17 Aralık (2013) yolsuzluk kumpasında görev alan polislerden mahkemece serbest bırakılan 6'sı için yakalama kararı çıkarıldı. bu kişilerden 2'si tutuklanıp cezaevine gönderildi. 4'ünü arama çalışmaları ise devam ediyor.
18.12.2015 16:26 İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nun, İstanbul merkezli 13 ilde emniyet personeline yönelik ortaklaşa düzenlenen operasyon kapsamında gözaltına alınan ve tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilen 14 şüpheliden 6'sının serbest bırakılmasına yaptığı itirazı, Nöbetçi İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği değerlendirdi.
İtirazı kabul eden hakimlik, şüpheliler dönemin İstanbul Mali Şube Müdür Yardımcısı Yasin Topçu, eski Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanı Mehmet Yeşilkaya, eski başkomiser Mehmet Akif Üner, Hayri Akın, Duran Denizci ve Alparslan Çalışkan hakkında "atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, kaçma ve delilleri karartma şüphesinin bulunması ile bu aşamada adli kontrol tedbirinin yeterli olmayacağı" gerekçesiyle tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmasına karar verdi.
2 İSİM TUTUKLANDI, 4'Ü ARANIYOR
Yakalama kararının ardından, dün öğleden sonra polis eşliğinde İstanbul Adalet Sarayı'na getirilen Yasin Topçu ve Mehmet Akif Üner nöbetçi hakim tarafından tutuklamaya yönelik yakalama kararının yüzlerine okunması sonrası tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne gönderildi.
Haklarında tutuklamaya yönelik yakalama kararı bulunan diğer şüpheliler Mehmet Yeşilkaya, Duran Denizci, Hayri Akın ve Alpaslan Çalışkan'ı ise arama çalışmaları sürüyor.
SORUŞTURMANIN GEÇMİŞİ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, takipsizlikle sonuçlanan 17 Aralık soruşturma dosyasına ilişkin usulsüz işlem yaptığı belirlenen 67 kişi hakkında işlem yapıyor. Belirlenen bu kişilerden 27'si eş zamanlı operasyonlarla gözaltına alınırken, 10 emniyet mensubu da İstanbul'daki paralel devlet yapılanması soruşturmaları kapsamında tutuklu bulunuyor. 25 Aralık kumpas soruşturması kapsamında hakkında yakalama emri çıkarılan dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hamza Tosun ise bu soruşturmada firari şüpheli olarak yer alıyor. Savcılığın kalan 29 kişinin de ifadesini alacağı kaydediliyor.
Şüphelilerin takipsizlikle sonuçlanan "17 Aralık Soruşturması"nda usulsüzlük yaptıkları iddia ediliyor. Haklarında gözaltı kararı bulunan şüphelilerden bir kısmının, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'ın, yurtdışına giriş-çıkış kayıtlarını tuttukları, takipsizlikle sonuçlanan 17 Aralık soruşturması şüphelileriyle irtibatlandırmaya çalıştıkları ve kayıtları adli rapor haline getirdikleri iddia ediliyor.
Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Ekrem Aydıner'in ifadesini aldığı 25 şüpheliden, aralarında dönemin İstanbul Mali Şube Müdür Yardımcısı Yasin Topçu ile aynı şubede başkomiser olarak görev yapan Mehmet Akif Üner ile eski Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanı Mehmet Yeşilkaya'nın da bulunduğu 14'ü tutuklanma istemiyle nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilirken, diğer 11 şüpheli ise serbest bırakıldı.
İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği, ifadelerini aldığı 14 şüphelinin de serbest bırakılmasına karar verdi, şüphelilerle ilgili, yurtdışına çıkış yasağı ve haftada 2 gün en yakın güvenlik merkezine imza verme zorunluluğundan oluşan adli kontrol tedbiri uygulanmasını kararlaştırdı.
Savcılık 14 şüpheliden 6'sının serbest bırakılmasına itiraz etti.
MAHMUT ÖVÜR: 17 ARALIK DARBE DEĞİL Mİ?
Sabah yazarı Mahmut Övür, "17 Aralık darbe değil mi?" başlıklı yazısında 17 Aralık olayını değerlendiriyor. Övür, 17 Aralık'ın asıl yürütücüsünün İstanbul Emniyeti'ne bağlı Mali Şube Müdürlüğü olduğunu, o dönem bu birimin yetkilisinin de cemaatçi kimliğiyle bilinen Yakup Saygılı olduğunu, ancak Saygılı hakkında şu ana kadar savcılıkça ciddi bir suçlama olmadığını, bu duruma şaşırdığını yazısında belirtiyor.
İşte Övür'ün yazısı:
"İki yıl önce bugün Türkiye, dünyada da örneği olmayan bir darbe girişimi yaşadı. Aslında 1913'teki ilk darbeden 1960'a, oradan da 28 Şubat'a uzanan tarih diliminde çok sayıda darbe girişimine tanık olmuştuk ama böylesi hiç görülmemişti.
Gülen Cemaati, yargı ve polis içindeki gücüyle, harekete geçmiş, birbiriyle ilişkisi olmayan düzmece iddialarla ve yasadışı dinlemelerle hükümeti devirmek istemişti. Düğmeye Pensilvanya'da basılmıştı ama uygulayıcıları polis ve yargı mensuplarıydı. Bir anlamda klasik bürokratik devletçi, zihniyet bu kez "cemaatçi" kılığıyla sivil siyasete darbe yapıyordu.
Şimdi geriye dönüp bakınca, siyasetin bu kirli ve çok yönlü saldırıyı atlatmış olması bir mucize. Bunda kuşkusuz Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın güçlü liderliğinin büyük katkısı var. Başka herhangi bir siyasi aktör bu güçlü saldırıya dayanmazdı.
Cemaatin darbe girişiminin üzerinden tam iki yıl geçti. O günden bugüne hukuki adıyla FETÖ'ye karşı, çok yönlü mücadele yürütüldü. Kuşkusuz bu mücadelenin önemli bir ayağı siyasiydi. Polis ve yargı üzerinden yürütülen darbe girişimi akamete uğrayınca, cemaatin akıl hocaları da muhalefetle birlikte "siyasi mücadele"ye ağırlık verdi. Ve son iki yılda yapılan tüm seçimlerde akla hayale gelmeyen her türlü kirli yöntemi kullandı. Ama başaramadı. Hem onlar, hem de onların darbe girişimini bir fırsata dönüştürmek isteyen muhalefet partileri siyaseten kaybetti.
Şimdi sırada hukuk mücadelesi var. Bu konuda bugüne kadar önemli adımlar atıldı. Bunda birçok insanın da emeği var ama henüz istenen yere gelinmedi. Birkaç gün önce yazdım, hâlâ ilk darbe girişimi 17 Aralık soruşturması bitirilmiş değil. Zor ve FETÖ bağlantısının sağlam belgelerle kurulmasına ihtiyaç olduğunu biliyorum ama sorunun sadece bu olup olmadığından emin değilim.
Bu konuda son günlerde çok dikkat çekici bir gelişme oldu. 17 Aralık'ın asıl yürütücüsü İstanbul Emniyeti'ne bağlı Mali Şube Müdürlüğü'ydü. O tarihte Mali Şube Müdürü de cemaatçi kimliğiyle bilinen Yakup Saygılı'ydı. Saygılı Savcı İsmail Uçar'ın yürüttüğü 25 Aralık kumpasından şu anda tutuklu. Ve 9 Aralık 2015'te de bildiğim kadarıyla ilk kez 17 Aralık'la ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca ifadesi alındı.
Ancak, savcılık ifadesini okuyunca şaşırıp kaldım. Çünkü FETÖ ile ve darbe girişimiyle ilgili tek soru ve cevap yoktu. En önemli darbe girişiminin en önemli şüphelisine örgütü ve bağlantılarıyla ilgili soru sorulmamıştı. Ayrıca bu suçtan hakkında tutuklama istenmemesi de ilginçti. Acaba bu işte bir terslik mi var yoksa ben mi yanlış yorumluyorum. Merak ettim." (Mahmut Övür / Sabah)
17 ARALIK'TAN BUGÜNE 2 YIL GEÇTİ
Öte yandan Türkiye kamuoyunun 17 Aralık 2013 sabahı tanıştığı ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez yargı erki kullanılarak yapılmak istenen darbenin üzerinden tam iki yıl geçti. 17 Aralık sabahı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda uluslarası güçlerin de içinde yer aldığı büyük bir uçumun eşiğinden döndü. Paralel Yapı’nın yargı ve emniyetteki üyeleri, 17 Aralık 2013’te kurgulanan 3 farklı dosya üzerinden darbe yapmak amacıyla saldırıya geçti. Türkiye’yi sarsan ve dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’nın dahi haberi olmadan yürütülen darbe soruşturmasının dosyaları UYAP’a bile girilmedi ve son ana kadar gizli tutuldu.
HAKİM AYARI
Soruşturmanın FETÖ’nün yargıdaki savcıları Celal Kara ile Mehmet Yüzgeç’in firari başsavcıvekili Zekeriya Öz, koordinesinde yaptığı anlaşıldı. Darbe girişiminin hemen ardından hükümetin dik durarak gerekli hamleleri zamanında yapması sonucu FETÖ, amacına ulaşamadı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, 17 Aralık darbe soruşturması kapsamında yürüttüğü FETÖ dosyası o gün yaşananları gözler önüne serdi.
PLAN ALTÜST OLDU
FETÖ kapsamında yürütülen soruşturmalar, darbe girişiminin medya ile ilişkiler ve yönlendirme işini eski Ergenekon savcılarından ve dönemin başsavcıvekili Fikret Seçen’in yürüttüğünü ortaya koydu. İddiaya göre firari savcı Seçen, darbe sabahı daha önceden bilgilendirdiği bazı basın mensuplarını yanına çağırdı ve medyada yer almasını istediği belge, bilgi ve görüntü materyalleri verdi. Savcılığın tespitlerine göre Zekeriya Öz dahi
Fikret Seçen’in onayı olmadan kimseyle herhangi bir bilgi paylaşmadı. Başsavcıya bilgi vermeyen, aylarca dosyayı UYAP’a yüklemeyen FETÖ savcıları darbe sürecinin işleyeceği iki aylık süreçte istedikleri gibi karar çıkartmak için kendi hakimlerini bile ayarlamıştı. Bunun için operasyondan bir gün önce görev alacak nöbetçi hakimler planlandı. Aralık ve ocak ayı boyunca kritik mahkemelerde hangi hakimin görev alacağı kumpas takvimine göre şekillendi. Plana göre, Çağlayan Adliyesi’nde 31 Aralık için Ali Efendi Peksak nöbetçi hakim olarak görevlendirildi. Aynı gün nöbetçi olan diğer hakim Oktay Açar olacaktı. 4 Ocak’ta nöbetçi yapılan hakim Cemil Gedikli, operasyonunun birinci dalgasının kararını vermişti. 5 Ocak’ta hakimler Davut Bedir ile Murat Üründü görev yapacaktı. Bu hakimlerin ortak özelliği ise Ergenekon, Balyoz ve Oda TV gibi davalarda görev almış olmasıydı. Nöbet görevlendirmesinde usule göre hakimlerin bu şekilde bir araya gelmesi mümkün değilken Paralel örgüte bunu da ayarlayarak işini şansa bırakmak istememişti. FETÖ’nün nöbet çizelgesiyle uygulamaya çalıştığı hain plan, hükümetin İstanbul Emniyeti’ndeki çok sayıda Paralel müdür ve polisi görevden almasıyla altüst oldu.
ÇETE HESAP VERİYOR
17-25 Aralık darbe girişimini yapa FETÖ’ye son 2 yılda büyük darbe vuruldu. Fetullah Gülen başta olmak üzere örgütün yöneticileri hakkında Ankara, İstanbul, İzmir ile Adana başta olmak üzere birçok ilde onlarca dava açıldı, Emniyet teşkilatlarında yuvalanan örgütün, binlerce suçsuz vatandaşı yasadışı şekilde dinlediği ortaya çıktı. FETÖ’nün Ergenekon, Balyoz, 17-25 Aralık gibi soruşturmaları yürüttüğü İstanbul Emniyeti’ni de üs gibi kullandığı saptandı. 6 ana soruşturma kapsamında şimdiye kadar 120’si tutuklu 500 şüpheli hakkında işlem yapıldı.
Paralel yapı-08 Aralık (2015) '17 Aralık Kumpası' soruşturması manşetlerimiz
(18 Aralık 2015, 16:26)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: