Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Hakan Fidan´ı KCK şüphelisi yapan soruşturmayı yorumladı: ´Bu olay AK Parti´ye, siyasete yapılan bir darbe girişimidir. AK Parti´nin ayakları kesilmek istenmiştir.´ MİT Eski Daire Başkanı Prof. Dr. Mahir Kaynak ise Hakan Fidan´ın tasfiye edilmek istendiğini ileri sürdü: ´Türkiye´nin bölgesinde güçlenmesini istemeyen taraflar vardır. MİT´i yıpratmak ve etkisini sınırlandırmak istiyorlar. Birbirinin devamı olmayan, birbirinden çok farklı kaynakları olan iki insandır Fidan ve Taner. Bu Fidan´ı tasfiye operasyonunun yanı sıra MİT´e de yöneliktir. Teşkilatın tümüne yönelik bir kampanya var. Dışarıdaki güçler ´George veya Hans´ olarak gelmezler, içeride kullandıkları yerli insanlar vardır. Bu operasyon bunlar aracılığıyla yapılıyor.´
12.02.2012 23:07 MİT üst düzey yetkililerinin savcılık tarafından şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmasıyla başlayan kriz birkaç gündür Türkiye´yi sarsıyor. PKK ve KCK´ya karşı tavizsiz şekilde mücadelesini sürdüren hükümete ve Başbakan Erdoğan´a karşı MİT üzerinden karşı hamle yapılmaya çalışıldığı, komplonun ardında İsrail ve onun polis ile MİT içindeki uzantılarının olduğu ileri sürülüyor.
MİT krizini başlatan Savcı Sadrettin Sarıkaya dün başsavcılık tarafından soruşturmadan alındı. Savcı Sarıkaya, başsavcılığa ve diğer soruşturma savcısı Bilal Bayraktar´a haber vermeden MİT üst düzey görevlilerini ifade vermeye çağırmış, Başbakanın OSLO görüşmelerinin sorumluluğunu açıkça üstlenmesine karşın bunda ısrar etmiş, hatta yakalama kararlarını çıkartmaktan çekinmemişti. Kamuoyunda bu hareketin hedefinin Başbakan olduğu, aslında onun ifadeye çağrıldığı, yakalama kararının Fidan nezdinde Erdoğan´a çıkarıldığı konuşuluyor.
Bu da aslında bir sivil darbe girişimidir. Şimdiye kadar gördüğümüz darbeler askerlerin 12 Eylül´de doğrudan ya da 28 Şubat´ta dolaylı yoldan müdahalesiyle olmuştu. Ancak bu kez sivil kaynaklardan gelen bir darbe girişimi söz konusu. Eski MİT Müsteşar Yardımcısı bu görüşü paylaşanlardan. Diğer bir eski MİT görevlisi Mahir Kaynak da hedefin ´Hakan Fidan´ı ve onun nezdinde Türkiye´nin bölgesel güç olma girişimlerini tasfiye etmek´ olduğunu ileri sürüyor.
ESKİ MİT MÜSTEŞAR YARD. ÖNEŞ: HÜKÜMET SİVİL DARBEYE DUR DEDİ
Soru: Hakan Fidan´ın da aralarında bulunduğu 5 MİT´çinin ´şüpheli´ sıfatıyla ifadeye çağrılması krize neden oldu. Gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cevat Öneş: Dosyanın içeriğini bilmiyoruz ama savcının yaptığı siyasete ve AK Parti´ye darbe girişimidir. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Başbakan Erdoğan´ın en güvendiği bürokratlardan birisidir. Kürt sorunun çözülmesi için AK Parti büyük bir siyasi risk almış ve bazı görüşmeleri MİT yürütmüştür. Bir kere, bu görüşmelerin Başbakan´ın bilgisi olmadan yapılması mümkün değildir. Zaten konuşmalarda da bu açıktır. Eğer savcılık bu konuda bazı soruları aydınlatmak istiyorsa, bunu yapmanın başka yolları da vardır. Ne yazık ki, bu olayda savcılık makamı yetkisini aşarak siyasi bir tasarrufu yargılamaya kalkmıştır.
S: Nasıl bir yol izleyebilirdi?
C.Ö: Bakın MİT Yasası var. Bu MİT´in özel yapısına uygun bir kanundur. Bunun savcılık makamı tarafından bilinmemesi mümkün mü? MİT Müsteşarı´ndan alınması gereken bir bilgi varsa onu kendisiyle önceden iletişime geçerek, makamında ziyaret ederek alabilirdi.
S: Savcı görevden alındı, emniyette atamalar oldu...
C.Ö: Bence AK Parti iktidarını kuşatmak isteyen güçlere karşı Başbakan yapması gerekenleri yapmıştır. Çünkü bu olay bir süredir adım adım geliyordu.
İKTİDARI KUŞATMAK İSTEYENLER VAR
S: Nasıl yani?
C.Ö: Son dönemde emniyet kaynaklı olduğu belli olan PKK-Devlet, PKK-MİT ilişkisi olduğu, PKK´nın MİT tarafından kurulduğu yönünde haberler, yorumlar okuyoruz. Bu haber ve yorumlar yapılarak Hakan Fidan´ın bu gerçeği açığa çıkarmadığı, bunun üzerini örttüğü gibi bir izlenim yaratılıyor. Yani Hakan Fidan ve MİT üzerinden AK Parti iktidarını kuşatmak isteyen bir güç var. Bu olay bu süreçte bir adımdı. Daha önce Uludere´de de benzer şey oldu. Bu olay bir yönüyle ikinci Uludere olayıdır. Ama geri tepti. Bence Başbakan Erdoğan, kurulmak istenen ´vesayeti´ kırmıştır. Bu Türkiye ve demokrasi için çok çok önemlidir.
S: Bu krizden çıkarmamız gereken ders nedir?
C.Ö: Bu kriz bürokrasi alanında ciddi bir sorunun olduğunu gösterdi. Özellikle emniyet ve yargı alanında ciddi bir sorun ve kadrolaşma olduğu ortaya çıktı. Savcı karar alıyor, onun üstünün haberi yok. Soruşturmayı medyadan öğreniyor. Hükümetin bu konuda bazı düzenlemelere gideceğini düşünüyorum.
S: KCK´ya sızmak MiT´in başarısıdır
S: MİT´le ilgili önemli iddialar sızdı. MİT´in KCK´yı yönlendirdiği, eylemlerin göz yumduğu gibi... Sizce mümkün mü bunlar?
C.Ö: İstihbarat teşkilatının görevi nedir? Şimdi KCK eğer PKK´nın bir şemsiye örgütüyse, yasadışıysa bu örgüte içine sızmak MİT´in görevidir. Sızanların örgütü yönetmesi, eylemlere engel olması, bu iddialar gerçek olamaz. Örgütün içine sızmış elemanların eylemeleri engellememesi, bilgi vermemesi düşünülemez.
S: MİT bu olaydan nasıl etkilenir?
C.Ö: Bu olaydan siyaset gibi MİT de güçlenerek çıkacaktır. MİT şu anda hükümetin ve AK Parti´nin en güvendiği kurumlardan birisidir. Hakan Fidan da öyledir. Türkiye askeri vesayeti gerilettikten sonra siyasetin üzerinde başka bir vesayeti kabul edemez.
S: MİT´in diğer kurumlarla ilişkisi nasıl?
C.Ö: Bu son olay sanki emniyetle MİT arasındaki bir çekişmenin devam ettiği sonucu ortaya çıkarıyor. Ki bu kabul edilebilir değildir.
MAHİR KAYNAK: HAKAN FİDAN´I TASFİYE OPERASYONU
MİT Eski Daire Başkanı Prof. Dr. Mahir Kaynak, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş´in İstanbul özel yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından ifadeye çağrılmasını ?Hakan Fidan´ı tasfiye operasyonu? olarak değerlendirdi. İstanbul özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı´nın terör örgütü PKK´nın şehir yapılanması KCK soruşturması çerçevesinde şüpheli sıfatıyla MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş´i ifadeye çağırmasını yarattığı etki devam ederken MİT eski Daire Başkanı Prof. Dr. Mahir Kaynak ANKA´nın konuya ilişkin sorularını yanıtladı. Kaynak, ?Evvela MİT Müsteşarı Fidan´ın neyle itham edildiğine bakmak lazım. Bunu ?bu adam niçin yapar? diye soruyorum kendime. Bir işi yapmanız için bir beklentiniz olur. Ya Kürtsünüzdür, Kürtlere hizmet için yaparsınız, bu değil, ya da daha büyük bir mevki verilecektir, bu da değil, Büyük bir maddi imkan mı, onu da zannetmiyorum. İfadeye çağrılması için bir sebep bulamıyorum? dedi. Kaynak, MİT Müsteşarı´nın tasfiye edilmesini hedefleyen büyük bir güç bulunduğunu ve ifadeye çağırma işleminin Fidan´ı tasfiye operasyonu olduğunu savundu.
-´Uludere istihbaratçısı bulunursa fidan´ı istemeyen de bulunur´-
MİT´e yönelik ithamların sadece KCK´yla sınırlı olmadığını belirten Kaynak, ?Uludere´de 34 kişinin hayatını kaybettiği saldırıda MİT´in istihbaratının yol açtığı söyleniyor. Eğer 34 kişinin öldürülmesinde rol oynayan bulunursa, Hakan Fidan´a da bu operasyonu yapan bulunur, operasyonları yapan güç aynıdır. Öncelikle onun bulunması lazım? dedi. Emniyet ve MİT arasında bir çekişme olduğunu söylemenin yanlış olacağının altını çizen Kaynak, ?Emniyetin içindeki bazı kişilerle olabilir. Bazı kişiler bağlı oldukları başka bir güç tarafından yönlendirilebilirler. MİT-Emniyet arasında bir çekişme olduğunu zannetmiyorum. Ancak şahıslar bazında olabilir? değerlendirmesinde bulundu. Uludere´de 34 vatandaşın ölümüne neden olan olaya ilişkin istihbaratı verenin önemine dikkat çeken Kaynak, ?İstihbaratı vereni bulamadık. Uludere işini örneğin İsrail yapmışsa Fidan operasyonunu da o yapmıştır? diyerek, Fidan´ın göreve gelmesinin ardından MİT´in operasyonlarını Türkiye dışında aktifleştirmeyi hedeflediğinin altını çizdi.
-´Türkiye´nin bölgesel bir güç olması istenmiyor´-
Türkiye´nin bölgesel bir güç olduğunun altını çizen Kaynak, ?Türkiye´nin bölgesinde güçlenmesini istemeyen taraflar vardır, herkes Türkiye´nin böyle bir güç olmasını tasvip edecek değil. O güç Fidan´ı hedef almış olabilir. O güç MİT eskisi gibi kendi sınırları içerisinde kalsın dışarıya bakmasın istiyor olabilir? değerlendirmesinde bulundu. MİT´in Türkiye çevresindeki ülkelerin iktidarları veya muhalifleri ile biraya geldiğini o ülkelere yönelik destekler sağladığını, tüm dünyada da istihbarat örgütlerinin bunu yaptığını belirten Kaynak, Türkiye´nin bunu yapmasını istemeyen güç odaklarının bulunduğuna dikkat çekti.
Emre Taner döneminde KCK´nın kamuoyunda çok da bilinmediğini vurgulayan Kaynak, ?MİT´i yıpratmak ve etkisini sınırlandırmak istiyorlar. Bu aynı zamanda MİT´e yönelik de bir operasyondur. Birbirinin devamı olmayan, birbirinden çok farklı kaynakları olan iki insandır Fidan ve Taner. Bu Fidan´ı tasfiye operasyonunun yanı sıra MİT´e de yöneliktir. Teşkilatın tümüne yönelik bir kampanya var. Dışarıdaki güçler ´George veya Hans´ olarak gelmezler, içeride kullandıkları yerli insanlar vardır. Bu operasyon bunlar aracılığıyla yapılıyor. Fidan´ın görevden alınması durumunda başka birinin gelmesi isteniyor olabilir. Demek ki bir güç başka dünya görüşü olan bir insan getirmek istiyor? diye konuştu. ( Yenişafak, Anka)
DEMOKRATİKLEŞMEYİ DARBEYLE BALTALAMAK
15.02.2012 15:29 Hasan Bülent Kahraman (Sabah): Şu son yaşanan olayları bir devlet krizi olarak nitelendirdiğimi yazmıştım. Bunda şaşacak bir şey yok. Devletin bir birimi diğerine basına yansıdığı gibi ve o ölçüde karşı çıkıyorsa ortadaki krizi başka türlü nitelendirmek olanaksız. Böyle bir krizin bazı yapısal nedenlerine, geçmişten beri devam eden koşullarına pazartesi günkü yazımda değinmiştim. O koşullar arasında biri diğerlerinden daha öne çıkmış durumda. O da AK Parti´nin 2007´den başlayarak bazı patinajlara ve tereddütlere rağmen giderek artan bir hızda devleti dönüştürmesidir. Devlet dönüştürümünden rahatsız olan kesimler bir araya gelerek, bir geniş cephe oluşturarak buna direniyorlar. 2002 öncesinde müşahede edilen devlet krizi laiklik, meşruiyet ve yönetim krizleriyle iç içe geçmiş bir halde gelişirken bugünkü devlet krizi bu dönüşüme tepki gösteren kesimlerin reaksiyoner bir krizidir. Kaynağında ise demokratikleşme yatmaktadır.
Devlet dönüşümünün en geniş anlamda demokratikleşme yönünde olduğu ve demokratikleşmenin de Kürt meselesini hallederek sağlanabileceği devlette, onu yöneten iktidarda bu olaylar patlak vermeden önce kristalize olmuş bir düşünceydi. Askerin belli kanadının ve emniyetin Kürt konusundaki açılıma şiddetle tepki gösterdiği ise malumdu. Buna karşılık hükümet onların baskısından kurtulmak ve olayları sivil bir kapsama taşımak için MİT´le işbirliği yapmaktaydı. Nitekim askerin elindeki dinleme aygıtlarının MİT´e kaydırılması önemli bir göstergeydi, başlı başına bir tercihti, tavırdı, tutumdu.
İkinci ve çok daha önemli bir hatırlatmayı Avni Özgürel, Neşe Düzel´e verdiği mülakatta yapıyor. Eski Müsteşar Taner zamanında hazırlanan bir belgede, bir devlet analizi bu, deniyor ki, demokratikleşmediği, Kürt sorununu bu çerçeve içinde çözmediği takdirde devlet parçalanır. Böyle bir yorumun devletin güvenlik birimince önerilmesi, entelektüel kapasitesi bir yana, devletin ilk kez bu doğrultuda adım attığının kanıtıdır. Hükümet iradesinin farklı olmadığı Oslo görüşmelerinin başlamasına emir veren yönetim iradesinden bellidir.
Özgürel devam ederek, son olayların odak noktasında yer alan KCK operasyonuna da ışık tutuyor. MİT´in KCK´yı kontrol ettiğinin çok açık olduğu bu aşamada Emniyet´in o örgüte dönük sürekli baskıları, baskınları, tutuklamaları MİT´le Kürt kesiminin, dolayısıyla o sorunu nihai olarak sonuçlandıracak sivil otoriteyle Kürtlerin arasını açacak mahiyettedir, diyor Özgürel. Yani, bunlar olmasaydı, herhalde belli kaynaklara dayanarak konuşan Özgürel´e göre nisan ayında Oslo sürecinin ikinci bölümü başlayacak ve nihayet bu yılın sonunda bu sorunun çözümünde PKK´nın silahlı mücadelesi bitirilecekti.
Bu analizin gösterdiği yönle şimdi yargı marifetiyle varılan nokta arasındaki uçurum insanı hayretten donduruyor. Ama ne yapalım ki böyle. Türkiye´de o derin devlet ve onun iktidar oyunu içinde sürekli olarak değişen kompozisyonu böyle bir baltalamayı göze aldı. Başbakan Erdoğan´ın hastalığının ayrıca bir fırsat bilindiğinden hiç kuşku yok. Bir şey daha ekleyeyim: yabancı istihbarat teşkilatlarının da gene bu süreçte üstlerine düşeni yaptığından şüphe duymak saflık olur. Bütün bu nedenlerden ötürü hâlâ devam eden ve bir güç gösterisi olan bu girişimi bir darbe girişimi olarak değerlendirememek ve bunun hükümete, özellikle Başbakan´a yönelik olduğunu düşünmemek bana olanaksız görünüyor. Tıpkı her darbe gibi bunun da bazı şeyleri geriye götürmediğini söylemenin imkânsız oluşu gibi... ( Sabah)
(12 Şubat 2012), son güncel.: (15 Şubat 2012)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
MİT BAŞKAN VE GÖREVLİLERİNİN İFADEYE ÇAĞRILMASI KRİZİYLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
KCK savcısı görevden alındı
MİT kanunu Perşembe çıkıyor
MİT´çilere yakalama kararı
MİT müsteşarı Fidan hedefte
Odatv-Aydınlık-İsrail´in hedefi: Fidan
´Mesaja mesaj´ ses kaydı
İSRAİL´in PKK bağlantıları ve Türkiye´deki terörde rolü manşetlerimiz