Zaman gazetesinin bugünkü haberlerinde dün görevden alınan savcı Sadrettin Sarıkaya´ya sahip çıkıldığı görülüyor. Bu da bir kaç gündür konuşulan cemaat-MİT çatışması yaşanıyor iddialarını akıllara getiriyor. MİT gerginliğinde birkaç gündür her kesim tarafından cemaat-MİT çatışması yaşandığı ve cemaatin doğrudan Başbakana hamle yaptığı iddiaları ileri sürülüyor. Poliste etkili olan cemaat kaynaklarınca Başbakana bağlı olan MİT´e, üstelik de en üst konumdaki görevliye doğrudan hamle yapıldığı dillendiriliyor. Olaydan sorumlu olduğu ileri sürülen iki polis yetkilisinin bu nedenle derhal görevden alındığı söyleniyor. Bu iddialarda doğruluk payı olabilir mi?..
12.02.2012 10:36 Zaman gazetesinin bugünkü haberlerinde dün görevden alınan savcı Sadrettin Sarıkaya´ya sahip çıkıldığı görülüyor. Bu da bir kaç gündür konuşulan cemaat-MİT çatışması yaşanıyor iddialarını akıllara getiriyor. Savcı Bilal Bayraktar´ın da daha önce Balyoz soruşturmasında baskıya maruz kaldığı hatırlatılıyor. Ancak savcı Bayraktar´a o zaman baskı yapanlar farklı kaynaklardı. Şu anda ise Bayraktar´a herhangi bir baskı uygulanmış değil, KCK soruşturmasında görevine aynen devam ediyor. Sadece savcı Sadrettin Sarıkaya soruşturmadan alınmış durumda. Onun nedeni de açık. Başsavcılığa ve soruşturmadaki diğer savcı Bayraktar´a haber vermeden, o yurtdışında iken aceleyle MİT operasyonunu başlatıyor. Hakan Fidan´ın arkasında Başbakan açıkça durduğu, OSLO görüşmelerinin siyasi sorumluluğunu üstlendiği halde Fidan´a operasyon düzenliyor. Bunun aslında Başbakana bir operasyon olduğu çok açık.
Görevden alınan savcılar hep haklı mı çıktı?
Soruşturmaya bakan savcıların her yaptığının doğru olduğu söylenemez. Bir kişinin savcı olması her yaptığının yasal ya da doğru olduğu anlamına gelmez. Aksi halde Sincan hakimi Osman Kaçmaz´ın Cumhurbaşkanını ifadeye çağırması da eleştirilmemeliydi. Oysa o süreçte Kaçmaz´ın siyasi davrandığı açıktı. Siyasi sorumsuzluğu olduğu yasalarla da belliyken Cumhurbaşkanı Gül´ü ifadeye çağırmıştı. Bir insanın hakim ya da savcı olması, her yaptığının doğru olduğu, dokunulamayacağı anlamına gelmez. Dokunulamaz olanlar sadece milletvekilleri. Onlara da bu yetkiyi halk seçimlerde veriyor. Cemaatin dahi eleştiriler yönelttiği İlhan Cihaner bir savcı değil miydi? Erzincan cumhuriyet başsavcısı iken, üstelik de makamında gözaltına alındı. Bu mantık açısıyla o görevden alma da yanlış olmalı. Öyle değil mi? Ancak Zaman gazetesi Cihaner´i hep eleştirdi ve görevden almayı doğru bulan haberler yaptı. ´Görevden alınan savcılar hep haklı çıktı´ denirse Cihaner haklı mı çıkmıştır? Cumhurbaşkanını ifadeye çağırması eleştirilen Osman Kaçmaz haklı mı çıkmıştır? Cemaatin yayınlarına bakıldığında çok sayıda benzer örnekle eleştirilen savcı ve hakimlere rastlanabilir. Şu halde her görevden alma doğrudur ya da yanlıştır denemez. MİT gerginliğinde birkaç gündür CHP dahil her kesim tarafından cemaat-MİT çatışması yaşandığı, cemaatin doğrudan Başbakana hamle yaptığı iddiaları ileri sürülüyor. Poliste etkili olan cemaat kaynaklarınca Başbakana bağlı olan MİT´e, üstelik de en üst konumdaki görevliye doğrudan hamle yapıldığı dillendiriliyor. İki polis yetkilisinin derhal görevden alınma nedeninin de hükümetin bu tuzağa karşı cevabı olduğu söyleniyor. İnanmak istemediğimiz bu tür iddialarda doğruluk payı olabilir mi?..
Zaman gazetesinin savcı Sadrettin Sarıkaya´ya sahip çıktığı Büşra Erdal imzalı haberi şu şekilde:
Görevden alınan savcıların yaptıkları hep doğru çıktı.. Demokrasi tarihimiz açısından kritik öneme sahip soruşturmaları yürüten savcılar, yıllardır ya meslekten çıkarılma ya da dosyadan el çektirmeyle gündeme geldi.Son olarak KCK soruşturması kapsamında MİT mensuplarını ifadeye çağıran İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya, dosyadan alındı. Tüm bu örneklere baktığımızda, ortak sonuç şu: Bu savcıların yazdığı iddianameler, yaptıkları işlemler her defasında mahkeme heyetlerince uygun bulundu. Sanıklar tutuklandı ya da mahkum oldu. Yani tarih, görevden alınan savcıları hep haklı çıkardı. Nisan 2010´da aynı adliyede görevli Balyoz davası savcıları Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk, 25´i general bir grup asker hakkında mahkemeden yakalama kararı çıkarttığı için aynı uygulamaya maruz kalmıştı. Dönemin Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, iki savcıya Balyoz dosyasından el çektirdi. Bu savcıların ortak noktası, CMK´nın verdiği yetki kapsamında görevlerini yapması. Savcıların ´görev ve yetki´lerini düzenleyen CMK´nın 161´inci maddesinin ilk cümlesi şöyle: Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir.
Bununla birlikte CMK´nın 250´nci maddesi de istisnaları belirtip bunların dışındaki kişilerin terör, darbe gibi devletin güvenliğine ilişkin suçlarda doğrudan yargılanabileceğini düzenliyor. Savcıların, tüm bu yasal düzenlemelerle verilen yetkiye göre, ellerindeki delillerle hakimlerden yakalama, ev araması kararı talep etmesine ve bunların kabul edilmesine rağmen yaşananların yasal zeminde karşılığı yok. Sonuçta, MİT mensuplarının ifadeye çağrılması yasal bir durumdu. Gelmedikleri için savcı, Hakan Fidan dışındaki 4 MİT´çi için yakalama talep etti. Mahkeme, bu talebi kabul etti. Bu karar işleme konuldu. Yani, mahkeme kararını uygulayan bir savcı var ortada. Ama buna rağmen soruşturmadan alındı. Bu tür olağanüstü müdahaleler soruşturmalara zarar verici nitelikte. Uzun zaman çalışmış, dosyaya emek vermiş savcı alınarak yeni savcı atanması süreci uzatıyor. Şüphelilerin daha çok tutuklu kalmasına neden oluyor. Yeni gelen savcı, dosyaya hemen hâkim olamıyor ve bir dizi eksiklik baş gösteriyor. Nihayetinde hukuka güven azalıyor. Ama bütün bu olumsuzluklara rağmen tarih, görevden alınan savcıları haklı çıkarıyor. Savcı Sacit Kayasu´nun meslekten çıkarılmasına neden olan 12 Eylül darbe iddianamesi, 12 yıl sonra tekrar hazırlanarak mahkeme tarafından kabul edildi. Darbeci generaller 4 Nisan 2012´de mahkeme önüne çıkacak. Ferhat Sarıkaya´nın meslekten çıkarılmasına neden olan iddianameye göre yargılama yapıldı. Ve talebi doğrultusunda sanıklar 6 yıl sonra 39´ar yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Balyoz davası savcılarının Nisan 2010´da yakalama kararı çıkardığı 25 general de 11 Şubat 2011´de İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nce tutuklandı. Savcıların görevden alınmasına neden olan generaller şu an tutuklu yargılanıyor. ( Büşra Erdal / Zaman)
İhanet varsa elbet soruşturulur
Zaman´ın diğer haberinde ise savcının görevden alınmasıyla KCK soruşturmasında bu sorular cevapsız mı kalacak deniyor. Eğer iddia edildiği MİT görevlileri bizzat eylemleri yönlendirdiyse, bombalama ve benzeri eylemleri yaptılarsa hatta KCK´yı kurdularsa Başbakan onlara sahip çıkar mı? Başbakanın KCK´ya ve PKK´ya karşı nasıl savaş açtığı açık değil mi? Buna karşın Başbakanın bu suçlara göz yumması düşünülebilir mi? AK Parti iktidarı döneminde böyle çetelere, organize örgütlere karşı muhteşem bir mücadele yürütülmedi mi, halen de yürütülmüyor mu? Öyle suçlar ve ihanetler varsa elbette sorumluları hesap verecektir...
´KCK soruşturmasında bu sorular cevapsız mı kalacak´ başlıklı diğer haber şu şekilde:
Terör örgütü KCK´ya yönelik olarak 3 yıldır sürdürülen soruşturmada dün kritik gelişmeler yaşandı. 5 MİT yetkilisini ifadeye çağıran Savcı Sadrettin Sarıkaya´ya görevinden el çektirildi. Görünen haliyle savcılar kişileri değil, yetki dışına çıkan suçları sorguluyor. Bu yüzden 4 gündür kamuoyuna yansıyan bu ciddi bilgi ve iddiaların cevaplanması gerekiyor.Yaklaşık 3 yıldır sürdürülen terör örgütü KCK soruşturmasında belki de en kritik aşama son 4 günde yaşandı. Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya´nın MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Emre Taner, Afet Güneş ve iki ismi ifadeye çağırdı. Bu isimler çağrıya uymadı. Bunun üzerine yakalama emri çıkarıldı. Dün ise Savcı Sarıkaya´ya dosyadan el çektirildi. Hemen ardından emniyet müdürleri Yurt Atayün, Erol Demirhan ve Ali Fuat Yılmazer Ankara´ya tayin edildi. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, savcılar görevi değil, yetki dışına çıkan suçları sorguluyor. Buna rağmen tartışma; Fidan´ın ve diğer MİT´çilerin kanunen Başbakan´ın oluru olmadan ifadeye çağrılamayacağına, Oslo görüşmelerinin talimatını Erdoğan´ın verdiğine yoğunlaştı. Kişiler konuşulurken, suçun ne olduğu gözden kaçırıldı. Peki soruşturma dosyasının içeriğiyle ilgili yansıyan iddialar cevapsız mı kalacak? Örneğin şu bilgiler önemsiz mi? Başakşehir´de, Ergenekon ve Balyoz savcılarının hâkim lojmanlarına silahla saldıranlardan biri MİT´in haber elemanı çıktı. İbrahim Tatlıses´e suikast için Abdullah Uçmak´a 2 Kalaşnikof´u MİT´in haber elemanı teslim etti. 6 Temmuz 2011´de Öcalan, KCK Yürütme Konseyi´ne 6 sayfalık el yazısıyla mektup yazdı. 10 Temmuz´da MİT heyeti aracılığıyla Kandil´e ulaşan mektubun ardından 14 Temmuz´da Öcalan´ın talimatıyla 13 askerin şehit edildiği Silvan saldırısıyla ´halk savaşı´ başlatıldı. Son 3 yılda MİT´in haber elemanları sadece İstanbul´da yaklaşık 50 olaya karıştı. Soruşturma savcıları ya da kolluk güçleri suça bulaşmış kişilerle karşılaştıklarında ne yapmalıydı? Bunları MİT yöneticileri biliyorduysa, bu hususlarda gereği için ne yapıldı?
Olayın diğer yönü ise kanlı terör saldırıları sürecinde KCK´nın paralel devlet iddiasıyla yapılanmasında nasıl beslenip büyüdüğü. İddialar vahim nitelikte. Bazıları ´ne var bunda, MİT´in görevi terör örgütlerine sızmaktır´ diyor. Ancak iddialar görevin ötesine geçildiğini gösterecek derece açık şekilde ihlalleri gündeme getiriyor. Örneğin, MİT heyetinin istihbarat toplama görevinin dışına çıkarak örgütün yönetilmesine aracılık ettiği, örgütün silahlı faaliyetlerine göz yumduğu, KCK yapılanmasının MİT heyeti gözetiminde tamamlandığı, Özerk Kürdistan´a imkân verilmesinin planlandığı; PKK´nın özerk Kürdistan´da polis gücü haline getirilmek istendiği ileri sürülüyor. PKK/KCK Önderlik Komitesi´ne yönelik operasyonda 12 ses kaydı, 19 mektup bulunuyor. Aynı bilgilere göre MİT elde ettiği saldırı ve eylem talimatlarının önlenmesine yönelik harekete geçmiyor. Yani istihbarat toplama vazifesi aşılarak, devletin bütünlüğü ve anayasal düzene karşı anlaşma noktasına varılıyor. Hatta güvenlik birimlerinin operasyonlarını engellemek için çalışma yürütülüyor... İddialar sürüyor. Ve hiçbiri yenilir yutulur cinsten değil. Kimse soruşturma dosyasındaki bilgiler ve delillere, savcılar kadar vâkıf değil elbette. Peki görevi aşan faaliyetlerde bulananların Anayasa´yı, kanunları ihlal ettikleri iddiaları sorulup, sorgulanmayacak mı? Bu iddiaların her biri aylarca tartışılır. Şimdi tekrar soralım: Savcılar MİT´in doğrudan temaslarında ve örgüt içindeki ajanları aracılığıyla elde ettiği saldırı ve eylem talimatlarının engellenmesine yönelik harekete geçmediğini, ´demokratik özerklik´ ilanında katkılarının ne olduğunu, Habur´un hükümete karşı operasyon olarak planlandığını sormasın mı? ( Fatih Uğur / Zaman)
Abdullah Harun / kontrgerilla.com
TWO CEMAAT!
15.02.2012 15:17 Sevilay Yükselir (Sabah): Amerika´da yaşamını devam ettiren Fethullah Gülen´in ve cemaatinin görüş ve olaylara yaklaşımını takip etmek için okunması gereken gazetelerden ilkidir Zaman. Özellikle de Ekrem Dumanlı. MİT´e dair yapılan son operasyonda tarafını polis ve yargıdan yana koyan Zaman gazetesinin yayın yönetmeni yazısının sonunda bir de serzenişte bulunmuş. Son gelişmelerin müsebbibi olarak Gülen Cemaati´nin işaret edilmesinin, özellikle Savcı Sarıkaya´nın cemaatten biriymiş gibi gösterilmesinin son derece haksız bir yaklaşım olduğunu söylemiş. Neye yalan söyleyeyim. Düne kadar ben de bütün bu olup bitenlerin arkasında Gülen Cemaati´nin olduğuna inanıyordum. Zira emareler hep o yöndeydi. Ancak dün görüştüğüm ve cemaatin en mühim isimlerinden olan değerli bir işadamının Bu iş şık olmadı! Ve maalesef bize hiç yakışmadı! Hiç kimse, hiçbirimiz seçilmişlerden daha üstün değiliz! ifadeleri önceki bütün fikirlerimin değişmesine neden oldu. Anladığım kadarıyla bu son operasyon Gülen Cemaati´nde bir ayrışmaya neden olmuş. Artık orayı da, Şahinler ve Güvercinler şeklinde tanımlamak mümkün. Cemaati temsil eden medyanın son dönemdeki haberciliğinden rahatsız olan bu işadamının cemaatin güvercin kanadından olduğunu söylersem, Dumanlı ve ekibinin ne olduğunu söylememe gerek kalmaz herhalde! ( Sabah)
KCK İLE GÖRÜŞEN CEMAAT NİÇİN AYNI ŞEYİ YAPAN MİT´E TAVIR ALIYOR?
15.02.2012 17:59 Ali Karahasanoğlu (Yeni Akit): Fidan olayında; kim, niçin, nerede duruyor? MİT Müsteşarı ile ilgili ifadeye çağırma olayında hayli ilginç tavırlar sergileniyor.. Tahminlerin altüst olduğu, kimin ne yorum yapacağını kestirmenin zor olduğu bir gündemi yaşıyoruz.. Durumu kısaca değerlendirirsek.. Hakan Fidan´ın, İsrail´in istemediği bir müsteşar olduğu kesin.. Bu durum, Hakan Fidan göreve ilk getirildiğinde yapılan açıklamalara da yansımıştı.. Bu biliniyor iken, Gülen cemaati içinde yer alanların da Hakan Fidan´ı istemiyor görüntüsü vermesi, garip bir durum.. Bir gariplik daha.. Gülen cemaati genelde, hoşgörü ve uzlaşı çizgisini takip eder. Bu hoşgörü çizgisine rağmen, çok net aleyhte bulgular da yok iken, Hakan Fidan konusunda katı tavır sergilemesi, izaha muhtaç olsa gerek. Yine açıklanması gereken bir durum; yumuşak üslubu ile bilinen, hatta KCK soruşturmasında gözaltına alınan bazı isimlerle, eski tarihlerde bazı etkinlikler çerçevesinde buluşan cemaatin temsilcisi konumundaki isimlerin, şimdi KCK´ya yönelik operasyonlar sebebi ile suçlanan Hakan Fidan´a benzer hoşgörüyü göstermemeleri.. Ne var bu Hakan Fidan´da acaba?.. Temel ilkeler, vazgeçilmez çizgiler, o söz konusu olduğunda, niye çiğneniyor?
Ya Taraf gazetesi?.. KCK soruşturmasında, çok net olarak gözaltıların aleyhinde tavır sergilediler. Birçok KCK sanığına destek verip, gözaltıların, tutuklamaların yanlış olduğunu ifade ettiler.. Ama ne hikmetse, KCK sanıklarına gösterdikleri desteği; KCK sanıklarına destek vermekle suçlanan MİT mensuplarına göstermediler.. Tam aksine, MİT mensuplarını hedef tahtasına koydular.. Niye acaba?
Ergenekon sanıklarının durumu da dikkate değer.. Ergenekon sanıkları, İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi savcılarını sürekli eleştiriyor, onları hakaretlere varan tehditlerle iş yapamaz hale getirmek istiyorlar.. Ancak Ergenekon yanlılarının, son olayda MİT Müsteşarı´nı ifadeye çağıran savcıya destek çıkmaları da ilginç.. Bu tavır, sadece Bize yapılanlar, MİT Müsteşarı´na da yapılsın. Oh olsun intikamcılığından mı ibaret? Yoksa arkasında çok başka hesaplar mı var?
Ya CHP´li politikacılar? Onlarda da gariplik var.. Özel yetkili savcılara karşı, Ergenekon´un avukatıyız diyorlardı.. Özel yetkili savcıları, otoriter devletin temsilcileri olarak görüyorlardı.. Özel yetkili savcılığın ve mahkemelerin hepten kaldırılmasını istiyorlardı.. En azından yetkilerinin sınırlandırılmasını istiyorlardı.. Şimdi o savcıların yetkilerini birazcık daraltacak olan kanun değişikliğinde, kıyametleri kopartıyorlar.. Teklifin görüşmesinin bile yapılmasına izin vermiyorlar. Niye acaba? Ne var bu Hakan Fidan´da ki; CHP´yi, tüm politikasını inkar edecek bir çizgiye getiriyor? Yetkilerin birazcık da olsa kısıtlanmasına, Kısa günün kârı gözüyle bakmaları gerekirken, niye muhalefet ediyorlar?
BDP´nin durumu farklı mı sanki? Son günlerde adeta sus pus oldular.. Suskunlukları, KCK içine sızan MİT mensuplarının sayıca çokluğu sebebi ile, tabanın Ne biçim örgüt bu? Bu kadar içine sızılan örgütten ne fayda gelir? Biz devlete muhalefet ediyoruz diye eylem yaparken, aslında devlet bizi yönlendiriyor, yönetiyormuş eleştirisini, yüksek sesle dile getirmeye başlamasından çekinmeleri mi? Onun için mi, pek yorum yapmıyorlar? BDP´liler, düne kadar MİT-PKK görüşmelerini olumlu bulurken, şimdi bu görüşmeler gerekçe gösterilerek Hakan Fidan´ın aforoz edilmek istenmesinde, niye Müsteşar´a destek vermiyorlar? Hepsinin tavrını not edelim.. Süreç içinde gerçeklerin ortaya çıkmasını bekleyelim.. ( Yeni Akit)
TARAF DA MİT´ÇİLERE KARŞI TAVIR ALDI
15.02.2012 18:01 Sabah yazarı Sevilay Yükselir canlı yayında Taraf´ın ağır toplarını topa tuttu. Ortaya attığı bir iddia ise Taraf´ta Sabah´ın muhbiri mi var sorusunu akla getirdi. Acı Kahve programında Sevilay Yükselir, Taraf gazetesi ile iki önemli yazarına ağır bir dille suçlamalar getirdi. Yükselir´in Mehmet Baransu hakkındaki bir iddiası ise Sabah´ın Taraf´ta ajanları mı var sorusunu gündeme getirdi. Taraf´ın Yazı işleri toplantısındaki konuşmaları Sabah´a uçuran kişinin kimliği merak konusu oldu.
Mehmet Baransu, Sevilay Yükselir´in iddiasına twitter üzerinden şu karşılığı verdi: *Sevilay Yükselir yalan söylüyor. Yaşar Büyükanıt tutuklanacak dedim. Sanırım ortam dinlemesini yapanlar iyi dinleyememiş... Taraf´ta herkes bunu bilir. Sıra Yaşar Büyükanıt´ta dedim. Kaldı ki bunu 2010 yılı Mart ayında çıkan KARARGAH kitabımda yazmıştım. *Sevgili MİTçiler. Madem dinliyorsunuz beni bari Yaşar Büyükanıtla, Hakan Fidan´ı karıştırmayın. Gazetecilere doğru bilgi aktarın. *Taraf´ın dinlendiğini biliyorduk ama yazı işleri toplantısının ortam dinlemesinin yapıldığını bilmiyorduk. Gazetecilere servis edildiğini de...
Mehmet Eymür´ün konuk olduğ Acı Kahve programında Sevilay Yükselir´in ortaya attığı bir iddia ile canlı yayın-twitter kapışmasına sebep oldu. Yükselir, bundan 1.5 ay önce Taraf´ın yazı işleri toplantısında Mehmet Baransu´nun, Hakan Fidan tutuklanacak dediğini iddia etti. Canlı yayında gelen bu imalarla yüklü sözler üzerine Mehmet Baransu twitter üzerinden anında yanıt verdi. Baransu, MİT´in kendilerini dinleyip, konuşulanları gazetecilere servis ettiğini öne sürdü. Sevilay Yükselir ise programın sonunda twitter üzerinden gelen bu mesaja verdiği karşılık ile Sabah´ın Taraf´taki muhbiri kim sorusunu akıllara taktı.
TARAF´TAKİ MUHBİR KİM?
İşte Yükselir´in cevabı; -Baransu benim bu söylediğimden ortam dinlemesine götürmüş işi... Ortam dinlemesi değil arkadaşlarının bize ilettiği... Çok sıkıntıya düşersek o arkadaşlarını da açıklarız. Bizi yasal olmayan dinlemelere bağlamasın, ayıp bir şey. Çok ayıp bir şey. Yapmasın sevgili Baransu! Buralara çekmek yanlıştır, çok sıkıntıya düşersek o arkadaşın kim olduğunu açıklarız.
USLU ÇARKETTİ!
Yükselir, Taraf´ın ABD´deki yazarı Emre Uslu´ya da verdi veriştirdi. Sabah yazarı, Uslu için ne oldu da çarketti dedi. İşte canlı yayında söyledikleri; Şimdi bakıyorsunuz! Dün bir arkadaşı okuyorum, Emre Uslu diye polis kökenli bir arkadaş var. Oslo görüşmelerinden dolayı Hakan Fidan´a vurmaya çalışıyor. Bu arkadaşın üç yazısı var ki Hakan Fidan´ı göklere çıkarmış. Ne oldu da birden değişti? 6-7 ay önce Oslo görüşmelerini övüyorsun sonra da çark ediyorsun. Bu nasıl mantık. Sen bana kendi içinde yaşadığın tezatı açıklayabilir misin Emre Uslu? Hakan Fidan´ın boynunu koparmaksa, Hakan Fidan´ı yemekse mesele burdan yol alamazsınız.
TARAF KİMİN TARAFI?
Sevilay Yükselir´in hedefinde Taraf´ta vardı. Gazeteye de şu yorumları getirdi; Bunların yaşadığı çelişkiyi anlayamıyorum. Taraf demokratik açılımı bu kadar savunmuş gazete olarak kendilerini bundan sonra nasıl anlatacaklar. tam bir kaos yaşanıyor. İnanamıyorum. Kürt açılımına en büyük desteği veren gazete bugün o Oslo görüşmeleri ve KCK ile ilgili şeylerden dolayı MİT´i eleştiriyorlar. Bir anlamsızlık var bilmiyorum bu anlamsızlık nereye gidecek. ( Gazeteciler.com)
(12 Şubat 2012), son güncel.: (15 Şubat 2012)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
MİT BAŞKAN VE GÖREVLİLERİNİN İFADEYE ÇAĞRILMASI KRİZİYLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
KCK savcısı görevden alındı
MİT kanunu Perşembe çıkıyor
MİT´çilere yakalama kararı
MİT müsteşarı Fidan hedefte
Odatv-Aydınlık-İsrail´in hedefi: Fidan
´Mesaja mesaj´ ses kaydı