Denizli'de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından açılan davada aralarında 11'inci Komando Tugayı eski Komutanı Tuğgeneral Kamil Özhan Özbakır'ın da aralarında bulunduğu, 41'i tutuklu 60 sanığın yargılanmasına devam edildi. 22-23-24 Şubat'ta görülen ve sanık savunmalarının alındığı duruşmalar haftasonu arası verilerek 27 Şubat Pazartesi gününe ertelendi.
25.02.2017 14:41 Denizli'de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından açılan davada aralarında 11'inci Komando Tugayı eski Komutanı Tuğgeneral Kamil Özhan Özbakır'ın da aralarında bulunduğu, 41'i tutuklu 60 sanığın yargılanmasına devam edildi.
TÜRKİYE'DEKİ İLK 15 TEMMUZ DARBE DAVASI
22.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
22 Şubat'ta Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne dönüştürülen EGS Kültür ve Kongre Merkezi'nde 15 Temmuz darbe girişimine fiili olarak katılımla ilgili Türkiye'de başlayan ilk olma özelliği de taşıyan davada 11. Komando Tugayı eski Komutanı Tuğgeneral Kamil Özhan Özbakır'ın aralarında bulunduğu 41'i tutuklu 60 sanığın yargılanmasına devam edildi. Bugün görülen davada, Denizli İl Jandarma Komutanı Albay Cengiz Yıldız'da tanık olarak dinlendi. Yaklaşık 3 saat ifade veren Albay Cengiz Yıldız, darbe gecesi yaşananları anlattı. Genelkurmay Başkanlığı'ndan üç ayrı emir geldiğini belirten Albay Yıldız, "Darbe gecesi saat 22.30 sıralarında Jandarma Komutanlığı'ndaki nöbetçi amir beni aradı ve Genelkurmay Başkanlığı'ndan Harekat Yıldız koduyla emir geldiğini söyledi. Ben de emirlerle ilgili hiçbir işlem yapmamalarını beni beklemeleri söyledim. Nöbetçi, üç 'Harekat Yıldırım' olan emirlerle beni bekliyordu. Birinci emir, Ankara Garnizonu'nda ataması yapılan personelin göreve başlamasıyla ilgiliydi. İkinci emir, hazırlık ikazı ve birim intikali konuluydu. Üçüncü emir ise karargah sorumlularının belirlenmesiydi. Emirde ismi orada olmaması gereken kişilerin imzalarını gördüm. Daha sonra sözde sıkıyönetim emri getirdi. Ben TSK'nın hukuka, demokrasiye, milli iradeye bağlı olduğunu düşündüğüm için TSK'nın dışında bazı unsurlar ve FETÖ/PDY'nin kalkışma yaptığını değerlendirdim. Emirleri ilk gördüğümde köprüdeki tanklarla ilgisinin olacağını düşünmedim" dedi.
Listede şüpheli isimleri görüp, saat 23.10'da Denizli Valisi Ahmet Altıparmak'ı aradığını, olayı anlattığını ve kendisinin emrinde olduğunu söylediğini ifadesinde belirten Yıldız, "Elimde sözde sıkıyönetim emriyle birlikte Vali Bey'in bulunduğu Çevik Kuvvet'teki kriz merkezine gittim. Vali Bey Emniyet Müdürü Hüseyin Namal ile birlikte oradaydı. Daha sonra Hava Meydan Komutan Yardımcısı ile Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper'de kriz merkezine geldi. Saat 24.00 sıralarında 11. Komando Tugay Komutanlığı'ndan askeri konvoy çıktığını tespit ettik. Ardından Kayseri'den uçakların havalandığını ve askerleri Çardak'dan alıp, Ankara'ya götüreceğini belirledik. Kriz merkezinden, Çardak Havaalanı'nın elektriklerinin kesilmesini sağlayıp, kuleyi etkisiz hale getirtip, yakıt tankerlerinin yakıtlarını boşalttırdık" dedi.
Amaçlarının uçakları inmesini engellemek olduğunu vurgulayan Yıldız, "Bende İl Jandarma Komutanı olarak havaalanı çevresinde görevlendirdiğim personelime, uçakların inmesi halinde ateş edilmesi emrini verdim. Vali Bey, Tugay Komutanı Kamil Özhan Özbakır ile telefonla konuştu. Özbakır, saygılı şekilde konuştu, kriz merkezine davet etti, askerlerin kışlasına dönmesini istedi. Daha sonra sabaha kadar görüşmeler yaparak havaalanındaki askeri personelin gruplar halinde teslim olmasını sağladık" dedi.
Bazı avukatların sıkı yönetim listesinde şüphelendiği isimleri sorması üzerine Albay Yıldız, "Sıkı yönetim Ek B ve C listesine baktığımda, MİT TIR'ları davasından tanıdığımız ve cezaevinde olmasına rağmen Tuğgeneral Hamza Çelebioğlu görevlendirilmişti. Jandarma Genel Komutanlığı Denetleme Başkanı olarak görevlendirilmişti. Bazı komutanlarda dışarıda bırakılmıştı. Bunlar nedeniyle şüphelendim" dedi.
Duruşmada İl Jandarma Komutan Albay Cengiz Yıldız ve Çardak Havaalanında, darbeye destek için Ankara'ya gitmek üzere olan askerleri araçtan indiren Elif Sarı, tanık olarak dinlenildi.
Denizli'de,15 Temmuz darbe girişimi kapsamında aralarında 11. Komando Tugayı'nın eski komutanı Kamil Özhan Özbakır'ın da bulunduğu 41'si tutuklu, 60 rütbeli askeri personelin yargılandığı davanın ikinci duruşması başladı. Duruşmada darbe gecesi tanıkları dinlenildi. EGS Kongre ve Kültür Merkezi'ndeki 2.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın ikinci duruşmasında, tanıklar dinlenildi. Mahkeme dava kapsamında 50 tanığı dinleyecek.
Öğleden sonra tanık olarak ilk dinlenen ve askeri araçtan indiren Elif Sarı, 15 Temmuz'da Çardak Havaalanında askerler ile arasında yaşananları anlattı. Darbe girişimin televizyondan öğrendikten sonra vatandaşlarla birlikte askerlerin Ankara'ya destek için sivil havaalanına gittiğini duyduğunu belirten Elif Sarı, "İlk olarak askerlerle karşılaştım, onlara 'siz FETÖ'nün köpeği misiniz' diye söyledim. Kimden emir alıyorsunuz, eğer emir almanız biri varsa o da Tayyip Erdoğan'dır. Askerler, tatbikat için geldiğini söyledi. Ben de, siz bizim askerimiz değil misiniz' dedim. Onlar da, Hava Meydan Komutanlığından emir aldıklarını söylediler. Askerlerden bazıları titriyordu, bazılarının gözlerinden ise, gözyaşı geliyordu" dedi.
Daha sonra Denizli İl Jandarma Komutan Albay Cengiz Yıldız, mahkemeye tanık olarak ifade verdi.
15 Temmuz gecesi saat 22.30 sıralarında nöbetçi amir olan Astsubay Mithat Ö.'nün kendisini aradığını ve Genel Kurmaydan bazı harekat emirlerinin geldiğini söylediğini belirten Albay Yıldız, bu emirlerinin ise 'yıldırım ibareli' olduğunu kaydetti. Yıldız, "Harekat 'Yıldırım' ibareli emirlere reaksiyon göstermemesini istedim ve hemen geleceğimi, hiçbir şey yapmamalarını, beni beklemelerini söyledim. Bu sırada Valimiz aradı. Tanklardan ve İstanbul'da köprüdeki hareketlilikle ilgili bilgimin olup olmadığını sordu. Bilgimin olmadığını söyledim" diye konuştu.
"Yıldırım ibareli 3 emir geldi"
İl Jandarma Komutanlığına geçtiğinde nöbetçi amirin elinde üç tane 'harekat yıldırım' olan emirle kendisini beklediğini anlatan Yıldız, "Odamda bu emirleri incelemeye başladım. 1. emir Ankara Garnizonu'nda atanan bütün personelin derhal göreve başlamasıyla ilgiliydi. 2. emir hazırlık ikazı ve birim intikali konulu emirdi. 3. emir karargah sorumlularının belirlenmesine yönelikti. Bu emirlerin altındaki imzaların görevdeki komutanlara ait olmadığını gördüm. İncelerken olağandışı bir şey olduğunu, tanklarla bağlantılı olabileceğini düşündüm. Bu sırada nöbetçi amiri, ülke genelinde 16.07.2016 tarihinde sıkıyönetim ilan edildiğine dair emri getirdi. TSK'nın hukuka, demokrasiye, milli iradeye bağlı olduğunu düşündüğüm için bunun TSK dışında başka unsurlarca yapılan bir kalkışma olabileceğini düşündüm. Milli iradeye bağlı ve milletin emrinde olduğumu, bu anlamda kendilerinin de emrinde olduğumu bildirdim. 23.30'da tekrar Vali'yi aradığımda Çevik Kuvvet'teki kriz yönetim yerinde olduğunu söyledi ve oraya gittim. 24.00'te Tugay'dan bazı araçların çıktığını öğrendik" dedi.
"MİT tırlarından tutuklu komutanın ismi sıkıyönetim listesinde"
Yaklaşık 3 saat ifade tanık sıfatıyla darbe girişimi gecesini anlatan Yıldız, sıkıyönetim komutanlarının görevlendirme listesini incelendiğinde onların arasında MİT tırları davasında tutuklu bir isminde yer aldığını, bunların burada olmaması gerektiği için şüphelendiğini belirtti. Yıldız, tutuklu olan eski 11. Komando Tugayı eski Komutanı Kamil Özhan Özbakır'ın listenin 23. sırasında olduğu öne sürdü. Albay Yıldız, "O gece o nedenle kendisini aramadım. Yardımcı komutanlarına ulaşmaya çalıştım. ve ilk aradığım isim Vali Ahmet Altıparmak oldu. Zaten saat 23.00'dan sonrada olaya kriz masasından kontrol ettik" dedi
Savunma avukatlarının, "Saat 23.00'da kriz masasında kimler vardı? Sorusu üzerine Albay Yıldız, Vali Ahmet Altıparmak, Emniyet Müdürü Hüseyin Namal, Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper ve kendisinin bulunduğunu kaydetti.
Kriz masasında Ege Ordu Komutanlığını arayarak bilgi almaya çalıştıklarını söyleyen Albay Yıldız, Denizli'de hareketliliğinin saat 23.00 sıralarında olmadığını anlattı. Yıldız, "Saat 00.00'da askeri araçların komutanlıktan çıktığını gördük. MOBESE kameralarından takip ettik. Ankara karayoluna girdiklerinde, Vali Ahmet Altıparmak, askerlerin Ankara'ya gidebilecekleri ihtimali üzerine Afyon Valiliğini aradı ve yolu kapatmasını rica etti. Ancak askerlerin havaalanına girdiklerini görünce, hemen uçakların inmemesi için gerekli tüm önlemler alındı. ve oradaki askerlere ulaşmaya çalıştık. Ulaştıklarımızı teslim olmaları için ikna ettik" şeklinde ifade verdi.
23.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Denizli'de Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında, aralarında eski Denizli Garnizon ve 11. Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Kamil Özhan Özbakır'ın da bulunduğu 44'ü tutuklu 64 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşmasına tanıkların dinlenmesiyle başlandı.
Söke'den Denizli'ye getirilen birliklerle ilgili kamera kayıtlarının silinmesi üzerine açılan 3'ü tutuklu 4 sanığın yargılandığı davayla birleştirilen davanın Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonuna dönüştürülen Denizli Kongre ve Kültür Merkezinde görülen duruşmasına sanıklar, avukatları, sanık yakınları ve tanıklar katıldı.
Duruşmada dinlenen tanıklardan Ulaştırma Astsubay Kıdemli Çavuş Mehmet Sarıoğlu, bölük astsubayı izinli olduğu için malzeme deposunun anahtarının kendisinde olduğunu belirterek, bölük komutanı Üsteğmen Mehmet Sandıkçı'nın 12 Temmuz akşamı mesaj attığını, sabah askerlere teçhizat vermesini söylediğini ifade etti.
Bölüğündeki askerlere 13 Temmuz sabahı teçhizatlarını verdiğini dile getiren Sarıoğlu, "İçtima alanında toplandık 4-5 günlük bir faaliyet olduğu söylendi. Aydın'da düğünüm vardı 15 Temmuz Cuma akşamı düğüne gittim, benim yerime Güner Kaçar Astsubay görev yaptı. Gece beni komutanım Mehmet Sandıkçı aradı hiçbir şeye karışmamamı, birliğime gelmemi söyledi. Ben de 02.45'te Denizli'ye geldim, 03.00'e kadar oturup televizyon seyrettik." dedi.
Söke 11. Komando Tugay Komutan Yardımcılığında askerlik yapan ve terhis olan Mehmet Demirtaş, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEBGİS) ile tanık olarak verdiği ifadede, 19 Temmuz'da 11.00-13.00 arası nöbette olduğunu, ani müdahale mangası odasına döndüğünde savcıların güvenlik kamerasının görüntülerini incelediklerini gördüğünü, askerlerden tutuklu sanık Tolga Kılıçarslan'ın "girseler bile o görüntüleri bulamazlar" dediğini duyduğunu belirtti.
15 Temmuz gecesi Çardak Havaalanına girmeye çalışan askerlerin aracına binerek anahtarı alan Elif Sarı, televizyon seyrederken darbe teşebbüsü olduğunu öğrenince ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın televizyondan "sokağa çıkın" talimatını duyunca kızı ve oğlunu yanına alarak araçla AK Parti'ye, oradan da konvoy halinde havaalanına gittiklerini söyledi.
Havaalanı kavşağında askeri araçları gördüklerini dile getiren Sarı, "Aracın camından 'Siz bizim askerimizsiniz, nereye gidiyorsunuz?' dedim. Aracımdan inip ilk askeri aracın önüne atladım askeri aracın kapısını açtım içeri girdim 'Siz kime darbe yapıyorsunuz, bu vatanın evladı değil misiniz?' dedim. 'Hava Meydan Komutanı'nın emriyle geldik.' dediler. 'Sizin komutanınız Recep Tayyip Erdoğan'dır, başkasından emir alamazsınız.' dedim. Tel örgülerden geçeceklerini düşündük. Kol kola girdik. Onlar bizi, biz de onları iteledik." ifadelerini kullandı.
Tanık olarak dinlenen Denizli İl Jandarma Komutanı Albay Cengiz Yıldız ise o gece 22.30 sularında nöbetçi amir Jandarma Astsubay Mithat Öztürk'ün kendisini arayıp, Genelkurmay Başkanlığından üç harekat yıldırım emri geldiğini bildirdiğini, hiçbir şey yapmadan kendisini beklemesini söylediğini kaydetti.
Birinci emrin, Ankara Garnizonu'nda ataması yapılan personelin göreve başlamasıyla, ikinci emrin hazırlık ikazı ve birim intikaliyle, üçüncü emrin de karargah sorumlularının belirlenmesiyle ilgili olduğunu dile getiren Albay Yıldız, "Yazıların altındaki imzalar olmaması gereken kişilerin imzalarıydı. Daha sonra sözde sıkıyönetim emrini getirdi. Bunu görür görmez böyle bir şeyin olamayacağını artık Türkiye'de darbe döneminin kapandığını, TSK'nın hukuka, demokrasiye, milli iradeye bağlı olduğunu düşündüğüm için TSK'nın dışında FETÖ/PDY'nin kalkışma yaptığını değerlendirdim. Görevlendirilenlerden tanıdıklarım ve şüphe duyduğum kişiler vardı. Bunları görünce FETÖ/PDY unsurlarının kalkışması olduğunu tespit ettim." dedi.
İl Jandarma Komutanlığına saat 23.00 civarında geçerek personeli topladığını ve gerekli güvenlik önlemlerini aldıklarını ifade eden Yıldız, şöyle devam etti:
"İl Valimiz aradı, Boğaz Köprüsü'ndeki tanklarla ilgili bilgimin olup olmadığını sordu, bilgim olmadığını söyledim. Sonra sözde sıkıyönetim emriyle birlikte Vali Bey'in bulunduğu Çevik Kuvvet'teki kriz merkezine gittim. Saat 24.00 sıralarında 11. Komando Tugay Komutanlığından askeri konvoyun çıktığını tespit ettik. Acaba Marmaris'e mi gidecekler diye düşündük. Ulus kavşağından Ankara yoluna gittiler. Ankara'ya giderlerse diye Sayın Valimiz Afyonkarahisar Valisi'ni arayıp Dinar yolunu kapattırdık. Karayolu ile Ankara'ya gidemeyeceklerini, zira yolun uzun olduğunu düşünerek havayolu ile gideceklerini değerlendirdik. Kayseri'den uçakların havalandığını ve askerleri Çardak'tan alıp, Ankara'ya götüreceğini belirledik. Ankara'ya gitmelerini engellemek için Çardak Havaalanının elektriklerini kapattık. Kuleyi etkisiz hale getirdik. Görevlileri oradan uzaklaştırdık, yakıt tankerini boşalttık, uçakların inmemesi için önlem aldık."
Havaalanındaki askerlerle irtibat kurmaya çalıştığını belirten Yıldız, "Havaalanı çevresinde görevlendirdiğim personeline, uçakların inmesi halinde ateş edilmesi emrini verdim. Vali Bey, Tugay Komutanı Kamil Özhan Özbakır ile telefonla konuştu, kriz merkezine davet etti, havaalanına intikal eden askerlerin kışlasına dönmesini istedi. Özbakır, birliğin havaalanının güvenliği için gittiğini söyledi, kriz merkezine gelmedi. Havaalanındaki bazı rütbelilerle görüştük, emir komutanın olduğu Söke 11. Komando Tugay Komutan Yardımcısı Albay Erol Akman ve 11. Komando Tugay Komutanlığı Kurmay Başkanı Yarbay Fahrettin Demir'i derdest edip edemeyecekleri konusunu kendilerine ilettik ancak buna cesaret edemediler. Sabaha kadar görüşmeler yaparak havaalanındaki askeri personelin gruplar halinde teslim olmasını sağladık." diye konuştu.
Bazı avukatların sıkıyönetim listesinde şüphelendiği isimlerle ilgili sorusu üzerine Yıldız, "Sıkıyönetim listesine baktığımda, MİT tırları davasından tanıdığım ve cezaevinde olmasına rağmen Tuğgeneral Hamza Celepoğlu, Jandarma Genel Komutanlığı Denetleme Başkanı olarak görevlendirilmişti, bazı komutanlar da dışarıda bırakılmıştı. Şüphelendim, bunun FETÖ/PDY eylemi olduğunu anladım." dedi.
Denizli'de, 15 Temmuz darbe girişiminde askerlere yönelik açılan davada tanık olarak dinlenen Uzman Onbaşı Uğur Kıvrak, darbe gecesi Çardak Hava Meydan Komutanlığı'nda yaşanan kritik olayı anlattı.
Davada firari olarak yargılanan Komando Tugay Komutanlığı Kurmay Başkanı Yarbay Fahrettin Demir'in ateş edin emrine itaat etmediğini belirterek, "Yarbay Fahrettin bize yaklaşan polislere ateş edilmesi emrini verdi. Emre itaat etseydim, polisler ölecekti. Ben de silahımı Yarbay Fahrettin'e çevirdim" dedi.
FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında Denizli'deki askerlere yönelik açılan dava, Denizli Kongre ve Kültür Merkezi'ndeki 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam etti. 41'i tutuklu toplam 60 sanığın yargılandığı davada, tanıklar dinlendi. Duruşmada, Çardak Hava Meydan Komutanlığı'nda darbe girişimini öğrendikten sonra komutanının polislere ateş açılması emrine itaat etmeyen ve silahını komutanına doğrultan Uzman Onbaşı Uğur Kıvrak tanık olarak dinlendi.
Uzman Onbaşı Kıvrak duruşmada verdiği ifadede, "15 Temmuz günü Çardak'a intikal etmek üzere toplanmamız emredildi. Saat 23.00'te arayıp, intikalin erkene alındığını söylediler. Faaliyet planında Çardak bölgesi yazıyordu. Havaalanı olduğunu bilmiyorduk, orada uçak geleceğini, Ankara ya da İstanbul'a gideceğimizi söylediler. Celil Yüzbaşı ile Ali ve Hüseyin komutanlarım bunu kabul etmedi. 'Olumsuz bir durum var. Biz bu faaliyete girmeyeceğiz' dediler. Havaalanında ışıklar sönmüştü, uçak pisti araçların farlarıyla aydınlatılmaya çalışıldı. Ancak Celil, Ali ve Hüseyin komutanlarım buna da karşı çıktı. Havada iki uçak uçuyordu. Biz de oradan çekilmeye karar verdik. Celil komutan bizi nizamiyeye götürmeye çalıştı" dedi.
Uzman Onbaşı Kıvrak, nizamiyeye yaklaştıklarında Yarbay Fahrettin Demir ile aralarında yaşananları anlattı. Kıvrak, "Fahrettin Yarbay, bize polislere ateş açma emrini verdi. Ben akrabalarımın polis olduğunu, böyle bir şey yapmayacağımı söyledim. Sonra küfür ettim. Tekrar 'Emrediyorum' deyince, silahımı ona doğrultup, kurma kolunu çektim. Üzerime 3-5 kişi geldi ve beni tuttu. O arada Fahrettin yarbay tel örgülerden kaçtı. Sonra biz teslim olduk. Eğer Yarbay emir verdiğinde polislere ateş etseydik, polisler ölecekti" dedi.
Daha sonra 11'inci Komando Tugay Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Bülent Yılmaz da tanık olarak dinlendi. Darbe girişimi gecesini anlatan Binbaşı Yılmaz'a, sanıklar ve avukatlar sorular sordu. Avukatlar, tutuklu askerlerle ilgili istihbarat şubeye FETÖ/PDY bağlantılarıyla ilgili darbe girişimi öncesi bilgi gelip gelmediği soruldu. Binbaşı Yılmaz ise, kendilerine böyle bir bilginin gelmediğini söyledi. Başka bir avukat ise, FETÖ/PDY'yle bağlantısı olduğunu itiraf eden ve itirafçı olan emir astsubayı Mustafa Mülayim'le ilgili istihbarat bilgisini sordu. Yılmaz da emir astsubayıyla ilgili istihbarat bilgisinin de kendilerine gelmediğini söyledi.
Yurtta Sulh Konseyinden çelişkili emirler aldıklarını ancak Ege Ordu Komutanlığının emirlerini uyguladıklarını aktaran Yarbay Yılmaz, "İlk gelen emrin Harekat Yıldırım başlıklı emri olduğunu biliyorum. Harekat Yıldırım çok önemli olaylarda müdahale etmemizi gerektiren emirleri içerir. Darbe girişiminin anlaşılmasından sonra Ege Ordu Komutanlığından 'Böyle bir eyleme katılmayın. Katılanlar hakkında yasal işlem yapılır' şeklinde bir emir aldık. Haber merkezinden ara ara bilgi aldıkça bunu öğrendim. Daha sonra Yurtta Sulh Konseyinden de 'Darbeye iştirak etmeyenler hakkında işlem yapılacağı' konusunda emir geldiğini öğrendim. Ege Ordunun en net ve usule uygun emri sabaha karşı geldi. Tugay komutanının tank gönderilmesine yönelik emri bana iletildiğinde Ege Ordunun emrini hatırlattım. Aralarında suçsuz olduklarına inandıklarım var. Eyleme iştirak edenler arasında emirlere uymak zorunda kalanlar var. Orduda bir intikal emri var ise bu emre uymamak gibi bir durum olmaz. Sonradan olacakları bilmeleri mümkün değil" diye konuştu.
Binbaşı Mustafa Korkmaz da ifadesinde, 11. Komando Tugay Komutanlığı İkmal ve Bakım Amiri olarak görev yaptığını, aynı zamanda Lojistik Şubeye baktığını ifade ederek, ısrarla üç günlük kumanya istenmesine anlam veremediğini söyledi.
-"Kişi başına on mermi verilecekken bunun az olduğu söylendi"
Dışarıya yapılacak intikal için emir yazılması gerektiğini anlatan Korkmaz, "Bunu Fahrettin yarbaya söyledim, bana emir yazılmayacağını, tugay komutanının bu yönde talimat verdiğini söyledi. Daha sonra tugay komutana aynı hususu ilettim. Emir yazmaya gerek olmadığını, eğitimi daha rahat yapabilmek için bunu ordu komutanlığına bildirmeyeceklerini, bunu denetlemeye hazırlanacak vakit olmadığını söyledi. Yazdığımız emirle kişi başına on mermi verilecekken bunun az olduğu söylendi. Daha sonra emri yenileyerek, ikişer şarjör olarak düzeltildi. Tugay komutanının emir astsubayının yanına gittiğimde komutanın vali ve emniyet müdürü ile görüştüğünü, havaalanına intikal eğitimi yapıldığını bildirdiğini, gerekirse Hava Meydan Komutanlığının emniyetini alabileceklerini söylediğini öğrendim." dedi.
Tanık olarak ifade veren Ahmet Akar da 11. Komando Tugayı Karargahı İkmal Astsubayı olduğunu belirterek, "15 Temmuz'da saat 18.00'de mesaiden ayrıldıktan sonra Yüzbaşı Deniz Çetin'in telefonla arayıp kumanya ile ilgili bir sorun olduğunu, bilgim olup olmadığını sordu. Bilgim olmadığını söyledim. Kumanyanın üç günlük istendiğini söyledi. Ben neden üç günlük kumanya isteniyormuş dedim. Çünkü bize söylenen saat 03.00'te gidilip sabah geri dönüleceği yönündeydi." ifadelerini kullandı.
Alican Çaylak da ifadesinde, Maliye ve Bütçe Şube Müdürlüğü Diğer Harcamalar Gerçekleştirme Astsubayı olarak görev yaptığını dile getirerek, "12 Temmuz'da kışla gazinosunda nöbetçiydim. 21.30'da asker, Yarbay Fahrettin Demir'in geldiğini söyledi. Fahrettin Demir geldikten sonra bana 'tugay komutanı gelecek onu karşıla' dedi. Saat 22.20'de Tugay Komutanı geldi, 22.25'te de Albay Erol Akman geldi. Tugay komutanı 'sen işine bak bana asker gönder' dedi. Kamelya girişinde her biri ikişer telefon çıkarıp askere verdiler bunları E-Bloğa götür kilitle' dediler." şeklinde beyanda bulundu.
24.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Denizli'de Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında, aralarında eski Denizli Garnizon ve 11. Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Kamil Özhan Özbakır'ın da bulunduğu 44'ü tutuklu 64 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşmasına tanıkların dinlenilmesiyle devam edildi.
Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesince, Denizli Kongre ve Kültür Merkezi'nde oluşturulan salonda görülen davanın duruşmasına sanıklar, avukatları, sanık yakınları ve tanıklar katıldı.
Duruşmada dinlenilen tanıklardan 11. Komando Tugay Komutanlığı Tank Tabur Komutanı Yarbay Özay Öntürk, birliklerinin Ocak 2016'da ismen Komando Tugayı olduğunu ancak bu işlemin fiilen gerçekleşmediğini, dönüşüm faaliyetleri kapsamında taşınma işlemi yapılacağını, bunun için çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Tugay Komutanlığının eski Harekat ve Eğitim Şube Müdürü Yüzbaşı Adem Altundağ'ın kendisini 12 Temmuz'da aradığını dile getiren Öntürk, 14-17 Temmuz arasında eğitim faaliyeti düzenleneceğini, kuvvet komutanının geleceğini belirterek, oluşturulacak karma tabur için kendisinden 120 kişilik birlik istediğini ileri sürdü.
Öntürk, Altundağ'a bunun mümkün olmadığını, kendisinin 65-70 kadar asker verebileceğini söylediğini, komando yürüyüşünde tankçıların ne işinin olduğunu söylediğini iddia etti.
Eğitim faaliyeti için önceden herhangi bir program yapılmadığına dikkat çeken Öntürk, şunları söyledi:
"Neden üç günlük kumanya aldıklarını sordum. Buna ihtiyaç olmadığını ayrıca ana yola çıkılmasının sakıncalı olduğunu, telsiz kodu verilmediğini, eskort ayarlanmadığını söyledim. 'Motorlu intikal nereden çıktı?' dedim. Kuvvet komutanıyla bir heyetin bu faaliyeti denetleyeceği söylendi. 15 Temmuz akşamı saat 23.00 sıralarında evimde iken tugay komutanının emir astsubayı aradı. Daha önce birliğimden arayan arkadaşlarım geciktiğimi söyledikleri için ona "Hemen geliyorum komutanım." dedim. Gelirken, 'Zırhlı Muhabere Aracını (ZMA) nizamiye bölgesine yerleştir." dedi. Bunu, muhtemel bir terör olayına karşı önlem olarak değerlendirip iki nizamiyeye mühimmatı ve mürettebatı olmayan ZMA'ları yerleştirttim."
Daha sonra tugay komutanının, "Tanklarla tugayı çepeçevre emniyete alın" dediğini ileri süren Öntürk, "Bütün tankçıların intikale gittiğini söyledim. Tankçı personelin geri çağrılmasını söyledim. 5-10 dakika sonra geldiler, tanklarla söylendiği şekilde tedbir alındı. Saat 01.00-01.30 gibi tanklar emniyeti aldı, sabit kule nöbetçisi gibi gözetleme yapmalarını, tel örgülerden uzakta durmalarını söyledim. Tanklarda mühimmat yoktu. İstanbul ve Ankara'da olduğu gibi tankların hazırlığı ile ilgili önceden herhangi bir faaliyette bulunmamıştık, bununla ilgili hazırlık yapmamıştık. Tanklara silah ve mühimmat yüklenmemişti." diye konuştu.
İlerleyen saatlerde olayın farkına vardığını, tugay komutanının hangi safta olduğunu anlamaya çalıştığını öne süren Öntürk, şöyle dedi:
"Saat 05.02'de çağırdı, telefonda birisiyle konuşuyordu. 'Bergama'da tank taburu var komutanım.' dediğini duydum. Daha sonra bana emir verdi, '4 tank ve iki ZMA hazırla, İzmir'e gidecekler.' dedi. Ben bunu yavaştan aldım, 4-5 saatten önce hazırlanamayacaklarını söyledim. Altlarıma da 'Kim emir verirse versin zırhlı araç faaliyeti olmayacak' şeklinde emir verdim. Bergama Tank Taburu Komutanı Durmuş Köksoy beni aradı, herhangi bir faaliyet olup olmadığını sordu. Ben de olanları anlattım. Ege Ordunun böyle bir talebi olmadığını söyledi. Zaten benim tank çıkarma niyetim yoktu. Daha sonra Ege Ordu Komutanı Emir Subayı Binbaşı Ertan Dabi aradı, zırhlı araç hareketini sordu, durumu anlattım. Ege Ordu Komutanı telefonu aldı, bana "Kardeşim" diye hitap ederek kendi emri dışında bir faaliyette bulunmamamı, gençliğimi yakacak bir şey yapmamamı söyledi, talimatlarını verdi. Ege Ordu Komutanlığı haricinde gelen emirleri uygulamamamızı söyledi." ifadelerini kullandı.
Tugay komutanının sabaha doğru santralden kendisini arayarak emri iptal ettiğine dikkati çeken Öntürk, "Tankların İzmir'e gitmesi ile ilgili emri, eski Ege Ordu Kurmay Başkanı Memduh Hakbilen'in verdiğini düşünüyorum." diye konuştu.
Mahkeme heyeti, dinlenecek tanıkların hepsinin ifadesi alınmadığı için duruşmaya pazartesi günü devam edilmek üzere ara verdi.
DAVA
Denizli Cumhuriyet Başsavcılığınca, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya, TBMM ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek ve FETÖ'ye üye olmak" suçlarından açılan davada, aralarında eski Denizli Garnizon ve 11. Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Kamil Özhan Özbakır'ın da bulunduğu 41'i tutuklu 60 sanık hakkında, Türk Ceza ve Terörle Mücadele kanunlarının ilgili maddeleri gereğince üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ediliyor.
Söke 11. Komando Tugay Komutan Yardımcılığında görevliyken Söke'den Denizli'ye getirilen birliklerle ilgili kamera kayıtlarının silinmesi üzerine açılan davada ise 3'ü tutuklu 4 sanık yargılanıyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'Denizli Darbe Yapılanması 60 sanık' davası
(25 Şubat 2017, 14:41)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: