28 Şubat davasında 24. duruşma görülüyor. Duruşmada sanık savunmalarının alınmasına devam ediliyor.
24.10.2013 13:29 28 Şubat darbe sürecine ilişkin 27´si tutuklu 103 sanığın ´Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti´ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak´ suçundan müebbet hapis cezası talebiyle Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde yargılandığı davanın 24. duruşması görülüyor.
Duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları, sanık yakınları ve müştekiler katılıyor. Davanın 1 nolu sanığı ve dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ise duruşmalara katılmıyor. Duruşmada, müştekilerden olan ve kapatılan Refah Partisi Milletvekili olan Şeref Malkoç da hazır bulunuyor. Bazı türbanlı avukatların da duruşmaya katılması dikkat çekti.
Duruşma tutuklu, tutuksuz sanıklar ile avukatların yoklaması ile başladı. Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, sanık Engin Alan´ın 1 Kasım 2013´te Askeri Yargıtay 4. Daire Başkanlığındaki duruşmaya katılmak için mazeret talepli dilekçe verdiğini tutanağa geçirdi.
SANIK İDRİS KORALP´İN SAVUNMASI
Duruşmada sanık savunmalarının alınmasına devam edildi. İlk olarak sanıklardan dönemin İç Güvenlik Harekat Dairesi Plan Şube Müdürü emekli Albay İdris Koralp´in çapraz sorgusuna devam edildi. Koralp, bir soru üzerine, sanık Mehmet Faruk Alpaydın´ın şubenin Plan Subayı olduğunu belirterek, Alpaydın´ın Mart ayı içerisinde Silahlı Kuvvetler Akademisi´nde kursa katılmış, Temmuz´da dönmüştür. Hiçbir faaliyet içine katılmamıştır dedi.
Sanıklar Berkay Turgut ve Hüsnü Dağ´ın da şubede görev yapmadığını bildiren Koralp, Ziya Batur´un plan subayı olduğunu söyledi ve Benimle ilgili olduğu dönemde çalışmıştır. Ancak bu dönemde kendisine BÇG evrakıyla ilgili görev vermedim dedi.
Koralp, bir diğer soruyu yanıtlarken, sanıklardan Alican Türk ve Mustafa Kemal Savcı´nın, BÇG faaliyetleri içinde yer almadığını, o dönemde de bu kişileri tanımadığını ifade etti.
Müşteki Avukat İsmail Aydos´un, Birçok sanık müdafii, dünden itibaren size kendi müvekkillerinin BÇG´de olup olmadığını, birimde çalışıp çalışmadığını sordular. Siz de hepsini hatırladınız. Neden bütün sanık müdafileri müvekkillerinin BÇG´de ve Plan Şube Müdürü olup olmadığını size soruyorlar? Plan Şube Müdürü olarak Batı Eylem Planı´nı hatırlayamadığınızı ifade ettiniz. Fakat, dünden beri belki 15-20 kişinin sizin şubenizde çalışıp çalışmadığını, ne kadar çalıştığını, kursa gittiklerini hatırlıyorsunuz. Burada bir çelişki var. Bunu nasıl izah edersiniz? sorusuna şöyle yanıt verdi:
Evrakları hatırladığımı söylemedim, bahse konu esas belgelerin fotokopi olması ve bunlar için cevap verme durumunda olmadığımı ifade ettim. Geri kalan çelişkiyi cevaplamak istemiyorum.
Müşteki Avukatı Emrullah Beytar, Koralp´e Sizin evinizden çıkan 40 küsur malzeme var. Hepsi de Refah Partisi ve İslamcı kesimin önde gelen isimlerinin konuşmaları, kasetleri, belgeleri evinizde çıkıyor. Neden? Bu malzemeler sizin evinizden çıktığına göre bu konuda belirleyici siz misiniz? sorusunu yöneltti. Koralp, soruya şöyle yanıt verdi:
Delil torbasına konan, ancak mühürlenmemiş, tek bir belgedir, içine 40 tane faaliyet konulmuş. Bu belge, avukatım belgenin açık ve mühürsüz olarak konulduğu söyledi. Belge benim evimde çıkmamıştır.
Avukat Beytar, 7 Nisan 1997´deki toplantıya katıldınız mı? sorusuna Koralp, O toplantıya katılmadım şeklinde yanıt verdi. İslami sermayeyle ilgili brifing verildiğine dair evrak var. Bunu nasıl açıklarsınız? sorusuna ise Koralp Brifing de vermedim. Savcıya da ifademde belirttim demekle yetindi.
Beytar, Koralp´e hatırlamadığını söylediği bazı fişleme belgelerini, firari sanık Eser Şahan´ın ifadesinde kabul ettiğini anlatarak, Neden inkar ediyorsunuz? Bu çelişkilerin giderilmesi gerekiyor sorusunu yöneltti.
Soruya bazı sanık avukatları tepki gösterirken, Koralp bu soru bana savcılıkta dahi sorulmadı. Konuyla ilgili olmayan bir soru. Cevaplamak istemiyorum. Bizim dönemimizde böyle bir fişleme yapılmadı ifadelerini kullandı.
Müşteki avukatlarından Muhammet Emin Özkan söz alarak, Sorularımıza bazen uğultu, mırıltı ve gülme tepkileri alıyorum. Bu tepkinin benden önce heyetinize saygısızlık olduğunu bildiğim için üzerime alınmıyorum dedikten sonra, Koralp´e, Darbe gerekçesi olarak gösterilen İç Hizmet Kanununun 35. maddesinin kaldırılmasını nasıl buluyorsunuz? Bu siyasi bir dava olduğu için bu tür sorular olabilir dedi.
Sanık avukatları, bunun atılı suçlamayla değil, kanaatle ilgili olduğunu ifade ederek soruyu sordurmadı.
Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, Koralp´e soruşturma aşamasında verdiği ifadelerden bazı bölümleri özetledikten sonra, önceki ifadelerinde bahsettiği belgeleri kabul etmemesinin çelişki olup olmadığını sordu.
Koralp, soruyu, Dün, nasıl şartlar altında ifade verdiğimizi belirttik. Belgelerin Genelkurmaydan gönderilen asılları olduğu söylendiği için kabul ettik. Ama, iddianamede evrakların fotokopi olduğunu gördük. Hem savcılıkta hem mahkemede şerhimiz de var diye yanıtladı.
Savcı Çetin bu cevap üzerine, Bunlar, Genelkurmay Başkanlığından gönderilen belgeler. Bu kadar ayrıntılı belge içerikleriyle ilgili beyanlar yazdırılıyor. Siz ve avukatınız da ifade tutanağını okuduktan sonra imzalıyorsunuz. Sizin ve avukatınızın müdahale etmemesini çelişki olarak görüyorum dedi.
Sanık avukatlarından Ali Fahir Kayacan, müşteki avukatı Özkan´ın sözlerine atıfla, Sayın meslektaşım bunun bir biçimde siyasi bir dava olduğunu ikrar etti. Bu sizi yargının işleyişi yönünden endişeye sevk ediyor mu? diye sordu. Koralp ise bu soruyu cevaplamak istemediğini bildirdi.
Avukat Özkan da Burada siyasi suçların yargılandığını kastettim dedi.
Savcılıkta ifade verdiği koşullara dikkat çeken Koralp, Belgelerin Genelkurmaydan asıllarının olduğu için kabul ettik. Ama evrakların fotokopi olduğunu gördük. Hem savcılıkta hem mahkemede şerhimiz vardır diye konuştu. Koralp, savcılıktaki ifadesi sırasında belgelerin net olarak incelenemediğini, okuyarak sorgu yapılmadığının altını çizdi.
Koralp, Çetin Doğan´ın, 5 Mayıs 1997 tarihli Deniz Kuvvetleri Komutanlığınca yayımlanan Batı Çalışma Grubu Bilgi İhtiyaçları konulu belge üzerine işlem yapıldı mı? sorusuna, Bu emir bizim şubemize gelmedi. Herhangi bir icrai görev almadık. Bu, tamamen dışımızda olan bir evraktır yanıtını verdi.
Genelkurmay İç Güvenlik Hareket Dairesi Plan Şube Müdürü Albay İdris Koralp´e Hakim Hakan Oruç, Emniyette verdiğiniz ifade doğru mu? BÇG hareket planı belgenin içeriğini hatırlamadığınızı söylediniz. Bir gün sonra savcılıkta ifade vermişsiniz. Sorulardan sonra belge gösterildi yazıyor. Verdiğiniz cevaplardan planın içeriği hakkında bilgi sahibi olduğunuz belli oluyor. Hangi ifadeniz doğru? sorusunu yöneltti.
Koralp, soruya Verdiğimiz beyanlarımızda beyanlarımızın ve alınan ifadelerimiz ile ilgili şerh koyduğumuzu belirttik. Emniyette verdiğimiz ifadeyi kabul ediyorum. Savcılıkta verdiğimiz cevaplar spontane cevaplardır. Belgenin içeriği ile ilgili bildiğim cevaplar değildir şeklinde cevap verdi.
Koralp´ın avukatı Şemsettin Tolga Altan ise müvekkilinin ifadelerini kabul ettiğini fakat ifadesinin içeriğini hatırlamadığını söyledi.
Koralp´in çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından savunma yapan Koralp´in Avukatı Şemsettin Tolga Altan ise delillerin toplanma şeklini eleştirerek, Ben polise güvenmek zorunda değilim, polise güvensem avukat olmazdım. Müvekkilimin evinde toplanan ve Emniyete getirilen delil çuvalın ağzı mühürlü ancak yanları dikişliydi. Bu bir arabanın kapısını kilitleyip camlarını açık bırakmaya benzer diye konuştu. Kendisinde, dosyadaki belgelerin yeterince incelenemediği izleniminin oluştuğunu ifade eden Altan, Kirli ellerin bu evraklarla oynadığı açık. Bu evraklardan en az bir tanesi tahrif edilmiş. Doğru ve gerçek bir metinde bir harf bile oynamaz, değişiklik arz etmez diye konuştu. Altan delillerin doğruluğunun incelenmesi talebinde bulundu.
Çapraz sorgu sırasında avukatlar ve izleyicilerden gelen bazı tepkiler üzerine Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, salondakilere, Uyarıyorum, bizi inzibati tedbirlere zorlamayın dedi.
Duruşmaya öğle arası verildi. Sanık İdris Koralp´in avukatı Altan savunmasına duruşmaya verilen aranın ardından devam edecek.
Duruşmada daha sonra İdris Koralp´in Avukatı Şemsettin Tolga Altan, savunmasına devam etti. Türk Silahlı Kuvvetleri´ne dinsiz denmesini kabul edemediğini belirten Altan, Müslüman ülkelere yardım elini uzan bir Tsk vardır. Bosna´da Kafkasya´da görev yapabilen Müslümanların yardımına gidebilen başka bir ordu yoktur. Öyle aşiret bozması devletlerin ordusu oraya bisküvi bile gönderemez. Tsk kimsenin saçıyla sakalıyla uğraşmamıştır. Tsk´nın günah keçisi olarak görülmesinin yanlışlığını anlatmak istiyorum değerlendirmesinde bulundu.
-Avukat müvekkilinin sorgusunu yapan soruşturma savcısını suçladı-
Savcı Kemal Çetin´in söz alarak Avukat Altan´a soru sormak istemesi usul itirazlarına neden oldu. Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, Savcı Çetin´in sorusunu tutanağa beyan olarak geçirdi. Çetin, Avukat Koralp´e Savunmanızda ifade sonunda tutanağı okuduğunuzu incelediğinizi söylediniz, müvekkilini söylemediğini iddia ettiğiniz sözleri savcıdan düzeltilmesini istediniz mi? sorusunu yöneltti. Koralp ise İstedik. Ancak Mustafa Bilgili bana ters davrandı hatta müvekkilimin yanında da mahcup oldum. Ben Sayın Savcıya bu iş uzun sürer ben işin sonuna kadar müvekkilin ne dediğini takip edemem, bilgisayarın ekranı bize dönük değildi, ekranın bize döndürülmesini istedim´ onu da kabul etmedi. Ben bir kağıt aldım ve çok kritik olanları not ettim. Sayın Savcı müvekkilimin verdiği cevapları üsteleyince ben not ettim. Elimdeki kağıtta olanları düzelttim. Mustafa Bilgili bana çok sinirlendi, ´yaptığım işin çok lüzumsuz olduğunu´ söyledi yanıtını verdi. Savcı´nın Müvekkilinize ait savunma tutanağında bazı ifadelerin iddianameye farklı aktarıldığını söylediniz. Bunları birer birer söyler misiniz? sorusuna Altan, Söylerim bana 10 dakika verin, hazırlayayım dedi. Başkan Köksal araya girerek, Hazırlığınızı yapın sonra söylersiniz diyerek bir sonraki sanığın savunma yapmasını istedi.
SANIK ÇETİN DİZDAR´IN SAVUNMASI
Sanık Çetin Dizdar ise savunmasında, ıslak imzası olmayan belgelerin suç delili olarak kabul edilmemesini istedi. İddianamenin birkaç yerinde isminin geçtiğini ifade eden Dizdar, ortadan hiçbir suç bulunmadığını anlatarak, İddianamede açıklanan olaylar ve suç delili sayılan belgeler hiçbiri atılı suçu oluşturmamaktadır. Hiçbir hukuki değeri bulunmamaktadır. Islak imzalı olmayan hiçbir belgenin mahkemenizce suç delili olarak değerlendirilmemelidir. Aradan geçen 15 yıl sonra yeni deliller elde edilebilir denilerek CD´den başka yeni delil bulunamamıştır. CD´lerden elde edilen belgelerin hiçbir gerçekliği yoktur. Yıllar sonra kurgulanan bu dava için birileri tarafından hazırlanmış ve savcılığa sunulmuş. CD´den elde edilen bu belgelerin mahkemenizce dikkate alınmamasını istiyorum diye konuştu.
Dizdar, ?Elde edilen belgelerin hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Islak imzalı olmayan hiçbir belgenin suç olarak görülmemesi gerekiyor. Hazırlanan belgeler başka kişiler tarafından hazırlanmış ve mahkemeye sunulmuştur. Islak imzalı belgeleri kabul etmemeniz gerekiyor. Çok kısa bir dönemde komutanlarımın emri ile katıldığım BÇG ile bir çalışma yapmadım. Islak imzalı bir belge bulunduğu halde doğruyu söylerim? ifadelerini kullandı. Savcılık ifadesinde olayları hatırlayabildiği kadar cevap verdiğini öne süren Dizdar savunmasına şu şekilde devam etti: ?BÇG toplantılarına katıldım. İddianamede istihbarat başkanı olduğum doğru değildir. Komutanlarımın emri olmadan BÇG toplantılarına katılmam söz konusu olamaz. BÇG illegal bir kuruluş değildir. Terör örgütü hiç değildir. Laik cumhuriyete karşı irtica faaliyetlerinin görülmemiş seviyeye ulaşması ve başbakanlık ve içişleri bakanlığı tarafından gelen genelgelerle kurulmuştur. Diğer çalışma gruplarından farkı yoktur.?
İddianamenin 436. sayfasında yer ayan 12 ve 19 Ağustos 1998 tarihli belgenin gerçeğe uygun olmadığını savunan Dizdar, soruşturma sırasında belgenin aslının Hava Kuvvetleri Komutanlığından getirtilmesi talebinin savcılık tarafından dikkate alınmadığını söyledi. Söz konusu belgeyi kendilerinin istediğini anlatan Dizdar, Hava Kuvvetleri Komutanlığı´ndan gelen belgenin suç isnat edilen belgelerin sahte olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Hava Kuvvetleri Komutanlığı´nın yazısının 19 Kasım 2012 tarihli cevabi yazısının savcılığa sunulmasına karşı görmezden gelindiğini ve CD deki belgenin aleyhine delil gibi gösterildiğini savunan Dizdar, Çok kısa bir dönemde komutanlarımın emri ile toplantılara katıldım. BÇG ile ilgili herhangi bir yazışma yapmadım. Türk askeri yalan söylemez doğruyu söyler. İddianameden anlaşıldığı kadarıyla benimle ilgili ıslak imzalı hiçbir belge yoktur diye konuştu.
7 Nisan 1997 tarihli toplantıda söylendiği sözlerle ilgili bahsi geçen belgede herhangi bir imzanın bulunmadığını anlatan Dizdar, imzalı olmayan resmi kayıtlarla doğrulanmayan bir belgenin hukuki geçerliliğinin bulunmadığını kaydetti. 546 gündür haksız yere tutuklu bulunduğunu belirten Dizdar, Yaşım 72 civarında hastayım hastalığım devam ediyor. İstediğim gibi muayene olamıyorum. Komutanlarımın emriyle BÇG toplantılarına katıldım dedi. Söz konusu dönemde Hava Kuvvetleri Komutanlığında istihbarat başkanı olarak görev yapmadığını, Muhim Daire başkanlığında görev yaptığını anlatan Dizdar, iddianamedeki istihbarat başkanı olduğu iddiasının doğru olmadığını kaydetti. Komutanlarının emri olmadan kendi başıma gidip BÇG toplantılarına katılmasının askeri kural ve teamüller çerçevesinde söz konusu olamayacağını ifade eden Dizdar, sözlerine şöyle devam etti:
BÇG terör örgütü değildir. BÇG yasalara aykırı bir kuruluş olduğunu söylemek mümkün değildir. Yasalara aykırıysa bilgi alan bilgi veren devletin bütün organları buna ortaktık. Diğer bir ifadeyle devlet mi suç işlemiştir. BÇG iddia edildiği gibi yasalara aykırı kurulmuş değildir. BÇG´yi yasa dışı bir kuruluş gibi gösterme Tsk teamüllerine tamamen terstir. Üstüme atılan Türkiye Cumhuriyeti hükümetini devirmek suçunu kabul etmiyorum. İddia edildiği gibi Refahyol hükümetini düşürmek gibi bir suç yada eylemim bulunmamaktadır. 28 Şubat 1997 tarihli karar tutanaklarındaki tespit ve değerlendirmeler bana ve buradaki arkadaşlarıma atılı suçun dayanaklarını ortadan kaldırmıştır. Dönemin hükümetine karşı herhangi bir baskı ya da cebrin olmadığı ortaya çıkmıştır. Laik demokratik cumhuriyet içresinde ve Atatürk milliyetçiliğine bağlı olarak bugüne gelmiş bizlere karşı aynı sistemde yetişen sizlerin adil olacağınıza inanıyorum.
Dizdar´ın savunmasını tamamlamasının ardından çapraz sorgusuna gerçekleştirildi. Mahkeme üyesi Hakan Oruç´un, Toplantılardaki değerlendirmeler hangi bilgiler üzerine yapılıyordu? sorusuna Çetin Dizdar, Devletin çeşitli organlarından gelen bilgiler yanıtını verdi. Soruları anlamakta güçlük çeken Dizdar´a Mahkeme Başkanı oturarak sorulara yanıt verebileceğini söyledi. Oturmayı kabul etmeyen Dizdar, daha sonra başının döndüğünü belirterek oturarak sorulara yanıt verdi.
Çetin Doğan´ın Dizdar´a yönelttiği, Genelkurmay Başkanlığında BÇG adıyla anılan toplantıya mı katıldınız, yoksa siz çeşitli istihbarat başkanlığı altında yürütülen toplantılara mı katıldınız? Tuğgeneralken işgal ettiğiniz makam muharebe istihbarattı. Bu yabancı ülkelerden gelen radar ve telsizlerin dinlenmesiyle ilgili bilgilerdir. Bununla da ilgili toplantılar yapılıyordu. Acaba sizin katıldığınız toplantılar bu yönlü toplantılar mı? Mühim´in yaptığı toplantılara katıldınız da beyniniz burada BÇG diye yıkandı buralarda siz BÇG´ye mi katıldığınızı sanıyorsunuz yoksa? sorusuna Savcı itiraz ederek, Soru sormakla yetinmiyor kafasından nasıl cevap vereceğini de söylüyor´ dedi. Bu sırada iddianameyi inceleyen Dizdar, İddianamede yer alan 21 Ağustos 1997 günü yapıldığı belirtilen toplantıya Allah canımı alsın böyle bir toplantıya katıldığımı hatırlamıyorum. Bu toplantı nereden çıktı anlamıyorum, kafamı yiyeceğim inanamıyorum. Vallahi billahi katılmadım yeminle söylüyorum.
Bu sırada Mahkeme Üyesi Oruç, BÇG toplantılarını normal askeri toplantılarla karıştırabilmiş olacağınızı söyledi. Fakat birbirinden çok uzak konularda yanıt verdiniz demesi üzerine Dizdar, Sayın komutanımızın ifadelerini tam anlayamadım özür dilerim dedi.
Mahkeme Başkanı Köksal´ın BÇG´nin toplantılarıyla göreviniz gereği yaptığınız istihbarat toplantılarını karıştırmış olabilir misiniz? sorusuna Dizdar, Hayır karıştırmadım demekle yetindi.
Dizdar´ın savunmasını tamamlaması sonrasında, çapraz sorgu başlamadan önce kısa süre ara verildi.
SAVCI USULE İTİRAZ ETTİ
Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, duruşma tekrar başladığında söz alarak, Cmk´nın 201. maddesinde, yöneltilen soruya itiraz edildiğinde, sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine mahkeme başkanınca bir karar verileceğinin belirtildiğine işaret etti ve Bugünkü celsede iddia makamı olarak sanıklarca sorulan iki soruya itirazımızı belirtmiş olmamıza rağmen, mahkeme başkanlığınızca yasanın bu açık hükmüne aykırı olarak herhangi bir karar verilmeden sorunun sorulmasına izin verildiği görülmüştür. Yargılamanın bir öğesi olan iddia makamı olarak, yasada düzenlenen bu açık taleplerinin dikkate alınmasını mahkeme başkanlığınızdan bekliyoruz dedi.
Savcı Kemal Çetin, Çetin Doğan´ın sorusuna itiraz ettiğini belirterek, Doğan´ın soruları gibi soru sorulup sorulamayacağına mahkemenin açıklık getirmesini istedi. Savcı Kemal Çetin, bugün Orgeneral Çetin Doğan´ın sanıklara sorduğu sorulara yönlendirme olduğu gerekçesi ile itiraz etti. Mahkeme heyetinin itirazı dikkate almaması üzerine Savcı Çetin tutanaklara şu ifadelerin geçirilmesini istedi: ?Bugün sanıkların sorduğu iki soruya itiraz etmemize rağmen mahkeme heyeti konuya açıklık getirmemiş ve soruların sorulmasına izin vermiştir. Bu yöndeki soruların sorulup sorulmayacağına mahkeme tarafından açıklık getirilmesini arz ederim.?
Dizdar´ın Avukatı Ulvi Tunç´ta yaptığı savunmada müvekkilinin sağlık durumuna dikkat çekerek, suçlamaları kabul etmediklerini söyledi ve müvekkilinin beraatını istedi.
Ardından Dizdar´ın çapraz sorgusuna başlandı. Dizdar, sorgusunun bir aşamasından sonra, izin istedi ve sandalyede oturarak soruları yanıtladı.
Dizdar, müşteki avukatlarından Emrullah Beytar´ın Komutanınızın şifahi emriyle BÇG toplantılarına katıldığınızı belirttiniz. Yasayla kurulan bir gruba şifahi emirle subayların katılması doğal mıdır? sorusuna şu yanıtı verdi:
(Sen katılacaksın) derlerse, katılırsınız. Esasında şöyle: BÇG toplantısına katıldığınızda, gizli olan bir toplantıda ´Kim bu adam´ demezler mi? Derler. Mutlaka bildirilmiş ki beni kabul ettiler. Bana yazılı emir tebliğ edilmedi, şifahi emir verildi. Ama şöyle bir durum var, sayın komutanım alınmasın, ´Ne diyeceğim ben bu adama?´ Öyle bir şeyler düşünüyordum, kafamdan bir şeyler uyduruyordum. Bu kadar basit yani.
Beytar, Deniz Kuvvetleri Komutanlığından sızdırılan ve Bülent Orakoğlu ile Hanefi Avcı´ya ulaştırılan belgeyle ilgili Hanefi Avcı´nın bir televizyon programında sarf ettiği sözleri anlatarak, BÇG yasal olarak kurulmuşsa da yaptığı eylemlerin illegal olduğu açık. Siz de kamu kurumlarından gelen bilgiler ışığında işlem yaptığınızı, ancak metne dökmediğinizi ifade ettiniz. BÇG, kamudan hangi hukuki dayanakla bilgi istiyordu? diye sordu.
Dizdar, Yorumum yoktur. Hanefi Avcı´yı da tanımam karşılığını verdi.
Beytar´ın, o tarihlerde çıkan bir gazete haberiyle ilgili sorusu sonrasında ise Dizdar, Genelkurmay Başkanlığının başka işi yokmuş gibi her şey Genelkurmay Başkanlığının üstüne yıkılıyor. Genelkurmay Başkanlığının bir sürü işi var. Ben 546 gündür tutukluyum. Hangi gazete dediniz? Ne bileyim ben o tarihte hangi gazetede ne var? ifadelerini kullandı.
-Başkandan uyarı-
Sanık avukatları, soru sormadığı ve uzun yorumlar yaptığı gerekçesiyle Beytar´a tepki gösterdi.
Sanık avukatlarından Ali Fahir Kayacan, mahkeme heyetine, Savunmaya gösterilmeyen müsamahayı müştekilere gösteriyorsunuz. Bu, ileride mahkemenin tarafsızlığı konusunda kuşku doğuracaktır dedi.
Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, Beytar sorularını tamamladıktan sonra, taraflara, Soruları, karşı tarafa tacizde bulunmak için değil, doğruyu bulmak için soralım. Yorum ve değerlendirmelerimizi savunma veya iddia sıramızda yapalım uyarısında bulundu.
Çetin Dizdar´ın avukatı Ulvi Tunç da müvekkilinin sağlık sorunlarının ciddi boyutlara ulaştığını belirtti. Müvekkilinin tutuklanmasının öncesinde şimdiki kadar yavaş hareket etmediğini ve muhakemede sıkıntı yaşamadığını anlatan Tunç, Tutuklulukta geçirdiği 550 güne yakın zamanda her gün ´Neden burdayım?´sorusunu yöneltiyor. Çok ciddi buhranlar yaşadı dedi.
Tunç, iddianamedeki belgelerin hiçbirinin hukuki değerinin olmadığını, iddia makamının belgeleri yanlış değerlendirerek, suç delili saydığını öne sürdü.
Tunç, şöyle devam etti: Sayın Cumhuriyet Savcısı, bugüne kadarki hiçbir mahkemede görmediğim alınganlıkları göstererek, meslektaşlarımın ve sanıkların savunmalarına karşı, hiç şahit olmadığım ve kanunda karşılaşılmayacak birtakım reaksiyonlar gösteriyor. Şöyle bir algı oluşuyor kafamda: Yargılamayı ve iddianameyi o kadar sahiplenmiş ki kutsal savunma hakkı kullanılırken, sayın savcı her savunmaya karşı açıklama yapma gereği hissediyor. Bu da BÇG adı altındaki soruşturmanın ne kadar önyargıyla yapıldığını, delillerin, belgelerin, çıktıların ne kadar önyargıyla değerlendirildiğini gösteriyor.
DURUŞMA SONA ERDİ
28 Şubat sürecinde, hükümeti devirmeye teşebbüs ettikleri iddiasıyla 103 kişi hakkında açılan davanın 24. duruşması sona erdi. Duruşmaya yarın saat 10:00´da devam edilecek.
(24 Ekim 2013, 13:29), son güncel.: (25 Ekim 2013, 15:15)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap