20 yıllık zaman aşımından kapanmak üzere iken sürpriz şekilde son anda açılan davalara bir yenisi eklendi.. Askeri savcılığın 20 yıldır işlem yapmadığı dosya, Diyarbakır Başsavcılığı´nın devreye girmesiyle zamanaşımına bir gün kala işleme alındı. Diyarbakır´ın Kulp ilçesinde 1993´te faili meçhul cinayete kurban giden 11 köylüyle ilgili soruşturma 20 yıl sonra tamamlandı. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi´nce kabul edilen 19 sayfalık iddianamede, dönemin Bolu Komando Tugayı Komutanı Tuğgeneral Yavuz Ertürk tek sanık olarak yer alıyor. Yargısız infazların emrini veren Ertürk için 11 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
25.10.2013 11:23 Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın davaları gibi 20 yıllık zaman aşımından kapanmak üzere iken son anda açılan davalara bir yenisi eklendi.. Şırnak´ın Cizre ilçesinde 1993-95 yılları arasında işlenen 20 faili meçhul cinayetle ilgili Albay Cemal Temizöz hakkında açılan davanın ardından sıra Diyarbakır´a geldi. Kulp ilçesinde 1993´te faili meçhul cinayete kurban giden 11 köylüyle ilgili soruşturma 20 yıl sonra tamamlandı. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi´nce kabul edilen 19 sayfalık iddianamede, dönemin Bolu Komando Tugayı Komutanı Tuğgeneral Yavuz Ertürk tek sanık olarak yer alıyor. Şüpheli, ´suç örgütü kurmak, birden fazla kişiyi öldürmek ve halkı silahlı isyana teşvik´ suçlarından 11 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 25 yıla kadar hapis talebiyle yargılanacak. İddianamede, 11 kişinin Ertürk´ün talimatıyla öldürüldüğü belirtiliyor. Askeri savcılığın bugüne kadar işlem yapmadığı dosya, Diyarbakır Başsavcılığı´nın devreye girmesiyle zamanaşımına bir gün kala 7 Ekim 2013´te şüphelinin sorgulanmasıyla yeniden işleme alınmıştı. Köylülerin kemikleri 2004´te bulunmuştu.
ZAMAN AŞIMINA 1 GÜN KALMIŞTI
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 1993´te Diyarbakır´da görev yapan Bolu Dağ Komando Taburu tarafından gözaltına alındıktan sonra öldürüldükleri anlaşılan 11 köylüyle ilgili soruşturmayı tamamladı. Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı´nda bulunan ve bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmayan dosya, zamanaşımına 1 gün kala yeniden açıldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame, Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi´nce kabul edildi. İddianamede, tek sanık olarak ismi geçen dönemin Bolu Komando Tugayı Komutanı Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında 11 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istendi. Daha önce de Şırnak´ın Cizre ilçesinde 1993-95 yılları arasında işlenen 20 faili meçhul cinayetle ilgili Albay Cemal Temizöz hakkında dava açılmıştı.
İddianameye göre Bolu 2. Komando Tugay Komutanlığı´na bağlı askerler, şüpheli komutan Yavuz Ertürk komutasında 9 Ekim 1993´te Kulp´a bağlı Alaca köyü yakınlarında konuşlandı. Komutan, İnkaya Köyü Muhtarı Mehmet Salih Deniz´i kendilerine rehberlik yapması için çağırdı. Muhtar ve yeğeni Celal Aziz Aydoğdu, gelince alıkonuldu. Diğer maktuller Mehmet Şah Atala, Nusrettin Yerlikaya, Turan Demir, Behçet Tutuş, Bahri Şimşek, Şerif Avar, Ümit Taş ve Abdo Yamık da aynı gün askerler tarafından alındı. İddianamede şöyle denildi: “11 köylü askeri birliğin bölgeden ayrılacağı gün şüphelinin (Yavuz Ertürk) talimatıyla helikoptere bindirilerek yakınlarının Diyarbakır´a götürüleceklerine inandırılmasından sonra öldürülüp oraya gömülmüştür.”
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, askerî birimlerden olayla ilgili bilgi istedi. Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı, maktullerin Kulp İlçe Jandarma Komutanlığı´nca gözaltına alınmadığını belirtti. Bolu 2´nci Komando Tugay Komutanlığı ise 1999 yılında yaşanan depremde arşiv binasının sular altında kaldığını, bu sebeple yeterli bilgiye ulaşılamadığı cevabını verdi. Savcıya tek somut bilgi Van Jandarma Asayiş Komutanlığı´ndan geldi. Ekim 1993´te Kulp ilçesi Alaca köyünde geniş bir alanı kapsayan operasyon icra edildiği, operasyonun Bolu 2. Komando Tugay Komutanlığı tarafından gerçekleştirildiği aktarıldı. İddianamede savcı, Tuğgeneral Yavuz Ertürk´ün idaresi altında, kimlik bilgileri tespit edilemeyen Yarbay Ramazan kod ismini kullanan subay ile diğer görevlilerden oluşan bir grup oluşturulduğunu ileri sürdü. İddianamede, “Bu grup asli görevinden ayrılarak PKK terör örgütüne yardım ettiğini değerlendirdikleri şahısları ya da özel sebeplerden dolayı gözaltına aldıkları kişileri sorgulayarak bir kısmını öldürmüşlerdir. Bu şekilde suç işlemek amacıyla kurulmuş bir teşekkül haline dönüştürülmüştür.” denildi. (Zaman)
SANIK SAYISI ARTACAK
Açılan davada her ne kadar tek sanık yer alıyor olsa da davanın ilerleyen aşamalarında katliama katılan diğer ast-üst askerler ile sivil görevlilerin kimliklerinin de tespit edilmesine çalışılması ve tespit edilebilen kişilerin de ek iddianame ile davaya sanık olarak katılması bekleniyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
OKULDA SORGU ARAZİDE İNFAZ
26.10.2013 09:24 1993 yılında Diyarbakır´ın Kulp ilçesinde 11 köylüyü katlettiği ileri sürülen dönemin Bolu Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında hazırlanan iddianamede 1990´lı yıllarda yapılan hukuksuz uygulamalar anlatıldı. İddianameye eklenen diğer soruşturma dosyalarında Ertürk´ün okul binalarında sorguladığı vatandaşları arazide infaz ettirdiği belirtildi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca, 20 yıl önce Kulp ilçesinde 11 köylünün öldürülmesiyle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianame Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi´nce kabul edildi. Zamanaşımına bir gün kala açılan davada dönemin Bolu 2. Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Yavuz Ertürk´e öldürdüğü iddia edilen her köylü için bir kez müebbet ile 25 yıla kadar hapis cezası istendi. Ertürk katliamın yanı sıra halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, cürüm işlemek için örgüt kurma suçlarından da yargılanacak.
DEVLET İMKANLARIYLA ÖRGÜT
Soruşturmada Tuğgeneral Ertürk´ün kurduğu suç örgütü de ortaya çıktı. Örgüt üyelerinin subaylardan oluştuğunun ve kod isim kullandığının belirlendiği soruşturmada, örgütün terörle mücadele edilmesi amacıyla devlet tarafından kendilerine sağlanan imkanları kullandığı sonucuna varıldı. Örgütün özel amaçlarla da bazı şahısları öldürdüklerinin saptandığı soruşturma davaya dönüştü. İddianamede ´Yargısız infazların artması bölge insanının devletten soğumalarına ve dağa gidenlerin sayısının artmasına neden olmuştur. Özellikle şüphelinin başında bulunduğu birlikteki bazı görevliler tarafından sivil kişilerin öldürülmeleri, köylerinin yakılması, hayvanlarına el konulması ya da hayvanlarının telef edilmesi örgüt tarafından suistimal edilerek halkı silahlı isyana teşvik edilmiştir. Bölge halkından çok sayıda kişi PKK terör örgütüne katılması sağlandığından şüphelilerib eylemleri ayrıca halkı silahlı isyana teşvik suçunu da oluşturmuştur´ denildi.
OKULU SORGU MERKEZİ YAPTI
11 müebbet ve 25 yıl hapis istenen Yavuz Ertürk hakkında devam eden diğer soruşturma dosyaları da iddianameye eklendi. Kulp gibi 9 faili meçhul olay ve onlarca cinayetle ilgili soruşturmalardaki bilgilere göre Ertürk, okul binalarını sorgu merkezine dönüştürdü. Lice ilçesinde 8 kişiyi gözaltına alan Ertürk, bu şahısları Lice Yatılı İlköğretim Bölge Okulu´nda sorguladı. Sorgulanan şahısların cenazeleri olaydan 20 gün sonra Kevrekok Kayaları mevkiinde bulundu. Cenazelerin üzerinde yüzlerce mermi giriş-çıkış deliği olduğu ve yakıldığı anlaşıldı.
OHAL EMRİYLE OPERASYON YAPTIM
Soruşturma sırasında savcıya ifade veren emekli Tuğgeneral Ertürk ise kendini savundu. Dönemin OHAL valiliği emriyle Diyarbakır´da görev yaptıklarını anlatan Ertürk, ´Her ilde güvenlik komutanlıkları bulunuyordu. Güvenlik komutanlıklarının baş edemediği terör eylemlerinde asayiş komutanlığının emriyle birliğim operasyon yaptı. İldeki birlikte misafirdik ve operasyonları telsiz ile yönetiyordum. Bazen operasyondaki birlikleri denetleyim moral veriyor sonra da dönüyordum. Kolluk komutanlıkları gibi tutuklama, gözaltına alma durumumuz söz konusu değildi. Yakaladıkları şahısları en yakın jandarma komutanlığına teslim ediyorduk´ dedi.
Kimsede bilgi yok!
Savcının operasyonu sorduğu askeri makamlardan gelen cevaplarda ilginç ayrıntılar yer aldı. Kulp Jandarma Komutanlığı köylülerin gözaltını alınmadığını bildirdi. Bolu 2. Komando Tugay Komutanlığı, operasyon hususunda bilgiye ulaşamadıklarını bildirdi. Kara Kuvvetleri Komutanlığı ise, belirtilen tarihlerde operasyon kaydı tutulmadığını ve ellerinde bilgi olmadığını kaydetti. Gerçek ise Van Jandarma Asayiş Komutanlığı´nın yazısıyla ortaya çıktı. Komutanlık operasyonun Bolu 2. Komando Tugay Komutanlığı´nın 1. Ve 2. Taburlarından birer komando bölüğü ile oluşturulan 2. Komando Bölüğü tarafından gerçekleştirildiğini savcıya iletti. (Yenişafak)
ERTÜRK´E 9 SORUŞTURMA DAHA VAR: 25 CİNAYET
Kulp ilçesinde 1993´te işlenen 11 faili meçhul cinayetin sorumlusu olduğu gerekçesiyle hakkında dava açılan emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk´le ilgili 9 soruşturma daha yürütülüyor. Dönemin Bolu Komando Tugayı Komutanı Ertürk´ün adı, Kulp-Lice-Genç üçgeninde 1993-94´te gerçekleşen ve 25 kişinin öldüğü 9 ayrı olayda daha geçiyor. Cinayetlerden, ismi belirlenemeyen ´Yarbay Ramazan´ kod adlı bir asker ile bir üsteğmen, 2 astsubay ve bir uzman çavuş da sorumlu tutuluyor.
Emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk, önümüzdeki günlerde Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi´nde ´suç örgütü kurmak, birden fazla kişiyi öldürmek ve halkı silahlı isyana teşvik´ suçlarından 11 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 25 yıla kadar hapis talebiyle yargılanacak. Faili meçhul soruşturmalarını yürüten savcılar tarafından hazırlanan iddianamede Ertürk, 25 kişinin öldürüldüğü 9 ayrı olaydan da sorumlu tutuluyor. Ertürk´ün suçlandığı olaylar şöyle:
15 Mart 1994´te Kulp Arık mezrasına gelen askerler, Kudusi Adıgüzel´i evinden alarak götürdü ve kendisinden bir daha haber alınamadı. 6 Mayıs 1994´te askerler tarafından Mahfuz, Ali, Mahrem ve Mehmet Tanrıverdi ile akrabaları Tarık Ergun gözaltına alındı. Mahfuz, Ali ve Tarık serbest bırakıldı, Mehmet ve Mahrem ise kayboldu. 7 Mayıs 1994´te Kulp´ta Ahmet Tekin gözaltına alındı. Lice Merkez Karakolu´na götürüldü ve kendisinden bir daha haber alınamadı. 10 Mayıs 1994´te Lice Dernek köyüne gelen askerler, 8 kişiyi götürdü, daha sonra 6 kişiyi serbest bıraktı. 20 gün sonra ise Çayan Çiçek askerler tarafından götürüldü. Çayan, Tahsin ve Ali İhsan Çiçek´i bir daha gören olmadı.
13 Mayıs 1994´te Bolu´dan gelen komando birliğine bağlı askerler Lice Kabakaya köyü Esenli mezrasından Mustafa, Ekrem, Ramazan, Fahri ve Ali Bulut´u, 24 Mayıs´ta da Çağlayan köyünden Mehmet Selim Örhan, kardeşi Hasan ve yeğeni Cezayir Örhan´ı götürdü. 12 Mayıs 1994 günü Kulp ilçesi Bağcılar köyü Kevrekok Kayaları bölgesinde, üzerlerinde çok sayıda mermi izi bulunan yakılmış 8 ceset bulundu. Kemiklerin kayıp köylülere ait olduğu tespit edildi.
21 Nisan 1994´te Genç ilçesi Geyikdere köyünde Mustafa, Tahir, Cevdet, Aziz ve Şükrü Ayaz, işkence edildikten sonra öldürüldü. 30 Mayıs 1994 günü Bahri Budak (61) ve torunu Metin Budak (14), meyve toplamak için Yayımlı köyündeki bahçelerine gitti, ancak kendilerinden bir daha haber alınamadı. 1 Mayıs 2005´te Yayımlı köyünün ormanlık alanında gömülü olarak kemikleri ve maktullerin elbise parçaları bulundu. Adli Tıp, kemiklerin maktullere ait olduğunu tespit etti. Dede ile torunun öldürüldüğü tarihte bölgede Bolu´dan gelen komandolar operasyon yapıyordu.
6 Temmuz 1994 tarihinde Mehmet Günkan, Bolu Dağ Komando Tugayı´na bağlı askerler tarafından gözaltına alındıktan 7 gün sonra serbest bırakıldı. Köyü yakılan Günkan, Adana´ya göç etti. Daha sonra Diyarbakır´a dönerek Diyarbakır Valiliği ve Hani Kaymakamlığı´na köylerinin yakıldığını belirterek, gerekli yardımların yapılması için başvuruda bulundu. Televizyon kanallarına açıklamalar yaptı, bunun üzerine 18 Ağustos 1994´te Hani ilçesi Topçular Karakolu´na davet edildi. Günkan, karakol yakınlarında zorla bir helikoptere bindirildi. O tarihten sonra kendisinden haber alınamadı. (Zaman)
------------------------------------------------------------------------------
ERTÜRK DAVASINDA 1. DURUŞMA YAPILDI
27.12.2013 14:30 Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 1993 yılında Kulp İlçesi'nde 11 köylünün öldürülmesine ilişkin yürüttüğü soruşturma sonucunda açılan davanın 1. duruşmasında, ifadesi alınan kardeşi kayıplar arasında bulunan Ramazan Yerlikaya, Muş Alay Komutanlığı'nda 9 gün boyunca işkence gördüğünü iddia etti.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Kulp İlçesi'nde 1993 yılında 11 köylünün faili meçhul cinayet sonucu öldürülmesine ilişkin yaptığı soruşturma sonucunda açılan davaya devam edildi. Dönemin Bolu 2'nci Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk'ün tutuksuz olarak yargılandığı davanın devam eden duruşmasına, öldürülen 11 kişinin yakınları ve avukatlar katıldı. Diyarbakır 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davaya tutuksuz sanık Yavuz Ertürk, tedavi için GATA'da bulunduğu için katılmadı.
"YÜRÜDÜKLERİ YERLERİ YAKARAK GELDİLER"
Mahkeme duruşmanın bugünkü bölümünde de mağdurların ifadesini almaya devam etti. Faili meçhul cinayete kurban giden 11 kişiden Mehmet Salih Akdeniz'in oğlu Zeki Akdeniz, olay günü helikopterlerle tepelere asker indirildiğini ifade ederek, "Sağa sola rastgele ateş ediyorlardı. Sonra çadırlara geldiler. Bir astsubay buraların Yavuz Paşa'nın emriyle boşaltılacağını söyledi. Yürüdükleri yerleri yakarak geliyorlardı. Bölgede PKK'lıların gezdiğini biliyorduk. Askerler geldiğinde babamın kimliğini aldılar. Telsizle birine bilgi verdiler. 'Şahıs yaşlı kanat gönderin' dediler. Sonra 'Kanat'ın helikopter olduğunu öğrendik. Sonra babamı alarak yaya götürdüler. Telsizdeki kişi kanat gönderilmeyeceğini söylemişti. Olaydan sonra 10 yıl boyunca oraya giremedik. Babam muhtar olduğu için devletin onu öldüreceğini düşünmedim. Ama olay yerinde babama ait tütün tabakasını gördüm. Kemiklerin çoğu yanmış ve erimişti. Askerler daha sonra köyümüz ve çevre köyleri de yaktılar. Bolu askerleri boşaltmamızı bile istemeden evleri yaktı" dedi.
"BU ADAM GİYDİĞİ ÜNİFORMAYA İHANET ETMİŞTİR"
Köye gelen askerlere su verdiğini belirten Zeki Akdeniz, "Malatyalı bir askere sorduğumda, Bolu'nun askeri olduklarını söyledi. Köyü taradıkları zaman yeğenim Gülşah, sırtından vurulup yaralandı. Olaydan sonra hayvanlarımı satarak Kulp'ta market açtım. O zaman kimse korkudan askeriyeye mal vermiyordu. Ama ben veriyordum. Bir gün Yavuz Paşa, yanında askerlerle birlikte geldi. Meyve istediği için kendisine ikram ettim. Ben babamın kaybolduğunu söyleyince, ismini sordu. Hatta, 'Senin elindedir, inşallah bir gün bırakırsın' dedim. Babamın adını duyunca kirazları bırakıp, marketimden ayrıldı. Ben sebebini sorunca, 'Hak etmedin, üzgünüm' dedi. O zaman ben babamı öldürdüklerini anladım. Sonra ben korucu oldum. Baskı altında olduğumuz için, ifademde PKK'nın kaçırmış olabileceğini söyledim. Baskı altında ve dayak yiyorduk. Babamı PKK kaçırmadı. Çünkü babamı götürdüklerini gördüm. Bu adam giydiği üniformaya ihanet etmiştir. 1996'da jandarma komutanının yanına gittim. Babamın durumunu ortaya çıkarmalarını, aksi taktirde silah bırakacağımı söyledim. 2 gün sonra evime baskın yapıldı. Biz yataktayken evimi taradılar. Yapan kişinin üzerinde hücum yeleği ve ütülü pantolon vardı. Yetkililere saldıranların terörist olmadığını da söyledim. Babam kaybolduktan sonra gittiğimiz karakollardan, 'teröristsiniz' diye kovuluyorduk" dedi.
"ASKERLER ELLERİMİZİ BAĞLAYARAK, AYNI İPİ BOĞAZIMIZA GEÇİRDİLER"
Mahkeme daha sonra olayda kaybolan Nasrettin Yerlikaya'nın ağabeyi Ramazan Yerlikaya'nın ifadesini aldı. Olay günü Muş'ta olduğunu ve olayı duyduğunda Kulp'a geldiğini belirten Yerlikaya ifadesinde şunları söyledi:
"Askerler beni yakaladı. Arkadan ellerimizi bağladılar. Aynı ipi boğazımızdan geçirdiler. Hiç hareket edemiyorduk. 3 saat içinde sürünerek 5 metre ilerleyebildik. Bir komutan gelerek boğazımdaki ipe dokunda ve 'Sizi kim böyle bağladı?' diye sordu. Sonra nöbetçi askeri çağırarak, 'Kim size bu yetkiyi verdi?' diyerek bağırdı. Ellerimi çözünce ben nefessizlikten yere düştüm. Komutan bana PKK'lıların yerini sordu. Ben de buralarda gezdiklerini, ancak yerlerini bilmediğimi söyledim. Köylülerin hayvanlarına el koymuşlardı. 9 gün boyunca beni hayvanların başında bekletti. İlk gün 90 tane küçükbaş hayvandan 6'sını kestiler. 9 gün sonra hayvanlar kesile kesile 40 tanesi kaldı. Sonra beni helikoptere bindirdiler.'14 numaraya götürün' diye telsizden talimat geldi. Daha sonra beni Muş'a götürdüler. Muş Alayı'nda 9 gün kaldım. 9 gün boyunca sabahlara kadar işkence ettiler. Sürekli dövüyorlardı. 9 gün sonra bizi bıraktıklarında, evlerimiz ve köy tamamen yakılmıştı."
"KARDEŞİMİ EMZİREN ANNEMİN ELLERİNİ BAĞLAYIP GÖTÜRDÜLER"
Kayıp kişilerden Hasan Avar'ın oğlu Erhan Avar ise, olay tarihinde 15 yaşında olduğunu ifade ederek, "İlk gün ormanlara yerden ve havadan ateş ediyorlardı. Operasyonun ikinci günü asker evimize baskın yaptı. Annem ve babamla birlikte evdeydik. O sırada annem 1.5 yaşındaki kardeşimi emziriyordu. Bebeği annemin kucağından alıp bize verdiler. Annem ve babamın ellerini bağlayıp götürdüler. Arkasından çok ağladık, ama bırakmadılar. Biz ortada yemeksiz ve karanlıkta tek başımıza kaldık. 3'üncü gün annem geri geldi. Daha sonra evlerimizi yaktılar. Annem ellerini bağlayarak sırt üstü yere attıklarını söyledi. Babama o sırada çok işkence yapmışlar. Babam ve diğerlerinin tutuldukları yere yemek götürüyordum. İşkence yaptıkları saate denk geldiğinde bizi bekletiyorlardı. Babam eli ve kolu bağlı şekilde orada bekletiliyordu. İkişer, 3'er kişi bağlı şekilde açık havada bekletiyorlardı. Sürekli yerde yatar şekilde tutuluyorlardı. Yüzü maskeli biri getiriliyormuş. O getirildiği zaman işkence başlıyormuş. Babamı öyle görünce çok ağladı. Ben de çok ağladım. Son yemeği götürdüğümde, 'Annenize söyleyin, çocukları alsın gitsin' dedi. O günden sonra bir daha babamı görmedim" dedi.
Mahkeme mağdur ifadelerinin alınmasına devam edilmesi için duruşmaya öğlen arası verdi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde öldürülen Abdo Yamuk'un kardeşi Süleyman Yamuk'un ifadesi alındı. Ağabeyinin götürülmesi üzerine köye gittiğini belirten Yamuk, "Köyden dumanlar yükseliyordu ve her yer yanmıştı. Askerler beni burada yakaladı. Götürüldüğüm zaman Aliköy'ü de yakmaya başlamışlardı" dedi.
Kendisinin ve köylülerin helikopterle Muş'a götürüldüğünü anlatan Abdo Yamuk, "Gözlerimizi bağladılar. Alay Komutanlığı'nın nezarethanesinde 9 gün tutulduk. İnsanları götürüp işkence ediyorlardı. İşkence yapanlara elektrik veriliyordu. Soğuk havada suyla ıslatılıyordu. 9 gün sonra ifademizi bile almadan bizi bıraktılar. Kemikleri ben buldum. Kemiklere ağabeyime ait pijama ve ceketin parçalarını buldum. Diğer kayıp yakınlarına haber verdim. Savcı'ya gidip bilgi verdik. Savcı tehlikeli bir yer olduğu için gelemeyeceğini ve kemikleri alıp getirmemizi söyledi. Her yeri aradık, ancak kafataslarını bulamadık. Sanırım kafalarını kesmişler" dedi.
ZEKİYE DEMİR'İN İFADESİ
Olayda kaybolan Turan Demir'in 75 yaşındaki annesi Zekiye Demir de mahkemede mağdur sıfatıyla ifade verdi. Sanık Yavuz Ertürk'ten ölene kadar şikayetçi olduğunu belirten Demir, şunları söyledi:
"Operasyon sırasında evde yalnızdım. 3 gün boyunca bombardıman yapıldı. Hayvanlara, evlere, insanlara ateş ediyorlardı. Evleri zincirleme olarak yakıyorlardı. 20 evin tamamını yaktılar. Askerler evden çıkmamız için uyarı yapmadan evleri yakıyordu. Hayvanlar öldürülmüştü. 3 gün boyunca üzerimize ateş yağdırdılar. Tüm ailemizin evleri yandı. İnsanlar buldukları her yere kaçıyorlardı. Oğlumun yakalandığını duyunca askerlerin yanına gittim. Oğluma yemek götürdüğümde elleri bağlıydı. Yalvardım ve oğlumun bırakılmasını istedim. Yaptığım yemeğin bir kısmını askerlere de paylaştırdım. Orada ölenlerden Salih Akdeniz vardı. Salih bana dönerek, 'Alay komutanını telsizini duydum. Yarın sabah saat 9'da hepsini ormanlıkta öldürün dediler' dedi. Oğlum bunu duyunca ağlamaya başladı. Başka biri telsizden Alay komutanına 'öldürün' emri vermiş. Yakalananların bir kısmı yaralı haldeydi. Bazılarının ayaklarına silah sıkılmıştı."
AVUKAT RAPOR SUNDU
Mağdur ailelerin avukatı Rehşan Bataray Saman, bulunan kemiklerle ilgili antropolog raporunu mahkeme heyetine okudu. Devletin en üst düzey yetkililerinin sanığı korumaya çalıştığını öne süren avukat Saman, "O dönemlerde köy yakma ve boşaltma olaylarının olduğu tartışmasızdır. Savcı Bolu Tugayı'ndan belge istediği zaman, depremde tüm arşivin yok olduğu cevabı verilmişti. Ancak Afet İşleri Kurumu'ndan gelen yazıda depremde Bolu Tugayı'nın zarar görmediğini bildirdi. Bulunan kemiklerle ilgili 2011'de antropolog raporu hazırlandı. Raporda bu insanların nasıl öldüğü yazılmış. Raporda kemiklerin en az 11 kişiye ait olduğu belirtilmiş. Bulunan kafatası üzerinde mermi deliği tespit edilmiş. En az 3 kişinin ateşli silah yarasından öldüğü, en az 6 kişinin kemiklerinde ise kurşun deliği olduğu tespit edilmiş" dedi.
Avukat Sama sanığın istenen belgelere etki etme gücü olduğundan tutuklanmasını da talep etti. Mağdur avukatlarından Serdar Çelebi ise 11 kişinin öldürülmesinden yargılanan tutuksuz bir sanık olduğunu belirterek, "Bu sanık hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açılan davaya bile gitmemiştir. Bu sanık yüzünden Türkiye'nin ihtar edildiği tek dosyadır. Yani sanık bu davaları takmamaktadır" dişe konuştu.
"MÜVEKKİLİM TÜRKİYE'NİN EN İYİ KORUNAN 3'ÜNCÜ KİŞİSİDİR"
Sanık avukatı ise elde edilen delillerin yasal olarak toplanmadığını belirterek, "Dava yerine takipsizlik kararı verilmeliydi. Müvekkilim hasta ve yatağındadır. Müvekkilim belki de Türkiye'nin en iyi korunan 3'üncü kişisidir. Buraya gelmesine sağlığı müsait değildir. İfadesi alınacaksa Ankara'da alınsın. Kenan Evren'in ifadesi de hastanede alındı. Buraya gelirse çok kalabalık gelmesi lazım. Ancak buna maaşı bile yetmez. Zaten 3 bin 500 lira maaş alıyor" dedi.
ZORLA GETİRME KARARI
Duruşma savcısı ise davanın önemi nedeniyle sanık Emlekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında zorla getirme kararı çıkarılıp, bir sonraki duruşmada hazır edilmesini istedi. Duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme, sanık Yavuz Ertürk hakkında zorla getirme kararı çıkarılmasına hükmetti ve duruşmayı erteledi. (DHA)
(25 Ekim 2013, 11:23), son güncel.: (27 Aralık 2013, 14:30)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: