Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi esnasında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın kaçırılmasına ilişkin 26'sı tutuklu 27 sanık hakkında açılan dava başladı. 20-21-22-23 Şubat tarihlerinde peşpeşe günlerde görülen duruşmalarda sanık savunmaları alındı. Duruşma sonunda tutuklu 26 sanıktan 2'si tahliye edildi.
25.02.2017 12:47 FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kasırga'nın alıkonulmasına ilişkin 26'sı tutuklu 27 sanık hakkında açılan davanın görülmesine, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi kampüsü içindeki mahkeme salonunda başlandı.
20.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Sanık ifadelerinden önce söz alan bir avukatın, alt rütbeliler dinlenirken üst rütbelilerin salondan çıkarılması talebi mahkeme heyetince reddedildi.
Mahkeme heyeti, sanık Muhsin Kutsi Barış'ın dosyasının, hakkında darbe suçlamasından yürütülen soruşturma dosyasıyla birleştirilmesi talebini de reddetti.
Daha sonra savunmasını yapan Barış, iddianamede geçen, Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın alıkonulmasını planladığı, organizasyonu yaptığı ve emirler verdiği yönündeki iddiaların tümünü reddettiğini, FETÖ üyeliğini de kabul etmediğini söyledi.
Albay Barış, darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz günü saat 22.00 sularında Genelkurmay Başkanlığından gelen emir mesajları ve bu mesajları teyit etmelerinin kendisi için kırılma anı olduğunu, bunun öncesinde rutin faaliyetlerine devam ettiklerini belirtti.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına ilişkin bilgiler veren Barış, korumaların büyük çoğunluğunun Özel Kuvvetler Komutanlığı mensubu olduğunu, bu yüzden Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı ile Özel Kuvvetler Komutanlığı arasında bir doğal bir işbirliği bulunduğunu kaydetti.
Genelkurmay ikinci başkanının da katıldığı bir toplantının ardından özel kalemi tarafından alayda bir koruma tatbikatı yapılmasına dair kendisine bir emir iletildiğini öne süren Barış, bu konuyu Kurmay Albay Fırat Alakuş ile görüştüklerini ve tatbikatın 15 Temmuz Cuma yapılmasının kararlaştırıldığını aktardı.
Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in Emir Subayı Binbaşı Mehmet Akkurt, Yarbay Ümit Gencer ve Albay Uğur Karaca ile tatbikatla ilgili görüştüklerini dile getiren Barış, 15 Temmuz akşamı ise Albay Fırat Alakuş'un kendisini arayarak tatbikatın öne çekildiğini söylediğini, 21.30-22.00 sularında ise nöbetçi amirinin Genelkurmay Başkanlığından gelen "harekat yıldırım" öncelikli mesajları kendisine ilettiğini bildirdi.
Bu mesajlar üzerine Genelkurmay ikinci başkanını aradıklarını fakat ulaşamadıklarını iddia eden Barış, daha sonra Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan'ı arayıp emri teyit ettiklerini iddia etti.
"Kimseye emir vermedim"
Bu görüşmenin ardından Fırat Alakuş'un kendisini arayıp tatbikatın fiili duruma dönüştüğünü söylediğini ileri süren Barış, bu konuşmanın ardından kendisinden TRT ve Genelkurmay Karargahına asker gönderilmesinin talep edildiğini bildirdi.
Muhsin Kutsi Barış, tüm bu süreçte, Genel Sekreter Fahri Kasırga'nın alıkonulmasına ilişkin plan ve organizasyon yapmadığını, kimseye emir vermediğini, Kasırga'nın kaçırılması olayından 01.00-02.00 sularında haberdar olduğunu savundu.
Olaydan önce Kasırga'nın konutunun yakınlarında keşif yaptıkları iddiasını reddeden Barış, alayda görevli Tabip Binbaşı Adem Parlak'ın Başyaverin çocuğunun rahatsızlandığını, yaverlik binasına geçeceğini söylediği bir sırada Albay Ertuğrul Yavuz'un da başbakanlık tarafındaki tarihi yaverlik binasını görmek istediğini, bu nedenle hep beraber Binbaşı Parlak'ın bulunduğu ambulansla bu tarafa geçtiklerini öne sürdü.
Barış, nöbet listesinde değişiklik yaparak 25 numaralı nizamiyede 15 Temmuz günü nöbet tutacak askerleri değiştirdiği iddiasına ilişkin de olaydan birkaç gün önce kendisine tekmil veren nöbetçi üsteğmenin daha önce de nöbet tuttuğunu bildiğini, bu üsteğmenin 15 Temmuz'da da nöbet tutacağını söylemesi üzerine bu askerin nöbetini değiştirdiğini belirtti.
Astlarının sadece emirlerini uyguladığını, onların sorumluluğunu almaya hazır olduğunu dile getiren Barış, istemeden de olsa böyle bir olayın içinde yer almaktan üzüntü duyduğunu söyledi.
Sanık Vurdem'in savunması
Suç tarihinde "albay" rütbesiyle Kara Kuvvetleri Komutanlığında Personel Plan Şube Müdürlüğü yapan tutuklu sanık Mutlu Serkan Vurdem ise 15 Temmuz'da saat 13.00 sıralarında Genelkurmay Karargahına giderek, terörle mücadeleyle ilgili toplantıya katıldığını, akşam saatlerinde de ofisine döndüğünü anlattı.
Dönüşünde, toplantıyla ilgili bilgi vermek üzere görüştüğü ikinci amiri Tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk'e, toplantı sırasında o dönemde Genelkurmay İkinci Başkanlığı görevini yürüten Orgeneral Yaşar Güler'e pusula getirildiğini ve toplantının yarıda kesildiğini anlattığını kaydeden Vurdem, Gençtürk'ün, "Demek haberi almışlar" dediğini, ardından sonraki hafta yapılacak işlerle ilgili hususları belirttiğini ifade etti.
Vurdem, saat 20.30-21.00 gibi dışarı çıktığında "tatbikat" bağırışları duyduktan sonra eğitim elbisesini giydiğini aktararak, geceyi bürosunda geçirdiğini savundu.
"Tatbikat mı, darbe mi olduğunu Cumhurbaşkanımız açıklayana kadar netleştiremedim." diyen Vurdem, ertesi gün evine gittiğini, sonraki gün nizamiyeye geldikten sonra askeri savcılık ve Merkez Komutanlığı aracılığıyla alındığını anlattı.
Sanıklardan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel İşlem Daire Başkanı Tuğgeneral Ali Kalyoncu ile hiç çalışmadığını söyleyen Vurdem, "Ondan, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterinin kaçırılması, tatbikat ya da darbeyle ilgili hiçbir emir almadım. Fahri Kasırga'yı da o tarihte bilmiyordum. Onu, cezaevindeyken, 4 Ağustos'ta öğrendim." dedi.
İddianamede, Vurdem, darbe girişimi gecesi mesaisi olmadığı halde birlikte bulunduğuna dikkat çekildiğini belirterek, "3 yıldır bir sabah mesaiye normal saatte başlayıp, akşam normal saatte bırakmadım. İş yoğunluğu nedeniyle birçok gece geç saatlere kadar çalıştım. Böyle bir gecede evde bile olsam, mesaiye dönmem gerekirdi." diye konuştu.
İddia edildiğinin aksine "telsiz taşımadığını" savunan Vurdem, odasında yapılan aramada kapatılan Zaman gazetesi ile dua bulunmasına ilişkin, 3 yıl boyunca odasında gazete görmediğini belirterek, "Allah inancı olan biriyim. Dua bana ait olsaydı, söylerdim. FETÖ'cü olduğumu göstermek için delil üretildiği, bana kumpas kurulduğu ortadadır." iddiasında bulundu.
Vurdem, Fahri Kasırga'nın alıkonulmasına ilişkin detayları iddianameyi görene kadar bilmediğini öne sürerek, "hakkındaki suçlamaların tamamını reddettiğini" söyledi.
FETÖ mensuplarının haberleşme programları ByLock veya Eagle kullanmadığını, Anayasa'da belirtilen her şeye sonsuz saygı duyduğunu söyleyen Vurdem, "FETÖ ya da başka hiçbir örgüt, cemaat, tarikatla iltisakım olmadı. İddianamede 1970'lerden beri TSK içinde etkin olduğu belirtiliyor. Öyleyse bugüne kadar yargılanmamalarını yadırgadım" dedi.
Başbakanlık avukatının, "15 Temmuz'da 22.00 civarında televizyonlarda darbe girişiminden bahsedildiğini" kaydederek, "Buna rağmen karargahta neden beklediniz?" diye sorması üzerine Vurdem, "Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı her türlü birliğin yönlendirmesi buradan yapılır. Bir istek olsaydı, bizim aracılığımızla gerçekleştirilirdi. Polatlı'dan, Etimesgut'tan birlikler gelmiş, bizim olduğumuz yerden bir tane adam çıkmamış. Darbeye karşı daha ne yapılabilir? Darbe olacağını bilseydim, kaçardım veya ben de bir tane adama söylerdim, kendimi bağlattırıp, götürtürdüm. Hepsi 17.00-18.00 sıralarında haber almışlar, bize 'Darbeye karşı ne yaptınız?' diyorlar." ifadelerini kullandı.
Duruşmada, suç tarihinde binbaşı rütbesiyle Kara Kuvvetleri Karargahı Şikayet Müracaat Kısım Amiri olan ve iddianamede "Kasırga'yı ambulansla Akıncı Üssü'ne götüren askerlerden biri olduğu" belirtilen tutuklu sanık Burhan Özdil savunmasını yaptı.
15 Temmuz'da Binbaşı Ali Hızlı ile bir dosyayı arzetmek üzere amirleri Yusuf Yiğit'in kapısının önünde beklerken Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel İşlem Daire Başkanı Tuğgeneral Ali Kalyoncu'nun kendilerini gördüğünü söyleyen Özdil, bu sırada Yusuf Yiğit'in de odasından çıktığını, akşam yapılacak tatbikattan söz eden Kalyoncu'nun, kendilerine Personel Daire Başkanlığında Şube Müdürü Albay Ertuğrul Yavuz'u görmeleri yönünde emir verdiğini söyledi.
Emir üzerine Albay Yavuz'un yanına gittiklerini ve komutandan tatbikata katılacakların isimlerinin bulunduğu listeyi aldıklarını belirten Özdil, tatbikata ilişkin yazılı bir emrin olup olmadığını sorduğu komutanın, emrin sözlü olduğunu, yazılı emrin sonra geleceğini söylediğini anlattı.
Komutanın yanından ayrıldıktan sonra listede ismi bulunanları telefonla aramaya başladıklarını ifade eden Özdil, araç tahsis edilmediği için askeri lojmanlarının önünde buluşup koruma tatbikatının yapılacağı Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına özel araçla geçmeyi planladıklarını, ancak saat 21.30 sularında arayan Albay Ertuğrul Yavuz'un tatbikatın öne çekildiğini söylemesi üzerine yoldan onu da alarak saat 22.00 sularında Muhafız Alayına vardıklarını bildirdi.
Alayda kendilerine gösterilen yerde beklerken Binbaşı Haydar Aktaş'ın bir ambulansla kendilerini alıp lojmanların bulunduğu yere götürdüğünü belirten Özdil, Yavuz ve Aktaş'ın sivil bir şahsı ambulansa bindirdiğini, şoförün yolu bilmediğini söylemesi üzerine Binbaşı Ali Hızlı'nın şoför mahalline geçtiğini, kendisinin de ön tarafa oturduğunu, bu şekilde Akıncı Üssü'ne doğru yola çıktıklarını ifade etti.
Yolda kaybolduklarını, karşılaştıkları sivil vatandaşlara sorup üssü bulduklarını anlatan Burhan Özdil, üsse geldiklerinde komutanı teslim almak üzere iki havacı askerin kendilerini karşıladığını, bu askerlerin "Şahsın elleri kelepçeli, gözleri bağlı olacak" demesi üzerine şaşırmalarına rağmen denileni yapıp Kasırga'nın ellerini "idareten" kelepçelediklerini belirtti.
Özdil, havacılar ayrıldıktan sonra Kasırga'nın tutulduğu yere tekrar girip ellerini ve gözlerindeki bağı çözdüklerini, bu durumun Fahri Kasırga'nın ifadesinde de geçtiğini dile getirdi.
FETÖ ile bir bağlantısının olmadığını, aksine bu örgütle mücadele ettiğini öne süren Özdil, kendisine kumpas kurulduğunu, mağdur edildiğini, Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak da dahil üstlerinden şikayetçi olduğunu söyledi.
"Eri korumak için direksiyona geçtim"
Kasırga'nın üsse götürüldüğü ambulansı kullanan Binbaşı Ali Hızlı da ifadesinde Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk ilkelerine bağlı biri olduğunu ve suçlamaları kesinlikle kabul etmediğini söyledi.
Tuğgeneral Ali Kalyoncu'nun tatbikatla ilgili emri üzerine Albay Ertuğrul Yavuz'u gördüklerini ve ondan tatbikata katılacakların isimlerini aldıklarını ifade eden Hızlı, tatbikat için gittikleri Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında Genel Sekreter Fahri Kasırga'yı güvenli bir yere götürme konusunda emir aldıklarını aktardı. Hızlı, "Biz sayın Kasırga'yı safiyane şekilde, onun güvenliğini düşünerek, bize verilen emrin gereği aldık" dedi.
Fahri Kasırga'nın koruma polisleri ile askerler arasında bir çatışma çıkmasından da endişe ettiklerini öne süren Hızlı, bu nedenle hızlı hareket etmek zorunda kaldıklarını, muhakeme yapma şanslarının olmadığını, safiyane duygularla ve Kasırga'nın hayatını da düşünerek hareket ettiklerini dile getirdi.
Araç şoförü erin Akıncı Üssü'nün yerini bilmediğini söylemesi üzerine aracı kendisinin kullandığını anlatan Ali Hızlı, "Korkudan ayakları titreyen bu eri korumak için direksiyona kendisinin geçtiğini" öne sürdü. Hızlı, soru üzerine Muhafız Alayında emirleri Ertuğrul Yavuz'dan aldıklarını söyledi.
Davanın öğleden sonraki kısmında sanıkların savunmalarının alınmasına devam edildi. Savunmasını yapan tutuklu sanık Yarbay Ertuğrul Yavuz, 15 Temmuz gecesi silahlı kalkışma olacağına işaret eden bir şeyin olmadığını, tatbikat olacağını sandığını öne sürdü. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında koruma tatbikatı olduğunun söylenildiğini ve kendisinin tatbikatta gözlemci olarak görevlendirildiğini anlatan Yavuz, "Darbe olacağını bilsem ya da Genel Sekreterin derdest edileceğini bilseydim kabul etmezdim bu görevi. 15 Temmuz günü Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına giden askerleri tanımıyorum. Ben oraya gözlemci olarak gittim" ifadelerini kullandı.
"Haydar Aktaş'ın bağırarak 'TSK yönetime el koydu. Darbe yapıldı' dediğine şahit oldum"
Akşam olduğunda tatbikat için Muhafız Alayına gittiğini belirten Yavuz, alaya vardığı zaman arama noktasından rahatlıkla geçtiğini ve revire yönlendirildiğini söyledi. Revirde bir süre bekledikten sonra kapının önüne çıkmaları yönünde haber geldiğini anlatan Yavuz, Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış ve Binbaşı Haydar Aktaş ile orada karşılaştıklarını kaydetti. Revirin önünde bir otomobil ve bir ambulansı gördüğünü söyleyen Yavuz, araçlara binerek hareket ettiklerini dile getirdi. Bir süre sonra Haydar Aktaş'ın nizamiye önünde bir siville tartıştığını gördüğünü ifade eden Yavuz, "Haydar Aktaş'ın bağırarak 'TSK yönetime el koydu. Darbe yapıldı' dediğine şahit oldum. Bu sözleri duyduktan sonra şok oldum ve oradan uzaklaşma gayreti içinde oldum. Sivil şahsı alanlara hiçbir talimat vermedim. Ambulans ile götürülen sivil şahsın Fahri Kasırga olduğunu sonradan öğrendim. Hiçbir darbeciden emir, talimat almamak için cep telefonumu kapattım. Ben planlı bir şekilde 15 Temmuz günü tatbikat bahanesiyle oraya çekildim. Darbeye dahil edilmeye çalışıldım" diye konuştu.
Yavuz, daha sonra beraberindeki bazı askerlerle revire geldiklerini belirterek, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın çağrısı doğrultusunda darbeye karşı mücadele vermek istediğini iddia etti. Hiçbir terör örgütüyle bağı olmadığını savunan Yavuz, "İstemeden de olsa orada 5 dakika bulunmam terör örgütüne mensup olduğum anlamına gelmiyor" dedi.
Kalkışma günü akşamı, sanıklardan Albay Serkan Mutlu Vurdem'in, "Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında koruma tatbikatı yapılacağını ve kendisinin de tatbikatta görevlendirildiğini söylediğini" ifade eden Yavuz, "Silahlı kalkışmadan veya Sayın Genel Sekreterin kaçırılacağından haberdar olmadan görevi kabul ettim. Haberim olsaydı bu bana teklif dahi edilemezdi" diye konuştu
Yavuz, akşam Muhafız Alayına giderken, sanıklardan eski Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın kendisini arayarak, "Nerede kaldın?" diye sorduğunu bildirdi.
"Koruma tatbikatı" için alaya gidince revire yönlendirildiğini savunan Yavuz, bir süre bekleme odasında kaldıktan sonra sanıklardan eski binbaşı Aktaş ile Alay Komutanı Barış'ın geldiğini, birlikte revirin önüne çıktıklarında bir otomobil ve bir ambulans gördüğünü anlattı.
Araçlarla, alaya giriş yaptığı nizamiyeye yakın bir yere gittiklerini bildiren Yavuz, daha sonra burada "üç kişinin, sivil bir şahsın koluna girdiğini" ifade etti.
Yavuz, şunları söyledi:
"Aktaş bağırarak, 'TSK yönetime el koydu. Darbe yapılıyor' dedi. Sivil şahıs için 'Alın götürün' dedi. Aktaş'ın sözlerini duyunca şok geçirdim ve alaydan ayrılmaya karar verdim. O kişinin Fahri Kasırga olduğunu, ambulans gittikten sonra öğrendim. Ben ve bazı personel, bu olanları benimsemedik. Kalan 5-6 kişi tekrar revire geldik. Alaydan çıkmak istedik. Ama izin verilmedi. Cumhurbaşkanı ve Başbakan, bunun FETÖ'nün kalkışması olduğunu söyledikten sonra revirin arkasındaki ağaçlıkta saat 02.30'a kadar bekledik. O sırada cep telefonumu kapattım. Sonra kapıyı açtılar, çıktım ve 03.20 gibi eve vardım. Bu süre zarfında darbecilerden hiçbir emir almadım. 'Koruma tatbikatı' adı altında Muhafız Alayına gittim, oldu bitti ile darbeye dahil edilmeye çalışıldım."
Yavuz, bölücü terör örgütüyle girdiği çarpışmalar sonucu yaralandığını ve gazi olduğunu bildirerek, "Benim veya yakınlarımın hiçbirinin bu yapıyla veya onunla iltisaklı okul, dernek, banka, kişi veya kuruluşlarla bağlantısı yok. ByLock kullanmadım, bu yapıya bir kuruş yardımda bulunmadım. Darbeyi planlayanlarla hiç görüşmem olmadı" diye konuştu.
-"Ambulansla Atatürk Köşkü'ne..."
Darbe girişiminden iki gün önce sanıklardan Barış ile alayda keşif yaptığı iddiasına ilişkin Yavuz, "Beni çay içmeye alaya çağırdı. Kendi arabamla gittim, açık bir alanda beraber 15 dakika çay içtik. Sonra ambulansa bindik. Bana, 'Sen misafirsin, öne otur' dedi. Atatürk Köşkü'nün olduğu yere gittik, burayla ilgili bana bilgi verdi. Sonra döndük. Atatürk Köşkü'nün olduğu yer ile sivil şahsın alındığı yer tamamen farklı. Bu nedenle bu, keşif olarak nitelendirilemez" dedi.
Yavuz, bir avukatın sorusu üzerine, Kasırga'nın alıkonulmasının 3-5 dakika içinde gerçekleştiğini söyleyerek, "Kısa bir şok geçirdim, sonra oradan ayrılmak istedim" ifadelerini kullandı
Sanıklardan Yusuf Yiğit ise, 15 Temmuz günü sabah mesaiye başladığını anlatarak, akşam 21.00 sıralarında koridorda koşuşturma olduğunu gördüğünü söyledi. Terör saldırısı olduğunu düşündüğünü belirten Yiğit, Genelkurmay Başkanlığı tarafından silah sesleri duyduğunu kaydetti. Ne olduğunu anlamak için nizamiyeye gittiğini ifade eden Yiğit, "Bir süre sonra Genelkurmay Başkanlığının üst taraflarında silah sesleri artmaya başladı ve helikopter sesleri duydum. Oradaki arkadaşlardan sıkıyönetim ilan edildiğini duydum. Oradan çıkmak istedim ama silah seslerinden ve helikopter uçuşlarından dolayı sabah olmasını bekledim. Kimseye ateş etmedim, ateş etme emri de vermedim" şeklinde konuştu.
Yiğit, FETÖ terör örgütüyle bir bağının olmadığını öne sürerek suçlamaları reddetti.
Erkan Erol'un savunması
Tutuklu sanık Erkan Erol, 15 Temmuz günü mesaiye başladığını ve günlük rutin faaliyetlerde bulunduğunu söyledi. Mesai bitimi sonrası eve gitmek için hazırlandığı esnada koridorda koşuşturma sesleri duyduğunu belirten Erol, "Merasim Sokak'taki terör saldırılarının ardından sık sık terör olaylarıyla ilgili uyarılar geliyordu. Olayın bir terör eylemi olduğunu değerlendirerek kamuflajımı giydim. Tuğgeneral Ali Kalyoncu ile koridorda karşılaştım. 'Ne oluyor komutanım' diye sorduğumda, 'Bilmiyorum. Herkes nizamiyeye gidiyor, sen de git' dedi" şeklinde konuştu.
Erol, Başbakanın darbe girişimi ile ilgili konuşması ile dışarı çıkıp çıkmama konusunda arkadaşlarıyla konuştuklarını anlatarak, dışarısı karışık olduğu için sabaha kadar beklediklerini ve saat 09.00 sıralarında alaydan çıktıklarını kaydetti. Erol, "Olay günü tüfek, teçhizat almadım. Fahri Kasırga'nın derdest edilmesiyle bir ilgim yok. Fahri Kasırga'yı bu zamana kadar hiç duymadım. Haberlerde gördüğümde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterini neden kaçırsınlar diye düşündüm" dedi.
Yıllarca terör örgütüyle mücadele ettiğini belirten Erol, bugün ise kendisinin terörist olarak ifade edildiğini söyledi. FETÖ ile bir ilgisinin olmadığını iddia eden Erol, terör örgütünün gizli haberleşme ağı olan ByLock'u kullanmadığını belirtti.
İddianamede, "Kendi şubesinde görev yapan sanık Astsubay Kıdemli Çavuş Yunus Emre Ceviz'i, Kasırga'nın alıkonulması için oluşturulan ekipte görevlendirdiği ve bu amaçla, ekibin başında yer alan sanık Ertuğrul Yavuz'a yönlendirdiği" belirtilen tutuklu sanık Erkan Erol da suç tarihinde albay rütbesiyle Kara Kuvvetleri Tayin Daire Başkanlığında İdari ve Subay Astsubay Özlük Şube Müdürlüğü yaptığını bildirdi.
Kalkışma akşam 20.30'a kadar çalıştıklarını, eve gitmek üzereyken koridorlarda koşma sesleri duyduğunu, üst kattaki devre arkadaşı Hasan Yılmaz'ı aradığını anlatan Erol, Yılmaz'ın, "olağanüstü bir durum olduğunu söylediğini" aktardı.
Merasim Sokak'ta gerçekleştirilen bombalı saldırıdan sonra sık sık uyarılar geldiğini, bu sebeple terör olayının söz konusu olduğunu düşündüğünü ve kamuflajlarını giydiğini ifade eden Erol, daha sonra karşılaştığı sanıklardan eski Tuğgeneral Ali Kalyoncu'ya ne olduğunu sorduğunu, onun da "Herkes nizamiyeye gidiyor. Sen de git" dediğini belirtti.
Burada tatbikattan bahsedildiğini kaydeden Erol, "Başlangıçta teröre karşı faaliyet vardı, sonra tatbikata döndü. Bu arada uçak sesleri geliyordu. Dışarıdaki ortamın karışık olması, kimin kime ateş ettiğinin belli olmaması nedeniyle sabaha kadar birlikte kaldım. Tüfek ya da teçhizat almadım. Fahri Kasırga'yı hiç bilmiyordum. Tutuklandıktan sonra onunla ilgili ifademin alınmasına şaşırdım" dedi.
Erol, görevli olmamasına karşın birlikte bulunması nedeniyle suçlandığını ifade ederek, "Normalde 20.30-21.30'a kadar çalışırım. Bugüne kadar personele neden erken çıktığının sorulduğunu gördüm, ama neden fazla mesaiye kaldığının sorulduğunu görmedim" diye konuştu.
Vatanını seven, yıkıcı ve bölücü örgütlerle mücadele eden biri olduğunu kaydeden Erol, "ByLock kullanmadım. Örgütle alakam olduğunu kabul etmiyorum" ifadesini kullandı
Darbe girişimi esnasında Kara Kuvvetleri Harekat Komutanlığında Plan Şube Müdürü olan Mahmut Gündoğdu ise, Kasırga'nın kaçırılmasıyla bir ilgisinin olmadığını, kimseye de görev vermediğini öne sürdü. İddiaları kabul etmediğini belirten Gündoğdu, 15 Temmuz gecesi görev bilinci ile birliğine geldiğini söyledi. Gündoğdu, önemli olaylarda izinde dahi olsa görev yerine geldiğini ifade ederek, "O gece karargaha gelmemem anormal bir durum olurdu. ByLock'u kullanmadığımı ifade etmek istiyorum. Doğrudan ya da dolaylı olarak FETÖ ile bağım olmamıştır. Örgütle bağımın olduğunu gösteren somut bir bilgi de yoktur" dedi.
Fahri Kasırga'yı kaçıran kişi olduğu iddia edilen Binbaşı Hakan Aktaş, 15 Temmuz günü Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında nöbetçi amir olarak görev yaptığını belirterek, "15 Temmuz sabahı Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın odasına gittiğim zaman akşam saati belli olmayan bir saatte koruma tatbikatı gerçekleşeceğini söyledi. Akşam mesai bitiminde Muhsin Kutsi Barış evine giderken onu uğurladım. Kutsi Barış, akşam yapılacak tatbikata iştirak edeceğini söyledi ve tatbikat ile ilgili gelişmeleri kendisine bildirmemi istedi. Akşam saat 21.00 sıralarında Kutsi Barış'tan tatbikatın başladığı talimatını aldım" diye konuştu.
"Genelkurmay Başkanlığından 3 mesaj geldi"
Aktaş, "21.30 sıralarında Genelkurmay Başkanlığından 'çok gizli gizlilik derecesinde' bir emir geldi. Sorumlu bir er bana emri getirdi. Bunu alay komutanına arz etmem gerekiyordu. Bunu kendisine verdim. 21.45'te Genelkurmay Başkanlığından ikinci bir mesaj geldi. Bunu da alay komutanına verdim. 22.05 sıralarında üçüncü mesaj geldi ve içinde sıkıyönetim listesi olduğunu gördüm. Daha sonra alay komutanı bütün personelin çağrılmasını ve güvenlik gerekçesiyle konutlardan çıkılmaması emrini verdi. 25 nolu nizamiye kapısında görevli asker beni aradı. Genel Sekreter Fahri Kasırga'nın eşinin geldiğini ve dışarı çıkmak istediğini söyledi bana. Alay komutanının emri ile dışarı çıkma yasağı olduğu için buna izin verilmemesi gerektiğini söyledim" şeklinde konuştu.
"Bir asker Fahri Kasırga'nın sağ kolunu, diğer asker sol kolunu tutarak 'buyrun' dedi ve Genel Sekreteri ambulansa götürdü"
Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın alaya geldiğinin haberi verildiğini anlatan Aktaş, şunları kaydetti:
"Orada görevli asker ile konuştuğum esnada Genel Sekreter telefonu alıp 'Siz ne yapıyorsunuz? Size kim verdi bu emri' diye bağırmaya başladı. Bende kendisine nezaket kuralları eşliğinde kendimi tanıttım. Şahsına yönelik bir şey olmadığını, güvenlik gerekçesi nedeniyle bu kararın alındığını söyledim. Kendisine durum hakkında bilgi aktaracağımı söyleyerek oradan ayrılmamasını istedim. Daha sonra Fahri Kasırga ile görüşmek üzere hareket ettim. Bir araç ve arkadan geldiğini sonradan gördüğüm bir ambulans ile Kasırga'nın konutunun çıkış yerine geldim. Fahri Kasırga'nın korumalarının silahlarının hazır bulunduğu bir anda aşağı inerek asker selamı verip kendimi tanıttım. Korumalardan biri üzerime atılıp boğazımı sıkmaya çalıştı. Ben sakin olması gerektiğini, durumu arz etmek için buraya geldiğimi söyledim. Koruma bana tansiyonu yükseltmek için 'Sen kimsin?' diye bağırmaya başladı. Fahri Kasırga'ya 'Olağanüstü olaylar gerçekleşiyor' dedim. Tatsız bir olay yaşanmaması için inisiyatif alarak kendisine anlatmaya çalıştım. 'Aldığımız emirler doğrultusunda sizi daha güvenli yere götürmemiz gerekiyor' dedim. TSK'nın sıkıyönetim ilan ettiğini kendisine söyledim. Birden arkamdan gelen bir asker Fahri Kasırga'nın sağ kolunu, diğer asker sol kolunu tutarak 'Buyrun' dedi ve Genel Sekreteri ambulansa götürdü. Benim kendisiyle temasım olmadı. 'Yat yere' dediğim tamamen yanlıştır. Tansiyonu yükselten, bağıran Sayın Kasırga'dır. Ben nezaket kuralları altında davrandım. Korumaların etkisiz hale getirilmesi konusunda bir emrim olmamıştır."
"Bana 'tarafını seç' dedi"
Yarbay Ahmet Hatip'in kendisini arayarak Kasırga'nın nereye götürüldüğünü sorduğunu kaydeden Aktaş, Kasırga'nın nereye götürüldüğünü bilmediğini söylediğini anlattı. Ahmet Hatip'in daha sonra kendisini tekrardan aradığını belirten Aktaş, "Bana 'Tarafını seç' dedi. Ben de TSK'nın içinde emir komuta zincirinde değil miyiz dedim" ifadesini kullandı.
"Talimatım olmadı"
Suç tarihinde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında binbaşı rütbesiyle nöbetçi amir olarak görev yapan sanık Haydar Aktaş kardeşinin mezuniyetine katılabilmek için 24-27 Temmuz'daki nöbetini değiştirmek istediğini, bunu ilettiği komutanlarının da kendisine 15 Temmuz'da nöbet yazdığını söyledi.
15 Temmuz günü rutin şekilde göreve başladığını ve sabah saatlerinde Alay Komutanı Albay Kutsi Barış'ın makamına çıkıp bir emri olup olmadığını soruduğunu anlatan Aktaş, komutanın kendisine akşamki tatbikattan bahsettiğini, daha sonra alayda yapılan toplantıda da bu konu ile 18 Temmuz'da alayın kuruluş yıl dönümü etkinliklerine ilişkin hazırlıkların konuşulduğunu dile getirdi.
Akşam saat 21.00 sularında tatbikatın başladığına yönelik kendisine bilgi iletildiğini belirten Aktaş, o sırada askeri haberleşeme kanalından "harekat yıldırım" öncelikli emrin geldiğini, bu emri alay komutanına ilettiğini söyledi.
Daha sonra alaydaki Güvenlik Harekat Merkezine geçtiğini belirten Haydar Aktaş, saat 21.45 ve 22.05'te Genelkurmay'dan sıkıyönetim emri ve komutanların listesini de içeren iki ve üçüncü emrin geldiğini, bu emirleri de alay komutanına ilettiğini bildirdi.
Aktaş, bu sırada 25 nolu nizamiyeden arayan askerlerin, Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Kasırga'nın eşini almak üzere geldiğini ve içeri girmek istediğini söylediğini, kendisinin de Kasırga'nın içeri alınması yönünde askere talimat verdiğini anlattı.
Alay Komutanının emri üzerine Albay Ertuğrul Yavuz'u almak üzere gittiğini, Yavuz'un kendisine "Genel Sekreter Kasırga'yı güvenli bir yere götüreceğiz" dediğini, tekrar alay komutanının yanına dönerken 25. nizamiyeden arayan Mennan Yeşilbaş'ın "Fahri bey bir görevliyle konuşmak istiyor" dediğini, telefonu alan Fahri Kasırga'nın da "Siz ne yapıyorsunuz, size bu emri kim verdi?" gibi sorular sorduğunu anlattı.
Fahri Kasırga'ya askerlerin aldıkları emir gereği güvenliğini sağlamak için bu şekilde davrandıklarını anlattığını ve "Hemen yanınıza gelip bilgi aktaracağım, ayrılmayın" dediğini ifade eden Aktaş, Kasırga'nın yanına gittiğinde silahlarını her an kullanacak şekilde hazır bekleyen koruma polislerinden birinin üzerine atılıp boğazını sıktığını öne sürdü.
Polislerden sakin olmalarını istediğini ve silahsız olduğunu gösterdiğini anlatan Aktaş, "Dışarıda olağanüstü bir durum var. Sizin güvenliğiniz için yapıyoruz" şeklinde izahat verdiği Kasırga'nın "Neymiş bu olağanüstü durum?" diye sorması üzerine TSK'nın yönetime el koyduğuna dair emirler geldiğini söylediğini anlattı.
Bu sırada arkadan gelen 2 kişinin Fahri Kasırga'nın bileklerinden "hafifçe" tuttuğunu ve Kasırga'nın "Buyrun demek suretiyle" ambulansa bindirildiğini öne süren Aktaş, kendisinin "Alın bunları", " Yat yere yat" gibi bir talimatının olmadığını, aksine koruma polislerinin tansiyonu yükselttiğini iddia etti.
Yarbay Ahmet Hatip'in kendisini arayarak Kasırga'nın nereye götürüldüğünü sorduğunu kaydeden Aktaş, Kasırga'nın nereye götürüldüğünü bilmediğini söylediğini anlattı. Ahmet Hatip'in daha sonra kendisini tekrardan aradığını belirten Aktaş, "Bana 'Tarafını seç' dedi. Ben de TSK'nın içinde emir komuta zincirinde değil miyiz dedim" ifadesini kullandı.
İfadelerin ardından mahkeme başkanı, sabah devam edileceğini belirterek duruşmayı sonlandırdı.
21.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi kampüsü içindeki mahkeme salonunda görülen davanın bugünkü duruşması, suç tarihinde "binbaşı" rütbesiyle Kara Kuvvetleri Hareket Başkanlığı NATO Plan Subayı olarak görev yapan Süleyman Selek'in savunmasıyla başladı.
İddianamede, Kasırga'nın koluna girerek zorla ambulansa bindiren iki kişiden biri olduğu ve ambulansla Akıncı Üssü'ne gittiği bildirilen Selek, "İddianamedeki hususları reddediyorum." diyerek başladığı savunmasında, suç tarihinde hamile eşinin rahatsızlığı nedeniyle hastaneye gittiğini, birliğine döndüğünde sanıklardan eski binbaşı Ali Hızlı'nın aradığını, içeri girince görüştüğü Hızlı'nın, "Bu gece tatbikat olacak. Sen de buna dahilsin." dediğini anlattı.
Hızlı'nın, 23.30'da, sanıklardan Sicil Kıdem Şube Müdürü Albay Ertuğrul Yavuz'un Dikmen'deki evinin yakınlarında buluşarak, Muhafız Alayına gideceklerini söylediğini bildiren Selek, evin yerini bilmediğini söylemesi üzerine kendisini Milli Kütüphanenin yakınlarından alacaklarını belirttiğini kaydetti.
Selek, akşam dışarıda yemek yiyecek bir yer bakarken, Hızlı'nın kendisini arayarak, "tatbikatın erken saate alındığını" söylediğini bildirdi.
Kendisini almalarının ardından üç araçla Muhafız Alayına gittiklerini belirten Selek, buranın girişinde sanıklardan Ertuğrul Yavuz'un görevlilere, "Koruma tatbikatı" dediğini aktardı.
"Yavuz, ordunun yönetime el koyduğunu söyledi"
Selek, "İçeride, revirin oraya gittik. Personel, bizi gazino tarzı bir yere götürdü. Bu sırada uçak sesleri geliyordu. Ertuğrul Yavuz, gidip geldikten sonra ordunun yönetime el koyduğunu, bir şahsın Akıncı Üssü'ne götürüleceğini söyledi." diye konuştu.
O sırada Muhafız Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış'ı da gördüğünü, ardından alay içinde bir başka yere gittiklerini ifade eden Selek, burada, sanıklardan Haydar Aktaş'ın gruba, "Ordu yönetime el koydu. Sıkıyönetim komutanlığının emirlerine uyun." dediğini kaydetti.
Selek, "Sivil şahıs için 'Alın' dendi. Şahsın sağ elinden tuttum. Soluna da Ali Hızlı girdi. Ambulansa bindirdik. Ellerini bağlamaya çalıştık, 'Gerek yok' dedi, bıraktık. 40-45 dakika yolculuktan sonra Akıncı Üssü'ne götürdük. Burada Burhan Özdil ve bir kişi, şahsı içeriye götürdüler. Sonra Özdil gelerek, şahsın Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olduğunu ifade etti." diye konuştu.
Sanık avukatlarının sorusu üzerine Selek, "Kasırga alındığı sırada korumalar yanında değildi, etrafta olabilirlerdi." dedi.
Fevzi Şimşek'in savunması
Suç tarihinde binbaşı rütbesiyle Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel İşlem Daire Olay İnceleme Şubesinde görev yapan ve iddianamede kaçırma olayının Muhafız Alayı kısmına katıldığı belirtilen tutuklu sanık Fevzi Şimşek de savunmasında, soruşturma aşamasında alınan ifadelerindeki kimi yerlerin yanlış olduğunu kaydetti.
İfadelerinde, "FETÖ üyeliğini kabul etmiyorum." dediğini söyleyen Şimşek, "Bu, tutanağa 'FETÖ terör örgütünü kabul etmediğim' şeklinde geçmiş." dedi.
Sanıklardan Burhan Özdil ile görüşmesinde, kendisine "Sen bilirsin, çoluğunu çocuğunu unutma." demediğini kaydeden Şimşek, sanıklardan Ali Hızlı'yı arayarak "tatbikat" olacağından bahsetmediğini savundu.
Şimşek, ifadelerinin altında imzasının olduğuna dikkat çekilmesi üzerine, "4 sayfa ifadeyi 2 dakikada okuyamazdım. Tamamen okuyamadan imzaladım." savunmasını yaptı.
FETÖ/PDY ile kendisinin veya yakınlarının bağı olmadığını, örgütün okullarına, dershanelerine gitmediklerini kaydeden Şimşek, darbe girişimi sırasında hiç kimseyi hürriyetinden yoksun bırakacak eylemde bulunmadığını ifade etti.
Şimşek, "Burhan binbaşı, Tuğgeneral Ali Kalyoncu'nun beni koruma tatbikatında görevlendirdiğini söyledi. Bunun üzerine göreve gittim. Olayları anlayınca kışladan çıkmak için çok çaba harcadım. Alay komutanı izin verdikten sonra eve gittim. Ne firar etmeyi ne de ülkeyi terk etmeyi düşündüm." diye konuştu.
Adem Parlak'ın savunması
İddianamede, Kasırga kaçırılmadan önce yapılan provada ve kaçırma sırasında kullanılan ambulansı ayarladığı öne sürülen ve suç tarihinde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında tabip binbaşı olarak görev yapan sanık Adem Parlak da FETÖ ile iltisakı bulunmadığını, örgütün okullarında eğitim görmediğini, ByLock kullanmadığını söyledi.
Parlak, 13 Temmuz'da askerlerin, "Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış dahili hattan arıyor." dediğini bildirerek, Barış'ın, konuşmada, cuma günü alayda tatbikat yapılacağını ve bazı ambulansların da tatbikatta kullanılacağını söylediğini kaydetti.
Aynı gün Barış ve sonradan sanıklardan eski Albay Ertuğrul Yavuz olduğunu öğrendiği kişinin revire gelerek burayı dolaştığını anlatan Parlak, 15 Temmuz akşamı, İngilizce kursunda bulunduğu sırada, Barış'ın kendisini aradığını ve tatbikat için hemen revire geçmesini emrettiğini kaydetti.
Kurstan çıkarak, denileni yaptığını belirten Parlak, "13 Temmuz'da revire gelen sivil şahıs, askerlerle birlikte buraya geldi. Binbaşı Haydar Aktaş aradı, tatbikatın başladığını, acele etmem gerektiğini söyledi." dedi.
Revire gelen ambulansın önüne oturduğunu, nizamiyelerden birine yakın bir yere gittiklerini, bir kişiyi ambulansa bindirdiklerini anlatan Parlak, bu sırada korktuğunu dile getirdi.
Aynı dakikalarda bir kişinin, TSK'nın yönetime el koyduğunu söylediğini bildiren Parlak, "15 Temmuz'da icra ettiğim faaliyetler, suç teşkil etmeyen eylemlerdir. Kimseyi derdest etmedim. Kasten ve bilerek darbe girişiminin içinde bulunabilecek biri değilim." diye konuştu.
Parlak, çapraz sorgusu sırasında, burada 3 yıldır görev yaptığını ve daha önce koruma tatbikatlarında ambulans kullanılmadığını bildirdi.
Fahri Kasırga'nın derdest edilişini görmediğini, o sırada ambulansın önünde bulunduğunu söyleyen Parlak, "Alınan kişinin Fahri Kasırga olduğunu sonradan öğrendim." dedi.
"Beni ezin öyle geçin"
Kasırga'nın derdest edildiği 25 numaralı nizamiyenin nöbetçi astsubayı Mennan Yeşilbaş da ifadesinde, suç tarihinde nöbetçi olmadığını, kendi isteğinin dışında, komutanının emriyle başkasına ait nöbeti devraldığını öne sürdü.
Olay günü 25 nolu nizamiyeye gelen Fahri Kasırga'nın, "Hiçbirinizi istemiyorum." diye kendilerine kızdığını anlatan Yeşilbaş, ne olduğunu anlayamadıklarını, cesaretini toplayıp Kasırga'nın yanına giderek, "Güvenlik tehdidi varmış efendim" diyebildiğini anlattı.
"Size bu emri kim verdi?" diye soran Kasırga'ya bunun alay komutanının emri olduğunu ilettiğini belirten Yeşilbaş, nöbetçi subay Binbaşı Haydar Aktaş'ı arayarak telefonu Fahri Kasırga'ya verdiğini, Genel Sekreterin, konuşmanın ardından telefonu geri verdiğini, ardından korumalarının "Biz gidiyoruz" diyerek kapıya yöneldiklerini söyledi.
Telefonla görüştüğü Binbaşı Aktaş'ın, "Zor kullan, gönderme. Geliyoruz." emri üzerine araçların önüne geçtiğini belirten Yeşilbaş, güvenlik endişesiyle Kasırga'nın çıkışına izin vermediğini, bu sırada korumalara, "Beni ezin öyle geçin" dediğini aktardı.
Daha sonra Binbaşı Aktaş'ın alay komutanına ait bir araçla geldiğini bildiren Yeşilbaş, bundan sonra hiçbir şeye karışmadığını söyledi.
Yeşilbaş, kendisine verilen emir doğrultusunda, vazife bilinciyle ve Genel Sekreteri koruma içgüdüsüyle hareket ettiğini savunarak, hiç kimseye "Gereğini yapın" şeklinde emir vermediğini, kimseye silah doğrultmadıklarını, silahlarının da boş olduğunu öne sürdü.
Korumaların çıkışını engellemek amacıyla nizamiye kapısına bir araç çekilmesi emrini kendisinin vermediğini savunan Yeşilbaş, bu emrin Aktaş tarafından verildiğini iddia etti.
Sanık Mustafa Deyan da tankçı olduğunu, 2103 yılında beyin kanaması ve kısmi felç geçirmesi üzerine sınıfının değiştirildiğini ve Kara Kuvvetleri Komutanlığında personel sınıfında görevlendirildiğini anlattı.
Olay günü Burhan Özdil'in kendisine Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında gerçekleştirilecek koruma tatbikatına gözlemci olarak katılacaklarını söylediğini belirten Deyan, hasta olduğunu hatırlattığı komutanın "Gözlemciyiz, birşey yapmayacağız." dediğini, araç tahsis edilmediği için iki arkadaşını da alıp akşam lojmanın önünde buluşup özel araçla alaya geçtiklerini söyledi.
Kamuflajlarını Özdil'in emriyle lojmanda giydiklerini belirten Deyan, alayda kendilerine gösterilen yerde beklerken Binbaşı Haydar Aktaş'ın bir ambulansla kendilerini alıp nizamiye tarafına götürdüğünü, rahatsız olduğu için araçtan inip gruptan uzaklaştığını ve bu sırada sivil bir kişinin ambulansa bindirildiğini gördüğünü anlattı.
Tekrar nizamiyeye döndüklerinde üstlerine ayrılmak istediğini defalarca ilettiğini savunan Deyan, saat 03.00 sularında alay komutanının "gidebilirsiniz" talimatıyla alaydan çıktıklarını bildirdi.
Sanık Burak Ercan da Fahri Kasırga 25 nolu nizamiyede beklerken ambulansla gelen ekibin araçtan iner inmez silah doğrulttuğunu, ortamın bu sırada gerildiğini, bundan önce bir çatışma ortamının bulunmadığını savundu.
Kasırga'nın korumalarının ambulansla gelen ekip tarafından etkisiz hale getirilerek tel örgülere dayandırıldığını öne süren Ercan, nizamiyede bulunan askerlerin olaya karışmadıklarını iddia etti.
Korumalarının daha sonra Kasırga'ya götüren ambulansı takip etmek istediklerini belirten Ercan, Binbaşı Haydar Aktaş'ın buna izin vermediğini söyledi.
Adının hiçbir tatbikat listesinde yer almadığını belirten Ercan, terör saldırısı ihbarına kayıtsız kalamadığı için alaya geldiğini öne sürdü.
Servet Taşçı'nın savunması
Tutuklu sanıklardan Servet Taşçı, suç tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığında yüzbaşı rütbesinde bilgi sistemleri subayı olarak görev yaptığını belirtti.
Taşçı, hiçbir terör örgütüyle irtibatı olmadığını, 15 Temmuz'da, sanıklardan eski Albay Ertuğrul Yavuz'un kendisini çağırarak, "koruma tatbikatı" olacağını söylediğini ve kendisinin de hazır bulunmasını emrettiğini anlattı.
Olay akşamı Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nda revir bölgesine gittiklerini, burada çay içtiklerini, daha sonra arabaların geldiğini kaydeden Taşçı, ardından buradan gittikleri bir başka yerde, sivil bir şahsın ambulansa bindirildiğini gördüğünü aktardı.
Darbe girişiminden haberdar olmadığını ifade eden Taşçı, "Bu yapılanma içinde olsam, görevim gereği, birkaç dakika içinde komutanlar dahil, bütün herkese mesaj atabilirdim." dedi.
Taşçı, "Olayda kandırıldığını düşündüğünü" bildirdi.
Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ, Taşçı'ya, eşinin cezaevine getirdiği takım elbisenin iç cebinde 10 adet 1 dolar çıkmasının ardından, önceki avukatının savunmadan çekildiğini anımsattı.
Taşçı, "Cezaevindeki eşe takım elbise gönderip, içine "1 dolar" koyması için insanın aptal olması lazım." dedi.
Taşçı, bu sözlerinin ardından kısa süre fenalık geçirdi. Mahkeme Başkanı Özbağ'ın talimatıyla su verilen Taşçı, bir süre sonra yine söz alarak, "Takım elbiseden çıkan 10 dolar tamamen komplodur. Parmak izi araştırılsın. Benim evdeki bilgisayar ve harddisklerime de el konuldu. Eğer kendimden emin olmasaydım, onlara da bir kez, yedi kez, 35 kez format atardım." diye konuştu.
Yüksel Karatay'ın savunması
Olay gecesi Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın götürüldüğü ambulansla, Akıncı Üssü'ne gittiği belirtilen sanıklardan eski Üsteğmen Yüksel Karatay ise Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Plan Yönetim Mesleki Gelişim Şube'de uzman personel yetiştirme subayı olarak görev yaptığını belirtti.
Darbe girişimi günü Kara Harp Okulu'nda mülakatta olduğunu vurgulayan Karatay, mülakat bitiminde birliğine döndüğünü kaydetti.
Burada sanıklardan eski Yüzbaşı Mustafa Deyan'ın, "Akşam tatbikat var. Katılman gerekiyor. Yazılı emir de gelecek." dediğini bildiren Karatay, "Akşam lojmanda beklerken, Burhan Binbaşı geldi, kamuflajlarımızı giymemizi söyledi. Daha sonra üç araç halinde Dikmen'e giderek, Ertuğrul Albay'ı aldık. Ardından Çankaya Köşkü'nün oraya geldik. Girişte 'Koruma tatbikatı' denildi. Revire gittik ve gazino tarzı bir yerde bekledik." dedi.
Helallik istenmiş
Sonra revirin önüne bir ambulans ve bir otomobil geldiğini, içeridekilerin bunlara bindiğini, kendisinin ambulansın arkasına oturduğunu anlatan Karatay, ev görünümlü bir yere gidip, araçlardan indiklerini, ardından emir üzerine tekrar revire gördüklerini ifade etti.
Karatay, şunları kaydetti:
"Revirde biraz daha bekledikten sonra Ertuğrul Albay, 'Yine gidiyoruz' dedi. Nizamiye benzeri bir yere geldik. Ambulanstan indik. Sivil bir şahsın ambulansa bindirildiğini gördüm. Ben de ambulansın arkasına bindim. Sivil şahısla diyalog olmadı. Akıncı Üssü'ne girdikten sonra Burhan Binbaşı, sivil şahsı bir odaya götürdü. Plastik kelepçeyi çıkardı. 'Fahri Bey, hakkınızı helal edin' dediğini duydum. Dönüşte vatandaşlar nedeniyle ambulans, Muhafız Alayı'na giremedi. Kara Kuvvetleri nizamiyesine gittik. Sabaha kadar orada bekledikten sonra buradan ayrıldık. İstemeden de olsa Sayın Fahri Kasırga'nın ambulansla götürülmesi olayına iştirak ettim. FETÖ ile bağlantım yok."
Selçuk Uçar'ın savunması
Sanıklardan, suç tarihine kadar Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Plan Yönetim Daire Başkanlığı bünyesinde bulunan Rehberlik Danışma Merkezlerinin Plan ve Koordinasyon görevini yürüten Selçuk Uçar da darbe girişimi günü öğle saatlerinde bir komisyonda bulunduğunu, bu sırada sanıklardan eski Yüzbaşı Mustafa Deyan'ın kendisini arayarak, birliğe dönünce görüşmek istediğini kaydetti.
Görüştükleri zaman Deyan'ın, "Genelkurmay Başkanlığının tatbikat emri olduğunu ve yazılı emrin daha sonra geleceğini söylediğini" ifade eden Uçar, akşam askeri lojmanlarda beklerken arabalarla diğer sanıkların geldiklerini, buradan önce Dikmen'e, ardından Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na gittiğini anlattı.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın alıkonulduğu yerden yaklaşık 50 metre ötede bulunduğunu bildiren Uçar, "Kalabalık arasında hararetli bir konuşma vardı ama içeriğini tam anlamadım. Bir süre sonra sivil birinin ambulansa bindirildiğini gördüm." dedi.
Uçar, gece 02.30 sıralarında eski Albay Ertuğrul Yavuz ve Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın, "Görev bitti. Gidebilirsiniz" dediğini kaydetti.
Uçar, "Dönerken aracın radyosundan darbe yapıldığını, bombalar atıldığını, şehitler olduğunu öğrendim. Bana, Genelkurmay Başkanlığının emri olduğu, yazılı emrin geleceği söylenmişti. Kanunsuz bir emir olduğunu düşünmemiştim. Bu emirleri yerine getirirken suç teşkil edecek bir eylem içinde olmadım, silah kullanmadım. Darbe faaliyetiyle ilgili bilgim yoktu. FETÖ ile ilgim, iltisakım yok, bunların okullarına gitmedim." diye konuştu.
"10 kadar silahlı subay"
Sanıklardan Uzman Çavuş Ömer Eraslan da olay sırasında 25 No'lu nizamiyede görev yaptığını, kendisine tatbikat olduğunun söylendiğini, bunun üzerine silahlarını aldıklarını, kıyafetlerini değiştirdiklerini vurguladı.
Bir koruma polisinin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın eşini almaya geldiğini, sanıklardan nizamiye nöbetçi subayı, eski Üsteğmen Mennan Yeşilbaş'ın, "Giriş çıkış yasak" diyerek, polisle tartıştığını bildiren Eraslan, şunları söyledi:
"Daha sonra Fahri Kasırga geldi, 'Ne oldu?' dedi. Mennan üsteğmen, 'Alay komutanının emri var, giriş çıkış yasak. Sizin de çıkışınıza izin veremiyorum' dedi. Fahri Kasırga, 'Sana bu emri kim verdi?' diye sordu. Mennan Üsteğmen telefon açtı. Sonra, alay komutanının bizzat gelerek, durumu açıklayacağını söyledi. Biz, polisler, herkes bekliyordu. Saat 22.45 sıralarında otomobil ve ambulans geldi. Ambulanstan inen, silahlı 10 kadar subay Fahri Kasırga Bey'e yöneldiler, kollarına girdiler. O sırada 2 polisin demire dayanarak, etkisiz hale getirildiğini gördük. Fahri Kasırga'nın ne tarafa kaçırıldığını görmedik. Sabah 04.30 sıralarında Genel Sekreter tekrar geldi. "
Eraslan, Fahri Kasırga'nın kaçırılacağından haberi olmadığını vurgulayarak, emir komuta içinde hareket ettiğini savundu.
Yunus Emre Ceviz'in savunması
Tutuklu sanıklardan Yunus Emre Ceviz, ifadesinde, 2011'de Sağlık Astsubay Meslek Yüksekokulundan mezun olduğunu ve Kara Kuvvetleri Komutanlığında sağlık işlem astsubayı olarak görev yaptığını belirtti.
Suç tarihinde Binbaşı Burhan Özdil'in kendisini yanına çağırıp Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayındaki koruma tatbikatına gözlemci olarak katılacaklarından bahsettiğini belirten Ceviz, araç tahsis edilmediği için özel araçlarıyla saat 21.30 sularında Çiğiltepe askeri lojmanlarının önünde toplandıklarını, buradan da alaya geçtiklerini söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında revir bölgesinde beklemeye başladıklarını dile getiren Ceviz, revirin önünde sigara içerken bir erin kullandığı ambulansa binmeleri yönünde emir geldiğini, ambulansla 25 nolu nizamiyenin bulunduğu tarafa geçtiklerini, burada beklerken ambulansın içinde "İptal" diye bir ses duyduğunu, ardından revire döndüklerini bildirdi.
Revirde kısa süre kaldıklarını, emir üzerine aynı ambulansla yeniden 25 nolu nizamiyenin bulunduğu yere geçtiklerini aktaran Ceviz, ambulansın sert bir şekilde durduğunu, araçtan indiklerini, kendilerinin yolun yukarısında kaldığını, araçtan inen 3-4 kişinin bir sivilin yanına yaklaştığını, Fahri Kasırga olduğunu sonradan öğrendiği bu kişinin kollarından tutularak 2 asker tarafından ambulansa bindirildiğini ve ambulansın hızla alaydan ayrıldığını anlattı.
Daha sonra tekrar revire getirildiklerini söyleyen Ceviz, komutanlarından ısrarla alaydan ayrılma talebinde bulunduklarını, gece saat 03.00 sularında Albay Ertuğrul Yavuz'un "Tamam çıkabilirsiniz" talimatıyla alaydan ayrıldıklarını dile getirdi.
Olaydan sonra Bahçeli'de Ertuğrul Albay ve Burhan Binbaşı ile buluştuklarını anlatan Ceviz, bu görüşmede iddianamede öne sürüldüğü gibi tehdit edilmediğini, hatta komutanların, kendisine "Bir olayın içine düştük. Bildiklerini anlat. Senin durumun açık" dediğini öne sürdü.
"Silahını kılıfından çıkararak alt 45 dediğimiz pozisyonda tuttu"
Uzman Erbaş Güven Kiper de 28. Mekanize Piyade Tugayından 2 yıl önce Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına tayin edildiğini ve iki yıldır 25 nolu nizamiyede nöbet tuttuğunu söyledi.
13 Temmuz'da kendilerini toplayan bölük komutanının "Tatbikat var. Sizin tim de nöbeti devralacak" dediğini aktaran Kiper, 15 Temmuz'da Whatsapp grubundan "Pars" mesajının gelmesiyle tatbikatın başladığını öğrendiklerini ve 21.30 sularında alaya geldiklerini, üstünü giyinip silahını kuşandığını ve komutanın emriyle nizamiyeye geçip nöbeti devraldığını söyledi.
Kiper, nöbeti devraldıktan sonra kendilerine "Komutan ailesi dışında giriş çıkış olmayacak" emri geldiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Bir süre sonra benim kapıya bir araç geldi. Teyit alarak aracı içeri aldım. Ardından Fahri Kasırga'nın nizamiyeye geldiğini gördüm. Bir sıkıntı olduğunu anladım. Ömer Eraslan beni çağırdı, bölgeye indim. Nöbetçi astsubay Mennan Yeşilbaş aracın önündeydi. 'Güvenlik gerekçesiyle çıkışınıza izin vermeyeceğiz' diyordu. Bunun alay komutanının emri olduğunu söylediği kişi, komutanla görüşmek istedi. Mennan Yeşilbaş'ın alay komutanını aradığını fakat ulaşamadığını gördüm. Mennan Yeşilbaş, nöbetçi subay Binbaşı Haydar Aktaş ile görüştü. Telefonu Fahri Kasırga'ya verdi. Kasırga, bir süre görüştükten sonra telefonu Mennan Yeşilbaş'a geri verdi. Ardından Kasırga'nın korumaları 'Biz çıkacağız' diye ısrar etti. Mennan Yeşilbaş'ın silahını kılıfından çıkararak alt 45 dediğimiz pozisyonda tuttuğunu gördüm. Koruma polislerinin de silahlarını aynı pozisyonda tuttuğunu gördüm ama silahı ilk hangi tarafın çektiğini görmedim. Korumalardan biri, 'Ne o bizi mi vuracaksın?' dedi. Mennan Yeşilbaş, 'Hayır, ama beni ezin de öyle çıkın' gibi bir karşılık verdi. Sonra korumalardan biri, 'Tamam sakin olalım' dedi. İki taraf da silahlarını kılıflara taktılar. Bu sırada alay komutanının flamasız aracıyla bir ambulans yaklaştı. Araçtan 10-12 kişi indi. İçlerinden albay ve binbaşı rütbesinde olanlar doğrudan Genel Sekreterin üzerine gitti. Korumaların silahı alındı. Fahri Kasırga ambulansa bindirildi, araç Çankaya tarafına doğru hızla ilerledi. Bizim silahımız boştu. Kimseye silah doğrultmadık, silahı çapraz şekilde tuttuk."
"Size bu emri kim verdi?"
Sanık Sebhetullah Demir, tatbikatın başlamasıyla 21.00 sularında alaya geldiğini ve 25 nolu nizamiyenin altındaki 3 numaralı kulübede nöbete başladığını anlattı.
Kısa süre sonra arkadaşlarının telefonla arayarak 25 nolu nizamiyeye gelmesini istediğini aktaran Demir, buraya vardığında Mennan Yeşilbaş'ın Fahri Kasırga ile konuştuğunu gördüğünü ve kenarda beklemeye başladığını söyledi.
Yeşilbaş'ın güvenlik gerekçesiyle Fahri Kasırga'nın dışarıya çıkmasına izin vermediğini, Kasırga'nın da "Size bu emri kim verdi?" diye sorduğunu belirten Demir, Genel Sekreterin Binbaşı Haydar Aktaş ile görüşmesinden kısa süre sonra bir araçla ambulansın nizamiyeye geldiğini ve ambulanstan inen 3-4 kişinin Fahri Kasırga'ya yöneldiğini belirtti.
"Devletin verdiği silahı devlete doğrultmam"
Koruma polislerinin tel örgülere dayandığını anlatan Demir, bir polisin sırtına dokunup, "Kardeşim benden sana zarar gelmez" dediğini söyledi. Bu arada Kasırga'nın ambulansla götürüldüğünü bildiren Demir, "Yıllarca iç güvenlik bölgelerinde görev yaptım. Arazide düşmanın bellidir. Ben nereden bileyim darbeci olduklarını? Devletin verdiği silahı devlete doğrultmam. Ben bundan ekmek yemişim. Buraya geleli 9 ay olmuş. Doğru düzgün kimseyi tanımıyorum. Ben bir uzman çavuşum. Ere bile emir verecek yetkim yok. Suçsuzum beraatimi talep ediyorum" dedi.
Mahkeme Başkanının, "Kasırga'nın aracının önüne neden dizildiniz?" diye sorması üzerine Demir, "Dizilmedik. Orada dağınık şekilde bekledik. Kimseye silah doğrultmadık. Silahımız da boştu" diye konuştu.
"Akıncı Üssü'nü biliyor musun?"
Mehmet Akif Özyılmaz da 25 nolu nizamiyede er olarak görev yaptığını ve "Yelken" kod adlı aracı kullandığını söyledi. Nizamiyede bulunduğu sırada dışarıdan "Yelken'i getirin" şeklinde bir ses duyduğunu, bunun üzerine aracı nizamiyenin girişine götürdüğünü söyledi.
Mahkeme Başkanının, araca neden Fahri Kasırga'nın aracının önüne çektiğini sorması üzerine Özyılmaz, kimden geldiğini bilmediği "Burada dur" emri üzerine aracı söz konusu yere park ettiğini söyledi.
Suçsuz olduğunu ve "Er emri sorgulayamaz" düsturuyla hareket ettiğini belirten Özyılmaz, beraatini talep etti.
Sanık Aykut Şahin de alayda ambulans şoförü olarak er rütbesiyle askerlik yaptığını, 13 Temmuz'da Albay Ertuğrul Yavuz, Alay Komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış, Tabip Binbaşı Adem Parlak ile yaverlerin konutlarının bulunduğu bölüme geçtiklerini, komutanların araçtan indiğini, komutanların yaverliğin içine girdiklerini, daha sonra iki albayın Binbaşı Adem Parlak'ı bırakarak Atatürk Köşkü'nün bulunduğu tarafa yürüdüklerini söyledi.
Şahin, bu sırada Albay Muhsin Kutsi Barış'ın kendisine, "Ambulans kaç kişi alır, sedye çıkar mı?" gibi sorular yönelttiğini anlattı.
15 Temmuz'da komutanları revirden araca aldığını belirten Şahin, yanında Adem Parlak'ın bulunduğunu, 25 nolu nizamiyeye doğru hareket ettiklerini, ilk seferde komutanların araçtan inmediğini, revire döndüklerini, daha aracı park etmeden komutanların tekrar ambulansa bindiklerini ve 25 nolu nizamiyeye geldiklerini söyledi.
Komutanların burada araçtan indiklerini ifade eden Aykut Şahin, araca sivil bir kişinin bindirildiğini, komutanların Akıncı Üssü'nü bilip bilmediğini sorduklarını, bilmediğini söylemesi üzerine, araçtan indirildiğini, adının Ali Hızlı olduğunu öğrendiği bir binbaşının direksiyona geçtiğini ve ambulansın alaydan ayrıldığını anlattı.
"Harp okulunu dereceyle bitirdim"
Sanık Osman Ertuğal ise harp okulunu dereceyle bitirdiğini 18 ay ABD'de eğitim aldığını ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Dairesine atandığını söyledi.
Olay günü tatbikat için Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına gittiklerini, tatbikat emrinin kendisine Mustafa Deyan tarafından mesai bitimine yakın verildiğini, bu nedenle üstlerine bilgi veremediğini öne süren Ertuğal, Kasırga ambulansa bindirildiği sırada, "araca en yakın kişi olduğu için" araca bindirildiğini, Yüksel Karatay ve Süleyman Selek'in de yanında olduğunu, götürdükleri kişinin Fahri Kasırga olduğunu bilmediğini, nereye götürdüklerini de bilmediğini, Kasırga ile hiç konuşmadıklarını, üsse geldikleri sırada bir süre nizamiyede beklediklerini, içeriye girdiklerinde iki havacı askerin kendilerini karşıladığını belirtti.
Kendilerini karşılayan askerlerin talebi üzerine Fahri Kasırga'nın ellerini "sıkmayacak şekilde" kelepçelediğini ve ambulansta bulduğu bir bant ile ağzını yara bandı büyüklüğünde iki kat bantladığını anlatan Ertuğal, daha sonra Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına dönmeye çalıştıklarını, vatandaşların aracın etrafını sardığını, içeri giremeyince Kara Kuvvetleri Komutanlığına döndüğünü, kendisinin nöbet kulübelerinin olduğu yere geçip çevre emniyeti aldığını aktardı.
FETÖ ile bağlantısının bulunmadığını ve suçsuz olduğunu öne süren Ertuğral, emniyette polislerle görüşen avukatının "etkin pişmanlıktan yararlanması" yönünde kendisine telkinde bulunulduğunu, ancak "suçsuz olduğu için" bunu kabul etmediğini söyledi. Ertuğal, "Bilmeden, istemeden böyle bir olayın içinde kaldım. Hatalı davranışlarım oldu. Suçsuzum, beraatimi talep ediyorum" dedi.
Duruşmaya yarın sanık ve tanık ifadelerinin alınmasıyla devam edilecek.
22.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Sincan Cezaevi kampüsü içindeki mahkeme salonunda, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin gördüğü davanın duruşmasında, sanık savunmalarının alınmasına devam edildi. Tutuklu sanıklarından Murat Sarı, "15 Temmuz günü normal mesaimi tamamladım ve evime gittim. Akşam saat 21.02'de bölük komutanı Piyade Yüzbaşı Burak Ercan, Whatsapp üzerinden ikaz alarm kodu olan 'Pars' yazdı." dedi.
Olay öncesi ya da sonrasında kimseden tehdit almadığını ifade eden Sarı, "13 Temmuz'da bölük komutanı Piyade Yüzbaşı Burak Ercan, mesai saatleri içerisinde bizi toplantıya çağırarak, 'Olası bir durumda reaksiyon ölçmek adına, Ankara civarında alarm durumu verilecek. Kimin hangi timde ve mangada olduğu planladı. Emirler, Whatsapp üzerinden verilecek.' dedi." diye konuştu.
Normalde görev yaptığı 25 no'lu nizamiyede görev alacağının ve muhtemel tatbikatın hafta içerisinde yapılacağının bildirildiğini öne süren Sarı, "15 Temmuz günü normal mesaimi tamamladım ve evime gittim. Akşam saat 21.02'de bölük komutanı Piyade Yüzbaşı Burak Ercan, Whatsapp üzerinden ikaz alarm kodu olan 'Pars' yazdı. Daha önceden planlanan Piyade Uzman Çavuş Güven Kiper, Piyade Uzman Çavuş Ömer Erarslan ile buluşup saat 21.35'de 1 no'lu kapıdan alaya giriş yaptık. Koğuşa çıkarak, üzerine eğitim elbisesi, hücum yeleği giyip silahlıktan bana ait MP5 silahı alarak iki bina arasında toplandık. Diğer tim elemanlarını beklerken, takım komutanı Piyade Üsteğmen İsmail Kutluay Mıhçı, 25 no'lu nizamiyeye giderek, hemen nöbet değişimi yapmamı söyledi." ifadelerini kullandı.
Sarı, saat 22.30 civarında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kasırga'nın sivil makam aracının, evinin kapısının önüne geldiğini, araçtaki korumanın "Hanımefendiyi alıp çıkacağız" dediğini aktaran Sarı, şöyle devam etti:
"Ömer çavuş, telsizden nöbetçi subayı Üsteğmen Mennan Yeşilbaş'ı çağırdı, koruma ile aralarında 'beni tanımıyor musunuz, neden içeri almıyorsunuz hanımefendiyi alıp çıkacağım' diye bir konuşma geçti. Üsteğmen ise Kurmay Albay Muhsin Kutsi Barış'ın emriyle konuta giriş çıkışın yasak olduğunu söyledi. Koruma polisi, Genel Sekreteri arayacağını söyledi, yaklaşık 10-15 dakika sonra Genel Sekreter Fahri Kasırga, konutunun önüne geldi. Mennan Üsteğmene 'Sen beni nasıl evime almazsın? Artık sizin beni korumanızı istemiyorum, sana kim emir verdi' dedi. Mennan Üsteğmen, 'Efendim güvenliğiniz için buradayız. Emirleri, Kurmay Albay Muhsin Kutsi Barış'tan aldık. Bırakamayız.' yanıtını verdi."
Genel Sekreter Kasırga ısrar edince Üsteğmen Yeşilbaş'ın Kasırga'yı birisiyle telefonda görüştürdüğünü bildiren sanık Murat Sarı, "Mennan Üsteğmen araçların önüne geçerek Uzman Çavuş Ömer Erarslan'ı ve beni yanına çağırdı. Ardından Uzman Çavuş Güven Kiper ve Uzman Çavuş Sebhetullah Demir uzmanları yanına çağırdı. Alay komutanın emri olduğunu tekrar hatırlatarak, hiçbir aracın çıkarılmayacağını söyledi. Bu arada bölük komutanı Yüzbaşı Burak Ercan gelerek, Mennan Üsteğmene 'bırak geçsinler' dedi. Mennan Üsteğmen kendisinin emir aldığını ancak ezerek geçebileceklerini söyledi." ifadelerini kullandı.
Mennan Üsteğmenin kendisini ve uzman çavuş arkadaşlarını aracın önüne dizerek "gereğini yapın" talimatı verdiğini anlatan Sarı, "O esnada nizamiyenin hizmet aracı Genel Sekreter Fahri Kasırga'nın aracının önüne çekildi, bu olaylar olurken alay komutanının aracı flamasız şekilde arkasında bir ambulans ile 25 no'lu nizamiyeye geldi." dedi.
Olay yerine önce nöbetçi amir olduğunu öğrendiği Binbaşı Haydar Aktaş'ın geldiğini, arkasından gelen ambulanstan yaklaşık 15 kişilik üst rütbeli askeri personelin indiğini bildiren Sarı, şöyle devam etti:
"Binbaşı Haydar Aktaş ile Genel Sekreter Fahri Kasırga arasında konutun önünde kısa bir konuşma geçti, diğer ambulanstan inen rütbeli subayların tabancalarını genel sekreterin korumalarına doğrultarak silah ve cep telefonlarını aldılar ve bize verdiler. Daha sonra tanımadığım iri yapılı iki rütbeli Genel Sekreter Kasırga'nın koluna girerek ambulansa götürdüler. Yanına tam olarak kaç kişinin ve kimlerin bindiğini bilmiyorum. Korumalardan alınan silahları, tekrar korumalara teslim ettik. Binbaşı Haydar Aktaş, korumaları bir müddet beklettikten sonra gitmelerine müsaade etti. Mennan Üsteğmenin yanına giderek, neden böyle bir şeyin olduğunu sorduk. Ne olduğunu kendinin de bilmediğini söyleyerek yanımızdan ayrıldı."
Mennan Üsteğmenin kendilerini yerleştirdiği nöbet yerlerinde sabaha kadar görevlerine devam ettiklerini belirten Sarı, "Emir komuta zinciri içerisinde hareket ettim. Kimseye silah çekmedim. Ben ve arkadaşlarım, tatbikat için alaya gittik. Darbe girişimiyle ilgili bilgim yoktu, internetten okudum. Bugün bu suçtan tutuklu olmasam, bana 'savaş var' denilse yine giderim, ben askerim gelmiyorum demek gibi bir seçeneğiniz yok. Keşke burada huzurunuzda olacağıma Fırat Kalkanı Harekatı'nda yer alsaydım da şehit olsaydım. Suçsuz olduğuma inanıyorum ve beraatımı talep ediyorum." diye konuştu.
Başbakanlık müdahil oldu
Başbakanlık Avukatı Mehmet Sait Kurt, darbe girişiminin Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya yönelik eylem içerdiği için başbakanlığın davaya katılma talebinde olduğunu belirtti.
Mahkeme, suçtan zarar görme ihtimali üzerine başbakanlığın davaya katılma talebinin kabulüne karar verdi.
Tanık Orhan Öztuğ'un beyanı
Duruşmada, sanık savunmalarının ardından tanık beyanlarına geçildi.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın koruması Orhan Öztuğ, ekip amirinin 15 Temmuz gecesi saat 22.45 civarı kendisini arayarak, Genel Sekreter Kasırga'nın konutuna gidip eşini almasını ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne getirmesi talimatını verdiğini söyledi. Çankaya Köşkü'ne gittiğinde nizamiyedeki üsteğmenin kendisini içeriye almadığını belirten Öztuğ, "Saat 23.10 gibi konuta gittiğimde kapıda 5-6 kişilik bir asker grubu vardı. Alay komutanının emri olduğunu ve kimseyi alamayacaklarını söylediler. Beni içeriye almadıkları için ben de hanımefendiyi arayarak, kendisini de dışarı bırakmayacaklarını söyledim." dedi.
Olay yerine 15-20 dakika sonra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kasırga'nın geldiğini anlatan Öztuğ, şöyle devam etti:
"Fahri Bey geldiğinde nöbetçi kendisine içeriye alınamayacağını söyledi. Fahri Bey de kapının açılması talimatını verdi, 'alay komutanınızı arayın' dedi. Alay komutanıyla görüştükten sonra bana dönerek, 'Git yengeni al içeriden' talimatı verdi. Fahri Bey'in eşini alıp çıkacağım sırada 'Çıkış yasak' dediler. Bir araç ve ambulansla gelerek önümüzü keserek silah doğrultular. 'Alay komutanının kesin emri var çıkamazsınız' dediler. Ben de 'Düne kadar koruduğunuz insanlara silah mı doğrultuyorsunuz? Devletin iki gücünü birbirine mi vurduracaksınız?' dedim. O sırada Fahri bey, 'Ben buradayım, beni vurun o zaman' diye askerlere çıkıştı."
Beyaz bir araçla olay yerine gelen bir binbaşının "Darbe oldu, devlet biziz, artık yönetim bizim elimizde" dediğini aktaran Öztuğ, "O an Fahri Bey'e 'yat yere' dediklerini duydum. Fahri Bey de askere, 'Siz benim emrimde değil misiniz? Yatmıyorum, vurun beni.' dedi. İki kişi Fahri Bey'in koluna girerek ambulansa bindirdi. Arka taraftaki bir uzman çavuş bizi göstererek, 'Bunları ne yapalım?' diye sordu. Hanımefendinin bağırdığını görünce de 'Bırakın gitsinler' dediler." diye konuştu.
Tanık koruma polisi Serkan Özcan'ın ifadesi
Davada, tanık olarak dinlenen koruma polisi Serkan Özcan, özel kalem müdürünün telefonla arayarak sıkıntılı bir durum olduğunu ve konuta gelmesini istemesi üzerine özel aracıyla Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına geldiğini söyledi.
25 numaralı nizamiyede, yabancı bir araç ile önü silahlarını doğrultmuş 5-6 asker tarafından kesilmiş makam aracını gördüğünü anlatan Özcan, doğrudan makam aracında bulunan Fahri Kasırga'nın yanına gittiğini belirtti.
"Efendim, ben geldim" dediği Kasırga'nın kendisine, "Tamam oğlum" karşılığını verdiğini ifade eden Özcan, Alaydan çıkmak için askerlerden yolu açmasını istediklerini ancak askerlerin, "Emir var çıkamazsınız" diyerek çıkışa izin vermediğini bildirdi.
Askerin silah çektiğini bunun üzerine koruma polislerinin de silah çektiğini belirten Özcan, bu sırada Fahri Kasırga'nın yanlarına geldiğini ve askere hitaben, "Siz ne yapıyorsunuz? Size bu emri kim verdi? Ben sizin amirinizim. Çıkıyorum. Vuracaksanız vurun beni" dediğini aktaran Özcan, bunun üzerine nizamiye nöbetçisi Mennan Yeşilbaş'ın Fahri Kasırga'yı Alay Nöbetçisi Haydar Aktaş ile telefonla görüştürdüğünü anlattı.
Görüşmeden kısa süre sonra askeri bir araç ile ambulansın 25 numaralı nizamiyeye geldiğini belirten Özcan, askeri araçtan Haydar Aktaş'ın silahlı iki askerle, ambulanstan ise 10-15 kişilik rütbeli bir grubun indiğini, Aktaş'ın kendilerine, "Asker yönetime el koydu. Siz bittiniz artık. Devlet biziz." dediğini söyledi.
Özcan, Haydar Aktaş'ın "Gereğini yapın, alın hepsini" talimatı üzerine ağır silahlı askerlerin kendilerini tellere dayayarak silahlarını aldığını söyledi.
Serkan Özcan, "Ambulanstan inen askerlerden bir bölümü doğrudan Fahri Kasırga'ya yöneldi. Askerlerin yere yatırmak istediği Kasırga, 'Ben yere yatmam. Vuracaksanız vurun beni' karşılığını verdi. Askerler, Kasırga'yı zorla ambulansa bindirip götürdü. Ambulansı takip etmek istedik ancak buna izin verilmedi" dedi.
Kasırga götürüldükten sonra askerlerin silahlarını verdiğini belirten Özcan, Kasırga'nın eşini alıp güvenli bir yere götürdüklerini bildirdi.
"Darbe oldu, asker yönetime el koydu"
Koruma polisi Bayram Alıcı da Alaya geldiğinde önü silahlı askerlerce kesilmiş makam aracını nizamiyede gördüğünü söyledi.
İçeri girdiği sırada askerlerden ikisinin silahını kendisine doğrulttuğunu ve "Sen kimsin, gelme" dediklerini anlatan Alıcı, bu sırada Fahri Kasırga'nın askerlere, "Ben sizin amirinizim. Size bu emri kim verdi? Siz ne yapıyorsunuz?" dediğini, askerlerin ise Kasırga'ya karşılık vermediğini ifade etti.
Bu sırada araçta bulunan Kasırga'nın eşinin konuta döndüğünü söyleyen Alıcı, askeri bir araçla ambulansın geldiğini, ambulanstan 10-15 civarında askerin indiğini, Binbaşı Haydar Aktaş'ın, "Gereğini yapın, hepsini alın" talimatı üzerine silahını alan iki askerin kendisini yere yatırdığını ve sırtına silah dayadığını belirtti.
Bu sırada askerlerin Fahri Kasırga'yı da yere yatırmak istediğini anlatan Alıcı, "Ben yere yatmam. Vurun beni" karşılığını veren Kasırga'nın askerlerce zorla ambulansa bindirilerek götürüldüğünü anlattı.
Alıcı, askerlerin silah ve telefonlarını verdikten sonra Kasırga'yı nereye götürdüklerini sordukları Haydar Aktaş'ın kendilerine, "Arkadaşlar, siz şaka mı sanıyorsunuz? Darbe oldu, asker yönetime el koydu" dediğini bildirdi. Alıcı, "Hanımefendiyi güvenli bir yere götürmek istiyoruz" dedikleri Aktaş'ın alaycı bir ifadeyle, "En güvenli yer burası" dediğini bildirdi.
"Bunlar sadece konuşurlar işte"
Alay Komutan Yardımcısı Ahmet Hatip de ifadesinde, jet seslerini duyunca alaya geldiğini, üstünü değiştirdikten sonra karargaha geçtiğini, burada karşılaştıkları Alay Komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış'ın kendisine, "Siz de mi geldiniz?" dediğini ve Genelkurmay Başkanlığından gelen evrakları verdiğini belirtti.
Hatip, Tuğgeneral Mehmet Partigöç imzalı evraklardan darbe girişimini anladığını ve Alay Komutanı Barış'a, "Buradan anlayacağımız Tuğgeneral Mehmet Partigöç kendisini Genelkurmay Başkanı yapmış, doğru mu anlıyorum komutanım?" dediğini, ancak komutanın cevap vermeyip odasına geçtiğini kaydetti.
Bir süre sonra odasına gelen Muhsin Kutsi Barış'ın televizyonda 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün açıklamalarını izleyip, "Bunlar sadece konuşurlar işte" dediğini anlatan Hatip, bu sözleri üzerine Barış'ın darbecilerin tarafında olduğunu anladığını söyledi.
Odasından ayrılan Alay Komutanını tutmak için harekete geçtiğini belirten Hatip, ancak komutanın yerini tespit edemediğini, bunun için birkaç kişiyi aradığını ve komutanın konutunda olduğunu öğrendiğini, 4 kişilik bir ekip oluşturularak komutanın tutuklanması emri verdiğini söyledi.
Bu sırada Kasırga'nın Binbaşı Haydar Aktaş tarafından kaçırıldığını öğrendiğini söyleyen Hatip, Aktaş'ı tutuklamak istediğini, "Silahını alın" talimatı verdiğini, binbaşının silahını vermeyip, kendilerine direndiğini, alay komutanının "ver" işareti üzerine önce Aktaş'ın silahını teslim ettiğini, önce Haydar Aktaş'ı ardından da Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış'ı alıkoyup polise teslim ettiklerini bildirdi.
Hatip, 25 numaralı nizamiyenin nöbetçi astsubayı Mennan Yeşilbaş'ın aslında komutanlar bölgesinde nöbet tutmadığını, ancak alay komutanının nöbet listesini değiştirerek Yeşilbaş'ın 15 Temmuz'da bu nizamiyede nöbet tutmasını sağladığını belirtti.
Savcının talepleri
Davada, görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Yokuş, tutuklu erler Özyılmaz ve Şahin'in tahliyesini talep etti, davanın firari sanığı eski 28. Mekanize Tugay Komutanı Tuğgeneral Ali Kalyoncu'nun yakalanmasının beklenmesini ve tutuklu diğer sanıkların tutukluluk hallerinin devamını istedi.
İddianamede, Özyılmaz ile Şahin'in Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Lojistik Destek Komutanlığı Ulaştırma Birliğinde er olarak görev yaptığı, Özyılmaz'ın olay sırasında 25 No'lu nizamiyede bulunan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kasırga'nın makam aracının önüne alaya ait bir aracı çekerek çıkışını fiilen engellediği, Şahin'in ise Kasırga'yı kaçırmak üzere oluşturulan ekibi alaya ait ambulansla 25 No'lu nizamiyeye götürdüğü ve 13 Temmuz'da yapılan prova ve keşifte aynı ambulansı kullandığı kaydedildi.
Sanık avukatlarının savunmaları
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık avukatlarının savunmalarının alınmasına başlandı.
Sanık Adem Parlak'ın avukatı Aytekin Erol, müvekkilinin olayı bütün samimiyeti ve bütün ayrıntısıyla anlattığını savunarak, "Müvekkilimin ne ailesinin ne de kendisinin FETÖ ile bir bağlantısı bulunmamaktadır." dedi.
Sanık Parlak'ın Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında Tabip Binbaşı olduğunu anımsatan Erol, eski Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın 13 Temmuz'da müvekkiline tatbikat yapılacağını ve hazır olmasını söylediğini öne sürdü.
Parlak'ın 15 Temmuz günü mesai bitiminde İngilizce kursundayken gelen mesajla tatbikata çağrıldığını ve bunun üzerine alaya gittiğini ileri süren avukat Erol, "Müvekkilim Alaya gittiğinde, Haydar Aktaş kendisine 'Nerede kaldın? Tatbikat başladı, seni bekliyoruz.' demiştir. Ambulansa binen müvekkilim, diğer sanıklarla tatbikatın yapılacağı yere gitmiştir. Sayın Kasırga'nın derdest edilerek ambulansa bindirilmesi üzerine müvekkilim ve diğer görevli araçtan indirilmiştir. Müvekkilim, koşarak revire gitmiş ve tatbikat çerçevesinde alayın ambulansının kaçırıldığını beyan ederek tutanak tutturmuştur." diye konuştu.
Müvekkiline tutukluluk süresi için "Devletin canı yanarsa, hepimizin canı yanar" diyerek beklemesi gerektiğini söylediğini belirten Erol, "Bugüne kadar geçen tutukluluk süresini, devletin bir kalkışma karşısında gösterdiği reaksiyon olarak algılıyoruz ve müvekkilimin beraatını talep ediyoruz." dedi.
Sanıklar Burhan Özdil ve Ali Hızlı'nın avukatı Savaş Baytok ise Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kasırga'nın kaçırılıp ambulansa bindirildiği zamana kadar geçen süreci dinlediklerini ve Kasırga'nın Akıncı Üssü'ne götürülmesi ve orada yaşananların, huzurda "müşteki" sıfatıyla dinlenmesini talep etti.
Avukat Baytok, müvekkillerinin suçun vasfını değiştirme ihtimallerinin olmadığını öne sürerek, beraatlarını aksi takdirde adli kontrol şartıyla serbest bırakılmalarını istedi.
Sanıklar Burak Ercan, Mennan Yeşil, Haydar Aktaş, Mustafa Deyan, Selçuk Uçar, Yunus Emre Ceviz ve Ertuğrul Yavuz'un avukatları da müvekkillerinin beraatını talep etti.
Davaya yarın sabah sanık avukatlarının savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.
23.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi kampüsü içindeki mahkeme salonunda görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, sanık yakınları ile taraf avukatları katıldı.
Sanık Süleyman Selek'in avukatı Suna Kurt, müvekkilinin emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, suç işleme kastının bulunmadığını savundu. Müvekkilinin Kasırga'yı tanımadığını, FETÖ ile de ilgisinin bulunmadığını ileri süren Kurt, bu göreve seçilmesinin nedeninin bugüne kadar verilen tüm görevleri sorgusuz yerine getirmesi olduğunu iddia etti.
Sanık Güven Kiper'in avukatı Özay Arıkan ise isnat edilen suçların kasıtla işlenebileceğini, müvekkilinin ise suç işleme kastının bulunmadığını öne sürdü. Eylemin önceden planlandığını ifade eden Arıkan, müvekkilinin planlama aşamasında bulunmadığını, planlayanlar tarafından araç olarak kullanıldığını kaydetti.
Sanık Fevzi Şimşek'in avukatı Fatih Dönmez de müvekkilinin koruma tatbikatı yapılacağının söylenmesi üzerine olay yerine gittiğini ancak Kasırga'ya yönelik herhangi bir fiilinin bulunmadığını savundu. Şimşek'in FETÖ ile uzaktan yakından bağı olmadığını iddia eden Dönmez, olayı anladığında bulunduğu yerden uzaklaşmak istediğini, olay sırasında kimseye emir vermediğini söyledi.
Dönmez, Şimşek'in olay sırasında üzerinde silah dahi bulunmadığını, burada sanık değil tanık olarak dinlenmesi gerektiğini ileri sürdü.
Sanık Muhsin Kutsi Barış'ın avukatı Kübra Kiriş de müvekkilinin farklı bir soruşturmada da yargılandığını söyledi. İddianamedeki suçlamaların soyut varsayımlara dayandığını ileri süren Kiriş, duruşmalarda dinlenenlerden hiçbirinin "Ben Muhsin Kutsi Barış'tan emir aldım" demediğini iddia etti.
Kiriş, müvekkilinin birtakım düşüncelere, beyanlara dayanılarak suçlandığını savunarak, ceza hukukunun beyanlarla yürüyemeyeceğini belirtti.
ARA KARARLAR
Duruşma, sanık avukatlarının savunmalarının ardından tamamlandı.
Savunmalardan sonra ara kararı açıklayan mahkeme heyeti, ByLock programını kullandığı belirlenen sanıklar Mahmut Gündoğdu'nun program üzerinden yaptığı yazışmaların ilgili makamlardan istenmesine karar verdi.
TBMM ve Başbakanlığın müdahillik talebini kabul eden heyet, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Lojistik Destek Komutanlığı Ulaştırma Birliğinde er olarak vatani görevlerini yaptığı belirtilen sanıklar Özyılmaz ve Şahin'in yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliye edilmesini kararlaştırdı.
Diğer sanıkların tutukluluk halinin devamına hükmeden heyet, duruşmayı erteledi.
İDDİANAME
FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kasırga'nın alıkonulmasına ilişkin 27 sanık hakkında açılan davada eski Kurmay Albay Muhsin Kutsi Barış ve Tuğgeneral Ali Kalyoncu haricindeki 25 sanığın, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve "silahlı terör örgütüne üye olmak", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlarından 13 yıl 6'şar aydan 36 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası isteniyor.
Sanıklar Barış ve Kalyoncu, bu davada, yalnızca FETÖ faaliyetleri kapsamında "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan 4,5 yıldan 12 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Bu sanıklar hakkında "darbe" suçuna ilişkin ayrı bir soruşturma yürütülüyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-19 Ocak (2017) 'Ankara Cum.Bşk.Gn.Sekreterinin kaçırılması 27 sanık' davası
(25 Şubat 2017, 12:47)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: