Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Hablemitoğlu suikasti dosyasını yeniden açtı. Hablemitoğlu'nun eşinin 2003 tarihli ifadesi de dosyada bulunuyor. İfadesini doğrulayan Şengül Hanım, eşinin Gülen Cemaati ile ilgili de geniş çaplı araştırmalar yaptığını dile getirdi. Cemaati anlattığı kitap ölümünden sonra yayımlandı. Öldürüldüğü dönemde Fetullah Gülen örgütlenmesine ilişkin 'Köstebek' adlı bir kitap üzerinde çalışan Hablemitoğlu'nun tamamlayamadığı kitap, ölümünün ardından yarım kalmış hali ile yayınlandı. Kitapta, 'Cemaat mensuplarının yabancı devletler adına casusluk yaptıkları' iddia ediliyor. Hablemitoğlu'nun cemaat konulu bir raporu 2000 yılındaki Gülen iddianamesinin delilleri arasında yer aldı. Rapor, 'Etki Ajanları, Nüfuz Casusları ve Fethullahçılar' başlığını taşıyordu. İddianameyi, kitabı ve raporun tamamını eklediğimiz bu haberde; Hablemitoğlu'nun ölümü sonrası kitabını yayınlatan Dost tarikatı liderinin eşiyle birlikte öldürülmesi, Hablemitoğlu'nun karşı çıktığı altın madenlerinden Ovacık'ın cemaatin prenslerinden Koza şirketine geçmesi gibi kafa kurcalayan çok ilginç bazı tesadüf ve sorulara da dikkat çekiliyor.
30.07.2014 12:24 Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na bağlı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu, 18 Aralık 2002 tarihinde işlenen Hablemitoğlu cinayetini silbaştan soruşturmak için harekete geçti. Faili meçhul kalan suikastla ilgili iddia ve şüphelerin soruşturulması için Savcı Hakan Yüksel görevlendirildi. Yaklaşık 12 yıldır işlem yapılmayan dosyadaki tüm delil ve ifadeler en küçük ayrıntısına kadar incelenecek. İki hafta önce görevlendirilen Savcı Hakan Yüksel'in mercek altına alacağı belgeler arasında, Hablemitoğlu'nun eşi Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu'nun 2003 tarihli ifadesi de bulunuyor.
CEMAATİN SUİKASTLE BAĞLANTISI AK PARTİ'DEN ÖNCE DE GÜNDEMDEYDİ
Hablemitoğlu suikastinin Gülen cemaatiyle bağlantılı olduğu iddiası aslında yeni değil. Geçmişte ciddi şekilde gündeme gelmiş hatta 2000 yılındaki Gülen davasında da gündeme gelmişti. Hablemitoğlu'nun cemaatin dış ülkeler adına casusluk yaptığı iddiasını konu edinen bir makalesi o dava iddianamesinin ek delilleri arasında yer almıştı. Cemaat tabanlı paralel yapıya karşı en büyük soruşturma Ankara'da yürütülüyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na bağlı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu savcılarından Serdar Coşkun, geçtiğimiz haftalarda 30 ilin emniyet müdürlüğüne gönderdiği talimatta, paralel yapı hakkındaki iddialarla ilgili delillerin toplanmasını talep etmişti. Talimattaki talepler kapsamına, yapılanmanın Hablemitoğlu suikastiyle bağlantısına dair iddiaların araştırılması da dahildi.
KURŞUNU ENSENDE HİSSEDECEKSİN
Şengül Hablemitoğlu'nun soruşturma dosyasındaki ifadesinin ayrıntılarına AKŞAM ulaştı. Eşinin Gülen Cemaati ve diğer örgütlerle ilgili çalışmalar yaptığını vurgulayan Şengül Hablemitoğlu, bu nedenle tehdit mesajları aldıklarını belirterek özetle şunları söylüyor: "... Tehdit mesaj ve mailleri eşimin öldürüldüğü döneme kadar devam etti. Gönderilen tehdit mesajları arasında, 'Seni tanıyoruz, nereye gidip geldiğini çok iyi biliyoruz, ensende kurşun hissedeceksin' ifadesi de vardı. Aynı dönemde 'Hoca efendi' başlıklı tehdit mailleri de geliyordu. Bu maillerde, 'Sen Ateist bile değilsin, cezanı bulacaksın' yazıyordu..."
CİNAYET ÇÖZÜLMELİ
Akşam'a konuşan Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, 2003 tarihli ifadesini doğruladı. Şengül Hablemitoğlu, şunları söyledi: "Eşim, 2000'lerin başından itibaren Gülen Cemaati'nin yapılanmasıyla ilgili makaleler yazan, konferanslar veren bir insandı. Sadece Cemaat konusunda değil, başka örgütler hakkında da çalışmalar yapıyordu. Eşimi Alman Vakfı başkanı bile tehdit etmiş. Durum böyleyken 'cinayeti şu taraf işledi' diyemem. Bu cinayetin kim ya da, kimler tarafından işlendiğini çözmesi gereken yargıdır"
-Cemaati anlattığı kitap ölümünden sonra yayımlandı-
18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitiren Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, öldürüldüğü dönemde Fethullah Gülen örgütlenmesine ilişkin "Köstebek" adlı bir kitap üzerinde çalışıyordu. Hablemitoğlu'nun tamamlayamadığı kitap, ölümünün ardından yarım kalmış hali ile yayınlandı. Kitapta, "Cemaat mensuplarının yabancı devletler adına casusluk yaptıkları" iddia edilmişti.
-Makalesi 'Ek Delil' oldu-
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun adı, 1990'lı yılların ikinci yarısında Alman Vakıfları ve Gülen Cemaati'nin örgütlenme yapısına ilişkin makale ve araştırmalarıyla gündeme gelmişti. Fethullah Gülen ve Cemaati hakkında, "Anayasal Düzeni Yıkmaya Teşebbüs" suçlamasıyla iddianame hazırlayan dönemin DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, Hablemitoğlu'nun kaleme aldığı "Etki Ajanları, Nüfuz Casusları ve Fethullahçılar" adlı makaleyi de, dava sürecinde ek delil olarak mahkemeye sunmuştu. Hablemitoğlu'nun makalesinde Fethullah Gülen'in, Philedelphia yakınlarında özel bir çiftlikte FBI koruması altında yaşadığı, Fethullahçı yapılanma CIA'nın öngördüğü tarikat modeline (Mormon, Moon, Scientology) benzediği, Cemaat yapılanmasının TSK'ya sızmaya çalıştığı da ileri sürülmüştü.
İŞTE HABLEMİTOĞLU'NUN CEMAATE IŞIK TUTAN KÖSTEBEK KİTABININ ÖNSÖZÜNDEN
Akşam'ın haberi bu şekilde. Haberde bahsi geçen kitap ve rapora gelince bunların tamamını habere ekledik. Okuduğunuz zaman paralel yapılanmanın AK Parti'den önceki dönemde nasıl deşifre olduğunu ancak bir şey yapılamadığını fark edeceksiniz. Tamamına ulaşabilmeniz için gerekli linki de eklediğimiz Hablemitoğlu'nun 'Köstebek' isimli kitabının önsözünde şu bilgiler yer alıyor:
"“Köstebek” adlı bu çalışma, içinde bulunduğumuz kapkara dönemde, devletimizin altının nasıl oyulduğunun, nasıl zaafa düşürüldüğünün binlerce örneğinden sadece birine ışık tutuyor: Türk Devleti’nin istihbarat birimlerine sızmış, kadrolaşmış fethullahçıları!..
Şeyhleri A.B.D.’de yaşayan, ancak kendi ülkesinde Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanan; C.I.A., MI6 ve BND gibi yabancı ülke istihbarat örgütlerine taşeronluk yapan bir cemaate mensup müritlerin, asli görevi kendileri ile mücadele etmek olan istihbarat birimlerinde kadrolaşabileceğini, devletin gücünü, devleti savunanlara karşı kullanabilecek düzeye gelebileceklerini kim tahmin edebilir ki? “Köstebek”, bu ihanet öyküsünün adıdır...
Siz, hiç fethullahçıları devlete karşı bir tehdit olarak algılayan, şikâyet eden ya da onlarla uğraşan bir PKK’lı, Brüksel ya da Köln merkezli bir terörist ya da bir TÜSİAD üyesi ya da bir siyasal parti lideri ya da bir ikinci cumhuriyetçi ya da bir azınlık mensubu ya da misyoner ya da Hükûmet üyesi ya da bir Başbakan gördünüz mü? Nitekim, fethullahçıları kontr-espiyonaj kapsamında iç ve dış tehdit odağı olarak tanımlayan ve mücadele konsepti geliştiren gelmiş-geçmiş bir İçişleri Bakanı, bir Emniyet Genel Müdürü ve bir M.İ.T. Müsteşarı da göremezsiniz, gösteremezsiniz!.. Haklı olarak sorarsınız, kendi iç güvenliğini sağlayamayan, sızıntılara engel olamayan bir ulusal istihbarat birimi, nasıl olur da ülkenin güvenliğini sağlar?!. Bu sorunun yanıtı, doğal olarak olumsuzdur. Önünüzde iki tercih vardır; ya çoğunluğun yaptığı gibi bu çelişkiye karşı başınızı çevirir, farketmemiş gibi yaparsınız veya risk üstlenerek araştırmaya ve mücadeleye başlarsınız!..
Fethullahçılar, Türkiye’de Mevleviler, Bektaşiler, Cerrahiler gibi salt dinsel inancını yaşamaya çalışan bir cemaat değildir. Uluslararası alanda at koşturan, son derecede tehlikeli bağlantılarıyla, ekonomik kaynakları ve eğitim kurumlarıyla, Türkiye’nin yüzyüze olduğu en tehlikeli tehdit odağıdır. Örgütlenme modeli itibariyle Türkiye’de bir eşi yoktur; örgütlenme modeli olarak, tamamı C.I.A. denetimindeki Moon, Falun-Gong, Scientology gibi tarikatlarla benzeşmektedir. Fethullahçılar, mevcut ekonomik kaynaklarını, yapılabilecek en akılcı ve en değerli alana, eğitim yatırımına tahsis ettiklerinden, diğer şeriatçı yapılanmalara kıyasla, ülkemizin sadece bugününü değil, daha çok geleceğini tehdit etmektedirler. İşte bu yasadışı yapılanmanın, eğitimin yanısıra, en az onun kadar önemli olan istihbarat alanına yönelmesinde, birtakım stratejik gerekçeler rol oynamaktadır:
1. Tüm dünyanın pekçok merkezinde uygulanmakta olan terörist ve de köktendinci ideolojik yaklaşımların yaptığı gibi, devlete ya da yabancı devletlere karşı silahlı mücadele vererek hedefe varmanın mümkün olmadığını en kavrayan dinsel organize suç örgütü, Fethullahçılardır. Mevcut sistemi yıkmak yerine, takiyyeyi ön plana çıkararak, devlet yapısıyla çatışmayacak bir örgütlenmeyle, zaman içinde devletin stratejik kurum ve kuruluşların içine sızmak ve ele geçirmek, bu yasadışı yapılanmanın “ılımlı” görüntüsünün altındaki en önemli neden ve etkendir.
2. Fethullahçılar, istihbarat birimlerine sızmakla, kendilerine gelebilecek her türlü operasyonu önceden haber alma, önleme ve de karşı operasyonu başlatma olanağına sahip olmaktadırlar. Bu durum, onlara sadece savunma değil, saldırı olanağı da sağlamaktadır.
3. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmakta zorlanan ama buna rağmen yılmaksızın girişimlerini sürdüren fethullahçılar, istihbarat birimlerindeki kadrolarını, alternatif Silahlı Kuvvetler olarak algılamaktadırlar. Bu durum, onların kendilerini güvende hissetmelerine yol açmaktadır. Nitekim, emniyet mensubu fethullahçıların toplanma ve eğitim merkezlerine “ışık kışlaları”, emniyet içindeki kadrolarına da genel bir ifadeyle “ışık orduları” denilmektedir. Fethullahçıların emniyet içindeki kadroları, T.S.K.’ne karşı “denge” sağlama çabalarının bir sonucudur. Devletin ele geçirildiği, sistemin bütünüyle değiştirildiği, “Çin Seddi’ne otağ kurulduğu” en son aşamada, alternatif silahlı kuvvetlerin T.S.K.’ne karşı kullanılması olasılığından, moral anlamda sıkça söz edilmektedir.
4. Fethullahçılar, Türkiye’nin tek özel istihbarat örgütüne sahiptirler. Devletin istihbarat birimlerinin tüm olanaklarını kullanan; gizli bilgilerin tamamını elde eden bu yasadışı örgüt, gerek kendi “hasım”ları ve gerekse, hedef siyasiler, gazeteciler, mafya babaları, bürokratlar, akademisyenler, askerler ve diğer önemli meslek mensuplarının “açıklarını” içeren, şantaj malzemesi olarak kullanılabilecek her türlü görsel ve işitsel bant kayıtlarından, bu kayıtlara ait çözümlerden, fotoğraflardan her türlü resmi belgeye, hatta kişisel anekdotlara kadar herşeyi içeren bir arşive de sahip bulunmaktadırlar. Parayla satın alamadıklarına, hatta korkutamadıkları “hasım”larına karşı, çarpıtılmış, fabrikasyon bilgi ve belge tanzimi de, bu örgütün ilgi ve uzmanlık alanı içindedir. Aynı şekilde, fethullahçılar, kendi şirketlerine rakip şirketleri bertaraf etmek için bu özel istihbarat örgütünü kullanmaktadırlar. Bunun için daha çok, “kaçakçılık” duyumları çerçevesinde şirket merkezlerine yapılan aramaların yıkıcı etkisinden söz edilmektedir. Aynı taktik, “hasım” vakıf, dernek ve şahıslar için de uygulanmaktadır. Bu örgütün servis hizmetlerinden kimi siyasilerin sıkça yararlandığı yolunda duyumlar alınmaktadır. Özel istihbarat örgütü sayesinde, radikal sosyalist partilerin dışında, seçim barajını aşma olasılığı kuvvetli olan tüm siyasal partilerde, fethullahçıların aday gösterme gücünün sözkonusu olduğu bilinmektedir. Bu örgüt aynı zamanda, “hasım”ların enterne edilmesi, etkisizleştirilmesi ya da tasfiyesi; yandaşların ise önemli yerlere getirilmesinde işlevsel rol oynamaktadır.
İşte, “Köstebek” çalışması, fethullahçıların bu az bilinen karanlık yüzüne ışık tutmak amacıyla hazırlanmıştır. Özellikle Basın Savcılarının şu gerçeği bilmeleri gerekmektedir: Bu kitap, İçişleri Bakanlığı’nı ya da Emniyet’i tahkir ve tezyif amacıyla kaleme alınmamıştır. Aksine, kitabın yazılmasında, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve M.İ.T. gibi kuruluşlara, devletin güvenliğini koruma gibi asli görevlerini hatırlatma ve bu görevlerinin gereğini talep etme amacı ön planda tutulmuştur.
Bu kitabı hazırlarken, Fethullahçı istihbaratçıların “imam” düzeyindeki mensuplarına “moral” amacıyla dağıttıkları “İstihbarat Evrakı” yazılı dosyalardan (“gizli”, “çok gizli” kaşeli yazışmalar, soruşturma evrakları, ifade tutanakları, yazılı savunma ve diğer matbu metinler) çok yararlandığımı belirtmek istiyorum. Ama bunun için de fethullahçılara teşekkür etmem gerekmiyor. Buna karşılık, fethullahçı kadrolaşmaya karşı mücadele verdikleri için zarar gören ve bu çalışmada yardımlarını esirgemeyen “Kemal’in Polisleri”ne minnet duygularımı sunuyorum. Hukuksal yardımlarından dolayı dost ve fedakâr avukatım Hüseyin Buzoğlu’na ve Av. Neşet Yıldırım’a, “Yeni Hayat” Dergisinin sahibi Av. Hanifi Altaş’a, ve ayrıca bu alandaki çalışmalarından yararlandığım Dr. Ümit Emre’ye, M. Emin Değer’e, Ergün Poyraz’a, Zübeyir Kındıra’ya, Sertaç Eş’e ve Yasemin Güneri’ye teşekkür ediyorum.
Daha dün, T.B.M.M., A.B. ve A.B.D.’nin dayatmaları sonucunda, 30.000’den fazla vatandaşımızın ölümünden, yüzmilyarlarca dolarlık ekonomik kayıptan sorumlu Abdullah Öcalan için “idamı kaldıran” ve Türkiye’nin ulus-devlet özelliğinin temellerine dinamit koyan bir uyum yasa paketini kabul etmiştir. Hukukun temel kuralıdır, kişiler için yasa çıkarılamaz. Başta A.B.D. olmak üzere, hiçbir A.B. ülkesi, kendi iç hukuku ile ilgili dış dayatmalara izin vermez, veremez. Bu olguya rağmen Batılı ülkeler, bağımsız Türk yargısına, sözkonusu müdahale ile kabaca tecavüzde bulunmuştur. Hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı ilkelerinin bu şekilde çiğnenmesiyle, artık yeni dış müdahalelere de resmen yol açılmıştır. Bu zaafiyeti sergileyen T.B.M.M. üyelerinin, Abdullah Öcalan için ne zaman “af” çıkaracakları, hiç şüphesiz henüz bilinmiyor. Ama bu arada fethullahçıların beklentisi de ortaya çıkıyor: Fethullah Gülen, aynı dayatmacılıkla, belki yarın, tıpkı Humeyni gibi ve Humeyni işleviyle Türkiye’ye döndürülürse?!. Acaba T.B.M.M. ya da Hükûmet, hayır mı diyecek?!. Türkiye’deki tüm ulusalcıları, fethullahçı tehlikeye karşı çok geç olmadan birlikte hareket etmeye; istihbarat birimlerindeki fethullahçı unsurların temizlenmesi için kamuoyu oluşturmaya çağırıyorum... Dr. Necip Hablemitoğlu. 05.08.2002 Çankaya – Ankara."
KAFA KURCALAYAN SORULAR VE ŞÜPHELER
Hablemitoğlu, 'Köstebek' isimli kitabını tamamlayamadan öldürüldü. Kitap eksik haliyle yayınlandı. Yayınlanmasında Dost Tarikatı lideri İhsan Güven'in yardımı olduğu biliniyor. İlginçtir ki, Güven ve eşi de cinayetle öldürüldü. Bu iki cinayet de Ergenekon'la ilişkilendirildi cemaat çevrelerinde. Oysa son dönemdeki paralel yapı tartışmaları bunun bir şaşırtma ve hedef saptırma olabileceği ihtimalini akla getiriyor. Fetullah Hocanın 'teknik nakavt' konulu basına da yansımış görüşleri, cemaatin takiyyenin en alasını yıllardır yaptığı, bukalemunu bile kıskandıracak ustalıktaki kamuflajıyla devlet kurumlarına sızdığı hatırlandığında niçin olmasın denilebilir.
Çok ilginç bir bilgi daha var bu şüpheyi güçlendiren. Hablemitoğlu'nun altın madenlerine nasıl karşı çıktığını hatırlarsak, o da, Ovacık altın madeninin Gülen örgütünün prensi sayılan Koza şirketine gitmiş olmasıdır. Görüldüğü gibi olaylar hiç de görüldüğü gibi olmayabiliyor.
Ayrıca içimizdeki bir şüpheyi burada dile getirmenin yeri olduğuna inanıyoruz. 2000 yılında Fetullah Gülen'e karşı dava açıldı. Bu davayı Refah ve dolayısıyla AK Parti'nin de belalısı olan DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel açtı. Ancak bu dava beraatle sonuçlandı. Yargıtay da bu kararı onadı. Dava açılır açılmaz Fetullah Gülen soluğu Amerika'da aldı. Yurtdışına nasıl usulsüzce verilmiş bir yeşil pasaportla çıktığı geçtiğimiz aylarda basına yansıdı. Kaçmadığını, tedavi amacıyla gittiğini ileri süren Gülen halen ABD'de yaşıyor. Bu davanın iddianamesini, bu iddianameye delil olan Hablemitoğlu'nun 'Köstebek' kitabı ve 'Etki ajanları' raporunu okuduğunuzda, paralel yapılanmanın AK Parti'den önceki dönemde nasıl deşifre olduğunu ancak bir şey yapılamadığını fark edeceksiniz. Bu bir şey yapılamama kafaları kurcalıyor. Gerçekten de Gülen hakkındaki deliller o dönem yetersiz miydi?.. Yoksa bugün yargının her yerine sızdıkları her kesimce kabul edilen, hatta o kadar ki geçtiğimiz günlerde Yargıtay 1. Başkanlar Kurulunu ele geçirdikleri şimdi de aynısını HSYK için yapmaya hazırlandıkları ileri sürülen yargıdaki uzantıları bu beraatde rol almış olabilir mi?..
HABLEMİTOĞLU BUNLARI GÖRSEYDİ NE DERDİ?
Ayrıca Hablemitoğlu'nun cemaat mensuplarını yabancı ülkelere ajanlık yapmakla suçlamasını, aşağıda linklerini verdiğimiz kategorik haberlerimizdeki bilgilerle birlikte okumanızı tavsiye ediyoruz.
Şok ses kaydı!.. Paralelciler: ABD'yi Türkiye'ye tercih ederiz!
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları manşetlerimiz
Paralel yapı-ABD bağlantıları manşetlerimiz
Paralel yapı-İsrail bağlantıları manşetlerimiz
Paralel yapı-Vatana ihanet manşetlerimiz
Paralel yapı-Masonik yapılanmalarla benzerliği manşetlerimiz
Paralel yapı-TIR baskını ve soruşturması manşetlerimiz
Paralel yapı-Telekulak ve soruşturması manşetlerimiz
Paralel yapı-Tevhit-Selam komplosu manşetlerimiz
Paralel yapı-İHH komplosu manşetlerimiz
Özbekistan'daki, Rusya'daki ve Azerbaycan'daki konuyla ilgili kendisini haklı kılar nitelikteki somut gelişmeleri görseydi acaba Hablemitoğlu ne derdi?.. Son aylardaki paralel yapı tartışmalarında ortaya çıkan somut bulguları, Adana'daki yardım TIR'ının cemaatin TSK ve yargıdaki mensuplarınca durdurulmasını, Suriye'ye ait savaş uçağının sınırlarımızı ihlali üzerine düşürülmesine cemaat çevrelerinin tepki göstermesini, Suriye konulu üst düzey güvenlik toplantısının medyaya servis edilmesini, Tevhit-Selam soruşturmasını İsrail istihbaratının ihbarı üzerine başlatmasını ve ülke yetkilileri dahil yüzlerce kişinin telefonlarını dinlemesini, bu kişilerin şu anda casusluk suçlamasıyla yargılanmaya başladıklarını, TİB'deki bilgilerin yabancı ülkelere transfer edildiğini, Mavi Marmara'nın otorite olan İsrail'den izin almadan yola çıkmasının eleştirilmesini, cemaatin güneydeki sevilen ülke dedikleri İsrail'i kollayan başka açıklamalarını, cemaatin Türkiye'yi teröre destek veren ülke gibi gösterme çabasını, Ankara'daki cemaat mensubu yargıç ve savcılara çetenin talimatlarını ve ABD'yi Türkiye'ye tercih edecekleri mesajını içeren ses kaydını görseydi acaba yine ne derdi Hablemitoğlu?..
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
Hazırlık No: 1999/420 olan 2000 yılındaki Gülen iddianamesi (pdf) için tıklayın
Hablemitoğlu'nun Gülen cemaatini konu edindiği 'Köstebek' kitabı (pdf) için tıklayın
Hablemitoğlu'nun 'Etki Ajanları, Nüfuz Casusları ve Fethullahçılar' raporu (pdf) için tıklayın
(30 Temmuz 2014, 12:24)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: