MİT mensupları ile ´başbakanın özel görevlendirdiği kişilerin´ başbakanın izniyle soruşturulabileceğine dair kanun teklifi, Meclis Adalet Komisyonu´nda kabul edildi. Tek maddelik kanun teklifine, ´devam eden soruşturma ve kovuşturmaların da başbakanın iznine bağlanmasını´ öngören yeni bir madde ilave edildi. Teklifin, perşembe günü Genel Kurul´da görüşülmesi bekleniyor. Anayasa Mahkemesi eski raportörü Osman Can da konuyla ilgili makalesinde, bu kanun çıkarılmasa bile MİT mensuplarının Başbakandan izin almadan savcılarca sorgulanamayacağının açık olduğunu belirtiyor.
15.02.2012 10:14 Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensupları ile ´başbakanın özel görevlendirdiği kişilerin´ başbakanın izniyle soruşturulabileceğine dair kanun teklifi, Meclis Adalet Komisyonu´nda kabul edildi. MİT Kanunu´nda değişiklik öngören kanun teklifinin 9 saati aşan görüşmelerinde sert tartışmalar yaşandı. Tek maddelik kanun teklifine AK Parti´nin verdiği bir önerge ile ´devam eden soruşturma ve kovuşturmaların da başbakanın iznine bağlanmasını´ öngören yeni bir madde ilave edildi. Muhalefet, bu önergeye ´Bir de Hakan Fidan yazsaydınız bari´ diye tepki gösterirken, gerekçede ´başlamış olan soruşturma ve kovuşturmalar hakkında doğabilecek duraksamalara açıklık getirilmesi´ amacıyla bu önergenin verildiği belirtildi. Teklifin, perşembe günü Genel Kurul´da görüşülmesi bekleniyor.
Kanun teklifiyle, ´MİT mensuplarının veya başbakan tarafından özel bir görevi ifa etmek üzere görevlendirilenlerin; görevini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı´ haklarında soruşturma yapılması başbakanın iznine bağlanıyor. Teklife göre MİT mensupları veya başbakanın özel bir görevi ifa etmek üzere görevlendirdiği kişilerin soruşturmasında Ceza Muhakemesi Kanunu´nun 250. maddesinin birinci fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işledikleri takdirde de başbakanın izni gerecek. MİT´le ilgili devam eden soruşturma ve kovuşturmalarda da başbakanın izni alınacak. Böylece gündemdeki MİT soruşturmasında haklarında yakalama emri çıkarılan ve ifadeye çağrılan MİT mensupları hakkındaki soruşturma da başbakanın iznine bağlanacak.
CHP, MHP ve BDP´nin tepki gösterdiği yasa teklifinin görüşmeleri yoğun ilgi nedeniyle Adalet Komisyonu´ndan daha büyük bir salon olan KİT Komisyonu´nda yapıldı. Komisyon Başkan Vekili Hakkı Köylü´nün yönettiği toplantıda CHP, MHP ve BDP´liler kanun teklifinin geri çekilmesini istedi. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını isteyen muhalefet, kanun teklifinin suç işleyenlerin suçlarını örteceğini, milletvekillerinden daha fazla dokunulmazlığın bürokratlara verileceğini savundu. MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, Başbakan Tayyip Erdoğan´ın MİT Başkanı Hakan Fidan´a verdiği görevin kapalı oturumda Meclis´te açıklanmasını istedi. CHP Grup Başkan Vekili Emine Ülker Tarhan ise kanun teklifinin telaş ve panik içinde hazırlandığını, maddelerin gerekçesinin bile olmadığını iddia etti. BDP Grup Başkan Vekili Hasip Kaplan ise kanunun ´özel bir gruba yönelik´ çıkarıldığını savundu.
Muhalefetin ´başbakana çete kurma yetkisi veriliyor´ eleştirilerine cevap veren Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Türkiye´nin başbakanını çete veya infaz timleri kurmakla itham etmek çok büyük saygısızlıktır, büyük bir iftiradır. Başbakana çeteci diyemezsiniz. dedi. ( Zaman)
OSMAN CAN: SAVCILAR BAŞBAKANDAN İZİN ALMADAN MİT MENSUPLARINI SORUŞTURAMAZ |
MİT´i tartışıyoruz da, bu kurumun yasal kurgusunu tartışıyor muyuz? Hayır! Bir kere MİT Kanunu 2937 numarasını ve 1.11.1983 tarihini taşıyor. Evet dikkatli gözler, bu kanunun 12 Eylül Darbe rejiminin demokrasiye geçmeden (!) önce seçilmiş hükümete yaptığı son ?iyilik?lerden olduğunu fark eder. Bu iyilik kanunun tümüne yansımakta. Kanunun 2. Maddesine göre teşkilatta memurlar, sözleşmeli personel ve TSK tarafından görevlendirilenler biçiminde üç tip personel bulunur. Kanunun 3. Maddesinde amaç, 12 Eylül Darbecilerinin keşfedip başta Anayasa olmak üzere tüm hukuk düzenine enjekte ettikleri klasik ?ülkesi ve milletiyle bütünlüğü? veciz sözüyle başlıyor ve Türkiye´nin yüzyıllık siyasal kabul ve varsayımlarının tamamını kuşatıyor. Toplanan istihbaratın yalnızca siyasi iradeye değil, metnin tamamına bakıldığında, esas itibariyle Genelkurmay Başkanlığı, Milli Güvenlik Kurulu Sekreterliği gibi askeri iradeye verilmesi öngörülüyor. Kanunda sayılmamış diğer ?ucu açık? görevleri tayin edecek merci ise Milli Güvenlik Kurulu. Bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşları bu şekilde kurgulanmış MİT´in istihbarat ihtiyacına cevap vermekle yükümlü kılınıyor. MİT kurul toplantısının hiyerarşisine bakıldığında ?Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri veya Yardımcısı, Genelkurmay İstihbarat Başkanı veya Yardımcısı? diye başlıyor, sonra Bakanlık müsteşarlarıyla devam ediyor.
İstihbari sınırların çarpıklığı
MİT Müsteşarının atanması Milli Güvenlik Kurulu´nda görüşülüp karara bağlanıyor, sonra Başbakan ve Cumhurbaşkanının imzalarıyla tamamlanıyor. MİT bünyesinde görevlendirilecek askeri personel Genelkurmay Başkanlığı ve MİT Müsteşarlığı´nca ortaklaşa belirleniyor. Ve kanuna göre bu görevlendirmelerde Bakanlar Kurulu Kararı şartı aranmıyor! Yani ülkenin en hassas kurumlarından biri olan MİT´te görevlendirilecek askeri personel için sivil irade devre dışı bırakılıyor. Kabul edelim, bu kurumun iskeleti sivil iradeye değil, bürokratik iradeye göre işleyecek tarzda kurgulanmış durumda. Dolayısıyla tehdit algısı, dost veya düşman nitelendirmeleri, bunu algılayacak antenleri, elde edilecek verilerin değerlendirilmesi ve nihayetinde bu bilgilerin aktarılacağı otorite, bütünüyle bu iskeletin inşasına göre belirlenmiş durumda. Bu otorite sivil irade değil. Fatura ise ?siyasi sorumluluk ilkesi gereği? tabii ki her zaman hükümete çıkarılır/çıkarılmıştır.
Bunu bilelim. Böyle olunca da ?neden darbeleri haber vermedi? veya ?neden darbeleri önlemedi? biçimindeki sorular anlamsızlaşıyor. Bu kurum zaten darbeleri haber vermemek için inşa edilmiş durumda. Yani eskinin tüm araçları ortada dururken, bu araçları istisnai olarak hükümet de kullanabilir, ama hükümet ile çıkarı çatışan derin, yaygın, örgün, içkin vs tüm güç odakları da kullanabilir. Üstelik hükümete, muhalefete veya topluma karşı da kullanılabilir bu araçlar... Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Bu çarpıklığı görmemizi sağladıkları için KCK Savcılarına teşekkür borçluyuz.
Ama dikkat edelim, KCK Savcılarınca MİT Müsteşarının ve Başbakan´ın iradesiyle hareket eden bir kaç kişinin bu şekilde etkisizleştirilmeye çalışılması, bu kurguya zarar vermediği gibi, aksine MİT´in demokratik toplumsal talepler dışında her amaca yönelik olarak kullanılmasının imkanlarını da genişletmekte. Üstelik bu üst kadro, siyasi iradenin yansıdığı neredeyse tek alan...
Gelelim yetki sorununa... Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girdi. MİT Kanunu ise 1983´te. CMK 251. Maddeye 0göre, savcılar 250. Madde kapsamına giren suçları doğrudan soruştururlar. MİT Kanunu 26. Madde ise MİT Mensuplarının soruşturulmasını Başbakanın iznine tabi kılmakta. Savcılar CMK yeni kanun olduğundan dolayı izne gerek yok diyor. Buna karşı ise MİT Kanunu´nun özel kanun olduğu ve 26. Maddenin uygulanacağı söylenmekte. Evet CMK Haziran 2005´te yürürlüğe girdi, ancak Temmuz ayında 5397 sayılı Kanun ile tartışma konusu MİT Kanunu´nda da uyum değişiklikleri yapıldı. Eğer bununla MİT Kanunu´ndaki Başbakanın izninin gerekli olmadığına yönelik bir yasa koyucu iradesi olmuş olsaydı, MİT Kanunu´nda pek çok düzenleme yapılırken gerekli adımlar atılırdı. Dinlemelere ilişkin kısımda CMK 251. Maddeye uyum sağlanırken, MİT Kanunu 26. Maddedeki soruşturmanın Başbakan´ın iznine tabi tutulması kuralına dokunulmamış olması, yasa koyucunun bu izni korumak istediğinin kanıtıdır. MİT Kanunu´nda 2007 yılında da (5651 sayılı Kanunla) değişiklik yapılmış olup, izin mevzuna yine dokunulmamaktadır. Buradan hareketle CMK 251. Maddenin sonraki kanun olması nedeniyle 26. Maddeyi ilga ettiği tezi temelden yoksundur. Savcılık Başbakan´ın izni olmaksızın soruşturma yapamaz.
26. maddedeki kilit ibare
Diğer bir nokta da uyum çerçevesinde MİT Kanunu´nda yapılan değişiklikle savcılara doğrudan soruşturma yetkisi verilmiş. Ancak bu soruşturma, dinleme faaliyeti yapan ve elde edilen bilgilerin saklanması ve korunmasındaki kurallara aykırı davranan kişilerle sınırlanmış durumda. Bu kişilerin MİT içinde politika belirleyip icra edenlerle ilgisi olmadığı açık. Yani doğrudan soruşturmaya tabi olanlar, MİT bünyesinde çalışmakla birlikte askerde, poliste veya sair kamu kurumlarındaki uygulayıcı memurlardan farklı olmayanlardır. Bu açıdan bakıldığında dahi KCK Savcılarının söz konusu üst düzey MİT mensuplarını Başbakan´ın izni olmaksızın çağırması hukuken mümkün değildir.
Diğer bir önemli nokta ise, Kurumun ordu, polis ve sair devlet kurumlardan farklı olarak istihbari niteliğiyle ilgilidir. Kural olarak bizatihi suç örgütlerinin içinde eleman bulundurmak zorunda olan bir kurumdur. Muhtemelen başka hiçbir kanunda geçmeyen ?Görevin niteliğinden doğan? ibaresi bu nedenle MİT Kanunu 26. Maddede yer almaktadır. CMK 251. Madde ise bunu kapsamamaktadır. İşte MİT kanunundaki bu ayrık ifade CMK karşısında onu özel kural haline getirmekte ve Başbakan´ın izin şartının devam ettiğini kanıtlamaktadır. ( Osman Can / Star)
KARARGAH EVLERİ ASKERİ SAVCISININ TANER´İ İFADE ÇAĞRISINA BAŞBAKAN İZİN VERMEMİŞ |
Türk Silahlı Kuvvetleri içinde Ergenekon kapsamındaki Karargah evleri adlı yasadışı yapılanmayı soruşturan dönemin Hava Kuvvetleri Başsavcısı Ahmet Zeki Üçok´un dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner ile yardımcısı Afet Güneş´in tanık olarak ifadesini almak istediği ancak Başbakan Erdoğan´ın bu izni vermediği, Üçok´un bu gelişme üzerine Milli Savunma Bakanlığına başvurarak kararın düzeltilmesi için Danıştay´a itiraz edilmesini istediği fakat Milli Savunma Bakanlığının bu talebi yerine getirmediği öğrenildi. Ahmet Zeki Üçok Karargah Evleri soruşturmasını yürütürken önce TSK içinde çürük rapor veren bir şebekenin tespit edildiği çeteye karıştığı iddiasıyla tutuklandı. Daha sonra da Balyoz davası sanıklarından biri oldu. Üçok Ergenekon savcısı Zekeriya Öz tarafından Karargah Evleri askeri soruşturmasını örtbasla da suçlandı ve tutuklandı.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan´ın şüpheli olarak Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya tarafından ifadeye çağrılması üzerine Balyoz sanıklarından Ahmet Zeki Üçok´un avukatı Hüseyin Ersöz MİT müsteşarının tanık olarak bile yargıya gönderilmediğini söyledi. Ersöz yaptığı açıklamada Karargah Evleri Soruşturması, dönemin özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz tarafından yürütülen ve Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde illegal bir yapılanmanın izlerini araştıran bir yargı süreciydi. Söz konusu iddialar çerçevesinde Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bu soruşturma sürecine paralel bir başka soruşturma da dönemin Hava Kuvvetleri Başsavcısı Ahmet Zeki Üçok tarafından da yürütülmüş, bu çerçevede dönemin bazı üst düzey bürokratlarının ifadelerine başvurulması için girişimlerde bulunulmuştur.
Bilindiği üzere Karargah Evleri Soruşturması, İşçi Partisi Genel Merkezi´nde ele geçtiği iddia olunan ve MİT tarafından hazırlanarak Genelkurmay Başkanlığı´na gönderildiği ileri sürülen Çok Gizli gizlilik dereceli bir belgeye dayanmaktadır. Bu çerçevede Askeri Savcı Üçok tarafından bilgisine başvurulmak üzere ifadeye çağrılan kişiler arasında, dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş de bulunmaktaydı. Tanık sıfatıyla ifadesine başvurulmak istenen ancak dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner tarafından 2937 Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu´nun 29. Maddesi gerekçe gösterilerek reddedilen bu talep karşısında, bu kez de MİT Müsteşarı Emre Taner´in tanık sıfatıyla bilgisine başvurulmak istenmiş, söz konusu talep bu kez de Başbakan Recep Tayip Erdoğan tarafından reddedilmiştir. Başbakanlık tarafından gönderilen yazıda talebin yine 2937 Sayılı Kanunun 29. Maddesi çerçevesinde kabul görmediği bilgisi verilmiştir.
Bunun üzerine Soruşturma Savcısı Ahmet Zeki Üçok tarafından durum, Milli Savunma Bakanlığı´na bildirilerek Başbakanlığın takdiri bu işlemi karşısında İdari Yargıda dava açılması talep edilmiş ancak Bakanlık tarafından bu hususta bir girişimde bulunulmamıştır. Öncelikle 2937 Sayılı Kanunun Cezai Takibat İzni başlığını taşıyan 26. Maddesinin aksine, Tanıklık başlığını taşıyan 29. Maddesinde MİT Müsteşarının tanık olarak dinlenilmesinin önünde yasal hiçbir engel bulunmamaktadır. Madde metninde MİT mensuplarının Kanunun 26. Maddesinde öngörülen izin prosedürü ise CMK 250. Madde kapsamında yürütülen soruşturmalarda ön koşul değildir. Bir başka ifade ile gerek Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya gerekse Askeri Savcı Ahmet Zeki Üçok tarafından yürütülen soruşturmalarda, MİT Müsteşarlarının şüpheli/tanık sıfatıyla ifadelerine başvurulmasının önüne yasal hiçbir engel bulunmamaktadır. Ancak buna rağmen bile Taner ile Güneş´in tanıklığına izin verilmemiştir dedi.( Gazeteport)
(15 Şubat 2012, 10:14)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
MİT BAŞKAN VE GÖREVLİLERİNİN İFADEYE ÇAĞRILMASI KRİZİYLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Başsavcılık: İstihbaratçılar suç işledi
Cemaat-MİT çatışması mı yaşanıyor?
Hükümet sivil darbeyi engelledi
KCK savcısı görevden alındı
MİT kanunu Perşembe çıkıyor
MİT´çilere yakalama kararı
MİT müsteşarı Fidan hedefte
Odatv-Aydınlık-İsrail´in hedefi: Fidan
´Mesaja mesaj´ ses kaydı
Karargah Evleri ve bu oluşuma dair soruşturmanın askerlerce savsaklanması manşetlerimiz