)
4- Komisyon Başkanlığının 31.1.1997 tarih ve 195 sayılı yazısıyla;
İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığından İstanbul İl’i Beşiktaş İlçe
Nüfus Müdürlüğü tarafından Mehmet ÖZBAY (Abdullah ÇATLI)’ya verilen Z 01-150837
seri numaralı sahte nüfus cüzdanı verenler ile ilgili olarak yapılan
soruşturmaya ilişkin raporun örneği ile ilgili bilgi ve belgenin talep edildiği,
İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının 4.2.1997 tarih ve 241-2-11/257-1
sayılı yazısında;İnceleme ve soruşturmanın devam ettiğinin bildirildiği
incelenmiştir.(Ek:58)
5- Komisyon Başkanlığının 29.1.1997 tarih ve 187 sayılı yazısıyla;
Emniyet Genel Müdürlüğünden, Susurluk kazası neticesinde ele geçen tüm silahlar
hakkında 26.1.1997 tarih ve 026292 sayılı yazı ile bilgi ve belgelerin
gönderildiğinin belirtildiği ve 11.11.1996 gün ve 3531 sayılı Daire Başkanı
imzalı yazıda da A92571 V seri nolu 22 cal. Baretta Marka tüfeğin teşkilatın
demirbaşına kayıtlı olmadığının künye kayıtlarının incelenmesinden anlaşıldığı
belirtilmekte, 19.12.1996 gün ve 4016 sayılı yazıda ise bu silahın bir İsrail
Şirketi tarafından Türk Polis Teşkilatına hibe olarak gönderilecek malzemeler
içerisinde olduğu, gönderilen kısımların Özel Harekat Daire Başkanlığına teslim
edildiği, o daireden sorulduğunda ise bu silahın kayıtlarında mevcut olmadığının
bildirildiğinin görüldüğünü,buna göre, son kullanma belgesine istinaden İsrail
Şirketi tarafından Türk Polis Teşkilatına gönderilen hibe malzemeler içerisinde
yer almamakta, yada teslim edilen mezkur silahın hibe malzemeler listesinde yer
almasına rağmen, nedeni bilinmeyen bir şekilde teşkilat kayıtlarında ve
demirbaşında bulunmadığı gibi sonuç ortaya çıktığını, ilgili şirket ile temasa
geçilerek konu hakkında alınacak sağlıklı bilginin bildirilmesinin istenildiği,
Emniyet Genel Müdürlüğünün 5.2.1997 tarih ve 034255 sayılı yazısıyla;
Konu hakkında İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından soruşturma
yürütüldüğü, soruşturmanın konusunun silahların gümrüğe girişi ve gümrükten
sonraki akıbeti hususunda olduğunu, sorulan hususların soruşturma
sonuçlandığında belirleneceğinin düşünüldüğünün bildirildiği
incelenmiştir.(Ek:59)
6- Komisyon Başkanlığının 7.2.1997 tarih ve 216 sayılı yazısıyla Abdullah
ÇATLI’nın hangi tarihte, hangi suçtan, hangi mahkeme tarafından tutuklandığı,
İsviçre’de hangi suçtan tutuklu bulunduğu, hangi tarihte cezaevinden firar
ettiği ve varsa hükümlülüklerine dair mahkeme karar örneklerinin Emniyet Genel
Müdürlüğünden istenildiği,
Emniyet Genel Müdürlüğünün 28.2.1997 tarih ve 51123-7693/990011 sayılı
yazısında;
Adıgeçenin, 23.02.1982 günü İsviçre’nin Zürih kentinde Milliyet Gazetesi Genel
Yayın Müdürü Abdi İPEKÇİ’nin öldürülmesinde bu suçu azmettirmek, suçta
kullanılan silahı temin etmek, 6136 sayılı kanuna muhalefet suçlarından “KIRMIZI
BÜLTEN” ile aranan Mehmet ŞENER isimli şahısla birlikte; Zürih Savcılığınca
çıkartılan tevkif müzekkeresine istinaden 03.02.1954 doğumlu Mehmet SARAL adına
tanzim edilmiş “Sahte Pasaport Kullanmak” suçundan yakalandığı ve ÇATLI’nın
24.02.1982 tarihinde aynı Savcılıkça saat 14.00’de serbest bırakıldığı;Adı
geçenin, Fuat KOÇAL ve Nevzat BİLECAN isimli şahısların da aralarında bulunduğu
ve 1984 yılının Nisan ayı ortalarında İsviçre’ye yaklaşık 3 kg. eroin maddesinin
sokulması olayının organizatörleri olarak Oral ÇELİK ile birlikte hakkında
06.09.1984 günü Bale Kantonu Savcısı Sayın Schıld tarafından çıkartılan gıyabi
tevkif müzekkeresine istinaden İsviçre’ye iadeleri amacıyla Uluslararası düzeyde
tutuklattırılmak üzere aranmalarına başlandığı,
“Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı” suçundan 24.10.1984 günü Fransa/Paris’de
01.01.1954 Reyhanlı doğumlu Hasan KURTOĞLU sahte kimliği ile yakalandığı, yedi
(7) yıl hapis cezasına mahkum edilerek 27.10.1984 tarihinde Sante Cezaevine
konulduğu,
Şahsın Türkiye’de işlemiş olduğu suça idam cezası verildiği cihetiyle,
Fransa’dan ülkemize iadesi için yapılan talebimizin 27.05.1985 tarihinde kabul
edilmediği,
25.11.1988 tarihinde Fransa’dan İsviçre’ye iade edildiği, İsviçre İnterpolünden
alınan 13.01.1989 tarihli mesajda; uyuşturucu suçundan dolayı davasının anılan
ülkede Bale Asliye Ceza Mahkemesince görüleceği, ÇATLI’nın ülkemize iade
edilebilmesi için Fransa’nın rızasının alınmasının zorunlu olduğunu bildirdiği,
19.05.1989 tarihli mesajlarında da; Fransız Makamlarının daha önceden idam
cezasına çarptırılan şahsın Türkiye’ye iade edilmesini reddetmesinden bahisle
ülkemize iadesinin imkansız olduğunu ifade ettiği,
27.04.1990 tarihinde İsviçre İnterpol’ünden alınan mesajda ise; ÇATLI’nın
20.03.1990 tarihinde Zug Kantonundaki Bostadel Hapishanesinden beş (5) kişi ile
birlikte kaçtığının belirtildiği,
Bu mesajdan önce Dışişleri Bakanlığının 10.04.1990 tarihli yazılarında da;
Abdullah ÇATLI’nın sözkonusu hapishaneden iki (2) Yugoslav, iki (2) İtalyan ve
1963 Sandıklı doğumlu Mehmet ve Hanım oğlu Ahmet TANRIKULU isimli Türk uyruklu
şahısla birlikte kaçtığının belirtildiği anlaşılmıştır.
Diğer taraftan, ÇATLI’nın sözkonusu hükümlülüklerine dair mahkeme kararları elde
mevcut olmayıp, Adalet ve Dışişleri Bakanlıkları kanalıyla temin edilebileceği
hususunun bildirildiği incelenmiştir.(Ek:60)
7- Komisyon Başkanlığının 10.01.1997 tarih ve 130 sayılı yazısında,
Emniyet Genel Müdürlüğünden Mehmet Özbey’e ait pasaportlar ile kaç defa yurt
dışına giriş-çıkış yapıldığının, bu giriş-çıktılarının hangi seri no’lu
pasaportlar ile yapıldığının bunlardan hangisinin Abdullah Çatlı tarafından
kullanıldığının bildirilmesini ve Abdullah Çatlı tarafından kullanılan yeşil
pasaportla ilgili tahkikat dosyasının istenildiği,
Emniyet Genel Müdürlüğünün 27.01.1997 tarih ve 028038 sayılı yazısında;
Mehmet Özbay’a ait pasaportlar ile kaç defa yurtdışına giriş-çıkış yapıldığının,
bu giriş-çıkışların hangi seri numaralı pasaportlar ile yapıldığının, bunlardan
hangisinin Abdullah Çatlı tarafından kullanıldığının bildirilmesi ve Abdullah
Çatlı tarafından kullanılan yeşil pasaportla ilgili yapılan tahkikata dair
dosyanın suretinin gönderilmesi ilgi yazınız ile istenmiştir.
03.11.1996 günü Susurluk İlçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik
kazasında ölen ve üzerinde Şanlıurfa Birecik Meydan mahallesi nüfusuna kayıtlı,
mevlüt-Fatma oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbay adına düzenlenmiş sahte kimlik
bulunan, bilahare gerçek kimliğinin Ahmet ve Remziye oğlu, 1956 Nevşehir doğumlu
Abdullah Çatlı olduğu anlaşılan şahıs hakkında yapılan araştırma ve incelemede;
Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbay’ın TR A 245202 seri numaralı hususi
pasaport ile 8 giriş-çıkış,
Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbey’in TR A 776305 seri numaralı umuma mahsus
pasaport ile 2 giriş-çıkış,
Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbey’in TR E 740374 seri numaralı umuma mahsus
pasapot ile 13 giriş-çıkış,
Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbay’ın TR E 271320 seri numaralı umuma mahsus
pasaport ile 7 giriş-çıkış,
Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbey’in TR G 873170 seri numaralı umuma mahsus
pasaport ile 29 giriş-çıkış,
1961 doğumlu, Mehmet Özbay’ın İngiliz makamlarınca tanzim edilen B-441537 seri
numaralı İngiliz pasaportu ile 23 giriş-çıkış,
1961 doğumlu Mehmet Özbay’ın 500120981 seri numaralı İngiliz pasaportu ile 27
giriş-çıkış,
Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbay’ın Z-01-150837 seri numaralı nüfus
hüviyet cüzdanı ile 4 giriş-çıkış,
Haydar oğlu, 1957 doğumlu Şahin Ekli’nin TR F 282820 seri numaralı umuma mahsus
pasaport ile 9 giriş-çıkış olmak üzere toplam 122 giriş-çıkış yapıldığı
bilgisayar kayıtlarının sorgulamasından anlaşılmış olup, kronolojik dökümü ekte
sunulmuştur.
Bilgisayar kayıtlarından elde edilen ve yukarıda seri numaraları belirtilen
pasaportlarla ilgili olarak yapılan arşiv araştırmasında ise;
TR A 245202 seri numaralı hususi pasaportun, Maliye Bakanlığının 03.08.1994 gün
ve 94/3212 sayılı, Personel Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Çetin Kıvcı imzalı
pasaport talep formuna istinaden (1) kadro dereceli Maliye Müfettişi sıfatıyla
Mevlüt Fatma oğlu, Şanlıurfa Birecik Meydan Mahallesi, Cilt No:004/13, Sahife
No: 631, Kütük No:91 üzerine kayıtlı 16.10.1961 doğumlu Mehmet Özbay adına
Bakanlığımız tarafından tanzim edildiği,
TR a 776305, TR B 469147, TR E 271320 ve TR E 740374 seri numaralı umuma mahsus
pasaportların, Mevlüt-Fatma oğlu 16.01.1961 Suruç doğumlu, Şanlıurfa-Birecik
Meydan Mahallesi Cilt No: 004/13, Sayfa No: 91, Kütük No: 631 üzerine kayıtlı
Mehmet Özbay/Özbey adına;
TR A 776305 seri numaralı umuma mahsus pasaportun, 05.06.1986 tarihinde,
TR B 469147 seri numaralı umuma mahsus pasaportun, 08.04.1988 tarihinde,
TR E 271320 seri numaralı umuma mahsus pasaportun 24.07.1990 tarihinde,
TR E 740374 seri numaralı umuma mahsus pasaportun 07.05.1992 tarihinde Londra
Başkonsolosluğu tarafından tanzim edildiği,
Adı geçen ile ilgili yazışmalarda soyadının Özbey veya Özbay olarak geçtiği
ancak, her ikisinin de aynı şahıs olduğu Dışişleri Bakanlığından alınan
20.01.1993 gün ve 302 sayılı yazıları ile 24.01.1997 gün ve 239-1024 sayılı
yazılarından anlaşıldığı,
TR G 873170 seri numaralı umuma mahsus pasaportun İstanbul Valiliğince Mevlüt ve
Fatma oğlu, Şanlıurfa Birecik Meydan Mahallesi Cilt No: 004/13, Sayfa No: 631,
Kütük No: 91 üzerine kayıtlı 16.10.1961 Suruç doğumlu Mehmet Özbey isimli bir
şahsın Londra Başkonsolosluğunca tanzim edilen TR E 740374 seri numaralı umuma
mahsus pasaportunun 59. sayfasında “İngiltere’ye giremez” kaşesi bulunduğundan
bahisle pasaportunun süresi kadar yenilenmesi talebi üzerine tanzim edildiği,
Dışişleri Bakanlığından alınan 20.12.1996 gün ve 7784-14421 sayılı yazıda ise
Ankaradaki İngiltere Büyükelçiliğinden alınan notadan bahisle, anılan notada yer
almamakla beraber İngiltere Büyükelçiliğinden şifaen alınan bilgilere göre
16.01.1961 Suruç Şanlıurfa doğumlu Mehmet Özbay’ın bir İngiliz vatandaşıyla evli
olup, İngiltere’de 3 yıl ikamet ettikten sonra 04.05.1991 tarihinde İngiliz
vatandaşlığını kazandığı, adı geçene İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosluğunca
25.07.1991 tarihinden 2001 yılına kadar geçerli B-441537 seri numaralı İngiliz
pasaportu düzenlendiği,
Bilgisayar giriş-çıkış kayıtlarında 1961 doğumlu Mehmet Özbay Adına görülen
500120981 seri numaralı İngiliz Pasaportunun ise zayiinden anılan kişi adına
İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosluğunca verildiği, Dışişleri Bakanlığı
tarafından ilgili Başkonsolosluktan temin edilen şifai bilgilerden anlaşıldığı,
Mevlüt oğlu, 1961 doğumlu Mehmet Özbay adına tanzim edilen Z-01-150837 seri
numaralı nüfus hüviyet cüzdanının 25.04.1994 tarihinde Beşiktaş Nüfus
Müdürlüğünce verildiği,
TR F 282820 seri numaralı umuma mahsus pasaportun, Haydar ve Fahriye oğlu,
Malatya İl’i, Merkez İlçe, Çavuşoğlu köyü, Cilt no. 016/01, Sayfa No: 05, Kütük
No: 08 üzerine kayıtlı Malatya 03.11.1957 doğumlu Şahin Ekli adına İstanbul
Valiliğince 16.11.1990 tarihinde 5 yıl süreyle geçerli olarak tanzim edildiği,
tespit edildiği,
Yukarıda arzedilen bilgi ve belgelerden de anlaşılacağı üzere, kimlik bilgileri
aynı olan Mehmet Özbay ile Mehmet Özbey’in aynı kişiler olup olmadıklarının
tesbiti konusunda yapılan çalışmalar sonucunda;
Mehmet Özbay adına tanzim edilen TR A 245202 seri numaralı hususi pasaport ile
Şahin ekli adına tanzim edilen TR F 282820 seri numaralı umuma mahsus pasaportun
tanziminde ibraz edilen fotoğrafların aynı kişiye ait olduğu alınan ekspertiz
raporundan anlaşıldığı, anılan fotoğrafın Abdullah Çatlı’ya ait olduğu,
Ayrıca giriş-çıkış kayıtlarında Mehmet Özbay adına kayıtlı görülen Z-01-150837
seri numaralı nüfus hüviyet cüzdanı bilgilerinin, Mehmet Özbay adına tanzim
edilen TR A 245202 seri numaralı hususi pasaport talep formunda beyan edildiği
anlaşıldığından, anılan Z-01-150837 seri numaralı nüfus hüviyet cüzdanı ile
yapılan giriş-çıkışlarında Abdullah Çatlı’ya ait olduğu değerlendirilmekte
olduğu,
Dışişleri Bakanlığı tarafından verilen TR A 245202 seri numaralı hususi
pasaportla ilgili olarak 06.11.1996 günü başlatılan idari soruşturmayla ilgili
tamamlanan tahkikat dosyasının tasdikli bir sureti ekte gönderildiğinin
bildirildiği,
Emniyet Genel Müdürlüğü Müfettişlerine yapılan 16.12.1996 tarih ve 170 sayılı
Fezlekenin sonuç bölümünde;
Tahlil bölümünde de ayrıntılı bir şekilde ifade edildiği üzere, Mehmet Özbay’a
(Abdullah Çatlı) Hususi Pasaport verilmesine ilişkin işlemlerde;
Adli Yönden:
a) Olayda kusurlulukları bulunmadığı belirlenen Polis Memuru Ali İhsan
Aslanoğlu, Polis Memuru Semra Çam ve Genel İdari Hizmetli Selma Yılmaz hakkında
“Men-i Muhakeme” kararı alınması,
b) Şube Müdürü Mehmet Koca, olay tarihinde Başkomiser olan halen emekli bulunan
Ömer Karaahmetoğlu ve Polis Memuru Efrayim Aksakal’ın Pasaport Talep Formu ile
kadro derecesini gösteren yazıdaki mühürün ve imzaların incelenmesi, imza
sirkülerindeki imzalarla karşılaştırılmasının yapılması, bu işlemlerin kurala
bağlanması ve denetimi görevlerini yerine getirmedikleri sabit görüldüğünden,
haklarında eylemlerine uyan TCK’nun 230’ncu maddesine göre “Görevi İhmal”
fiilinden “Lüzum-u Muhakeme” kararı verilmesi,
Disiplin Yönünden:
a) Polis Memuru Ali İhsan Aslanoğlu, Polis Memuru Semra Çam ve GİH Selma Yılmaz
hakkında kusurlulukları bulunmadığından ve ayrıca ceza verme yetkisi de zaman
aşımına uğradığından “Ceza Tayinine Yer Olmadığı” na karar verilmesi,
b) Şube Müdürü Mehmet Koca, Emekli Başkomiser Ömer Karaahmetoğlu ve Polis Memuru
Efrayim Aksakal hakkında görevlerini ihmalden dolayı Emniyet Örgütü Disiplin
Tüzüğünün 5-A/6 maddesi uyarınca cezalandırılmaları gerekmekte ise de, fiilin
işleniş tarihi itibariyle (03.08.1994) Devlet Memurları Kanunu’nun 127.
maddesine göre ceza verme yetkisi zaman aşımına uğradığından, ceza tertibine yer
olmadığı,
İdari Yönden:
Şube içerisinde pasaport başvurusunun alınmasından pasaportun ilgiliye teslimine
kadar yapılacak hizmetlerin ve göreevlerin tanımının yazılı kurallara dayalı
yapılmasının, personelin görev ve sorumluluklarını gösteren iç düzenlemelerin
yapılmasının uyğun olacağının teklif edildiği incelenmiştir.(Ek:61)
8-Yabancılar hudut İltica Dairesinin 5.11.1996 tarih ve 41824-45268/ 45407
sayılı bilgi notunda;
Nevşehir nüfusuna kayıtlı ahmet ve Remziyeoğlu 1956 doğumlu Abdullah Çatlı
adına;Ankara Sıkıyönetim Askeri Savcılığının 12.01.1981 gün ve 807040 sayılı
yurtdışına çıkma yasağı (A),Ankara Cumhuriyet Savcılığının 26.6.1986 günü ve
86-6517 sayılı yurtdışına çıkma yasağı (A),Ankara Cumhuriyet Savcılığının
18.6.1986 gün ve 86-21617 sayılı yurtdışına çıkma yasağı (A),Nevşehir Askerlik
Şubesinin 18.8.1993 gün ve 3626 sayılı yakalama kaydı (J),Interpol Daire
Başkanlığının 7.2.1991 tarih ve 5648 sayılı arama kayıtları (H),Ankara Emniyet
Müdürlüğünün 1.8.1996 gün ve 154792 sayılı yakalama kaydı (P) bulunduğu
incelenmiştir.(Ek:62)
9-Komisyon Başkanlığının 23.1.1997 tarih ve 179 sayılı yazısında;İstanbul
Emniyet Müdürlüğünden;
22.1.1997 tarihinde komisyonda dinlenilen Meral Çatlı’nın ifadesinde, eşi
Abdullah Çatlı’nın yıllarca devletin himayesi ile arandığı halde özellikle
İstanbul da yaşadığı, hatta Ataköy de büro açtığını, burada faaliyet
gösterdiğinin Emniyet güçlerine ihbar edilmesi üzerine, Emniyetin kocasını bu
ihbardan haberdar edip, büroya usulen gidilip tutanak tutulduğunu belirtmiş
olduğundan, bu işlemlere dair tahkikat evraklarının talep edildiği,
İstanbul Emniyet Müdürlüğünün 3.03.1997 tarih ve 67 sayılı yazısıyla,
Sorulan hususlarda İstanbul Emniyet Müdürlüğüne herhangibir bilginin intikal
etmediği ve işlem yapılamadığının kayıtların tetkikinden anlaşıldığının
bildirildiği incelenmiştir.(Ek:63)
10- Komisyon Başkanlığının 23.1.1997 tarih ve 178 sayılı yazısında;
Merat Çatlı’nın komisyonca alınan ifadesinde 3.11.1996 tarihinden 15 gün önce
evlerinin önündeki otomobillerinin altına bomba konulduğu ve Emniyetçe gereken
işlemin yapıldığını belirtmiştir. Bu işlemlere ilişkin bilgi ve belgenin
gönderilmesi istenilmiştir.
Emniyet Müdürlüğünün .. Ocak 1997 tarih ve 2073/009048 sayılı yazısıyla,
22.10.1996 günü saat 7.40 civarında Bakırköy İlçesi Şenlikköy Mahallesi Füze
Sokak No:23 sayılı yerin önü kaldırım üzerine kimliği meçhul kişi veya kişilerce
bir adet MKE yapısı savunma tipi el bombasının pimi çekilerek bırakıldığı ancak
patlamayan bombanın daha sonra bomba uzmanlarınca imha edildiğinin bildirildiği
incelenmiştir.(Ek:64)
11-Resmi Gazetenin 25.3.1985 tarih ve 18703 sayılı nüshasında,
Devlet Bakanı Ahmet Karaevlinin 26-27 Mart 1985 tarihlerinde yapılacak olan
“Tehlikeli atıkların Sınırlarötesi Hareketlerini” konulu Uluslararası İşbirliği
Konferansına katılmak üzere İsviçre’ye gideceğini, onun dönüşüne kadar devlet
Bakanlığının Abdullah Tenekecinin vekillik etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin
kararın yayınlandığı incelenmiştir.(Ek:65)
12-Komisyon Başkanlığının Maliye Bakanlığı’ndan telefon ile vaki talebi ile
pasaport konusunda yapılan inceleme ve soruşturma olup olmadığının sorulduğu ;
Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının 17.02.1997 tarih ve 9 sayılı yazısı
eki Abdullah Çatlı isimli şahsın Mehmet Özbay adıyla ve Maliye Müfettişi ünvanı
ile hususi pasaport verilmesinin Maliye Bakanlığı Müfettişlerince düzenlenen
7.02.1997 tarihli inceleme raporunun sonuç bölümünde;
3.11.1996 tarihinde Balıkesir-Susurluk karayolunda meydana gelen trafik
kazasında ölen abdullah Çatlı’ya Mehmet Özbay adıyla ve Maliye Müfettişi unvanı
ile hususi pasaport verilmesi olayının Maliye Bakanlığı boyutunun incelenmesi
sonucunda;
a. Bakanlığımız Teftiş Kurulunda görevli Müfettişlerin hususi pasaport
taleplerinin, Emniyet Genel Müdürlüğüne önceden gönderilen imza sirkülerinde yer
alan personelin imzası ile Teftiş Kurulu Başkanlığı aracılığı ile yapıldığı,
b. Mehmet Özbay adında bir Maliye Müfettişi bulunmadığı,
c. Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı ile Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı
dışında kalan Bakanlığımız birimlerinin hususi pasaport taleplerinin Emniyet
Genel Müdürlüğüne Personel Genel Müdürlüğü aracılığı ile intikal ettirildiği,
d. Emniyet Genel Müdürlüğünce konuya ilişkin yaptırılan soruşturma sonucunda;
Şube Müdürü Mehmet Koca ile emekli Başkomiser Ömer Karaahmetoğlu ve Polis Memuru
Efrayim Aksakal’ın Pasaport Talep Formu ile kadro derecesini gösteren yazıdaki
mühürün ve imzaların incelenmesi, imza sirkülerindeki imzalarla
karşılaştırılmasının yapılması, bu işlemlerin kurala bağlanması ve denetimi
görevlerini yerine getirmedikleri sabit görüldüğünden, haklarında eylemlerine
uyan TCK’nun 230 uncu maddesine göre “görevi ihmal” fiilinden “Lüzum-u Muhakeme”
kararı verilmesi gerektiği sonucuna varıldığı tespit edilmiş olup,
e. 1.01.1994 - 3.11.1996 tarihleri arasında Bakanlığımız personelinden kimlere
hususi pasaport verildiği, başka olayların olup olmadığının tespiti açısından
Emniyet Genel Müdürlüğünden istenilmiş olmasına rağmen, bu konuda bilgi
alınamamıştır.
f. Öte yandan, Abdullah Çatlı’ya Mehmet Özbay adı ve Maliye Müfettişi unvanı ile
hususi pasaport verilmesine esas teşkil eden “Pasaport Talep Formu” ve eki
“Belge” deki Personel Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Çetin Kıvcı yerine atılan
imzaların bu kişiye ait olmadığı ve bu belgelerdeki tarih ve sayı
numaratörlerinin Bakanlığımız Personel Genel Müdürlüğü ve Bütçe ve Mali Kontrol
Genel Müdürlüğünde kullanılanlara uymadığı, ayrıca, Raporun 2.7. bölümünde
ayrıntılı olarak açıklandığı üzere bu belgelerin hiç bir şekilde iğfal
kabiliyetinin de bulunmadığı,
g. Raporun bir örneğinin TBMM.’nin 12.11.1996 tarih ve 472 sayılı kararı ile;
yurtdışı örgütlerin Devletle olan bağlantıları ile Susurluk’ta meydana gelen
kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla
kurulan Meclis Araştırma Komisyonuna gönderilmesi gerektiği,sonuç ve kanaatine
varıldığı incelenmiştir.(Ek:66)
13-Komisyon Başkanlığının 10.01.1997 tarih ve 113 sayılı yazısıyla,
Mehmet Özbay (Abdullah Çatlı’ya) verilen silah ruhsatının tahkikatını yapan
polis memuru Dinçer Sarıboğa ve Başkomiser Doğan Şimşek Hakkında yapmış olduğunu
idari tahkikata ilişkin dosyanın bir örneğinin talep edildiği,
Emniyet Genel Müdürlüğünün 12.2.1997 tarih ve 96/272-500485 sayılı, 28.01.1997
tarih ve 500340, 261-331/97 sayılı eki, Polis Müfettişlerince düzenlenen
15.1.1997 tarih ve 1996/812 sayılı yazıları Ek’i gönderilen soruşturma raporunun
sonuç bölümünde yapılan inceleme ve soruşturma neticesinde elde edilen bilgi ve
belgelere, sanıkların beyanlarına göre;
1) Sanık 39485 sicil sayılı Başkomiser Doğan Şimşek’in Mecidiye Polis
Karakolunun bulunduğu adresi Mehmet Özbay (Abdullah Çatlı) adındaki şahsın
ikametgahı olarak gösterdiği ve kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek
suretiyle görevini kötüye kullandığı sübuta erdiğinden,
a) İdari Yönden: Eylemine uyan E.Ö.D.T. Madde 8/12 ye göre Meslekten Çıkarma
Cezası ile tecziye edilmesi gerekmekte ise de bu suçu 05.11.1993 tarihinde
işlediğinden 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu 127. maddesine göre disiplin
cezası verme yetkisinin zaman aşımına uğradığı,
b) Adli Yönden: Eylemine uyan TCK. 240. maddesine göre görevi kötüye
kullanmaktan hakkında Lüzum-u Muhakeme kararı verilmesi gerektiği,
2) Sanık 120600 sicil sayılı Polis Memuru Dinçer Sarıboğa’nın görevine ilişkin
olarak kamu adına kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğine tanık olduğu
halde ilgili makama bildirmediği sübuta erdiğinden,
a) İdari Yönden: Eylemine uyan Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün Madde 8/14’e
göre Meslekten Çıkarma Cezası ile tecziye edilmesi gerekmekte ise de bu suçu
05.11.1993 tarihinde işlediğinden 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu 127.
maddesine göre disiplin cezası verme yetkisinin zamanaşımına uğradığı,
b) Adli Yönden: Eylemine uyan TCK. 235 maddesine göre görevini yaptığı sırada
görevine ilişkin olarak kamu adına kovuşturmayı gerektiren bir suç işlendiğini
öğrenip de ilgili daireye bildirmediğinden hakkında Lüzum-u Muhakeme kararı
verilmesi gerektiği,
3) Fatih Uzunyusuf Mahallesi Muhtarı Burhan Kocapehlivan’ın TCK. Madde 341
(f.2)’ye göre resmi evrak münderecatının sıhhatini tasdik suretiyle sahtekarlık
yapmak suçundan inceleme yapmak üzere Fatih Kaymakamlığınca hakkında idari
soruşturma açılması gerektiği, kanaat ve sonucuna varıldığının bildirildiği
incelenmiştir.(Ek:67)
14- Komisyon Başkanlığının 10.1.1997 tarih ve 115 sayılı yazısıyla;
Mehmet Özbay (Abdullah Çatlı) isimli şahsa verilen nüfus cüzdan sureti ile
ilgili olarak, sahte nüfus cüzdanı veren Beşiktaş Nüfus İdaresinin bu konudaki
işlem dosyasının talep edildiği, İstanbul Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğünün
29.1.1997 tarih ve 945/43 sayılı yazısıyla,Beşiktaş Kaymakamlığı Nüfus
Müdürlüğünün 24.1.1997 tarih ve 945-466-557 sayılı yazıları ile 25.4.1990
tarihinde verilen 201-150837 seri no’lu nüfus cüzdanının tanzimine esas dayanak
teşkil eden belgenin bulunamadığı, o tarihte kullanılan erkeklere ait nüfus
cüzdanı kayıt defterinin İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerince yürütülen
soruşturma nedeniyle incelenmek üzere alındığından, kayda ilişkin belge
gönderilemediğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:68)
15- Komisyon Başkanlığının 10.1.1997 tarih ve 119 sayılı yazısıyla;
Abdullah ÇATLI üzerinde çıkan uzman kimliği ile ilgili olarak yapılan tahkikat
evrakının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından talep edildiği,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 27.1.1997 gün ve Hz.1996/79643 sayılı
yazısıyla, uzman kimliği ile ilgili hazırlık tahkikatına ilişkin evrakın tümü
bilirkişi tetkikatı yapılmak üzere Adli Tıp Kurumuna gönderildiğinden talep
gereğinin yerine getirilemediğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:69)
16- Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 2.10.1992 tarih ve 3127 sayılı nüshasında,
Baysa Ticaret ve Gıda Sanayii, Anonim Şirketinin kuruluşu ile ilgili ilanın yer
aldığı, buna göre, İstanbul I. Ticaret Mahkemesinin 24.9.1992 tarih ve
E:1992/3924 K:1992/3674 sayılı kararı ile şirket kuruluşunun onandığı,
kurucuların Ant Güven Sazak, Ahmet Baydar, Silva Sazak, Mine Baydar ve Alper
Baydar olduğu, şirket amacının ithalat, ihracaat, pazarlama ve imalat işleri
olduğu incelenmiştir.(Ek:70)
17- Komisyon Başkanlığının 17.1.1997 tarihli ve 161 sayılı Botaş Genel
Müdürlüğüne yazdığı yazı ile, Ahmet Baydar ve Mehmet Özbay (Abdullah Çatlı)’nın
ortak olduğu BAYSA A.Ş.’nin, İskenderun’da yapılan ihale ile ilgili bilgi ve
belgenin talep edildiği,Botaş Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketinin
bila tarih ve bila sayılı yazısında,Irak-Türkiye Hampetrol Boru Hattı’nın 1990
yılında Körfez Savaşı sebebiyle BM Kararıyla kapatılmasından sonra BOTAŞ Ceyhan
Bölge Müdürlüğünde bulunan Petrol Depolama Tankları bir program dahilinde bakıma
alındığı, bu kapsamda 1993 yılında yapılan bir ihale ile sisteme dahil depolama
tankları hem bakım-onarımlarını yaptırmak hem de tank tabanlarında oluşan petrol
çamurunu (sludge) temizletmek maksadıyla GÜNEY MAKİNA SANAYİ ve TİCARET LTD.
Şirketi isimli firmaya ihale edildiği, adı geçen firma tarafından yapılan uzun
süreli çalışmalar sonucunda, tank tabanlarında oluşan yaklaşık 20.000 ton petrol
çamuru (Sludge) tanklardan temizlenerek açık toprak havuzlara ve sisteme ait
olan ve boş durumda bulunan ballast tankına taşındığı, tank tabanlarından
çıkarılan ve Sludge (Petrol çamuru) olarak isimlendirilen bu tortulaşmış
maddenin ekonomik açıdan pek fazla bir değer ifade etmediği, anılan malzemenin
petrol sektöründe çoğu zaman bedelsiz olarak ya da çok düşük fiyatlarla elden
çıkarılan bir konuma sahip olduğu, bu konuda sektörün diğer kuruluşları olan
TÜPRAŞ ve ATAŞ Rafinerilerinin de benzer uygulamaları yaptığı, bu noktadan
hareketle kurumda petrol çamuru temizliği yapan GÜNEY MAKİNA firması adı geçen
bu atık maddeyi ton başına 150-200 TL gibi düşük bir bedelle satın alarak
tesislerinden tahliye etmek istediği, BOTAŞ Genel Müdürlüğü olarak, hem açık
toprak havuzlarda depolanan petrol artığı malzemenin yangın ve benzeri
tehlikelerini bertaraf etmek, hem de Irak-Türkiye Boru Hattı’nın açılması
durumunda ihtiyaç olunacak ballast tankının boşaltılmasını sağlamak gayesiyle
yukarıda tarif edilen bu atık maddeden kurtulma yollarının arandığı, bu maksatla
Gümrükler Genel Müdürlüğü, Çevre Bakanlığı ve ilgili diğer kuruluşlar ile temasa
geçildiği, başlangıçta anılan malzemenin Gümrük Müsteşarlığı Tasfiye İşleri
Genel Müdürlüğünce tasfiye edilmesinin gündeme geldiği, daha sonra gerekli
çevresel tedbirler alınmak ve lüzumlu gümrük işlemlerini tamamlatmak şartıyla
sözkonusu atık maddenin BOTAŞ Genel Müdürlüğü tarafından elden çıkarılmasının
uygun bulunduğu, bu gelişmeler üzerinde Kuruluşun adı geçen maddeyi satın
alabilecek firmaları bulma arayışına girdiği, bu kapsamda ABAK isimli ikinci bir
firmanın daha adı geçen atık maddeyi ton başına 200 ile 500 TL arasında bir
fiyatla satınalmaya talip olduğu, aynı dönemde BAYSA A.Ş. isimli firmanın da 07
Mart 1995 tarihli müracaatıyla anılan artık malzemeyi ton başına 10 ABD Doları
bir fiyatla satın almaya talip olduğu,
BAYSA A.Ş. firmasınca teklif edilen 10 Dolar/Ton fiyatın adı geçen tarihlerde
sözkonusu atık maddeye verilen en yüksek fiyat ve BOTAŞ için en uygun teklif
olduğu hususları gözönüne alınarak 09.03.1995 tarihinde BAYSA A.Ş. firmasıyla
Sludge (Petrol Çamuru) satış sözleşmesi imzalandığı, yapılan sözleşmede her
türlü gümrük işlemleri, vergiler ve gerekebilecek her türlü yasal
yükümlülüklerin anılan firmaca yerine getirileceğinin hükme bağlandığı, yapılan
bu işlemin akabinde, daha önce çok düşük fiyat teklifleri veren GÜNEY MAKİNA
SANAYİ ve ABAK isimli firmaların anılan atık madde için daha yüksek fiyatlar
verebileceklerini BOTAŞ’a yazılı olarak bildirdikleri, bu gelişmeler üzerine
BOTAŞ Genel Müdürlüğünün hem sözkonusu atık maddeden daha fazla gelir elde etmek
hem de sağlıklı bir rekabet ortamı oluşturmak gayesiyle, BAYSA A.Ş. firmasıyla
daha önceden yapılmış Sludge satış sözleşmesini iptal ettiği, bu işlemlerin
ardından Genel Müdürlüğün 29.03.1995 tarih ve 387 sayılı OLUR’u ile kurum üst
düzey yetkililerinden oluşan 7 kişilik bir açık artırma ihale komisyonu
oluşturulduğu, kurulan bu komisyonun sözkonusu atık maddeyi o tarihe kadar
almaya talip olan her üç firmayı da 29.3.1995 tarihli yazısıyla yapılacak açık
artırma ihalesine davet ettiği, 04.04.1995 tarihinde BOTAŞ Genel Müdürlüğünde
yapılan açık arttırma ihalesi sonucunda BAYSA A.Ş. firmasının sözkonusu atık
petrol çamurunu ton başına 10 ABD Doları fiyatla almaya hak kazandığı, iki tur
halinde devam eden açık artırma ihalesinde GÜNEY MAKİNA SANAYİ LTD. firması ton
başına 8 ABD Doları, ABAK firması ise ton başına 7 ABD Doları fiyatları teklif
ettikleri, daha önceden yüksek fiyat vereceklerini beyan eden her iki firmanın
da ihale komisyonuna adı geçen atık maddenin bulunduğu tankın içindeki suyun
tahliyesi hususu ile BOTAŞ tarafından talep edilen teknik emniyet konularının
ağırlığından bahisle daha yüksek fiyatlar veremeyeceklerini beyan ettikleri,
İlgi yazıda bahsi geçen diğer Mehmet ÖZBAY ya da Abdullah ÇATLI isminde bir
şahsın adı geçen ihale ile herhangi bir ilgisi bulunmadığı, ayrıca gerek ihale
öncesi gerekse de ihale safhasında adı geçen şahsın BOTAŞ Genel Müdürlüğü ile
herhangi bir münasebeti veya teması da olmadığı, Susurluk’ta meydana gelen
trafik kazası sonrasında adı geçen şahsın BOTAŞ’tan ihale aldığı yolunda bazı
haberlerin birtakım basın organlarında yer alması üzerine Genel Müdürlüğümüzce
adı geçen konuda ciddi tetkikler yapıldığı, bu incelemeler sonucunda Mehmet
ÖZBAY isimli şahsın; BOTAŞ’da yapılan ihaleden 5-6 ay sonra sözkonusu BAYSA A.Ş.
Firmasına Yönetim Kurulu üyesi olarak katıldığının öğrenildiği, ancak adı geçen
Mehmet ÖZBAY’ın BAYSA A.Ş. firması Yönetim Kurulu üyesi olduktan sonra dahi
BOTAŞ ile herhangi bir temasına veya ilişkisine rastlanmadığı,
Yukarıda geniş olarak tarif edilen petrol çamuru (Sludge) tahliye işlemlerinin
BAYSA A.Ş. firmasınca halen yürütülmekte olup, işin son kısımlarına gelindiği,
ihale kapsamında günümüze kadar BAYSA firmasınca yaklaşık olarak 11.000 Ton
Sludge tahliyesi gerçekleştirildiği, bu sonuca göre işin toplam mali hacminin de
yaklaşık olarak 110.000 (yüzonbin) ABD Doları olduğunun bildirildiği
incelenmiştir.(Ek:71)
18- Komisyon Başkanlığının 6.1.1997 tarih ve 103 sayılı yazısıyla;
960 303 044 453-7, 950 901 023 601-9, 950 117 009 033-6 simkart nolu
telefonların kimin adına kayıtlı olduğu, bu telefonlarla 1.1.1996 tarihinden
itibaren yapılan görüşmelere ait komputür listesi ile İstanbul Emniyet
Amirliğine ait 2144033 nolu telefonu 25.8.1996 günü saat 12-16 arasında hangi
telefonların aradığı hususunda bilgi talep edildiği,
Türk Telekom Firmasının 14.1.1997 tarih ve 2101/84 sayılı yazısıyla;
Anayasanın 22. maddesi, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 20. maddesi,
Meclis İçtüzüğünün 105. maddesi 3-5 fıkraları hükümleri gereğince bir sakınca
bulun-madığından simkart numaralarının sırasıyla Hatay İli Payas İlçesinde
ikamet eden Ali AKTEKİN adına, Ankara’nın Topraklık’ta ikamet eden Osman TOSUN
adına, İstanbul Üsküdar’da ikamet eden Hüseyin KOCADAĞ adına kayıtlı bulunduğu,
2144033 numaralı telefona ait görüşmelerin ve cep telefonlarının hangi
telefonlarla arandığına ilişkin hususun teknik imkansızlıklar nedeniyle mümkün
olamadığının bildirildiği incelenmiştir.(Ek:37)
19- Komisyon Başkanlığının İçişleri Bakanlığına gönderdiği 29.11.1996 tarih ve 4
sayılı yazısıyla,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Mafya-Yasadışı
örgütler ile Devlet ilişkileri ve bağlantıları, ayrıca Susurluk’ta meydana gelen
kaza olayı ve arkasındaki ilişkiler konusunda rapor hazırlanmışsa da bunların ve
varsa belgelerinin incelenmek üzere Komisyona gönderilmesinin talep edildiği,
Jandarma Genel Komutanlığının 6.12.1996 tarih ve 217053 sayılı yazısıyla,
Balıkesir-Susurluk İlçesi Bursa karayolunun 13 ncü Km.de, 03 Kasım 1996 günü
saat 17.00 sıralarında, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin KOCADAĞ’ın
kullandığı 06 AC 600 plakalı mercedes otomobilin bir kamyona arkadan çarpması
sonucu meydana gelen kazada; Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin KOCADAĞ, Abdullah
ÇATLI, Gonca US öldüğü, DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK yaralandığı,
kaza yapan otomobilde; (2) adet MP-5 Mk. tabanca, (5) adet tabanca, (2) adet
susturucu, (281) adet muhtelif tabanca fişeği, (3) adet sahte kimlik belgesi,
çok az miktarda kahverenkli toz madde ve naylon poşet parçasında toz bulaşığı
madde bulunduğu, olaya başlangıçta Susurluk Cumhuriyet Başsavcılığınca el
konulmuş olup, dosya bilahare İstanbul DGM. Başsavcılığına devredildiği,
İstanbul DGM Başsavcılığınca araçta bulunan silah ve iki maddenin J.Gn.K.lığı
Kriminal laboratuvarında incelenmesi istendiği, elde edilen sonuçlar ilgili
Savcılığa gönderildiği,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca Mehmet ÖZBAY adına düzenlenmiş silah taşıma
belgesinin incelenmesi J.Gn.K.lığı Kriminal Laboratuvarından talep edildiği,
elde edilecek sonuçların ilgili Savcılığa gönderileceği,Yukarıda belirtilen
hususlardan başka J.Gn.K.lığında bilgi bulunmadığının bildirildiği,Emniyet Genel
Müdürlüğünün 9.12.1996 tarih ve 2694-96 sayılı yazısıyla;
Emniyet Genel Müdürlüğünce 6.11.1996 tarih ve 96/272 sayılı talimat yazısıyla
Susurluk İlçesinde meydana gelen kaza olayında, Emniyet Müdürü Hüseyin
KOCADAĞ’ın olayın tümü üzerinde değerlendirilerek, gereken inceleme, araştırma
ve soruşturmanın yapılmasının istenildiğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:72)
20- Komisyon Başkanlığının 10.1.1997 tarih ve 112 sayılı yazısında,
Emniyet Genel Müdürlüğünden Susurluk Kazasında bulunan ruhsatsız silahlarla
ilgili menşei tespitinin yapılıp yapılmadığının, yapıldı ise sonucunun, ayrıca
bu silahlardan hariç İsrail’den hangi cins silahların hibe olarak alındığının
bildirilmesinin istenildiği,
Emniyet Genel Müdürlüğünün 26.1.1997 tarih ve 026292 sayılı yazısı ve eklerinde,
Susurluk İlçesinde kaza yapan araçta ele geçen tüm silahlar ile ilgili bilgiler
ve İsrail’den hibe olarak alınan silahlara ait ilgili Daire tarafından
hazırlanan dökümanların liste halinde gönderildiği,
Bunlardan A 92571 U seri numaralı 22 kalibre İtalyan yapımı Baretta Marka
tabancanın Ocak 1994 tarihinde yapılan bir anlaşmayla bir İsrail Şirketi
tarafından Türk Polis Teşkilatına satıldığının İsrail İnterpolünce bildirildiği,
ancak, Emniyet Genel Müdürlüğü silah kuvve kayıtlarında mevcut olmadığı,
Irak yapımı, Tarıq marka 9 mm çaplı 930647 seri numaralı tabancanın seri
fabrikasyon numarası silinip tek tek bu seri numarası vurulmuş olduğu için
üretici fabrikadan satım yeri hakkında cevap almanın mümkün görülmediği.,
MP-5 marka 9 mm çaplı 21995 ve C 48952 seri numaralı yarı makinalı tabancaların
ise menşeilerinin tespitine ilişkin olarak konu, 14.2.1997 tarih ve 038646
sayılı yazı ile aynen bildirildiği,
Buna göre; MP-5 marka silahların İngiltere’de üretildiği, bunlardan C 49952 seri
numaralı silahın 1985 yılında Kuveyt’e satıldığı, MP-5 marka 21995 seri nolu
silahın ise 1980 yılında Yugoslavya’ya satıldığının, İngiliz İnterpolünden
alınan yazılardan anlaşıldığı, bu bilgilerin ilgili ülkeler nezdinde de alınarak
detaylı bilgilerle takviye edileceğinin bildirildiği,
İsrail’den bugüne kadar 8.12.1993 tarih ve 31862 sayılı yazıda belirtilen; 10
Adet Ruger kısa tüfek 0.22 LR, 10 Adet Baretta tabanca cal:22, 8 Adet Remington
Model 870 Av tüfeği,5000 Adet“oo” Buchshot kovan, 5000 Adet Lock-Buster av
tüfeği kovanı, 100 Adet UZİ Yarı Mak.tab.7 (şarjörü),100 Adet 9 mm tabanca, 4
Adet Magnum 300 Mac Millan tüfeği,10000 Adet Magnum 300 fişeği, 5000 Adet Cal.
50 fişeği alındığı, bunlarla ilgili olarak 19.2.1996 tarih ve 4016 sayılı yazıda
açıklandığı üzere son kullanıcı belgesindeki 10 ayrı kalem malzemeden bir
kısmının gönderildiği ve kullanıcı olan Özel Harekat Daire Başkanlığına orijinal
ambalajlı olarak teslim edildiği, kurulan muayene ve kabul komisyonunca
kabulünün yapıldığı ve ayniyatının kesilerek 15.11.1994 tarihinde kuvve
kayıtlarının alındığı,
23.12.1993-15.6.1994 tarihleri arasında da,
100 Adet 5,56 mm Galli Tüfek, 20 Adet 7,62 mm Galli Tüfek, 100 Adet 9 mm Jeriko
028 Otomatik Tabanca, 60 Adet 9 mm Jeriko 94/15 Otomatik Tabanca, 100 Adet 9 mm
Mini Uzi Otomatik Tabanca, 90 Adet 9 mm Mikro Uzi Otomatik Tabanca, 40 Adet 9 mm
Uzi Seyyar Dipçikli Tabanca, 50 Adet 9 mm Uzi Sabit Dipçikli Tabancanın İsrail
Hospro Firması tarafından hibe ve bedelsiz olarak Emniyet Teşkilatına
gönderildiği, tamamının Özel Harekat Daire Başkanlığının taleplerine dayalı
olarak tesellüm belgesi ile bu daireye zimmetle teslim edildiğinin bildirildiği
incelenmiştir.(Ek:73)
21- Komisyon Başkanlığının 29.11.1996 tarih ve 3 sayılı yazısında;
Adalet Bakanlığından, Susurluk Cumhuriyet Savcılığındaki tahkikat dosyası ile
dava açılmış ise dava dosyasının, Ömer Lütfi TOPAL Cinayeti ile ilgili dosyanın,
Söylemezler Çetesi ile ilgili dosyanın, 1978 yılındaki Bahçelievler Katliamı
dosyasının, Abdi İPEKÇİ’nin öldürülmesi ile ilgili dava dosyalarının ilgili
Cumhuriyet Savcılıkları ve Mahkemelerden,
Ayrıca Susurluk’ta meydana gelen kaza üzerine, İstanbul DGM ve Cumhuriyet
Savcılığındaki soruşturma dosyasının, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığındaki
tahkikat dosyalarının Komisyona gönderilmesinin talep edildiği,
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 13.12.1996 tarih ve 031114
sayılı yazısı ekinde gönderilen dosyalarda;
Susurluk Cumhuriyet Savcılığının 12.11.1996 tarih ve Hz:1996/949 E:1996/407
İddianame: 1996/145 sayılı iddianamesinde;
Hüseyin KOCADAĞ, Abdullah ÇATLI (Mehmet ÖZBAY) ve Gonca US isimli kişilerin ölü,
Sedat Edip BUCAK’ın yaralı, Hasan GÖKÇE isimli şahsın sanık olduğu, suçun
3.11.1996 tarihinde işlendiği,
Olay tarihinde sürücü Hüseyin KOCADAĞ yönetimindeki Sedat BUCAK’a ait 06 AC 600
plakalı Mercedes marka otomobil ile İzmir İlinden, İstanbul İline doğru seyir
halinde iken; İlçenin uçakyolu mevkii 53. Km.ye geldiğinde sol taraftaki
benzinlikten çıkış yaparak Bursa istikametine (aynı istikamete) gitmek isteyen
Hasan GÖKÇE yönetimindeki 20 RC 721 plakalı ford kamyona sağ arka yan taraftan
çarparak ölümlü ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiği,
Kaza neticesinde 06 AC 600 plakalı Mercedes otomobilin sürücüsü Hüseyin KOCADAĞ,
aynı araçta bulunan Abdullah ÇATLI ve Gonca US isimli şahıslar öldüğü,
otomobilin sağ ön koltuğunda bulunan Milletvekili Sedat BUCAK hayati tehlike
geçirecek şekilde yaralandığı,
Sanığın yargılanmasının yapılarak eylemine uyan; TCK.nun 455/2, son, 40,2918
sayılı yasanın 119. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi kamu
adına talep ve iddia olunduğu,
Şahıslarda ve araçta elde edilen silah ve kimliklere ilişkin olarak evrakın
tefrik edileceği ve fezleke ile yetkili Cumhuriyet Başsavcılıklarına
gönderileceğinin kararlaştırıldığı,
Susurluk Cumhuriyet Savcılığının Hz. 1996/961,963,964 Fezleke: 1996/ sayılı
İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen fezlekede;
3.11.1996 tarihinde sorumluluk bölgesi içinde meydana gelen trafik kazası ile
ilgili olarak, olay yerine giden jandarma yetkililerine, kazaya karışan Mercedes
otomobilde iki adet MP-5 otomatik tabanca, beş adet çeşitli marka veçapta
tabanca ile bunlara ait iki adet susturucu, toplam onüç adet jarşör ve
mermilerin ele geçirildiğini, olay yerinde keşif yapıldığı, bilirkişi raporu ve
olay yeri krokisi ile kaza yapan araçların durumlarının fotoğrafla tespit
edildiği, ölenlerin üzerlerinde yapılan incelemede, ölen Hüseyin KOCADAĞ
üzerinde Emniyet Genel Müdürlüğüne ait polis kimliği, banka kartları, sigorta
kartı ile gazete kağıdına sarılı olarak 0,33 cm. kahverengi renkli niteliği
belirsiz toz madde, 19.050 bin lira para, nüfus cüzdanı ve sürücü belgesi, ölen
Abdullah ÇATLI’nın (Mehmet ÖZBAY) üzerinde, Mehmet ÖZBAY adına düzenlenmiş
sürücü belgesi, silah taşıma ruhsatı, silah taşıma izin belgesi, kartvizit,
Baysa Ticaret adına düzenlenmiş fatura bilgi kartı, Viza kartı, Yapı Kredi
Kartı, Barclay Kart, bir adet telefon kartı, İstanbul Ticaret Odası üyelik
kartı, bir adet üzerinde beyaz toz taneciği bulunan naylon poşet, 44 milyon 500
bin lira, 29 adet 100’lük ABD doları, yüzelli dolar, 305 Alman Markı, ölen Gonca
US’un üzerinde, sürücü belgesi, çeşitli fotoğraflar, gözlük çerçevesi, sol
ayağında 24 cm. uzunlukta altın zincir çıktığı,
Basın yayın organlarının yayınları ile otomobilde ele geçen silahlar, mermiler
ve eşyalar ile ölen şahıslar üzerindeki eşya ve belgelerin değerlendirilmesinde,
ayrıca Mehmet ÖZBAY kimlikli şahsın gerçekte Abdullah ÇATLI isimli şahıs olduğu
ve 18 yıldır arandığından,
Şahısların birarada bulunması, çeşitli silahlar ve sahte belgelerin mevcudiyeti
ile TCK.nun 313. maddesine muhalefet suçunu oluşturacağı, bu suçun da Devlet
Güvenlik Mahkemesi yetkisi ve görevi içinde olduğunun anlaşılması nedeniyle
fezleke düzenlenerek, hazırlık evrakı ve diğer malzemelerin İstanbul DGM.
Başsavcılığına gönderildiği,
Trafik kazası ile ilgili olarak Hz/1996/949 sayılı soruşturmanın devam etmekte
olduğu, hususlarının fezlekede yer aldığı incelenmiştir. (Ek:74)
22- Susurluk Cumhuriyet Başsavcılığının 7.11.1996 tarih ve Hz: 1996/962 , E:
1996/20 sayılı yetkisizlik kararında;
3.11.1996 tarihinde meydana gelen kaza olayında Abdullah ÇATLI olarak
yakınlarınca da teşhis edilen şahsın üzerinde Mehmet ÖZBAY adına düzenlenmiş
sürücü belgesi, çeşitli bankalara ait kredi kartları, Ticaret Odası üye kartı,
silah taşıma ruhsatı ve silah taşıma izin belgesi çıktığı, silah taşıma izin
belgesinin Emniyet Genel Müdürlüğünce düzenlendiğinin anlaşılması üzerine, suç
yeri itibariyle Savcılığın yetkisizliğine ve gereği için yetkili ve görevli
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verildiği,
Susurluk Cumhuriyet Savcılığının 7.11.1996 tarih ve Hz: 1996/949 sayılı Tefrik
Kararında;
3.11.1996 tarihinde meydana gelen trafik kazasında;
Trafik kazası olayı, diğer olaylar da aynı olmakla, 1996/949 sayısı üzerinden
yürütülmesine, Abdullah ÇATLI üzerinde çıkan ehliyetname, silah taşıma ruhsatı
ve banka kayıtlarının düzenlenme yerleri İstanbul İli olmakla, diğer evraklardan
ayrılarak, tefrik edilerek hazırlığın Hz: 1996/961 sayısı üzerinden
yürütülmesine,
Abdullah ÇATLI üzerinden çıkan silah taşıma izin belgesinin düzenleniş itibarı
ile farklı olması nedeniyle tefrik edilerek Hz: 1996/962 sayılı üzerinden
yürütülmesine,
Araçta bulunan çeşitli evsaftaki silah, mermi ve jarşörler hakkındaki
soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi için tefrik edilerek Hz. 1996/963 no.
üzerinden yürütülmesine,
Ölen Abdullah ÇATLI (Mehmet ÖZBAY) üzerinde çıkan küçük naylon poşetteki beyaz
toz bulaşığı ve ölen Hüseyin KOCADAĞ’ın cüzdanı içinden çıkan 0,33 cm.
kahverengi toz hakkındaki evrakın tefrik edilerek Hz: 1996/964 no. üzerinden
yürütülmesine, karar verildiği incelenmiştir.(Ek:75)
23-Komisyon Başkanlığının 29.11.1996 tarih ve 3 sayılı yazısında;
Adalet Bakanlığından, susurluk Cumhuriyet Savcılığındaki tahkikat dosyası ile
dava açılmış ise dava dosyasının, Ömer Lütfü Topal cinayeti ile ilgili dosyanın,
Söylemezler Çetesi ile ilgili dosyanın, 1978 yılındaki Bahçelievler Katliamı
dosyasının, Abdi İpekçinin öldürülmesi ile ilgili dava dosyalarının ilgili
Cumhuriyet Savcılıkları ve Mahkemelerden,
Ayrıca Susurlukta meydana gelen kaza üzerine, İstanbul DGM ve Cumhuhuriyet
Savcılığındaki soruşturma dosyasının, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığındaki
tahkikat dosyalarının komisyona gönderilmesinin talep edildiği,
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 13.12.1996 tarih ve 031114
sayılı yazısı eki dosyalardan Mehmet Özbay’a ait 1996/1136 sayılı Silah Taşıma
dosyasında;Mehmet Çakır vekili Nihat Yanık’ın 28.3.1995 tarihli dilekçe ile 9
mm. Baretta marka L 53461 Z seri nolu silahın Mehmet Özbay’a hibe etmek için
dilekçe ile İstanbul Valiliğine müracaat edildiği,
Mehmet Özbay’ın 28.03.1995 tarihli dilekçesi ile Mehmet Çakır’a ait silah hibe
yoluyla almak istediğini, bir dilekçe ile İstaanbul Valiliğine müracaat ettiği,
Emniyet Genel Müdürlüğünün 14.11.1991 tarih ve 62159/69 sayılı makam
onayında;Emniyet Genel Müdürü’nün teklifinde, Mehmet Çakır’ın talebi üzerine
yaptırılan tahkikatta, hayatının harici ve ciddi tehlikeye maruz kaldığına dair
herhangibir belge ve bilginin mevcut olmadığını, silah satın aldırılarak taşıma
ruhsatı verilip verilmeyeceği hususunun Bakanlık makamının taktirine
bırakıldığı, taşıma ruhsatı verilip verilmeyeceği makamının tensiplerine arz
edildiği, İçişleri Bakanlığı tarafından da taşınan ruhsata verilmesi için onay
verildiği, Ankara Valiliğinin 5.11.1991 tarih ve 285525 sayılı yazısı ile
tabancan ve mermi alabilmesi için düzenleme yapıldığı, Ankara Valiliğinin
4.2.1994 tarih ve 147762 sayılı onayı ile, 31.12.1995 tarihine kadar Taşıma
ruhsatı verilmesinin Valilikçe onaylandığı,
İstanbul Valiliğinin 14.6.1994 tarih ve 11782 sayılı yazısı ile Mehmet Özbaya
isimli şahsın can güvenliğinden bahisle MKE’den silah satın aldırılarak
tabancanın ruhsatı verilmesini talep ettiğinden bahisle taşıma ruhsatı verilip
verilmemesi hususunun sorulduğu, Emniyet Genel Müdürlüğünün teklifinde İstanbul
İl’inden 1961 doğumlu Mehmet Özbay isimli şahısların hayatları harici ve ciddi
tehlikeye maruz kaldığından bahisle silah taşıma izni verilmesinin istenmesi
üzerine yaptırılan tahkikatta hayatlarının tehlikede olduğuna dair herhangibir
belge ve bilgi bulunmadığını, yönetmeliğin 7/a maddesine göre silah taşıma izni
verilip verilmeyeceği hususunu onaya arz ettiği 4.7.1994 tarihli Bakan Onayı ile
taşıma ruhsatı verilmesinin uygun görüldüğü,
İstanbul Valiliğinin 25.3.1996 tarih ve 11782 sayılı Valilik onayı ile de
4.7.1999 tarihine kadar taşıma ruhsatının verilmesi için onay verildiği
incelenmiştir. (Ek:76)
24-Komisyon Başkanlığının 29.11.1996 tarih ve 3 sayılı yazısında;
Adalet Bakanlığından, susurluk Cumhuriyet Savcılığındaki tahkikat dosyası ile
dava açılmış ise dava dosyasının, Ömer Lütfü Topal cinayeti ile ilgili dosyanın,
Söylemezler Çetesi ile ilgili dosyanın, 1978 yılındaki Bahçelievler Katliamı
dosyasının, Abdi İpekçinin öldürülmesi ile ilgili dava dosyalarının ilgili
Cumhuriyet Savcılıkları ve Mahkemelerden,ayrıca Susurlukta meydana gelen kaza
üzerine, İstanbul DGM ve Cumhuhuriyet Savcılığındaki soruşturma dosyasının,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığındaki tahkikat dosyalarının komisyona
gönderilmesinin talep edildiği,
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 13.12.1996 tarih ve 031114
sayılı yazısı eki “ideolojik amaçla 7 kişiyi öldürmek” suçu ile ilgili dosyada;
Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.12.1996 tarih ve E: 1990/44 K: 1995/278
Savcılık:1986/6517 sayılı gerekçeli kararında;
İddia, savunma, Ankara 4. Kolordu Komutanlığı Nezdinde Kurulan Sıkıyönetim I
Numaralı Askeri Mahkemesinin 1984/55 Esas numaralı dava dosyası içeriği, yeminli
tanık ve katılanların anlatımları ile dosyadaki diğer tüm kanıtların objektif ve
kül halinde değerlendirilmesinden Bahçelievler 15. Sokak No:56/2’deki evde
oturan maktüller Serdar Alten, Hürcan Gürses, Efraim Ezgin, Osman Nuri Uzunlar,
Latif Can, Salih Gevenci, Faruk Ersan’ın olay günü evlerine baskın yapılarak
ellerinin arkadan bağlandığı ve eter koklatılmak suretiyle bayıltıkları
maktüllerden Salih Gevenci ile Faruk Ersan’ın bir abrabaya konularak Eskişehir
Yoluna götürülüp orada başlaarına kurşun sıkılmak suretiyle öldürüldükleri, daha
sonra evde kalan maktüllerden Osman Nuri Uzunlar’ın boğularaka, Hürcan Gürses,
Efraim Ezgin, Latif Can ve Serdar alten’inde baş ve göğüs kısımlarına tabanca
ile ateş edilerek maktüller Hürcan Gürses, Latif Can ve Efraim Ezgin’in
evlerinde öldürüldükleri, Serdar Alten’in ise ağır yaralı olarak hastaneye
kaldırılmasını müteakip 17.10.1978 tarihinde hastanede ölmesi suretiyle 7
kişinin katledilmiş oldukları Semiha Üstündağ adındaki tanığın yolda tesadüfen
gördüğü iki genç arasındaki konuşmalarında birinin diğerine “tamam mı” diye soru
sorması üzerine ötekinin “5-6-2 tamam reis” şeklinde cevap vermesi ve bu
gördüklerini bir aile toplantısında polis memuru Recep Okay’a anlatması, katliam
olayının gerçekleştiği ev numarasının 56/2 olması nedeniyle Recep Okay’ın
öldürülme hadisesi ile ilgili o gençlerin aralarındaki konuşmaları
irtibatlandırarak durumu mesai arkadaşı Selami Ünal’a bildirdiği, Selami
Ünal’ında Recep Okay’dan aldığı bilgileri Ankara Emniyeti 2.Şubesinde katliam
olayını soruşturmakla görevli komiser dürüst Oktay’a anlatmasını müteakip Semiha
Üstündağ’a fotoğraflar göstermek suretiyle o konuşan şahıslardan birinin Duran
demirkıran olduğunu saptaması, Duram Demirkıran’ın ise bahçelievler bölgesinde
ülkücü görüşün ileri gelenlerinden olması nedeniyle gözaltına alınarak yapılan
sorgulamasında olayda adres tesbiti ve gözcülük yaptığını, yakında Ömer Özcan’ın
olduğunu söyledikden sonra soruşturma derinleştirilmiş sanıklar Haluk Kırcı,
Ahmet Ercüment Gedikli, Ömer Özcan, Duran Demirkıran, ibrahim Çiftçi, Ömer Yavuz
Hacıömeroğlu, Abidin Şahiner, Mehmet Kundakcı ve Kadir Temir haklarında Ankara
Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığının 30.7.1979 gün 1979/597 Esas,
1979/1061 iddianame sayılı iddianemesi ile kamu davası açılmıştır.
Adı geçen mahkemece yapılan yargılama sonucunda 19 Aralık 1985 gün 1984/55 Esas
ve 1985/311 karar numaralı ilamla “ İbrahim Çiftçi, Ömer Yavuz Hacıömeroğlu,
Abidin Şahiner, Mehmet Kundakçı ve Kadir Temir’in beraatlerine, sanıklar Duran
Demirkıran ile Ömer Özcan’ın TCY,’sının 149/2, 65/3 ve 59. maddeleri gereğince
12’şer yıl 6’şar ay ağır hapis cezası ile sanık Ahmet ercüment Gedikli’nin ömür
boyu ağır para cezası ile ve sanık Haluk Kırcı’nın ise idam cezası ile
cezalandırılmalarına karar verilmiş ve karar temyiz edildikten sonra
Yargıtay’dan geçip Sıkıyönetim Mahkemesince yeni baştanhüküm kurularak enson
Ankara 1 Numaralı Askeri Mahkemesinin 17.06.1988 gün 1987/44 Esas 1988/101 karar
numaralı ilamı ile kesinleşmiştir.
Sanıklar Mahmut Korkmaz, Bünyamin Adanalı, Abdullah Çatlı, Ünal Osmanağaoğlu,
Kadri Kürşat Poyrak ve Mahmut Korkmaz haklarında gıyabi tutuklu olmaları
nedeniyle dosyanın tefrik edildiği daha sonra bu sanıklar hakkında kamu davası
açılarak sanıklar Abdullah Çatlı, Ünal Osmanağaoğlu Bünyamin Adanalı, Kadri
Kürşat Poyrat ve Mahmut Korkmaz ile ilgili davanın mahkememizin 1990/44 esas
numaralı dosyasında görüldüğü,
Bir kısım tanıklar ve mahkum olan sanıkların olaya Bünyamin Adanalı’nında
katıldığı yolunda hazırlıkda anlatımda bulunmalarına rağmen mahkememizde
dinlenilen bu sanıklar ve tanıklar Bünyamin Adanalı’nın olaya katıldığını
görmediklerini ve duymadıklarını hazırlıkda yapılan sorgulama sırasında baskı ve
işkence altında kaldıklarını ve yazılan tutanakların kendilerine okutulmadan
imzalatılmış olduğunu beyan etmişlerdir,
Sanıklar Abdullah Çatlı, Ünal Osman Ağaoğlu, Kadri Kürşat Poyraz ve Mahmut
Korkmaz gıyaben tutuklanmalarına rağmen bugüne kadar yakalanamadıkları için
bunlar hakkındaki yargılama ile ilgili işlemler tefrik edilmek suretiyle başka
bir dosyada esas açılıp oraya kaydı yapıldıktan sonra o dosyada yürütülmesine
karar verilmiştir.
Yukarıda anlatıldığı üzere, sanık Bünyamin Adanalı üzerine atılan suçu
işlemediğini olay yerine uğramadığını, olay tarihinde Erzurum’da olduğunu
savunmuş ve bu savunmaları mahkememizce dinlenen tanıklar Mesut Nabi Adanalı ve
Hasan Fehmi Adanalı tarafından doğrulandığı gibi olayda yargılanıp
cezalandırılan ve cezasını çektikden sonra çıkan Duran Demirkıran’da sanık
Bünyamin Adanalı’nın olaya katılmadığını, Bünyamin Adanalı’yı birkez gördüğünü
ve kendisininde olaya katılmamasına rağmen baskı ve işkence sonucunda hazırlıkda
suçu üzerine aldığını söylemiştir.
Sanık hakkında cezalandırılma yoluna gidilebilmek için kesin, inanadırıcı ve
yeterli kanıtın elde edilmiş olması gerekmektedir.
Olayda sanık Bünyamin Adanalı hakkında üzerine atılan suçtan hükümlülüğünü
gerektirir derecede yeterli, inandırıcı ve kesin kanıt elde edilemediği gibi
mahkememizce şüpheye varılmış ve şüphe sanık lehine uygulanır genel kuralıda
gözönüne alınmak suretiyle sanık Bünyamin Adanalı’nın 7 kişiyi katletmek
suçundan beraatine karar verilmesi yoluna gidilmiştir.
Mahkeme üyesi Kerim Talu ise sanık Bünyamin Adanalı’nın cezalandırılması yolunda
dosyada yeterli kanıt bulunduğunu ileri sürerek çoğunluk görüşüne karşı çıkmış
ve karşı oy kullanmıştır.Gerekçesi yukarıda anlatıldığı üzere:
H ü k ü m:
1- Suçu işlediğine dair dosyada hükümlülüğünü gerektirir derecede yeterli,
inandırıcı ve kesin kanıt elde edilemediğinden şüphe sanık lehine uygulanır
genel kuralıda gözönüne alınarak sanık Bünyamin Adanalının ideolojik amaçla 7
kişiyi öldürmek suçundan Beraatine, Üye Kerim Talu’nun bu sanığın mahkumiyeti
gerekir yolundaki karşı oyuyla
2- Sanıklar abdullah Çatlı Ünal Osman Ağaoğlu, Kadri Kürşat Poyraz ve Mahmut
Korkmaz’ın yargılanmaları ile ilgili evrakların bu dosyadan ayrılarak başka bir
dosyaya konulup yeni verilecek esas üzerinden adı geçen sanıklar hakkındaki
yargılamaya devam etmesine,
3- Sanıklar Abdullah Çatlı, Ünal Osman Ağaoğlu, Kadri Kürşat Poyraaz ve Mahmut
Korkmaz’ın gıyabi tutukluluk durumlarının devamına,
4- Sanık Bünyamin Adanalı’nın Serbest bırakılmasına, başka bir suçtan tutuklu
veya hükümlü değil ise derhal salıverilmesi için Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına yazı yazılmasına,
Katılanlar ve katılanlar vekilleri ile sanıklar Abdullah Çatlı, Ünal Osman
Ağaoğlu, Kadri Kürşat Poyraz ve Mahmut Korkmaz’ın yokluklarında sanık Bünyamin
Adanalı ile bu sanık vekili Av, Yalçın Kasaroğlunun yüzlerine karşı isteme
aykırı ve yargıtay yolu açık olmak üzere 26.12.1995 günü açık ve oyçokluğuyla
verilen karar yöntemine uygun bir şekilde okundu ve anlatıldı “şeklinde karar
verildiği incelenmiştir.(Ek:77)
25- Komisyon Başkanlığının 29.11.1996 tarih ve 3 sayılı yazısında;
Adalet Bakanlığından, susurluk Cumhuriyet Savcılığındaki tahkikat dosyası ile
dava açılmış ise dava dosyasının, Ömer Lütfü Topal cinayeti ile ilgili dosyanın,
Söylemezler Çetesi ile ilgili dosyanın, 1978 yılındaki Bahçelievler Katliamı
dosyasının, Abdi İpekçinin öldürülmesi ile ilgili dava dosyalarının ilgili
Cumhuriyet Savcılıkları ve Mahkemelerden,
Ayrıca Susurlukta meydana gelen kaza üzerine, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi
ve Cumhuriyet Savcılığındaki soruşturma dosyasının, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığındaki tahkikat dosyalarının komisyona gönderilmesinin talep
edildiği,
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 13.12.1996 tarih ve 031114
sayılı yazısı eki dosyada;
Mehmet Özbay ile ilgili sürücü belgesi ve ilişkin işlemlerde; İlkokul
diplomasının 21.5.1973 tarih ve 829 no’lu olduğu iyi derece ile Meydan Köyü
İlkokulundan mezun olduğunu gösterdiği, 18.05.1990 tarihinde Motorlu Taşıt
sürücü kursuna müracaat ederek kayıt defterinin 979 numaraasına kaydedildiği,
18.12.1990 tarihinde Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne müracaat ederek ve Motorlu
Taşıt Sürücü sertifikasını ibraz ederek sürücü belgesi talep edildiği,
18.12.1990 tarihinde 63241 sayılı belge düzenlenerek, ilgisine verildiği
incelenmiştir.(Ek:78)
26- Komisyon Başkanlığının 10.01.1997 tarih ve 121 sayılı yazısıyla;
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 14.1.1997 tarih ve Muh: 1997/43 sayılı
yazısı ve eki belgelerde,
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 20.4.1992 tarih ve Hzr.1992/8718 E:1992/5177
İd: 1992/2596 sayılı iddianamesi ile 26.2.1992 tarihinde Atatürk Hava Limanından
yurt dışına çıkarken görevliler tarafından yapılan kontrollarda Şahin Ekli
isimli şahsın Belçika makamlarınca düzenlenmiş pasaportun tamamen sahte
olduğunun ekspertiz raporunda da belirtildiği gibi iğfal kaabiliyetini haiz
olduğu, sanığın üzerine atılan suçu işlediği sanık itirafı ve tüm evrak
kapsamından anlaşıldığı gerekçesiyle Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesine dava
açıldığı,davanın 26.12.1996 tarihi itibarıyla 1992-405 sayılı davanın devam
ettiği incelenmiştir.(Ek:79)
27- Komisyon Başkanlığının 3.2.1997 tarih ve 202 sayılı yazısıyla;
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 6.1.1997 tarih ve 103 sayılı Komisyon
Başkanlığı yazısı ile Türk Telekom Genel Müdürlüğünden istenen bilgilerin
verilmediğinden bahisle kanuna aykırı davranışa giren ve bu suretle komisyonun
görev yapmasını engellemekten bahisle gereken cezai kovuşturmanın açılmasının
talep edildiği,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 25.2.1997 tarih ve Hz: 1997/10691 sayılı
kararı ile Genel Müdürlük sorumluları hakkında mahkemeye sevklerine yeter delil
bulunamadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği incelenmiştir.(Ek:37)
28- Komisyon Başkanlığının 10.1.1997 tarih ve 116 sayılı yazısıyla;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından Haluk KIRCI isimli şahsın İstanbul Asayiş
Şube Müdürlüğünden gözaltında iken kaçma olayı ile ilgili olarak yapılan
tahkikat ve yargılamalara ilişkin belgelerin talep edildiği,İstanbul Cumhuriyet
Savcılığının 8.4.1996 tarih ve Hz: 1996/11011 Büro: 1996/171 sayılı ek
takipsizlik kararında;
“Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 1995/1054 sayılı ilamı ile aranan
ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 1986/68 Esas, 1987/19
sayılı kararı ile 7 kez idam cezasına hükümlü Şükrü oğlu, 1958 doğumlu Haluk
KIRCI isimli şahsın emniyetçe yakalandığı, Küçükçekmece Cumhuriyet
Başsavcılığının 1.2.1996 tarih ve 105 sayılı yazıları ile hükümlünün ilamlar
gelene kadar emniyet nezarethanesinde tutulması istenilmesine rağmen, yukarıda
açık hüviyeti yazılı Asayiş şubesi eski Müdürü Sedat DEMİR’in suç tarihinde
infaz bürosundaki görevlilere baskı yaparak hükümlü Haluk KIRCI’nın kaçmasını
kolaylaştırdığı iddia edilmekle,
Delillerin değerlendirilmesi üst görevli mahkemeye ait olmak üzere sanık
hakkında müsnet suçtan kamu davası ikame olundu” karar verildiği
incelenmiştir.(Ek:80)
29- İstanbul Cumhuriyet Savcılığının 8.4.1996 tarih ve Hz: 1996/11011 Büro:
1996/171 İddia: 1996/63 E: 1996/3525 sayılı iddianameyle;
Sanık Emniyet Asayiş Şube Müdürlüğü İnfaz Bürosunda görevli Komiser Servet ATAN,
Polis Memurları Cevat YANAR ve Nihat DEMİRAY haklarında kamu davası açılmasının
talep edildiği İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 9.7.1996 tarih ve E:
1996/347 K: 1996/830 C.Savcısı: 1996/5617 sayılı kararı ile;
“Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına nazaran
sanıkların müsnet suçu işledikleri hususunda kusurlarının bulunmadığını,
çalıştıkları Asayiş Şube Müdürlüğüne dört kontrollü dış kapıdan geçilmek
suretiyle girildiği, etrafta ayrıca tel örgülerinin de bulunduğu, giren ve çıkan
her şahsın kontrol edildiği, ayrıca çıkan şahısların hangi birimden çıktıı
tesbit edildikten sonra telefonla o kısımdan teyit aldıktan sonra
bırakıldıkları, bu durum muvacehesinde komiser Servet ATAN’ın vve Polis Memuru
Nihat DEMİRAY’ın firar sırasında olay yerinde bulunmamaları nedeniyle
kendilerine hiçbir kusur izafe edilemeyeceği hususunun dışında o sırada
kalabalık odada tek başına bulunan aynı zamanda devamlı gelen telefona bakan
sanık Cevat YANAR’ın da olayın meydana gelişinde bir kusur veya kastının
bulunamayacağı, zira firar eden şahıs odadan çıksa bile bu kadar önemle korunan
bir binadan dış kapıya çıkıncaya kadar bir yerde takılmasının gerektiği,
dılayısı ile sanığın bir an dikkatsizliği ile bu olayın husule gelemeyeceği
neticesine varıldığından sanıkların müsnet suçtan beraatlerine karar verilmesi
hak ve nesafet kaidelerine uygun görülmüştür.”sanıkların müsnet suçtan
beraatlerine, şeklinde karar verildiği incelenmiştir.(Ek:80)
30- İstanbul Cumhuriyet Savcılığının 23.12.1996 tarih ve 1996/877 sayılı
yazısında;
Hürriyet Gazetesinde çıkan haberin yeni delil ihtiva ettiğinden bahisle 8.4.1996
tarih ve Hz. 1996/11011 Büro: 1996/171 sayılı ek takipsizlik kararının
kaldırılarak, yeni hazırlık numarası verilmesinin İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığından talep edildiği,
İstanbul Cumhuriyet Savcılığının 23.12.1996 tarih ve Hz: 1996/57583 Büro:
1996/877 İddia: 1996/224 E: 1996/1466 sayılı iddianame ile İstanbul 6. Ağır Ceza
Mahkemesi Başkanlığına Asayiş eski Şube Müdürü Sedat DEMİR hakkında;
“Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesinden verilen 1996/68
Esas, 1987/198 Esas Sayılı kararı ile 7 kez idam cezasına hükümlü Haluk KIRCI
isimli şahsın firarına sebebeyit vermek suçundan haklarında İstanbul Asliye Ceza
Mahkemesine kamu davası açılan sanıklar Cevat YANAR, Servet ATAN ve Nihat
DEMİRAY’a hükümlüyü nezarete koymamaları hususunda talimat verdiğine dair
hakkında dava açılmasını gerektirir delil ve emareye rastlanmadığından müsnet
suçtan sanık hakkında takibat icrasına yer olmadığına,” kamu davası açılmasının
talep edildiği, davanın halen İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinde 1997/8 sayı ile
davanın devam ettiği, incelenmiştir.(Ek: 80)
31- Komisyon başkanlığının 18.3.1997 tarih ve 293 sayılı yazısında;
İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığından İbrahim Şahin ve 3 Özel
Harekat Şube Müdürlüğü mensubu hakkında düzenlenen iddianamenin talep edildiği,
İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 18.3.1997 tarih ve
1997/561 sayılı yazısı, eki iddianamede;
Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi eski Başkanı İbrahim Şahin, Polis
Memurları Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz, Enver Ulu, Mustafa Altınok,
Abdülgani Kızılkaya, Ziya Bandırmalıoğlu Ayhan Akça, Mehmet Korkut Eken’in sanık
olduğu, suç tarihinin 1993-1996 yıllarını kapsadığı, suçun “cürüm işlemek için
silahlı teşekkül oluşturmak, hakkında tevkif ve yakalama müzekkeresi bulunan
kişileri yetkili merciilere haber vermemek” olduğu,
03.11.1996 tarihinde Susurluk İlçesi civarında meydana gelen trafik kazasında,
aynı otomobil içerisinde Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak ve Hüseyin Kocadağ’ın
birlikte bulunmaları, o tarihten itibaren, Türkiye gündeminde baş sırayı alarak
bugüne kadar süregelen tartışmaların en önemli konusunu teşkil etmiştir.
12.11.1996 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı ile bir görüşme yapan, Anavatan Partisi
Sayın Genel Başkanının ... bazı devlet görevlilerinin uyuşturucu, kumarhane,
haraç ve adam öldürme gibi eylemlere karıştıklarını, devlet tarafından aranan
bazı silahlı eylemcilerinde bu devlet görevlileri tarafından kullanıldığını ...
ifade etmesi sebebiyle Sayın Cumhurbaşkanı 13 Kasım 1996 tarihli mektupla bu
bilgileri Sayın Başbakana intikal ettirmişlerdir. Bu mektupta özetle “.. Emniyet
Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Harekat Dairesi vardır... bu dairenin bazı
elemanları uyuşturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi işlere
karışmaktadır. Ö.Lütfü Topal’ı öldürenlerin itirafları fevkalade enteresandır.
Aşiret reisi devleti kullanmaktadır. Devlette görevli bazı kişilerin Özel
Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin’den talimat aldıkları ve bunun İçİşleri
Bakanı dahil bir takım yüksek yerlerin bilgisi dahilinde olduğu söylenmektedir.”
şeklinde iddia edilen hususlara yer vermişlerdir. Bu iddialar nazara alınarak
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel
Müdürlüğü Teftiş Kurulları tarafından araştırmalar yapılmıştır. Ayrıca, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde’de bu konularla ilgili bir araştırma komisyonu teşkil
edilerek araştırmalar sürdürülmüştür. Bu bilgilerin ve araştırmaların yanında
İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca da hazırlık
tahkikatı yapılarak yukarıda izah edilen olaylar ayrı ayrı tahkik edilmiş ve
toplanan deliller ve delillere istinaden oluşan kanaat iddianamenin muhtelif
bölümlerinde ayrıntılı olarak izah ve ifade edilmiştir.
Türkiye’de katliam sanığı olarak gıyabi tutuklama kararı ile, yurtdışında
uyuşturucu kaçakçılığı ve cezaevi firarisi olarak İnterpol tarafından kırmızı
bülten ile aranan bir silahlı eylemci ile, bu kişiyi yakalamak veya bulunduğu
yeri derhal güvenlik birimlerine bildirmekle görevli ve yükümlü olan üst düzey
bir emniyet mensubunun ve bir milletvekilinin aynı ortamlarda birlikte olmaları
ve bu birlikteliği, Abdullah Çatlı’nın gerçek kimliği bilinerek, uzun süreli
yakın ilişkiler içerisinde sürdürülmüş olması,
Bu kişilerin her üçününde üzerinde ruhsatlı tabancaları, yanlarındaki
korumaların ayrı ayrı zati silahlarının bulunmasına rağmen ayrıca saldırı,
suikast ve gizlice cinayet işlemekte kullanılabilecek vahim nitelikte ve sayıda
silahları ve mermilerle,
34 NUL 63 numaralı sahte plakaları (koruma amaçlı olmadığı İst.Emn.Müd. yazı ve
araştırması ile saptanmıştır.) ve birçok sahte belgeleri yanlarında
bulundurdukları nazara alındığında, bu kişilerin son olaydaki beraberliğinin
basit bir tatil gezisi veya başsağlığı ziyareti ile izah edilmesi inandırıcı
görülmemiştir. Kaldıki, yukarıdaki tesbitlere göre bu beraberlik tesadüf değil
önceden tesbit edilmiş bir buluşma olduğu, İstanbul’da bulundukları ilk günde
Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak ve Hüseyin Kocadağ’ın gizlenen buluşmaları ve
görüşmelerinden anlaşılmaktadır.
Bu durum adı geçen kişilerin, yanlarında koruma olarak bulundurdukları kişilerle
birlikte, yasalara aykırı silahlı bir eylem hazırlığında bulundukları kanaatini
oluşturmuştur.
Bu silahlardan ve mermilerden bir bölümünün özel Harekat Daire Başkanlığı
kaynaklı oldukları ve 1993-1994 yılları itibariyle Emniyet Genel Müdürlüğünde
kuvve kayıtlarında bulunmaları gerektiği tesbit edilmiştir. Buna rağmen bu silah
ve mermilerin kaza yapan otomobil içerisinde ve orada bulunan kişiler elinde ne
maksatla bulundukları ve onlara nasıl intikal ettirildikleri, Emniyet Genel
Müdürlüğünün cevabi yazılarında izah edilememiştir. Ancak, belirtilen tarihlerde
Özel Harekat Daire Başkan Vekili olan İbrahim Şahin’in talimatları ve bilgileri
dahilinde adı geçenlere intikal ettirildiği kanaati oluşmuştur.
Abdullah Çatlı’nın üzerinde bulunan ve yukarıda ayrıntıları izah edilen sahte
belgeler ve özellikle silah taşıma izin belgeleri ve hususi yeşil pasaportlar
düzenlenerek, bu belgelerle Devlet tarafından aranan ve birçok yasadışı eyleme
katılmış oldukları saptanan bu kişilerin kolaylıkla silah taşımaları ve
kolaylıkla yurtdışına çıkış ve dönüşleri sağlanarak çeşitli imtiyazlarla
donatılmış oldukları anlaşılmıştır.
Ömer Lütfi Topal isimli kişinin öldürülmesinde (Olay yukarıda ayrıntılı olarak
izah edilmiştir) kullanılan silahın şarjöründe Abdullah Çatlı’nın parmak izi
bulunmuş ve Abdullah Çatlı’nın bu olaya iştirak etmiş olduğu bu somut delil ile
tesbit edilmiştir. Öldürülen Ömer Lütfi Topal İstanbul’da ve Türkiye’nin
muhtelif yerlerinde faaliyet gösteren birçok kumarhanenin işletmecisidir. Bu
işletmelerden çok büyük miktarlarda paralar kazanılmaktadır. Sami Hoştan ve Ali
Fevzi Bir isimli şahıslarda Ömer Lütfi Topal’ın İstanbuldaki bir kumarhanesinin
ortaklarıdır. Bu kişiler bir ihbar üzerine üç polis memuru ile (Ayhan Çarkın,
Ercan .Ersoy, Oğuz Yorulmaz) birlikte Ömer Lütfi Topal’ın cinayet zanlıları
olarak gözaltına alınmışlardır. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube
Müdürlüğünde gözaltında bulundukları sırada daha ilk saatlerden itibaren Sedat
Edip Bucak İstanbul İl Emniyet Müdürüne defalarca telefon açarak bu kişileri
gözaltından kurtarmaya ve araştırmanın genişletilmesini engellemeye yönelik
girişimlerde bulunmuştur, araştırmanın 1. günü henüz tamamlandığında ise,
İbrahim Şahin’in bizzat İstanbul’a gelmesi henüz tamamlandığında ise, İbrahim
Şahin’in bizzat İstanbul’a gelmesi ile bu kişiler apar topar İstanbul Emniyet
Müdürlüğünden Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne götürülmüş ve orada kısaca
ifadeleri alınıp yüzeysel bir inceleme ile yasal olmayan bir uygulama ile
serbest bırakılmışlardır.
Bu kişilerin acele olarak Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne götürülmeleri, özel
timler hakkında kamuoyunda olumsuz kanaat oluşmasını önlemek olarak izah
edilmeye çalışılmıştır. Ancak, bu kişilerden ikisi sivil şahıstır, özel timlerle
ilişkileri yoktur. Diğer polis memurlarının ise önceki tarihlerde Özel Harekat
Dairesi ile ilişkileri zaten kesilmiştir. Kaldıki, bu tür uygulamanın mutad
olmadığı bizzat İstanbul İl Emniyet Müdürünün ifadesinde belirtilmiştir.
Şöyleki; Emniyet Amiri, Başkomiser ve Komiser rütbelerinde birçok Emniyet
mensubu muhtelif suçlardan muhtelif tarihlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde
gözaltına alınarak sorgulamaları yapıldığı halde (hatta bir bölümü orada
suimuameleye maruz kaldıklarını iddia etmişlerdir.) Emniyet Genel Müdürlüğü veya
İçişleri Bakanlığının bu kişiler hakkında yapılan işlemler ile herhangi bir
şekilde ilgilenmedikleri ve ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü nezdinde de herhangi
bir araştırmaya kalkışmadıkları, zaten bu olayda Emniyet Genel Müdürü’nün de
devre dışı bırakıldığı ve kendisine herhangi bir bilgi verilmediği
anlaşılmıştır. Bunların dışında, Ö.Lütfi Topal’ın öldürülmesi olayı sebebiyle
gözaltına alınan bu üç polis memuru (Mustafa Altınok, Enver Ulu ve Ömer Kaplan
isimli polis memurları ile birlikte) Ö.Lütfü Topal’ın öldürülmesine tekabül eden
zaman diliminde, Sedat Etip Bucak’a koruma görevlisi olarak tayin edilerek orada
toplanmaları sağlanmıştır. (Koruma tayininde aciliyet unsurunun bulunmadığı ve
bir kısım işlemlerdeki usulsüzlükler Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporunda ve
yukarıdaki ilgili bölümlerde izah edilmiştir.) Ö.Lütfü Topal’ın öldürülmesine
iştirak ettiği somut delillerle saptanan Abdullah Çatlı ile bu olayın zanlıları
olarak gözaltına alınan ve aynı zamanda ortakları olan Sami Hoştan ve Ali Fevzi
Bir ile, Sedat Edip Bucak ve onun yukarıda isimleri yazılı korumaları, uzun
süreden beri tanışmaktadırlar ve sık sık biraraya gelmektedir. Keza, bu
kişilerin hepsi İbrahim Şahin ile de tanışmakta ve onlarla da ilişkili
bulunmaktadırlar. Ö.L.Topal’ın öldürüldüğü günlere tekabül eden zaman diliminde
ve ayrıca bu olaydan önceki ve sonraki günlerde, Abdullah Çatlı, Sedat Edip
Bucak, Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir ve Sedat Edip Bucak’ın korumaları arasında
yoğun ve dikkat çekici şekilde telefon görüşmeleri yapıldığı tesbit edilmiştir.
(Telefon görüşmelerinin detayları yukarıda ayrıntılı olarak izal edilmiştir.)
Yine, olayın vukuu bulduğu tarihe yakın zamanlarda Abdullah Çatlı, Sami Hoştan,
Ali Fevzi Bir ve S.Edip Bucak’ın korumaları, Siverek’te S.E.Bucak’ın
ikametgahında toplanmışlardır. (Fotoğraflarla ilgili bölümde izah edilmiştir.)
Adı geçen bu kişilerin böyle bir olay etrafında yoğun görüşme, beraberlik ve
dayanışma içerisinde bulunmaları, özel kasıtla hareket ettikleri kanaatini
oluşturmaktadır.
Tarık Ümit’in kaybolması olayı ile ilgili bölümde izah edildiği üzere; Tarık
Ümit’in kaybolduğu gün, en son görüştüğü kişiler İbrahim Şahin’in uzun süredir
yanında bulunan ve görev ilişkilerinin dışında daha ileri özel ilişkiler
içerisinde oldukları anlaşılan polis memurları Ayhan Akça ve Ziya
Bandırmalıoğlu’dur. Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu’nun Tarık Ümit’in
kaybolması olayı ile ilgilerini tesbit eden ve bu istikamette araştırma yapan
Jan.Astsubay Ahmet Altuntaş’a İbrahim Şahin yasal olmayan bir şekilde müdahale
ederek araştırmanın sürdürülmesini önlemiştir. Bu olayda yine Abdullah Çatlı,
Sami Hoştan, Haluk Kırcı, İbrahim Şahin, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu ve
Ayhan Çarkın’ın isimleri geçmektedir. Tarık Ümit’in kaybolması olayında bu
kişilerle ilişkiyi tesbit eden MİT Konturterör Merkez Yöneticisi Mehmet Eymür,
Tarık Ümit’in Abdullah Çatlı ve adamları tarafından kaçırıldığını ve
sorgulandığını ifade ederek durumu Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim
Şahin’e intikal ettirmiştir. Bu isimler ve bildirim karşısında İbrahim Şahin’in
davranışları, bu olayda Abdullah Çatlı’nın varlığı ve adı geçen diğer kişilerle
birlikte eylemleri hususunda bilgi sahibi olduğunu göstermiştir.
Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu’nun çocuklarının İstanbul’da bir gazinoda
03.09.1995 tarihinde yapılan sünnet düğününde, dosyada mübrez davetiye ve
fotoğraflarda da görüleceği üzere, Abdullah Çatlı, İbrahim Şahin ve iddianamede
adı geçen polis memurları sanıkların birlikte oldukları görülmektedir. Ayrıca,
bizzat Ziya Bandırmalıoğlu’nun İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi.. Cumhuriyet
Başsavcılığında sanık olarak alınan ifadesinde, Haluk Kırcı’nın da orada
bulunduğu ve onlarla birlikte oldukları anlaşılmıştır. Bu düğünün kirveliğini
Abdullah Çatlı (Mehmet Özbay sahte kimliği ile) ve İbrahim Şahin birlikte
üstlenmişlerdir. Yine Ziya Bandırmalıoğlu’nun ifadesine göre kirvelik görevi
Ankara’da Sedat Edip Bucak’ın yazıhanesinde kararlaştırılmıştır. Sünnet
düğününde bulunan sanatçının basına yansıyan beyanlarına göre bu düğün için
kendisine 400 milyon lira ücret ödenmiştir, ayrıca salon masrafları olarak da
300 milyon lira üzerinde para ödenmiştir. Ziya Bandırmalıoğlu’nun ifade ettiği
üzere, yaklaşık 700-800 milyon lira tutarındaki düğün masraflarının tamamı
Abdullah Çatlı tarafından karşılanmıştır. 1995 tarihi itibariyle, 700-800 milyon
TL. tutarındaki düğün masraflarının Abdullah Çatlı tarafından karşılanmış olması
ve en üst düzeyde bir Emniyet görevlisinin bu şahıs ile aynı düğünde kirveliği
üstlenmiş bulunmaları, bu kişiler arasındaki mutad arkadaşlık ilişkileri ile
izah ve kabul etmek mümkün bulunmamaktadır. Aksine, bu kişiler arasındaki büyük
menfaat ilişkileri bulunduğunu göstermektedir.
İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığında sanık olarak
ifadesi alınan Ziya Bandırmalıoğlu, müsnet suçlardan tutuklanması üzerine henüz
cezaevine gönderilmeden, sevk işlemleri yapıldığı sırada 27.01.1997 tarihinde
İstanbul DGM. binasından firar etmiştir.
Ayrıca, İbrahim Şahin’in koruma görevlisi olan Ayhan Akça’nın, yurtdışında
uyuşturucudan elde edilen parayı ülkeye getirdiği sırada yakalanan Dilek Örnek
hakkında İst.DGM.’ne açılan davada da sanık bulunduğu yukarıda ayrıca izah
edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Vekili olarak görevli bulunan
Hanefi Avcı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kontrterör Merkez Yöneticisi Mehmet
Eymür’ün İstanbul DGM. Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadeleri ile teyid
ettikleri (bu ifadelerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Susurluk Araştırma
Komisyonunda verdikleri ifadeleri de aynen tekrar etmişlerdir) ve dosyada mevcut
bilgi, belge ve delillere göre:
Yasadışı bölücü terör örgütlerine destek veren kişilerle hukuki yollarla
mücadele edebilmek imkanı bulunmadığını düşünen bir kısım görevliler tarafından
başka yöntemler aranmaya başlanmıştır. Bu düşünce ile Emniyet, MİT ve Jandarma
Teşkilatlarında bazı görevliler tarafından bu istikamette çalışmalar
başlatılmıştır. (MİT ve Jandarma hakkındaki iddialara ilişkin ifadeler Ankara
DGM. Cumhuriyet Başsavcılığına, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki olaylara ilişkin
ifadeler Diyarbakır DGM.Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.). Emniyet
Genel Müdürlüğü ve Özel Harekat dairesinde bazı üstdüzey görevliler ve yine Özel
Harekat Dairesinde görev yapmış birkısım polis memurları ile, bu görevliler
tarafından önceki tarihlerden beri bilinen ve tanınan ancak, muhtelif suçları
sebebiyle gıyabi tutuklu olarak aranan bir kısım sivil kişilerden oluşan
teşekkül meydana getirilerek terör örgütlerine destek sağlandığını düşündükleri
kişilere yönelik eylem ve faaliyetlerde bulunulmuştur.
Bir süre sonra, bu teşekkülün eylem yapacakları hedef veya eylemlerini haklı
gösterecekleri sebep bulunmadığı görülmekle beraber, oluşturulan bu guruplar
dağılmamış aksine, bir kısım siyasetçi ve kumarhane işletmecisinin de katılımı
ile, kişisel çıkarlar sağlamaya yönelik eylemler yaptıkları ifade edilmiştir.
Nitekim, Susurluk İlçesi civarında meydana gelen malum trafik kazasında birarada
bulunan kişiler, bunların yanlarında taşıdıkları silahlar ve belgeler ile bu
kişilerin, iddianamede isimleri zikredilen diğer kişilerle ilişkilerinin
boyutları ve yine yukarıda izah ve ifade edilen bir kısım olaylar bir bütün
olarak değerlendirildiğinde, Susurluk kazasında birarada bulunan kişilerin
yukarıda ifade edilen şekilde, yasadışı eylemlerinden birinin daha hazırlık
hareketlerine başladıklarını göstermektedir.
Bu teşekkülde yer alan şahısların kişilikleri, görev alanları ve ülkedeki
etkinlikleri nazara alındığında (sanıklardan Korkut Eken’in beyanında da
belirttiği üzere) teşekkülün eylemlerinin yetkili ve görevli merciiler
tarafından artık kontrol edilemez boyutlara ulaştığı görülmüştür. Ancak,
Susurluk kazası ile, bu teşekkül ve bir kısım mensupları meydana çıkmıştır.
Tüm bu delille ve belgeler birlikte nazara alındığında, haklarında iddianame ile
dava açılan bu kişilerin birçok olayda isimlerinin birlikte geçtikleri
görülmektedir.
Bu birlik ve beraberliğin tesadüflerden ibaret olmadığı, Polis Memurları
sanıkların sadece koruma görev yapmak maksadıyla tayin ve tahsis edilmedikleri,
bunların Özel Kasıt altında biraraya toplandıkları ve bu suretle: Devlet
tarafından muhtelif suçlardan aranan kişiler, kumarhane işletmecileri, bir kısım
yönetici ve siyasetçiler ile Özel Harekat Daire Başkanlığında görevli bazı polis
memurlarının cürüm işlemek için teşekkül oluşturdukları veya bu teşekküle
katıldıkları anlaşılmıştır.
Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçu: TCK.’nun 313. maddesinde düzenlenen
bir tehlike suçudur. Bu madde ile Türk Ceza Hukuku’ndaki genel ilkeye bir
istisna getirilmek sureti ile toplum yararına hazırlık hareketleri de
cezalandırılmaktadır. Amaç, müstakbel suçları önlemektir. Suçun oluşumu için,
iki veya daha çok kişinin aynı gaye doğrultusunda yani, suç işlemek için irade
mütabakatı içinde bulunmaları yeterlidir. Şu halde, anlaşma ile suç
oluşacağından, herhangi bir cürüm işlenmesine gerek te bulunmayacaktır, başka
bir deyişle, cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek suçunun oluşabilmesi
için, bu teşekkülün herhangi bir suç işlemiş ve tamamlamış olması da gerekli
bulunmamaktadır. Yukarıda ifade edildiği gibi suçun oluşumu için hazırlık
hareketleri yeterlidir. Ayrıca, teşekkül üyelerinin aynı derecede görev almaları
da gerekli değildir. Bir kısmı koruma, kollama, bir kısmı ikmal, bir kısmı
talimat ve direktif, bir kısmı icracı, bir kısmı da suçtan menfaat temin etmiş
olması suçun oluşumu için yeterlidir.
Bu eylemle birlikte tüm sanıkların ayrıca, haklarında yakalama ve tevkif
müzekkereleri bulunan (Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı) kişilerin saklı bulundukları
yeri bildikleri halde yetkili merciilere de haber vermedikleri ve bu şekilde bu
suçu da işledikleri anlaşılmıştır.
Susurluk kazası olarak Türkiye’nin gündeminde yer alan olayların, ülke genelinde
tüm yönleriyle aydınlığa kavuşması ve olaylarda iştiraki olan başka kişilerin de
varlığının belirlenmesi için, Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığınca tahkikatı
sürdürülen Ö.Lütfi Topal’ın öldürülmesi olayı, Silivri Cumhuriyet
Başsavcılığınca tahkikatları sürdürülen Tarık Ümit’in kaybolması ve İran Uyruklu
Asker Smitko-Lasem Ecmaili’nin öldürülmesi olayları, Sapanca Cumhuriyet
Başsavcılığınca tahkikatı sürdürülen Behçet Cantürk ve arkadaşlarının
öldürülmesi olayı, Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca tahkikatı sürdülen
Mehmet Ali Yaprak’ın kaçırılması olayı, İstanbul DGM. Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından Diyarbakır ve Ankara DGM. Cumhuriyet Başsavcılıklarına gönderilen
evraklarla ilgili tahkikatların ikmal edilmesi, olay faillerinin somut delilleri
ile ortaya çıkarılması gerekmektedir. Bu tahkikatların sonuçlanması halinde,
olaylara iştirak ettikleri tesbit edilen sanıklar hakkında, görevli Cumhuriyet
Savcılıklarınca yapılacak yasal işlemlere ek olarak, İstanbul DGM. Cumhuriyet
Başsavcılığının görev alanına ilişkin olarak, cürüm işlemek için teşekkül
meydana getirmek suçundan da ayrıca, ek mukteza tayin olunacaktır.
Zaten, iddianame münderecatında isimleri geçen ve halen firarda bulunan ve
yakalama ve Gıyabi Tevkif müzekkereleri ile aranan ancak, ifadeleri alınamadığı
için haklarında dava açılmayan birkısım sanıklar hakkında hazırlık evrakı tefrik
edilmiş olup, tahkikat İstanbul DGM. Cumhuriyet Başsavcılığınca
sürdürülmektedir.
Sanıkların yargılamalarının 2845 Sayılı Kanunun 20.maddesine göre Mahkemenizde
yapılarak; tüm sanıkların eylemlerine uyan ve yukarıda zikredilen Kanun
maddeleri gereğince ayrı ayrı Cezalandırılmalarına karar verilmesi kamu adına
iddia olunur.
1- Sedat Edip Bucak ve Mehmet Kemal Ağar’ın Milletvekili olmaları sebebiyle
hazırlık evrakları tefrik edilmiş ve İstanbul DGM. Cumhuriyet Başsavcılığının
30.01.1997 tarih ve 1997/221-1 sayılı Fezleke’si ekinde Adalet Bakanlığı’na
gönderilmiştir.
2- Müsnet suçlardan sanıklar (Gıyabi Tutuklu) Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir, Yaşar
Öz ve Haluk Kırcı haklarındaki evrak tefrik edilmiş olup, adı geçen sanıklar
aranmaktadır. Yakalandıklarında haklarında ek iddianame ile dava açılacaktır.
(Hazırlık No: 1997/478).
3- Abdullah Çatlı, Hüseyin Kocadağ ve Gonca Us’un ölmüş olmaları sebebiyle,
sanıklar Sedat Hoştan ve Ömer Kaplan hakkındaki delil durumu nazara alınarak bu
kişiler hakkında Ek Takipsizlik kararı verilmiştir.
4- Diyarbakır, Ankara ve İzmir Yargı çevresine ilişkin iddialarla ilgili
evraklar Diyarbakır, Ankara ve İzmir DGM. Cumhuriyet Başsavcılıklarına tefriken
gönderilmiştir. (26.02.1997 tarih ve 1996/2303 Hz.)
5- Tuğgeneral Veli Küçük hakkındaki iddia ve ifadelere ilişkin evrak, Genel
Kurmay Başkanlığına gönderilmiştir. (24.02.1997 tarih ve 1996/2303 Hz).
6- Yaşar Öz isimli kişi hakkında Emniyet Genel Müdürlüğünde Teknik Danışmanlık
Hizmeti yürüttüğünden bahisle düzenlenen evrakta sahteçilik bulunduğu nazara
alınarak, Mehmet Ağar hakkındaki evrak tefrik edilmiş ve 1997/9-1 sayılı
Görevsizlik Kararı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
7- Yaşar Öz isimli şahısta yakalanan silahlar, sahte belgeler ve pasaportlarla
ilgili evrak tefrik edilerek Yaşar Öz hakkında evrakta sahtecilik, 6136 sayılı
kanuna muhalefet ve olay tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli olanlar
hakkında evrak tefrik edilerek 1997/10-2 sayılı Görevsizlik kararı ile Bakırköy
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.)
8- Abdullah Çatlı’ya Mehmet Özbay sahte kimliği ile nüfus cüzdanı veren
görevliler hakkında evrak tefrik edilerek Görevsizlik Kararı ile İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. (Hazırlık No: 1997/23).
9- Abdullah Çatlı’ya Mehmet Özbay sahte kimliği ile sürücü belgesi veren
görevliler hakkında evrak tefrik edilerek Görevsizlik Kararı ile İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. (Hazırlık No: 1997/25).
10- Abdullah Çatlı’ya Mehmet Özbay sahte kimliği ile umumi ve hususi (Yeşil)
pasaport verenler hakkında evrak tefrik edilerek Görevsizlik Kararı ile Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. (Hazırlık No: 1997/24).
11- Abdullah Çatlı’ya Mehmet Özbay sahte kimliği ile İstanbul’da Silah Taşıma
Ruhsatı verilmesinde suistimali görülenler hakkında evrak tefrik edilerek
Görevsizlik Kararı ile İstanbul İl İdare Kuruluna gönderilmiştir.
12- Ayrıca, İstanbul DGM. Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan hazırlık tahkikatı
sırasında toplanan delillerden;
a) Tarık Ümit’in kaybolması ile ilgili olanlar bu olay hakkında hazırlık
tahkikatı yapan Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
b) Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesi ile ilgili olarak alınan ifadeler ve yapılan
telefon tesbitlerine dair müfredat listeleri bu olay hakkında hazırlık tahkikatı
yapan Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. 05.03.1997 ”şeklinde
yapılan düzenleme incelenmiştir.(Ek:81)
32- Komisyon Başkanlığının 10.01.1997 tarih ve 118 sayılı yazısıyla,
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığından Susurluk olayına ilişkin soruşturma
raporu ve eklerinin talep edildiği,
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının 6.03.1997 tarih ve 0258 sayılı yazısı
ekinde 11 klasörden oluşan soruşturma raporunun birer örneğinin gönderildiği,
raporun konumuza ilişkin olarak, (B) bölümünde Susurluk’ta meydana gelen trafik
kazası ile ilgili genel açıklamaların Mülkiye Müfettişlerince, Polis
Müfettişlerince yürütülen soruşturmaların açıklanmış, Cumhuriyet
Başsavcılıklarınca yürütülen çalışmalar irdelenmiştir. Bu bölüme ilişkin
değerlendirme olarak ta;
“ 03.11.1996 tarihinde Susurluk ilçesinde, sürücülüğünü İstanbul Kemalettin
Erörge Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ’ın yaptığı 06 AC 600 plakalı otonun 20
RC 721 plakalı kamyona arkadan çarpması neticesinde uzun süredir aranmakta olan
Abdullah Çatlı ile Gonca Us’un ölümüne; Milletvekili Sedat Edip Bucak’ın da ağır
yaralanması ile sonuçlanan kazanın sonucunda:
İdari soruşturmaların sonuçlandığı, ek bir soruşturma yapılmasına gerek
bulunmadığı düşünülmektedir.
Mehmet Özbay adına düzenlenmiş olan hususi pasaport ile ilgili işlemlerde ihmali
görülenler hakkında fezleke düzenlenmiştir.
Mehmet Özbay adına düzenlenmiş olan silah taşıma ruhsatı ile ilgili işlemde
kusuru görülenler hakkında rapor düzenlenmiş olup, cezai bakımdan polis
müfettişlerince fezleke düzenlenmektedir.
Adı geçen şahıs adına düzenlenmiş olan sürücü belgesi işlemlerinde usulsüzlük
bulunmadığı anlaşılmıştır.
Beşiktaş İlçe Nüfus Müdürlüğünce düzenlenen nüfus hüviyet cüzdanı verilmesinde
kusuru görülenler hakkında Mülkiye Başmüfettişlerince soruşturma yapılmakta
olup, fezleke düzenlenecektir.
Hüseyin Kocadağ’ın ölmesi nedeniyle adli ve idari yönden hakkında herhangi bir
işlem yapılmasına gerek kalmamıştır.
Adli soruşturmalar devam etmekte olup, trafik kazası ile ilgili dava Susurluk
Asliye Ceza Mahkemesinde derdesttir. Mehmet Özbay adına mevzuata aykırı silah
taşıma belgesi düzenlediği isnad edilen Emniyet Eski Genel Müdürü Mehmet Ağar
ile hakkında gıyabi tevkif kararı bulunan ve emniyetçe aranan kişiyi sakladığı
isnad edilen ve aracında bulunan ruhsatsız silahlar nedeniyle 6136 sayılı Kanuna
muhalefet ettiği düşünülen Sedat Edip Bucak halen Milletvekili olduklarından
konulara ilişkin savunmaları, ilgili yer C.Başsavcılıklarının fezleke
düzenleyerek ilgili Bakanlık kanalıyla TBMM Başkanlığından yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılmasını talep etmesi ve Anayasanın ilgili maddesi
gereğince talep uygun görüldüğü takdirde mümkün olabilecektir.
Konuların yukarıda belirtilen idari soruşturmalar sonucu düzenlenecek fezleke
konuları dışında tamamı C.Başsavcılıklarınca soruşturma konusu edilmiş
bulunmaktadır.
Cürüm işlemek amacıyla teşekkül meydana getirilip getirilmediği hususu İstanbul
DGM C.Başsavcılığınca soruşturulmaktadır.
Raporunun (G) bölümünde Şahin Ekli ile ilgili pasaport düzenleme ve Mehmet Özbay
adına düzenlenen silah taşıma belgelerinin irdelemesi yapılmıştır.
G/3 maddesinde; “03.11.1996 günü trafik kazasında ölen Ahmet-Remziye oğlu, 1956
Nevşehir doğumlu Abdullah çatlı ile ilgili olarak sürdürülen arşiv ve bilgisayar
kayıtlarının incelenmesinde, anılan şahsın ayrıca Haydar ve Fahriye oğlu,
Malatya İli Merkez İlçesi Çavuşoğlu nüfusuna kayıtlı, Malatya 1957 doğumlu Şahin
Ekli adına İstanbul Valiliğinden 16.11.1990 tarihinde verilme TR 282820 seri
numaralı 5 yıl süre ile geçerli umuma mahsus pasaport aldığı anlaşılmış ve
İstanbul Emniyet Müdürlüğünden temin edilen Şahin Ekli adına tanzim edilen
pasaporta ilişkin evrak ve belgeler 04.1.1997 gün ve 012032 sayılı yazımız ile
İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmiştir.”Raporun sonuç kısmında;
A bölümünde; 3.11.1996 tarihinde Susurluk İlçesinde, sürücülüğünü İstanbul
Kemalettin Erörge Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ’ın yaptığı 06 AC 600
Plakalı otonun, 20 RC 721 plakalı kamyona arkadan çarpması neticesinde uzun
süredir aranmakta olan Abdullah Çatlı ve Gonca Us’un ölümü, Milletvekili Sedat
Edip Bucak’ın ağır yaralanması ile sonuçlanan kazanın sonucunda;
İdari soruşturmaların sonuçlandığı ek bir soruşturma yapılmasına gerek
bulunmadığı düşünülmektedir.
Mehmet Özbay adına düzenlenmiş olan hususi pasaport ile ilgili işlemlerde ihmali
görülenler hakkında fezleke düzenlenmiştir.
Mehmet Özbay adına düzenlenmiş olan silah taşıma ruhsatı ile ilgili işlemde
kusuru görülenler hakkında rapor düzenlenmişo lup, cezai bakımdan polis
müfettişlerince fezleke düzenlenmektedir.
Adı geçen şahıs adına düzenlenmiş olan sürücü belgesi işlemlerinde usulsüzlük
bulunmadığı anlaşılmıştır.
Beşiktaş İlçe Nüfus Müdürlüğünce düzenlenen nüfus hüviyet cüzdanı verilmesinde
kusuru görülenler hakkında mülkiye başmüfettişlerince soruşturma yapılmakta
olup, fezleke düzenlenecektir.
Hüseyin Kocadağ’ın ölmesi nedeniyle adli ve idari yönden hakkında herhangi bir
işlem yapılmasına gerek kalmamıştır.
Adli soruşturmalar devam etmekte olup trafik kazası ile ilgili dava Susurluk
Asliye Ceza Mahkemesinde derdesttir. Mehmet Özbay adına mevzuata aykırı silah
taşıma belgesi düzenlediği isnad edilen emniyet Eski Genel Müdürü Mehmet Ağar
ile hakkında gıyabi tevkif kararı bulunan ve emniyetçe aranan kişiyi sakladığı
isnad edilen ve aracında bulunan ruhsatsız silahlar nedeniyle 6136 sayılı Kanuna
muhalefet ettiği düşünülen Sedat Edip Bucak halen Milletvekili olduklarından
konulara ilişkin savunmaları, ilgili yer C.Başsavcılıklarının fezleke
düzenleyerek ilgili bakanlık kanalıyla TBMM Başkanlığından yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılmasını talep etmesi ve Anayasanın ilgili maddesi
gereğince talep uygun görüldüğü takdirde mümkün olabilecektir.
Konuların yukarıda belirtilen idari soruşturmalar sonucu düzenlenecek fezleke
konuları dışında tamamı C.Başsavcılıklarınca soruşturma konusu edilmiş
bulunmaktadır.
Cürüm işlemek amacıyla teşekkül meydana getirilip getirilmediği hususu İstanbul
DGM Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturulmaktadır.
F bölümünde; Mehmet Özbay adına Abdullah Çatlı üzerinde.. bulunan adı geçenin
Emniyet Genel Müdürlüğü mensubu olduğu, silah taşıyabileceği, kendilerine
yardımcı olunmasına dair Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar imzalı, mühürlü ve
fotoğraflı belgeler konusunda yürürlükteki yönetmeliğe göre böyle bir belge
düzenlenemeyeceği, Mehmet Özbay adına düzenlenmişo lan belgenin usulüne uygun
düzenlenmiş bir ruhsat olmadığı, Genel Müdürlük bütçesinden aylık almayan
birisine bu şekilde belge düzenlenemeyeceğini, Emniyet Genel müdürlüğü yazısında
anlaşıldığının belirtildiği “ incelenmiştir.(Ek:82)
33- Komisyon Başkanlığının 28.3.1997 tarih ve 327 sayılı yazısıyla,
Fatih Kaymakamlığından Fatih Uzun Yusuf Mahallesi Muhtarı Burhan Kocapehlivan
hakkında idari soruşturma açılıp açılmadığının sorulduğu,
Fatih Kaymakamlığının 5.3.1997 tarih ve 56 sayılı yazısıyla,
Uzun Yusuf Mahalle Muhtarı Burhan Kocapehlivanın, Abdullah Çatlı isimli şahsa
Mehmet Özbay adına Mecidiye karakoluna ikametgah olarak gösterilmesi sebebiyle
idari soruşturma açılmak üzere Özel İdare Müdürü Cengiz Hepmumcuların muhakkik
olarak görevlendirildiğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:83)
34-Komisyon Başkanlığının 31.3.1997 tarih ve 10/89-330 sayılı yazısıyla İstanbul
Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 1997/221-1 sayılı fezlekesi
Adalet Bakanlığından istenilmiş, Adalet Bakanlığının 1.4.1997 tarih ve 10069
sayılı yazısı eki 30.1.1997 tarih ve Hz:1997/221 fezleke:1997/1 sayılı
fezlekenin genel değerlendirme bölümünde;
“ 03.11.1996 tarihinde Susurluk İlçesi civarında meydana gelen trafik kazasında,
aynı otomobil içerisinde Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak ve Hüseyin Kocadağ’ın
birlikte bulunmaları, o tarihten itibaren, Türkiye gündeminde baş sırayı alarak
bugüne kadar süregelen tartışmaların en önemli konusunu teşkil etmiştir.
12.11.1996 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı ile bir görüşme yapan, Anavatan Partisi
Genel Başkanının... bazı devlet görevlilerinin uyuşturucu, kumarhane, haraç ve
adam öldürme gibi eylemlere karıştıklarını, devlet tarafından aranan bazı
silahlı eylemcilerinde bu devlet görevlileri tarafından kullanıldığını... ifade
etmesi sebebiyle Cumhurbaşkanı 13 Kasım 1996 tarihli mektupla bu bilgileri
Başbakana intikal ettirmişlerdir. Bu mektupta özetle... “Emniyet Genel Müdürlüğü
bünyesinde Özel Harekat Dairesi vardır... bu dairenin bazı elemanları
uyuşturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi işlere karışmaktadır...
Ö.L.Topal’ı öldürenlerin itirafları fevkalade enteresandır... aşiret reisi
devleti kullanmaktadır... Devlette görevli bazı kişilerin Özel Hareket Dairesi
Başkanı İbrahim Şahin’den talimat aldıkları ve bunun İçişleri Bakanı dahil bir
takım yüksek yerlerin bilgisi dahilinde olduğu söylenmektedir...” şeklinde iddia
edilen hususlara yer vermişlerdir. Bu iddialar nazara alınarak Başbakanlık
Teftiş Kurulu Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş
Kurulları tarafından araştırmalar yapılmıştır. Ayrıca TBMM’de bu konularla
ilgili bir araştırma komisyonu teşkil edilerek araştırmalar sürdürülmüştür. Bu
bilgilerin ve araştırmaların yanında İstanbul DGM.C.Başsavcılığınca da hazırlık
tahkikatı yapılarak yukarıda izah edilen olaylar ayrı ayrı tahkik edilmiş ve
toplanan deliller ve delillere istinaden oluşan kanaat fezlekenin muhtelif
bölümlerinde ayrıntılı olarak izah ve ifade edilmiştir.Yukarıda izah ve ifade
edildiği üzere:
Türkiye’de katliam sanığı olarak gıyabi tutuklama kararı ile, yurt dışında
uyuşturucu kaçakçılığı ve cezaevi firarisi olarak İnterpol tarafından kırmızı
bülten ile aranan bir silahlı eylemci ile, bu kişiyi yakalamak veya bulunduğu
yeri derhal güvenlik birimlerine bildirmekle görevli ve yükümlü olan üst düzey
bir emniyet mensubunun ve bir Milletvekilinin aynı ortamlarda birlikte olmaları
ve bu birlikteliği, Abdullah Çatlı’nın gerçek kimliği bilinerek, uzun süreli
yakın ilişkiler içerisinde sürdürülmüş olması,
Bu kişilerin her üçününde üzerinde ruhsatlı tabancaları, yanlarındaki
korumaların ayrı ayrı zati silahlarının bulunmasına rağmen ayrıca saldırı,
suikast ve gizlice cinayet işlemekte kullanılabilecek vahim nitelikte ve sayıda
silahları ve mermilerle, 34 NUL 63 numaralı sahte plakaları (koruma amaçlı
olmadığı İst.Emn.Md. yazı ve araştırması ile saptanmıştır.) ve birçok sahte
belgeleri yanlarında bulundurdukları nazara alındığında, bu kişilerin son
olaydaki beraberliğinin basit bir tatil gezisi veya başsağlığı ziyareti ile izah
edilmesi inandırıcı görülmemiştir. Kaldıki, yukarıdaki tesbitlere göre bu
beraberlik tesadüf değil önceden tesbit edilmiş bir buluşma olduğu, İstanbul’da
bulundukları ilk günde Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak ve Hüseyin Kocadağ’ın
gizlenen buluşmaları ve görüşmelerinden anlaşılmaktadır.
Bu durum, adı geçen kişilerin, yanlarında koruma olarak bulundurdukları
kişilerle birlikte, yasalara aykırı silahlı bir eylem hazırlığında bulundukları
kanaatini oluşturmuştur.
Bu silahlardan ve mermilerden bir bölümünün Özel Harekat Daire Başkanlığı
kaynaklı oldukları ve 1993-1994 yılları itibariyle Emniyet Genel Müdürlüğünde
kuvve kayıtlarında bulunmaları gerektiği tesbit edilmiştir. Buna rağmen bu silah
ve mermilerin kaza yapan otomobil içerisinde ve orada bulunan kişiler elinde ne
maksatla bulundukları ve onlara nasıl intikal ettirildikleri, Emniyet Genel
Müdürlüğünün cevabi yazılarında izah edilememiştir. Silah taşımasına yardımcı
olunması hususundaki özel belgeler ve diğer ilişkilerde nazara alındığında bu
silah ve belgelerin, belirtilen tarihlerde Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet Ağar
ve Özel Harekat Daire Başkan vekili olan İbrahim Şahin’in talimatları ve
bilgileri dahilinde adı geçen kişilere verildiği kanaati oluşmuştur.
Abdullah Çatlı’nın üzerinde bulunan ve yukarıda ayrıntıları izah edilen sahte
belgeler, Abdullah Çatlı (Mehmet Özbay sahte kimliği ile) ve Yaşar Öz adına
düzenlenen silah taşıma izin belgeleri ve hususi yeşil pasaportlarında yine,
Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemlerde ve onun bilgisi ve
talimatı doğrultusunda düzenlenerek, bu belgelerle, devlet tarafından aranan ve
birçok yasadışı eyleme katılmış oldukları saptanan kişilerin kolaylıkla silah
taşımaları ve kolaylıkla yurtdışına çıkış ve dönüşleri sağlanarak çeşitli
imtiyazlarla donatılmış oldukları anlaşılmıştır.
Ömer Lütfi Topal isimli kişinin öldürülmesinde (olay yukarıda ayrıntılı olarak
izah edilmiştir) kullanılan silahın şarjöründe Abdullah Çatlı’nın parmak izi
bulunmuş ve Abdullah Çatlı’nın bu olaya iştirak etmiş olduğu bu somut delil ile
tesbit edilmiştir. Öldürülen Ö.Lütfi Topal İstanbul’da ve Türkiye’nin muhtelif
yerlerinde faaliyet gösteren birçok kumarhanenin işletmecisidir. Bu
işletmelerden çok büyük miktarlarda paralar kazanılmaktadır. Sami Hoştan ve Ali
Fevzi Bir isimli şahıslarda Ömer Lütfi Topal’ın İstanbul’daki bir kumarhanesinin
ortaklarıdır. Bu kişiler bir ihbar üzerine üç polis memuru ile (A.Çarkın,
E.Ersoy, O.Yorulmaz) birlikte Ö.L.Topal’ın cinayet zanlıları olarak gözaltına
alınmışlardır. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünün de yetkili
mercilere derhal haber vermedikleri aksine, gizlenmesine yardım ettikleri,
Sedat Edip Bucak’ın, sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah ve mermileri
ruhsatsız olarak taşıdığı,
Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürü olarak görevli olduğu tarihte, yukarıda
Yaşar Öz olayında izah edilen fiil ve hareketi ile görevini suistimal ettiği
sonuç ve kanaati oluşmuştur.
DGM.C.Başsavcılığının görev alanına giren, TCK.’nun 313. maddesine münbais,
cürüm işlemek maksadıyla teşekkül meydana getirmek suçu ile ilgili hazırlık
tahkikatı yapılırken yukarıda zikredilen diğer suçlara ilişkin delillerde
birlikte toplanmıştır. Tahkikatın bu aşamasında bu suçlarla ilgili evrakların ve
delillerin tefrik edilerek ilgili C.Başsavcılıklarına gönderilmesi halinde tüm
olarak tahkikatın sürüncemede kalacağı, delillerin dağılacağı ve yok olacağı ve
tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi zorunluluğu nazara alındığında,
evrakların tefrik edilmesinde fiili ve hukuki imkansızlık olduğu görülmüş ve bu
sebeplerle fezleke, yukarıda zikredilen suçlarıda kapsayacak şekilde
düzenlenmiştir.
“Susurluk kazası” olarak Türkiye’nin gündeminde yer alan olayların, ülke
genelinde tüm yönleri ile aydınlığa kavuşması ve olaylarda iştiraki olan başka
kişilerinde varlığının belirlenmesi için; Sarıyer C.Başsavcılığınca tahkikatı
sürdürülen Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesi olayı, Silivri C.Başsavcılığınca
tahkikatları sürdürülen Tarık Ümit’in kaybolması ve İran uyruklu Asker
Smitko-Lasem Ecmaili’nin öldürülmesi olayları, Sapanca C.Başsavcılığıncaa
tahkikatı sürdürülen Behçet Cantürk ve arkadaşlarının öldürülmesi olayı,
Gaziantep C.Başsavcılığınca tahkikatı sürdürülen Mehmet Ali Yaprak’ın
kaçırılması olaylarının tahkikatlarının ikmal edilmesi, olay faillerinin somut
delilleri ile ortaya çıkarılması gerekmektedir. Bu tahkikatların sonuçlanmaları
halinde, olaylara iştirak ettikleri tesbit edilen sanıklar hakkında, görevli
C.Başsavcılıklarınca yapılacak yasal işlemlere ek olarak, İstanbul
DGM.C.Başsavcılığının görev alanına giren, cürüm işlemek için teşekkül meydana
getirmek suçundan da ayrıca ek mukteza tayin olunacaktır.
Zaten, bu olaylarda adı geçen ve halen firarda olup yakalama ve gıyabi tutuklama
kararları ile aranan bir kısım sanıklar ile bu olaylara ilişkin bir kısım ihbar
ve iddialarla ilgili tahkikat halen İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığınca sürdürülmektedir.
Halen 20. dönem Şanlıurfa Milletvekili olan Sedat Edip Bucak ve 20. dönem Elazıg
Milletvekili olan Mehmet Kemal Ağar haklarında, müsnet suçlardan eylemlerine
uyan ve yukarıda zikredilen kanun maddeleri gereğince takibat yapılabilmesi;
T.C. Anayasasının 83/2 maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin, adı
geçen milletvekilleri hakkında Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması kararına
bağlı bulunmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirine tevdii olunmak üzere fezleke
düzenlenerek, hazırlık tahkikat evrakı ile ilişikte sunulmuştur.” şeklinde
değerlendirme yapıldığı incelenmiştir.(Ek:84)
B-ÖMER LÜTFİ TOPAL CİNAYETİ İLE İLGİLİ İNCELEME 1- Cumhurbaşkanı
Süleyman DEMİREL’in, 13 Kasım 1996 tarihinde Başbakan Necmettin ERBAKAN’a
yazdığı mektupta;
12 Kasım 1996 tarihinde ziyaretime gelen Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı
Sayın Mesut YILMAZ bana özetle aşağıdaki hususları intikal ettirmiştir:
“Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Harekat Dairesi vardır.Aldığımız
duyumlara göre bu dairenin bazı elemanları; “uyuşturucu, kumarhane, haraç ve
adam öldürülmesi” gibi işlere karışmaktadır.Son olay bunun vehim olmadığını,
hatta sanıldığından da kötü olduğunu göstermiştir.Ömer Lütfü TOPAL’ı
öldürenlerin itirafları fevkalade enteresandır.Bu kişiler suçu itiraf ettikleri
halde Ankara’ya celbedilmişler, halen serbest gezmektedirler.İstanbul Emniyet
Müdürlüğü’nde her türlü döküman hazırdır.Aşiret reisi, devleti
kullanmaktadır.Devlette görevli olan bazı kişilerin Özel Harekat Dairesi Başkanı
İbrahim ŞAHİN’den talimat aldıkları ve bunun -İçişleri Bakanı dahil- birtakım
yüksek yerlerin bilgisi dahilinde olduğu söylenmektedir.Suça karışan asgari
100-120 kişi vardır.Bunlar, devlet emrinde çalışan katillerdir.Bu işin devlet
çapında soruşturulması lazımdır.Buna seyirci kalınırsa, demokrasinin
işleyebileceğinden şüphe ederim.Bunların meydana çıkarılması halinde, devletin
zarar göreceğinden de endişe ederim.Normal devlet mekanizmasına güvenim
yoktur.Devlet Denetleme Kurulu böyle bir şeyi üstlenebilir.”
Bu sözler üzerine ben kendisine; “Devlet Denetleme Kurulu’nun bu çeşit iddiaları
araştıracak bir yapıya ve kadroya sahip olmadığını, bunları hükümete intikal
ettireceğimi, bir ülkede birden fazla hükümet varmış gibi bir durum olmaması
icap ettiğini, benim devlet anlayışımın gereğinin bu olduğunu, -varsa- birtakım
kötülüklerin ortaya çıkması gerekeceğini bunun, Devlete zarar vermeyeceğini,
aksine Devleti güçlendireceğini” söyledim.Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı
tarafından ortaya atılan bu iddiaların çok ciddi olduğu kanaatindeyim.Bunların
tetkik ve tahkik ettirilerek gereğinin ifasını rica ederim.” şeklinde talimat
verildiği incelenmiştir.(Ek:44)
2- Komisyonumuzun Başbakanlığa yazdığı 29.11.1996 tarih ve A.01.1.GEÇ/1 sayılı
yazısına cevaben, Başbakanlığın 06.12.1996 tarih ve Müs.1902/01333 sayılı
yazısında;
Cumhurbaşkanının önceki maddede sözü edilen mektubu da ilgi tutularak; konu
hakkında, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı, MİT Müsteşarlığı, İçişleri
Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından soruşturmaların devam ettiğinin
bildirildiği incelenmiştir.(Ek:85)
3- Komisyonumuzun Başbakanlığa yazdığı 10.01.1997 gün ve 10/89-118 sayılı yazısı
ile Başbakanlık talimatı Susurluk Olayına ilişkin Soruşturma Raporu istenmiş,
Başbakanlık bu yazıya cevaben 6.3.1997 gün TKB. 1258 sayılı yazısı ekinde
gönderdiği, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının 10.01.1997 tarih ve M:001
sayılı Raporunda, Ömer Lütfi TOPAL Cinayeti ile ilgili olarak özetle;
“ İstanbul İli Sarıyer İlçesi Yeniköy Tazeceviz sokak üzerinde 28.07.1996 günü
saat 23.00-23.30 arasında Ömer Lütfü TOPAL 34 BTG 96 plakalı otosu içinde
kimliği bilinmeyen kişilerce öldürülmüştür. Savcılık iddianamesinden olay,
gerekli tespit çalışmaları yapıldıktan sonra Sarıyer Emniyet Müdürlüğünce
Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirilmiştir. Savcılık da 1996/3514
sayılı hazırlık numarası vererek soruşturmaya başlamıştır.
25.8.1996 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğine Ömer Lütfü
TOPAL’ın öldürülmesi olayını Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görevli polis
memurları Ayhan ÇARKIN, Ercan ERSOY, Oğuz YORULMAZ, Ataköy Galeriada Natural
ayakkabı mağazası sahibi Sami HOŞTAN, Sheraton Oteli gazinosu sahibi Ali Fevzi
BİR adlı şahısların gerçekleştirdiğini bildiren isimsiz telefon ihbarı üzerine,
adı geçenler İstanbul Emniyet Müdürlüğünce 27.8.1996 tarihinde gözlem altına
alınmışlardır. 28.8.1996 günü Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen ekibe saat 23.00
da teslim edilmişlerdir. Adı geçen bu zanlılar öldürme olayının meydana geldiği
tarihte, bulundukları yerleri mekan tanıkları ile delillendirme yoluna giderek
ve kendilerinin de beyanları alındıktan sonra Cumhuriyet Başsavcılıklarına
intikal ettirilmeden salıverilmişlerdir.
3 Polis Memuru ve 2 sivil şahsın dönemin İçişleri Bakanı Mehmet AĞAR’ın
talimatı, Emniyet Genel Müdürü Alaattin YÜKSEL’in bilgisi dışında, Genel Müdür
Yardımcısı Halil TUĞ’un Bakanın talimatını Özel Harekat Daire Başkanvekili
İbrahim ŞAHİN’e iletmesi ve talimatın ayrıca Bakan tarafından İbrahim ŞAHİN’e de
verilmesi üzerine İbrahim ŞAHİN ve beraberinde Özel Harekat Dairesinden 3
görevlinin İstanbul’a giderek Ankara’ya getirildiği, konu hakkında İstanbul
Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU ve Müdür Yardımcısı Bilgi ÜNAL’ın mutabakatının
bulunduğu, Sayın Bakan ile Genel Müdür Yardımcısı Halil TUĞ’un 28.08.1996 günü
İstanbul’da oldukları ve konu hakkında İstanbul Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU
ile görüşme yaptıkları anlaşılmıştır.
Diğer taraftan, Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayı ile ilgili olarak İstanbul
Emniyet Müdürlüğünde sorgulanan 3 özel harekat memurundan Oğuz YORULMAZ’ın, Özel
Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN’in İstanbul’da Asayiş Şube Müdür
Yardımcısı olduğu dönemdeki koruması olması, daha sonra Hüseyin KOCADAĞ’ın
koruması olması, bilahare yine Ankara’da İbrahim ŞAHİN’in koruması olması, daha
sonra da Şanlıurfa Milletvekili E.Sedat Edip BUCAK’ın koruması olması, bu
dönemlerde Ömer Lütfi TOPAL’ın ortağı oldukları söylenen Ali Fevzi BİR (Aliço)
ile Sami HOŞTAN’ı (Arnavut Sami), Sedat Edip BUCAK ile İbrahim ŞAHİN’in yanına
gidip gelirlerken tanıdığını açıkça beyan etmesi düşündürücüdür.
Ayrıca Tevfik AĞANSOY’un öldürüldüğü gün, özel harekatçı 3 polis memurunun
İstanbul Emniyet Müdürlüğünde Ömer Lütfü TOPAL cinayeti ile ilgili olarak
gözetim altında tutulduğu 28.08.1996 günüdür. Dolayısıyla, Tevfik AĞANSOY’un
öldürülmesini de bu kişileri ihbar etmiş olabileceği veya karşılıklı hesaplaşma
şüphesi doğmakta olup, araştırılması gerekmektedir.
Buna göre; Öldürme olayının soruşturulması görev ve yetkisi Sarıyer
C.Başsavcılığına aittir.Cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek yönü ile
olayın soruşturulması görev ve yetkisi İstanbul DGM.C.Başsavcılığına
aittir.Öldürme olayının zanlıları 3 polis memuru ve 2 sivil şahsın İstanbul
emniyet Müdürlüğünden Sarıyer C.Başsavcılığının bilgisi dışında alınarak Emniyet
Genel Müdürlüğüne getirilerek C.Başsavcılıklarına haber verilmeden serbest
bırakanlar, bu talimatı verenler dönemin İçişleri Bakanı Mehmet AĞAR, Emniyet
Genel Müdür Yardımcısı Halil TUĞ, Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN,
İstanbul Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU ve Emniyet Müdür Yardımcısı Bilgi ÜNAL
haklarında adli görevi ihmal suçundan yetkili C.Başsavcılığınca soruşturma
yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.İdari yönden Emniyet Genel
Müdürlüğünce soruşturma yapılmıştır. İçişleri Bakanlığınca Mülkiye
Başmüfettişleri marifetiyle soruşturma sürdürülmektedir. Şanlıurfa Milletvekili
Sedat Edip BUCAK’ın korunması için 22.6.1996 tarihli İl Koruma Kurulu sadece bir
polis görevlendirmesini uygun gördüğü ve bu kararın İçişleri Bakanlığı Merkez
Koruma Kurulunca 25.7.1996 tarihinde benimsediği ve bu durumun İçişleri eski
Bakanı Mehmet AĞAR tarafından 06.08.1996 günü Bakan olarak onaylandığı
görülmesine rağmen 06.08.1996 günü Sedat Edip BUCAK’a 4’ü İstanbul’da 2’si
İzmir’de görev yapan 6 kişinin tahsis edilerek tayinlerinin yapılması, bu
kişilerin ise derhal koruma görevine başlamayıp 3 aylık bir dönem içinde ayrı
ayrı göreve başlamalarının ise korumada aciliyet olmadığını ortaya koyması,
Sedat Edip BUCAK’ın yazılı talebinin tayinlerden bir gün sonrası olan 07.08.1996
günü yapılması, bu korumalardan 3’ünün Ömer Lütfü TOPAL cinayeti ile ilgili
olarak gözaltına alınan kişiler olması birinin de bu kişiler lehine tanıklık
yapan kişi olması dikkat çekmektedir. Koruma görevlileri verilmesi konusunun
ayrıca İçişleri Bakanlığınca incelenmesi ve gerekirse soruşturulmasının uygun
olacağı mütalaa edilmektedir.Abdullah ÇATLI’nın -kullandığı diğer isimler de
dikkate alınarak- ve Ömer Lütfi TOPAL’ın ortak olduğu şirketlerin Maliye
Bakanlığınca araştırılarak hesaplarının incelenmesinin Başsavcılıklarca
yapılmakta olan soruşturmalara yardımcı olacağı düşünülmektedir.DYP Şanlıurfa
Milletvekili Sedat Edip BUCAK’ın korumalarının tayin konusu ise şöyle
gelişmiştir:Televizyon ve basında günlerce tefrika edilen “Söylemezler” çetesi
ile ilgili operasyon sonrasında Söylemez kardeşlerin vermiş olduğu ifadelerde
bahse konu olan milletvekilini öldüreceklerini söylemişlerdir.Bu hususla ilgili
olarak Sedat Edip BUCAK çeşitli gazetelere beyanatlar vermiştir.İçişleri
Bakanlığı Genel Sekreteri Ali BİLİR imzası ile 11.07.1996 tarih ve 1200/37 sayı
ile adı geçen milletvekilinin korumalarının isim listesine havi yazı Personel
dairesine intikal ettirilmiştir.22.06.1996 tarihli İl Koruma Komisyon kararı ile
bahse konu Milletvekilinin 1 polis memuru ile korunmasına.25.07.1996 tarihinde
de Merkez Koruma Komisyon kararı ile yakın korumaya alınmasına karar
verilmiştir.Tekrar 07.08.1996 tarihinde Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK
İçişleri Bakanlığına müracaatta bulunarak 11.07.1996 tarihindeki müracaatında
istediği korumalarının isim listesini İçişleri Bakanlığına göndermiş aynı gün
evrak dairemize intikal ettirilmiştir.
Konunun aciliyeti bakımından bize iletilen dilekçelerde ismi geçen polis
memurlarının atamaları 06.08.1996 Ankara Emniyet Müdürlüğü kadrosuna
yapılmıştır.
Bize yapılan ilk müracaat 11.07.1996 tarihindedir. Atamalar ise bu talepten 25
gün sonra yapılmıştır.
Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporunda Ömer Lütfi TOPAL’a verilen diplomatik
pasaportla ilgili olarak da;
28.07.1996 günü İstanbul’da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen Ömer Lütfü
TOPAL’a ait 34 BTG 96 plaka sayılı oto içerisinde yapılan aramada maktül adına
düzenlenmiş 01 NO: 0041672 seri numaralı CCCP Diplomatik Pasaport bulunduğu,
elde edilen eşya ve belgelerin Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığınca mirascı Serdar
Murat TOPAL vekili Avukat Nilüfer YARGICI’ya 19.08.1996 tarihinde teslim
edildiği ifade edilerek, Başbakanlık Makamının 18.11.1996 gün ve M:127 sayılı
onayları gereğince yürütülmekte olan inceleme ve soruşturmaya esas olmak üzere
sözkonusu Diplomatik Pasaportun temin edilerek anılan pasaport ile ülkemize
giriş çıkış yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise buna ilişkin ayrıntılı bilgi ve
belgelerin gönderilmesi ile temin edildiği takdirde anılan pasaportun
gerçekliğinin araştırılarak bilgi verilmesinin, Başbakanlık Teftiş Kurulu
Başkanlığının 12.12.1996 tarih ve 1303 sayılı yazıları ile istenilmesi üzerine;
Diplomatik pasaportun halen soruşturmayı yürüten Sarıyer Cumhuriyet
Başsavcılığında olduğu anlaşılmıştır.Ömer Lütfü TOPAL’a ait 01 NO: 0041672 seri
numaralı CCCP Diplomatik Pasaporta ilişkin ilgili ülke makamlarından bilgi temin
edildiğinde ayrıca bilgi verileceği İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmiş, Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığına da
bilgi verilmiştir.”
Ömer Lütfü TOPAL’ın üzerinde bulunan, Savcılıkça ailesine teslim edilen SSCB’ne
ait Diplomatik Pasaportun Türkmenistan Cumhurbaşkanı tarafından verildiği, bu
pasaportun Türkmenistan, Azerbeycan ve Amerika seyahatlerinde adı geçen kişi
tarafından yurtiçi giriş ve çıkışlarda kullanıldığı belirlenmiştir. Dışişleri
Bakanlığı kanalı ile yapılan araştırmada, Ömer Lütfü TOPAL’ın Türkmenistan’da 2
tane 5 yıldızlı otel işlettiği, bir iş merkezi bulunduğu, petrol araştırmaları
ile sağlık konularında çalıştığına dair duyumlar alındığı, Türkmenistan
tarafından diplomatik pasaport verilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayısının
40 rakamının çok üzerinde olduğunun tahmin edildiği, diplomatik pasaport alanlar
arasında Erdal İNÖNÜ, Ayvaz GÖKDEMİR ile Veysel ATASOY’un da bulunduğu
bildirilmiştir.
Diplomatik pasaport sahiplerinin yurtiçi giriş ve çıkışlarda (ihbar olmadıkça)
kendilerinin ve eşyalarının aranmaması gerçeğinden hareketle yurtiçine giriş ve
çıkışlarda kara para, silah ve uyuşturucu gibi hususlarda aranmama imkânından
Ömer Lütfü TOPAL’ın da istifade etmiş olabileceği düşünülmektedir.
Ayrıca Ömer Lütfü TOPAL ile ilgili olarak yapılan arşiv araştırması neticesinde;
Kullandığı sahte kimliklerin:
1- Mehmet ve Hatice oğlu 1946 Kilis doğumlu, Sadık Sami ONAR,
2- 1948 Gaziantep doğumlu, Serdon Cevat SERDAR olduğu,
Adı geçen şahsa İçişleri Bakanlığınca Hususi Damgalı Pasaport tanzim edildiğine
dair herhangi bir bilgiye rastlanmadığı belirlenmiştir.
Yine yapılan dosya tetkikinde; Ömer Lütfü TOPAL’ın, 03.08.1975 tarihinde Ankara
Valiliğinden tanzim edilen TR C 403186 seri numaralı Umuma Mahsus Pasaport
aldığı, yine aynı şahsın 22.04.1977 tarihinde Gaziantep Valiliğinden Sadık Sami
ONAR sahte kimliği ile TR D 256258 seri numaralı Umuma Mahsus Pasaport aldığı,
Ayrıca; Türkiye’ye giriş ve Türkiye’den çıkış bilgisayar kayıtlarında yapılan
araştırmada, Mevlüt oğlu 1942 doğumlu Ömer Lütfü TOPAL’ın TR H 918035 seri
numaralı Umuma Mahsus Pasaportla giriş-çıkış yaptığı ve bu pasaportun İstanbul
Emniyet Müdürlüğünce tanzim edildiği belirlenmiştir.” şeklinde bilgi verildiği
incelenmiştir.(Ek:82)
4- Komisyonumuzun 14.3.1997 tarih ve 282 sayılı yazısına cevaben İçişleri
Bakanlığının 17.3.1997 gün ve 34-2/619-3 sayılı yazısı ekinde gönderilen
İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerince hazırlanan 06.01.1997 gün ve 76/1,
114/1 sayılı inceleme ve soruşturma raporunda da özetle;
1) Ömer Lütfü TOPAL’ın öldürülmesi olayını Özel Harekat Şube Müdürlüğünde
görevli 3 polis memuru ile 2 sivil şahsın gerçekleştirdiği iddiasına ilişkin
olarak yapılan incelemeler sonucu elde edilen verilere göre:
28.07.1996 günü saat 23.00 sıralarında Sarıyer İlçesi Yeniköy Bölgesinde
vukubulmakla, yazılı ve görsel basında TOPAL CİNAYETİ diye adlandırılan olayla
ilgili olarak, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesine bağlı Cinayet Büro
Amirliğinin 214 40 33 nolu telefonuna, 25.08.1996 günü saat 14.00 sıralarında
telefon eden bir erkeğin:
- Ömer Lütfü TOPAL’ın öldürülmesi olayını, Özel Harekat Şube Müdürlüğünde
görevli polis memurları Ayhan ÇARKIN, Oğuz YORULMAZ, Ercan ERSOY, Ataköy
Galeria’da Natural Ayakkabı Mağazası sahibi Sami HOŞTAN ve Sheraton Oteli
Gazinosu sahibi Ali Fevzi BİR adlı şahısların gerçekleştirdiğini -ihbar etmesi
üzerine,anılan Emniyet birimi tarafından tanzim edilen, “Yakalama ve Üst Arama
Tutanağı” belgelerine göre polis memurlarından;Ayhan ÇARKIN’ın 27.08.1996 günü
saat 17.00’de,Oğuz YORULMAZ’ın 27.08.1996 günü saat 15.50’de,Ercan ERSOY’un,
27.08.1996 günü saat 11.00’de gözaltına alınarak, olayla ilgilerinin
araştırıldığı,yapılan sorgularına ilişkin olarak, daktilo edilmiş birer
ifadeleri bulunmayan adı geçenlerin;
- Mekan şahitleri de göstermek suretiyle suçlamaları reddettikleri,
- Kendilerinden alınan parmak izlerinin, olay yerindeki silahta bulunan parmak
izleriyle karşılaştırılmalarında mutabakat görülmediği,
İstanbul Polisi tarafından düzenlenen (Yakalama ve Üst Arama tutanakları)nda,
yakalanma tarih ve saatleri belirtilmediği gibi, ifadeleri de alınmayan sivil
şahıslar Sami HOŞTAN ile Ali Fevzi BİR’in de; Ömer Lütfü TOPAL’ın ortaklarından
olduklarını belirtmekle birlikte, adı geçenin öldürüldüğü saatlerde başka yerde
ve kişilerle olduklarını ifade ettikleri anlaşılmış.Polis Başmüfettişleri
Ş.ERTEN ve H.AKDENİZ tarafından düzenlenen 15.12.1996 tarih ve 1996/820 sayılı
(Soruşturma Raporu)nda da;
- ......anılan Polis memurları ile Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülme olayı arasında
bir bağ kurulamadığı gibi öldürme olayına karıştıkları hususunda da herhangi bir
delil elde edilemediğinden, haklarında yapılacak bir işlem bulunmadığı....-
belirtilmiş ise de,
C.M.U.K.nun 153, 160. 163 ve 164 ncü maddeleri hükümlerince;Suç ve suçlananlarla
ilgili delillerin toplanılarak; kamu davasının açılmasına yeterli olup
olmadığına;Toplanan deliller kamu davası açılmasına yeterli ise, Mahkemeye bir
iddianame vermek suretiyle kamu davası açmaya,yapılan hazırlık tahkikatı
sonunda, kamu davasının açılması için yeterli delil bulunmaması veya keyfiyetin
takibe değer görülmemesi halinde - Takibata Yer Olmadığına- karar vermek yetkisi
Cumhuriyet Savcılarına ait olduğundan,
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğüne bağlı Cinayet Büro
Amirliğinin 214 40 33 nolu telefonuna vaki:
28.07.1996 günü saat 23.15 sıralarında sarıyer İlçesi Yeniköy Semtinde meydana
gelen, Ömer Lütfi TOPAL adlı şahsın öldürülmesi olayını; Özel Harekat Şube
Müdürlüğünde görevli polis memurları Ayhan ÇARKIN, Oğuz YORULMAZ ve Ercan ERSOY
ile Ataköy Galleria’da Natural Ayakkabı Mağazası sahibi Sami HOŞTAN ve Sheraton
Oteli Gazinosu sahibi Ali Fevzi BİR’in gerçekleştirdiklerine dair ihbarın,doğru
olup olmadığı, suçlananların bu fiili işleyip işlemediklerine dair bir
değerlendirmeye gidilmeksizin, konuya ilişkin olarak toplanılan bilgi ve
belgelerin, olay yeri itibariyle yetkili, Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığına
tevdiinin gerektiği,
- 2- Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayını gerçekleştirdiklerine dair bir
ihbar üzerine gözaltına alınan 3 polis memuru ile 2 sivil şahsın; yetkili
Cumhuriyet Başsavcılığına bilgi verilmeden, 30 saatten fazla gözaltında
tutulduktan sonra Ankara’ya gönderilmeleri ve Ankara’ya nakledilen bu kişilerin
ifadeleri alındıktan sonra salıverildikleri- Konunun incelenmesi sonucu elde
edilen verilere göre:
28.07.1996 günü saat 23.00 sıralarında Sarıyer İlçesi Yeniköy Bölgesinde
vukubulmakla, yazılı ve görsel basında TOPAL CİNAYETİ diye adlandırılan olayla
ilgili olarak, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesine bağlı Cinayet Büro
Amirliğinin 214 40 33 nolu telefonuna, 25.08.1996 günü saat 14.00 sıralarında
telefon eden bir erkeğin:
- Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayını, Özel Harekat Şube Müdürlüğünde
görevli Polis memurları Ayhan ÇARKIN, Oğuz YORULMAZ, Ercan ERSOY, Ataköy
Galeria’da Natural Ayakkabı Mağazası sahibi Sami HOŞTAN ve Sheraton oteli
Gazinosu sahibi Ali Fevzi BİR adlı şahısların gerçekleştirdiğini” ihbar etmesi
üzerine, anılan Emniyet Birimi tarafından tanzim edilen, “Yakalama ve Üst Arama
Tutanağı” belgelerine göre polis memurlarından;Ayhan ÇARKIN’ın 27.08.1996 günü
saat 17.00’de, Oğuz YORULMAZ’ın 17.08.1996 günü saat 15.50’de İstanbul’da,Ercan
ERSOY’un ise; İstanbul’dan İzmir’e gönderilen ekipler marifetiyle 27.08.1996
günü saat 11.00 de yakalanarak, getirildikleri Asayiş Şube Müdürlüğü
nezarethanelerine konuldukları, parmak izleri de alınmak suretiyle
sorgulamalardan geçirildikleri,
Yakalama ve Üst Arama tutanaklarında, yakalama tarih ve saatleri gösterilmeyen
öteki sivil şahıslar Sami HOŞTAN ile Ali Fevzi BİR’in; nezarethaneye
konulmadıkları gibi, yalnızca Ali Fevzi BİR’e Başkomiser Şentürk DEMİRAL
tarafından bazı sorular sorulup, ifadesinde belirttiği üzere Sami HOŞTAN’a
herhangi bir sorunun yöneltilmediği, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun (Adli
Görevler) başlıklı 154 ncü maddesinin, 18.11.1996 tarih ve 3842 sayılı Kanunla
değişik 2 nci fıkrasındaki:
- Bütün zabıta makam ve memurları, el koydukları olaylar, yakalanan kişiler ile
uygulanan tedbirleri Cumhuriyet Savcılarına derhal bildirmek ve Cumhuriyet
Savcılığının adliyeye ilişkin işlerde bütün emirlerini yerine getirmekle
yükümlüdürler.-Hükmüne rağmen, el konulan olay, yakalanan kişiler ile uygulanan
tedbirlerle ilgili olarak, yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına bilgi
verilmediği,üç polis memurunun; yakalandıkları 27.08.1996 günü Asayiş Şube Müdür
Vekili Ahmet Duran ALP ve ertesi 28.08.1996 günü izinden dönmesi üzerine de
Asayiş Şube Müdürü sorumluluğunda sorgulandıkları halde;Anılan kanunun, “İfade
ve Sorgunun Tarzı”nı belirleyen, 18.11.1992 tarih ve 3842 sayılı Kanunla değişik
135 nci maddesindeki:
- Zabıta amir ve memurları....tarafından ifade almada....aşağıdaki hususlara
uyulur:
--1- İfade verenin veya sorguya çekilenin kimliği tespit edilir. İfade veren
veya sorguya çekilen kimliğe ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmak
zorundadır.
2- Kendisine isnad edilen suç anlatılır.
3- Müdafi tayin hakkının bulunduğu, müdafi tayin edebilecek durumda değilse baro
tarafından tayin edilecek bir müdafi talep edebileceği ve onun hukuki
yardımından yararlanabileceği, isterse müdafinin soruşturmayı geciktirmemek
kaydı ile ve vekaletname aranmaksızın ifade veya sorguda hazır bulunacağı
bildirilir, yakınlarından istediğine yakalandığını duyurabileceği söylenir.
4- İsnad edilen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu
söylenir.
5- Şüpheden kurtulması için somut delillerinin toplanmasını talep edebileceği
hatırlatılır ve kendisi aleyhine varolan şüphe sebeplerini ortadan kaldırmak ve
lehine olan hususları ileri sürmek imkânı verilir.
6- İfade verenin veya sorguya çekilenin şahsi halleri hakkında bilgi alınır.
7- İfade ve sorgu bir tutanakla tespit edilir. Bu tutanakta;
a) İfade verme veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih,
b) İfade verme veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve
sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği,
c) İfade vermenin veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine
getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise sebepleri;
d) Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi
tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı,
e) İmzadan imtina halinde bunun nedenleri yer alır.-- hükmüne hiç uyulmayıp;
böylesine ciddi bir ihbarla gözaltına alınan kişilerle ilgili ifade ve sorgunun
bir tutanakla tespit edilmediği.Anılan Kanunun “Yakalanan Kimsenin Sorguya
Çekilmesi” başlıklı değişik 128 nci maddesindeki:-Yakalanan şahıs bırakılmazsa,
yakalama yerine en yakın sulh hakimine gönderilmesi için gerekli süre hariç
yirmidört saat içinde Sulh Hakimi önüne çıkarılır ve sorguya çekilir.
Yakalananın talebi halinde müdafi de sorguda hazır bulunabilir.Üç veya daha
fazla kişinin bir suça iştirak suretiyle toplu olarak işlenen suçlarda,
delillerin toplanmasındaki güçlük veya fail sayısının çokluğu ve benzeri
nedenlerle Cumhuriyet Savcısı bu sürenin dört güne kadar uzatılmasına yazılı
olarak emir verebilir. Soruşturma bu sürede sonuçlandırılamazsa Cumhuriyet
Savcısının talebi ve sulh hakiminin kararı ile sekiz güne kadar uzatılabilir.
Sulh hakimi yakalamayı gerektiren bir hal görmez veya yakalama sebepleri ortadan
kalkmış bulunursa yakalanan şahsın bırakılmasına karar verir.-Hükmüne rağmen,
cinayet ihbarıyla yakalanarak 30 saatten fazla İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş
Şubesinde tutulan 3 polis memuru ile 2 sivil şahsın,
- Mekan şahitleri de göstermek suretiyle suçlamaları reddetmeleri,
- Kendilerinden alınan parmak izlerinin, olay yerindeki silahta bulunan parmak
izleriyle karşılaştırılmalarında mutabakat görülememiş olması,
- Olayla ilgilerinin bulunduğuna dair maddi bir delil bulunamamış olması,
- Bir kere de bu görevlilerin bağlı oldukları üst kuruluş ve “Emniyet Genel
Müdürlüğü ilgili daire ve şubelerinin imkânlarından faydalanılarak
incelenmesinin uygun olacağı” gibi gerekçelerle, 28.08.1996 günü saat 23.00 de
Çamlıca Turnikeleri’nde, Ankara’dan gelen Emniyet Genel Müdürlüğü ekibine teslim
edildikleri, Ankara’da ifadelerine başvurulan bu görevlilerin, birlikte
götürüldükleri öteki iki sivil şahıs ile birlikte serbest bırakıldıkları,
Silahla adam öldürdükleri ihbarı üzerine yakalanan ve 30 saatten fazla
gözaltında tutulan üçü polis memuru beş kişinin Ankara’dan gelen ekibe teslimi
sırasında düzenlenen tutanağa konulan, “tetkik ve gereği yapılmak üzere”
ibaresinin;
İstanbul Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU, Asayişten sorumlu Emniyet Müdür
Yardımcısı Bilgi ÜNAL, Asayiş Şube Müdürü Fatih ÖZKAN ile Asayiş Şube Müdür
Yardımcısı (27.08.1996 günü Asayiş Şube Müdür vekili) Ahmet Duran ALP’in CMUK’un
125, 135 ve 154 ncü maddesinden doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmadığı
gibi, aynı sorumlulukların;
-Anılan öldürme olayı ile ilgili soruşturma neticesinde tetkik edilmek ve
araştırılmak üzere alınan ... şahıslarla illiyet sağlanamamışsa da olayın önemi
bakımından, Emniyet Genel Müdürlüğünün ilgili daire ve şubelerinin imkânlarından
da faydalanılarak incelenmesinin uygun olacağı değerlendirildiğinden tutanakta
ismi geçen şahıslar (ı), üzerlerinden çıkan silah ve zati eşyalar (ile
birlikte),
Kanundaki, “bütün zabıta makam ve memurları” genellemesi kapsamında, Emniyet
Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN için de başlamış
olmakla,Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 154 ncü maddesinin 3 ncü fıkrasındaki:
“Kanun tarafından kendilerine verilen... adliyeye müteallik görev veya işlerde
suistimal veyahut ihmal ve terahileri görülen Devlet Memurları..... hakkında
Savcılıkça doğrudan doğruya takibatta bulunulur.Ancak Zabıta Amirleri hakkında
hakimlerin görevlerinden dolayı tabi oldukları muhakeme usulü tatbik olunur. -
hükmü doğrultusunda, bu konudaki tahkikatın Sarıyer Cumhuriyet Savcılığı
tarafından yapılması gerekeceği, kanaat ve sonucuna varıldığı “ şeklinde
değerlendirme yapıldığı incelenmiştir.(Ek:86)
5- Komisyonumuzun 29.11.1996 gün ve 3 sayılı yazılarına cevaben Adalet Bakanlığı
tarafından gönderilen 13.12.1996 gün ve 031114 sayılı yazısı ekinde İstanbul DGM
Başsavcılığının 1996/2303 Hazırlık ve Sarıyer C.Başsavcılığının 1996/3514
hazırlık sayılı dosyalarının onaylı fotokopileri gönderilmiştir.
Aynı dosyaların Komisyonumuzun 10.1.1997 gün ve 125 ve 126 sayılı yazıları ile
de Komisyonumuza gönderildiği anlaşılmıştır.(Ek: 74; 81; 87)
6- İstanbul DGM Başsavcılığının 1996/2303 Haz. 1997/294 Esas ve 1997/261
numaralı iddianemesinde özetle;
“ Emperyal Kumarhameleri işletmecisi olan ve kamuoyunda işletmelerden çok yüksek
gelir sağladığı kanatı bulunan Ömer Lütfi Topal 28.7.1996 tarihinde saat 23.30
sıralarında İstanbul Sarıyer ilçesi, Tazeceviz Sokakta, içerisinde bulunduğu 34
BTG 96 plakalı otomobili içerisinde otomatik silahlarla taranarak öldürülmüştür.
Olay mahallinde suçta kullanılan 2 adet Kalaşhnikov marka otomatik tüfek, bu
tüfeklere ait şarjörler, 47 adet dolu 9 adet boş kovan bulunmuştur. Aynı gün
polise telefonla yapılan bir ihbarda olayı gerçekleştiren kişilerin 34 KN 288
plaka sayılı araç ile kaçtıkları bildirilmiş ve bu araç İstinye Polis Karakolu
idaresinde terkedilmiş olarak bulunmuş ve araç içerisinde 9 mm. çapında UZİ
marka makinalı tabancalara ait 1 adet şarjör (UZİ marka makinalı tabancalar
Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesinde kullanılmaktadır). 9 mm. çapında
MKE yapısı UZİ marka 9 adet mermi, 7.62x39 mm. çapında Kalashinkov marka
tüfeklere ait 2 adet şarjör ve 7.62x39 mm. çapında 27 adet fişek bulunmuştur.
Ancak, UZİ marka şarjörlerin ait olduğu silah bulunamamış ve muhtemelen olay
faillerinin kaçarken yanlarında götürdükleri kanaatine varılmıştır. Bu otomobil
hakkında yapılan araştırmada 24.04.1995 tarihinde Ankara İlinde çalınmış olduğu
ve gerçek plakasının 06 V 7550 olduğu tesbit edilmiştir.
Bu olayın İstanbul Emniyet Müdürlüğünce tahkikatının yapıldığı sırada 25.08.1996
tarihinde Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğine ismini bildirmeyen bir
kişi tarafından yapılan ihbarda, Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayının
faillerinin Ayhan ÇARKIN, Ercan ERSOY, Oğuz YORULMAZ isimli Özel Harekat Dairesi
polis memurları ile Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR isimli kişiler olduklarını
bildirilmiştir. Bu ihbar üzerine adı geçenler 28.08.1996 tarihinde İstanbul
Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünde gözaltına alınmışlardır. Bu kişilerin
gözaltına alınmalarını müteakip Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK
tarafından İstanbul Emniyet Müdürü KEMAL yazıcıoğlu’na defalarca telefon ederek
gözaltına alınanların serbest bırakılmalarını kolaylaştırmak maksadıyla ona
etkide bulunmaya tevessül edilmiştir. (Kemal YAZICIOĞLU’nun ifadeleri) Bu
kişiler hakkında İstanbul Emniyet Müdürlüğünce araştırma devam ettiği sırada
olaya müdahale edilerek, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil TUĞ aracılığı ile
Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN görevlendirilerek, gözaltındaki bu
kişiler Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne götürülmüşler ve orada yüzeysel bir
araştırma yapılarak serbest bırakılmışlar ve görevli Cumhuriyet Başsavcılığına
da bu olay intikal ettirilmemiştir.
Adı geçen kişiler bu şekilde serbest bırakıldıktan sonra İstanbul Emniyet
Müdürlüğüne gelen İstihbari bilgiler üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü
tarafından araştırmalar sürdürülmüş ve bu kişilerin bu olaya iştirak ettikleri
hususunda emareler elde edildiği bildirilerek bu durum bizzat İstanbul Emniyet
Müdürü tarafından Sayın Cumhurbaşkanı’na ve Sayın Başbakan’a şifahi olarak
arzedilmiştir. (Kemal YAZICIOĞLU’nun ifadeleri).
Nitekim, 22 Aralık 1996 tarihinde Çankaya Köşkünde liderler zirvesinde Sayın
Cumhurbaşkanı’nın liderlerle yaptığı konuşmanın bir bölümünde İstanbul Emniyet
Müdürü Kemal YAZICIOĞLU’nun kendisine arzettiğini beyan ederek, özetle ...Biz
Ömer Lütfi TOPAL’ı öldürenleri bulduk... Ankara merkez geldi, bizim elimizden
aldı... İsterlerse merkez alır. Emniyetin usul ve kaidesidir... Bunlar Ömer
Lütfi TOPAL’ı öldürdüklerini itiraf ettiler, siz sorsanız size de söylerler...
sorunca söylüyorlar... ifadeleri henüz zapta almadım... dediğini
bildirmişlerdir.
Bu olayla ilgili olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünde sürdürülen araştırmalar
sırasında Ö.Lütfi TOPAL’ın öldürülmesinde kullanılan ve olay yerinde terkedilen
Kalashinkov marka tüfeklerden birinde, bu tüfeğin iki şarjörünü birbirine monte
etmekte kullanılan koli bantının iç yüzeyinde bulunan 1 adet parmak izinin
mukayese çalışmalarında, bu parmak izinin 26.02.1992 tarihinde sahte pasaport
ile Atatürk Hava Limanından çıkış yapmak istediği sırada yakalanan Şahin EKLİ
isimli kişiye ait olduğu tesbit edilmiştir. ŞAHİN EKLİ ile ilgili kayıtların
araştırılmasında, bu kimliği kullanarak sahte pasaportla yurtdışına çıkmak
isteyen kişinin gerçek kimliğinin Abdullah ÇATLI olduğu saptanmıştır. Bunun
üzerine Abdullah ÇATLI’nın kayıtlarda gerek kendi adına gerek Mehmet ÖZBAY adına
mevcut bulunan parmak izleri ile ölümünü müteakip Nevşehir Devlet Hastanesi
morgunda alınan parmak izlerinin mukayesesi yapılmış ve sonuç olarak suç aleti
tüfeğin şarjörlerini monte eden koli bantı üzerindeki parmak izinin Abdullah
ÇATLI’ya ait olduğunu kesin olarak anlaşılmıştır. Bu durumda Abdullah ÇATLI’nın
Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayına iştirak ettiğini bu somut delille tesbit
edilmiştir.
Bu şekilde, Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesine iştirak ettiği tesbit edilen
Abdullah ÇATLI’nın bu olay sebebiyle gözaltına alınan kişilerle ve İstanbul DGM
Cumhuriyet Başsavcılığınca tahkikatı yapılan (Cürüm işlemek için teşekkül
oluşturmak suçuna ilişkin) olaylarda adı geçen kişilerle ilişkileri şöyledir;
Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR, Ömer Lütfi TOPAL’ın İstanbul İntercontinental
Otelindeki kumarhanesinin % 50 oranında ortaklarıdır. Abdullah ÇATLI’nın sık sık
bu kumarhaneye geldiğini, Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR ile idare odasında
oturup, uzun görüşmeler yaptıkları, keza Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR’in de
Ankara İline gittiklerinde Sedat Edip BUCAK’ın yazıhanesinde Abdullah ÇATLI ile
buluştukları ve görüştükleri ve bu kişiler arasında uzun süredir yakın ilişkiler
olduğu bizzat Sami HOŞTAN’ın kardeşi Sedat HOŞTAN’ın ifadesi ve diğer ifade ve
delillerden ve telefon tesbit tutanaklarındaki görüşme detaylarından
anlaşılmıştır.
Dosya içerisinde mübrez bulunan ve yukarı bölümlerde izahı yapılan ve Siverek
İlçesinde Sedat BUCAK’ın ikametgahında çekildiği tesbit edilen ve Ömer Lütfi
TOPAL’ın öldürüldüğü tarihlere yakın zamanlara tekabül eden günlerde çekilmiş
olduğu tesbit edilen fotoğraflarda bu kişiler arasındaki yoğun ve gizli
ilişkileri teyit etmektedir. (Abdullah ÇATLI, Sami HOŞTAN ve Ercan ERSOY’un
yanyana çekilmiş muhtelif fotoğrafları.)
Ö.Lütfi TOPAL olayı sebebiyle gözaltına alındıktan sonra Ankara Emniyet Genel
Müdürlüğüne götürülerek orada kısaca ifadesi alınan Sami HOŞTAN bu ifadesinde
Ö.L.TOPAL’ın öldürüldüğü tarihlerde Marmaris Grand Azur Otelinde konakladığını
belirterek, otelin faturalarını ibraz etmiştir. Ancak, dosyada mübrez bu
fotoğrafların incelenmesinde, konaklayan kişilerin Sami HOŞTAN ve aile efradı
oldukları görülmekle beraber gerek rezervasyonunun gerekse faturaların Mehmet
ÖZBAY (Abdullah ÇATLI) adına düzenlenmiş olduğu görülmüş ve bu husus Sami HOŞTAN
ve Abdullah ÇATLI arasındaki ilişkilerin başka bir göstergesi olmuştur. Yine
Sami HOŞTAN’ın kardeşi Sedat HOŞTAN’ın ifadesine göre 03.11.1996 tarihinde
Susurluk İlçesi civarında meydana gelen kazada Abdullah ÇATLI’nın ölümü ilk kez
kendisine duyurulan kişilerden biri de Sami HOŞTAN’dır. Bu haber üzerine Sami
HOŞTAN derhal olay yerine gitmek için harekete geçmiş ve durumu ortağı Ali Fevzi
BİR’e de bildirmiş ve Susurluk’a gitmek üzere İstanbul Boğaz Köprüsü çıkışında
buluşmuşlar ve orada karşılaştıklarında “Abdullah’ı kaybettik” diye birbirlerine
sarılmışlar ve oradan hareketle Susurluk Devlet Hastanesine gitmişlerdir.
Abdullah ÇATLI’nın Susurluk Devlet Hastanesindeki cenazesini, Abdullah ÇATLI’nın
diğer yakınları ile birlikte Nevşehir İline götürmüşler ve orada defnedilmesinde
hazır bulunmuşlardır.
Aşağıda Tarık ÜMİT olayında anlatılacağı üzere Abdullah ÇATLI’nın birçok
eyleminde Sami HOŞTAN onun yanında bulunan kişilerden birisidir.
Abdullah ÇATLI ile bu şekilde çok yakın ve karmaşık ilişkilerde bulunan Sami
HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR, Sedat BUCAK ve onun yanında koruma polisi olarak
görevlendirilen ve iddianamede sanık olarak adı geçen polis memurları ile de
yakın derecede ilişkileri bulunmaktadır. (Mehmet EYMÜR’ün ifadeleri)
Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayı ile ilgili olarak Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi
BİR ile birlikte gözaltına alınan polis memurları Ayhan ÇARKIN, Oğuz YORULMAZ ve
Ercan ERSOY ile birlikte diğer polis memurları Enver ULU ve Mustafa ALTINOK, bu
olayın vuku bulduğu döneme tekabül eden zamanda, alelacele Şanlıurfa
Milletvekili Sedat Edip BUCAK’ın koruması olarak onun yanına verilmişlerdir.
Başbakanlık Teftiş Kurulunun 09.01.1997 tarihli raporuna esas teşkil eden
belgeler ve İstanbul DGM C.Başsavcılığınca Emniyet Genel Müdürlüğünden
celbedilip, cevabi yazı ve belgelere göre; Sedat Edip BUCAK’ın korunması için İl
Koruma Kurulu sadece bir polis memuru görevlendirilmesini uygun görmüş ve bu
karar, merkez koruma kurulunca da yeterli görülerek onaylandığı halde 06.08.1996
günü Sedat Edip BUCAK’a dördü İstanbul’da, ikisi İzmir’de görev yapan 6 polis
memurunu (Ayhan ÇARKIN, Oğuz YORULMAZ, Ercan ERSOY, Mustafa ALTINOK, Enver ULU,
Ö.KAPLAN) tahsis edilerek tayinlerinin yapılması, bu kişilerin derhal koruma
görevlerine başlamayıp üç aylık bir dönem içerisinde ayrı ayrı göreve
başlamalarının KORUMADA ACİLİYET OLMADIĞINI ortaya koyması, Sedat Edip BUCAK’ın
yazılı talebinin bir gün sonrası olan 07.08.1996 günü yapılması, bu korumalardan
üçünün Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi ile ilgili olarak gözaltına alınan
kişiler olması ve birinin de (Ö.KAPLAN) bu kişiler lehine tanıklık yapan kişi
olması, ayrıca bu memurlardan Oğuz YORULMAZ’ın Özel Harekat Daire Başkanvekili
İbrahim ŞAHİN’in İstanbul Asayiş Şube Müdürü Yardımcısı olduğu dönemde koruması
olması, daha sonra Hüseyin KOCADAĞ’ın koruması olması, bilahare yine Ankara’da
İbrahim ŞAHİN’in koruması olması, daha sonra da Sedat Edip BUCAK’ın koruması
olması ve bu dönemlerde gerek Oğuz YORULMAZ’ın gerekse diğer polis memurlarının
Ömer Lütfi TOPAL’ın ortakları olan Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR ile, Sedat Edip
BUCAK ile İbrahim ŞAHİN’in yanına gidip gelirken tanıdıklarını açıkça beyan
etmeleri bir bütün olarak nazara alındığında, bu korumaların özel olarak Sedat
Edip BUCAK’ın yanında toplandıklarını göstermektedir. Sedat Edip BUCAK’ın
yanında koruma görevlisi adı altında bu şekilde toplanan polis memurlarının,
İstanbul DGM C.Başsavcılığında Susurluk olayı ile ilgili olarak verdikleri ilk
ifadelerinde Abdullah ÇATLI’yı Mehmet ÖZBAY kimliği ile ve Sedat Edip BUCAK’ın
koruma görevine başladıktan sonra tanıdıklarını söylemiş iseler de, İstanbul DGM
C.Başsavcılığında yapılan araştırmada yapılan telefon tesbitlerinde, Abdullah
ÇATLI’nın kullanımında olan çok sayıda cep telefonları ile çok uzun süreden beri
yoğun telefon görüşmeleri yaptıkları tesbit edilmiştir. Bunun üzerine adı
geçenlerin sanık sıfatı ile alınan ifadelerinde Abdullah ÇATLI’yı birkaç yıldan
beri tanıdıklarını ve onunla sık sık görüştüklerini ifade ettikleri görülmüştür.
Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayı ile ilgili olarak yapılan hazırlık
tahkikatının Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığının 1996/3514 Hazırlık numaralı
evrakında halen sürdürülmekte olduğu ve yukarıda izah edilen tesbitlerin Sarıyer
Cumhuriyet Başsavcılığınca da yapıldığı bildirilmiştir. (Sarıyer Cumhuriyet
Başsavcılığının 21.02.1997 tarih ve 1996/3514 Hz. sayılı yazısı).” şeklinde
değerlendirme yapıldığı incelenmiştir.(Ek:81)
7- Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi ile ilgili Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığınca
açılan 1996/3514 sayılı Hazırlık numaralı dosya, anılan Savcılığın 20.1.1997
tarihli yazısı ekinde Komisyonumuza iletilmiş, bilahare aynı Savcılığın
17.3.1997 tarihli yazısı ile de aynı dosyaya sonradan intikal eden belge ve
ifadeler gönderilmiştir.Buna göre;
“ Cinayetle ilgili soruşturma henüz tamamlanamadığından, iddianamenin
hazırlanmadığı, ancak dosyada olayla ilgili, yer tesbit tutanakları ekspertiz ve
laboratuvar raporları, birkısım ifadeler ve yazışmaların yeraldığı
anlaşılmıştır.
a) Dosyada yer alan önemli ifadelerden Ömer Lütfi TOPAL’la 7 yıldır gayri resmi
evliyim diyen Hilal ALTINTAŞ ifadesinde özetle; Ömer beyin son bir yılda müthiş
bir stres altında olduğunu, ölümünden 10 gün önce de üzerinde artan bir
tedirginlik olduğunu, bir gün önce ise çok sinirli olduğunu, sabaha kadar
sürekli telefonla konuştuğunu, sert tartışmalar yaptığını, ama gizli konuştuğu
için ne konuştuğunu duyamadığını, ancak duyabildiği kadarı ile Mehmet AĞAR
isminin çok geçtiğini, önce çelik yelek ısmarladığını, ancak bunu hiç
giymediğini,
Ömer Beyin ortakları Sami HOŞTAN ve Aliço’yu hiç sevmediğini, ÇİLLER’den de
hoşlanmadığını,
b) İstanbul Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU ise Savcılıktaki ifadesinde özetle;
Ömer Lütfi TOPAL’ın ölümünden bir ay kadar sonra bu olayın İstanbul Emniyet
Müdürlüğünce tahkikatının yapıldığı sırada 25.08.1996 tarihinde Asayiş Şube
Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğine ismini bildirmeyen bir kişi tarafından yapılan
ihbarda, Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayının faillerinin Ayhan ÇARKIN,
Ercan ERSOY, Oğuz YORULMAZ isimli Özel Harekat Dairesi polis memurları ile Sami
HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR isimli kişiler olduklarını bildirmiştir. Bu ihbar
üzerine adı geçenler 28.08.1996 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube
Müdürlüğünde gözaltına alınmışlardır. Bu kişilerin gözaltına alınmalarını
müteakip Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK tarafından İstanbul Emniyet
Müdürü KEMAL yazıcıoğlu’na defalarca telefon ederek gözaltına alınanların
serbest bırakılmalarını kolaylaştırmak maksadıyla ona etkide bulunmaya tevessül
edilmiştir. (Kemal YAZICIOĞLU’nun ifadeleri) Bu kişiler hakkında İstanbul
Emniyet Müdürlüğünce araştırma devam ettiği sırada olaya müdahale edilerek,
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil TUĞ aracılığı ile Özel Harekat Daire
Başkanvekili İbrahim ŞAHİN görevlendirilerek, gözaltındaki bu kişiler Ankara
Emniyet Genel Müdürlüğüne götürülmüşler ve orada yüzeysel bir araştırma
yapılarak serbest bırakılmışlar ve görevli Cumhuriyet Başsavcılığına da bu olay
intikal ettirilmemiştir.
Adı geçen kişiler bu şekilde serbest bırakıldıktan sonra İstanbul Emniyet
Müdürlüğüne gelen İstihbari bilgiler üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü
tarafından araştırmalar sürdürülmüş ve bu kişilerin bu olaya iştirak ettikleri
hususunda emareler elde edildiği bu emarelerin daha çok cep telefonlarından yola
çıkarak ulaşılabilecek bir takım sonuçlar olduğunu,
c) Ömer Lütfi TOPAL’ın avukatı Ekrem MARAKOĞLU Savcılıkta verdiği 25.12.1996
tarihli ifadesinde;
Bodrum’daki otele ortak olan Hikmet BABACAN’ın öldürülmesinden azmettirici
olarak Ömer Lütfi TOPAL’ın sorumlu tutulduğunu,
Emperyal’den ekmekleri kesilen bazı kişilerin bu olaya yardımcı olabileceğini,
Kuşadası’ndaki bir cinayetten de Emper Gazinosunun Müdürü Sami ŞAHİN’in sorumlu
tutulduğunun,Polis memuru Ercan ERSOY’un kendilerinin korumalığını yaptığı gibi
gittiği yerlerde de Emniyet Müdürlükleri ile temas kurarak onlardan destek ve
yardım aldığını, devamlı telefonla birbirleriyle görüştüklerini,Sami HOŞTAN’ın
Ömer Lütfi TOPAL’ın Abdullah ÇATLI’yı tanımadığını söylediğini, Sami HOŞTAN’la
Ömer Lütfi TOPAL arasında bir ihtilaf olmadığını, Ömer Lütfi TOPAL’ın Rize
Milletvekili Nihat METE’ye yardım ettiğini, Devletteki işlerini ona
gördürdüğünü, Ömer Lütfi TOPAL’ın Mehmet AĞAR’ın İçişleri Bakanı olmasından
tedirgin olduğunu,
d) Emperyal Şirketinin Genel Müdürü Ahmet KARA 23.1.1997 tarihli ifadesinde;
Sami HOŞTAN’ın, Ömer Lütfi TOPAL’ın ölümünden 15 gün önce şirket kazancından
yeteri kadar pay almadığını, parasının çoğunu Ömer Lütfi TOPAL’ın aldığını
söylediğini, ancak Ömer Lütfi TOPAL’ın ortakları ile herhangi bir kavgasına ve
tartışmasına şahit olmadığını, Sami HOŞTAN’ın emniyet görevlileri ile arasının
iyi olduğunu,
e) Ömer Lütfi TOPAL’a ait Shereton Otelin Gazino Müdürü Orhan ÖZTÜRK, Mehmet
ÖZBAY olarak tanıdığı Abdullah ÇATLI’nın sık sık gazinoya geldiğini, Ömer Lütfi
TOPAL, Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR’le oturduğunu, daha çok Ali Fevzi BİR’le
oturduğunu, patronları arasında herhangi bir sürtüşme ve anlaşmazlık olmadığını,
f) Ömer Lütfi TOPAL’ın Emperyal Gazinolarının Halkla İlişkiler Müdürü Arzu TOK,
patronları Ömer Lütfi TOPAL, Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR’in aralarının çok iyi
olduğunu, aralarında bir kavga ve husumete şahit olmadığını, Mehmet ÖZBAY olarak
Abdullah ÇATLI’nın patronlarının misafiri olarak Shereton Casinosuna sık sık
yalnız olarak geldiğini, sanık olarak adları geçen polis memurlarını hiç
görmediğini söylemiştir.
g) Sarıyer C.Savcılığının gönderdiği dosyada cinayet tanığı olarak ifadesi
alınan Atike KILIÇ, “28.7.1996 günü saat 23.00 sıralarında balkonda bulunduğu
bir sırada, evine yakın yolun kenarı ile beyaz renkli bir aracın park halinde
olduğunu, aracın tamamen 20-30 m. yakınından da 3 erkek şahsın aşağıya doğru
yürüdüğünü gördüğünü, şahısların bu otodan inip inmediklerini görmediğini,
şahıslardan birinin elinde cep telefonu olduğunu farkettiğini, şahısların
oldukları yere sokak lambası uzak olduğu için şahısların yüzlerini göremediğini,
üzerlerine ne giydiklerini de farkedemediğini, şahısların eşkali hakkında
herhangi bir bilgi veremeyeceğini” beyan etmiştir. “ şeklinde kayıtlamaların
bulunduğu incelenmiştir.(Ek:88)
8- Komisyonumuzun 10.01.1997 gün ve A.1.01.GEÇ.10/89-135 sayılı yazısı ile
İstanbul Emniyet Müdürlüğünden Ömer Lütfi TOPAL adlı şahsın öldürülmesi olayı
sebebiyle gözetim altına alınan şahısların olay tanıkları ile yüzleştirme
yapılıp, yapılmadığının bildirilmesi istenmiş,
İstanbul Emniyet Müdürlüğü de 17.01.1997 gün ve 8971 sayılı yazısı ile “ Ömer
Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayı sebebiyle tanık olarak ifadeleri tespit edilen
şahısların olay anını görmediklerini eylemin karanlıkta yapılmasından dolayı
sağlıklı bir eşkal veremedikleri, teşhis yapamayacakları anlaşıldığından olay
sebebiyle gözetim altına alınan şahıslar ve tanıklar arasında herhangi bir
teşhis ve yüzleştirme işlemi yapılmadığı dosya tetkikinden anlaşılmıştır,
şeklinde cevap vermiştir. (Ek:90)
9-Komisyonumuzun Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayında gözaltına alınan 3
polis memuru ve 2 sivil şahsı Savcılığa bildirmeden Ankara’ya gönderilmeleri ve
buradan salıverilmeleri konularında yapılan işlemlere ilişkin olarak Sarıyer
C.Başsavcılığına yazdığı 18.3.1997 gün ve 10/89-299 sayılı yazısına cevaben,
Sarıyer C.Başsavcılığının 19.3.1997 gün ve 1996/3514 Haz.Sayılı cevabından;
a) İçişleri Bakanı Mehmet AĞAR, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil TUĞ,
Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN, Özel
Harekat Daire Başkanlığı Komiseri Yusuf YÜKSEK, Özel Harekat Daire Başkanlığı
polis memurları Şahin ASLAN ve Uğur ŞAHİN haklarında 10.1.1997 tarih ve 1997/9
sayılı Adli Görevi Kötüye Kullanmak suçunun Ankara’da işlenmesi nedeniyle
Yetkisizlik Kararı verilerek, dosyanın Ankara C.Başsavcılığına gönderilmesine,
b) İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Bilgi ÜNAL, Asayiş Müdürü Fatih ÖZKAN,
Başkomiser Refik BAŞTÜRK, Başkomiser Şentürk DEMİREL ve Polis Memuru Ziyaettin
FERMAN haklarında, suç yerinin Gayrettepe’deki Emniyet Müdürlüğü olması
nedeniyle 06.01.1997 gün ve 11977/1 sayılı kararla Sarıyer C.Başsavcılığının
Yetkisizliğine karar verilerek evrakın İstanbul C.Başsavcılığına gönderilmesine,
Aynı nedenle polis memuru Ahmet DURAN hakkında 21.1.1997 gün ve aynı sayılı Ek
Yetkisizlik Kararı ile evrakın İstanbul C.Başsavcılığına gönderilmesine,
c) Sarıyer C.Başsavcılığının Adalet Bakanlığına yazdığı 5.1.1997 gün ve 14
sayılı yazı ile, “CMUK’nun 154/2. maddesi gereğince, Ömer Lütfi TOPAL cinayeti
nedeni ile yakalanan kişikelir yakalanma, sorgulanma ve bırakılmalarından
Savcılığa bilgi verilmeden 36 saat gözaltında tutulmaları ve Savcılığa bilgi
verilmeden Genel Müdürlüğe gönderilmeleri nedeniyle görevi kötüye kullanan
İstanbul Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU Zabıt Amiri olmasından dolayı 2802
sayılı yasanın 82. maddesine göre soruşturma izninin istendiği,”
incelenmiştir.(Ek:89)
10- İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 27.1.1997 gün ve 8988 sayılı yazısı ile
Komisyonumuzun 10.01.1997 gün ve A.1.01.GEÇ.10/89-134 sayılı “Ömer Lütfi
TOPAL’ın öldürülünceye kadar hakkında çıkartılan yakalama ve gıyabi tevkif
müzekkerelerinin şubemiz infaz bürosunda bulunan müzekkerelerinin tastikli
suretinin çok acele Komisyonumuza gönderilmesine” ilişkin yazısında;
“ Adı geçen şahıs hakkında Asayiş Şubesi İnfaz Büro Amirliğinde Yakalama ve
Gıyabi Tevkif müzekkeresi bulunmadığı, ilimizde bulunan İstanbul ve bağlı İlçe
C.Başsavcılıkları ile bu konuda yapılan yazışmada, Şişli 2. Sulh Ceza
Mahkemesinin 1993/10781 Hazırlık sayılı ile Gıyabi tevkif Müzekkeresi
çıkartıldığı ve bu olay İstanbul 1.Ağır Ceza Mahkemesine intikal ederek 1996/155
esas sayısını aldığı, ancak Gıyabi Tevkif Müzekkeresi İstanbul C.Başsavcılığının
26.06.1996 gün ve 1996/155 sayılı yazısı ile düşümü yapılarak evrak İstanbul
C.Başsavcılığına iade edildiği, ayrıca İstanbul C.Başsavcılığından alınan cevabi
yazıda şahsın Çorlu 5. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 1986/10321,
1986/321 sayılı kararı ile Askeri Ceza Kanununun 66/1-A maddesine muhalefetten 5
ay hapis cezası bulunduğu, ancak evrakın 06.03.1991 tarih ve 1991/15-66 sayı ile
infaz mahalline gönderildiği bildirilmiş, yine İstanbul C.Başsavcılığınca
Hazırlık Bürosu bilgisayar kayıtlarında 1995/5780 Hz. ve 1996/28590 Hz. sayılı
iki adet dosyası bulunduğu bildirilmiş olup, ilimizde bulunan diğer Adli
merciilerce hakkında yakalama ve gıyabi tevkif müzekkeresinin bulunmadığı cevabi
yazılarında bildirilmiştir.” şeklinde cevap verildiği incelenmiştir. (Ek:91)
11- Komisyonumuzun 19.3.1997 gün ve 10/89-302 sayılı yazısına cevaben Ankara
C.Başsavcılığının 25.03.1997 gün ve Hz.3521 sayılı yazısında;
“ a) Ömer Lütfi TOPAL Cinayeti ile ilgili olarak gözaltına alınan 3 polis memuru
ve 2 sivil şahsın ilgili savcılığa bilgi vermeden Emniyet Genel Müdürlüğüne
aldırılma emrini veren İçişleri Eski Bakanı Mehmet AĞAR hakkında, Ankara
C.Başsavcılığı, Anayasanın 100. maddesine göre TBMM’nce karar verilmesi
gerektiğinden 14.02.1997 tarihinde verdiği TAKİPSİZLİK KARARI’nı,
b) Aynı konuda sözkonusu sanıkların Ankara’ya getirilmesini sağlayan Emniyet
Genel Müdür Yardımcısı Halil TUĞ, Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN,
Komiser Yusuf YÜKSEK, polis memurları Uğur ŞAHİN ve Şahin ARSLAN haklarında,
Adı geçen kişilerin Özel Harekat Daire Başkanlığı elemanları olmaları ve Özel
Harekat Dairesinin adli görevi olmaması ve 657 sayılı Kanuna tabi olmaları
nedeniyle haklarında Memurin Muhakematı Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanması
gerektiğinden 14.2.1997 tarihinde Ankara C.Başsavcılığının Görevsizliğine ve
evrakın gereği için İçişleri Bakanlığına gönderilmek üzere Adalet Bakanlığına
sunulmasına karar verilmiştir.” şeklinde cevap verdiği incelenmiştir.(Ek:92)
12-Komisyonumuz, 06.12.1996 tarih ve 58 sayılı yazısı ile İçişleri
Bakanlığından, “Özel Harekat Dairesi” hakkında bilgi istemiş, İçişleri
Bakanlığının 12.12.1996 tarih ve 275427 sayılı yazısında cevaben;
a) Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde bugüne kadar Özel Harekat Dairesi
ismiyle veya özel faaliyet göstermek üzere başka bir isimle herhangi bir
teşkilat kurulmadığını,
b) 26.7.1993 günlü Bakanlır Kurulu Kararı ile İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel
Müdürlüğü bünyesinde Özel Harekat Dairesi Başkanlığının kurulduğu ve kuruluş
amacı Yönetmeliğin 1 nci maddesinde belirtildiği gibi; “Devletin ekonomik,
sosyal, siyasî ve hukuki temel anayasal düzenin yıkılmasına, ülkesi ve milleti
ile bölünmez bütünlüğünü bozmaya ve Cumhuriyetin temel niteliklerini
değiştirmeye yönelik baskı, cebir, şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya
tehdit yöntemlerini kullanan terör örgütlerini meskun veya kırsal kesimde
etkisiz hale getirmek, rehin aldıkları kişi, uçak, araç ve benzeri yerleri
kurtarmak için ani müdahale, pusu, keşif, baskın ve operasyon yapmaktır.”
Bakanlık yazısına ek olarak Ö.H.D.Başkanlığı Kuruluş, Görev ve Çalışma
Yönetmeliğini de eklemiştir. (Ek:93)
13- Komisyonumuzun 31.01.1997 gün ve 194 sayılı yazısına cevaben İstanbul
C.Başsavcılığı, 03.02.1997 gün ve 82 Büro sayılı yazısı ekinde İstanbul 1.Ağır
Ceza Mahkemesinin 1995/167 Esas ve 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 1995/40 Esas sayılı
Dosyaları gönderilmiştir.
a) İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 1995/167 ve 1996/67 Karar sayılı kararında
Necdet Elmas ve 3 arkadaşının dövülmesine ilişkin yeterli delil bulunamadığından
sanıklara Ömer Lütfi Topal ve 4 arkadaşının beraatine,
b) İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 1995/40 Esas ve 1996/292 karar sayılı
kararında; Mehmet Fırat’ın öldürülmesi ile ilgili olarak sanık Ö.Lütfi Topal
öldüğünden TCK’nun 96. maddesi gereğince davanın düşürülmesine, diğer 5 sanığın
beraatine karar verilmiştir. (Ek:94)
14- Komisyonumuzun 31.1.1997 gün ve 10/89-198 sayılı yazısına cevaben, İstanbul
Emniyet Müdürlüğü 03.02.1997 gün ve 86 sayılı faks yazısıyla;
“ Akgün Otelinin yanında bulunan otoparkta Bülent FIRAT isimli şahsın
öldürülmesi ile alakalı olarak, Akgün Oteli Casinosunda yapılan aramada ele
geçen suç delillerine tutanak ve ekspertiz raporları gönderilmiş, bu
raporlardan, olay yerinde bulunan mermi kovanlarının inceleme konusu olarak
gönderilen silahlardan atılmadığının tesbit edildiği anlaşıldığının
bildirildiği” incelenmiştir.(Ek:95)
15- Komisyonumuzun 31.01.1997 gün ve 10/89-199 sayılı yazısı ile sorulan Bodrum
Regeta Otelde öldürülen Hikmet BABATAŞ’ın sanık zanlıları ile ilgili olarak
açılan dava dosyasını istemesi üzerine,
Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı, 03.02.1997 gün ve 280 sayılı yazı ekinde
gönderilen dosyada yer alan 1996/2503 Haz. 1996/1014 E ve 1996/338 sayılı
Savcılık İddianamesinde özetle;
“Olay tarihinde Hikmet BABATAŞ’ın Turmen Otelinden çıkıp, aynı otelin
otoparkında iken sanıklar Metin AYDOĞMUŞ ve Ergün MÜJDE tarafından tabanca ile
ateş edilmesi sonucu vurularak öldüğü, olay yerine yakın bir yerde 34 YIK 63
plakalı araçla bekleyen sanık Çetin AYDOĞMUŞ’un sanıkları olay yerinden
kaçırdığı, ölüme maktülün vücuduna isabet eden mermi çekirdeklerinin neden
olduğu, karaciğer, sol böbrek ve ince bağırsak harabiyeti ile kanama sonucu
meydana geldiği, olay yerinde elde edilen kovanların iki ayrı silaha ait olduğu
iddia, sözler otopsi tutanakları ekspertiz raporu ve tüm soruşturma kapsamından
anlaşıldığı,
Maktülün 1989 yılında Bodrum Regal Otelinin inşaatına başladığı, inşaatın devamı
sırasında mali yönden sıkıntıya düşmesi nedeniyle otelin alt kısmını Ömer Lütfi
TOPAL’a ait olan Emperyal Şirketler Grubuna kiraya verdiği, daha sonra da otelin
% 50 hissesini aynı şirkete satarak Ömer Lütfi TOPAL ile iş ortağı olduğu,
Kurban Bayramından iki gün önce başbaşa görüşme yaptıkları, görüşme sonunda
maktül Hikmet’in sinirli ve suratı asık olarak ayrıldığı, 28.4.1996 tarihinde
saat 17.00 sıralarında maktülün otel hesapları ile ilgili olarak toplantı
yaptığı, toplantıya sanık İhsan’ın da katıldığı toplantıda otel giderleri ve
teknik masrafların fazlalığı ile ilgili olarak anlaşmazlık çıktığı ortaya
çıktığı,
Her ne kadar sanık Metin AYDOĞMUŞ gezmek amacıyla dayısı Yusuf KAYAPINAR’dan
aldıkları arabayı Çetin AYDOĞMUŞ’un kullandığını bir süre yanlarında Ergün
MÜJGE’de olduğu halde gezdiklerini ancak işsiz oldukları için iş aramak amacıyla
sahil boyunca çeşitli il ve ilçelere gittikleri, en sonunda da Bodrum’a
uğradıkları, bir gün Bodrum’da iş aradıklarını bulamadıklarını, sonra Senar
Oteline gitmeye karar verdiklerini, bu sırada yandaki otelin otoparkında daha
önce yanında işçilik yaptığı maktülü görüp onun yanına Ergün ile birlikte
gittiklerini, alkollü olan maktülden daha önce önceye dayalı iki aylık alacağını
istediğini, maktülün yine kendilerini terslediğini, birara elini beline
attığını, bunun üzerine kendilerinin de ellerini bellerine attıklarını, maktülün
arabasına doğru gitmesi üzerine ateş edeceğini düşündüklerinde Ergün ile
birlikte maktüle ateş edip, ileride bekleyen Çetin’in kullandığı arabaya binip
kaçtıklarını savundukları, diğer sanıklar Ergün MÜJGE ve Çetin AYDOĞMUŞ’un aynı
beyanda bulundukları,
Bu savunmaya rağmen, sanıklar Çetin, Metin ve Ergün’ün gezmek amacıyla
aldıklarını söyledikleri arabayla Mersin’den Bodrum’a kadar gitmeleri üstelik
aracın olayda iki gün önce sanık Yusuf KAYAPINAR’a sanık Ahmet KARA’nın kabulü
ile verilmesi ve yukarıda belirtilen Ömer Lütfi TOPAL ile maktül arasındaki
görüşme sonucunda maktülün haleti ruhiyesi, otelin masrafları konusunda
anlaşmazlık çıkmış olması karşısında eylemin taammüden adam öldürmek şeklinde
gerçekleştiğini ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca olayı fiilen gerçekleştiren Çetin
AYDOĞMUŞ ve Ergün MÜJGE ve olay yerinin yakınında araçta bekleyen Çetin AYDOĞMUŞ
ile maktül arasında önceye dayalı bir husumetin bulunduğu yolunda evrak
içerisinde bir kanıt olmadığı, sanık Metin’in maktül ile tesadüfen karşılaştığı,
onun alacağını vermeye yanaşmadığı, ayrıca maktülün ateş edeceğini düşünerek ona
ateş ettikleri yolundaki savunması olay saati ve mahal itibariyle de
düşünüldüğünde hayatın olağan akışına uymadığı,
Maktülün yukarıda belirtildiği gibi sonradan öldüğü anlaşılan Ömer Lütfi TOPAL
ile iş ortağı olması aralarında menfaat ilişkisinin bulunması ayrıca sanıklar
Ahmet KARA, İhsan KARAKAYALI ve Arif BALKAN’ın dosya kapsamına göre Ömer Lütfi
TOPAL ile iş yakınlıklarının bulunduğunun anlaşılması karşısında atılı suça
azmettirmek suretiyle sanıkların haklarında kamu davası açıldığı,Bu sanıkların
her ne kadar savunmaları alınamamış ise de sanıklar Metin, Çetin ve Ergün’ün
17.5.1996 tarihinden bu yana tutuklu olmaları nedeniyle evrakın iddianameye
bağlanması gereği düğduğu,Bu nedenlerle sanıkların yargılamalarının yapılarak
eylemlerine uyan;
Sanıklar Metin AYDOĞMUŞ, Ergün MÜJGE’nin TCK’nun 450/4, 31, 33, 40, 6136 Sayılı
Yasanın 13/1. Maddeleri, sanıklar Ahmet KARA, Çetin AYDOĞMUŞ, Yusuf KAYAPINAR,
İhsan KARAKAYALI, Arif BALKAN’ın TCK’nun 64. Maddesi delaletiyle TCK’nun 450/4,
31, 33. maddeleri gereğince cezalandırılmalarına, sanıklar Çetin AYDOĞMUŞ ve
Yusuf KAYAPINAR hakkında TCK’nun 40. Maddesinin uygulanmasına karar verilmesi
kamu adına talep ve iddia olunduğu incelenmiştir. (Ek:96)
16-Muğla C.Başsavcılığı, 17.2.1997 gün ve 353 sayılı yazısında da:
Komisyonumuzun 17.2.1997 gün ve 10/89-240 sayılı yazısına cevaben;
a) Hikmet BABATAŞ’ın öldürülmesiyle ilgili olarak Ömer Lütfi TOPAL hakkında
tevkif kararı ve yakalama müzekkeresinin bulunmadığı,
b) Ömer Lütfi TOPAL’ın Bodrum’da bulunmaması nedeniyle 7.6.1996 tarihinde
savunmasının alınması için İstanbul C.Başsavcılığına yazılmak suretiyle bu
tarihten itibaren aranmaya başlandığının belirtildiği incelenmiştir. (Ek:97)
17- Ömer Lütfi TOPAL’ın avukatı Ekrem MARAKOĞLU’nun Komisyonumuzdaki 30.1.1997
tarihli ifadesin de;
“Ömer Lütfi TOPAL Cinayetinde Emperyal Şirketler Grubunu çok büyük zarara
sokacak bir maddi ihtilafın olması gerektiği, örneğin ölmeden bir gün önce
İspanya’dan arayan İsmail TANK adlı birisiyle adeti hilafına uzun ve sert bir
tartışma yaptığı, geçmişte uyuşturucu kaçakçılığından hapiste yatmış bulunan
Giresun’lu bu adamın, Ömer Lütfi TOPAL ile geçmişe dayalı çok özel bir
hukuklarının bulunduğunu, ama ailenin bu konuları saklamaya çalıştığını
söylediği “ incelenmiştir.(Ek:186)
18-Adı geçen hakkında Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen 12.3.1997 tarihli bir
bilgi notunda;
“a) 21.11.1987 tarihinde İspanya’nın Marbella şehrinde ele geçirilen 5 gr. eroin
maddesi olayı ile ilgili olarak yakalandığı,
b) Eşi, Hasibe kızı, 1959 doğumlu Ayhan TANK’ın 22.07.1988 tarihinde Bolu İli
Caydurt Nahiyesi Becikoğlu Tesislerinde, Hamza ve Emine oğlu, 20.02.1957
Adapazarı doğumlu Ömer DURAN isimli şahıs tarafından ateşli silahla öldürülmesi
olayına adı karıştığı,
Hollanda interpolünden alınan 10.08.1988 tarihli teleks yazıda; Ayhan TANK’ın
kocası İsmail TANK tarafından öldürtülmüş olabileceğinin bildirildiği,
Sözkonusu cinayet olayı ile ilgili olarak, Bolu C.Başsavcısı tarafından
hazırlanan 16.08.1988 tarih ve 1988/1198 Hz. sayılı iddianamede, sanıklar
arasında İsmail TANK’ın adı geçmediği,
c) 12.01.1989 tarihinde Belçika’nın Brüksel kentinde ele geçirilen 43 kg. eroin
maddesi olayının firari sanığı olarak aranmakta iken, Belçika’ya iade edilmek
üzere 29.03.1989 İspanya’nın Toledo Kentinde 1 kg 570 gr eroin maddesiyle
yakalandığı,
d) Yurtdışına eroin ihraç etmek suçundan hakkında İstanbul 1. Nolu DGM nezdinde,
991/433 esas sayıya kayden dava açıldığı,Mahkeme neticesi henüz bilinmediği,
e) Adına konulmuş herhangi bir tahdit mevcut olmadığı belirtilmiştir.
Komisyonumuzun 12.3.1997 tarih ve 10/89-274 sayılı yazısı ile İsmail TANK’ın
nüfus kaydı istenmiş, gönderilen kayda göre, adı geçenin Giresun İli, Görele
İlçesi Çiftlik Köyü 19 hanede kayıtlı Mustafa oğlu, Meşkure Mücella oğlu
26.5.1956 doğumlu olduğu 13.9.1995 tarihinde evlendiğinin bildirildiği “
incelenmiştir.(Ek:98)
19- Türk Hava Yolları A.O., Komisyonumuzun 16.12.1996 gün ve 68 sayılı yazısına
cevaben. 23.12.1996 gün ve 133 sayılı yazısında;
“ Ortaklığımıza (THY) ait Courtesy Card, Yönetim Kurulumuzca, Kamu Kuruluşları
ve özel şirketlerin üst düzey yöneticilerine ve seçkin kişilere verilmektedir.
Ömer Lütfi TOPAL’a ait Courtesy Card 30.11.1995 tarihinde, Emperyal Şirketler
Grubu Yönetim Kurulu Başkanı olması sıfatıyla verilmiş olup, kartın özellikleri
bu kartın sağladığı hizmet ve imkânlar şu şekilde sıralanmaktadır :
- Rezervasyon Önceliği, Ayrı bankoda check-in, Kısaltılmış check-in süresi,
Fazla bagaj hakkı,Erken bagaj teslimi,Uçuş öncesi özel salonlarda ağırlama, Uçak
içinde tercihli koltuk, Uçuş sınıfını yükseltme (upgrade),Çeşitli otellerde ve
araba kiralama şirketlerinde indirim,Uçuş milleri toplamına göre ücretsiz bilet
kazanma hakkı verdiğinin” bildirildiği incelenmiştir. (Ek:99)
20- T.H.Y.A.O. Komisyonumuzun 10.1.1997 gün ve 127 sayılı yazısına T.H.Y.O.’nun
27.1.1997 tarih ve 19 sayı ile verdiği cevabi yazısında;
“Courtesy Card üyemiz ömer Lütfi TOPAL’ın üyeliği 30.11.1995 tarihinde başlamış
olup, üyelik kaydında sadece 19.12.1995 tarihinde TK602 sayılı İstanbul-Ashkabat
seferimizle yaptığı Business Class uçuş yer almaktadır.” şeklinde cevap
verildiği incelenmiştir. (Ek:100)
21- Turizm Bakanlığı, Komisyonumuzun 15.1.1997 gün ve 10/89-151 sayılı yazısına
cevaben gönderdiği 28.1.1997 gün ve 120-2802 sayılı yazısı ekinde gönderilen,
Ömer Lütfi TOPAL’ın ortağı bulunduğu şirketlerin almış olduğu Talih Oyunları
Salonları İşletmeciliği ile Turizm Bakanlığında bulunan tüm dosyaların
incelenmesinde düzenlenen raporda;
“Ömer Lütfi TOPAL’ın sahibi olduğu Emperyal Otelcilik Turizm ve Ticaret A.Ş’nin
aşağıda turizm işletme belgeli 13 turizm kompleksi bünyesinde bulunan talih
oyunları salonlarına, Turizm Bakanlığından Talih Oyunları İşletme İzni alarak
çalıştırdığı mevcut belgelerden görüldüğü,Mersin Hilton Oteli ,Antalya Grand
Oteli,İstanbul Ceylan İnter Continantel Oteli,Antalya Seven Seas Oteli ,Antalya
Lara Ofo Oteli,İstanbul Akgün Oteli,İstanbul Polat Rönessance Oteli ,İstanbul
Topkapı Eresin Oteli,Bodrum Park Resort Oteli,Aydın Kuşadası Onura Oteli,Antalya
Saray Regency Oteli ,İstanbul Hyatt Oteli ,Adana Seyhan Oteli 6.9.1993 tarih
93/4811 sayılı Turizm Yatırım ve işletmeleri Nitelikleri Yönetmeliği’nin 136’ncı
maddesine göre, Turizm Bakanlığının izni ile belgeli turizm işletmelerinin talih
oyunu oynanacak mahalleri başkasına kiraya verebilmeleri mümkün bulunmaktadır.
Bu nedenle, sözkonusu otellere ait oyun salonlarının Emperyal Otelcilik Turizm
ve Ticaret A.Ş. tarafından kiralanma işlemlerinde yasal bir engel görülmediği,
Kiralama işlemlerinden sonra, Emperyal şirketinin, her bir otelin talih oyun
salonu için Turizm Bakanlığından ayrı ayrı “Talih Oyunları İşletme İzni” aldığı
anlaşılmaktadır. Emperyal şirketinin bu konudaki müracaatlarının özellikle 1994
yılından sonra yoğunlaştığı görülmüştür.
Turizm Bakanlığınca 8.1.1983 tarihli Talih Oyunları Yönetmeliğinin Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 10.3.1994 tarih 21873 sayılı Resmi
Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe konulan Yönetmeliğin 5 nci maddesinde, talih
oyunu salonlarına işletme izni vermek için , tüzel kişilerin yönetim kurulu ile
denetim kurulu üyeleri için ilgili adli mercilerden iyi hal kağıdı istenildiği,
Emperyal şirketinin bu kapsamda “Talih Oyunları İşletme izni” almak için Turizm
Bakanlığı’na yaptığı müracaatlarda Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Lütfi TOPAL ve
diğer Yönetim Kurulu Üyelerinin sabıka kaydının bulunmadığına dair ilgili
Cumhuriyet Savcılıklarından alınan yazılar sunduğu, ancak, Ömer Lütfi TOPAL’ın
daha önce uyuşturucu madde kaçakçılığı suçundan yurtdışında 1977 yılında
Belçika’da uyuşturucu madde kaçakçılığından 5 yıl hapis cezasına mahkum
edildiği, 1981 yılında Belçika’dan ABD’ne iade edilerek, burada da eroin
kaçakçılığı suçundan dolayı 5 yıl hapis cezası verildiği, adıgeçenin Cumhuriyet
Savcılıklarından aldığı sabıka kaydının olmadığına dair yazılarda bilgisayarca
kontrolü yapılan kimlik bilgilerinde harf ve rakam değişiklikleri yapıldığı,
Örneğin, 4.1.1995 tarihinde İstanbul Sicil Müdürlüğüne yazılan dilekçede isim
Ömer Lütfi yerine Ömer Lütfü yazıldığı, diğer taraftan, adıgeçen tarafından
25.3.1994 tarihinde Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’ne yazılan
dilekçede, baba adı Mevlüt olmasına karşın, Mevlut yazıldığı, Malatya Cumhuriyet
Savcılığına yazılan 5.7.1994 tarihli dilekçede doğum tarihi 1942 olmasına rağmen
1994, aynı şekilde doğum yeri Akçadağ olmasına karşın Malatya yazıldığı,
--------------------------------------------------------------------------------
Ömer Lütfi TOPAL’ın sahibi olduğu Emperyal A.Ş’nin Özelleştirme İdaresi
Başkanlığınca satışa çıkarılan HAVAŞ’ın ihalesine katılmak üzere teklif vermesi
üzerine, ABD’nin Ankara’daki Büyükelçiliğince Dış İşleri Bakanlığı’na 23.2.1995
tarihinde, HAVAŞ’ı satın almaya talip olan adıgeçenin, 1977 yılından bugüne
kadar Avrupa ve ABD’ne yönelik teşekkül halinde uyuşturucu madde kaçakçılığına
dair kayıtlar bulunduğu, yukarıda belirtilen mahkumiyetlerinin olduğu
belirtilerek, teklifinin değerlendirilmesinde bu hususların dikkate alınması
yönünde bir Nota verildiği, ABD’nin Türkiye’de takip ettiği bu kişinin sahibi
olduğu Emperyal Şirketine, Türkiyede yaptığı işlemlerde Ülkemizdeki Yetkili
Mercilerce gereken incelemeler yapılmadan, “Talih Oyunu Salonları İşletme İzni”
verilmesi düşündürücüdür.
Turizm Bakanlığı tarafından 30.12.1994 tarih 22157 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanan “Talih Oyunları Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Yönetmelik” ile talih oyunu işletme izni için istimal ve istihlak
kaçakçılığı hariç, kaçakçılık suçlarından mahkumiyet bulunmama şartı aranıldığı,
Belirtilen nedenden dolayı, Talih Oyunları Yönetmeliğine göre Emperyal Otelcilik
Turizm ve Ticaret A.Ş.’ye Talih Oyunları İşletme İzinleri verilmemesi gerektiği
anlaşılmaktadır.
Emperyal A.Ş’nin Turizm Bakanlığındaki işlemlerinin incelemesi sonucunda, anılan
şirketin kiraladığı talih oyunu salonlarındaki oyun araç ve gereçleri yerine,
sanki bu araç ve gereçler yokmuş gibi Turizm Bakanlığı’na müracaat ettiği, bu
durum Turizm Bakanlığı yetkililerince bilinmesine rağmen çok sayıda talih oyunu
araç ve gereçlerinin bu şekilde ithaline Turizm Bakanlığınca izin verildiği,
Emperyal Şirketinin bu konuda yaptığı işlemler hakkında Turizm Bakanlığı’na
bilgi verilmesi istenilmesine karşılık, istenilen bilgileri genelde vermediği ve
sonuçta; önemli miktarda kayıtdışı talih oyunu araç ve gerecinin yurtiçine
girişine izin verildiği,
Her yıl Talih Oyunu İşletmecileri kayıtlı her oyun masası için 15.000 $, oyun
makinaları için 400-800 $’ı Turizm Bakanlığı’na ödemeleri gerektiği, sözkonusu
oyun masası ve makinalarının kayıtdışı tutulduğu, anılan şirketin Devlete
ödemesi gereken katkı paylarını ödemediği, buna örnek olmak üzere, Mersin Hilton
Oteli İşletmesi ile ilgili işlemlerde, bu işletmenin 21.1.1994 tarihinde Turizm
Bakanlığı’na yazdığı yazıda 11 adet oyun masası ve 54 adet oyun makinası
olduğunu bildirmiştir. Mersin Giriş Gümrük Müdürlüğünün 28.2.1994 tarih 3426
sayılı yazısında anılan şirketin 120 adet oyun makinası ithal ettiğinin
belirtildiği,
Nitekim Turizm Kontrolörlerince Mersin Hilton Oteli İşletmesinde yapılan
20.12.1995 tarihli denetimde, tesiste 11 adet oyun masası ve 54 adet oyun
makinası olması gerekiriken, uygulamada 19 adet oyun masası ve 154 adet oyun
makinasının olduğu, 22.3 1996 tarihli denetimde, 18 adet oyun masası, 154 oyun
makinası bulunduğu, 1.6.1996 tarihli denetimde ise 20 adet oyun masası, 1 adet
at yarışları makinası(23 kişilik) , 154 adet oyun makinası buluntuğu saptanmış,
Bu usulsüzlükten dolayı anılan şirkete yalnızca, 3.150.000 Tl ceza kesilmesi
önerilmiştir.
Bu tespitlere göre anılan talih oyunu işletmesinin Turizm Bakanlığı’na 1995
yılında ödemesi gereken ücret (6 adet oyun masası için 100.000 $ + 15.000 X 13 =
295.000 $ Oyun makinaları için ise 15 adet için 15.000$ geriye kalan 139 X 800=
131.200 $ Genel Toplam :421.200 $ olmasına karşılık, Turizm Bakanlığınca 1995
yılında 221.200 $, 1996 yılında 250.000 $ alındığı dosyasından görülmektedir.
Buna karşılık bazı dosyalarda fiili durum esas alınarak sözkonusu hesaplamalar
yapılmıştır. (Örneğin, Antalya Lara Ofo Oteline ait dosya. )
Görüldüğü gibi Emperyal A.Ş’nin Devlete olan borç yükümlülükleri her bir oyun
salonunda yıllık 500.000 $’ geçtiği, buna rağmen, 10.3.1994 tarihli Talih
Oyunları Yönetmeliğinde Yapılan değişiklik ile Emperyal A.Ş’nin vermek zorunda
olduğu her bir işletme için 600.000 $ teminat toplam 13 oyun salonu için
7.800.000 $ teminat, her bir işletme için 200.000 $ teminata indirilmiştir.
Böylece, Emperyal A.Ş’nin bütün oyun salonları için vermesi gereken teminat
mektubu 2.600.000 $ indirilmiştir. Bu işlemde dikkat çekici bulunmuştur.
Mevcut tespitimize göre, Turizm Bakanlığınca Talih Oyunu İşletme İzni verilen
bütün işletmelerin talih oyunları işletme izinlerinin ve fiilen kullandıkları
oyun masaları ve oyun makinalarına göre ödemeleri gerekli ücretleri Turizm
Bakanlığına yatırıp yatırmadıklarının incelenmesi, varsa sorumluların cezai ve
hukuki sorumluluklarının Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu ile Maliye Bakanlığı
Teftiş Kurulunca müştereken tespiti, bu konudaki devlet zararlarının
belirlenerek öncelikle ilgili şirketlerden süratle tahsiline gidilmesi, bu
mümkün olmadığı takdirde meydana gelen zararların sorumlularına müteselsilen
tazmin ettirilmesinin yararlı olacağı mütalaa edilmektedir. Ayrıca kayıtdışı
kalan oyun masaları ve oyun makinalarının süratle kayıt altına alınması
gerekmektedir.
Talih Oyunu İşletmelerinin fiilen sahip oldukları oyun masaları ve oyun
makinalarına rağmen, işletmelerin fiilen sahip oldukları oyun masaları ve oyun
makinalarının da yerine ithal izni vererek kayıtdışı oyun masaları ve oyun
makinalarının oluşmasına yol açan Turizm Bakanlığı Yetkilileri hakkında
soruşturma açılması gerekmektedir.(Ek:101)
22- Komisyonumuzun 15.1.1997 gün ve 10/89-152 sayılı yazısına cevaben
Başbakanlık Özelleştirme İdaresinin gönderdiği 27.01.1997 tarih ve 0599 sayılı
yazısında;
“Adı geçen şahsa ait olan Emperyal Otelcilik ve Turizm Ticaret A.Ş., 23.01.1995
tarihinde açılan HAVAŞ’ın satışına ilişkin ihalede teklif verdiği, ancak
sözkonusu Şirketin iştigal mevzuu ve yapısı itibariyle 4046 sayılı Özelleştirme
Kanununun genel ilkelerine uygun olmadığı gözönüne alınarak adı geçen Şirket
ihale dışı bırakılmıştır.
İdarenin ekte gönderdiği, Dışişleri Bakanlığının 01.03.1996 gün ve 1849-2242
sayılı yazıdan anlaşıldığına göre, Emperyal Otelcilik ve Turizm Ticaret A.Ş.’nin
bu ihaleye alınmamasının asıl sebebinin, ABD Büyükelçiliğinin verdiği 23.02.1995
tarihli nota’da, HAVAŞ’ı satın almaya talip şirket sahibi Ömer Lütfi TOPAL’ın,
Bakanlığının kayıtlarına göre, 1977 yılından bugüne kadar Avrupa ve ABD’ne
yönelik, teşekkül halinde uyuşturucu madde kaçakçılığına karıştığına dair
kayıtlar bulunduğu, 1979 yılında Belçika’da uyuşturucu madde kaçakçılığı
suçundan 5 yıl hapis cezasına mahkum edildiği, 1981 yılında Belçika’dan ABD’ne
iade edilerek, burada da eroin kaçakçılığı suçundan dolayı 5 yıl hapis cezasına
mahkum edildiği ve 1986 yılında anılan ülkeden sınırdışı edildiği kaydedilmekte
ve bu bilgilerin HAVAŞ’ın özelleştirilmesi amacıyla verilen teklifler
değerlendirilirken dikkate alınabileceği düşüncesiyle ilgili Türk makamlarının
dikkatine getirilmesinde yarar görüldüğü belirtilmesi olduğu, anlaşıldığının “
bildirildiği incelenmiştir.(Ek:102)
C -SÖYLEMEZ KARDEŞLER ÇETESİYLE İLGİLİ İNCELEME 1- T.C. T.B.M.M.
Yasadışı örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurlukta meydana gelen kaza
olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacı ile kurulan
(10/89 110, 124, 125, 126) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu
Başkanlığınca 29.11.1996 gün ve A.01.1.GEÇ/4 sayılı yazı ile İçişleri
Bakanlığına yazılan yazıda “Yasadışı Örgütlerin Devletle Olan Bağlantıları ve
Susurlukta Meydana Gelen Kaza Olayının ve Arkasındaki ilişkilerin Aydınlığa
Kavuşturması Amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu Kurulduğu, İçişleri Bakanlığı
Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından şimdiye kadar
Mafia-Yasadışı Örgütler ile devlet ilişkileri ve bağlantıları, Susurlukta
Meydana Gelen Kaza Olayı ve Arkasındaki İlişkiler konusunda herhangi bir rapor
hazırlanmışsa bu raporların ve varsa belgelerin incelenmek üzere Komisyona
gönderilmesi talep edildiği,
Komisyonun bu yazısına İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet
Genel Müdürlüğünce ayrı ayrı cevap verildiği;
A- Jandarma Genel Komutanlığının 6 Aralık 1996 tarih ve
HRK:2060-90-96/Asyş.Pl.(217053) sayılı cevabi yazıda: “Söylemez Çetesi olarak
anılan yaralama, adam kaçırma, alıkoyma gibi organize suçlar işlediği belirlenen
çetenin elemanlarından evvelki astsubay Başçavuş Mehmet Faysal Söylemez ve Fevzi
Şahin, Adana-Pozantı TEM oto yolunda güvenlik kuvvetleri ile girdikleri silahlı
çatışma sonra ele geçirildiği sanıkların sorgulamaları sonucu elde edilen
bilgiler doğrultusunda yapılan operasyonlarda olayla ilgisi olduğu tespit edilen
(2)’si Kara Kuvvetleri Komutanlığı Mensubu, (3)’ü Hava Kuvvetleri Komutanlığı
Mensubu, (1)’i 3. G.Kom.Mensubu olmak üzere toplam (6) Askeri personel, (3)
Emniyet Mensubu ve (7) sivil şahıs olmak üzere toplam (16) sanık, (7) tabanca,
(14) Şarjör, (300) fişek, (50)gr (C-4) patlayıcısı 2 parça C-3 TNT, 3 fünye,
186.900 DM Döviz ve 155.200.000 TL.sı’nın ele geçirildiği, sanıkları
yargılanmalarının devam ettiği, Jandarma üstteğmen Can Köksal’ın Askeri Şura
Kararı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesildiği” bildirilmiştir.
B- Emniyet Genel Müdürlüğünün 8.12.1997 gün ve B.O5.1.EGM.0. 60.05. 03/2694-96
sayılı cevabı yazılarında: “Konuya ilişkin Emniyet Birimlerince düzenlenen
evrakın bir dosya içerisinde gönderildiği ifade edilmiştir.Adı geçen dosyanın
incelenmesinde özetle: Adana’da yakalanan Faysal ve Mustafa Söylemez tarafından
oluşturulduğu anlaşılan organize suç örgütü ile bazı Emniyet Görevlileri
arasında ilişkiler bulunduğuna ilişkin Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak
tarafından ortaya atılan iddiaların Mülkiye Müfettişleri ve Polis Müfettişleri
tarafından müştereken incelenmesi hakkında İçişleri Bakanlığının 19.06.1996
tarihli onayının olduğu, Emniyet Genel Müdürü Alattin Yüksel imzası ile verilen
18.07.1996 tarihli soruşturma izin onayında, Mehmet Sena, Faysal ve Mustafa
Söylemez tarafından oluşturulduğu anlaşılan organize suç örgütüne katıldıkları
anlaşılan 58652 sayılı Başkomiser Halim Apaydın, 122330 sayılı Komiser
Yardımcısı Nazif Yavuz ile 122184 sicil sayılı Komiser Yardımcısı Mehmet Sıddık
Bakır haklarında adli soruşturmanın İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi
Başsavcılığınca yürütülmekte olduğu, disiplin mevzuatı açısından her üç sanık
hakkında soruşturma açılması gerektiği, Çankaya ilçesi eski Emniyet Müdürü Sedat
Demir’in Söylemez Kardeşlerce işletilen Ruwors Disko Bara Çankaya Emniyet
Müdürlüğünce mobilya alınması karşılığında süresiz kapatılmış olmasına rağmen,
barın yeniden açılmasına izin vererek görevini kötüye kullandığının tespit
edildiği, Sedat Demir’in mal varlığında izahı mümkün olmayan belirgin bir
artışın görülmesi üzerine adı geçen hakkında 3628 sayılı kanuna göre işlem
yapılmak üzere düzenlenen tevdi raporunun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına
intikal ettirildiği, Sedat Demir hakkında M.M.H. Kanun ve disiplin mevzuatı
uyarınca soruşturma açıldığı, Söylemez Kardeşlerin İstanbul Kızıltoprakta
bulunan yazıhanelerine 26.02.1996 tarihinde silahlı baskın düzenlenmesi olayında
soruşturmanın Söylemez kardeşler lehine yürütülmesi ve sanıklara baskı ve
kötülük yapılmaması karşılığında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro eski
Amiri Erdal Durmaz’ın rüşvet aldığının tanık beyanı ile tespit edildiği, bu
nedenle düzenlenen dosyanın İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sezgin ÖZDEMİR’in yazılı
talebi üzerine elden teslim edildiği, Erdal Durmaz hakkında disiplin mevzuatı
açısından da soruşturma açılması gerektiği, İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin
Kurulunun 24.10.1996 tarih ve 1996/44 sayılı kararı ile Başkomiser Halim
Apaydın, Komiser Yardımcısı M.Sıddık Bakır, Komiser Yardımcısı Nazif Yavuz’un
Devlet Memurluğundan çıkarılmalarına karar verildiği, Emniyet Genel Müdürlüğü
Yüksek Disiplin Kurulunun ise 26.11.1996 tarih ve 199/308 sayılı kararı ile
yukarıda adı geçen Emniyet Mensuplarının meslekten çıkarılmalarına karar
verildiğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:103)
2- Komisyon Başkanı Mehmet Elkatmış’ın imzası ile Adalet Bakanlığına gönderilen
29.11.1996 tarih ve A.01.1.GEÇ/3 sayılı yazıda; Komisyonun görev alanına giren
Ömer Lütfi Topal Söylemezler Çetesi, Tevfik Ağansoy, Susurluk Olayı, 1978
Bahçelievler Katliamı, Abdi İpekçinin öldürülmesi ile ilgili tahkikat
dosyalarının komisyona acilen gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:74)
3- Adalet Bakanlığının 13.12.1996 tarih ve 031114 sayılı cevabı yazılarında;
Susurluk, Ömer Lütfi Topal ve Bahçelievler Katliamı ile ilgili dosyaların
fotokopilerinin sunulduğu diğer soruşturma ve koğuşturmalarla ilgili dosyaların
daha sonra gönderileceğinin bildirildiği incelenmiştir.(Ek:74)
4- Komisyon Başkanlığınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan 10.01.1997
tarih ve A.1.01.GEÇ.10/89-117 sayılı yazı ile kamuoyunda Söylemez Kardeşler
Çetesi olarak bilinen kişilerden rüşvet aldıkları bahis ile haklarında dava
açılan Halim Apaydın ve diğer Emniyet görevlileri hakkındaki dava dosyalarının
onaylı birer örneğinin komisyon görevlisi Akman Akyürek’e elden teslim
edilmelerinin istenildiği. incelenmiştir.(Ek:104)
5- Adalet Bakanlığınca Komisyona gönderilen 8.01.1997 tarih ve 763 sayılı yazı
ile de; Söylemez Çetesi hakkında İstanbul (6) No’lu DGM’e açılan kamu davasına
ait evrakların onaylı fotokopi suretleri gönderilmiştir.Buna göre;
Gerek Adalet Bakanlığı gerekse İstanbul (6) No’lu DGM Başsavcılığından
komisyonumuza intikal eden bilgi ve belgeler ile İstanbul Devlet Güvenlik
Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanmış olan 27.12.1996 tarih ve
Hazırlık: 1996/1321 Esas: 1996/1711 İddia: 1996/1584 sayılı iddianamenin
incelenmesinde: Mehmet Sena Söylemez, Mehmet Faysal Söylemez, Mustafa Söylemez,
Can Köksal, Mehmet Sıddık Bakır, Nazif Yavuz, Fevzi Şahin, Nihat Koç, Ümit Atay,
Zeki Atay, Davut Şahin, Halim Apaydın, Cevdet Kocak, Kamil Türk, Numan Okman,
oktay Sağlam, Muhsin Çayar, Cafer Engin, Mehmet Şükrü Engin, Şevki Anlar, Metin
Savcı Felmi Uzal, Çerkes Gebeloğlu, abdullah Alaca, Süleyman Şahin’in sanık
olduğu, Sanıklardan, Mehmet Sena, Mehmet Faysal ve Mustafa Söylemez ile Can
Köksal, Mehmet Sıddık Bakır, Nazif Yavuz, Fevzi Şahin, Nihat Koç ve Ümit Atay
haklarında Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, diğer sanıklar hakkında ise
cürüm işlemek için oluşturulan teşekküllerin üyelerine bilerek ve isteyerek
yardım etmek suçlarından dava açıldığı,
- iddianamede, sanıkların işledikleri suçlar ile ilgili olarak:
Sanıklardan Mehmet Sena Söylemez, Mehmet Faysal Söylemez ve Mustafa Söylemez’in
kardeş bulundukları, 1993 yılı Kasım ayında Sason İlçe Emniyet Müdürlüğünde
komiser yardımcısı olarak görevli bulunan sanık Mustafa’nın istifa ederek
Ankara’ya geldiği ve birlikte Ankara’da oturan, Ankara Numune Hastanesinde
görevli doktor olan sanık Mehmet Sena ile birlikte aynı evde kaldıkları, 1994
yılı Ocak ayı içinde sanık Mehmet Faysal’ın Ankara’da bulunan “Romors Disko”
isimli bara ortak olduğunu, 02.04.1994 tarihinde bu yerde meydana gelen olay
sonucunda “Bucak” aşiretinde Memduh Sultan Bucak ve arkadaşları Ahmet Oynak ve
Vahap Akpınar’ın sanık Mustafa Söylemez ve anılan barda çalışan Sait Aydın
tarafından silah ile ateş edilerek öldürüldükleri, olay sırasında Mehmet
Sena’nın yaralandığı, olaydan sonra kaçan sanık Mustafa’nın, kendisini daha önce
tanıdığı Samsun ilinde komiser yardımcısı olarak görevli bulunan sanık Mehmet
Sıddık Bakır’ın evinde bir süre kaldığı, daha sonra İstanbul’a gelerek değişik
yerlerde kaldığı ve 1994 Aralık ayında görevinden emekli olarak ayrıldığı, sanık
Mehmet Sena’nın 1994 Ağustos ayında Paris’e gittiğini, 1994 Aralık ayı içinde
Ankara’da bulunan “Time Out” isimli şirketin ortaklarından Aykut isimli şahıs
ile sanık Mehmet Faysal’ın görüştüğü, 1995 yılı başlarında sanık Mehmet Sena’nın
Paris’ten döndüğü, 1995 Şubat ayı sonlarında sanıklar Mehmet Sena ve Mehmet
Faysal’ın anılan şirkete birlikte gittikleri, bu yerde görevlilerce tabancaları
ile birlikte yakalandıkları, hakkında yasal işlem yapıldığı, Sanık Mehmet
Ankara’da Halil Kaya isimli kişiyi tehdit ile alıkoyduğu ve kendisinden para
aldığı,
1995 yılı başlarında sanık Mehmet Faysal’ın talimatı ile sanık Mehmet Sıddık
Bakır’ın Mehmet Faysal ile birlikte çalışan sanık Şahin ile birlikte Siirt iline
giderek, bu yerde görev yapan Üstteğmen Can Köksal’dan İkiyüzmilyon lira
karşılığında, bir adet G-3 marka tüfek ve dürbün satın aldıkları ve ayrıca satın
almak istedikleri diğer silahları da sipariş verdikleri, sanık Mehmet Faysal’ın
talimatı üzerine anılan silah ve dürbünü İstanbul’a getirdikleri ve sanık Mehmet
Faysal’a teslim ettikleri, daha sonra sipariş edilen silahların sanık Mehmet
Faysal tarafından, para karşılığında sanık Can’dan alındığı, sanık Mehmet
Sena’nın talimatı üzerine, sanık Can’ın bir adet Kalashınıkov marka tüfek ve bir
adet tabanca temin ettiği ve Siirt İline gelen sanık Fevzi Şahin’e teslim
ederek, birlikte Ankara’ya geldikleri, sanık Can’ın sanık Mehmet Sena ile
tanıştığı, sanık Mehmet Sena’nın kendisinden plastik patlayıcı madde, fünye ve
saniyeli fitil temin etmesini isteği, Siirt iline dönen sanık Can’ın, istenilen
patlayıcı maddeleri görev yaptığı askeri birliğinden temin ettiği, sanık Mehmet
Sena’nın talimatı üzerine Ankara’ya gittiği ve sanık Fevzi Şahin ile buluşarak,
sanık Fevzi’nin kullandığı oto ile İskanbul’a geldikleri, sanıklar Mehmet Sena
Söylemez, Mehmet Faysal Söylemez ve yakalanamayan sanık Cazım Koç ile
buluştuları, sanık Mehmet Sena’nın, sanık Can’a birlikte çalışmayı önerdiği,
hasımları bulunan bir şahsı öldüreceklerini, olaydan sonra kaçmak için
kendilerine yardımcı olması gerektiğini açıkladığı, sanık Can’ın bu öneriyi
kabul ettiği;
10/10/1995 tarihinde, İstanbul 1.Nolu DGM’nin 1996/125 Esas sayılı davasında
cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan yargılanmakta bulunan sanıklar
Mehmet Faysal Söylemez, Arif Yanık ve Abdülhalim Kahraman ile sanık Mehmet Sena
Söylemez’in Tonguz Kazım Çağatan’a ait, Muhittin Yurtseven adına tapuda kayıtlı,
İlimiz Kadıköy Erenköy’de bulunan arsayı, Muhittin Yurtseven’i silah ile tehdit
ederek, sanık Mehmet Sena Söylemez adına, Kadıköy Tapu Sicil Müdürlüğünde kayıt
ettirdikleri ve anılan arsanın Abdurrahman Gölbaşı isimli kişiye, yetmişmilyar
lirası peşin olmak üzere, yüzaltmışmilyar liraya satıldığı, bu satışa aracılık
yapan sanık Çerkes Geboloğlu ve yakalanamayan sanık Selahattin Can’a birer
milyar lira verildiği, olay ile ilgili soruşturmanın Bakırköy Cumhuriyet
Başsavcılığının 1996/7394 Hazırlık sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü;
1995 yılı sonlarında, sanıklar Mehmet Faysal ve Mehmet sena Söylemez’in,
İstanbul 1. No’lu DGM.’nin 1996/125 Esas sayılı davasında cürüm işlemek için
teşekkül oluşturmak suçundan yargılanmakta bulunan Ahmet Söylemez ve Arif Yanık
ile birlikte, mağdur Osman Aydın’ı, İlimiz Küçükcekmece İlçesinde silah ile
tehdit ederek korkuttukları ve bu şekilde mağdurun kendilerine ikiyüzbin dolar
vermesini sağladıkları;
10/02/1996 tarihinde, İstanbul 1. No’lu DGM.’nin 1996/125 Esas sayılı davasında,
cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan yargılanmakta bulunan Mehmet
Faysal Söylemez, Ahmet Söylemez, Abdülhalim Kahraman ve Arif Yanık ile birlikte,
sanık Mehmet Sena Söylemez’in, Ömer Çetinsaya ve Selçuk Hüryaşar isimli kişileri
silah ile tehdit ederek alıkoydukları, Ömer Çetinsaya’nın işyerindeki hissesini
kendisini tehdit ederek, sanık Ümit Atay adına Kadıköy 12. Noterliğinde devir
işlemini yaptırdıkları, sanıkların yakalanmasından sonra, İstanbul Maltepe
İlçesinde yapılan aramada, Ömer Çetinsaya’dan alınan, Ümit Atay adına,
düzenlenmiş vekaletnamenin ve Ömer Çetinsaya’ya imzalatılan iki adet kağıdın ele
geçirildiği, olaya ilişkin Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1996/85 Esas sayılı
davasındaki yargılamanın sürdürüldüğü;
12/02/1996 tarihinde, sanıklar Mehmet Faysal ve Mehmet Sena’nın, sanık Şevki
Anlar’a ait işyerinde, Yalçın ve Bülent Kılıç isimli kişileri silah ile tehdit
ederek, yirmibeş adet oto ve iki adet üçmilyar liralık çek aldıkları, iki otonun
gıyabi tutuklu sanık Davut Şahin adına kayıt ettirildiği, alınan üç milyar
liralık çeklerden birinin sanık Şevki Anlar’a, diğerinin ise sanık Halim
Apaydın’a verildiği, olay ile ilgili soruşturmanın Beyoğlu Cumhuriyet
Başsavcılığının 1996/7693 Hazırlık sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü;
26/02/1996 tarihinde, İstanbul 1. Nolu DGM.’nin 1996/125 Esas sayılı davasında,
cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan yargılanmakta bulunan sanıklar
Mehmet Faysal Söylemez, Barış Bedirhan Çınar, Abdülhalim Kahraman, Arif Yanık,
Ahmet Söylemez ve 12/03/1996 tarihinde İnegöl İlçesinde öldürülen İbrahim Yüce
ile sanık Mehmet Sena’nın, İlimiz Kadıköy İlçesi Kızıltoprak’ta bulunan
işyerinde birlikte bulundukları sırada meydana gelen olayda, Komiser Yardımcısı
Mehmet Hakan Fındık ve Polis Memuru Ragıp Lale’nin tabancalarının, sanıklar
Mehmet Faysal ve Mehmet Sena tarafından alındığı, Sait Aydın isimli kişinin,
Ömer Çetinsaya tarafından öldürüldüğü, Şeref Aydın isimli kişinin yaralandığı,
Komiser yardımcısı Mehmet Hakan Fındık’tan alınan 9 mm. çaplı CZ 75 model
tabancanın, sanıklar yakalandıktan sonra Ankara, Eryaman semtindeki evde yapılan
aramada ele geçirildiği, olaya ilişkin Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1996/82
Esas sayılı davasındaki yargılamanın sürdürüldüğü;
12/03/1996 tarihinde, Eskişehir Cezaevinde tutuklu bulunan Ahmet Söylemez’i
ziyaretten dönen Mehmet Nasır Söylemez ve Resul Söylemez’in öldürülmesinden
sorumlu tutukluları İbrahim Yüce ile sanıklar Mehmet Faysal ve Mehmet Sena’nın
Yalova’da buluştukları, sanıkların otosuna binen İbrahim Yüce’nin, İnegöl
İlçesinde otodan indirildiği ve sanık Mehmet Sena tarafından tabanca ile ateş
edilerek öldürüldüğü, olaya ilişkin soruşturmanın İnegöl Cumhuriyet
Başsavcılığının 1996/489 Hazırlık sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü;
04/04/1996 tarihinde, Kadıköy Kızıltoprak’taki işyerinde Sait Aydın’ın
öldürülmesi, Şeref Aydın’ın yaralanmasından sorumlu tuttukları Ömer Çetinsaya
nedeniyle, “Çetinsaya” ailesine karşı eylem yapmaya karar veren sanıklar Mehmet
Sena, Mehmet Faysal ve Mustafa Söylemez’in, bu konuda hazırlık yaptıkları,
Silopi İlçesinde Asteğmen olarak görevli bulunan sanık Mehmet Sıddık Bakır ve
Emniyet Genel Müdürlüğü Bilgi İşlem Dairesinde görevli bulunan komiser
yardımcısı Nazif Yavuz’u İstanbul’a çağırdıkları, İlimiz Bakırköy, Ataköy’de
oturduğunu belirledikleri Ahmet Çetinsaya’yı öldürmeye karar verdikleri,
sanıklar Davut Şahin ve Nazif Yavuz’un, Ahmet Çetinsaya’nın evden çıkışını
bildirmek için sanık Davut’a ait oto ile Ahmet Çetinsaya’nın evinin önüne
gittikleri, sanıklar Mehmet Sena, Mehmet Faysal, Mustafa ve Mehmet Sıddık’ın,
sanık Mehmet Faysal’ın kullandığı, olaydan bir ay kadar önce Ankara’da sanık
Halim Apaydın tarafından, kullanılması için sanık Mehmet Faysal’a verilen 06 VAM
11 plaka sayılı beyaz renkli, Tempra marka oto ile eylem yerine gittikleri,
sanık Mehmet Faysal’ın otoda beklediği, diğer sanıkların lav silahları ve
Kalashınıkov marka silah ile olay yerinde bekledikleri, sanık Mehmet Sıddık’ın
komiser yardımcısı rütbeli üniformayı, sanık Mustafa’nın polis üniformasını
giydiği, sanık Nazif Yavuz’un, evinden çıkan ve zırhlı otosuna binen Ahmet
Çetinsaya’nın evinden ayrıldığını cep telefonu ile sanık Mehmet Faysal’a
bildirdiği, sanık Mehmet Faysal’ın bekledikleri yerde polis otosu görmesi
üzerine, diğer sanıkları da otosuna alarak eylemi gerçekleştiremeden olay
yerinden ayrıldıkları, olay yerinde yapılan aramada, olayda kullanılacak lav
silahlarına ait kapak ve kayışlarının bulunduğu, olayda kullanılmak istenilen
silahların da sanıklara ait evlerde yapılan aramalarda ele geçirildiği;
20/04/1996 günü, sanıklar Mehmet Şükrü Engin ve Fehmi Uzal’ın topladığı bilgiler
ve sanıklar Can ve Ümit Atay’ın araştırmaları sonucu “Çetinsaya” ailesinden
intikam almak amacıyla, Söylemez kardeşlerin öldürmeye karar verdikleri Hakan
Çetinsaya’nın işyeri ve evini belirledikleri, 34 MBM 67 sahte plakalı Mercedes
marka oto ile, İlimiz Kadıköy Göztepe’de oturan Hakan Çetinsaya’nın evinin
önünde sanıklar Mehmet Sena, Mustafa, Mehmet Faysal ve Can’ın bekledikleri,
toplanan bilgilerden 34 VP 555 plaka sayılı beyaz renkli Mercedes marka otoyu
kullandığını belirledikleri Hakan Çetinsaya’nın, anılan oto ile geldiğini
gördükleri, sanıklar Mehmet Sena ve Mustafa Söylemez’in otodan inerek, anılan
otoya tabancaları ile ateş ederek oto içinde bulunan Hakan Çetinsaya ve Halit
Pişkinbaş’ı öldürdükleri, sanık Mehmet Faysal’ın kullandığı ve sanık Can’ın da
içinde bulunduğu 34 MBM 67 sahte plakalı otoya binerek, birlikte olay yerinden
kaçtıkları, olaya ilişkin Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1996/183 Esas sayılı
davasındaki yargılamanın sürdürüldüğü;
22/04/1996 tarihinde, sanık Nihat Koç’un, sanıklar Mustafa ve Mehmet Sena’nın
talimatları uyarınca, sanık Can Köksal tarafından kendisine verilen el bombasını
İlimiz Şişli İlçesinde bulunan Bülent Kılıç’a ait oto galerisine atarak,
patlattığı, olay ile ilgili soruşturmanın Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının
1996/12814 Hazırlık sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü;
12/03/1996 tarihinde meydana gelen Eskişehir İlindeki öldürme olayından sonra,
sanıklar Mehmet Sena, Mehmet Faysal ve Mustafa’nın Ankara’da oturan Doğru Yol
Partisi Şanlıurfa Milletvekili Edip Sedat Bucak’a karşı eylem yapmaya karar
verdikleri, kendisini izlemek için Ankara Bahçelievler semtindeki Bucak’ın
işyeri karşısında bulunan bir daireyi, sanık Süleyman Şahin adına satın
aldıkları, ancak Bucak’ın işyerini bu yerden taşıdığını öğrenen sanıkların,
satın aldıkları evi tekrar sattıkları, sanıkların TBMM binası çıkışında adı
geçene eylem yapmaya karar verdikleri, ancak bu yerde bulamadıkları ve bu
nedenle bu eylemden vazgeçtikleri;
Sanık Söylemez kardeşlerin, Siverek İlçesinde bulunan Edip Sedat Bucak’ın
oturduğu eve yönelik, kiralayacakları bir helikopter ile gerçekleştirmeyi
düşündükleri eylem için silah temin etmeye karar verdikleri, 1996 Mayıs ayı
içinde sanık Mehmet Faysal’ın 1. Ordu Hava Alay’ında görevli Astsubay arkadaşı
sanık Numan Okman ve onun aracılığı ile aynı yerde görevli Astsubay sanık Oktay
Sağlam ile ilişki kurduğu “Lancer” isimli silahı kendilerine vermesini, anılan
silahın örneğini yaptıracaklarını ve iade edeceklerini açıkladığı, sanıklar
Mehmet Sena ve Can’ın bu şekilde anılan silahı sanık Astsubay Oktay Sağlam’dan
aldıkları ve Ankara’ya getirdikleri, sanık Mehmet Faysal’ın Erzincan İlinde
görev yapan arkadaşı Astsubay sanık Kamil Türk ile de ilişki kurduğu ve
kendisinden roket mermisi ve roket motoru istediği, sanık Kamil Türk’ün öneriyi
kabul ettiği ve sanık Mehmet Faysal’ın Ankara’da birlikte oturdukları Astsubay
arkadaşı sanık Cevdet Kocak ve sanık Ümit Atay’ın babası olan emekli Astsubay
Zeki Atay’ı Erzincan’a gönderdiği, sanık Cevdet’in, sanık Kamil türk’ten görevli
olduğu askeri birliğe ait dört adet roket mermisi ve dört adet roket motorunu
alarak, sanık Zeki Atay ile birlikte Ankara’ya getirdikleri, bir kısım sanıklar
yakalandıktan sonra Ankara Ümitköy semtinde bulunan evde yapılan aramada anılan
Lancer silahının ve roket mermileri ile motorlarının ele geçirildiği, sanık
Mehmet Faysal’ın sanık Cevdet kocak ile birlikte kaldığı Ankara Eryaman Demirer
Sitesindeki evde yapılan aramada ele geçirilen iki adet, helikopterler de
kullanılan makineli tüfek mermilerinin de sanık Cevdet Kocak tarafından temin
edildiği,
Sanık Söylemez kardeşlerin Mersin ilinde oturan, adresini belirledikleri “Bucak”
aşiretinden Osman Bucak’ı öldürmeye karar verdikleri, sanık Mehmet Faysal’ın
talimatı ile sanık Ümit Atay’ın Mersin’e gittiği ve Osman Bucak’ın evine yakın
Soli Sitesinde ev kiraladığı ve babası sanık Zeki Atay’ın çıkardığı ikametgah
belgeleri ile üç adep cep telefonu satın aldtığı, sanıklar Mehmet Sena, Mehmet
Faysal ve Mustafa Söylemez ve Fevzi Şahin’in de Mersin’e gittikleri, bu yerde
bekleyen sanık Ümit Atay ile buluştukları, kiralanan ve Osman Bucak’a ait evleri
ve çevrelerini inceledikleri, sanık Mustafa’nın Mersin ilinde kaldığı, sanıklar
Mehmet Sena, Mehmet Faysal ve Fevzi Şahin’in Pozantı İlçesinde sanık Can ile
buluştukları, sanık Can’a ait 56 G 0008 plaka sayılı otoyu sanık Ümit Atay ve
sanık Ümit’in Adana’dan çağırdığı ve bu yere gelen babası sanık Zeki Atay ile
Mersin’e gönderdikleri, sanık Mustafa’nın siparişi üzerine sanık Can’ın
getirdiği bir adet B47728Z seri sayılı Baretta marka tabanca ile, bir adet G-3
tüfeğine ait dipçiğin, Tarsus ilçesinde arama yapan görevlilerce bu otoda
bulunduğu ve alıkonulduğu, sanıklar Ümit ve Zeki Atay’ın, sanık Can’a ait anılan
otoyu Mersin’e götürdükleri, anahtarlarını bu evde bulunan sanık Mustafa’ya
teslim ederek Adana’ya döndükleri, İstanbul’a gelen sanıklardan Mehmet Faysal ve
Can’ın eylemde kullanılmak üzere, iki adet cep telefonnu bomba haline getirmesi
için, İlimiz Kartal İlçesinde oturan Astsubay olarak görevli sanık Muhsin
Çayan’ın evine götürdükleri, sanık Muhsin Çayan’ın sanık Can ile birlikte cep
telefonlarını patlayıcı madde patlatmaya yarar hale getirdikleri, sanıklar
Mehmet Faysal ve Can tarafından hazırlanan cep telefonlarından bir tanesinin
fünye patlatılarak denendiği ve kullanılmaya elverişli olduğunun belirlendiği,
sanıklar Mehmet Sena Söylemez, Mehmet Faysal, Can ve Fevzi’nin 06 VVS 45 plaka
sayılı Mercedes marka oto ile İstanbul’dan Ankara’ya gittikleri, Ankara
Ümitköy’de bulunan evde gizledikleri, sanık Can’ın görevli olduğu askeri
birlikten temin ettiği plastik patlayıcıları ve fünyeleri ve silahları alarak
otoya yerleştirdikleri ve Mersin iline hareket ettikleri, sanıkları izleyen ve
Mersin iline gitmekte bulunduklarını öğrenen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş
Şube Cinayet Bürosu görevlilerinin 11/06/1996 günü Pozantı ilçesi girişinde
Adana ve Pozantı Emniyet Müdürlüğü görevlileri ile birlikte, sanıkları yakalamak
için önlem aldıkları, saat:01.15 sıralarında sanıklara ait 06 VVS 45 plaka
sayılı otonun turnikeler girişinde görevlilerce durdurulduğu, görevlilerce
sanıklardan, otodan inmeleri ve kimliklerini göstermeleri istenildiği, otodan
inen sanıklar Fevzi Şahin ve Mehmet Sena Söylemez’in tabancaları ile görevlilere
ateş ettikleri, görevli polis memurları Murat Uzun ve Ziyaettin Ferman’ın
yaralandığı, görevlilerin karşılık verdikleri ve çatışma sonucunda sanıklar
Fevzi Şahin ve Mehmet Sena Söylemez’in yaralı olarak, sanıklar Mehmet Faysal
Söylemez ve Can Köksal ile birlikte yakalandıkları, sanık Fevzi Şahin’den
Browning marka L.41666 seri sayılı 9 mm. çaplı tabanca, sanık Mehmet Sena
Söylemezden Baretta marka B.45067.Z seri sayılı 9 mm. çaplı tabanca, sanık Can
Köksal’dan Baretta marka B.44702.Z seri sayılı 9 mm. çaplı tabanca, sanık Mehmet
Faysal Söylemez’den Browning marka 72145 seri sayılı 9 mm. çaplı ve Browning
marka L.39903 seri sayılı 9 mm. çaplı tabancalar ve mermilerinin ele
geçirildiği, anılan otonun bagajında yapılan aramada, çanta içerisinde Baretta
marka L.11728 seri sayılı 9 mm. çaplı otomatik tabanca, bu tabancaya ait
şarjörler ve altmış adet mermi, anılan tabancaya ait susturucu, bir adet kelepçe
ve anahtarı, yirmi adet 9 mm. çaplı mermiler, iki adet 16 mermi kapasiteli boş
şarjörler, iki parça halinde 485 ve 566 gram ağırlığında C-3 tabir edilen TNT
patlayıcı, 23 gram ağırlığında C-4 plastik patlayıcı, üç adet elektrikli fünye,
iki adet uzaktan kumanda ile patlayıcı madde patlatmaya elverişli hale getirilen
Ericson marka cep telefonları, otonun içinde bulunan el çantası içerisinde, bir
adet SHE marka 5191V seri sayılı, 7.65 mm. çaplı otomatik tabanca, bu tabancaya
ait şarjör ve ondört adet mermi, 14 ve 16 mermi kapasiteli, içlerinde otuz adet
9 mm çaplı dolu mermi bulunan şarjörler, 150.000 (Yüzellibin) Alman markı,
62.000.000 TL. (Altmışikimilyon) para ele geçirildiği, sanık Fevzi Şahin’in
üzerinde yapılan aramada, 28.500.000 TL (Yirmisekizmilyonbeşyüzbin) 900
(dokuzyüz) Alman markı para ve 06 VVS 45 plaka sayılı otonun yakalanamayan sanık
Casim Koç adına kayıtlı bulunduğunu gösterir Trafik Tescil belgesi, sanık Mehmet
Sena Söylemez’in üzerinde yapılan aramada “Samih Tosunoğlu” adına düzenlenmiş,
kendi fotoğrafı yapıştırılmış sahte sürücü belgesi, 3.750.000 TL.
(Üçmilyonyediyüzellibin) para, sanık Mehmet Faysal Söylemez’in üzerinde yapılan
aramada 23.060.000 TL (Yirmiüçmilyonaltmışbin) ve 36.000 (Otuzaltıbin) Alman
markı paranın ele geçirildiği, ele geçirilen suç eşyalarına ve suçta kullanılan
06 VVS 45 plaka sayılı otoya, 11/06/1996 günlü “Olay, yakalama, tesbit ve
zaptetme tutanağı”nda görüldüğü gibi elkonulduğu;
Yakalanan sanıkları Mersin’de bekleyen sanık Mustafa’nın, daha önce
kararlaştırılan şekilde 11/06/1996 günü Mersin’e gelmemeleri üzerine, Adana’da
bulunan sanık Ümit’i Mersin’e çağırdığı, birlikte gelecek olan sanıkları
araştırdıkları, isimleri geçen sanıkların Pozantı İlçesinde yakalandıklarını
öğrendikleri, sanık Mustafa’nın, Ankara’da bulunan evlerindeki silahlar ve
patlayıcı maddeleri almak için, sanık Mehmet Sıddık Bakır üzerine kayıtlı
bulunan 34 MBM 27 plaka sayılı Mercedes oto ile Ankara’ya geldiği, Ankara’da
oturan komiser yardımcısı sanık Nazif Yavuz’un evine gittiği, görüştükleri ve
evlerde bulunan silahları İstanbul’a taşımaya karar verdikleri, 12/06/1996 günü
saat 11.00 sıralarında sanıklar Mustafa ve Nazif Yavuz’un, sanık Nazif’e ait 06
VNR 05 plaka sayılı otosu ile Ankara, Eryaman Demirer Sitesi A-3/5 Kat: 11.45
sayılı eve geldikleri, yakalanan sanık Mehmet Faysal’ın, açıklamaları üzerine
Emniyet görevlilerinin 11/06/1996 günü anılan eve geldikleri ve arama yaptıkları
ve bu evde bekledikleri, eve gelen sanıklar Mustafa ve Nazif’in görevlileri
gördükleri ve silah ile ateş ederek kaçtıkları, sanık Mustafa’nın evin önünde
yakalandığı, üzerinde yapılan aramada, “Abdullah Altıok” adına düzenlenmiş,
kendi fotoğrafı yapıştırılmış sahte sürücü belgesi, 9 mm. çapında 245 PZ 26350
seri sayılı Browning marka tabanca ve mermileri, bir adet cep telefonu, 34 MBM
27 plaka sayılı otoya ait motorlu araç trafik ve motorlu araç tescil belgeleri,
üzerinde eylem yapmayı düşündükleri şahıslara ait isim, adres, telefon ve oto
plaka numaraları yazılı bulunan liste, telsiz ile ilişki kurmaya yarayan
üzerinde şifreli numaraların yazılı olduğu liste, 76.000 (Yetmişaltıbin) Alman
markı ve 5.000.000 (Beşmilyon) TL. para ele geçirildiği ve 12/06/1996 günlü
“Olay-yakalama ve zaptetme tutanağı”nda görüldüğü gibi bu eşyalara elkonulduğu
sanığın gösterdiği 34 MBM 27 plaka sayılı otoda yapılan aramada, 308 ve 27191777
seri sayılı iki adet Salashinikov marka makinalı tüfekler, on adet şarjör, yüz
adet mermi, iki adet elbombası, bir adet el telsizi, tapu senetleri, ev
anahtarları ve oto tescil belgelerinin ele geçirildiği;
Sanık Mustafa’nın yakalandığı Ankara, Eryaman Demirer Sitesindeki evde yapılan
aramada iki alet Lav silahı, bir adet “kanas” tipi 53406 seri sayılı Dragunov
marka suikast silahı ve üç adet şarjörü, bir adet Kalashinikov marka
56/12717644/38541/3008399 seri sayılı makinalı tüfek ve dört adet şarjörü, bir
adet SHE marka, numarasız makinalı tabanca, iki adet şarjörü, 9mm. çaplı Ceska
marka, numarası kazınmak suretiyle yokedilmiş tabanca ve şarjörü “komiser
yardımcısı M.Hakan Fındık’tan alınan tabanca”, bir adet dürbün, üç adet savunma
tipi el bombası, beş adet MKE yapısı ses bombası, on adet fünye, üç adet
kelepçe, bir adet askeri çelik yelek, bir adet pasaport, mermiler, onbir adet
askeri rütbe apoletleri, 06 ND 777 sayılı oto plakaları, sanık Mehmet Sena’ya
ait sürücü belgesi, Yusuf Yetiş Kalyoncu isimli kişiye ait nüfus cüzdanı, sekiz
adet sanık Mustafa’ya ait polis koleji ve akademisinden verilen kimlikler, sanık
Cevdet Kocak’a ait Astsubay kimliği, sanık Mehmet Sena’ya ait Teğmen kimliği,
sanık Mustafa’ya ait nüfus cüzdanı, anılan evin sanık Cevdet Kocak ve hakkında
ekli takipsizlik kararı verilen Oktay Karagöz tarafından 15 Şubat 1994 tarihinde
kiralandığını gösterir kira kontratosu, sanık Mehmet Sena’ya ait nüfus cüzdanı,
Ahmet Çelikhan adına düzenlenmiş pasaport, sanık Mehmet Sena’ya ait TTBO
tarafından verilen kimlik ve banka kartları, 7.65 mm. çaplı tabancalara ait boş
şarjör, iki adet uçaksavar mermisi, çok sayıda polis ve asker üniforması ele
geçirildiği ve 11/06/1996 günlü “Kapı açma tesbit ve zaptetme tutanağı”nda
görüldüğü gibi elkonulduğu;
Sanık Mehmet Sena’nın talimatı ile, sanık Nazif Yavuz tarafından kiralanan
Ankara Ümitköy Korukent Gülbeyaz Sitesi 40 sayılı evde yapılan aramada, bir adet
Lancer, iki adet lav silahı, dört adet roket mermisi, dört adet roket motoru,
yirmisekiz adet elektrikli fünye, bir adet 65444116 seri sayılı G-3 piyade
tüfeği, tüfeğe ait beş adet şarjör ve seksensekiz adet mermi ve bir adet
dürbünü, 7.60 metre saniyeli fitil ele geçirildiği;
Sanık Mustafa’nın yerini gösterdiği, Ankara, Eryaman semtinde bulunan, suçta
kullanılmak amacıyla satın alınan ve sanık Fevzi Şahin adına kayıtlı 06 VNR 50
plaka sayılı Mithsubishi marka minibüse de elkonulduğu;
İlimiz Maltepe İlçesi Zümrütevler Kamyoncular Sitesi B.Blok 27 sayılı, sanık
Mehmet Faysal’ın gösterdiği evde yapılan aramada, bir adet pompalı tüfek ve
mermisi, askeri elbiseler, Ömer Çetinsaya’dan, sanık Ümit Atay adına alınan
vekaletname, Ömer Çetinsaya tarafından imzalanan iki adet boş kağıt, çeşitli
arsalara ait projelerin ele geçirildiği;
Sanık Çerkes Geboloğlu’na ait İlimiz Üsküdar Selimiye Şerifkuyu Sokak 17/2
sayılı evde yapılan aramada, 9 mm. çaplı Tarıq marka 31322389 seri sayılı
tabanca, 38 kalibre Cap Mauser marka 05716 seri sayılı toplu tabanca, 8 mm.
çaplı gaz tabancası, yirmibeş adet 7.65 mm. çaplı mermiler, 357 Cal çaplı bir
adet mermi ele geçirildiği;
Sanık Mustafa’nın, 12/06/1996 günü Ankara, Eryaman Demirer Sitesindeki evin
önünde yakalandığı sırada silahlı çatışmaya girerek, yanında bulunan ve kaçan
kişinin sanık Nazif Yavuz olduğunu açıklaması üzerine 14/06/1996 günü Ankara
Emniyet Genel Müdürlüğü Bilgi İşlemleri Daire Başkanlığında görevli komiser
yardımcısı sanık Nazif Yavuz’un yakalandığı, 06 VNR 05 plakalı Broadway marka
otosuna elkonulduğu, sanık Nazif’in yukarıda açıklanan 04/04/1996 tarihinde
İlimiz Bakırköy İlçesinde meydana gelen taammüden adam öldürmeye eksik kalkışma
suçuna iştirak ettiği, sanık Mehmet Sena tarafından kendisine verilen 400.000
(Dörtyüzbin) Alman markını Ankara İlinde Sümerbank Yenişehir Şubesine Türk
Lirası ve döviz hesabı olarak yatırdığı, 1996 Nisan ayı sonlarında, sanık Mehmet
Sena’nın talimatı ile anılan hesaptan 100.000 (Yüzbin) mark alarak, sanık Mehmet
Sena’ya verdiği, sanık Mehmet Sena’nın talimatı ile Ankara Ümitköy Korukent’te
bulunan evi kiraladığı, anahtarlarını sanık Mehmet Faysal tarafından satın
alınarak, sanık Nazif adına kayıt ettirildiği ve kendisine verildiği, sanık
Mehmet Sena’nın talimatı ile görevli bulunduğu yerdeki bilgisayar kayıtlarından,
sanık Mehmet Sena tarafından kendisine verilen İstanbul ve Ankara plakalı
otoların sahiplerini ve adreslerini belirlediği ve sanık Mehmet Sena’ya verdiği,
alınan bilgilerin bir kısmının sanık Mustafa Söylemez’in üzerinde yapılan
aramada, kağıda yazılı olarak ele geçirildiği;
Sanıklar Ümit Atay ve Zeki Atay’ın 04/07/1996 tarihinde yakalandıkları, sanık
Ümit Atay’dan, sanık Mehmet Faysal tarafından verilen 9 mm. çaplı L-42246 seri
sayılı Browning marka tabancanın ele geçirildiği ve hakkında Tarsus Cumhuriyet
Başsavcılığınca işlem yapıldığı, sanık Ümit’in açıklaması üzerine Adana’da
bulunan evinde 9 mm. çaplı 39279 seri sayılı Cz 75 model tabancanın da ele
geçirildiği;
Sanık Halim Apaydın’ın, sanık Söylemez kardeşler ile 02/04/1994 tarihinde
Ankara’da meydana gelen üç kişinin öldürülmesi olayının soruşturması sırasında,
görevi nedeniyle tanıştığı, 25/02/1996 tarihinde sanık Söylemez kardeşlerin
karıştığı İlimiz Kadıköy İlçesinde meydana gelen ve Sait aydın’ın öldürülmesiyle
sonuçlanan olaydan sonra, sanık Mehmet Faysal’ın Ankara’da görevli bulunan sanık
Halim’i aradığı, bu olay nedeniyle kendilerine yardımcı olması için İstanbul’a
çağırdığı, İstanbul’a gelen sanık Halim’e 25/02/1996 günlü olayı anlattığı ve
kendilerine yardım etmesini istediği, sanık Halim’in, suç tarihinde İstanbul
Emniyet Müdür Yardımcısı olarak görevli bulunan Deniz Gökçetin ve suç tarihinde
İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Bürosu amiri olarak görevli bulunan erdal
Durmaz ile görüştüğünü ve kendilerine 5.000.000.000 (Beşmilyar) TL. verilmesi
halinde yardımcı olacaklarını sanık Mehmet Faysal’a açıkladığı, 12/03/1996
tarihinde Eskişehir’de öldürülen Resul Söylemez ve Mehmet Faysal’ın Yalçın
Kılıç’tan almış oldukları 3.000.000.000 TL (Üçmilyar) bedelli çeki teminat
olarak sanık Halim’e verdikleri, bir süre sonra sanık Halim’in tanıştırdığı,
Halim Karataş isimli kişinin sanık Mehmet Faysal ve ölen Resul Söylemez ile
buluştuğu ve kendilerine, büro amiri Erdal Durmaz’ın 1.250.000.000
(Birmilyarikiyüzellimilyon) istediğini söylediği, sanık Mehmet Faysal’ın
1.000.000.000 TL (Birmilyar) verdiği, sanık Halim Apaydın’ın talimatı ile
İstanbul’a gelen, sanık Halim’in arkadaşı Muzaffer Fidan isimli kişiden 7.500
(Yedibinbeşyüz) mark borç aldıkları ve ölen Resul Söylemez ile Halim Karataş’ın
1.000.000.000 TL (Birmilyar) ve 7.500 (Yedibinbeşyüz) mark parayı büro amiri
Erdal Durmaz’a verdikleri, sanık Halim tarafından tahsil edilmek istenilen
3.000.000.000 TL (Üçmilyar) bedelli çekin daha sonra ele geçirildiği ve bu
konuda soruşturma yapıldığı, olayda isimleri geçen sanıklar Halim Apaydın,
Mehmet Faysal Söylemez ile Deniz Gökçetin, Erdal Durmaz, Halim Karataş
haklarında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan 1996/29831 Hazırlık sayılı
soruşturma sonucunda, cebri irtikap, rüşvet almak, rüşvet vermek ve 3628 S.K.
aykırılık suçlarından 05/09/1996 günlü iddianeme ile görevli İstanbul Ağır Ceza
Mahkemesi Başkanlığına kamu davası açıldığı;
Sanıklardan Cafer Engin’in, sanık Mehmet Şükrü Engin’in kardeşi olup, suç
tarihinde, Eminönü Belediye Başkanı olan Ahmet Çetinsaya’nın korumalığını
yaptığı, sanık Mehmet Şükrü’nün, sanık Cafer’den, Ahmet Çetinsaya hakkında
aldığı bilgileri, sanık Söylemez kardeşlere ulaştırdığı;
Sanık Metin Savcı’nın, sanık Davut Şahin’in arkadaşı olduğu, sanık Davut’un
kendisinden, Ahmet Çetinsaya hakkında bilgi toplayabilecek bir şahsı bulmasını
istediği, sanık Metin’in, arkadaşı sanık Mehmet Şükrü engin i, bu nedenle sanık
Davut ile tanıştırdığı, birlikte sanıklar Mehmet Sena, Mehmet Faysal ve Mustafa
Söylemez ile buluştukları, sanık Mehmet Şükrü’nün, Ahmet Çetinsaya hakkında
bilgi toplayarak sanık Söylemez kardeşlere ulaştırmasında yardımcı olduğu;
Sanık Abdullah Alaca’nın, sanık Mehmet faysal’ın talimatı ile, 26/02/1996 günlü
ilimiz Kadıköy’de meydana gelen olayda yaralanan, sanıklar Söylemez kardeşlerin
yakını bulunan Şeref Aydın ile tedavi gördüğü İstanbul Numune Hastanesinde
görüştüğü, sanık Fevzi Şahin’in talimatı ile, üç adet cep telefonu alarak
kendisine teslim ettiği;
Açıklanan şekilde sanıklar Mehmet Sena Söylemez, Mehmet Faysal Söylemez, Mustafa
Söylemez, Can Köksal, Mehmet Sıddık Bakır, Nazif Yavuz, Fevzi Şahin, Nihat Küç
ve Ümit Atay’ın kasten adam öldürmek, adam kaldırmak cürümlerini işlemek için
silahlı olarak teşekkül oluşturmak, sanıklar Zeki Atay, Davut Şahin, Halim
Apaydın, Cevdet Kocak, Kamil Türk, Numan Okman, Oktay Sağlam, Muhsin Çayan,
Cafer Engin, Mehmet Şükrü Engin, Şevki Anlar, Metin Savcı, Fehmi Uzal, Çerkes
Geboloğlu, Abdullah Alaca ve Süleyman Şahin’in, cürüm işlemek için oluşturulan
teşekküllerin üyelerine bilerek ve isteyerek yardım etmek suçlarını işlemiş
bulundukları “Deliller” bölümünde açıklanan, birbirini doğrulayan ve tamamlayan
delillerle anlaşılmış bulunduğundan;
Anılan teşekkülün yöneticileri durumunda bulunan sanıklar Mehmet Sena Söylemez,
Mehmet Faysal Söylemez ve Mustafa Söylemez’in hareketlerine uyan
TCK.313/2-34,31,33,40 Maddeleri;
Sanıklar Can Köksal, Mehmet Sıddık Bakır, Nazif Yavuz, Fevzi Şahin, Nihat Koç ve
Ümit Atay’ın hareketlerine uyan TCK.313/2-3,31,40 Maddeleri;
Sanıklar Zeki Atay, Davut Şahin, Halim Apaydın, Cevdet kocak, Kamil Türk, Numan
Okman, Oktay Sağlam, Muhsin Çayan, Cafer Engin, Mehmet Şükrü Engin, Şevki Anlar,
Metin Savcı, Fehmi Uzal, Çerkes Geboloğlu, Abdullah Alaca ve Süleyman Şahin’in
hareketlerine uyan TCK.314/1,40 maddeleri;
Gereğince ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesinin talep edildiği,”
incelenmiştir (Ek:105)
6- Meclis Araştırma Komisyonunca Başbakanlığa gönderilen 10.1.1997 tarih
10/89-118 sayılı yazı ile Susurluk olayına ilişkin soruşturma raporu ve
eklerinin talep edildiği,
Başbakanlıkça Meclis Araştırma Komisyonumuza 6.3.1997 tarih ve 25.8... sayılı
yazı ekinde gönderilen 9.1.1997 tarih ve 258 sayılı yazı ekinde gönderilen
9.1.1997 tarihli Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlatılmış olan
raporun Söylemez Kardeşler Çetesi ile ilgili bölümünde: Söylemez Kardeşler
Çetesi ile ilgisi olan emniyet görevlileri hakkında Mülkiye ve Polis
Müfettişlerince yapılan soruşturmalar sonucunda:
a- İstanbul Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görevli iken Kars ili emniyet kadrosuna
atanan ve 11.11.1996 tarihli İçişleri Bakanlığı onayı ile müstafi addedilen
Sedat Demir’in irtikap, rüşvet, yetki ve nüfuzunu kendisine ve başkasına çıkar
sağlamak amacıyle kötüye kullanmak suçlarından dolayı 657 sayılı kanunun 125/E-g
maddesine göre memuriyetten, Emniyet Örgütü Disiplin tüzüğünün 8/6,7 maddelerine
göre meslekten çıkarma; hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve
güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak suçundan 16 ay süreli
kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile tecziye edilmesi talep edildiği,
firarda olduğu için savunması alınamadığından henüz bu cezası verilemediği;
Mal varlığında 1990 yılından sonra meydana gelen fahiş artış nedeniyle 3628
sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu
gereğince doğrudan soruşturma yapılması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına
konunun tevdi edildiği,
Görevini kötüye kullanma suçunu işlediği sonucuna varıldığından düzenlenen
fezlekenin de Ankara Valiliği Memurun Muhakematı Komisyonuna gönderildiği,
b- İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı iken Niğde Emniyet Müdürlüğü kadrosuna
atanıp, 7.11.1996 tarihli İçişleri Bakanlığı onayı ile müstafi addedilen 2.
sınıf Emniyet Müdürü Deniz Gökçetin’in rüşvet almak, yaptıkları soruşturmanın
Söylemezler lehine yürütülmesini sağlamak suçlarından dolayı 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 125/E-g maddesine göre devlet memurluğundan, Emniyet örgütü
Disiplin Tüzüğünün 8/6. maddesine göre de meslekten çıkarma cezası ile tecziye
edilmesinin gerektiğinin taleb edildiği, ancak firarda olması nedeniyle henüz
savunması alınamadığından cezanın verilemediği,
c- İstanbul Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görevli iken görevden uzaklaştırılan ve
Devlet Güvenlik Mahkemesince tutuklanan Başkomiser Halim Ayapdın. Genel
Müdürlüğün Bilgi İşlem Daire Başkanlığında görevli iken görevden uzaklaştırılan
ve tutuklanan Komiser Yardımcısı Nazif Yavuz, Samsun Emniyet Müdürlüğü
kadrosunda görevli iken askere giden ve tutuklanan Komiser Yardımcısı Mehmet
Sıddık Bakır’ın Söylemezler Çetesi ile ilişki kurmak, yardım ve yataklık yapmak
suretiyle Memuriyet sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı
ve utanç verici hareketlerde bulunmak suçlarından 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 125/E-g maddesi gereğince de meslekten çıkarma cezası ile tecziye
edilmelerinin teklif edildiği, İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun
24.10.1996 gün ve 1996/44 sayılı kararı ile teklif maddesine istinaden devlet
memurluğundan çıkarma cezası ile tecziye edildikleri, Emniyet Genel Müdürlüğü
Yüksek Disiplin Kurulunun 26.11.1996 gün ve 1996/308 sayılı kararı ile de teklif
maddeleri doğrultusunda emniyet mesleğinden çıkarma cezası ile tecziye
edildikleri, sanıkların işledikleri suçun 2845 sayılı Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun kapsamına girdiği ve
ilgili Mahkemece tutuklandıklarından haklarında ayrıca fezleke düzenlenmediği,
d- İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli iken 11.11.1996 tarihli İçişleri
Bakanlığı onayı ile müstafi sayılıp, halen firarda bulunan Emniyet Amiri Erdal
Durmaz’ın soruşturmaları Söylemez Çetesi Lehine yönlendirmek suretiyle görevini
kötüye kullanmak ve rüşvet almak suçlarından 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 125/E-g maddesi gereğince devlet memurluğundan çıkarılması ve Emniyet
Örgütü Disiplin Tüzüğünün 8/6. maddesi gereğince de emniyet mesleğinden çıkarma
cezası ile tecziyesi talebiyle rapor düzenlendiği, ilgilinin firarda olması
nedeniyle savunması alınamadığından yetkili disiplin kurullarınca henüz ceza
verilemediği, ayrıca suçun doğrudan adli takibinin gerektiğinden konunun
İstanbul C.Savcılığına da intikal ettirildiği,
e- İstanbul Emniyet Müdürlüğü kadrosunda iken önce Bursa, daha sonra Tokat
Emniyet Müdürlüğü emrine atanıp, görevden uzaklaştırılan ve halen firarda
bulunan Emniyet Amiri Mehmet Aslan Ünal ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü
kadrosunda görevli iken emekli olan Polis Memuru Abdülkadir Eren’in memuriyet
nüfuzunu ve yetkisini kötüye kullanmak suretiyle kendilerine ve başkalarına
menfaat sağladıkları suçundan Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 8/7. maddesi
gereğince Emniyet mesleğinden çıkarma cezası ile tecziye edilmelerini havi rapor
düzenlendiği, savunmaların alınamaması nedeniyle nihai disiplin kurulu karaının
henüz verilemediği, ayrıca ilgili kişiler hakkında bahsekonu suçlardan dolayı
fezleke düzenlenerek T.C.K.’nun 240.maddesine göre cezalandırılmalarını temin
için İstanbul Valiliği Memurin Muhakemat Komisyonuna gönderildiği,
f- Emniyet Genel Müdürlüğü Personel Daire Başkanı iken APK Uzmanlığına atanan L.
Sınıf Emniyet Müdürü Tugay Turan’ın kaldığı otelin masraflarını kumarla uğraşan
ve polisçe iyi tanınmayan kişilere ödettiği, Ankara’da porno film gösteren bir
sinema sahibi ile sıkı dostluk ve karşılıklı menfaat ilişkisi içinde
bulunduğunun hizmet dışında resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven
duygusunu sarsıcı eylem ve davranışlarda bulunmak fiilini oluşturduğundan
Emniyet Örgütü Disiplin tüzüğünün 6/B-5 maddesi gereğince 6 ay kısa süreli
durdurma cezası ile tecziyesinin gerektiğini havi rapor üzerine henüz bir
işlemin yapılmadığı ve disiplin cezasının verilmediği,
g-12/02/1996 tarihleri arasında İstanbul Etiler’de Don Petro barını çalıştıran
Ömer Çetinsaya ve arkadaşı Selçuk Hüryaşar sonradan sanıklar arasında olduğu
saptanan Barış Bedrettin Çınar ile birlikte barın güvenlik sorunu görüşmek üzere
Mehmet Faysal Söylemez’in Kızıltoprak’ta (Kadıköy) olan bürosuna gittikleri,
M.Faysal ve Söylemez ile arkadaşlarının anılan üç kişiyi silah zoru ile
ellerinden kelepçeleyip ayrı ayrı odalara kapattıkları, kendi adamları olan
Barış Bedirhan Çınar’ı serbest bırakıp, barın kendilerine devir edilmesi için
Ömer Çetinsaya’ya baskı yaptıkları, Ömer Çetinsaya’nın teklifi kabul etmek
zorunda kalması üzerine, Selçuk Hüryaşar’ı yanlarında alıkoyup, Ömer Çetinsaya
ile birlikte Kadıköy 12. noterliğine giderek, devir işlemlerini tamamladıkları
ve Selçuk Hüryaşar’ı (E-5) karayolu üzerindeki Kayalar petrole getirmesi için
Barış Bedirhan Çınar’a talimat verdikleri, Kayalar petrole getirilen Selçuk
Hüryaşar’da bulunan çek defterinden bir yaprağa 20 milyar liralık çek yazıp,
Ömer Çetinsaya’ya ciro yaptırdıkları,
Konunun Emniyet’e intikal etmesi üzerine 26.2.1996 tarihinde Ömer Çetinsaya
yanındaki iki polis memuru olduğu halde, M.Faysal Söylemez’in bürosuna gittiği,
içeriye giren iki polis memuru oturdukları sırada sanıkların üzerlerine atılarak
ellerindeki tabancaları gasp ettikleri, olayı gören Ömer Çetinsaya’nın tabanca
ile ateş ederek Sait Aydın’ı öldürüp, Şeref Aydın’ı yaraladığı, adam kaldırma ve
6136 sayılı yasaya muhalefet eyleminin İstanbul devlet Güvenlik Mahkemesi
C.Başsavcılığınca soruşturmasına başlandığı ve 27.3.1996 gün 1996/170 sayılı
görevsizlik kararı ile evrakın Kadıköy C.Başsavcılığına gönderildiği ve olayla
ilgili olarak Kadıköy C.Başsavcılığı tarafından 10.4.1996 tarihinde 1996/4303 hz
ve 1996/85 sayılı iddianame ile 8.10.1996 tarihinde 1996/85 sayılı ek iddianame
düzenlenmiş ve ayrıca Ömer Çetinsaya hakkında adam öldürmek suçundan Kadıköy
C.Savcılığı tarafından soruşturma yapıldığı,
Polislerin ellerinden zorla silahlarının gasp edilmesi olayı için Emniyet
Yetkilileri ile M.Faysal Söylemez arasında lehte tutanak düzenlenmesini teminen
anlaşma yapıldığı, Başkomiser Halim Apaydın ile M.Faysal Söylemez arasında
yapıldığı belirtilen mutabakata göre, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı ve
Asayiş Müdürü Deniz Gökçetin ile Cinayet Masası Amiri Erdal Durmaz’a verilmek
üzere 5 milyar liraya anlaştıkları, bu meblağdan 3 milyar lirasının galerici
Yalçın Kılıç’tan gasp edilen 3.000.000.000 liralık çek ile halim Karataş ve
M.Faysal Söylemez tarafından temin edilen 1.000.000.000 liranın Halim Karataş
tarafından Amir Erdal Durmaz’a verildiği, 3 milyar liralık çekin Halim Karataş
ve Başkomiser Halim Apaydın tarafından Toprakbank Bakırköy Şubesinden tahsiline
çalışıldığı, ancak hesabın müsait olmamasından ötürü başarılamadığı, çekin
tahsil için Av.İ.Turan Karataş’a verildiği, bu arada o tarihte İstanbul Asayiş
Şube Müdürü olan Sedat Demir’in döviz ticareti ile iştigal eden İbrahim Genç’in
ortağı Ziya Aycan’ı Asayiş Şubesine aldırıp, paranın ödenmesi için işkence
yaptığı, İbrahim Genç Sedat demir’in odasına alınarak, Anılan Şahsın İzmirde
bulunan bir dairesi ile Yeşil Vadi Kooperatifinde bulunan hissesini alması için
teklifte bulunduğu, onun da korkarak görmediği bu iki yeri 265.000 dolar
karşılığı almayı kabul ettiği ve Bünyamin Taştan ismindeki arkadaşından aldığı
12 milyar 882 milyon lira meblağı içeren çeki Sedat Demir’e ciro ettiği gibi
Kent Bank’a ait 5 milyar değerindeki şahsi çekini de verdiği ve ayrıca bir
milyarı aşan bir miktarı Sedat Demir ve ailesi için harcadığı,
Bundan başka Cengiz Akgül’ün işletmekte olduğu kumkapı otelinin kapanmamasına
karşılık Halim Karataş ve Halim Apaydın tarafından alınan 450 milyon liranın
Halim Apaydın tarafından 10.000 mark olarak Deniz Gökçetin’e verildiği, Deniz
Gökçetin’in Kızıltoprak’ta husule gelen olay için rüşvet aldığı ve geliri ile
mütenasip olmayacak derecede mal varlığına sahip olduğu,Emniyet Amiri Mehmet
Aslan Ünal’ın Emniyet Teşkilatı mensupları arasında rüşvete aracılık yaptığı,
Parlament Oteli sahibi Gazi Doymaz ile Eskort-Gözde Oteli sahibi Levent Şeker’in
Halim Karataş Aracılığı ile Emniyet Yetkililerine verilmek üzere Başkomiser
Halim Apaydın’a 1450.000.000 lira rüşvet verildiği ileri sürülmektedir.
Sanıklar Emniyetteki ifadelerinin baskı ile alındığını ileri sürerek olayları
kabul etmemektedir.
Jandarma Genel Komutanlığınca yapılan çalışmalar;
Jandarma Genel komutanlığından 11.12.1996 gün ve 1283 sayılı yazı ile konuya
ilişkin olarak bilgi istenilmiştir.
Jandarma Genel Komutanlığından alınan 13.12.1996 gün ve 223/83 sayılı cevabi
yazıda; basında Söylemezler Çetesi olarak yer alan ve içinde Silahlı Kuvvetler
ve Polis Teşkilatı mensubu bazı kişilerin de bulunduğu ileri sürülen örgüt ile
ilgili olarak adli işlemlere paralel şekilde ayrıca detaylı bir idari tahkikat
yapılarak ihmali görülenler hakkında kanuni takibat başlatılmıştır. İdari
tahkikata ait fezleke ekte sunulmuştur.
Yapılan adli ve idari tahkikat doğrultusunda yasadışı örgütsel faaliyet
içerisinde yer aldığı değerlendirilen J.Ütgm. Can Köksal ve böyle bir örgütsel
faaliyet içerisinde bulunmadıkları halde J.Ütğm. Can Köksal’ın kendilerinden
birer silah temin ettiği anlaşılan Uzm.J.Çvş. Hasan Yıldız ile Uzm.J.Çvş.Ali
Delen’in disiplin yoluyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişikleri kesilmiş olup,
buna dair Komisyon kararları ekte sunulmuştur. davaları ilgili Mahkemelerde
devam etmektedir." denildiği incelenmiştir. (Ek:82)
D-MEHMET HADİ ÖZCAN - (KOCAELİ ) ÇETESİ İLE İLGİLİ İNCELEME 1-
Araştırma Komisyonumuzca İçişleri Bakanlığına hitaben yazılan 29.11.1996 tarih
ve A.01.1.GEÇ/4 sayılı yazı ile İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından şimdiye kadar Mafya-Yasadışı Örgütler ile
Devlet ilişkileri ve bağlantıları, ayrıca Susurluk’ta meydana gelen kaza olayı
ve arkasındaki ilişkiler konusunda herhangi bir rapor hazırlanıp hazırlanmadığı,
hazırlanmış ise bu raporlar ile varsa belgelerin incelenmek üzere Komisyona
gönderilmesinin talep edildiği incelenmiştir. (Ek: 106)
2- İçişleri Bakanlığınca Meclis Araştırma Komisyonumuza gönderilen 9.12.1996
tarih ve B.05.1.EGM.0.60.05.03/2694-96 sayılı cevabi yazıda, istenilen konularda
Emniyet birimlerince düzenlenen evrakın tasdikli birer örneğinin bir klasör
içinde sunulduğu,
Dosya muhteviyatının incelenmesinde ise; İçişleri Bakanlığının 12.9.1996 tarih
ve 41-2062-275 sayılı soruşturma onaylarında; Cürüm işlemek için teşekkül
meydana getirme vb. suçlamalar ile Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi
edilen Mehmet Hadi ÖZCAN ve oniki arkadaşından onbirinin tutuklandığı, konu ile
ilgili olarak yürütülen soruşturma sonucunda adı geçen tutuklu sanıklar ile
ilgili ve irtibatları bulunduğu iddiası ile görevini kötüye kullanmakla suçlanan
Kocaeli Emniyet eski Müdürü Nihat CAMADAN hakkında soruşturma izni verildiği,
Konu ile bağlantılı olarak Kocaeli Emniyet Müdürlüğü personelinden Emniyet
Müdürü Cemal ŞENCAN, Emniyet Amiri Sezai KONUKLAR, Başkomiser Oktay DURMUŞ ve
polis memuru Kemal KARA ile Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire
Başkanlığı personelinden polis memuru Alper TEKDEMİR ve Ankara Emniyet Müdürlüğü
personelinden polis memuru Latif ÖZDEMİR hakkında vazifei suistimal suçlaması
ile 7.8.1996 gün ve 1996/5304 sayılı iddianame düzenlenip Kocaeli Asliye Ceza
Mahkemesi nezdinde dava açıldığı, ayrıca adı geçen emniyet mensupları hakkında
Disiplin Soruşturması yapılması için izin verildiği incelenmiştir. (Ek:107)
3- Meclis Araştırma Komisyonunca İstanbul 3 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi
Başkanlığına hitaben yazılan 25.12.1996 tarih ve A.01.1.GEÇ/86 sayılı yazı ile
sanık Mehmet Hadi ÖZCAN’ın emniyette alınan ifadesinin
28,29,30,31,32,33,34,35,36 ve 37.ci sahifelerinin eksik olduğunu ve bunların da
tamamlanarak Araştırma Komisyonuna gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir.
(Ek:108)
4- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 26.12.1996
tarih ve 1996/3600 sayılı yazıları ile Mehmet Hadi ÖZCAN’ın Emniyette alınan
ifadelerinden noksan olan sahifelerin Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı sn.
Mehmet ELKATMIŞ’a gönderilmiş olduğu incelenmiştir. (Ek:109)
5- Meclis Araştırma Komisyonunca İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığına hitaben yazılan 10.1.1997 tarih ve A.1.01.GEÇ.10/89-123 sayılı
yazı ile, Kamuoyunda Kocaeli Çetesi olarak bilinen Hadi ÖZCAN ve arkadaşları
hakkında yargılaması devam eden dava dosyasının bir örneğinin Komisyon uzmanına
elden teslim edilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:110)
6- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Erdal GÖKÇEN imzası
ile Araştırma Komisyonu Başkanı Mehmet ELKATMIŞ’a Hadi ÖZCAN ve arkadaşlarına
ait İstanbul 3 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1996/364 Esas sayılı dava
dosyasının bir örneğinin klasör içinde gönderilmiş olduğu,
Dava dosyasının incelenmesinde, Mehmet Hadi ÖZCAN ile birlikte Metin Ali BAĞDAT,
Savaş UZUN, İsmail HALİL, Muzaffer OSMANLI, Yılmaz KAYA, Seyfettin AYDIN, Metin
ÇEPNİ, Hacer AĞCAN, Alaattin KESKİN, Mehmet KUTLUFAN, Selim GÖKKAYA, Mehmet
İlker KAYIŞ, Şahin TEKDEMİR, Ramazan ÖZTÜRK, Tuncay ÇORA, Sahit SEKANLI, Servet
SAVAŞ ve Sabahattin YAVAŞ isimli şahısların İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 4.9.1996 tarih ve Hazırlık 1996/1734, Esas
1996/1158, İddianame 1996/1078 sayılı iddianamede sanık olarak gösterildikleri,
bu şahısların bir kısmının cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, bir kısmının
da cürüm işlemek için oluşturulan teşekküle yardım etmekle suçlandığı,
Teşekkülün işlediği cürümler arasında oto hırsızlığı, adam kaldırma ve fidye
isteme, silahla yaralama, silahla adam öldürme, adam öldürme, adam öldürmeye
kalkışma, tehditle para isteme, silahla ev taramak, tehditle para tahsil etmek,
silahla oto tarama, tehditle senet tahsil etmeye kalkışmak gibi suçlar
bulunduğu,
Sanık Mehmet Hadi ÖZCAN’ın kendi yönetiminde “HADİ ÖZCAN MAFYASI” adı altında
cürüm işlemek için 1993 yılı içinde teşekkül meydana getirdiği, Sanık Mehmet
ÖZCAN’ın (Orhan CAN) isimli sahte nüfus cüzdanı ve (Turan ŞENTÜRK) adı ile
düzenlenmiş sahte sürücü belgesi kullandığı, sahte nüfus cüzdanını sanık Savaş
UZUN’un temin ettiği, Sanık Mehmet ÖZCAN’ın yönettiği “HADİ ÖZCAN MAFYASI” adı
altında oluşturulan bu teşekkül içinde yer alan sanıklar Metin Ali BAĞDAT, Savaş
UZUN, Yılmaz KAYA, Seyfettin AYDIN, İsmail HALİL, Metin ÇEPNİ, Muzaffer OSMANLI,
Hacer (Hazel) AĞCAN ve Alaattin KESKİN’in halk arasında korku, endişe ve panik
yaratmak, sosyal ve ekonomik nedenlerden kaynaklanan amaçla, kasten adam
öldürmek, kasten adam öldürmeye kalkışmak, yağma ve adam kaldırmak cürümlerini
işlemek için fikir ve eymek birliği yaptıkları, Sanıklardan Selim GÖKKAYA,
Serkan DEMİRCİ ve Mehmet KUTLUFAN’ın cürüm işlemek için oluşturulan bu teşekküle
katıldıkları, Sanıklar Mehmet İlker KAYIŞ, Ramazan ÖZTÜRK, Şahin TEKDEMİR,
Tuncay ÇORA, Sahit SEKANLI, Servet SAVAŞ ve Sebahattin YAVAŞ’ın bilerek ve
isteyerek teşekkül mensuplarını barındırmak, erzak, silah ve sahte kimlik temin
etmek suretiyle yardım ettikleri, Sanık Mehmet KULTUFAN’ın bu teşekküle
katılarak, sanık Mehmet ÖZCAN’ın bilgisi altında teşekkülle anlaşmazlığa düşen
mağdur Talat CESUROĞLU’nun evini silahla taradığı ve teşekkül içinde faaliyet
gösterdiği,
Sanık Serkan DEMİRCİ’nin “HADİ ÖZCAN MAFYASI” olarak anılan teşekkülün lideri
konusundaki Mehmet ÖZCAN ile tanışarak, teşekküle katıldığı, sanığın Mehmet
ÖZCAN’ın da yanında yer alarak, Mehmet ÖZCAN’ın ev eşyalarını Gölcük’ten alıp
Bursa İline naklini sağladığı, teşekkülün sürdürdüğü faaliyetlerde ve yapılan
görüşmelere katıldığı, bu nedenle yapılan eylemlerden bilgisi olduğu, Mehmet
ÖZCAN’ın talimatı ile Ardeşen’e gittiği, burada Mehmet ÖZCAN ve Selim GÖKKAYA
ile buluştuğu, daha sonra da Muzaffer OSMANLI’nın geldiği, birlikte bulundukları
Çamlıhemşin İlçesinde bir lokantada yakalandığı,
Sanık Selim GÖKKAYA’nın teşekkülün lideri Mehmet ÖZCAN ve teşekkül elemanları
ile tanışarak, bu topluluk içinde yer alıp faaliyet gösterdiği Teşekkülün
toplantı ve görüşmelerine katıldığı, Sanıklar Metin Ali BAĞDAT, İsmail HALİL,
Savaş UZUN, Serkan DEMİRCİ, Muzaffer OSMANLI, Mehmet İlker KAYIŞ ve Sahit
SEKANLI ile birlikte hareket ettiği,
Kamuoyunda Hadi ÖZCAN Çetesi olarak tanınan ve sanık Mehmet Hadi ÖZCAN’ın
yönettiği teşekküle sanıklar Metin Ali BAĞDAT, Savaş UZUN, İsmail HALİL,
Muzaffer OSMANLI, Yılmaz KAYA, Seyfettin AYDIN, Metin ÇEPNİ, Hacer AĞCAN,
Alaattin KESKİN, Mehmet KUTLUFAN, Serkan DEMİRCİ ve Selim GÖKKAYA’nın
katıldıkları,
Sanıklardan Mehmet İlker KAYIŞ, Şahin TEKDEMİR, Ramazan ÖZTÜRK, Tuncer ÇORA,
Sahit SEKANLI, Servet SAVAŞ ve Sebahattin YAVAŞ’ın ise bu teşekküle bilerek ve
isteyerek yardım ettiklerinin anlaşıldığı ve sanıkların cezalandırılmalarının
talep edildiği, incelenmiştir. (Ek:111)
E-YAŞAR ÖZ İLE İLGİLİ İNCELEME 1- Meclis Araştırma Komisyonu
Başkanlığınca 15.1.1997 tarih ve 10/89-/154 sayılı yazı ile Emniyet Genel
Müdürlüğünden, Yaşar Öz isimli şahsın İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri
tarafından yakalanmasını müteakip, bu şahsın üzerinde çıkan belgelerin bir
sureti ile yapılan işlemlere dair tahkikat evraklarının çok acele olarak
Araştırma Komisyonuna elden gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:112)
2- İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğünün 28.1.1997 tarih ve 28286
sayılı cevabi yazılarında:
“İlgi yazınızda talep edilen Yaşar Öz’le ilgili bilgiler 2.1.1997 günü Show
TV’de objektif programında yayınlanması üzerine, arşiv kayıtlarının incelenmesi
neticesinde Yaşar Öz hakkında Emniyet Genel Müdürlüğüne herhangibir bilgi
intikal etmediğinin anlaşılması üzerine Emniyet Genel Müdürlüğünün 3.1.1997 gün
ve 10855 sayılı faks yazıları ile gerekli bilgi ve belgelerin İstanbul Emniyet
Müdürlüğünden istenilmiş olduğu ve tanzim edilen tahkikat evrakı fotokopilerinin
bir suretinin yazıya ekli bir dosya ile birlikte gönderildiği,
Dosya muhteviyatının incelenmesinde ise:
a- Yaşar Öz’ün evinin aranması ile ilgili olarak 31.1.1994 tarihinde geçici
zaptetme tutanağı düzenlendiği, tutanakta:
Adana Emniyet Müdürlüğünce İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gönderilen 3.1.1994 gün
ve 94/C-14 sayılı yazıda 12.1.1994 günü saat 10.40 sıralarında Şakirpaşa
Havalimanından Kolonya Başkonsolosluğunca Hakkı Mercan adına düzenlenmiş
TRD-356520 seri no.lu pasaportu sahte olarak kullanan Ali Rıza oğlu 1961 doğumlu
Metin Bozdağ’ın yakalandığı ve bu şahsın ifadesinde sözkonusu pasaportu İstanbul
Ataköy 7-8 Kısım 30/A-15 Blokta oturan Yaşar Öz isimli şahıstan temin ettiği ve
verilen adreste yapılan aramada: (1) adet Smith Vesson marka 9 mm. çaplı Seri
nosu silinmiş olan Parabellum tipli MOT 5904, Amerikan yapısı tabanca; MKE
yapısı 9 mm çaplı 43 adet mermi, bir adet 30 Calibre markası ve numarası
belirsiz toplu tabanca, (1) adet silah taşıma izin belgesi, üzerinde adı geçenin
fotoğrafı bulunan Eşref Çuldar adına düzenlenmiş 2.3.1993 tarih ve 018680 nolu B
sınıfı sürücü belgesi, Yaşar Öz adına İçişleri Bakanlığınca düzenlenmiş olan
27.12.1993 tarih ve TRA-220307 seri nolu Hususi Pasaport’un elde edildiğinin bir
tutanakla belirtilmiş olduğu,
b- Evinde yapılan aramadan sonra Yaşar Öz’ün poliste ifadesinin alındığı ve
ifadesinde: “Metin Bozdağ’ın eşinin, yanında konfeksiyon işçisi olarak
çalıştığını, kendisinin 1989-1991 yılları arasında Londra’da konfeksiyon imalatı
yaptığını, Metin Bozdağ’ın eşinin kendisine gelerek eşinin yasal yollardan
Londra’ya gitmek istediğini söylediğini, kendisinin de Kıbrısta narenciye
işleriyle uğraşan dostları olduğunu, bunların yanında çalışarak İngiltere’ye
gidebileceğiri söylediğini; kendisinin ismini vermesinin bir anlamı olmadığını
ve iddiayı kabul etmediğini” beyan ettiği,
c- Yaşar Öz’ün evinde yapılan aramada: üzerinde fotoğrafı ve mühür bulunan ve
“Belge hamili Yaşar Öz, Genel Müdürlüğümüzde bulunduğu süre içerisinde Silah
Taşımaya izinlidir. Yardımcı olunmasını rica ederim” yazısı ile Mehmet Ağar,
Vali, Emniyet Genel Müdürü yazılı ve imzalı bir belgenin bulunduğu,
d- Yine Yaşar Öz’ün evinde elde edilen bir Hususi Pasaportun 35156.93 sayılı ve
Tarık Ümit adına mühendis sıfatı ile alınmış olduğu, TR-A No:228576 nolu olduğu,
28 Aralık 1993 tarihinde İçişleri Bakanlığınca verildiği,
e- Yaşar Öz’ün evinde ele geçirilen bir diğer pasaportun ise Yaşar Öz adına ve
Daire Başkanı sıfatı ile alınmış olduğu, TRA No: 220307 numaralı bu pasaportun
da 20 Aralık 1993 tarihinde İçişleri Bakanlığınca verilmiş olduğu,
f- Üzerinde Yaşar Öz’ün fotoğrafı bulunan 16997/30.11.1976 No’lu bir adet sürücü
belgesinin olduğu ve Bolu ilinden aldığı .Yine üzerinde Yaşar Öz’ün fotoğrafı
bulunan ancak Eşref Çuğdar adına Ankaradan alınan 2.3.1993 tarih ve 018680 nolu
sürücü belgesi olduğu,
g- Yaşar Öz’ün evinin aranmasında elde edilen bir diğer belgenin de Yaşar Öz’e
ait olan Seri L05 No:86810 nolu, zayiinden dolayı Bakırköy Nüfus Müdürlüğünde
9.3.1993 tarih ve 1-50 kayıt no ile verildiği anlaşılan nüfus cüzdanı olduğu,
h- Yaşar Öz ile ilgili olarak, belgelerin geçici zapt edilmesi ve Yaşar Öz’ün
ifadesinin alınmasından sonra aynı gün, 31.1.1994 tarihinde Yaşar Öz’ün serbest
bırakıldığı ve 31.1.1994 tarihli Salıverme Tutanağı düzenlendikten sonra adı
geçenin serbest bırakıldığı ,
ı- Yaşar Öz’ün serbest bırakılmasından sonra aynı gün 31.1.1994 tarihinde
B.05.1.EGM.4.34.00.18.04.İd.194-49/94 sayılı yazı ile İstanbul Emniyet
Müdürlüğünce, Emniyet Genel Müdürlüğüne Yaşar Öz hakkında yapılan işlemlerle
ilgili olarak bilgi verildiği ve değerlendirmeye alınmak amacıyla aramada elde
edilen silah ve belgelerin gönderilmiş olduğu,
j- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin
imzası ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi Müdürlüğüne hitaben yazılan
24.12.1996 tarih ve 1996/2303 Hazırlık sayılı yazı ile “Yaşar Öz ile ilgili
olarak düzenlenmiş olan Geçici Zaptetme Tutanağı’nın hangi karakol amirliği
tarafından düzenlendiğinin tesbit edilmesi, tutanağa esas teşkil eden tahkikat
evraklarının tümünün Savcılığa teslim ve tevdi edilmesi, Yaşar Öz’ün herhangibir
suçtan dolayı emniyete intikal eden bir kaydının olup olmadığı” hususlarının
sorulduğu,
k- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesince İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş
Şubesi Müdürlüğünden Yaşar Öz’le ilgili olarak istenilen bilgi ve belgelerin
24.12.1996 tarihinde Başkomiser Adnan Şahin, Komiser Levent Sevinç ve polis
memuru Ali Alkan tarafından bir tutanağa bağlanarak dökümünün yapılmış
olduğu,incelenmiştir.(Ek:113)
3- Yaşar Öz’le ilgili olarak Başbakanlık’ça hazırlatılan 9.1.1997 tarih ve 12-1,
17-1, 97-1, 97-2 sayılı raporda ise:
12.1.1994 günü Adana Havalimanında yapılan Pasaport kontrolü sırasında Metin
Bozdağ isimli kişinin Hakkı Mercan adına düzenlenmiş olan TRD 356520 nolu
pasaportu ibraz etmesi ve pasayortun sahte olduğunun anlaşılması üzerine adı
geçenin pasaportu İstanbul Ataköy’de ikamet eden Yaşar Öz’den aldığını
söylemesini takiben Adana Emniyet Müdürlüğünce durum 13.1.1994 gün ve C-14
sayılı faks ile İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bildirilmiş, İstanbul Emniyet
Müdürlüğünce Yaşar Öz’ün ikametgahında yapılan aramada ruhsatsız silahlar,
mermiler, biri Tarık Ümit adına, diğeri kendi adına düzenlenmiş hususi pasaport,
Eşref Cuğdar adına düzenlenmiş sürücü belgesi bulunarak değerlendirilmek üzere
31.1.1994 gün ve İd.194-49/94 sayılı yazı ekinde Emniyet Genel Müdürlüğüne
gönderilmiştir.
Olayla ilgili ifadelerine başvurulan 3 emniyet mensubunun beyanlarına göre
sözkonusu belge ve silahların Emniyet Genel Müdürüne gönderilmesi ve Yaşar Öz’ün
serbest bırakılması işleminin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın telefon
talimatı üzerine yapıldığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün yazısı ve eklerinin
elden adı geçen Emniyet Genel Müdürüne teslim edildiği anlaşılmaktadır,
denildiği, (Ek:82)
4- Yaşar Öz ile ilgili olarak Meclis Araştırma Komisyonuna Eyüp Aşık, Meral
Çatlı, Hande Birinci, Necdet Menzir, Emin Aslan, Tuncay Yılmaz ve Metin
Günyol’un bilgi verdikleri,
29.1.1997 tarihinde Meclis Araştırma Komisyonuna bilgi veren Trabzon
Milletvekili Eyüp Aşık “Yaşar Öz ile Mehmet Ağar’ın, ele geçirilen ilgili
belgeler dolayısıyle, ilişkisinin ortaya çıktığını, hukuk nizamında böyle
şeylerin olamıyacağını ve hesabının sorulması gerektiğini” söylediği, 7.1.1997
tarihinde bilgisine başvurulan Hande Birinci, Yaşar Öz’ün “uyuşturucu ticareti
ile ilgisinin olup olmadığını bilmediğini”, 22.1.1997 tarihinde Meclis Araştırma
Komisyonunca bilgisine başvurulan Meral Çatlı’nın Yaşar Öz’ü tanımadığı,
23.1.1997 tarihinde bilgisine başvurulan Necdet Menzir’in ise: “İstanbul Emniyet
Müdürlüğü yaptığı sırada Emniyet Müdür Yardımcısı Mestan Şener’in telefon ederek
bir evde yapılan aramada iki yeşil pasaport, iki silah ve bu silahların ilgili
tarafından taşınabileceğini ifade eden yazılı emir bulunduğunu, daha sonra da
Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın bunların Emniyet Genel Müdürlüğüne
gönderilmesi talimatını verdiğini bildirdiğini., kendisinin de “madem talep
ediliyor, şahsın aranıp aranmadığını, silahların bir olayda kullanılıp
kullanılmadığına bakın ve mutlaka bu evrakları kurye marifetiyle gönderin”
dediğini, iddiaların kendisine bildirildiğine göre pasaportların devlet
tarafından verildiğini ve belgelerin de devlet tarafından düzenlendiğini, sahte
evrak düzenlenmesinin sözkonusu olduğunu, Yaşar Öz ile ilgili olarak yakalanan
silah, pasaport, sürücü belgesi vs. belgelerin Emniyet Genel Müdürlüğüne
gönderildiği,i Yaşar Öz’ün yapılacak bir istihbarat operasyonunda devlet
tarafından kullanılacağının Mehmet Ağar tarafından kendisine ifade edildiğini,
30.1.1997 tarihinde Meclis Araştırma Komisyonuna bilgi veren Emin Arslan, “Yaşar
Öz’ün pasaport işlemlerinin çabuklaştırılması için zamanın Emniyet Genel Müdürü
Mehmet Ağar’ın kendisine talimat verdiğini, Yaşar Öz ve Tarık Ümit’i Emniyet
Genel Müdürmüğü Özel Kaleminde gördüğünü, 4.2.1997 tarihinde Meclis Araştırma
Komisyonuna bilgi veren Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat ve Harekat Dairesi
Eski Başkanı Tuncay Yılmaz’ın “Yaşar Öz’ün uyuşturucu ticareti yaptığına dair
herhangi bir kayıt olmadığını”,
2.3.1997 tarihinde Meclis Araştırma Komisyonuna bilgi veren Metin Günyol,
“Abdullah Çatlı, Oral Çelik, Haluk Kırcı, Yaşar Öz, Tarık Ümit gibi kişilerin
yurt dışına çıkışta kullandıkları pasaportalrın sahte olduğu hususunda
bilgilerin intikal etmesi üzerine tahkiki için yazılar geldiğinde tahkik
ettirilerek Bölge Müdürlükleri vasıtasıyla arşiv araştırması yapılıp
kaldırıldığını, MİT’in bu tip insanları operasyonlarda kullandığını tahmin
etmediğini” belirttiği incelenmiştir.(Ek:176;190;193;200;201;209;219)
5- (10/89, 110, 124, 125, 126) Esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu
Başkanlığınca 28.3.1997 tarih ve 10/89-319 sayı ile Bakırköy Cumhuriyet
Başsavcılığına bir yazı yazılarak Yaşar Öz hakkında 1997/822 Hazırlık numarasına
kayden 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan, 1997/362 hazırlık numarasına
kayden sahtecilik suçundan kamu davası açıldığı tesbitle hazırlık numaraları
belirtilen evrakların birer suretinin çok acele olarak Araştırma Komisyonuna
gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:114)
6- Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 28.3.1997 tarih ve ceza M.1997/40 sayılı
cevabi yazıları ekinde Yaşar Öz hakkında C.Başsavcılığına ait 1997/362 ve 822
sayılı hazırlık evrakların birer suretinin çıkarılarak ekli 2 dosya ile birlikte
gönderildiği, ( Bakırköy C.Başsavcılığının 1997/362 Hazırlık Dosyasının
tetkikinde: Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca 22.1.1997 tarih ve Hz 1997/362,
Esas 1997/1075, iddianame 1997/659 sayılı iddianame düzenlenerek Sanık Eşref
oğlu 1959 doğumlu, Bolu-Düzce ilçesi Dolay Köyü nüfusuna kayıtlı olup halen
firarda bulunan Yaşar Öz hakkında, sahte pasaport ve sürücü belgesi Tanzim etmek
ve bu şekilde tanzim edilmip pasaport ve sürücü belgelirini kullanmak ve
kullanmak maksadıyla başkalarına teslim etmek suçundan Bakırköy 3. Asliye Ceza
Mahkemesi nezdinde dava açılmış olduğu, Yaşar Öz hakkında 21.1.1997 tarihinde
giyabi tutuklama kararı verildiği ve davanın halen Bakırköy 3. Asliye Ceza
Mahkemesinde derdest olduğu Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının yukarıda tarih
ve numarası belirtilen iddianamesinden anlaşıldığı,
1997/822 Hz. Sayılı dosyanın tetkikinde ise; Yaşar Öz’ün 31.1.1994 tarihinde
Ataköy 7-8 Kısım 30/A-15 Bloktaki evinde yapılan aramada (1) adet Simithwesson
marka 9 mm çaplı seri numarası silinmiş olan Barabellum tipli Amerikan yapısı
tabanca, MKE yapısı, 9 mm çapında 43 adet mermi, bir adet 30 calibrelik markası
ve seri numarası belirsiz toplu tabanca elde edildiğinden bahisle Yaşar Öz
hakkında 6136 sayılı kanuna muhalefet suçundan Bakırköy 3. Asliye Ceza
Mahkemesinde dava açıldığı ve davanın derdest olduğu, Bakırköy C.Başsavcılığının
22.1.1997 tarih ve Hz.1997/822, Esas 1997/1076 ve iddianame 1997/660 sayılı
iddianamesinden anlaşıldığı,
Dosya içerisinde bulunan ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Hz. 1996/2303
sayılı Hazırlık Numaralı İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü Pasaport
ve Vize Sahtecilik Büro Amirliğinde görevli Komiser Levent Sevinç’in 25.12.1996
tarihli ifadesinde, Yaşar Öz’ün evine polis memurlar Mustafa Nazlı Öz ve Ali
Gökçe ile birlikte gittiklerini ve 31.1.1994 tarihli Geçici Zaptetme Tutanağını
düzenlediklerini, Yaşar Öz’ün de kendisine “Bu belgelerin hepsi normal ve
doğrudur, üzerindeki imza Genel Müdür tarafından atılmıştır. Ancak bunun
haricinde sana birşey söyleyemem. Beni yetkili amirlerinle görüştür” dediğini,
Yaşar Öz konusu ile ilgili olarak Emniyet Genel Müdürlüğü ile görüşmeler
yapıldığını ve Emniyet Genel Müdürlüğünün emri ile Yaşar Öz’ün serbest
bırakıldığını, Yaşar Öz’den zaptedilen silahlar ve eşyaları kapalı bir zarf
içerisinde Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’a elden bizzat kendisinin teslim
ettiğini, ancak kendisine teslim-tesellüm belgesi verilmediği, silahlar ve
belgelerin de C.Savcılığına intikal ettirilmediği,
Yine tetkik edilen dosya içerisinde bulunan ve İstanbul Devlet Güvenlik
Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Aykut Cengiz Engin tarafından alındığı anlaşılan ve
İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mestan Şener’in 27.12.1996 tarihli ifadesinde:
“Emniyet Müdürü Mehmet Ağar’ın kendisini aradığını, Yaşar Öz ve Tarık Ümit
isimli kişilerin yurtdışında PKK ile ilgili bir çalışma yapmak üzere
görevlendirdiklerini, bu nedenle üzerinden ve evinden çıkan her türlü belgenin
ve silahların kendisine gönderilmesini emrettiğini söylediği,
Kendisinin de durumu İstanbul İl Emniyet Müdürü Necdet Menzir’e ilettiğini ve
Necdet Menzir’in de talimatı ile Yaşar Öz’e ait silah ve belgelerin Ankara’ya
Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’a bir yazı ile elden bir zarf içerisinde
Komiser Yardımcısı Levent Sevinç vasıtasıyla gönderdiklerini, Yaşar Öz’e ait
Silah Taşıma izin belgesi üzerindeki imzanın bizzat Emniyet Genel Müdürü Mehmet
Ağar’a ait olduğunu belirttiği,
Dosya içerisinde bulunan bir 25.12.1996 tarih ve C/407520 sayılı belgede de
Yaşar Öz’ün 22.9.1992 tarihinde Mali Şube Müdürlüğünde “Pasaport tahribatı ve
yurt dışına adam kaçırmak” suçundan geliş kaydı bulunduğu incelenmiştir.(Ek:115)
7- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca Sedat Edip
BUCAK ve Mehmet AĞAR haklarında hazırlanmış olan 30.1.1997 tarih ve 1997/221
Hazırlık ve 1997/1 sayılı Fezleke’de Yaşar ÖZ olayı ile ilgili bölümde aynen şu
ifadelere yer verilmiştir:
Yaşar ÖZ Olayı:
Adana Şakirpaşa Havaalanında sahte pasaport ile yakalanan Metin BOZDOĞAN isimli
bir şahsın bu sahte pasaportu kendisine İstanbul Ataköy adresinde oturan Yaşar
ÖZ isimli bir kişinin temin ettiğini ifade etmesi üzerine, Adana Emniyet
Müdürlüğünden İstanbul Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, ihbar
mahiyetinin araştırılması ve Yaşar ÖZ’ün suç delilleri ile yakalanması ve
sonucunun Adana Emniyet Müdürlüğüne bildirilmesi istenmiştir. Bu yazı üzerine
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü tarafından 03.01.1994 tarihinde
Yaşar ÖZ’ün ikamet ettiği Ataköy 7-8 Kısım L-9 A Blok D 6 adresinde arama
yapılmıştır.
Yapılan bu aramada, dosyada mübrez 31.01.1994 tarihli arama ve zapt etme
tutanağında belirtildiği üzere;
- Yaşar ÖZ adına düzenlenmiş 28.12.1993 tarih ve TRA-228576 seri numaralı hususi
(Yeşil) pasaport.
- Tarık ÜMİT adına düzenlenmiş 20.12.1993 tarih ve TRA-220307 seri numaralı
hususi (Yeşil) pasaport.
- Üzerinde Yaşar ÖZ’ün fotoğrafı yapışık ve hüviyeti yazılı silah taşıma izin
belgesi (belge hamili Yaşar ÖZ, Genel Müdürlüğümüzde teknik danışmanlık hizmeti
yürüttüğünden bahisle, ülkemizde bulunduğu süre içerisinde silah taşımaya
izinlidir. Yardımcı olunmasını rica ederim. Mehmet AĞAR. Vali. Emniyet Genel
Müdürü-imza-mühür, yazıları bulunmaktadır)
- Bir adet Smith Wesson marka 9 mm. çaplı seri numarası silinmiş Parabellum
tipli tabanca.
- Bir adet 30 calimbre, markası ve seru numarası belirsiz toplu tabanca.
- MKE yapısı 9 mm. çapında 43 adet mermi ele geçirilmiştir.
Bu belgelerin asılları ve silahlar ile birlikte Yaşar ÖZ İstanbul Emniyet
Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğüne teslim edilmiştir.
Olay sırasında arama yapan ve yukarıda zikredilen silah ve belgeler ile Yaşar
ÖZ’ü yakalayan görevliler ile bu olayın vukuu bulduğu tarihte İstanbul Emniyet
Müdür Yardımcısı olan ve Mali Şube Müdürlüğüne vekalet eden Mestan ŞENER ve Mali
Şube Müdürlüğünde görevli Emniyet Amiri Osman Yıldırım ÖZKARACA, Büro Amiri
Nihat YÜRÜTEN’in İstanbul DGM.C.Başsavcılığında alınan ifadelerine göre: Yaşar
ÖZ ile ikametgahında ele geçirilen silahlar ve belgeler henüz Emniyet Müd. Mali
Şube Müd.ne intikal etmeden bu olaydan haberdar olan ve o tarihte Emniyet Genel
Müdürü olan Mehmet AĞAR, Mestan ŞENER’i arayarak, Yaşar ÖZ isimli kişide
yakalanan silahlar ve belgelerin bir kurye ile Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne
getirilerek kendisine teslim edilmesi ve Yaşar ÖZ’ün de serbest bırakılması
hususunda emir ve talimat vermiştir. Mestan ŞENER’in, bu olayı ve talimatları,
olay tarihinde İstanbul İl Emniyet Müdürü olan Necdet MENZİR’i intikal ettirmesi
üzerine, Necdet MENZİR’de silahlar üzerinde inceleme yapıldıktan sonra, Emniyet
Genel Müdürünün emirleri doğrultusunda işlem yapılması hususunda talimat
vermiştir. Emniyet Genel Müdürü Mehmet AĞAR’ın bu emir ve talimatı gereğince,
Yaşar ÖZ İstanbul Emniyet Müdürlüğünden serbest bırakılmış, ikametgahında ele
geçirilen silahlar ile belge asılları bir zarfa konularak Levent SEVİNÇ isimli
Komiser Yardımcısı (aramayı yapan, silah ve belgeleri bulan ekip amiri) kurye
olarak görevlendirilmiş ve emniyet Genel Müdürlüğüne hitaben yazılan 31 Ocak
1994 tarih ve 194-49/94 sayılı yazı ile silah ve belgeler Ankara emniyet Genel
Müdürlüğüne gönderilmiştir. Kurye olarak görevlendirilen komiser yardımcısı
Levent SEVİNÇ’in ifadesinde belirttiği üzere, bu silahlar ve belgeleri kendisi
Emniyet Genel Müdürlüğüne götürmüş ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet AĞAR’a bizzat
teslim etmiştir. Bu teslimden sonra Emniyet Genel Müdürü Özel Kaleminden
tesellüm belgesi istenmiş “Biz teslim alındığını faksla İstanbul Emniyet
Müdürlüğüne bildireceğiz” denilerek tesellüm belgesi verilmemiştir.
Susurluk Olayı ile ilgili olarak İstanbul DGM.C.Başsavcılığınca yapılan hazırlık
tahkikatı sırasında bu olayın savcılığımıza ihbar ve intikal ettirilmesini
müteakip, iddiaların müstenidatı olan evraklar ilgili Şube Müdürlüğünden celp
edilmiş ve evrak münderecatı nazara alınarak Ankara Emniyet Genel müdürlüğüne
yazılan 26.12.1996 tarih ve 1996/2303 Hazırlık sayılı müzekkeremiz ile, Emniyet
Genel Müdürüne teslim edilen belge ve silahların akibeti sorulmuş ve Emniyet
Genel Müdürlüğünde bulunuyorsa İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmesi istenmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğünün 03.01.1997
tarih ve 010990 sayılı cevabi yazısında...mezkür belge, silah ve mermilerin
başkanlıklarında bulunmadığı, akibetleri hakkında bilgi sahibi olmadıkları ve
ayrıca İstanbul Emniyet Müdürlüğü yazısının da arşiv kayıtlarına girmediği
bildirilmiştir.
Ayrıca, Yaşar ÖZ ve Tarık ÜMİT adlarına düzenlenen hususi (Yeşil)
pasaportlarının müstenidatı olan belgeler istenmiştir. Emniyet Genel
Müdürlüğünün 27.12.1996 tarih ve 290979 sayılı cevabi yazısı ve ekindeki
belgelere göre; Yaşar ÖZ’ün görev ünvanı Turizm Bakanlığında Daire Başkanı
olarak gösterilmiş bir talep formu ve ekinde de Turizm Bakanlığında görevli iki
kişinin imza sirküleri olduğu görülmüştür. Tarık ÜMİT adına düzenlenen hususi
pasaportun mühendis ünvanı ile düzenlendiği ancak bahse konu pasaportun
düzenlenmesine ilişkin talep formunun bulunmadığı bildirilmiştir.
Yapılan araştırmada, Yaşar ÖZ adına düzenlenen silah taşıma izin belgesinde
belirtilen ünvan ve görev ile hususi pasaport verilmesine esas teşkil eden ünvan
ve görevinde gerçek olmadıkları tesbit edilmiştir. Aksine İst.Emn.Md.Asayiş
Şubesi İnfaz Büro Amirliğinin 25.12.1996 tarih ve İ/94.020773 sayılı bilgi
formuna göre, muhtelif suçlardan gıyabi tutuklama kararları ile arandığı,
müteakip araştırmalarda da yurtdışında uyuşturucu ticareti ve kaçakçılığı ile
ilişkili bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu olay ile fezlekenin yukarıdaki bölümlerinde izah ve ifade edilen (silah
taşıma ve hususi pasaportlar ile ilgili) olaylarda benzerlik dikkat çekicidir.
Şöyleki; Mehmet ÖZBAY sahte kimlikli Abdullah ÇATLI’ya verilen silah taşıma
belgesi ile Yaşar ÖZ’e verilen silah taşıma izin belgesi aynı niteliktedir, bu
belgeler ile her ikisine de, istediği yerde istediği sayıda ve nitelikte silah
taşıma imtiyazı tanımakta ve güvenlik görevlileri tarafından yakalandıklarında,
haklarında yasal işlem yapılmasını önleme imkânı vermektedir. Nitekim, silahlar
ve sahte belgelerle yakalanan Yaşar ÖZ, bu belge dikkate alanırak İstanbul
Emniyet Müdürlüğünden serbest bırakılmış, hakkında herhangi bir yasal işlem
yapılmamış ve durumu ilgili C.Başsavcılığına da intikal ettirilmemiştir.
Yaşar ÖZ adına düzenlenen ve üzerinde Emniyet Genel Müdürü olarak isim ve imzası
bulunan Mehmet AĞAR’a (silahlar ve diğer belgelerle birlikte) bu belge bizzat
teslim edilmiş olmasına rağmen, belgenin mahiyeti ve üzerindeki isim ve imza
hakkında herhangi bir şekilde sahtecilik veya gerçeğe aykırılık beyan ve
iddiasında bulunulmamıştır. Bu durum bu belgenin altında imzası bulunanın
bilgisi ve istemi doğrultusunda düzenlendiği sonuç ve kanaatini oluşturmuştur.
Keza Yaşar ÖZ adına düzenlenen hususi pasaport evrakının incelenmesinde, Mehmet
ÖZBAY sahte kimliği ile Abdulah ÇATLI’ya verilen hususi pasaportta olduğu gibi.
Çok basit bir inceleme ile sahteliği kolayca belirlenecek imza sirküleri yeterli
görülerek, başkaca hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadan hususi pasaport
düzenlendiği görülmüştür. Bu hususta yukarıdaki fiil ve hareketler ile birlikte
değerlendirildiğinde, bu kişiler adına hususi pasaport düzenlenmesinde de, o
tarihte Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet AĞAR’ın bilgi ve talimatı bulunduğu
sonucu doğmaktadır.
Abdullah ÇATLI’nın eşi Meral ÇATLI’nın İstanbul DGM.C.Başsavcılığındaki
ifadesinde belirttiği üzere Yaşar ÖZ’ün Meral ÇATLI ile yakın akraba olduğu
belirlenmiştir. Ayrıca, Tarık ÜMİT’le Yaşar ÖZ arasında, Yaşar ÖZ’ün bir eroin
olayında Almanya’da yakalanmasında ihbarcı olarak Tarık ÜMİT’ten şüphelenmesi
sebebiyle aralarında ihtilaf bulunduğu ve Tarık ÜMİT’in kaybolması olayında
Yaşar ÖZ’ün de adının geçtiği ve hakkında şüpheler bulunduğu, -Tarık ÜMİT
olayının araştırmasını yapan Jn.Ast.Sb. Ahmet ALTINTAŞ’ın çalışmaları sırasında-
bu hususun da iddia ve ifade edildiği anlaşılmıştır. Nitekim, Yaşar ÖZ’ün
ikametgahında yapılan aramada ele geçirilen belgeler arasında Tarık ÜMİT adına
düzenlenmiş hususi (Yeşil) pasaportta bulunmuş ancak, o olay sebebiyle Yaşar ÖZ
hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmadığından ve halen de Yaşar ÖZ
yakalanamadığından, bu pasaportun Yaşar ÖZ’ün evinde bulunma sebebi tesbit
edilememiştir. Hakkındaki bu belge ve delillerle Yaşar ÖZ’ün de, yukarıda
isimleri geçen kişiler arasındaki yasaya aykırı ilişkiler ağında yeraldığı
anlaşılmıştır.
Yaşar ÖZ halen yakalanamamış olup hakkında, cürüm işlemek için teşekkül
oluşturmak suçundan İstanbul DGM.C.Başsavcılığı’nca tahkikatı sürdürülmektedir.
Yaşar ÖZ hakkında ayrıca sahtecilik ve 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçlarından
evrak tefrik edilerek, kanuni gereğinin takdir ve ifası için, görevsizlik kararı
ile Bakırköy C.Başsavcılığı’na gönderilmiştir” denildiği incelenmiştir. (Ek: 44)
8- Aynı fezlekenin ekinde bulunan “Hazırlık evrakı üzerinde yapılan diğer
işlemler” başlığını taşıyan bölümde: Yaşar ÖZ ile ilgili olarak:
a) Yaşar ÖZ isimli kişi hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü’nde Teknik Danışmanlık
yürüttüğünden bahisle düzenlenen evrakta sahtecilik bulunduğu nazara alınarak
Mehmet AĞAR hakkındaki evrak tefrik edilerek 1997/9-1 sayılı görevsizlik kararı
ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
b) Yaşar ÖZ’de yakalanan silahlar, sahte belgeler ve pasaportlar ile ilgili
evrak tefrik edilerek, Yaşar ÖZ hakkında evrakta sahtecilik, 6136 sayılı Kanuna
muhalefet olay tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli olanlar hakkında
da İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 1997/10-2
sayılı görevsizlik kararı ile evrak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na
gönderilmiştir” denildiği incelenmiştir. (Ek:44)
9- Yaşar ÖZ’ün muhtelif suçlardan dolayı hakkında gıyabi tutuklama kararlarının
bulunduğu, bunun İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünün 25.12.1996
tarih ve 1/94.020773 sayılı yazılarından anlaşıldığı incelenmiştir. (Ek: 116)
10- 10/89 Sayılı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığınca 2.4.1997 tarih ve
10/89-335 sayılı yazı ile Emniyet Genel Müdürlüğü İnterpol Daire Başkanlığına
Yaşar ÖZ’ün 12.12.1995 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerinde yakalanan 2 kg.
eroinle ilgisi olup olmadığı hususlarının acele olarak bildirilmesinin
istenildiği incelenmiştir. (Ek: 117)
11- Emniyet Genel Müdürlüğünce Yaşar ÖZ’le ilgili olarak Meclis Araştırma
Komisyonuna sunulan 2.4.1997 tarih ve 2513 sayılı cevabi yazı ekinde özetle:
“1995 yılı Kasım ayı süresince, DEA ve A.B.D. Gümrük yetkilileri, Denya Mehmet
Organizasyonu tarafından yapılan uyuşturucu madde kaçakçılığı ile ilgili bir
soruşturma başlatmıştır. Müteakip görüşmeler, Türk uyruklu Erdal AYDIN’ın,
ABD’ye 10 kg. Eroin maddesi getirmesiyle sonuçlanmıştır.
AYDIN, 06.12.1995 tarihinde, ABD, New Jersey kentindeki Newark Uluslararası
Havaalanında Metin DOKUR, Mehmet ERCENGİZ ve Yaşar ÖZ tarafından karşılanmıştır.
AYDIN, gizli görevlilere bir eroin örneği sağlamıştır ve buna bağlı olarak,
ERCENGİZ’den eroin maddesini temin etmiştir.
12.12.1995 tarihinde, Mehmet ERCENGİZ, New York’taki Erdal AYDIN’ın kendisini
beklediği yer olan GRAND HYATT Oteline gelmiştir. Bir süre sonra, AYDIN 2 Kg.
Eroin teslimatı için parayı teslim almak amacıyla otelden dışarı çıkarken
yakalanmıştır.
Daha sonra Mehmet ERCENGİZ, yapılan sorgulamasında 2 Kg.lık Eroin teslimatındaki
rolünü kabul ederek, o gün önceden Yaşar ÖZ’ün talimatıyla, Virginia, Arlington
kentindeki THE HOLIDAY INN Otelinde Metin DOKUR isimli kuryeden eroini aldığını
belirtmiştir.
13.12.1995 tarihinde, HOLİDAY INN Otelinde, Metin DOKUR yakalandıktan sonra
verdiği ifadesinde, 29.11.1995 günü (veya yakın bir tarihte) Türkiye’den ABD’ye
kaçırdığı 2 Kg. eroini korumak ve taşımaktan dolayı kendisine ödeme yapılmasını
beklediğini ve ABD’ye gelmeden önce, Yaşar ÖZ ile İstanbul’da saklandığı valizi
gözetim altında bulundurduğunu, sözkonusu eroini valize Yaşar ÖZ’ün
yerleştirdiğini belirtmiş ve Washington İnterpolü de Yaşar ÖZ’ün ABD’ye
giriş-çıkış yaptığını teyid etmiştir.Bu olayda, Yaşar ÖZ yakalanamamıştır.”
denildiği incelenmiştir.(Ek:118)
F- TEVFİK NURULLAH AĞANSOY CİNAYETİ İLE İLGİLİ İNCELEME : 1-
29.11.1996 tarih ve A.01.1.GEÇ/4 sayı ile Meclis Araştırma Komisyonumuzca
İçişleri Bakanlığına bir yazı yazılarak, İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel
Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünce Mafya-Yasadışı Örgütler ile Devlet
ilişkileri ve bağlantıları, ayrıca Susurluk’ta meydana gelen kaza olayı ve
arkasındaki ilişkiler konusunda herhangi bir rapor hazırlanıp hazırlanmadığı,
varsa bu raporların ve belgelerin incelenmek üzere acele talep edildiği
incelenmiştir.
İçişleri Bakanlığınca (10/89,110,124,125,126) esas numaralı Meclis Araştırma
Komisyonumuza gönderilen 9.12.1996 tarih ve B.05.1.İGM.0.60.05.03/2694-96 sayılı
cevabi yazıda konuya ilişkin Emniyet Birimlerince düzenlenen evrakın tastikli
birer örneğinin bir dosya içinde ve yazı ekinde gönderildiği, dosya
muhteviyatının incelenmesinde;
İstanbul-Bebek taksi durağı önünde bulunan çay bahçesinde plakası belirlenemeyen
otodan inen şahıslarca 28.8.1996 günü saat 01.00 sularında açılan ateş sonucu
çatışma çıktığı, karşılıklı ateş sonucu Tevfik Nurullah AĞANSOY, Başbakanlık
Koruma Müdürlüğünde görevli 73880 sicil sayılı polis memuru Celal BABÜR’ün ağır
yaralanarak kaldırıldığı hastanede öldüğü, yine Başbakanlık Koruma Müdürlüğünde
görevli 102228 sicil sayılı polis memuru Ferda TEMEL’in yaralanmış olduğu ve
Şişli Etfal Hastanesinde tedavisinin yapıldığı,adı geçen polis memurlarının,
Başbakanlık Koruma Müdürlüğü emrinde oldukları ve Doğruyol Partisi Genel Başkanı
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sn.Prof.Dr.Tansu ÇİLLER’in korumasında
görevlendirilmiş oldukları,
Sayın ÇİLLER’in İstanbul’a çok sık seyahatler nedeniyle ikametgahları ile aile
fertlerinin korunması önem arzettiğinden, İstanbul’daki hizmet araçlarının
hazırlanması, gerekli koruma tedbirlerinin alınması ve yakın koruma
hizmetlerinin en iyi şekilde yürütülmesi amacıyla istanbul’da görevlendirilmiş
oldukları,
Sözkonusu polis memurlarının olay saatinde saldırı sonucu öldürülen Tevfik
Nurullah AĞANSOY’un yanında ne amaçla bulunduklarının belli olmadığı,
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 20 Eylül 1996 tarihli soruşturma
onayında ise konu ile ilgili inceleme yapan polis müfettişlerinin:
Polis memuru Ferda TEMEL’in, silah kullanmadığını söylemesine rağmen alınan
ekspertiz raporuna göre olay yerinde elde edilen boş kovanların bir kısmının adı
geçenin silahından atıldığının tesbit edildiği, bu nedenle polis memuru Ferda
TEMEL’in öldürme ve yaralama olayına sebep olduğunun düşünülebileceği,
Mafya olarak bilinen Tevfik AĞANSOY ve adamlarının yanında Başbakanlık Koruma
Müdürlüğüne mensup iki polis memurunun bulunmaları ve gezmelerinin çok dikkat
çekici ve vahim bir durum olarak müşaahade edildiği, birlikteliklerinin
sebeninin ise menfaat olduğunun düşünüldüğü,
Tevfik AĞANSOY’un koruma görevini yapan polis memuru Hacı AKPINAR’ın ise Tevfik
AĞANSOY gibi bir adamın tavassutuyla araba alması ve bedelinin ödenip
ödenmediğinin tereddüt yaratmasının da polis memurunun görevine uygun bir
davranış olmadığı;Yazıda belirtilen sebeplerden dolayı Başbakanlık Koruma
Müdürlüğünde görevli polis memurları Celal BABÜR (müteveffa), Ferda TEMEL ve
Hacı AKPINAR haklarında eylemlerine uygun olarak T.C.K.’nun ve Emniyet Örgütü
Disiplin Tüzüğünün ilgili maddelerine göre adli ve idari yönden soruşturma
yapılması görüş ve kanaatına varılmış olmakla;
Adı geçenler hakkında silah kullanma, yaralama, öldürme, mafya tabir edilen
çeteyle ilişki kurarak nüfuzunu kötüye kullanmak sureyitle çıkar sağlamak
suçlarından dolayı M.M.H.K. hükümleri muvacehesinde adli ve idari yönden
soruşturma yapılması gerektiğini ifade ettikleri, Polis Başmüfettişleri Yaşar
GÖKIŞIK ve İbrahim KAYA tarafından birlikte düzenlenen 1966/684 sayılı
soruşturma raporunda olayda adı geçen polis memurları hakkında çeşitli disiplin
cezalarının verilmesinin öngörüldüğü incelenmiştir.(Ek:119)
2- Meclis Araştırma Komisyonunca Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve
İstihbarat Daire Başkanlığına hitaben yazılan 14.2.1997 tarih ve 10/89-229
sayılı yazı ile, Nurullah Tevfik AĞANSOY isimli şahsın Almanya’da yakalanması
üzerine, Almanya Güvenlik makamlarının bu şahsın el yazısı ile alınmış
ifadesinin bir suretinin acele olarak Komisyona gönderilmesinin istenildiği
incelenmiştir.(Ek:120)
3- Emniyet Genel Müdürlüğünün 20.2.1997 tarih ve 44422 sayılı cevabi yazılarında
ise Yaşar ve Ayşe’den olma Bitlis İli Zeydan Mah. nüfusuna kayıtlı 1960 doğumlu
Nurullah Tevfik AĞANSOY’a ait dairede kayıtlı 45948 nolu dosyanın tetkikinde
sözkonusu el yazısı ifade tutanağına rastlanmadığının bildirildiği
incelenmiştir. (Ek:121)
4- Yine, Emniyet Genel Müdürlüğünce, Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığına
sunulmuş olan 28 Şubat 1997 tarih ve 990010 sayılı cevabi yazıda, Nurullah
Tevfik AĞANSOY’un el yazısı ifadesinin Almanya İnterpol’ünden talep edildiği ve
alınan cevabi yazıda ise, adı geçen hakkında çıkartılan tevkif müzekkereleri
kapsamında ihtiyaç duyulan herhangi bir tutanak var ise, bunun istinabe yoluyla
talep edilmesinin gerektiğinin bildirildiği,bu nedenle şahısla ilgili herhangi
bir adli evrakın Adalet ve Dışişleri Bakanlıkları kanalıyla uluslararası
istinabe hükümleri uyarınca talep edilmesinin uygun olacağının bildirildiği
incelenmiştir.(Ek:122)
5- (10/89,110,124,125,126) sayılı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığınca
Adalet Bakanlığına hitaben yazılan 29.11.1996 tarih ve GEÇ/3 sayılı yazıda
Tevfik AĞANSOY dosyasının incelenmek üzere Komisyona gönderilmesinin talep
edildiği,
Adalet Bakanlığınca Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığına sunulan 24.12.1996
tarih ve 32451 sayılı cevabi yazıda, Tevfik AĞANSOY’un öldürülmesi olayı ile
ilgili İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1996/410 esas sayılı kamu davası
dosyalarının onaylı fotokopi suretlerinin yazıya ekli olarak sunulduğunun
bildirildiği incelenmiştir. (Ek:123)
6- Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığınca Şişli Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilen 7.2.1997 tarih ve 10/89-221 sayılı yazı ile Nurullah Tevfik
AĞANSOY’un Engin CİVAN olayı nedeniyle Türkiye’de ve yurtdışında alınan
ifadelerinin bir örneğinin çok acele olarak Araştırma Komisyonuna
gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:124)
7- Şişli Cumhuriyet Başsavcılığınca Araştırma Komisyonuna sunulan 17.2.1997
tarih ve 1997/738 D.M. sayılı cevabi yazıda; Nurullah Tevfik AĞANSOY hakkındaki
evrakın İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinde dava dosyasında kayıtlı bulunduğunu,
istenilen bilgilerin Komisyona verilmesi için İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesine
bilgi verilmiş olduğunu ve yazı cevabının adı geçen Mahkemeden takip edilmesi
gerektiği,
Nurullah Tevfik AĞANSOY’un öldürülmesi olayı ile ilgili olarak İstanbul 2. Ağır
Ceza Mahkemesinin 1996/410 esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde;
Alaaddin ÇAKICI, Adnan ÇİÇEK, Kenan Ali GÜRSEL, Ahmet ATLILAR, Aydın GÖKER,
Yener ÜÇÜNCÜ, Ferdi HEYBET, Kamil ÖZKILIÇ, Hasan TAŞKIN, Ramazan VURMAZ adlı
şahısların sanık oldukları, taammüden adam öldürmek, kasten adam öldürmek, adam
öldürmeye teşebbüs, silahla yaralama ve 6136 sayılı Kanuna muhalefetle
suçlandıkları,
Alaaddin ÇAKICI’nın azmettirmesi sonucu Tevfik Nurullah AĞANSOY’u öldürme işini
üstlenen, planlayan ve diğer sanıklardan bir grup oluşturarak iş bölümü yapıp
onları silahlandırarak öldürme suçuna azmettiren Adnan ÇİÇEK ile Kenan Ali
GÜRSEL aynı zamanda olay günü bizzat kendileri de olaya katılıp silahlarıyla
ateş ettikleri sanık Ahmet ATLILAR’da olay gününden önce kendisine temin edilen
telefon ve araba ile Tevfik Nurullah AĞANSOY’u yakın takibe alıp izleyerek diğer
sanıklara yerini bildirip diğer sanıkların olay yerine silahlarıyla gelmesini
temin etmesi ve kendisi de silahıyla olaya katılması ve ateş etmesi, diğer
sanıklar Yener ÜÇÜNCÜ, Aydın GÖKER, Ferda HEYBET, Kamil ÖZKILIÇ ve Hasan
TAŞKIN’ın olay gününden önce azmettirilmeleri sonucu Tevfik Nurullah AĞANSOY’u
öldürmek suçunu gerçekleştirmeyi kabul edip tertibat alarak birçok defa olayı
gerçekleştirmeye çalışmaları, gerçekleştirememeleri neticede olay günü yukarıda
izahına çalıştığımız şekilde birlikte hareket ederek silahlarıyla olaya katılıp
ateş etmeleri, bu atışları sırasında Tevfik Nurullah AĞANSOY’u birçok yerinden
yaralayıp öldürmeleri, Celal BABÜR’ü de yaaralayıp öldürmeleri, Ayşe Gülçin
BALABAN’ı da yaralayıp öldürmeleri, Ferda TEMEL’i, Burak ÇALIŞKAN’ı ve Emrah
ÇİFTÇİ’yi de öldürmeye teşebbüs derecesinde yaralamaları, Gültekin ALKOR’u da
ayrıca silahla yaralamaları fiillerinden sanıklar Adnan ÇİÇEK, Kenan Ali GÜRSEL,
Ahmet ATLILAR, Aydın GÖKER, Yener ÜÇÜNCÜ, Ferda HEYBET ve Kamil ÖZKILIÇ’ın ayrı
ayrı eylemlerine uyan T.C.K. nun 450/4, 31, 33, 448, 31, 33, 448, 31, 33, 448,
62, 31, 33, 448, 62, 31, 33, 448, 62, 31, 33, 456/1, 457/1 ve 6136 Sayılı
Kanunun 13/1. maddeleri gereğince ayrı ayrı tecziyelerine,
Karar verilmesinin talep edildiği,
Maktül Nurullah Tevfik AĞANSOY’un Emlak Bankası Eski Genel Müdürlerinden Engin
CİVAN’ın silahla yaralanması olayında suça azmettiren kişi sıfatıyla sanık
olduğu,Meclis Araştırma Komisyonunca Başbakanlığa gönderilen 10.01.1997 tarih ve
10/89-118 sayılı yazı ile Susurluk olayına ilişkin soruşturma raporu ve
eklerinin talep edildiği,
Başbakanlıkça Meclis Araştırma Komisyonumuza 6.3.1997 tarih ve 258 sayılı yazı
ekinde gönderilen 9.1.1997 tarihli Başbakanlık Teftiş Kurulunca hazırlatılmış
olan raporun Tevfik Ağansoy’la ilgili bölümünde.
Emniyet Genel Müdürlüğünden alınan 06.12.1996 gün ve 2675-96 sayılı yazının eki
1 nolu dosyanın tetkikinden;Polis Memurları Celal Babür ile Ferda Temel’in
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sn.Prof.Dr.Tansu Çiller’in koruma
görevlileri oldukları, Sayın Tansu Çiller’in İstanbul’a çok sık seyahatleri ve
İstanbul’daki ikametgahları ve aile fertlerininde korunması amacıyla adı geçen
polis memurlarının İstanbul’da görevlendirildikleri, 28.08.1996 günü gecesi
İstanbul Bebek’te Tevfik Ağansoy’un öldürülmesi olayı sırasında beraberinde olan
Polis Memuru Celal Babür’ün öldüğü, Polis Memuru Ferta Temel’in yaralandığı,
olay üzerine Emniyet Genel Müdürlüğünce iki Polis Başmüfettişine inceleme
yaptırıldığı, Ferda Temel hakkında düzenlenen 02/2/1996 gün ve 1996/684 sayılı
raporda Hizmet dışında resmi sıfatının gerektirdiği, saygınlığı ve güven
duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle 6 ay süreli
kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla tecziyesinin teklif edildiği,
işlemin henüz sonuçlanmadığı anlaşılmaktıdır. Ayrıca, Ferda Temel hakkında adam
öldürmek suçundan T.C.K.’nun 49 uncu maddesi gereğince İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığınca düzenlenen 17.10.1996 tarih ve Hz:96/36903 sayılı İddianame ile
İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmış olduğu bildirildiği
incelenmiştir.(Ek:125)
G-MEHMET ALİ YAPRAK’IN KAÇIRILMASI İLE İLGİLİ İNCELEME 1-
(10/89,110,124,125,126) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonumuzca Gaziantep
Valiliğine yazılan 10/1/1997 tarih ve 10/89-/137 sayılı yazı ile “Basında çıkan
haberlerde Mehmet Ali Yaprak” isimli şahsın taşıma ruhsatı bulunduğu, sabıka ve
suç fişleri olmasına rağmen bu ruhsatı kanuna aykırı bir şekilde aldığının
belirtilmesi nedeniyle bu şahsın silah taşıma ruhsatına ilişkin dosyanın ve
varsa suç fişlerinin ve diğer bilgi ve belgelerin acele olarak Araştırma
Komisyonuna gönderilmesinin talep edildiği incelenmiştir.(Ek:126)
2- Gaziantep Valiliğince Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığına sunulan
16.01.1997 tarih ve 871 sayılı cevabı yazıda:
Mehmet Ali Yaprak’ın 26.04.1995 tarihinde silah bulundurma ruhsatı almak için
müracaat ettiği, yapılan tahkikatta ve belgelerin tetkikinde silah bulundurma
ruhsatı almasında mani halinin bulunmadığının tesbit edildiği ve 23.11.1995
tarihinde silah bulundurma ruhsatı verildiği,
Mehmet Ali Yaprak’ın 11.01.1996 tarihli müracaatında ise bulundurma ruhsatlı
silahını can güvenliğinden bahisle taşıma ruhsatına çevrilmesini istediği, bu
talebinin de 30.03.1996 gün ve 152 sayılı İçişleri Bakanı onayı ile uygun
görüldüğünü,
Mehmet Ali Yaprak’ın 4 ayrı suçtan sabıkası bulunduğunu, ruhsatsız tabanca ve
mermi bulundurmak suçundan Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 1981/308 sayılı
kararıyla bir yıl hapis ve 500 TL ağır para cezasına çarptırılmış olduğunu, bir
suçtan beraat ve 2 suçtan da hakkında takipsizlik kararı verilmiş olduğu,
91/1779 “Ateşli silahlarla işlenen cürümlerden hükümlü bulunanlara” silah
ruhsatı verilemiyeceğinin belirtildiği, Ancak; İçişleri Bakanlığının 7.06.1995
gün ve 1269-98 sayılı genelgesi ile Ateşli Silahları ruhsatsız taşımak ve
bulundurmak veya bulundurma ruhsatlı silahı taşımak suçunun, ateşli silahla
işlenen cürümlerden sayılamıyacağı ve bu suçlardan 1 yıl ve daha az cezaya
mahkum olanlara başka mani hal yok ise Yönetmeliğin 16.maddesi uyarınca silah
ruhsatı verilmesi gerektiği,
Mehmet Ali Yaprak’ın silahla suç işlemediği, silah ve mermi bulundurmak suçu
işlediğinden ve bu suçtan aldığı ceza 12 ayı geçmediğinden silah ruhsatı
almasında kanuni bir engel olmadığı ve yönetmeliğin 7.maddesinin (a) bendine
istinaden İçişleri Bakanı Ülkü Güney tarafından kendisine silah taşıma izni
verildiğinin bildirildiği ve yazıya silah ruhsatı ile ilgili işlemli evrakların
eklendiği incelenmiştir.(Ek:127)
3- İçişleri Bakanlığınca Gaziantep Valiliğine gönderilen 22.09.1993 tarih ve
240652 sayılı yazıda ise, Mehmet Ali Yaprak’ın Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü
Narkotik Şube Müdürlüğünde 10.07.1988 tarihinde 2313 sayılı Kanuna Muhalefet,
eroin yapımında kullanılan madde kaçakçılığı suçundan 1988/C-44 sayılı turuncu
renkli yakalandı kaşeli örnek fişinin mevcut olduğu, yine aynı şahsın Diyarbakır
Emniyet Müdürlüğü, Narkotik Şube Müdürlüğünde 22.08.1988 tarihinde “eroin imal
etmek suçundan 1989/C-35 sayılı yakalandı kaşeli örnek-3 fişinin olduğu,
Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Müdürlüğünde 25.11.1988 gün ve
1988/C-62 sayılı örnek 3 fişine istinaden açılmış yakalandı kaşeli örnek 2
turuncu renkli “eroin imal etmek ve satmak suçundan fişinin mevcut olduğu,
Gaziantep Emniyet Müdürlüğünün 16.09.1985 gün ve 1985/C-41 sayılı örnek 3 fişine
istinaden açılmış “Yakalandı” kaşeli “İslami Cihat Örgütüne tehditle para
toplamak” suçundan turuncu renk örnek 2 fişinin mevcut olduğu, adı geçen şahsın
durumunun 1.06.1991 gün ve 20883 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe
giren 91/1779 karar sayılı Yönetmeliğin 16. maddesinin (a) bendi kapsamına
girdiği anlaşıldığından sözkonusu şahsa silah satın aldırılarak taşıma veya
bulundurma ruhsatı verilmesinin mümkün olmadığının bildirildiği
incelenmiştir.(Ek:128)
4- 10/89 sayılı Meclis Araştırma Komisyonunca Emniyet Genel Müdürlüğüne yazılan
15.01.1997 tarih ve 10/89/155 sayılı yazı ile, Ahmet ve Bedriye oğlu 1949 Nizip
doğumlu Mehmet Ali Yaprak’ın suç ve diğer fiş bilgilerinin çok acele olarak
Araştırma Komisyonuna gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir.(Ek:129)
5- İçişleri Bakanlığınca Meclis Araştırma Komisyonuna verilen 23.01.1997 tarih
ve 026077 sayılı cevabi yazıda:
12.07.1988 tarihinde Diyarbakır Narkotik Şube Müdürlüğü ekiplerince 27 HD 786
plakalı minibüste yapılan aramada; 2.5 litrelik cam şişeler içerisinde 12 adet
hidroklorik asit, 2.5 litrelik cam şişeler içerisinde sülfirik asit, 131 kg.
aseton, 153 kg. eter, 23 kg. setik asit, 222 kg. 750 gr. sadyum karbonat, 2 kg.
424 gr. prokayın maddeleri ele geçirildiği, minibüs sürücüsü İlyas Şahin’in
alınan ifadesinde; yakalaanan maddelerin Diyarbakır Tıp Fakültesinin siparişi
olduğunu beyan ettiği, ancak Diyarbakır Tıp Fakültesi ile yapılan temasta böyle
bir siparişlerinin bulunmadığını beyan etmeleri üzerine, kimyasal maddelerin ait
olduğu “NOBEL MEDİKAL A.Ş.”nin sahibi olan M.Ali Yaprak isimli şahsın Gaziantep
ilinde 14.07.1988 tarihinde yakalanarak Diyarbakır D.G.M.’ne sevk edildiği,
kayıtların tetkikinden anlaşıldığı,
8.11.1988 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünce yapılan operasyonda 124 kg.
65 gr. eroin maddesi imalatı olayında, eroin imalatcılarına kimyasal madde ve
tıbbi malzeme temin etmek ve satmak suçundan Gaziantep ilinde yakalanarak
15.12.1988 tarihinde Diyarbakır D.G.M.’ce ilk sorgusuna mütakip serbest
bırakıldığı,
02.08.1989 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ekiplerince, Merkez
Küçükçelikli Mezrasında yapılan operasyon neticesinde; 13 kg. 526 eroin maddesi,
2 kg. 482 gr. bazmorfin ve eroin maddesi imalatında kullanılan asitanhidrit
maddesi elde edilmesi olayına adının karıştığı ve 22.08.1989 tarihinde
yakalanarak sevkedildiği ve Diyarbakır D.G.M.’since serbest bırakıldığı,
Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı Parmak İzi Arşivinde
Ahmet Bedriye oğlu 1949 Nizip doğumlu Mehmet Ali Yapraak’ın ruhsatasız silah
taşımak, adam dövmek, 1918 ve 2313 sayılı kanunlara muhalefetten Ek’te
fotokopisi gönderilen parmak izi suç sicili olduğu anlaşılmıştır.
Sözkonusu şahsın 04.09.1985 tarihinde Gaziantep ili Mütercim Asım Caddesi
Sadıkoğlu Sokak No 6 sayılı yerde Tıbbi malzeme satıcılığı yapan kardeşi Osman
Yaprak’dan para alabilmek için, Ömer oğlu 1962 doğumlu Cengiz Aydın, Fazlı oğlu
1965 doğumlu Abidin Yaşamalı, Abdülgani oğlu 1954 doğumlu Nuri Kutlu ve Hasan
oğlu 1962 doğumlu Mustafa Kiraz’ı kiraladığı, bu şahısların kendilerini islami
Cihat Örgütü mensubu olarak gösterip, para gasp etmek sucundan suçüstü
yakalandıkları, Emniyette alınan ifadelerinde kendilerini kiralayanın Mehmet Ali
Yaprak olduğunu itiraf ettikleri ve Osman Yaprak’ın davacı olması üzerine,
15.10.1985 günü kendiliğinden teslim olduğu ve suçu kabul etmediği, hakkında
düzenlenen tahkikat evrakıyla birlikte Gaziantep ili Sıkıyönetim Komutan
Yardımcılığına sevk edildiği, kayıtların tetkikinden anlaşıldığı,
Mehmet Ali Yaprak, B.Esin Çiloğlu, A.Muhtar Daşar ve A.Kadir Şüküroğlu’nun
kurmuş oldukları Bahçelievler Mh. İsmail Paşa Sk. No: 5 Şahinbey Gaziantep
adresinde faaliyet gösteren Yaprak Televizyonu bulunduğunun ifade edildiği
incelenmiştir.(Ek:130)
6- Meclis Araştırma Komisyonunca Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan
10.01.1997 tarih ve 10/89-/138 sayılı yazı ile, Mehmet Ali Yaprak isimli şahsın
kaçırılması olayı ile ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılaan
tahkikatla ilgili olarak bu konuda dava açılıp açılmadığı, açılan dava varsa
evrakların tasdikli birer suretinin acele olarak Araştırma Komisyonuna
gönderilmesinin istenildiği incelenmiştir. (Ek:131)
7- Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca Araştırma Komisyonu üyesi M.Bedri
İncetahtacı’ya soruşturma dosyasının elden verildiği ve soruşturma dosyasının
tetkikinde:
Mehmet Ali Yaprak’ın kaçırılması olayı ile ilgili olarak Mehmet Ali Yaprak’ın
1.06.1996 tarihinde mahalli polisce ifadesinin alınmış olduğu, bu ifadesinde
kendisini kaçıran şahısları tanımadığını, eşgalini vermiş olduğu şahısları
görecek olursa tanıyabileceğini belirttiği,
Polisce yapılan soruşturmanın Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına intikal
ettirildiği ve Cumhuriyet Savcılığınca Müfit Samet, Turgay Maraşlı ve Mehmet
Yahya Efe ile kaçırıldığını iddia eden Mehmet Ali Yaprak’ın yüzleştirildiklerini
Cumhuriyet Savcılığınca düzenlenen tutanaklarda da Mehmet Ali Yaprak’ın
kendisini kaçıran kişilerin adı geçen şahıslar olmadığını belirtmiş olduğu
incelenmiştir.(Ek:132)
8- Meclis Araştırma Komisyonunca Başbakanlığa gönderilen 10.01.1997 tarih ve
10/89-118 sayılı yazı ile Susurluk olayına ilişkin soruşturma raporu ve
eklerinin talep edildiği incelenmiştir.
Başbakanlıkça Meclis Araştırma Komisyonuna 6.3.1997 tarih ve 258 sayılı yazı
ekinde gönderilen 9.1.1997 tarihli Başbakanlık Teftiş Kurulunca hazırlatılmış
olan raporun M.Ali Yaprak’ın kaçırılması olayı ile ilgili bölümünde;
25.5.1996 günü Gaziantep Yaprak TV Sahibi M.Ali Yaprak’ın kimliği belirlenemeyen
kişilerce bir otaya bindirilerek zorla kaçırıldığı, 6 gün süreyle alıkonulduğu,
75.000 DM ile cep telefonu ve ruhsatlı silahının gaspedildiği, daha sonra Hilvan
İlçesi sınırında Serbest bırakıldığından bahisle yapılan soruşturmada Gaziantep
Cbaşsavcılığının 1996/6503 Hazırlık, 1996/284 sayılı Daimi Arama ve Takipsizlik
kararı ile 15.11.1996 tarihinde karar verildiği anlaşılmış dosya yeniden ele
aldırtılarak Hazırlıktaki aynı sayı ile koğuşturması sürdürülmesi sağlanmıştır.
M.Ali Yaprak’ın kaçırılması ve fidye istenmesi olayı ile ilgili olarak G.Antep
C.Başsavcılığının 1996/6503 hz. nosu ile soruşturma sürdürüldüğü, olayın
faillerinin olduğu sanılan Müfit Senet’in aldırılan parmak izi olayda
kullanıldığı iddia edilen araçtaki parmak iziyle aynı olduğu, bu
değerlendirmenin tartışılmadığı, Müfit Sement’in talimatla alınan ifadesinin
yine Haluk Kırcı’nın firarına sebebiyet verdiği ileri sürülen Sedat Demir
hakkında takipsizlik kararını veren İstanbul C.Savcısı Sezgin Özdemir tarafından
alındığı, ayrıca Gaziantep C.Savcısı Akın İnal’ın tahkikatı derinleştirmeden tüm
delilleri değerlendirmeden takipsizlik kararı ve daimi arama kararı verdiği,
evrakın 5.12.1996 tarihinde yeniden ele aldırıldığı, müşteki M.Ali Yaprak’ın
gerek poliste ve gerekse Savcılıkta vermiş olduğu ifadelerinde ve şüphelendiği
şahıslar hakkında ve 6 gün alıkonulduğu yerler için yüzleştirme ve yer gösterme
zaptı yapılmadığı bu hususların İçişleri Bakanlığının Emniyet Genel Müdürlüğü
çıkışlı 29.11.1996 gün ve 262991 sayılı yazısında zikredilmiş olduğu
incelenmiştir.(Ek:82)
H-DİLEK ÖRNEK İLE İLGİLİ İNCELEME 1- TBMM’de Kurulan
(10/89,110,124,125,126) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığımızca İstanbul DGM Başsavcılığına yazılan 10.01.1997 gün ve
A.1.01.GEÇ.10/89-125 sayılı yazı ile “Komisyonumuzca alınan karar gereğince;
Susurluk Kazası sonrasında Başsavcılığınız tarafından başlatılan bir suç işlemek
için teşekkül kurmak eylemi ile ilgili olarak yapılan tahkikata dair son duruma
dair evraklar ile celbedilen evrakların birer suretinin Komisyonumuz görevlisi
Akman AKYÜREK’e elden teslim edilmesinin” talep edildiği incelenmiştir.(Ek:133)
2- Komisyon Başkanlığımızca İstanbul DGM Başsavcılığına yazılan 10.01.1997 gün
ve A.1.01.GEÇ.10/89-146 sayılı yazı ile “Komisyonumuzca alınan karar gereğince
kara para aklama operasyonu sırasında yakalanan kurde Dilek ÖRNEK ve arkadaşları
hakkında yapılan tahkikata ilişkin evrakların birer suretinin Komisyonumuz
görevlisi Akman AKYÜREK’e elden teslim edilmesinin” talep edildiği
incelenmiştir.(Ek:134)
3- İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığının 27.2.1997 gün ve 1997/440 sayılı
cevabi yazısı ekinde “Dilek ÖRNEK ve arkadaşlarına ait tahkikat evraklarının bir
suretinin” Komisyonumuza gönderildiği bildirilmiş olup, dosyanın muhteviyatında
bulunan İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığınca hazırlanan Hazırlık:
1996/2637, Esas: 1997/211 İddianame:
Dilek ÖRNEK, Youssef Gharachehdaghi, Ercan DOĞAN ve Ayhan AKÇA adlı şahısların
sanık oldukları, ruhsatsız uyuşturucu madde ihracı maksadı ile teşekkül
oluşturmak ve bu teşekküle dahil olmak, 4208 Sayılı Kara paranın aklanmasının
önlenmesine dair Kanuna muhalefetle suçlandıkları ve 23.12.1996 tarihinde Dilek
ÖRNEK, Youssef Gharachehdaghı’nin 10.01.1997 tarihinde Ercan DOĞAN’ın
tutuklanmış oldukları ve tutukluluklarının devam ettiği,
Aynı zamanda Hollanda vatandaşı olan ve uzun süredir yurtdışında yaşıyan Dilek
ÖRNEK’in sık sık yurda giriş-çıkış yaptığı ve PKK adına faaliyet yürüttüğünün
polise ihbar edilmesi üzerine, 15.12.1996 günü İstanbul Atatürk Havaalanından
yurda giriş yaparken üzerinde ve valizinde çok miktarda çeşiştil ülke paraları
ile yakalandığı, Dilek ÖRNEK’in anlatımında: Bu paranın ülke dışına çıkarılan
uyuşturucunun satışından elde edildiği, her defasında havaalanında kendisini
karşılayan Mehmet ve Latif ALAKEL kardeşlere getirdiği paraları teslim ettiği,
onların da bu paraları Feramez adını kullanan Youssef Gharachehdaghı isimli
kişiye teslim ettikleri, bu kişinin Lokman Ghodsi Makbood Alam isimli bir ortağı
olduğu ve Kapalıçarşıdaki halen kapalı olan Azer Döviz Bürosunun bunlara ait
olduğu ve bu kişilerin Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubedeki kayıtlarından daha
önce de Hurşit HAN isimli kişinin yakalattığı uyuşturucu işine de karıştıkları,
şubedeki resimlerinden Dilek ÖRNEK tarafından bu kişilerin teşhis edildikleri,
Feramez ismi ile tanınan Youssef GHARACHEHDAGHI ve Ayhan AKÇA dışındaki
yakalanan kişilerin olayla ilgisi bulunamadığından serbest bırakıldığı,
İstanbul DGM Başsavcılığının İstanbul (6) No’lu DGM’nin 1996/13 Esas sayılı
dosyaya konu 1996/1967 hazırlık dosyasında, hakkında ek takipsizlik kararı
verilen Mehmet ALAKEL’in kullandığı Narkotik Şube elemanlarınca daha önceden
bilinen 3422034 plakalı BMW otonun, Avcılar’da bir evin önünde park halinde
görülmesi üzerine, adı geçenin yakalanmasını teminen kapı açtırıldığında Ayhan
AKÇA isimli polis memurunun çıktığı,
Dilek ÖRNEK, Youssef GKHARACHEHDAGHI ve Ayhan AKÇA dışındaki yakalanan kişilerin
olayla ilgisi bulunamadığından serbest bırakıldığı,
Dilek ÖRNEK’in suç ortaklarından Ercan DOĞAN da, Antalya Havalimanında
yurtdışına çıkarken yakalanarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubeye
gönderildiği,
Öte yandan olayla ilgileri bulunduğu sonucuna varılan Mehmet ALAKEL, Abdüllatif
ALAKEL, Lokman GHODSİ, Makbood ALAM ile Dilek ÖRNEK’in yurda girişlerinde üzeri
ve eşyası aranmaksızın serbestçe geçişini sağlayan Gümrük Muhafaza Memuru
Vahdettin SEYLAN isimli şahısların yakalanamadığı, haklarında Gıyabi Tevkif
kararı alındığı, tefrikli 1997/342 evrak üzerinden aranmalarına devam edildiği,
Ayhan AKÇA dışındaki sanıklar haklarındaki soruşturmanın tamamlanması üzerine
çıkarıldıkları Mahkemede fiillerini ikrar etmekle mahkemece tutuklanmışlar,
Ayhan AKÇA serbest bırakılmıştır.
El konulan eşya:
Sanık Dilek ÖRNEK’in üzerinde ele geçen yabancı paralar ile Türk parası
kendisine iade olunmuş, valizindeki paralar ise son olarak banka görevlilerine
saydırıldığından, 27.536.000 İspanyol Pesetası, 4.793.000 Portekiz Eksüdosu
(emanet/8. sıra), 5 adet 2.000.lik sahte İspanyol Pesetası (emanet/7.sıra),
Sanık Youssef CHARACHEHDAGHI’dan elde edilen Amerikan Bankasına ait 25.lik 7
koçan boş çek yaprağı (emanet/1.sıra), 3 adet cep telefonu (emanet/4.sıra), 50
İngiliz Sterlini, 220 Amerikan Doları ve 8085 Alman Markı (Emanet/8.sırada olup,
Mehmet ALAKEL’in elinde bulunan 3660 Alman Markı ile aynı hesaba alınarak,
toplam 11.745.Alman Markı olarak kayıt edildiği), 34 MC 449 Plakalı BMW marka
oto ve Hüseyin ABDÜLKASIM’a ait olup devamlı olarak sanığın kullandığı anlaşılan
34 PZY 78 plakalı Doğan marka otolar (Emniyet Müdürlüğü otoparkında),
Sanık Ercan DOĞAN’dan elde edilen 13.770 Alman Markı, 8.000 Hollanda Guldeni, 20
Amerikan doları ve 1 adet cep telefonu (ek-emanet /1-2.sıra),
Gıyabi Tevkifli sanık Abdüllatif ALAKEL’e ait banka hesap defteri
(Emanet/2.sıra), muhtelif kapı anahtarları (Emanet/3.sıra), Ayhan AKÇA’nın
kullandığı 34 L 2034 Plaka sayılı BMW marka oto (emniyet Müdürlüğü Otoparkında),
Gıyabi tevkifli sanık Mehmet ALAKEL’e ait muhtelif kapı anahtarları
(Emanet/3.sıra), ev araması sırasında bulunan 3660 Alman Markı (Emanet/8.sırada
11,745 Alman Markı içinde), Mehmet Murat UZUNBOY’dan ele geçirilen ve Mehmet
ALAKEL’e ait olduğu tesbit edilen 1 adet cep telefonu (Emanet/6.sıra), 34 TER 65
plaka sayılı oto (emniyet Müdürlüğü Otoparkında),
Gıyabi tevkifli sanık Lokman Ghodsı MAHBOOD ALAM’ın evinde yapılan aramada, eşi
Simin Lotfi JAVİD’den alınan 1 adet cep telefonu (Emanet/5.sıra),
Mehmet ALAKEL ile Abdullatif ALAKEL’e ait evlerde yapılan aramada zabt edilen ve
emanetin 9. sırasına kayıt edilen, soruşturma sırasında da kadın eşyası olduğu
anlaşılan birtakım altın, ziynet eşyası, saat gibi eşya mahkeme kararı ile
sahiplerine iade edilmiştir.
Olayın hukuki durumu:
Uyuşturucu madde kaçakçıları tarafından, yurtdışına gönderilen uyuşturucu
maddelerin Avrupanın çeşitli ülkelerinde satıldığı ve elde olunan paraların,
kaçakçıların yurtdışı bağlantılarında toplanarak, kuryeler aracılığı ile yurda
sokulduğu ve bir elden dağıtımının yapıldığı bilinmektedir.
Soruşturma sonucuna göre, olayda Garo GÖKOĞLU, Ercan DOĞAN ile açık kimliği
tesbit edilemeyen SÜLO isimli şahısların, satıştan gelen parayı topladıkları,
bunlardan Ercan DOĞAN’ın bir ara nikahsız yaşadığı eşi Fatma KUNT ile bu kişinin
akrabaları Dilek ÖRNEK, Yıldız ÖRNEK, İhsan ÖRNEK, Ali KUNT ve Murat AŞKAR
aracılığı ile, yine Garo GÖKOĞLU’nun yeğeni Parseh KÖROĞLU ve onunla birlikte
yaşayan Birigitte BAARSLAF ve yine Simon ACLACOĞLU vasıtası ile Türkiye’ye
gönderdikleri, burada Azer Döviz Bürosunda çalışan Mehmet ve Abdüllatif
ALAKEL’in kuryeyi karşılayıp, parayı Feramez adı ile bilinen Youssef
GHARACHEHDAGHI’a aktardığı, bu suretle Azer Döviz Bürosunda Lokman Ghodsi
Mahbood ALAM’a ulaşan yabancı paranın sonradan uyuşturucu kaçakçılarına ödendiği
anlaşılmaktadır.
Lokman Ghodsı Mahbood ALAM isimli İran uyruklu şahıs döviz işi ile uğraşmakla
birlikte, Hurşit AHN ve arkadaşları hakkındaki 7.9.1996 suç tarihi ve halen
İstanbul (6) Nolu DGM.nin 1996/13 Esas sayılı dosyasına konu, teşekkül halinde
eroin ithali suçunun 9.nolu sanığı olup İran yolu ile yurda giren uyuşturucunun,
işlenerek yurtdışına satışı sonucu elde edilen parayı akladığı iddiası ile
yargılanmakta olduğu, o tarihten beri firarda olan bu şahsın olayımızda da aynı
rolü, yardımcıları Youssef GHARACHEHDAGHI, Mehmet ve Abdüllatif ALAKEL isimli
şerikleri ile birlikte üstlendiği görülmektedir.
Bahsedilen davanın hazırlık soruşturması sırasında Mehmet ALAKEL için de takibat
yapılmış ancak; adı geçen sanık delil yetersizliği nedeni ile serbest bırakılmış
ve hakkında ek takipsizlik kararı verilmiştir.
Uyuşturucunun yurtdışına gönderilmesi, orada satışı ve bedelinin kurye aracılığı
ile yurda sokularak döviz bürosunda aklanmak sureti ile uyuşturucu kaçakçılarına
dağıtılması şeklinde gelişen olayın “Ruhsatsız olarak uyuşturucu ihraç etmek” ve
“Uyuşturucu satışından elde edilen paranın başkalarınca bulundurulması” olmak
üzere iki özellik arz ettiği ortadadır.
Ruhsatsız uyuşturucu ihraç etmek fiili, TCK.nın 403/2. maddesinde tarif
edilmektedir. Olayda, ihraç fiilini işleyenler belli olmamakla birlikte,
uyuşturucunun ihracı ve paranın yurda girişi safahatında birden fazla kişinin bu
suçu işlemek için önceden anlaşarak irade birliğine vardıkları izahtan
varestedir. Kuryelerin yaklaşık iki yıldan beri para getirdikleri, dosya
kapsamından anlaşılmakla, uyuşturucunun birden fazla ihraçı sözkonusu edilmesine
rağmen, cins ve miktarı bilinmemektedir. Diğer bir deyişle, ortada uyuşturucu
bulunmamaktadır. Bu nedenle sanıkların fiili TCK.nın 403/10. maddesi kapsamında
kalmaktadır.
Uyuşturucu satışından elde edilen para, 4208 S.K.nın 2/a maddesi uyarınca
“karapara” olarak tarif edilmektedir. TCK.nın 403. Maddesindeki fiilin işlenmesi
sureti ile elde edilen paranın başkalarınca iktisap edilmesi, bulundurulması,
kullanılması, zilliyet yada malikinin değiştirilmesi ise, kara para aklama suçu
olarak aynı maddede belirtilmiştir.
Sanıklar ve hukuki durumları :
Sanıklardan Dilek ÖRNEK, Youssef GHARACHEHDAGHI ve Ercan DOĞAN’ın yukarıda
olayların özetlendiği gibi cereyan ettiğini itiraf ettikleri ve dolayısıyla
suçlarını ikrar ettiklerinden,
Sanık Dilek ÖRNEK’in, uyuşturucu ihracı maksadı ile oluşturulan teşekküle
sonradan dahil olmaktan ve birden fazla karapara bulundurmak ve karaparanın
başkalarınca iktisap edilmesi ve zilyetliğinin değiştirilmesi fiilinden sorumlu
olduğu,
Sanık Youssef GHARACHEHDAGHI’nin, yurtdışına eroin ihracı maksadı ile kurulan
teşekküle dahil olduğu ve uyuşturucunun satışından elde edilen karaparayı
“bulundurduğu, zilyetliğinin değiştirilmesi ve başkalarınca iktisabını
sağladığı” nedeni ile bu fiillerinden sorumlu olduğu,
Sanık Ercan DOĞAN’ın, uyuşturucu ihracı maksatı ile oluşturulan teşekküle Azer
Döviz Bürosunu ziyaret ederek ve olayın ayrıntılarını bilerek dahil olmaktan ve
birden fazla karapara bulundurmak ve karaparanın başkalarınca iktisap edilmesi
ve zilyedinin değişmesi fiillerine kuryeleri azmettirmekten sorumlu olduğu,
Sanık Ayhan AKÇA’nın esasen Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim ŞAHİN’in
koruma polisi olup, haklarında gıyabi tevkif kararı bulunan Mehmet ve Abdüllatif
ALAKEL ve Lokman Ghodsı Mahbood ALAM ile yakın ilişki içinde bulunduğu sanık
Abdüllatif’e ait 1996 model BMW otomobilin emrine tahsis edildiği, karaparanın
aklandığı Azer Döviz Bürosuna sık sık uğradığı, adları belirtilen kişilerin
yurtdışına eroin göndermek üzere oluşturdukları teşekküle bu suretle dahil
olduğu ve yurda gelen karaparanın taşınmasına da aracılık etmek sureti ile kara
para bulundurduğu ve bu parayı başkalarının iktisabına yardımcı olduğu sebebi
ile teşekküle dahil olmak ve karapara bulundurma fiillerinden sorumlu olduğu,
Tefrikli dosya:
Sanık Dilek ÖRNEK’e gümrükten geçiş kolaylığı sağlayan Mehmet SAYLAN, karaparayı
teslim alan Mehmet ve Abdüllatif ALAKEL, parayı aklayan Lokman Ghodsı Mahbood
ALAM halen firarda olup, tefrik edilen 1997/342 hazkırlık sayılı dosyada
haklarındaki gıyabi tevkifin infazına intizar edilmektedir.
Dosyamız sanıklarının tutuklu olmaları nedeni ile kamu davasının gecikmemesini
teminen iddianamenin tanzimi lüzumu hasıl olmuştur.
SONUÇ :
Açıklanan nedenler ile sanıkların duruşmalarının 2845 S.K.nın 20. maddesine göre
yapılarak, yukarıda gösterilen sevk maddeleri uyarınca sanıkların
cezalandırılması, emanete alınan suçta kullanılan ve suçtan hasıl olan eşyanın
TCK.36 Md. uyarınca ZORALIMINA, karar verilmesinin talep edildiği,
incelenmiştir. (Ek:135)
I-ANAVATAN PARTİSİ GENEL BAŞKANI MESUT YILMAZ’A BUDAPEŞTE’DE YAPILAN SALDIRI İLE
İLGİLİ İNCELEME 1- 10/89 sayılı TBMM Araştırma Komisyonu Başkanlığınca
Emniyet Genel Müdürlüğüne yazılan 10.1.1997 tarih ve 10/89-111 sayılı yazı ile
Mesut Yılmaz’a Budapeşte’de yapılan saldırıya ilişkin olarak yapılan tahkikata
dair dosyanın bir suretinin Meclis Araştırma Komisyonuna gönderilmesinin talep
edildiği incelenmiştir. (Ek:136)
2- İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün Bila tarih ve 96/1910 sayılı
cevabi yazıları ile 24.11.1996 günü Macaristan’ın Budapeşte Kentindeki Hilton
otelinde Mesut Yılmaz’a yönelik yapılan saldırı ile ilgili olarak sürdürülen
yurtiçi ve yurtdışı tahkikatları ihtiva eden dosyanın bir klasör içinde
gönderildiğinin bildirildiği,dosya muhteviyatının incelenmesinde:
Saldırıyı gerçekleştirenlerin 20.4.1970 Demirtaş doğumlu, Eşref ve Nazife oğlu
Veysel Özerdem, 04.04.1960 Elazığ doğumlu Ahmet ve Ayten oğlu İsmail Koçkaya ile
açık kimlikleri henüz belirlenememiş olan Ziya Kortu ve Veysel Özgür oldukları,
Konu ile ilgili olarak Mesut Yılmaz’ın yakın korumalığını yapan polis memurları
Hüseyin Arslan, Yaşar Günaydın’ın 26.11.1996 tarihlerinde ifadelerine
başvurulmuş olduğu,
Türk İnterpol’ünden Macaristan İnterpol’üne 25.11.1996 tarihinde faks çekilerek
bilgi talep edildiği, 27.11.1996 tarihinde Macaristan İnterpol Şefi Zoltan Nagy
ile yapılan görüşmede alınan telefon notunda, Mesut yılmaz’ın Macaristan
polisine şikayette bulunmadığı, bu nedenle yasalarına göre bir tahkikat
yapmadıklarını, bu aşamadan sonra ancak Türk Büyükelçiliğinin başvurusu üzerine
bir tahkikat yapılabileceğini, 27.11.1996 tarihinde böyle bir başvuruda
bulunulduğunu, yapılacak çalışmalardan bilgi vereceklerini ifade ettiği, Mesut
Yılmaz’a saldırıda bulundukları ileri sürülen İsmail Koçkaya, Veysel Öerdem,
Cengiz Korkut ve Veysel Özgür adlı şahısların Kaçakçılık ve Organize Suçlarla
Nücadele Daire Başkanlığının Arşivinde yapılan fiş tetkiki neticesinde ilişik
kayıtlarının bulunmadığı,
İsmail Koçkaya’nın Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesinde 1995/190 esas sayılı
dosyada gıyabi tutuklu olduğu ve yargılamasının devam ettiği,
Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a, 24.11.1996 günü bulunduğu
Budapeşte’deki Hilton otelinde saat: 17.00 sularında yapılan saldırıyla ilgili
olarak 25.11.1996 tarihinde Budapeşte İnterpolüne acele ibareli bir mesaj
çekilerek bilgi talep edildiği,
Öte yandan, saldırıyla ilgisi bulunabileceğine dair duyum alınan 20.4.1970 Aşağı
Demirtaş doğumlu, Elazığ nüfusuna kayıtlı, Eşref ve Nazife oğlu Veysel Özerdem,
4.4.1960 Elazığ doğumlu, ahmet ve Ayten oğlu İsmail Koçkaya, Veysel Özgür ve
Cengiz Korkurt isimli şahıslar hakkında daire Başkanlığımızca yapılan tetkikler
neticesinde;
İsmail Koçkaya’nın 7.2.1995 tarihinde Atatürk Havalimanından ülkemize girişiyle
birlikte 27.2.1996 tarihinde yine aynı limandan çıkış yaptığı,Veysel Özerdem’in
8.8.1995 tarihinde Dereköy Hudut Kapısından ülkemize girişiyle birlikte 9.9.1995
tarihinde Kapıkule Hudut Kapısından çıkış yaptığı,1952 doğumlu Veysel Özgür
isimli şahsın 25.7.1995 tarihinde Kapıkule Hudut Kapısından çıkışıyla birlikte
12.8.1995 tarihinde yine aynı kapıdan giriş yaptığı,1953 doğumlu Veysel Özgür
isimli diğer bir şahsın da 22.10.1994 tarihinde Kapıkule Hudut Kapısından çıkış
yaptığı tesbid edildiği,
Şahıslar hakkında KİHBİ Başkanlığından da bilgi talep edilmiş olup, Kaçakcılık,
Temüh, Asayiş, yabancılar, Bilgi İşlem ve İstihbarat Daire Başkanlıkları ile de
koordineli olarak çalışıldığı,
Yukarıda adı geçen şahıslardan İsmail Koçkaya ile Macaristan’da yaşayan
Türklerden Hasan Karabacak’ın resimleri ayrıca Mesut Yılmaz’ın korumalarına
teşhis amacıyla gösterilmiş olup, sanık ile benzerlikleri olmadığı da tesbit
edildiği,
Sözkonusu ülke İnterpolüne 26.11.1996 tarihinde çekilen acele ibareli ikinci bir
mesajla da; Mesut Yılmaz’ın korumalarından öğrenilen sanığın eşkali verilerek,
korumaları ile arasında geçen mücadeleden dolayı yaralanmış olabileceğinden
bahisle Macaristan’daki hastahane kayıtlarından da araştırılması talep edildiği,
Emniyet Genel Müdürlüğünce İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazılan 27.12.1996 tarih
ve 291144 sayılı yazı ile Baran ve Refiye oğlu 20.6.1961 Ankara doğumlu Aydın
İpekli’nin sahibi yada ortak olduğu şirketlerin adı ile adreslerinin ve kimlerle
ortak olduğunun sorulduğu,
İstanbul Emniyet Müdürlüğünce, Emniyet Genel Müdürlüğüne verilen 3 Ocak 1997
tarih ve 96/675 sayılı cevabi yazıda: Sultan Tekstil Sanayi Ltd.Şirketinin
7.4.1992 tarihinde Küçükçekmece Cumhuriyet Mahallesi, Aşık Veysel Cad. 68/A
sayılı adreste, baba ve anne Boran-Refiye İpekli tarafından kurulduğu, 7.8.1992
tarihinde aydın İpekli ile ablası Serpil İpekli’nin de ortak edildiği,
22.11.1993 tarihinde baba Baran İpekli’nin ölümü üzerine, babalarına ait
hisseler Refiye-Aydın-Serpil ve Gülay Aydın isimli şahıslara devredildiği,
23.11.1993 tarihinde Refiye İpekli’nin tüm hissesinin, Gülay aydın’ın tüm
hissesinin ve Aydın İpekli’ye ait bir miktar hissenin kendisini Mehmet Özbay
olarak tanıtan ve yurtdışında tanıdıkları olduğunu söyledikleri şahsa ait
olduğu, Mehmet Özbay’ın bu hisseleri 100 bin DM karşılığında aldığı, Mehmet
Özbay’ın satın aldığı hisselerin resmi işlemlerinin Mehmet Özbay’ın eşi Meral
Çaatlı adına yapıldığı, 26.1.1995 tarihinde resmi olarak Meral Çatlı adına
kayıtlı bulunan hisselerin Aydın İpekli ve Serpil İpekli üzerine devredilmiş
olduğu,
Slovak İnterpolünden alınan 28.11.1996 gün ve 12785/NUİ-96-GA sayılı mesajda
Mesut Yılmaz’a saldırıda bulundukları anlaşılan Veysel Özerdem, Ziya Korkut ve
Cengiz Korkut’un lacivert bir minibüsle Slovak Sınırını geçmiş olduklarının
anlaşıldığı,
Dışişleri Bakanlığı İstihbarat ve Araştırma Genel Müdürlüğünün 3 Aralık 1996
tarih ve 3633 sayılı yazıları ile İçişleri Bakanlığı (Emn.Gn.Md)’ne verdiği
bilgide, sanıkların Çek Cumhuriyetinde olduklarının öğrenildiği,
Saldırı olayına adı karışan Ziya Korkut, İsmail Koçkaya ve Veysel Özerdem
haklarında Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesince 10.12.1996 tarihinde giyabi tevkif
kararı verildiği, Adı geçen şahısların yurtdışında yakalanmaları ve suçluların
İadesine Dair Avrupa Sözleşmesinin 12. maddesine istinaden ülkemize iadelerinin
temini için İnterpol’e üye tüm ülkelere 12.12.1996 tarihinde “Dağıtımlı” yazı
gönderilmiş ve bu meyanda her üç (3) şahıs için Kırmızı Bülten düzenlenerek
İnterpol Genel Sekreterliğine iletildiğinin ek bilgi notundan anlaşıldığı,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca Adalet Bakanlığına yazılan 11.12.1996 tarih ve
3/14292 sayılı yazı ile Mesut Yılmaz’a saldırıda bulunan sanıklardan Veysel
Özerdem, İsmail Koçkaya ve Ziya Korkut’un Çek Cumhuriyetinde bulunmalarının
muhtemel olduğu belirtilerek yakalanmaları ve yargılanmak üzere ülkemize iade
edilmelerinin talep edildiği,
Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz tarafından 2.12.1996 tarihinde
emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilen yazıda kendisine yöneltilen saldırının
Abdullah Çatlı’nın ortağı, Sultan Tekstil’in sahibi Aydın İpekli tarafından
organize edildiğini iddia ettiği incelenmiştir.(Ek:137)
J-ALPASLAN PEHLİVANLI’NIN ÖLDÜRÜLMESİ İLE İLGİLİ İNCELEME 1-
Komisyonumuzun 3.2.1997 tarih ve 205 sayılı yazı ile Kırıkkale Cumhuriyet
Başsavcılığından; Alparslan Pehlivanlı’nın ve Alparslan Pehlivanlı’yı öldüren
şahsın abisinin öldürülmesi olayına ilişkin tahkikat ve dava dosyalarının bir
suretinin istendiği incelenmiştir. (Ek:138)
2- Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı 6.2.1997 tarih ve 1995/89 Hz. sayılı yazısı
ile Kırıkkale milletvekili Alparslan Pehlivanlının 14.4.1994 tarihinde Keskin
ilçesi yakınlarında öldürülmesi ve Alpaslan Pehlivanlı’yı öldüren Hacı Vural’ın
büyük kardeşi Metin Vural’ın öldürülmesi olayı ile ilgili Kırıkkale Cumhuriyet
Başsavcılığı ve Kırıkkale Ağır Ceza mahkemesinde bulunan kararlar ve dosya
suretini gönderdiği incelenmiştir. (Ek:139)
K-KARTAL DEMİRAĞ İLE İLGİLİ İNCELEME 1- Türkiye Cumhuriyeti 8.
Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal’a Kartal Demirağ isimli şahıs tarafından,
18.6.1988 günü Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonunda yapılan Anavatan partisi 2.
Olağan Kongresinde, yapılan suikast teşebbüsü ile ilgili olarak Komisyonumuza
intikal eden evrakların incelenmesi neticesinde;
Turgut Özal’ın Kartal Demirağ, teşebbüsü sonucu elinden yaralandığı, adı geçen
suikastçının yaralı olarak ele geçirildiği, şahsın üzerinden Hayati İpek adına
düzenlenmiş sahte kimlik çıktığı,
Davanın Ankara 1 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde görüldüğü 23.11.1988 tarih ve
1988/86 esas, 1988/127 karar sayılı karara bağlandığı,
Bahsi geçenin ideolojik amaçla T.C.Başbakanı Turgut Özal’ı tasarlayarak hamili
bulunduğu ve emanette kayıtlı tabancasıyla iki el ateş etmek suretiyle öldürmeye
tam teşebbüs suçundan, ayrıca memnu tabanca ve nüfus tezkeresinde sahtekarlık
fiillerinden sorumlu tutulduğu, yargılama neticesinde; daha önce öldürmeye tam
teşebbüsten hükümlü olduğu cezasını çekmekte iken cezaevinden firar ettiği,
mezkür suikasti tek başına kararlaştırdığı, siyasî bir amacının bulunmadığı,
geçmişteki ülkücü kişiliğinin bunda etkili olmadığı ifadesini vermiş, mahkeme 20
yıl ağır hapis ve ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklılık cezası vermiştir.
Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığınca olayın soruşturulması
sırasında sanıkla birlikte olan, sanığı suça teşvik eden veya muzaharette
bulunan, birlikte suç işleyen veya sanığın suç işlediği aleti veya vasıtayı
temin eden başka kişi ya da kişilerin bulunduğu yönünde bir delil elde
edilemediği ancak kişinin hedef küçültme, yerde yuvarlanarak kaçma şekliylede
davranışlarından profesyonel olduğu kanaatlerinide belirtmişlerdir.
Suikastçi Kartal Demirağ 15.4.1992 tarihinde de Devlet Güvenlik Mahkemesinin
14.4.1992 tarih 1992/90 sayılı kararı gereği meşruten tahliye edildiği
incelenmiştir. (Ek:140)
L- HURŞİT HAN İLE İLGİLİ İNCELEME 1- 10/89, 110,124, 125, 126 Esas
Numaralı TBMM Araştırma Komisyonu Başkanlığınca İstanbul Devlet Güvenlik
Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 10.1.1997 tarih ve 124 sayı yazı
ile Hurşit Han ve arkadaşları hakkında devam eden eroin kaçakçılığı dava
dosyasının onaylı bir örneğinin gönderilmesinin talep edildiği incelenmiştir.
(Ek:141)
2- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.1.1997 tarih
ve 1997/90-71 sayılı yazı ile Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığına 6.Nolu
Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1996/13 Esas sayılı Hurşit Han ve arkadaşları
hakkındaki dava dosyasının birer örneğinin Meclis Araştırma Komisyonuna
gönderildiğinin bildirildiği,
İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının yazılarına ekli
olarak gönderilmiş bulunan 1996/13 Esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde:
İstanbul DGM Başsavcılığınca hazırlanan 30.9.1996 tarih ve 1996/1967 Hazırlık,
1996/1311 esas ve 1996/1224 iddianame sayılı iddianame ile eroin ithal ettiği ve
ticaretini yaptığı belirlenen sanıklardan Hurşit Han, Şükrü Han, Şevket
Çağırtekin, Şükrü Çağırtekin, İdris Çağırtekin, Hasan Yılmaz, Muhittin Arslan,
Mustafa Hanifoğlu ve İran uyruklu Lokman GHAUDSI MAHBOOD ALAAM haklarında
İstanbul 6 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde dava açılmış olduğu ve davanın
devam ettiği,
Hurşit Han’ın 15.1.1995 tarihinde Bakırköy’de Afyonsakızı ve eroin ticaretine
ilişkin olay, 26.6.1994 tarihinde Bakırköyde Kokain ticaretine ilişkin olay,
3.1.1995 tarihinde yine Bakırköyde eroin ve Afyonsakızı ticareti ve 8.3.1995
tarihinde Tekirdağ-Saray ilçesinde eroin ve baz morfin imal etme olayında
kardeşi Şükrü Han ile baaşrolde bulundukları ve yönlendirici oldukları, bu
şahısların Pakistan uyruklu Hacı İbrahim isimli uyuşturucu pazarlayan şahısla
ilişki kurdukları ve bu şahıstan eroin temin etmek için anlaştıkları, Şükrü ve
Hurşit Han’ın bu eroinleri Çağ-Tur Nakliye Şirketinin Mersin’de bulunan
sahipleri Şükrü Çağırtekin ve İdris Çağırtekin ile temasa geçtikleri ve
yurtdışına getirecekleri eroinin yer ve zaman konusunda bu şahıslarla
anlaştıkları ve nakliyecilik yapan Hasan Yılmaz ve Muhittin Arslan ile de bu
nakliyecilik yapan şahısların anlaşarak eroinin yurtdışından getirilmesi işini
üstlendikleri ve Şevket Çağırtekin’in uyuşturucunun kilosunu 700 DM den, şoför
Hasan Yılmaz’ın 40.000 DM ve Muhittin Arslan’ın da 1 milyar TL fiat üzerinden
Şükrü ve Hurşit Han ile anlaştıkları,
Uyuşturucuların Ağrı Gürbulak’tan Türkiye’ye sokularak, Hurşit ve Şükrü Han’ın
Sapanca’daki sahibi oldukları çiftlik evine götürüp indirmelerinin önceden
kararlaştırıldığı, ancak yapılan bir ihbar sonucu Horasan’da uyuşturucuları
birlikte şoförlerin yakalandığı Lokman Godsi ve Mustafa Hanifoğlu’nun belli bir
komisyon karşılığında kara parayı akladıkları, Eminönünde bulunan Azer Döviz
A.Ş.’yi bu amaçla kullandıkları,
Hurşit Han ve Şükrü Han’ın evlerinde, yazlığında ve villasında yapılan
aramalarda satışa hazır eroin ile eroin yapımında kullanılan çeşitli
malzemelerin bulunduğu,
Hurşit Han’ın eroin yapımını Yüksekova’da yaşadığı tarihlerde öğrendiği, yurt
dışından eroin ithal ederek bu işin ticaretini yaptığı, adı geçen diğer
şahısların da Şükrü ve Hurşit Han ile birlikte hareket ettikleri ve teşekkül
halinde yurtdışından uyuşturucu madde, eroin ithal etmek ve ticaretini yapmak
suçunu işledikleri, Bu nedenle Hurşit Han ve Şükrü Han’ın T.C.K.’nun 403/1,
6,7,8, 31, 33,40 ve diğer şahıslarında TCK 403/1, 6,7, 31,33,40 maddeleri
uyarınca cezalandırılmalarının İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığınca talep edildiği ve davanın devam ettiği,
Hurşit Han 20.9.1996 tarihinde İstanbul DGM Başsavcılığınca alınan ifadesinde
“Sabanca’daki çiftliğinde yakalanan su (Asit Anhidriti) kabul ettiğini, bir
arkadaşının bunu saklamasını kendisinden istediğini, Bakırköy Mahkemeleri
tarafından hakkında bu suçlardan dolayı gıyabi tevkif kararı verdiğinin doğru
olduğunu, Silivrideki yazlığında ele geçirilen eroinin kendisine ait olduğunu,
1992 yılında kendisinden para istenilmesi üzerine korkudan PKK’ya 1 milyar TL
yardımda bulunduğunu” ifade ettiği,
7-8-9 Eylül 1996 tarihlerinde görevlilerce yapılan seri operasyonlar neticesinde
1963 doğumlu Hasan Yılmaz ile 1970 doğumlu Muhittin Arslan isimli şahısların
kullandıkları ve Hurşit Han’a ait olduğu ileri sürülen Tır’dan ve Hurşit Han’ın
yazlık ve çiftlik evlerinde elde edildiği belirtilen uyuşturucu maddelerle
ilgili olarak 17.9.1996 tarihinde İstanbul DGM C.Savcısı Aykut Cengiz Engin
huzurunda Narkotik Şube Müdürlüğünde bir tutanak düzenlenmiş olduğu ve yakalanan
uyuşturucuların dökümünün yapıldığı,
Hurşit Han’ın yazlık ve çiftlik evlerinde yakalanan uyuşturucu maddelerle ilgili
olarak Kriminal Polis Laboratuarın da uyuşturucu madde analizi yaptırıldığı ve
18.9.1996 tarih ve 13026 sayılı ekspertiz raporunda yakalanan uyuşturucuların
saf morfin, eroin ve asit anhidrit maddeleri olduğu incelenmiştir.(Ek:142)
M- AHMET TEKİN BAYKAL ÇETESİ İLE İLGİLİ İNCELEME 1-25.10.1996 günü
Torbalı ilçesinde çetebaşına ait benzinlikte silahlı çete oluşturmak adam
öldürmek, adam yaralamak, haraç toplamak amacıyla Ege bölgesinde kurulmuştur. Bu
çeteyle ilgili olarak 91 kişi hakkında fezleke hazırlanmıştır.
Bu çeteden 46 kişinin yakalandığı, 1991 yılından bu yana 18 kişiyi öldürdükleri,
7 kişiyi yaraladıkları, adam kaçırma, işkence, haraç toplamak ayrıca şahısların
arazi, para vs. nedeni ile aralarında oluşan ihtilafları, gayrilazımi yollardan
çözme yoluna girdikleri, bu çetenin 4 adet tam otomatik tüfek, 2 adet dürbünlü
tüfek, 16 adet tam otomatik tabanca, 6 adet pompalı tüfek, 31 adet şarjör, 870
adet fişek ve mermi yakalanmıştır. Suçların bizzat çete elebaşısı Ahmet Tekin
Baykal’ın talimatı ile işlendiği zabıtanın üzerlerine fazla gelmemesi için
suçların bir kısmının faili meçhul kalmamasına özen gösterdikleri, tanık,
müşteki ve mağdurlar üzerinde korku oluşturdukları. Çetebaşı Ahmet Tekin
Baykal’ın halen firarda olduğu incelenmiştir.(Ek:143)
N- EŞREF BİTLİS OLAYI İLE İLGİLİ İNCELEME 1- Komisyonumuzun 10.01.1997
tarih ve 108 sayılı yazısı ile Kara Kuvvetleri Komutanlığından “Eşref Bitlis
Paşanın ölümüne yolaçan uçak kazası ile ilgili yapılan tahkikat dosyasının
tasdikli bir suretinin gönderilmesinin istendiği incelenmiştir. (Ek:144)
2- Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı 20 Ocak 1997 tarih ve 1993/291
sayılı cevabi yazısında,
17 Şubat 1993 günü PTT ANKARA Posta İşleme Merkezine düşen ve Jandarma Genel
Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis ile üç subay ve bir astsubayın şehit olmaları
sonucunu doğuran 10011 kuyruk numaralı Beechcraft Super King Air B200 marka
askeri uçakla ilgili olarak verilen 1993/273-239 sayılı kovuşturmaya yer
olmadığı kararı ve dosya Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesince istenildiğinden
ilgili Mahkemeye gönderildiği ve halen Savcılığa iade edilmediği Dosyanın
tasdikli suretlerinin Ankara 13 ncü Asliye Hukuk Mahkemesinden istenebileceğini
bildirdiği incelenmiştir. (Ek:145)
3- Komisyonumuzun 10.1.1997 tarih ve 131 sayılı yazısı ile Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığından “Ankara 13. Asliye Hukuk mahkemesinde devam etmekte olan, bir
uçak kazasında vefat eden eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in yakınları
tarafından açılan tazminat davasının bir suretinin gönderilmesinin istendiği
incelenmiştir. (Ek: 146)
4- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 6.2.1997 tarih ve 5/11309 sayılı cevabi yazısı
ekinde; Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1994/151 sayılı dava dosyasını
gönderdiği incelenmiştir. (Ek:147)
5- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 4.3.1997 tarih ve 5/11309 sayılı 2. bir yazı
ile Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 4.3.1997 tarih ve 1994/151 esas sayılı
müzekkereleri ve ekindeki torba içindeki evrakı mahkemeye iade edilmek üzere
tetkik edilmek için gönderdiği incelenmiştir. (Ek:148)
6- Komisyonumuzun 12.3.1997 tarih ve 272 sayılı yazısı ile; Ankara 13. Asliye
Hukuk Mahkemesinin 4.3.1997 tarih ve 1994/151 esas sayılı dosyanın bir nüsha
fotokopisi çekilerek, iade edildiği incelenmiştir.(Ek:149)
O- TARIK ÜMİT’İN KAYBOLMASI OLAYI İLE İLGİLİ İNCELEME 1-
Komisyonumuzun 10.01.1997 tarih ve 110 sayılı yazısı ile İçişleri Bakanlığı
Jandarma Genel Komutanlığından Silivri Jandarma bölgesinde aracı bulunan ve
kendisinden iki seneden beri haber alınamayan Tarık ÜMİT ile ilgili yapılan
işlemler dosyasının tasdikli bir suretinin gönderilmesinin istendiği
incelenmiştir.(Ek:150)
2- İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığının 17 Ocak 1987 tarih ve 14911
sayılı cevabi yazısı ekinde talep edilen dosyanın gönderildiği incelenmiştir.
(Ek:151)
3- Komisyonumuzun 22.01.1997 tarih ve 171 sayılı yazısı ile Jandarma Genel
Komutanlığından Tarık ÜMİT isimli şahsın kaybolmasından sonra İstanbul İl
Jandarma Alay Komutanlığı tarafından yapılan istihbarat çalışmaları ile bu
çalışmalar sırasında gözaltına alınan ve bilgisine başvurulan şahıslarla ilgili
tutanak bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istendiği incelenmiştir. (Ek:152)
4- Jandarma Genel Komutanlığının 23 Ocak 1997 tarih ve 19164 sayılı cevabi
yazısında, konuya ilişkin olarak doğrudan ve dolaylı araştırma ve soruşturmalara
zaman içinde devam edilmişse de, herhangi bir ipucu olmadığından tutanak tanzim
edilemediği ve gözaltına alınan da bulunmadığı bildirildiği
incelenmiştir.(Ek:153)
5- Komisyonumuzun 23.01.1997 tarih ve 174 sayılı yazısı ile Sakarya Emniyet
Müdürlüğünden, bilgisine başvurulmasına karar verilen Dr. Cemalettin ÜMİT’in
28.01.1997 günü saat 12.30’da Komisyonumuzda bulunması için tebligat
yapılmasının istendiği incelenmiştir. (Ek:154)
6- Sakarya Emniyet Müdürlüğünün 27.01.1997 tarih ve 482 Fax sayılı cevabi
yazısında, Dr. Cemalettin ÜMİT, İstanbul’da ikamet ettiğinden İstanbul
telefonunun öğrenilip arandığı, kendisine ulaşılamadığından eşinin telefonla
bilgilendirildiği, incelenmiştir.(Ek:155)
7- Komisyonumuzun 28.3.1997 tarih ve 324 sayılı yazısı ile Adalet Bakanlığı Adli
Sicil Genel Müdürlüğünden Tarık ÜMİT’in sabıka kaydının gönderilmesinin
istendiği incelenmiştir. (Ek:156)
8- Adli Sicil Genel Müdürlüğünün 28.3.1997 tarih ve bila sayılı yazısı ile Tarık
ÜMİT’in sabıka kaydının gönderildiği incelenmiştir. (Ek:157)
9- İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi C.Başsavcılığınca Mehmet AĞAR ve Sedat
Edip BUCAK haklarında hazırlanmış bulunan 30.1.1997 tarih ve 1997/221 Hazırlık
ve 1997/1 sayılı Fezlekede: Tarık ÜMİT olayı ile ilgili olarak:
“ 04.03.1995 tarihinde Silivri İlçesi Kılıçlı Köyü yakınlarında bir otomobilin
terkedilmiş olarak bulunması üzerine ilgili Karakol Komutanı ve İlçe Jandarma
Komutanlığının yaptığı araştırmalar sonunda bu otomobilin Tarık ÜMİT isimli
kişiye ait olduğu tesbit edilmiş ve Tarık ÜMİT’in ailesi (Kızı Hande ve amcası
Cemalettin ÜMİT)nin adresleri araştırılıp bulunarak soruşturma başlatılmıştır.
Tarık ÜMİT’in kızı Hande BİRİNCİ ve amcası Cemalettin ÜMİT’in İstanbul
DGM.C.Başsavcılığınca alınan ifadeleri, Kadıköy C.Başsavcılığına, Silivri
C.Başsavcılığına ve idari mercilere verdikleri dilekçeler münderecaatına göre;
Tarık ÜMİT’in 3 Mart 1995 tarihinde İstanbul Erenköy Divan Pastanesinde oturduğu
sırada yanına gelen Ziya ve Ayhan isimli iki polis memuru ile kısa bir süre
konuştukları (o sırada Tarık ÜMİT’in yanında Baha ŞEN isimli bir şahıs ve bir
bayan arkadaşı bulunmaktadır.) bu polis memurlarının, Tarık ÜMİT’e “İbrahim
ağabey gelmedi. O seni evde bekliyor. Ona gideceğiz” dedikleri bu görüşmeden
sonra oradan birlikte ayrıldıkları ve Tarık ÜMİT’in bir daha bulunamadığı
anlaşılmıştır.
Milli İstihbarat Teşkilatında istihbarat elemanı olarak kullanıldığı belirlenen
Tarık ÜMİT’in orada amiri olan Mehmet EYMÜR’ün araştırmaları ve ayrıca Ahmet
ALTINTAŞ isimli Jandarma İstihbarat görevlisi astsubayın yaptığı araştırmalarda,
Tarık ÜMİT’in en son yaptığı telefon görüşmesi tesbit edilmiş ve son görüşmenin
Avşar KEDEROĞLU isimli kişi adına kayıtlı cep telefonu ile yapıldığı
belirlenmiştir. Jandarma İstihbarat görevlisi Ahmet ALTINTAŞ tarafından Avşar
KEDEROĞLU bulunmuş, Tarık ÜMİT’le görüşme sebebi araştırılmış ancak, Avşar
KEDEROĞLU’nun Tarık ÜMİT’i hiç tanımadığı herhangi bir görüşme yapmadığı ve bu
telefon kendi adına kayıtlı olmakla beraber, olay günlerine tekabül eden dönemde
bu telefonu Özel Harekat Dairesinde görevli Ayhan AKÇA ile Ziya
BANDIRMALIOĞLU’nun Avşar’dan aldıkları ve kullandıkları anlaşılmıştır.
Bunun üzerine Avşar KEDEROĞLU aracılığı ile Jandarma Astsubay Ahmet ALTINTAŞ
Ayhan AKÇA ile görüşme yapmak üzere buluşmuşlardır. Ataköy civarında bir parkta
Ahmet Altıntaş Ayhan AKÇA’yı beklemiş buraya Ayhan AKÇA, Ayhan ÇARKIN’la
birlikte gelmişlerdir. Jn. Astsubaydan görüşme sebebini öğrenmişler ve bunun
üzerine kendileri hakkında araştırma ve soruşturma yapamıyacağını ifade ederek
onunla münakaşa yapmışlardır. Bu münakaşayı müteakip buluşma yerine yakın Ataköy
Polis Karaakoluna gidilerek orada görüşmeye devam edilmiştir. Ataköy
Karakolundaki bu görüşme sırasında ayhan AKÇA ve Ayhan ÇARKIN ile o sırada
Ankara’da bulunan Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim ŞAHİN telefon
görüşmesi yapmışlar ve Jn.Astsubay Ahmet ALTINTAŞ’ı orada telefonla arayan
İbharim ŞAHİN “Sen kim oluyorsun, bu polisler hakkında araştırma yapıyorsun”
diyerek onu ikaz etmiş ve bu olaya karışmamasını söyleyerek müdahalede bulunmuş
ve araştırmanın devamını engellemiştir.
Yine Hande BİRİNCİ ve Cemalettin ÜMİT’in ifadelerine göre Jn. Astsubay Ahmet
ALTINTAŞ’ın yaptığı bu araştırmalar sırasında Mit Kontrterör Merkez Yöneticisi
olan Mehmet EYMÜR’ün de iki kişiyi görevlendirdiği ve Hande BİRİNCİ ile gerek
telefonla gerek bizzat yaptığı görüşmelerde ona hitaben “Babanı Abdullah ÇATLI,
Sami HOŞTAN ve Haluk KIRCI kaçırdılar, bu hususta hemen basına açıklama yap ve
ilgili yerlere dilekçeler ver, ayrıca babanın kaçırılmasında Korkut EKEN’in de
rolü var” diyerek onu uyardığı anlaşılmıştır.
Cemalettin ÜMİT’in ifadesi ve ifadesine ek olarak ibraz ettiği ve o tarihte
Adalet Bakanı olan Mehmet AĞAR’a hitaben yazdığı mektup ve Mehmet EYMÜR’ün
beyanlarına göre, Tarık ÜMİT’in kaybolmasından sonra Mehmet EYMÜR’ün, o tarihte
Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet AĞAR ve Özel Harekat Daire Başkanvekili olan
İbrahim ŞAHİN ile görüşmeler yaptıkları, bu görüşmeler de Tarık ÜMİT’in,
Abdullah ÇATLI ve adamları tarafından sorgulandığını ve serbest bırakılması
hususunda yardımcı olmasını istediği, adı geçenlerin de “bakarız” dedikleri
ancak herhangi bir sonuç alınamadığı anlaşılmıştır.
Olayı araştıran Jn.Ast.Sb.Ahmet ALTINTAŞ’a yukarıda belirtildiği şekilde yapılan
müdahaleler sebebiyle araştırmayı devam ettirememiş ve kısa bir süre sonra da
başka toplumsal olaylarda da görevlendirilmiş ve bilahare İl Jandarma Alay
Komutanlığına tayin edilmiştir.
Silivri C.Başsavcılığından suretleri celp edilen, bu olayla ilgili 1995/627
Hazırlık sayılı evrakın tetkikinde; hazırlık tahkikatının devam ettirildiği ve
henüz olay faillerinin somut delillerle tesbit edilemediği, bulunamadığı
görülmüştür.
İstanbul DGM.C.Başsavcılığınca celp edilerek 27.01.1997 tarihinde sanık sıfatı
ile ifadesi alınan Ziya BANDIRMALIOĞLU isimli polis memuru (ifadesi alındıktan
sonra İstanbul 2 Nolu DGM. Yedek Üyeliğinde tutuklanmış, işlemleri yapıldığı
sırada firar etmiştir.) Bu olayın başlangıç bölümünü yukarıda izah edildiği
şekilde teyid etmiştir. Şöyleki; Tarık ÜMİT ile eski tarihlerden beri
tanıştıkları 2 Mart 1995 tarihinde kendisinin Ankara’da bulunduğu sırada Tarık
ÜMİT’in onu telefonla arayarak görüşmek üzere İstanbul’a çağırdığını, 3 Mart
1995 tarihinde İstanbul’a gelen Ziya BANDIRMALIOĞLU’nun Avşar KEDEROĞLU isimli
arkadaşını Halkalı Gümrük Semtinde bulunan tır garajına gittiğini ve oradan
Avşar KEDEROĞLU’na ait cep telefonu ile Tarık ÜMİT’i aradığını ve aynı gün
18.00’de Erenköy Bağdat Caddesi Divan Pastanesinde buluşmayı
kararlaştırdıklarını ifade etmiştir. Aynı gün saat 19.00-20.00 sıralarında
Bağdat Caddesi Divan Pastanesine geldiğini söyleyen Ziya BANDIRMALIOĞLU, orada
Tarık ÜMİT’in yanında bir bay ve bayan arkadaşının oturduğunu, onlarla birlikte
Tarık ÜMİT’le yaklaşık yarım saat oturup hal hatır sorduklarını ve bay ve
bayanın kalkmasını müteakip kendilerinin de kalktıkları, Tarık ÜMİT’in 3-4 paket
çikolata yaptırarak arkadaşlara dağıtılmak üzere kendisine verdiğini ve
pastahane önünde vedalaşarak ayrıldıklarını belirtmiş ve iddia edildiği gibi,
Tarık ÜMİT’in yanına giderken yanında başka bir arkadaşının olmadığını, Dündar
KILIÇ isimli kişi hakkında yapılacak bir operasyon ile ilgili olarak ne önceki
tarihlerde ne de pastanedeki buluşmalarında herhangi bir konuşmalarının
olmadığını ifade etmiştir.
Bu buluşmanın amacını, eskiden beri tanıdığı Tarık ÜMİT’e sadece hal hatır
sormak maksadıyla izah etmeye çalışmış ise de; Ankara ilinden telefonla aranarak
irtibat kurulması, Ziya BANDIRMALIOĞLU’nun İstanbul’a geldiğinde Tarık ÜMİT’le
tekrar telefon görüşmeleri yaptıktan sonra Bağdat Caddesi Divan Pastanesinde
biraraya gelmeleri, sadece hal hatır sorduk gibi basit bir sebeple izahı
inandırıcı bulunmamıştır. Aksine bu buluşma safhaları (iddialara konu olan)
önemli bir olay ve sebebin bulunduğu kanaatini oluşturmuştur.” denildiği
incelenmiştir.(Ek:44)
10- Komisyonumuzca Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilen 2.4.1997 tarih ve 331
sayılı yazı ile, Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim ŞAHİN ve Ayhan
AKÇA’nın 2.3.1995 tarihinde Diyarbakır’da görevli olduklarını belirten görev
onayı, gidiş-dönüş tarihleri, bu göreve gidişleri ile ilgili uçak biletlerinin
fotokopileri ile, hangi acentadan aldıkları, bilet ücretlerinin ne şekilde
ödendiği, uçakla dönmüşler ise hangi şehire indiklerinin acele bildirilmesinin
istenildiği incelenmiştir. (Ek:158)
11- Emniyet Genel Müdürlüğünce Meclis Araştırma Komisyonumuza gönderilen
2.4.1997 gün ve 276 sayılı cevabi yazıda:
“2.3.1995 günü İbrahim ŞAHİN ile Ayhan AKÇA’nın H.H.Y. 257 sefer sayılı uçağı
ile saat 10.00’da Diyarbakır’dan Ankara’ya hareket ettikleri, İbrahim ŞAHİN’in
2352405877736 numaralı bilet, Ayhan AKÇA’nın ise 2352405877738 nolu bilet ile
Ankara’ya hareket ettikleri, bu seyahatleri ile ilgili olarak adı geçenler
hakkında herhangi bir geçici görev onayının bulunmadığı ve kendilerine herhangi
bir ödemenin yapılmadığı incelenmiştir.(Ek:159)
P- YÜKSEKOVA ÇETESİ İLE İLGİLİ İNCELEME 1- Komisyonun 29.11.1996 gün
ve A.01.1.GEÇ/4 sayılı yazısına, İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Emniyet Genel Müdürlüğünce ayrı ayrı cevap verildiği,
A- Jandarma Genel Komutanlığının 6 Aralık 1996 tarih ve HRK:
2060-90-96/ASYŞ.Pl.(217053) sayılı cevabi yazıda:
Hakkari-Yüksekova’daki Necip Baskın’ın evine 22 Eylül 1996 günü saat 03.00
sıralarında terörist kıyafeti ile gelen Komiser Fatih ÖZALTAN, itirafçı Kahraman
BİLGİÇ ve GKK Mehmet Emin ERGEN’in adı geçen şahsı alarak Yüksekova Emniyet
Müdürlüğü Özel Harekat binasına götürdükleri, tetöristler tarafından kaçırıldığı
görüntüsü vererek yakınlarından 200.000 DM. fidye istedikleri sanıkların alınan
ihbar üzerine Yüksekova J.Tak.Snr.A.K.lığınca suçüstü yakalandığı, olayla ilgisi
görülen (1) Komiser, (1) Polis Memuru, (1) itirafçı ve (3) GKK.’nın adli
makamlara sevk edilerek ilk sorgularını müteakip tutuklandığı, bu hususta adli
işlemlere de devam edildiği,
B- Emniyet Genel Müdürlüğünün 9.12.1996 tarih ve B.05.1.EGM.0.60.05.03/ 2694-96
sayılı cevabi yazılarında “konuya ilişkin Emniyet birimlerince düzenlenen
evrakın bir dosya içerisinde gönderildiği”, belirtilmiş,
Adı geçen dosyanın incelenmesinde;
a- Yüksekova İlçe Jandarma Komutanlığınca hazırlanan 23 Eylül 1996 tarihli
vukuat raporunda; Olayın mahiyetinin 22 Eylül 1996 tarihli vukuat raporunda
belirtildiği ve olaya adı karışan Kahraman BİLGİÇ ile GK Korucuları Mehmet Emin
ERGEN, Necmettin HAZEYİ, Osman ERGEN, Abdülkerim ÖZCÜK ve Osman ÖZPAZAR’ın
gözlem altına alındığı, Komiser Fatih ve 2 polis memuru hakkında da
Kaymakamlıkça idari soruşturma, Cumhuriyet Savcılığınca da adli soruşturmanın
yürütüleceği, olayın da; PKK terör örgütü süsü verilerek adam kaçırma, hürriyeti
tahdit ve fidye isteme suçu olarak sıfat kazandığı,
b- Necip BASKIN’ın kaçırma olayına adı karışan Kahraman BİLGİÇ’in 22.9.1996
tarihli ifadesinde konuyla ilgili ve daha önce gerçekleştirdiği eylemlerle
ilgili bilgi verdiği,
c- Osman ERGEN’in 22.9.1996 tarihli ifadelerinde kaçırma olayındaki rolünü
anlattığı,
d- GKK Mehmet Emin ERGEN 23.9.1996 tarihli ifadesinde; kendisinin kaçırma olayı
ile ilgisinin olmadığını söylediği,
e-GKK Osman ÖZPAZAR 23.9.1996 tarihli ifadesinde kaçırma olayına katıldığını
söylediği,
f- GKK Abdulkerim ÖZCÜK 23.9.1996 tarihli ifadesinde kaçırma olayına katıldığını
söylediği,
g- Hakkari İl Emniyet Müdürlüğünün 23.9.1996 tarihli Valilikten aldığı onayla;
Necip BASKIN’ı kaçırma olayına adı karışan polis memurları Fatih ÖZHAN, Azmi
AYDIN ve Abdulkadir BAYRAM’ın görevden uzaklaştırıldığı,
h- Hakkari İl Emniyet Müdürlüğünün Emniyet Genel Müdürlüğüne yazdığı 23.9.1996
tarih ve 719/96 sayılı yazısıyla, Necip BASKIN’ı kaçırma olayına karışıp
Valilikçe açığa alınan polis memurları hakkındaki soruşturmanın Teftiş Kurulu
Müfettişlerince yapılmasını talep ettiği,
ı- Emniyet Genel Müdürü Alaattin YÜKSEL imzasıyla Teftiş Kurulu Başkanlığına
yazılan 24.9.1996 tarih ve 223/15728 sayılı yazı ile olayda adı geçen polis
memurları hakkında soruşturma emri verdiği,
j- Hakkari İl Emniyet Müdürlüğünün, Emniyet Genel Müdürlüğüne yazdığı 13.10.1996
tarihli fax mesajı ile; Necip BASKIN’ı kaçırma olayına adı karışan polis
memurlarından Abdulkadir BAYRAM ile GKK Osman ERGEN’in Yüksekova Sulh Ceza
Mahkemesince serbest bırakıldığı, polis memurları Fatih ÖZHAN ve Yusuf Azmi
AYDIN ile GKKorucuları Osman ÖZPAZAR, Abdülkerim ÖZCÜK ve Necmettin HAZEYİ’nin
Yüksekova Sulh Ceza Mahkemesince tutuklandıklarının bildirildiği
incelenmiştir.(Ek:160)
2- Komisyonun 10.1.1997 tarih ve 139 sayılı yazısı ile Yüksekova Cumhuriyet
Başsavcılığından, “Yüksekova Çetesi” olarak bilinen ve birkısım güvenlik
görevlilerinin karıştığı adam kaçırma ve tehdit olayına ilişkin yapılan
tahkikata dair evrakın tasdikli birer suretinin gönderilmesini talep ettiği
incelenmiştir.(Ek:161)
3- Komisyonun bu yazısına Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığınca 27.2.1997 tarih
ve 1997/1171 sayılı yazısı ile verilen cevabi yazıda; olayla ilgili soruşturma
evraklarının 15.10.1996 tarih ve 1996/960 hazırlık 1996/117 sayılı görevsizlik
kararı ile Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderildiğine dair kararın gönderildiği incelenmiştir.(Ek:162)
4- Komisyonun 16.1.1997 tarih ve 159 sayılı yazısı ile Diyarbakır DGM
Başsavcılığından “Yüksekova Çetesi olarak bilinen ve birkısım güvenlik
görevlilerinin karıştığı adam kaçırma ve tehdit olayına” ilişkin yapılan
tahkikata dair evrakın tasdikli birer suretini istediği incelenmiştir. (Ek.163)
5- Diyarbakır DGM Başsavcılığının 12.3.1997 tarih ve 1996/3885 Hz.sayılı yazısı
ekinde gönderilen hazırlık soruşturmasına ait evrakta;
Kahraman BİLGİÇ, Fatih ÖZHAN, Yusuf Azmi AYDIN, Abdulkerim ÖZCÜK, Osman ÖZPAZAR,
Necmettin HAZEYİ, Abdülkadir BAYRAM, Mehmet Emin ERGEN ve Osman ERGEN
haklarında;
a- Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak,
b- Teşekkül halinde para almak için adam kaldırmak,
c- Teşekkül halinde birden fazla kişiyi öldürmeye eksik teşebbüs,
Suçlarından iddianame tanzim edildiği,1997/298 sayılı iddianamede;
Sanıklardan Kahraman BİLGİÇ’in 1991-1994 yıllarında PKK Terör örgütü adına
faaliyetlerde bulunduğu, 1994 yılında teslim olmasına müteakip Hakkari,
Yüksekova ve Çukurca Bölgelerinde yapılan operasyonlarda Güvenlik Kuvvetlerine
yardımcı olduğu,
Fatih ÖZHAN, Yusuf Azmi AYDIN ve Abdulkadir BAYRAM’ın Hakkari Özel Harekat
Şubesinde Polis Memuru olarak görevli oldukları, ancak zaman zaman çevre
ilçelerde de geçici olarak görevlendirildikleri ve operasyonlara katıldıkları,
Diğer sanıklar Mehmet Emin ERGEN, Osman ERGEN, Necmettin HAZEYİ, Abdulkerim
ÖZCÜK (Korucu Kadir olarak tanınıp biliniyor) ve Osman ÖZPAZAR’ın ise Yüksekova
İlçesi yazılı kamp köyünde geçici köy korucusu olarak görev yaptıkları,
Sanıkların önce Yüksekova Vezirli Köyünden örgüt adına hayvanların kaçırılmasını
kararlaştırdıkları, ancak bu eylemi gerçekleştirmedikleri,
Yukarıdaki olayın konuşulması sırasında sanıklardan geçici köy korucusu olarak
Abdulkerim ÖZCÜK (Korucu Kadir) ve Necmettin HAZEYİ’nin sanık Kahraman BİLGİÇ’e,
“Tahir BASKIN ve Faris BASKIN’ın çok zengin ve örgüte yardım eden kişiler
olduklarını belirtip PKK adına bu kişilerden para alınmasını” teklif ettikleri,
Kahraman BİLGİÇ’in bu teklifi kabul ettiği, kaçıracakları kişiyi saklamak için
yer aradıkları, ertesi gün görüşmelerinde Kadir’in yer bulamadığını söylediği, o
sırada Kadir’in Özel Harekatta görevli Komiser Fatih dediği, Fatih ÖZHAN’la
telefonla görüştüğü, Kadir’in konuşmasından sonra telefonu alan Kahraman
BİLGİÇ’in, Fatih ÖZHAN’ı kaçırma olayına yardımcı olması için çağırdığı, kısa
bir süre sonra yanında akrep şoförü ile birlikte 3 kişi (diğer polis sanıklar)
oldukları halde eve geldikleri Kahraman ve diğer sanıklar tarafından kaçırma ve
para isteme olayının Fatih’e açıklanarak yardımının istenmesi üzerine, teklifi
kabul ederek “adam kaçırıldıktan sonra Emniyete götürülüp parayı getirene kadar
bekliyeceğiz” dediği ve bu olayı bu şekilde planladığı;
Kahraman ve geçici köy koruyucusu olan sanıklar adamı aldıktan sonra
Yüksekova-Yazılı Köyü arasına getirecekler, buradan Fatih alıp Emniyete götürüp
2-3 gün saklıyacak, sonra adamları havaalanı mevkiine çağıracaklar, burada
Kahraman BİLGİÇ, Abdulkadir ÖZCÜK birkaç GKK ile Özel Harekattan birkaç polis
bulunacak, para alındıktan sonra PKK kıyafeti giydirilmiş ve eline iğnesi kırık
bir silah verilmiş kaçırılan kişi ile parayı getiren kişiler verilen işaret
üzerine, PKK’lılarla çıkan bir çatışma süsü verilerek olay yerinde
öldüreceklerdi.
Planın uygulanmasında, bir aksama olmaması için önceden sanık Kahraman BİLGİÇ
ile Fatih ÖZHAN’ın birlikte Fatih’e ait Mazda otomobil ile olayın
gerçekleştirileceği yerde keşif yaptıkları,
Bu şekilde, gerçekleştirilecek eylem için tüm plan ve hazırlıklar tamamlandıktan
sonra, 21.09.1996 günü gecesi sanık Kahraman ve geçici köy korucusu olan diğer
sanıkların Mehmet Emin ERGEN’in evinde PKK Terör Örgütüne özgü kıyafetleri
giydikleri, bu esnada sanık Fatih’in de yanlarında olduğu ve Kahraman’a “Çektar
Engizek” adına düzenlenen PKK’lı kimliğini verdiği, Kahraman’ın ise daha önceki
operasyonlarda elde edilen ERNK mühürlü bir makbuza kürtçe olarak 200.000 Mark
yazarak hazırladığı, bu hazırlık bittikten sonra sanık Fatih ÖZHAN ile diğer
polis memuru sanıkların köyden ayrılıp ilçeye döndükleri,
Sanıkların saat 23.00 sıralarında Mehmet Emin ERGEN’in evinden ayrılıp yaya
olarak Vezirli köyüne gittikleri, köyde önce Abdullah BASKIN’ın evine giderek
sorduklarında hanımı tarafından Abdullah BASKIN’ın Yüksekova’ya gittiğinin
söylenmesi üzerine, Necmettin HAZEYİ’nin gösterdiği Necip BASKIN’ın evine
gidildiği, evin kapısı çalınmadan köpeklerin havlaması üzerine birisinin “kim
var orada, kimsiniz” diye seslendiği, sanık Kahraman’ın “Biz Hevalız” diye
karşılık verdiği,
Bu cevap üzerine kapının açılmasından sonra, sanık Kahraman’ın içeri girdiği,
sanık Ozman ÖZPAZAR ve Abdulkerim ÖZCÜK’ün kapıda bekledikleri, Osman ERGEN ile
Necmettin HAZEYİ’nin ise emniyet için bahçede tedbir aldıkları,
İçeri giren sanık Kahraman BİLGİÇ ile içerde uyuyan ve gürültüler üzerine uyanan
Necip ve İlhan BASKIN’la aralarında terör örgütünde yer alan iki teröristle
ilgili geçen kısa konuşmadan sonra, sanık Kahraman tarafından önceden hazırlanan
para makbuzunun İlhan BASKIN’a verildiği, Necip BASKIN’ın evin dışına
çıkarılarak Yüksekova yolunu göstermesinin istenildiği, bu esnada sanık Kahraman
dışında yüzleri maskeli olan diğer sanıkların yanlarına geldiği, birlikte ilçeye
doğru yürümeye başladıkları, belli bir yere gelindiğinde sanık Kahraman
tarafından Necip BASKIN’ın gözlerinin bir puşi ile bağlandığı üzerine kar
başlığı geçirildiği, Necip’in sorması üzerine “gözlerinin buluşmaya gelecek
örgütün milislerini tanımaması için” kapatıldığının söylendiği,
İlçe ile yazılı kamp köyü arasındaki buluşma noktasına gelindiğinde burada
kaçırılan Necip BASKIN’ı alacak sanık Fatih ve arkadaşlarının olmadığı görülüp
bir süre beklendiği gelmeyince Kahraman tarafından Abdulkerim ÖZCÜK ile Osman
ERGEN’in Fatih’e telefon etmek üzere yazılı kamp köyüne gönderildiği,
Buna rağmen Fatih’in gelmemesi üzerine bu defa sanık Kahraman’ın köye gittiği bu
sırada Fatih ve arkadaşlarının akrep denilen araçla köye geldikleri, yaptıkları
görüşmede Necip’in bu araçla götürülmesi sakıncalı bulunduğundan, birlikte
ilçeye dönerek, Fatih’e ait Mazda araç ve akrep ile tekrar buluşma noktasına
gelip Necip’i mazda otoya bindirip ilçeye götürdükleri, Necip’in götürülmesinden
sonra Geçici Köy Koruyucusu olan sanıkların köylerine döndükleri,
Sanıklar Kahraman, Fatih ve diğer polis memuru sanıklar tarafından Emniyet
Müdürlüğüne saat 03.30 civarında götürülen Necip’in binaya ana giriş kapısından
sokulmayıp Yusuf Azmi AYDIN’ın kapıdaki nöbetçi polis memurlarını oyalamasından
yararlanılarak, arka taraftan ve duvardan atlatılmak suretiyle gizlice
sokulduğu, binanın üst katında bulunan Özel Harekata ait bir odaya kapatıldığı,
Necip BASKIN’ın kaçırılarak hapsedilmesinden sonra Kahraman’ın polis Fatih ve
arkadaşları tarafından yazılı kamp köyüne götürülerek Mehmet Emin ERGEN’in evine
bırakıldığı,
Geceyi Mehmet Emin’in evinde geçiren sanığın 22.09.1996 günü komando taburunda
bulunduğu sırada Fatih ÖZHAN’ın telefonla araması üzerine Emniyet Müdürlüğünde
buluştukları ve bu aşamadan sonra yapılacakları yeniden gözden geçirdikten sonra
ilçe merkezine gittikleri,
Sanık Fatih’in 22.09.1996 günü saat 16.00 sıralarında ilçedeki bir fotoğrafçı
dükkanından, önce Hakkari Terörle Mücadele Şube Müdürünü, onu bulamayınca
Emniyet Müdürünü arayarak “bir PKK’lı milis yakaladıklarını, akşam örgütün
toplantı yapacağı yeri belirlediklerini, operasyon yapacaklarını ve
kuvvetlerinin yeterli olduğunu” bildirerek, olaya yasal bir görünüm kazandırmaya
çalıştığı, Emniyet Müdürünün de olaydan kendisine bildirilen bu şekli ile
haberdar olduğu,
Daha sonra sanık Kahraman’ın bir telefon kulübesinden Baskın ailesine telefon
ederek emaneti (200.000 Alman Markını) hazırlamalarını istediği, ancak bu
konuşmada parayı nereye getireceklerini söylemediği,
Diğer yandan Necip BASKIN’ın açıklandığı şekilde sanıklar tarafından
kaçırılmasından sonra Baskın ailesinden Tahir BASKIN tarafından olayın İlçe
Jandarma Komutanlığına ve Yüksekova 21. inci Jandarma Sınır Tabur Komutanlığına
ihbar edilmesi üzerine, sanık Kahraman’ın Tabur Komutanı Yarbay Hami ÇAKIR
tarafından tabura çağrılarak bilgisinin olup olmadığının sorulduğu, sanığın
Tabur Komutanına bilgisi olmadığını bildirdiği, ancak daha sonra Tabur Komutanı
Yarbay Hami ÇAKIR’ın sanığı tekrar çağırtıp fidye makbuzu verilen İlhan
BASKIN’la yüzleştirmesi üzerine sanık Kahraman’ın olayı itiraf ederek ayrıntılı
olarak anlattığı ve bunun sonucu sanıklar hakkında yasal soruşturmaya
başlandığı,
Bu arada sanık Kahraman’ın Tabur Komutanı Yarbay Hami ÇAKIR’la birinci
görüşmesinden sonra Tabur Gazinosunda sanık Abdulkerim ÖZCÜK ile karşılaştığı
Abdulkerim’e “olayın Tabur Komutanına şikayet edildiğini ve durumu Fatih ÖZHAN’a
bildirmesini” söylediği, muhtemelen bu durumun Fatih’e iletilmesi üzerine Necip
BASKIN’ın aynı gece saat 22.00 sıralarında serbest bırakıldığı,
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan olayda tüm sanıkların Necip BASKIN’ın fidye
almak amacıyla kaçırılmasından bilgileri olduğu, alınacak paradan tüm sanıklara
pay verileceği,
Bu suretle sanıkların tamamının Cürüm İşlemek İçin Teşekkül Oluşturmak ve
Teşekkül Halinde Para Almak İçin Adam Kaldırmak suçlarını,
Sanıklar Kahraman BİLGİÇ, Fatih ÖZHAN, Yusuf Azmi AYDIN ve Abdulkadir BAYRAM’ın
ayrıca Teşekkül Halinde Birden Fazla Adam Öldürmeye Eksik Teşebbüs suçunu
işledikleri,
Sanık Kahraman BİLGİÇ’in 26.09.1996 tarihli Emniyet Müfettişlerince tespit
edilen ifadesi, Yüksekova Cumhuriyet Savcılığınca tespit edilen 26.09.1996 ve
14.10.1996 tarihli ifadeleri, DGM. Başsavcılığınca tespit edilen 05.12.1996 ve
26.02.1997 tarihli ifadeleri, diğer sanıkların, Yüksekova Cumhuriyet Savcılığı,
Sulh Ceza Mahkemesi ve DGM. Başsavcılığınca tespit edilen ifadeleri, yüzleştirme
tutanakları, mağdur, müşteki ve tanıkların beyanıyla anlaşılmıştır.
Bu nedenle sanıkların yargılanmalarının 2845 sayılı Kanun Hükümlerince
yapılarak;
a- Sanıkların tamamının; Cürüm İşlemek İçin Teşekkül Oluşturmak suçundan
eylemlerine uyan TCK’nun 313/1-2-4-5 madde ve fıkraları uyarınca, Teşekkül
Halinde Para Almak İçin Adam Kaldırmak suçundan eylemlerine uyan TCK’nun 499.
maddesi uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalarına,
b- Sanıklar Kahraman BİLGİÇ, Fatih ÖZHAN, Yusuf Azmi AYDIN ve Abdulkadir
BAYRAM’ın Teşekkül Halinde Birden Ziyade Kişiyi Öldürmeye Eksik Teşebbüs
suçundan eylemlerine uyan TCK’nun 450/5-9 ve 61. Md ve Fıkraları uyarınca ayrı
ayrı cezalandırılmalarına,
c- Sanık Kahraman BİLGİÇ dışındaki sanıklar TCK 279. maddesi anlamında memur
olduklarından ve işledikleri cürümlerde memuriyetlerine ait kuvvet ve vasıtaları
kullandıklarından haklarında hükmedilecek cezaların TCK’nun 281. maddesi
uyarınca arttırılmasına,
d- Tüm sanıklar hakkında TCK’nun 31,33 ve 40. maddelerinin uygulanmasına karar
verilmesinin talep edildiği incelenmiştir.(Ek:164)
6- Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığınca, “1991-1994 yıllarında Devlet
hakimiyeti altındaki topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya
yönelik silahlı eylemde bulunmak” suçundan Kahraman BİLGİÇ hakkında ayrıca
4.3.1997 tarih ve 1997/708 hazırlık numarasıyla tanzim edilen ikinci bir
iddianamede de;
Sanığın 1991 yılında Mersin’de ikamet ederken gittiği Mersin HEP İl binasında
kendisine yapılan propagandalar ve arkadaşının babası Yusuf isimli şahsın
propagandaları sonucu PKK terör örgütünün görüşlerini benimsediği,
Mersin’de Terörle Mücadele yasasına karşı düzenlenen açlık grevlerine katıldığı,
Daha sonra örgüte katılmaya karar veren sanığın Lokman ORAL ile birlikte
Mersin’den otobüse bindirilerek Cizre ilçesine gönderildiği,
Cizre’de bir milis tarafından karşılandığı, birkaç gün milisin evinde kaldıktan
sonra aynı milis tarafından Silopi ile Cudi dağına götürülerek PKK örgüt
mensuplarına teslim edildiğini,
Böylece 1991 yılı 6. ayında PKK terör örgütüne katılan sanığın teslim edildiği
grupla birlikte örgütün Kuzey Irak’taki Hakurk Kampına gittiği,
Hakurk Kampında askeri ve siyasî eğitim gören sanığa kaleşnikof silah ve Havar
kod adı verildiği,
1991-1992 yıllarını Kuzey Irak’taki örgüt kamplarında geçiren sanığın 1993
yılında Bölük Komutanı olarak görevlendirildiği ve Bölüğü ile birlikte Çukurca
kırsalına geldiği, 1993 yılı sonları ve 1994 yılı başlarında Çukurca Alan düzü
mevkiinde üstlendikleri,
Çukurca’da kaldıkları sürede beyanına göre silahlı çatışmaya katılmadıkları,
aşağıdaki eylemleri gerçekleştirdikleri,
Eylem 1- 1993 yılı sonları veya 1994 yılı başlarında Hakkari-Çukurca yolunun
kesilerek araçların durdurulması, yolculara PKK Terör Örgütünün propagandasının
yapılması,
Eylem 2- Birinci eylemden yaklaşık bir ay kadar sonra yine Hakkari-Çukurca
yolunun kesilerek araçların durdurulması, yolculara örgüt propagandasının
yapılması,
Bu eylemlerden birinde durdurulan araçlardaki yolculardan ikisinin teröristlerce
götürüldüğü, bilahare aynı gece serbest bırakıldıkları,
1994 yılı Nisan ayında 1993 yılı değerlendirmesi, 1994 yılının planlanması
amacıyla Kuzey Irak’taki örgüt kamplarında gerçekleştirilen toplantıya katılan
sanığın bu toplantılarda diğer örgüt mensuplarıyla bazı konularda ihtilafa düşüp
tartışmalara girmesi nedeniyle silah ve telsiziyle birlikte örgütten kaçtığı,
peşmergeler vasıtasıyla Türk Güvenlik Kuvvetlerine teslim edildiği,
Silopi, Şırnak ve Hakkari’ye götürüldüğü, beyanlarının alındığı ancak alınan
beyanları Devlet Güvenlik Mahkemesine iletilmediği için hakkında sanık olarak
işlem yapılmadığı ve kayıtların tetkikinde de hakkında soruşturma yapılıp kamu
davası açılmadığının anlaşıldığı,
Ancak sanığın teslim olduğu 1994 yılında tutuklandığı tarihe kadar Hakkari,
Çukurca ve Yüksekova bölgesinde ayrıca Kuzey Irak’taki örgüt kamplarına yönelik
operasyonlar da Güvenlik Kuvvetlerine örgüt kampları, sığınak, depolar, barınma
noktalarını ve örgüte yardım edenlerle ilgili bilgiler vermek suretiyle yardımcı
olduğu, DGM Savcılığınca alınan beyanları ile anlaşılmış olup,
Sanığın samimi beyanları ile atılı suçu işlediği anlaşıldığından 2845 sayılı
Kanun Hükümlerince yargılanmasının yapılarak eylemine uyan T.C.Kanununun
125,31,33,40 maddelerince cezalandırılmasının talep edildiği
incelenmiştir.(Ek:165)
7-Komisyonun 6.2.1997 tarih ve 211 sayılı yazısı ile Mardin Emniyet
Müdürlüğünden Kahraman BİLGİÇ’in hangi tarihten itibaren arandığının
bildirilmesinin istendiği incelenmiştir.(Ek:166)
8- Mardin İl Emniyet Müdürlüğünün 7.2.1997 tarih ve 114/97 sayılı cevabi
yazısında; 31.7.1993 tarihinde yakalanarak hakkında işlem yapılan Davut
GÜNDÜZ’ün ifadesinde Kahraman BİLGİÇ’in eylem ve faaliyetlerinden bahsetmesi
nedeniyle bu tarihten itibaren arama kayıtlarına alındığını, 24.9.1996 tarihinde
de Hakkari İl Jandarma Komutanlığınca yakalanınca düşümünün yapıldığı
incelenmiştir.(Ek:167)
9- Yüksekova’da ölü bulunan 3 kişi (Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münir
Sarıtaş’ın) ile Abdullah Canan’ın kaçırılması ve ölü bulunması ile ilgili olarak
1995 yılında soruşturma açıldığı ve Yüksekova C.Başsavcılığının 27.12.1995
tarihli ve 1995/223 ve 224 sayılı Görevsizlik Kararları ile dosyanın 21.J.Sınır
Tümen Komutanlığı Askeri Savcılığına gönderildiği,
Bu Savcılığın da anılan suçların askeri suç olmadığı, o askerler aleyhine ve
askeri mahalde işlenmediği kanaati ile, 28 Mayıs 1996 tarih ve 1996/14 sayılı
Görevsizlik Kararı ile Diyarbakır Devlet G.M. Başsavcılığına gönderildiği ve
tahkikatın devam ettiği incelenmiştir.(Ek:168)
10- Komisyonun 6.2.1997 tarih ve 212 sayılı yazısı ile Diyarbakır DGM
Başsavcılığından Binbaşı Mehmet Emin YURDAKUL hakkında yapılan tahkikatlara dair
evrak ile Abdullah CANAN isimli şahsın Hakkari/Yüksekova’da kaçırıldıktan sonra
ölü bulunması ile ilgili evrakın örneğinin istendiği incelenmiştir. (Ek:169)
11- Diyarbakır DGM Başsavcılığının 12.3.1997 tarih ve 1996/3885 Hz. sayılı
yazısı ekinde gönderilen hazırlık soruşturmasına ait evrakta;
Kamuoyunda Yüksekova Çetesi olarak bilinen ve çete oluşturarak fidye almak
amacıyla adam kaçırmak suçuyla ilgili polis memurları Fatih Özhan, Yusuf Azmi
Aydın, Abdülkadir Bayram, itirafçı, Kahraman Bilgi, GK Korucuları Abdülkerim
Özcük, Osman Özpazar, Necmettin Hanefi, Mehmet Emin Ergen, Abidin Durna ve
Nusret Aslan haklarında Yüksekova C.Savcılığının 15.10.1996 gün ve
Hz.no:1996/960 ve 22.10.1005 tarih ve 1996/3385 numaralı hazırlık sırasına kayıt
edilerek hazırlık soruşturmasına başlanılarak;
a) Jandarma Genel Komutanlığının 12.11.1996 gün ve AD.MÜŞ:7200-145-1996 (191824)
sayılı yazısının ekinde gönderilen sanıklardan itirafçı Kahraman Bilgiç’in ilk
ifadesini tesbit eden Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş Hüseyin Oğuz’un yazılı
ifadesi üzerine, anılan kişinin Savcılığa celbedilerek 30.11.1996 tarihinde
tanık sıfatı ile ifadesinin tesbit edildiği,
b) Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş Hüseyin Oğuz’un ifadesinin tesbitinden
sonra sanıklardan itirafçı Kahraman Bilgiç (HAVAR KOD ADLI) de 5.12.1996
tarihinde Savcılığa celbedilerek isnad edilen suçlar ve iddialar ile ilgili
ifadesi alındıktan sonra 17.12.1996 tarihinde tutuklu sanıklardan polis
memurları Fatih Özhan ve Yusuf Azmi Aydın ile GKK’su sanıklar Abdülkerim Özcük,
Osman Özpazar ve Necmettin Haneyi’nin de ifadeleri alındığı,
c) Sanıkların ifadelerinin tesbitinden sonra yapılan değerlendirme sonucu diğer
sanıklarla birlikte çete oluşturarak fidye almak amacıyla adam kaçırmak suçunu
işledikleri kanaati oluşan tutuksuz sanıklar Mehmet Emin Ergen ve Osman Ergen
hakkında Savcılığın 10.12.1996 gün ve 1996/3385 Hz.Ü.H.sayılı yazısı ile gıyabi
tutuklama talebinde bulunulduğu, bu sanıkların Diyarbakır 3 Nolu DGM Yedek
üyeliğinin 11.12.1996 gün ve 1996/464 Müt. sayılı kararı ile gıyaben
tutuklandıkları, sanıklar hakkındaki gıyabi tutuklama kararları Yüksekova Sulh
ceza mahkemesinin 12.12.1996 gün ve 1996/164 sayılı ve 20.12.1996 gün ve
1996/167 sayılı kararları ile vicahiye çevrildiği,
Sanıklardan Kahraman Bilgiç’in Yüksekova ilçe jandarma komutanlığında tesbit
edilen ilk ifadesinin bulunduğu video kaset ile altıbuçuk sahife olduğu
belirtilen ifade tutanakları savcılığın 28.11.1996 gün ve 1996/3385 hz.Ü.H.
sayılı yazısı ile Yüksekova ilçe jandarma komutanlığından istendiği, bu
komutanlığın 29.11.1996 gün ve HRK:7130-1795-96/4817 sayılı cevabi yazısında
kaset ve ifade tutanaklarının bulunmadğı bildirildiği,Ancak, tanık Jandarma
Astsubay Başçavuş Hüseyin Oğuz’un ve itirafçı sanık Kahraman Bilgiç’in
Savcılıkça tesbit edilen ifadelerine göre sözü edilen video kaset ve altıbuçuk
sahifelik sanık Kahraman Bilgiç’e ait ifade tutanaklarının mevcut olduğu kanaati
oluştuğundan, Savcılığın 10.12.1996 gün ve 1996/3385 Hz.Ü.H. sayılı yazısı ile
sözkonusu video kaset ve ifade tutanaklarının temini ile gönderilmesi için
Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığından talepte bulunulduğu, aynı yazı bilgi
için Jandarma Genel Komutanlığına gönderilmişse de, bu yazıya hala cevap
alınamadığı,
Ayrıca, itirafçı sanık Kahraman Bilgiç’in olayın ortaya çıkmasından sonra ilk
ifadesinin tesbitine katılan Yüksekova ilçe jandarma komutanlığında görevli
Jandarma Teğmen Yalçın, Jandarma Astsubay Aydın, Jandarma Astsubay Atilla Aras
ve Jandarma Uzman Çavuş Mustafa isimli görevlilerin ifadelerine başvurulmak
üzere çağrıldıkları, ancak halen Savcılığa başvurmadıklarından ifadelerinin
alınamadığı,
Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı hazırlık soruşturması sonucu
sanıkların üzerine atılı suçun TCK’nun 313. maddesinde anlatılan suça uyması, bu
suçları kovuşturma görevinin de 2845 sayılı Kanunun 9. maddesi gereğince Devlet
Güvenlik Mahkemesi C.Başsavcılığının görev alanına girmesi nedeniyle görevsizlik
kararı vererek, Diyarbakır DGM C.Başsavcılığına gönderilmesine karar verdiği,
Yüksekova Çetesi diye tabir edilen, Tabur Komutanı Binbaşı M.Emin Yurdakul başta
olmak üzere bazı askeri personel ile polis memurları ve GK Korucuları hakkında
adam kaçırma ve öldürme, eroin ve silah kaçakçılığı gibi suçlarla ilgili olarak
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığınca başlatılan tahkikatın devam
ettiği incelenmiştir.(Ek:170)
12- Komisyonun 27.3.1997 tarih ve 318 sayılı yazısı üzerine; Diyarbakır Devlet
Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığının 28.3.1997 tarihinde gönderdiği 519 sayılı
cevabi yazı ve eklerinin incelenmesinde de;
a- Necip Baskın isimli şahsın fidye almak amacıyla kaçırılması olayı ile ilgili
(9) Sanık hakkında “Cürüm İşlemek için Teşekkül oluşturmak, Teşekkül halinde
para almak için Adam kaldırmak ve Teşekkül halinde birden fazla kişiyi öldürmeye
eksik teşebbüs” Suçlarından Diyarbakır (1) Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde;
Sanık Kahraman Bilgiç hakkında “Devlet Hakimiyeti altındaki Topraklardan bir
kısmını Devlet İdaresinden ayırmaya yönelik silahlı eylemde bulunmak “Suçundan
Diyarbakır (1) Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde, kamu davası açıldığı,
b- Bu olaylarla ilgili suçlanan iddianamede yazılı olanlar dışındaki
sanıklardan,
Piyade Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Piyade Yüzbaşı, Nihat Yiğiter, Piyade
Yüzbaşı Bülent Yetüt, Levz.Asb.Üst.çvş. Ali Kurtoğlu, Yüksekova Belediye Başkanı
Ali ihsan zeydan, Yüksekova Et ve Balık Kurumu Müdürü Mustafa Koca, Korucu İsmet
Ölmez, Korucu Kemal Ölmez, Korucu Cemal Ölmez, Korucu Hasan Öztunç, Polis Memuru
Enver Çırak, Şoför Oğuz Baygüneş, İtirafçı Kahraman Bilgiç’in tutuklu oldukları,
4.3.1997 tarihinde tutuklandığı belirtilen Albay Hamdi Pozraz’ın değişen delil
durumu ve ileride maduriyetine meydan verilmemesi için Diyarbakır 3. No’lu DGM
Başkanlığının 27.3.1997 tarihli kararı ile tahliye edildiği; Firari sanık Oğuz
Baygüneş’in de gıyabi tutuklanmasına karar verildiği,
c- Havar Kod adlı Kahraman Bilgiç’in teslim olduktan sonra verdiği ifadeler
üzerine haklarında işlem yapılan sanıklarla ilgili Diyarbakır (4) Nolu Devlet
Güvenlik Mahkemesinin 1994/837 Esas Nolu Dava dosyasında sürdürülen yargılama
sırasında Tanık olarak dinlenmesine karar verilen Kahraman Bilgiç’in 26.4.1995
tarihli Tutanakla öldüğüne ilişkin 2 Ekim 1995 tarihli Hakkari il jandarma
Komutanlığı çıkışlı yazısında bahsedilen kişinin; aslen Suriye-TEBKA Köyü
nüfusuna kayıtlı Fevzi oğlu, Zelve’den olma 1975 doğumlu HAVAR (KK) Şirga Sirko
olduğu,
d- Bir kısım Görsel ve yazılı Basında bir takım iddialarda bulunan Murat İpek ve
Murat Demir haklarında Başsavcılığımızın 1997/697 Hz. numarasında soruşturma
başlatılmış olup yakalanmaları için Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ile Emniyet
Genel Müdürlüğüne müzekkereler yazılarak sonucun beklenmekte olduğu
incelenmiştir.(Ek:171)
13- Komisyonun 14.2.1997 tarih ve 227 sayılı yazısı ile Jandarma Genel
Komutanlığı (Hakkari İl Jandarma Komutanlığından; Mardin Ömerli Kayagöze Köyü
nüfusuna kayıtlı Reşat-Gülperi oğlu 1976 doğumlu Kahraman BİLGİÇ’in hangi
tarihte Komutanlıkça yakalandığının ve kendisinin hangi tarihten beri güvenlik
hizmetlerinde kullanıldığının bildirilmesinin istendiği incelenmiştir. (Ek:172)
14- İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığının 7 Mart 1997 tarih ve 56633
sayılı cevabi yazıda Kahraman Bilgiç’in;
a- Hakkari İli Yüksekova İlçe Jandarma Komutanlığınca 22 Eylül 1996 tarihinde;
6136 sayılı kanuna muhalefet, adam kaçırarak fidye istemek suçlarından
yakalandığı, hakkında yasal işlem yapılarak 22 Ekim 1996’da adli mercilere
teslim edilerek tutuklandığı ve halen Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesinde
yapılan yargılanmasının devam ettiği,
b- Anılan şahsın, Jandarma tarafından yakalanmadan önceki tarihlerde, Hakkari
İlinde Güvenlik Kuvvetlerine yer gösterme, kılavuzluk gibi faaliyetlerde
yardımcı olduğu, daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulması halinde konunun Olağanüstü
Hal Bölge Valiliğinden sorulması gerektiğinin bildirildiği
incelenmiştir.(Ek:173)
15- Hakkari İl Jandarma Komutanlığında, İstihbarat Subay Vekili olarak görev
yapan Jandarma Astsubay Hüseyin Oğuz, 18 Ekim 1996 tarihinde Jandarma Genel
Komutanlığında (Hakim Albay Sadrettin Aktaş tarafından alınan) ve 18 Şubat 1997
tarihinde Komisyonu- muzda verdiği ifadelerde;
Hakkari ilinde istihbarat elemanı olarak çalışan bazı korucuların PKK ile
işbirliği yaptıklarını ve güvenlik güçleri hakkında PKK örgütüne bilgi
verdiklerini, bunun sonucunda bazı güvenlik güçlerinin PKK tarafından pusuya
düşürüldüğünü farkettiğini, (örnek olarak; Korucubaşı Zeki KARATAŞ’ın Roşat kod
adlı PKK militanına telsizle “Eval, mecburen biz de sizden yanayız” dediğini ve
aynı şahsın terörist gruplarına erzak götürdüğünü duyduğu,)
Ayrıca; Hakkari’de devlet yanlısı görünen bazı kişilerin (ki bunlar itirafçı,
korucu veya diğer sivil kişilerin) bu konumlarını kullanarak çeşitli şekillerde
menfaat temin ettikleri, bazı kamu görevlilerinin, özellikle bazı polis ve asker
kişilerin de onlarla işbirliği içinde menfaat temin ettiklerini, bu arada
uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığına bulaştıkları, ayrıca masum vatandaşları
kaçırarak fidye istedikleri öldürme suçları işlediklerini,
Yine Hakkari’de yetkili bazı Silahlı Kuvvetler mensuplarının “Silahlı
Kuvvetlerin adı lekelenmesin” gerekçesi ile anılan suçlara bulaşan bazı
görevliler hakkındaki suçlamaları örtbas eğiliminde olduklarını iddia etmekte,
buna örnek olarak da bizzat yaşadığı, tanık olduğu ya da duyduğu bazı olayları
anlatmaktadır.
Örnek olarak;
a-Hakkari Jandarma Komutanlığında görevlendirildiğinde, çalışacağı odada daha
önce çalışmış J.Binbaşı İbrahim İŞGÜDAR’a ait çekmecede biri 14’lü Saddam,
diğeri tanımadığı bir silah bulduğunu, buna ilişkin J. Astsb. Atilla ARAS ve
Mehmet ismindeki bir erle tutanak tutarak imzaladıklarını, sonra tabancaları
Albay Komutan Yardımcısı J.Yarb. Mesut KURU’ya, daha sonra da İl J.Al.Kom.
Necati KILIÇKAYA’ya götürdüğünü, O’nun emri ile tabancaları Kd.Bçvş. Arif
ÖZKAN’a teslim ettiğini, ancak Alay K.’nın Binbaşı hakkında hiçbir işlem
yapmadığını, yalnızca Merkez Karakol Komutanlığı tarafından “buluntu silah”
olarak tutanak tutularak öylece Savcılığa intikal ettirildiğini, 20 Eylül 1997
tarihinde uyuşturucu madde kaçakçılığı nedeniyle gözaltına alınan bazı kişileri
sorgulamak üzere 10 günlüğüne Yüksekova ilçesinde görevlendirildiğini, ertesi
gün Anavatan Partisi ilçe Başkanı Tahir Baskın isimli şahsın, yeğeni Necip
Baskın’ın kaçırıldığını ihbar etmek üzere Jandarma Sınır Komutanlığına
başvurduğunu ve olayın tanığı olan İlhan baskın’ın eşkal tarifi üzerine Dağ
Komanda Tugayında barınan Kahraman Bilgiç adındaki itirafçıdan şüphelendiklerini
ve sorgusuna başvurduklarını, bu konuda uzman olması nedeniyle sorguda bizzat
bulunduğunu ve adı geçenin ifadelerini tutanağa geçirdiklerini,
b- Kahraman Bilgiç’in tutanağını kendisinin de imzaladığı bu sorgusunda;
b-1) (5. maddede geniş şekilde anlatılan olay hakkında) Necip Baskın’ı Korucu
timbaşı Mehmet Emin ERGEN, Korucular; Abdülkerim ÖZCÜK, Necmeddin HAZEYİ, Osman
ÖZPINAR, Osman ERGEN, Özel Harekat Polis Memurları Fatih ÖZHAN, Yusuf Azmi AYDIN
ve Abdülkadir BAYRAM ile birlikte planlayıp kaçırdıklarını ve 200.000 mark fidye
istediklerini, ayrıca fidye ödemeye gelenlerle birlikte PKK ile çatışma süsü
vererek öldürmeyi planladıklarını, ancak yakınlarının jandarmaya şikayeti
üzerine adı geçeni bıraktıkları, (bu şahısların önce Tahir ismindeki MHP İlçe
Başkanı ile birlikte hayvan kaçırmayı planladıkları, daha sonra bundan
vazgeçtikleri),
b-2) (K.BİLGİÇ) Cebinden çıkan “Ağustos ayının 15’inden sonra ara” notunun ve
üzerindeki (05326154381) No’lu cep telefonunun daha önce Hakkari’de çalışan ve
Ankara’ya tayin olan Çukurca Jan.Kom.Taburundan J.Ord. Astb. Yüce Karademir’e
ait olduğunu, kendisi ile Çukurca’da tanıştığını, adı geçen Astsubayın Ankaraya
giderken, banka araçlarını soymak amacı ile 7 adet lav, 1 bomba atar, 1 RBK, 2
Kaleş, 2 tabanca ve 1 Uzi Marka tabanca götürdüğünü, kendisi ile de irtibat
kurması için bu notu ve telefonu verdiğini, (Bu ifade üzerine daha sonra bu
astsubayın evinde yapılan aramada bu silahların bulunduğu ve mahkemeye
verildiği, halen Van’da tutuklu olduğu)
b-3) Kemal Ölmez isimli şahıs adına Yüksekovada ikamet eden Naci Düşünmez’e
telefon ettiğini, “PKK’ya yardım ettiğini, bu nedenle dostları olan Özel Timde
hakkında işlem yaptırmamak için 10 bin mark istediğini, bunun 3 bin markını
kendisi (K.BİLGİÇ) aldığını,
b-4) Abdullah CANAN’ın kaybolması nedeni ile Yakup EDİŞ ve Burhan ÖLMEZ vasıtası
ile önce Yakup Ediş’in evinde, bilahare Hakkari Şener Otelde, Mehmet CANAN ve
birkaç kişi ile görüştüğünü ve Abdullah CANAN’ın akibetini öğrenmek için Yakup
EDİŞ’ten 5 bin mark aldığını, adam bulunursa 20 bin marka tamamlanacağını,
paranın bin markını harcadığını, 4 bin markını koyun alması için Burhan Ölmez’e
verdiğini, (K.Bilgiç, Diyarbakır DGM’de bu olayı doğrulamakta, ancak Burhan
ÖLMEZ’e 3 bin mark verdiğini söylemektedir.)
(Hüseyin OĞUZ, Abdullah Canan olayı ile ilgili olarak, tutanakta olmamakla
birlikte Kahraman Bilgiç’in sorgu sırasında kendisine; “M.Emin Yurdakul’un
Abdullah Canan’ı tabura aldırdığını, bir hafta sorguladığını, daha sonra
beraberinde getirdiği ve üsteğmen olarak tanıttığı 2 itirafçıya öldürttüğünü”
söylediğini, binbaşının adı geçince bu hususun tutanaktan çıkartıldığını, daha
sonra bir gece Mehmet CANAN’ı Jandarmaya gizlice çağırarak şikayetini aldığını
ve K.BİLGİÇ ile yüzleştirdiğini, bu sırada da K, BİLGİÇ’in hem sözkonusu parayı
aldığını söylediğini, hem de “Binbaşı M.Emin YURDAKUL’un Abdullah AYDIN’ı yol
aramasında aldırdığını “ söylediğini iddia etmekte,
H.OĞUZ, Jandarma Genel Komutanlığına verdiği ifade de aynı konuda; 1996 yılı
Ocak ayındaa bir operasyonda 3 çobanın öldürülmesi ile ilgili olarak, M.Emin
Yurdakul’un Kahraman Bilgiç’e “Oğlum, biz Abdullah Canan’ı nasıl öldürdük, delil
bırakmadık, tanık olmasın diye üçüncü çıbanı da yok etmeniz lazım” dediğini,
bunun üzerine K.Bilgiç’in de M-16 silahıyla 3. çobanı da öldürdüğünü beyan
etmektedir.
Ancak Kahraman Bilgiç, Diyarbakır DGM’de verdiği ifadede, “Yüksekova Jandarmada
böyle bir ifade vermediğini, zaten bu tarihte M.Emin Yurdakul’un tayininin
çıktığını” söylemekktedir.) (Ancak yapılan araştırmada M.Emin Yurdakul’un bu
tarihte Yüksekova’da görevli olduğu, 1996 Haziran ayında ayrıldığı
anlaşılmıştır.)
(Abdullah Caanan’ın kaçırılması ile ilgili olarak bazı yayın organlarında T.S.K.
aleyhine çıkan yayınları incelemek üzere Tugay komutanlığınca yapılan idari
soruşturmada ifade veren Binbaşı M.Emin Yurdakul 29.2.1996 tarihli ifadesinde
“Tugay Komutanlığına çekilen mesaj gereği alınan bir ihbarı teyit maksadı ile
sadece askeri konvoy ve askeri malzeme aranarak herhangi bir malzemeye
rastlanmadığından 9.30 da kışlaya dönüldüğünü, arama faaliyetinin askeri
konvoydaki askeri personelin aranmasına yönelik olup gözetim altına alınanın
olmadığını” belirttiği, tanık olarak ifadesi alınan diğer askeri personel de
aynı doğrultuda ifade kullanmışlarsa da;
Hakkari Yüksekova C.Savcılığınca konuyla ilgili olarak tanık sıfatıyla ifadesi
alınan Ahmet Koca isimli şahista 29.1.1996 tarihli ifadesinde özetle; “Bahise
konu olay günü Hakkariye giderken Keremağa Köprüsünü geçince pilank çeşmesi
civarında 20-30 kadar sivil arabının hangi birliğe ait olduğunu bilmediği askeri
personel tarafından saat 9-10 sıralarında aramaya tabi tutulduğunu, Yüksekova’ya
döndüğünde de Abdullah Canan’ın Hakkariye gittiğini ve geriye dönmediğini
duyduğunu, ancak onun aranıp aranmadığını bilmediğini” belirttiği, buradan da
aramanın sadece askeri araçlarla sınırlı tutulmadığı anlaşılmakta,
İddiaların odak noktasını oluşturan Yüksekova Tabur Kamutanı M.Emin Yurdakul ise
komisyona verdiği ifadede özetle; İtirafçı Kahraman Bilgiç’i operasyonlar
dışında özel olarak kullanmadığını, buralarda da Tugay Komutanının emri
doğrultusunda hareket ettiğini, Belediye Başkanının hanımına silah verme, toz
alma ve Abdullah Canan ile Ağaçlı Köyündeki 3 şahsın kaçırılıp öldürülmesine
yönelik iddiaların tamamen asılsız ve Silahlı Kuvvetleri yıpratmaya yönelik
olduğunu belirtmiştir.)
(Aynı olayla ilgili olarak CHP Genel Merkezince görevlendirilen
milletvekillerince hazırlanan raporda; Kahraman BİLGİÇ’i kastederek, Tugayda
görevli saçları amerikan traşlı bir kişinin “Abdullah CANAN bizde, Yüksekova
Tabur Komutanı bu şahsı infaz etmemiz için bize verdi. Biz de hakkkındaki
istihbaratları değerlendirdik. İnfazı engelleyeceğiz, A.CANAN’ın infazını
önleyebiliriz.” diyerek Mehmet CANAN’la 20 bin marka pazarlık yaptığı, bunun 12
bin markını aldığı, 8 bin markını da A.CANAN bırakılınca verilmek üzere
mutabakata varıldığı, İkinci kez Esat CANAN ve Musa ANIK da yanlarında olduğu
halde bu şahsın Mehmet CANAN’a aynı şeyleri söylediği, yani Abdullah CANAN’ın
kendilerinde olduğu ve kurtaracağını söylediği, Esat CANAN’ın bu konuyu Tugay
Komutanına ve Valiye anlattığı, Tugay Komutanının bir kaç gün sonra Esat CANAN’a
“Ben o şahısla görüştüm. o sizden para almak için bunu yapmış, sizden de 5 bin
mark almış” dediği belirtilmektedir.) (Aynı olayla ilgili olarak Esat CANAN da
Komisyonumuza verdiği beyanda; CHP Raporunda anlatılan olayı, yani Kahraman
BİLGİÇ’in Mehmet CANAN’la Abdullah CANAN’ın taburda olduğuna ilişkin konuşmasını
ve para alma olayını aynen terar etmekte ve binbaşının Abdullah CANAN’ın
arabasını dere yatağına ittiğini iddia etmekte ve A.AYDIN’ın cesedinin Bayramın
2. günü Jadarma tarafından bulunduğunu belirtmektidir.)
b-5) Tabur Komutanı Mehmet Emin YURDAKUL komutasında Konuklu Köyünde yapılan bir
operasyonda 13 kilo eroin ve 4 tabanca bulduğunu, eroin sahiplerinin yakalandığı
halde geceden bırakıldığını, tabancaların üçünü tabur komutanının götürdüğünü,
bir tabancayı Yüksekova Belediye Başkanının karısına hediye ettiğini,
b-6) M.Emin YURDAKUL’un taburunda çalışan ve kendisi ile samimi olan Ali
ismindeki Astsubayın İzmir’de eroin ile yakalandığını, M.Emin Yurdakul’un ismini
vermemesi için bu astsubayın ailesine bir miktar para (480 veya 580 milyon TL)
gönderdiğini, bu eroinin tahminen Çukurca Köyünde yakalanan eroin olduğunu,
b-7) Kurmay Başkanı Hamdi POYRAZ’ın Kemal ve İsmet ÖLMEZ ile bir Kuzey Iraklıyı
ve kendisini Çığlı Köyüne gönderdiğini, yolda güvenlik güçleri aramasın diye bir
de not yazdığını, kendisinin askeri koğuşta yattığını, K.Iraklının Irak’a geçip,
sonra geri döndüğünü, ertesi günü Kemal ve İsmet’in elinde bir paket olduğu
halde Hakkariye döndüklerini, bu paketi Hamdi POYRAZ’a teslim ettiklerini,
pakette ne olduğunu bilmediğini, ama silah ve uyuşturucu olabileceğini, ancak
adı geçenlerin paketi jandarmanın görmesini istemediklerini, (K.Bilgiç DGM’deki
ifadesinde, bu pakette ceviz ve bal olabileceğini ifade etmektedir.)
b-8) Çolak Hasan, İsmet ve Kemal Ölmez’in Kurmay Başkanı aracılığı ile beyanname
yaptırıp Irak’tan koyun getirip sattıklarını,
b-9) Yüksekova Belediye Başkanı A.İhsan Zeydan Güvenlik Güçleri tarafından
arandığında M.Emin Yurdakul’un bunu kendisine haber verdiğini, O’nun da
Yüksekova’dan kaçtığını, uzun süre gelmediğini,
b-10) Belediye Başkanı Ali İhsan Zeydan’ın seçimlerden önce gösterdiği adamların
yakalanıp daha sonra M.Emin Yurdakul tarafından para karşılığında serbest
bırakıldığını, bir seferinde M.Emin Yurdakul’un Belediye Başkanının abisine
(Mustafa Zeydan’a) “Seni seçimlerde kazandıracağım, benim 5 milyarımı hazırla”
dediğini,
M.Emin Yurdakul’un operasyonlar sırasında, bazı köylüleri PKK’lı oldukları
gerekçesi ile gözaltına aldırdığını, bilahare Belediye Başkanı Ali İhsan
Zeydan’ın araya girmesiyle bu şahısların 1000 mark karşılığı serbest
bırakıldığını,
(Adı geçen Jandarmada verdiği ve tutanağa geçen ilk ifadesinde, para karşılığı
serbest bırakma konusuna değinmemiş, ancak bir gün taburun bahçesinde Tabur
komutanı, A.İhsan ZEYDAN, abisi ve kendisi otururken tabur komutanının A.İhsan
ZEYDAN’a hitaben; “Size seçimleri kazandıracağım. Benim beş milyarımı hazırla”
dediğini,
Kahraman Bilgiç, Diyarbakır DGM’de verdiği ifadede de; “1995 yılı sonlarında
yapılan genel seçimler öncesi şu anda belediye başkanı olan Ali İhsan Zeydan
(Doğruyol Partisinden) özellikle seçimlerde kendilerine oy verilmesini sağlamak
amacıyla tabur komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’dan kendilerine muhalif
olan özellikle HADEP eğilimli seçmenlerin görüşlerini değiştirmek amacıyla
gözaltına alınmalarını istediğini, bu yönde bildiği kadarıyla bir köyden 4-5
kişi gözaltına alındığını, bunun üzerine bu vatandaşların yakınlarının tabur
komutanı ile yakın ilişki içerisinde olduğunu bildikleri Ali İhsan Zeydan’ın
yanına giderek serbest bırakılmaları için talepte bulunduklarını, bunun sonucuda
bu kişilerin serbest bırakıldıklarını, ancak serbest bırakılmalarında herhangi
bir şekilde para verilmesi olayı olmadığını, bu hususun doğru olmadığını,
yapılan seçimde HADEP’in büyük bir çoğunluğa ulaştığını, barajı aşabilseydi,
Hakkari’deki bütün milletvekillerini alacağını, ancak barajı aşamadığı için
milletvekili çıkaramadığını, Ali İhsan Zeydan’ın amcası olan Mustafa Zeydan’ın
milletvekili seçildiğini belirtmiştir.)
b-11) 1996 bahar aylarında M.Emin Yurdakul komutasındaki askeri timlerle özel
harekatçıların Yüksekovanın bir köyünde yaptıkları bir operasyon sırasında bir
sığınakta bol miktarda mark, dolar, İran dinarı (tümen) ve Türk Lirası
bulunduğunu, bu olayla işlem yapılmadığını, (Kahraman Bilgiç, Diyarbakır DGM’de
verdiği ifadede, bu olayı kısmen doğrulamakta, sözüedilen olayın Karlı Köyünde
olduğunu, bulunan paranın 200 mark ve isabet olarak parçalanmış az bir miktar
İran Tümeni bulunduğunu, dolar ve Türk Parası olmadığını, bunun tutanaklarının
da tutulduğunu)
b-12) (Kahraman BİLGİÇ’in) Kemal Ölmez’in isteğiyle Yüksekova’da Vahyettin
ASLAN’dan “örgüte yardım yapıyormuşsun” diye tehditle para istediğini, şahsın
Kemal ile kendisine 10’ar bin mark göndereceğini bildirdiğini, ancak paranın
gelmediğini,
b-13) Yüksekova sınır tabur komutanı Yarbay Kamber OĞUZ’un bir gün kendisine
(K.BİLGİÇ’e ) “Sana gerekirse panzer veririm, gideceğin yere gidersin, sözde
örgüt adına para toplarsın” dediğini, o zaman bu olaylara girmediği için kabul
etmediğini,
c- Hüseyin Oğuz, Kahraman Bilgiç’in anlattıkları dışında kendi araştırma ve
duyumlarını da şöyle sıralamaktadır:
c-1) Yüksekova’da market sahibi Fakin Mengeç’den tehdit edilerek para istendiği,
kendisinin C.Başsavcılığına dilekçe verdiği, dilekçenin Emniyete havale
edildiği, bundan sonra tehdit edilmediği, buradan tehditin polislerden geldiği
kanaatına vardığı,
c-2) 1996 yılı Eylül ayında Tugay civarında pusuya düşürülerek 2 astsubay 4 erin
şehit edilmesi hadisesinde, astsubayın telsizle yardım istemesine rağmen yardım
gönderilmediğini, operasyona da 2 gün sonra başlandığını, Tugaya 1-2 km
mesafedeki Otluca Köyünden 5 yaşında çocuklar dahil bir çok insanın sözkonusu
pusuda teröristlere yardım ettikleri gerekçesi ile Tugaya götürüldüğünü,
bunlardan 5 kişinin eline 5 kaleşnikof verilerek tutanak tutulduğu ve bunların
daha sonhra öldürüldüğü, daha sonra bu köyün boşaltıldığını ve köyden 2 bin
koyunun Tugaya götürülerek kesildiğini, bu olaylar üzerine daha önce devlet
yanlısı olan bu köyden 24 kkişinin kırsala çıkarak örgüte katıldığını, böylece
örgütün gücüne güç katıldığını,
d- Tugayın ve İl Jandarmanın koyun, odun temin etmek gibi bütün ihalelerini;
Çolak Hasan, İsmet ve Kemal Ölez’lere verildiğini bunlardan İsmet Ölmez 3 yıl
önceye kadar otobüs muavinliği yaparken şu anda İzmir Ödemiş’te Salça ve
Konserve Fabrikası sahibi olduklarını, Çolak Hasan da hademe iken apartman inşa
ettirdiğini, kısaca bu kişiler devletten yana görünerek, esrar, eroin ve silah
kaçakçılığı yaptıklarını, bu işin içinde Kurmay Başkanı Hamdi Poyraz’ın da
bulunduğunu,
(Kendisinin Yüksekova Jandarma’da verdiği ilk ifade tutanağında olmamakla
birlikte Kahraman Bilgiç DGM’de soru üzerine verdiği ifadede bu durumu
ÖLMEZ’lerle ilgili iddiayı doğrulamakta, hatta, bu kişilerin KAŞURAN aşiretinin
ileri gelenlerinden olduklarını, hem askerle, hem de polisle yakın dialog içinde
olduklarını, bu konumlarını da kullanarak silah ve uyuşturucu ticareti
yaptıklarını herkesin bildiğini, hem askere, hem polise hem de PKK’ya kaçak
silah sattığını tahmin ettiğini, şu anda bu kişilerin çok zengin olduğunu,
İzmir’de fabrikalarının olduğunu ifade etmiştir.)
e- Uyuşturucu kaçakçılığında Van’ın bir merkez olduğunu, her tarafa sevkiyatın
buradan yapıldığını, Van’da bir kadının uyuşturucunun THC (Tetro Hidro
Karnobilen), yani kalite kontrolünü yaptığını, Yüksekova’nın da uyuşturucu
imalinde ve Türkiyeye girişinde önemli bir merkez olduğunu, geçici köy
korucularının gümrüklerdeki akrabaları vasıtasiyle sınırlardan geçiş
yapıldığını, aşırı para kazanma hırsı bulunan bazı güvenlik gücü mensuplarının
da uyuşturucu naklini kendi arabaları ile sağladığını, çünkü bunların
arabalarının aranmadığını, özellikle istihbarat amacıyla Suriyeye gidip
gelenlerin uyuşturucu taşıyıcılığı da yaptıklarını, en fazla asker ve polisin
bulunduğu Van ve Hakkkari yöresinde uyuşturucu kaçakçılığının da en fazla
olmasının nasıl açıklanacağı, bu şebekenin TBMM’de de uzantısının bulunduğunu,
f- Hüseyin Oğuz, komisyondaki beyanında; ayrıca evinde silah ve askeri malzeme
bulunarak tutuklanan Yüce Karademir’i Van’a götürürken arabada kendisi ile
konuştuğunu, bu konuşmada Yüce KARADEMİR’in kendisine;
f-1) Hakkari Merkezde petrol istasyonu olan ve kendisinin de samimi olduğu
Çukurcalı ÇEKO ismindeki kişinin silah ticareti yaptığını, Çukurca Jand. Tabur
Kom. kıdemli Binbaşı Cengiz YILDIRIM’ın (Halen Yarbay olup Jandarma Gen.Kom.
Sınır Kaçakçılık Şb. Müdürü ) kendisine (Yüce Karademir’e) 2 sıfır kaleşnikof, 1
M-16, bir 9 mm. 16’lı Baretta verdiğini, kendisinin de bunlardan 2 kaleşnikofu
halen Nigde Jandarma Komutanı olan Albay Bayram AKDOĞAN’a, bir M-16’yı da Hamdi
Poyraz’a verdiğini, (Hamdi Poyraz’ın da bu silahı Kahraman Bilgiç’e verdiğini),
f-2) Kendisinin (Yüce Karademir’in) Ramazan ismindeki astsubaya 75.000.000 TL
karşılığı verdiğini,
Hüseyin Oğuz, J.Gn.K. verdiği ve Diyarbakır DGM’de tekrar ettiği ifadesinde;
kendi araştırmaları sonucunda;
g- Binbaşı M.Emin Yurdakul’un emrinde çalışan (1996 Temmuzunda Çorlu’ya tayini
çıkan) Yüzbaşı Fethullah KARASU’nun İzmir çobançeşmede 5 katlı 270 m2 arsa
üzerine 6 daire ve 2 dükkanı olduğu, İzmir Aşıkkentte kardeşleri ile birlikte
dükkanı olduğu, Van’daki uyuşturucu kaçakçılarının kendisine (Hakkariden Avanta
Hayat) anlamına gelen 35 HAH 65 plakalı kırmızı bir Toyoto araba hediye
ettiklerini, ayrıca bu şahsın ve eşinin bankalarda 3-4 milyar nakit parası
olduğunu, bütün bu servetini Yüksekova’da görev yaptığı sırada gayri meşru
yollardan elde ettiğini, M.Emin Yurdakul’un mahiyetinde olduğundan birlikte
faaliyette bulunduklarını, bu kişinin GATA’ya başvurarak malulen emekli olmak
için uğraştığını, ancak henaz bunu başaramadığını,
h- (Jandarma Astsubay Ömer Koç’un ve Çukurca Jandarma Komutanlığı Taburunda
ikmal subaylığına atanan astsubayın bildirdiğine göre); Astsubay Yüce
Karademir’in 1995 yılında Jeneratörlerde kullanılan akaryakıtı Van’da sattığını,
ı- Halen Niğde İl J.K.’nda görevli Astsubay Kd.Üçvş. Metin Koç tarafından 10
adet G-3 piyade tüfeği ve 30-40 bin adet kalaşnikof mermisinin satıldığını, (bu
konuyu Astsubay Ömer Koç ve Yüce Karademir’in bildiği),
i- Aynı kişilerin ve ismini bilmediği bir yüzbaşının silah kaçakçılığı yapan bir
şahısla 750 milyon TL yüzünden anlaşmazlığa düştüğü, bu yüzden bu şahsı
öldürerek helikopterden Kuzey Irak’a attıklarını,
k- Üzümlü Karakolu Baskınından sonra teslim olan biri Suriyeli, diğeri Mardin’li
2 kızın Tugay’a getirildiğini, sonra kaybolduklarını, halbuki Tugay’ın gözaltına
yetkisinin bulunmadığını ifade ettiği,
Hüseyin OĞUZ, Kahraman BİLGİÇ’in ifadesi alındıktan sonra Albay Ersan ALKAN,
Yarbay Hami ÇAKIR’la birlikte J. Sınır Taburunda “Olayların üzerine gidiyoruz”
imajını vermek ve halkı devletin yanına çekmek için bir halk toplantısı
yaptıklarını, bütün aşiret reislerini çağırdıklarını, Yüksekova Belediye Başkanı
hariç bütün aşiret liderlerinin bu toplantıya katıldıklarını, bunlara kolonya ve
çikolota ikram ettiklerini, halkın şikayetlerini dile getirdiğini,
H.Oğuz, K.Bilgiç’in ifadelerinin bir suretinin Başçavuş Aydın’a, bir suretinin
Taktik Alay Komutanı Albay Ersin Alkan’a verildiğini, 4 suretinin de
saklandığını, Hakkari İl Jandarma Komutanlığına mesaj çekildiğini, İl
J.A.Komutanı Necati KILIÇKAYA’nın tepki göstererek “Ulan Silahlı Kuvvetleri mi
hedef aldınız, Ne haliniz varsa görün, Ben bu işte yokum” dediğini,
Bunun üzerine Albay Ersan ALKAN’ın konuyu bilen ilgililerle bir odada
toplanarak;
“Bu işin açığa çıkmasının sonuçta Silahlı Kuvvetlerin prestijini sarsacağını,
yara alabileceğini” söyliyerek, ne yapılması gerektiğini sorduğunu, bu arada
Abdullah Canan’ın PKK yanlısı olması nedeniyle öldürüldüğü görüşünün ileri
sürülerek “PKK’lıları mı koruyacağız, devleti mi koruyacağız” şeklinde bir
sorunun ortaya atıldığı,
Toplantıya katılan Yarbay Hami Çakır’ın “Bu işten devlet zarar görecekse burada
olayın kesilmesi” yönünde görüş bildirdiğini, daha sonra da “Devleti düşünmeniz
gerekir, böyle iş olmaz, bu saatten sonra ben de yokum” diyerek odadan
çıktığını,
Kendisinin de “M.Emin Yurdakul’un devlet yararına faaliyet gösterdiği şüpheli,
kendisi adam kaçırıp para istiyormuş” dediğini,
Bundan sonra albay Ersan’ın kendisini aradığını ve Kahraman’ın yeniden
ifadesinin alınmasını istediğini, kendilerinin de Kahraman Bilgiç’in yeniden
ifadesini alarak olayı Necip Baskın olayı ile sınırlayarak adliyeye
sevkettiklerini,
24 Eylül 1996 günü Hakkari il Jandarma İsth. Şb. Müdürü Binbaşı Abdullah
Kaya’nın Yüksekova’ya sorgu için geldiğini ve Yüce Karademir ile ilgili Kahraman
Bilgiç’in geniş şekilde ifadesini tesbit ettiğini, kendisinin yazdığını,
Bu olaylar medyada çıktıktan sonra çok acele İl’e çağrıldığını, Hakkari İl
J.K.İst.Şb.Md. Abdullah Kaya tarafından bir suçlu gibi odasının arandığını,
Bundan sonra kendisini gözaltında gibi hissettiğini ve eşini aradığını, eşinin
de Milletvekili Mahmut Işık’ı aradığını M.Işık’ın da eşinden telefon alarak
kendisini aradığını,
Hüseyin Oğuz’un Mahmut Işık ile itibatı sonucu Jandarma Genel komutanlığına
çağrıldığı ve 18.10.1996 tarihinde ifadesinin alındığı, bu ifaadenin 16.21.1996
tarihinde Diyarbakır DGM’ne gönderildiği, bunun üzerine Diyarbakır DGM’nin
30.11.1996 tarihinde Hüseyin Oğuz’un tanık sıfatıyla ifadesinin alındığı, adı
geçen bu ifadesinde de, Genel Komutanlıktaki ifadelerini aynen tekrar ettiği,
Daha sonra DGM’nin 5.12.1996 günü Kahraman Bilgiç’in ifadesini aldığı,
K.Bilgiç’in bu ifadesinde, 22-24 Eylül 1996 tarihinde Yüksekova Jandarma Bl.
Komutanlığında verdiği ifadelerini çoğunlukla kabul ettiğini, Yüksekova
Savcılığında verdiği ifadesini Polis Memuru Fatih Özhan’ın psikolojik baskısı ve
tehdidi ile verdiği ve yalan beyanda bulunduğunu ifade ettiği,
Daha önce teferruatıyla anlatıldığı gibi Kahraman Bilgiç’in ifadesinin
alınmasından sonra, Necip Baskın olayının İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından
yargıya intikal ettirildiği, Yüksekova C.Savcılığının 15.10.1996 gün ve 1996/117
sayılı Görevsizlik Kararı üzerine, davanın Diyarbakır DGM’ne intihal ettiği,
DGM’nce Necip Baskın’ın kaçırılma olayına karışan itirafçı Kahraman Bilgiç,
Korucular Abdülkerim özcük, Osman Özpınar, Necmeddin Hazeyi, Mehmet Emin Ergen,
Osman Ergen ve Polis Memurları Fatih Özhan, yusuf Azmi Aydın ve Abdülkadir
Bayram’ın tutuklandığı ve haklarında Diyarbakır DGM Başsavcılığının 4.3.1997
tarih ve 1997/298 sayılı iddianamesi ile dava açıldığı,
Daha sonra Hüseyin Oğuz’un ifadeleri doğrultusunda Yüksekova Çetesi olarak:
Kurmay Albay Hamdi POYRAZ, Piyade Binbaşı Mehmet Emin YURDAKUL, Piyaade Yüzbaşı
Nihat YİĞİTER, Piyade Yüzbaşı Bülent YETÜT, Levz.Asb.Üst.Çvş. Ali KURTOĞLU,
Yüksekova Belediye Başkanı Ali İhsan ZEYDAN, Yüksekova Et ve Balık Kurumu Müdürü
Mustafa KOCA, Korucu İsmet ÖLMEZ, Korucu Kemal ÖLMEZ, Korucu Cemal ÖLMEZ, Korucu
Hasan ÖZTUNÇ, Polis Memuru Enver ÇIRAK, Şoför Oğuz BAYGÜNEŞ, İtirafçı Kahraman
BİLGİÇ isimli kişilerin tutuklandıkları, bunlardan 4.3.1997 günü tutuklanan
Kurmay Alb. Hamdi POYRAZ’ın 27.3.1997 günü serbest bırakıldığı
incelenmiştir.(Ek:225)
16- CHP Genel Merkezince görevlendirilen Milletvekilleri Ercan KARAKAŞ, Mahmut
IŞIK ve Mustafa YILDIZ’ın Van ve Hakkari illerinde 7-9.3.1996 tarihleri arasında
yaptıkları gezi sonucunda hazırladıkları raporda komisyonumuzu ilgilendiren
konularda Özetle; Yüksekova’da vatandaşların Kaymakam, Jandarma, polis ve diğer
devlet kurumları ile büyük sıkıntısının olmadığı, bütün şikayetin orada bulunan
Komando Taburuna, özellikle de Komutanı M.Emin YURDAKUL’a yönelik olduğu, tüm
faili mechul cinayetlerin bu şahıstan kaynaklandığı, hatta bilgisi ve emri
dahilinde yapıldığının ısrarla iddia edildiği,
Aynı Raporun bir başka maddesinde; Vali, Belediye Başkanı ve Tugay Komutanının
halka güven verdiği, ama Tugay Komutanının alt kkademesinde daha sert bir tutum
gözlendiği,
Van-Hakkari Karayolu üzerindeki yol aramalarının halkta bıkkınlık meydana
getirdiği, bu aramalarda uygun olmayan davranışların sergilendiği, istihbaratın
artırılarak yalnızca şüpheli araçların halkı potansiyel suçlu görmeyen
görevlilerin kontrolünde aranması,Ayrıca Köy korucularından bir hayli şikayet
alındığı,
Yüksekova gibi sorunlu yerlerde ileri teknik altyapıya sahip narkotik şubeleri
kurulması gerektiğinin belirtildiği incelenmiştir. (Ek:49)
17- Hakkari Eski Milletvekili Esat CANAN da konumuzla ilgili olarak 05.12.1997
tarihinde Komisyonumuza verdiği beyanında; Abdullah CANAN, Mahir ve Eyüp
KARABAĞ, Hacı TEKNİK, Miktar ÖZEKEN, Şemsettin YURTSEVEN, Münir SARITAŞ, Mehmet
YAŞAR ve Nezir TEKÇİ’nin Mehmet Emin YURTSEVER’in ekibi tarafından öldürüldüğünü
iddia ettiği incelenmiştir. (Ek:180)
18- VAN-TUR Otobüs İşletmesinin sahibi Senar ER’in Komisyonumuza verdiği
13.01.1997 tarihli beyanında 1994 yılından buyana fidye isteme olaylarının
yoğunlaştığını, Yüksekova’da herkesten para toplandığını, kendisinden de sabıka
kaydı için 5 bin mark istenildiğini, en çok para alma işini korucuların yaptığı,
Yüksekova’da insanların kendilerini güvenlik içinde hissetmediklerini, her an
evden alınıp götürülme korkusu içinde olduklarını, insanların bu nedenle isteyen
herkese para vermek zorunda olduklarını, kendisinin fidye vermediğini, buna
mukabil babasının kaçırıldığını, otobüslerinin yakılıp kurşunlandığını, YEŞİL,
Ahmet DEMİR, Mahmut YILDIRIM adlarıyla dolaşan şahsın askerlerin içinde
olduğunu, JİTEM’ci olarak bilindiğini, fakat bu şahsın sivil olduğunu, ancak
yanında birkaç kişi ve elinde telsizle dolaştığını, devamlı askerlerle birlikte
olduğunu, bu şahsı herkesin sesinden tanıdığını, Yeşil’in kendisi ile de birkaç
kez konuştuğunu ve bir defasında kendisini ölümle tehdit ettiğini, bugüne kadar
Yüksekova’da çok fidye alındığını, örneğin Selim IŞIK adlı uyuşturucu
kaçakçısından 750 bin mark fidye alındığını, kendi babasının başına gelenlerden
sonra fidye istendiğinde herkesin gizlice gidip verdiklerini beyan ettiği
incelenmiştir.(Ek:206)
Sayfa Başına Dön
Susurluk olayı | Susurluk Raporu (Kutlu Savaş) |
Susurluk Rap.(TBMM)
| Susurluk Rap.(Sönmez
Köksal)
|