Uğur Mumcu ve öteki siyasi suikast kurbanlarının ´Kemalizm´e karşı savaşın şehidi´ olduğu iddia edilir laik kemalist kesimlerce. Oysa Ergenekon soruşturması sürecinde de ortaya çıktığı gibi ´kemalistler kemalistler tarafından kemalizm için kurban edilmiştir.´ Tıpkı Danıştay saldırısında hakimlerin öldürülerek suçun müslüman kesime atılmasında olduğu gibi. Gazeteci Taha Kıvanç, Uğur Mumcu cinayetinin ardındakilerle ilgili şimdiye kadar ortaya çıkmış olan ve laik kemalist kesimlerce dile getirilmekten kaçınılan çarpıcı bilgileri bir kez daha hatırlatıyor.
23.11.2012 16:31 Taha Kıvanç (Star): Uğur Mumcu´yu asıl kimler öldürdü?.. Üzerinde düşünülmüş ve özen gösterilmiş yazının etkisi farklı olur. Güldal Mumcu´nun yeni çıkan kitabından hareketle Alper Görmüş´ün kaleme aldığı ´Mumcu´nun katili hala mı Ortaçağ karanlığı´ başlıklı yazı (Taraf, 20 Kasım) öyleydi. Etkisi bir süre daha devam edecektir.
Yazının belkemiğini Uğur Mumcu´nun uzun yıllarını verdiği Cumhuriyet gazetesi oluşturuyor. Cumhuriyet suikastın her yıldönümünde, Uğur Mumcu´nun bir ´laiklik şehidi´ olduğu anlamına gelen ve ölümünden ´Ortaçağ karanlığı´ dediği bir düşünceyi suçlu bulan yorumlar yayımlıyor. Alper Görmüş, suikast sonrası ailece yaşadıklarını anlatan Güldal Mumcu´nun verdiği bilgilerden hareketle, ´Cumhuriyet gazetesini çıkaranlar bu bilgilerin ne kadarından haberdardı?´ diye soruyor...
Haklı bir soru. Haklılığı aynı teraneyi bugün bile tekrarlayanlar olması yüzünden... Oysa Güldal Mumcu, kendi tanıklıklarından hareketle, bu yakıştırmanın doğru olmadığını hep anlatıyor.
Uğur Mumcu´laiklik´ vurgulu yazılar yazıyor, ´Kemalist´ çizgiyi izliyordu; ceketi içine giydiği yelekle bunun mesajını da veriyordu... Ancak hakkında ölüm kararı alıp tetikçilerine uygulatanlar, hiç kuşkunuz olmasın, Uğur Mumcu´dan çok farklı düşünmüyorlardı.
Ne yanlış/doğru yaptılarsa düşünceleri hep haklı çıksın diye yaptılar...
Cumhuriyet´i çıkaranlar Güldal Mumcu´nun kitabında anlatılanları biliyorlar mıydı peki?
Suikastı soruşturan savcı Ülkü Coşkun´un ´Bunu devlet yapmıştır; siyasi iktidar isterse çözer´ dediğini?
Soruşturmayı onun elinden alıp yerine atadıkları yeni savcı Kemal Ayhan´ın cinayetten ´Uluslararası istihbarat örgütleri, biraz mafya ve karanlık güçler´ dediği çevreleri suçladığını ve ´Faillere ulaşmaya çalışıyoruz´ müjdesini verdikten kısa süre sonra evinde ölü bulunduğunu?
Dönemin Ankara Emniyet müdür yardımcısının, Emniyet genel müdürünün suikastla devlet arasında irtibat kurmaya yarayan sözlerini?
Bülent Ecevit´in kendisine gelip ´Siz başbakan yardımcısısınız, ne olur üzerine gidin´ diyen Mumcu´nun eşine, bütün nezaketiyle, ´Güldal hanım, Uğur Bey de arı kovanına çomak sokmuştu ama´ dediğini?
Evet, bunların hepsini ve daha fazlasını Cumhuriyet gazetesini çıkartanlar da, o gün bugündür Uğur Mumcu´yu ´laiklik şehidi´ ilan edenler de biliyordu. Biliyorlardı, çünkü Güldal Hanım, bunların hepsini ve hatta daha fazlasını kendisiyle yapılmış mülakatlarda anlatmıştı. Ben de, her mülakat sonrası, onun anlatımlarını sizlerle paylaşmıştım.
Kulis koleksiyonları bile Alper Görmüş´ün sorusuna cevap teşkil edecek kadar zengin alıntılarla doludur. İnternete girin, Google´a ´Taha Kıvanç uğurlar esas ne zaman ölür´ diye yazın, karşınıza çıkacak Kulis´te yeterince kanıt bulacaksınız.
Yeni bir ayrıntı daha varmış Güldal Mumcu´nun anlattıklarında: Suikastın üzerinden üç yıl geçmişken, meşhur ´Yeşil´ ellerinden tuttuğu iki küçük çocukla Mumcu´ların evine bayram ziyaretine gelmiş...
Anılarını yazana kadar bu olayı hiç aktarmamıştı Güldal Hanım; yakınlarına da anlatmadığı Uğur Mumcu´nun avukat kardeşinin tepkisinden anlaşılıyor.
Israrla ´Ben gerçeği istiyorum´ demesi ve ´Olayın failini bulsak sizin için yeterli olur mu?´ sorusuna da aynı cevabı vermesi üzerine, ´Yeşil´ kodadlı kişi, ´Siz hepsini istiyorsunuz. O zaman üç tane gül alacağım. Birini Başbakanlığa, birini Çeçenistan´a, birini de Uğur Bey´in öldürüldüğü yere koyacağım´ diyor Güldal Mumcu´ya...
Daha ne desin adam...
Buna ve Alper Görmüş´ün etkili yazısına rağmen dün biri şunu yazabildi: ´Günümüzde bol keseden ´Kemalist´ sıfatı kullanılıyor. Oysa Kemalist olmak bir ilke, disiplin ve kültür işidir. Uğur Mumcu katıksız bir Kemalist idi. Ondan önce öldürülen Cavit Orhan Tütengil, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, sonra öldürülen Ahmet Taner Kışlalı da öyle... / Soylu aydınlar birer birer Kemalizm´e karşı savaşın şehidi oldular...´
Neymiş? Uğur Mumcu ve öteki siyasi suikast kurbanları ´Kemalizm´e karşı savaşın şehidi´ imiş...
´Yeşil´ kadar olamıyorlar, görüyorsunuz... (Taha Kıvanç / Star)
GÜLDAL MUMCU 20 YIL SONRA SUİKASTA IŞIK TUTUYOR
26.11.2012 13:29 Ali Akkuş (Zaman): Gazeteci yazar Uğur Mumcu 24 Ocak 1993´te öldürüldü. Türkiye´nin en önemli faili meçhulleri arasında yer alan cinayet hâlâ aydınlatılmış değil. Evinin önündeki bombalı saldırıda eşinin parçalanmış cesedini gören Güldal Mumcu, bir ay sonra 20. yılını dolduracak olan cinayetin nasıl faili meçhul hale getirildiği yazdı. ´İçimden Geçen Zaman´ isimli kitapta, suikastı soruşturan askeri savcı Ülkü Coşkun´un ´Bu işi devlet yapmıştır´ itirafından, Hüsamettin Cindoruk´un ´zaten bekliyorduk´ sözüne kadar onlarca ayrıntı var. Yeşil olarak bilinen Mahmut Yıldırım´ın cinayetten 3 yıl sonra Güldal Mumcu´yu evinde ziyaret etmesi önemli bir ayrıntı. Ancak ´bu bilgiyi savcılara neden vermedi´ denilerek Güldal Hanım, linç ediliyor. Yeşil tartışmasıyla kitaptaki önemli bilgiler de gözden kaçıyor.
?Ben Uğur Mumcu´yu hiçbir zaman ´İslamcılar´ öldürdü demedim.? sözleriyle cinayetin failleri konusuna ışık tutan Güldal Mumcu´nun ´şüpheli´ olarak gösterdiği isimler tıpkı Ergenekon´da olduğu gibi devletle yakın ilişki içinde. Kitap, savcıların da ilgi alanına girecek nitelikte.
Uğur Mumcu´nun cinayetten önce Abdullah Öcalan ve PKK konusunda çalışma yaptığını belirten Güldal Mumcu, faillerin adresini ararken Ömer Çiftçi ismi üzerinde duruyor. Patlamanın yaşandığı günün sabahında evinin karşı penceresinden Uğur Mumcu´ya ´dışarı çıkıp çıkmayacağını´ soran Çiftçi´nin yaptıkları Güldal Mumcu´nun dikkatini çekiyor. Güldal Hanım´a göre patlamada görgü tanığı olmamasının arkasında Çiftçi´nin çabaları var. Cinayetin işlendiği sokaktaki taksi durağını ´Uğur Mumcu istemiyor´ diyerek kaldırtmaya çalışan Çiftçi´nin tezgahı, dönemin Belediye Başkanı Doğan Taşdelen´in Mumcu´yu aramasıyla ortaya çıkıyor. Buna rağmen Çiftçi, taksi şoförlerini tehdit edip, durağın sokağa bakan kısmındaki pencerelerini cinayet öncesinde buzlu camlarla kapattırıyor. Polisin Güldal Hanım´ın ilk ifadesini Çiftçi´nin alt sokaktaki evinde alması da soru işaretlerini artırıyor. Fakat soruşturmayı yapanlar bir türlü gidemiyor bu ismin üzerine. Cumhuriyet gazesinde bu şahısla ilgili olumsuz bir haber çıkınca haberi düzeltmek için DİSK Başkanı Kemal Nebioğlu giriyor araya. ´Çiftçi tanıdıktır, iyi insandır.´ diyor. Mumcu´nun eşini asıl üzen ise İlhan Selçuk´un haberin arkasında durmamasıdır. Güldal Mumcu, sitemini şöyle dile getiriyor: ?Öldürülmüş bir arkadaşınız var. Cinayetin aydınlatılmasına çalışmanız gerekirken Çiftçi´yi aklamaya çalışıyorsunuz.?
Çiftçi, 12 Eylül´den sonra bazı askerlerle yakın ilişki içinde olmuş, sol görüşlü sendika ve siyaset çevresinde bulunmuş biri olarak tanıtılıyor. Güldal Hanım soruşturmanın derinleştirilmesini isterken Ömer Çiftçi, Hürriyet gazetesine ?Güldal Mumcu psikolojik rahatsızlık geçiriyor.? diye demeç veriyor.
´Öldürülmekten korkmuyor musun?´
´PKK, devlet ve uluslararası bağlantıları´ üzerine çalışan Uğur Mumcu´ya MİT müsteşar yardımcısı Hiram Abas, ´Öldürülmekten korkmuyor musun?´ diye sormuş. Aynı soruyu dönemin İsrail büyükelçisi de sorunca Uğur Mumcu yaşadığı tedirginliği eşine anlatmış. PKK ile ilgili belge almak için gittiği Almanya´da takip edildiğini öğrenmiş. Bahriye Üçok cinayetinden sonra Mumcular´ı evinde ziyaret eden hassas koruma müdürünün sözleri de cinayetin bağıra çağıra geldiğini gösteriyor: ?Apartman kapısı kilitli, diyafonla açılıyor, Uğur Mumcu evde çalıştığı için giriş çıkışları düzenli değil. Dolayısıyla geriye bir tek araca bomba konulması ihtimali var.? Güldal Mumcu taziye için gelen Hüsamettin Cindoruk´un şu sözlerine ise takılmadan edemiyor: ?Zaten bekliyorduk.?
Güldal Mumcu, siyah saçlı eşinin otopsi raporunda ´Ak saçlı mavi gözlü´ olarak belirtilmesi gibi karartılan birçok noktaya dikkat çekiyor kitabında. Savcı Ülkü Coşkun´un ?Bu işi devlet yapmıştır. Siyasi iktidar isterse çözer.? dediğini aktaran Mumcu, ´Patlamadan hemen sonra gelen temizlikçiler de devletin miydi?´ diye sorunca ´evet´ cevabını alıyor savcıdan. Bunları Süleyman Demirel´den Seyfi Oktay´a kadar herkese anlatan Güldal Mumcu, dönemin MİT müsteşarı Sönmez Köksal´a faillerin İran bağlantılı olduğunu nasıl tespit ettiniz diye soruyor. ?Sezgilerimizle ulaştık.? cevabını alıyor.
´Apo-MİT ilişkisini gördü, öldürüldü´
Uğur Mumcu´yu öldürenler eşini de hedef almış. Ozan isminde bir kişi evlerine gelerek şunları söylüyor: ?Uğur Mumcu, Apo-MİT ilişkisini ortaya çıkardığı için öldürüldü. Güldal Mumcu´dan çekiniliyor. Çünkü Uğur´un sahip olduğu bilgileri eşine de anlatmış olabilir. Ben öldürmek için görevlendirildim ama vicdan azabı çekiyorum.? Gelen kişinin, Mumcu suikastından sonra verilen korumaların çekildiği gün ortaya çıkması dikkat çekici. Güldal Hanım, yıllarca muhtemel bir suikasta karşı iki çocuğunu korumak için ´neler yapabilirim´ diye düşündüğünü de anlatıyor kitabında. (Ali Akkuş / Zaman)
MUMCU SORUŞTURMASI SAVSAKLANDI
26.11.2012 15:12 Mumcu cinayetinde, Meclis´in ´Soruşturun´ demesine rağmen kimsenin ilgilenmediği belirtilirken, 4 cinayette ortak noktaya dikkat çekildi. 1993 yılında bombalı tuzakla öldürülen gazeteci-yazar Uğur Mumcu´nun eşi Güldal Mumcu´nun suikasttan 3 yıl sonra ´Yeşil´ kod adlı Mahmut Yıldırım´ın evlerini ziyaret ettiğini açıklamasının ardından tartışmalar devam ediyor. Dönemin TBMM Uğur Mumcu Cinayeti Araştırma Komisyonu, hazırladığı raporunda bazı isimler ve kurumlar hakkında araştırma yapılmasını talep etti. Ancak konuya ilişkin tek bir adım dahi atılmadığı ortaya çıktı.
Komisyonun sonuç bölümünde, Soruşturmayı savsaklayan ve görev kusuru olan, eski DGM Başsavcısı Nusret Demiral ve eski DGM Savcısı Ülkü Coşkun; Uğur Mumcu´yu koruma konusunda gerekli önlemleri almayan Ankara Valisi ve her kademede görev yapan diğer ilgililer; 18.02.1993 tarihinde TRT´de yayınlanan Perde Arkası programına katılarak görüş belirterek soruşturmanın gizliliğini ihlal eden kamu görevlileri; 20.09.1993 tarihinde yayınlanan Ateş Hattı programına tanık Ayhan Aydın´ı götürerek soruşturmanın gizliliğini ihlal eden güvenlik görevlileri; tutanakta tahrifat yapan ve imha tutanaklarını tanzim eden İstanbul Emniyet Müdürlüğü´nde görevli polislerle, diğer ilgili ve görevliler hakkında, inceleme, araştırma ve gerekli soruşturmanın yapılmasının uygun olacağı belirtiliyor. Fakat aradan geçen 19 seneye rağmen, Meclis Araştırma Komisyonu´nun taleplerinin hiçbirinin yerine getirilmediği ortaya çıktı.
MİT VE GENELKURMAY BİZİ YANLIŞ YÖNLENDİRDİ
Dönemin TBMM Uğur Mumcu Cinayeti Araştırma Komisyonu Başkan Vekili Tevfik Diker, komisyonu MİT, Genelkurmay, Jandarma başta olmak üzere diğer devlet kurumları ile şahısların yanlış yönlendirdiğini vurguladı. Yeni gelişen olaylar, mevcut konjonktür ve ortaya çıkan yeni bilgiler, iddialar ışığında 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, Gazeteci-yazar Uğur Mumcu ve TBMM Susurluk Komisyonu Raportörü Hakim Akman Akyürek´in ölümlerini araştırmak için yeni TBMM Araştırma Komisyonları kurulması gerektiğini dile getiren Diker, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın bu konuda girişimde bulunması gerektiğini ifade etti.
Bu dört cinayette ortak noktalar bulunduğuna dikkat çeken Diker, şöyle devam etti: Muhtemel kurulacak TBMM Artaştırma Komisyonu, özellikle; Türk Gladyosunu, Türk derin devletini, kontrgerillayı, eski MİT´i, kirli siyaseti, Baronlar Konseyini, CIA ve MOSSAD ile Türk derin devlet ilişkilerini, mafya-çete bağlantılarını, PKK-Ergenekon işbirliğini, Özel Kuvvetleri, Genelkurmay ATASE (Harp Tarihi) ile Kozmik Oda arşiv kayıtlarını incelemeli ve araştırmalıdır. Ayrıca Uğur Mumcu cinayetinde bugüne kadar ortaya konan resmi görüş terk edilmeli ve uzaktan kumanda ile cinayetin işlenmiş olması ihtimali üzerinde yoğunlaşılmalıdır. 20. Dönem TBMM Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu´na yanlış yönlendirici bilgi verenler ile bilgi ve belgeleri saklayanların da üzerine gidilmelidir. Hakim Akman Akyürek ve Gazeteci Yazar Tuncay Özkan ilişkileri sorgulanmalıdır. (Cihan)
?HER GELEN ´DEVLET SIRRI´ DEDİ, CİNAYETİ ÇÖZEMEDİK?
27.11.2012 09:57 CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Başkan Vekili Güldal Mumcu´nun eşi Uğur Mumcu´nun ölümüyle ilgili yazdığı ´İçimden Geçen Zaman´ adlı kitap, 20 yıl önceki suikastı yeniden gündeme getirdi. Mumcu, eşinin ölümünü kendi penceresinden aydınlatmaya çalışırken diğer yandan aynı yıl ölen 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın otopsisinden çıkan ´zehirlenme´ göstergeleri, 1990´lı yılların tekrar mercek altına alınması gerektiğini ortaya koyuyor. TBMM Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu Başkanı Ersönmez Yarbay, 1992-93 ve 94 yıllarında yaşanan olayların birbiriyle bağlantılı olduğunu ve birlikte yeniden araştırılması gerektiğini söyledi. Bir kısım güçlerin değişik kesimlerden insanları öldürterek cenazelerine yüz binlerce insan toplanmasını sağladığına ve böylece toplumda kamplaşma meydana getirdiğine dikkat çeken Yarbay, ?O dönemki olayların zincirleme olduğunu düşünüyorum. Özal´ın ölümü, 33 er olayı, Eşref Bitlis ve Uğur Mumcu´nun ölümü birbiriyle bağlantılıdır. Devlet bu yıllarda terörle mücadelede politika değiştirmişti ve terörle, terörün yöntemleriyle mücadele ediyordu. Bu süreçte birtakım insanlar infaz edildi.? dedi.
TBMM´nin çeşitli araştırma komisyonları kurarak olayların aydınlatılması için gönüllü çalıştığını belirten Yarbay, ancak yasalardaki boşluklar nedeniyle milletvekillerine kimsenin bilgi vermeye yanaşmadığını, elde edilen bilgiler çerçevesinde raporlara yansıyan taleplerin gereğinin yapılmadığını kaydetti. Başkanı olduğu Uğur Mumcu Komisyonu´na davet ettikleri hiçbir asker ve yargıcın gelmediğini anlatarak, şöyle konuştu: ?Gelenler de ´devlet sırrı, devlet görevi´ diye konuşmuyordu. Bugün bile yasal boşluklar nedeniyle komisyonlar istedikleri bilgileri elde edemiyor. Hazırlanan raporların hiçbir yaptırım gücü yok. Çünkü kanunlarda ve TBMM İçtüzüğü´nde araştırma komisyonu raporlarında ´gereğinin yapılmasına´ ilişkin bir hüküm yok. Darbe Komisyonu çok önemli işler yapıyor ama bu sistem içinde sadece kütüphanelere önemli bir eser kazandırmış olur, o kadar.?
Türkiye´de hâlâ çok hayati bazı yasal düzenlemelerin yapılmadığına da işaret eden Yarbay, sözlerini şöyle sürdürdü: ?Vesayet rejiminin yıkıldığını söylüyoruz ama hâlâ bunun hukuki dayanaklarını tam olarak oluşturamadık. TSK´ya görev veren maddeler duruyor. Yeniden koalisyon dönemlerinin gelmesiyle birlikte 90´lı yıllara dönebiliriz. Yeni anayasanın en kısa zamanda hayata geçmesi gerekir. Ne yazık ki bu konuda geçen yılki kararlılığı göremiyoruz.?
-Soruşturmayı savsaklayanlar için suç duyurusunda bulunmuştuk-
Uğur Mumcu Komisyonu´nun hazırladığı raporun sonuç bölümünde soruşturmayı savsaklayanlar hakkında şu taleplerde bulunulmuştu: ?Soruşturmayı savsaklayan ve görev kusuru olan eski DGM Başsavcısı Nusret Demiral ve eski DGM Savcısı Ülkü Coşkun, Uğur Mumcu´yu koruma konusunda gerekli önlemleri almayan Ankara valisi ve her kademede görev yapan diğer ilgililer, TRT´de yayınlanan ´Perde Arkası´ programına katılarak görüş belirterek soruşturmanın gizliliğini ihlal eden kamu görevlileri, ´Ateş Hattı´ programına tanık Ayhan Aydın´ı götürerek soruşturmanın gizliliğini ihlal eden güvenlik görevlileri, tutanakta tahrifat yapan ve imha tutanaklarını tanzim eden İstanbul Emniyet Müdürlüğü´nde görevli polisler ile diğer ilgili ve görevliler hakkında, inceleme, araştırma ve gerekli soruşturmanın yapılması uygun olacaktır.? (Habib Güler / Zaman)
DGM BAŞSAVCISI DEMİRAL: BANA ÖZEL HARP´i SORMAYIN
01.12.2012 10:24 Uğur Mumcu ve Necip Hablemitoğlu suikastlarıyla ilgili hakkında suçlamalarda bulunulan eski DGM Başsavcısı Nusret Demiral, iddialara cevap verdi. Mumcu cinayetinde Emniyet´e yazı gönderdiğini doğrulayan Demiral, Hablemitoğlu´nu da uyardığını vurguladı: ?Kendisine ´Hayatın tehlikede´ dedim. Birkaç gece sonra da katledildi.?
CHP Milletvekili Güldal Mumcu´nun, eşi Uğur Mumcu´nun uğradığı suikast sonrasında görevini yapmamakla suçladığı dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nusret Demiral, iddialara cevap verdi. Güldal Mumcu´nun, eşinin öldürülmesi dolayısıyla hissî davrandığını savunan Demiral, soruşturmayı derinleştirmediğine ilişkin eleştiriye ?Yok yok. Hepsi yapıldı.? karşılığını vermekle yetindi. Eski DGM Başsavcısı, Özel Harp Dairesi konusundaki soru üzerine ise şöyle konuştu: ?Bu hususlarda bana bir şey sormayın. Ben devlet adamıyım. Öyle yetiştik biz. Devletin her şeyini konuşamazsın. Demokrasi, her şeyin aynası değildir. Devletin menfaatine olan şeyler gizli kalabilir.?
Güldal Mumcu´nun, eşi Uğur Mumcu cinayeti hakkında 20 yıl sonra kaleme aldığı ´İçimden Geçen Zaman´ adlı kitaptaki iddialar tartışılmaya devam ediyor. Kitapta, dönemin DGM Başsavcısı Nusret Demiral, soruşturmada görevini yapmamakla suçlanıyor. TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı Sadık Avundukluoğlu da Demiral için, ?Mumcu cinayetini araştırmamızı engelledi.? suçlamasında bulunuyor.
Bu iddiaların ardından gözlerin çevrildiği Nusret Demiral, Zaman´ın sorularını cevapladı. Soruşturmada eksik kalan noktalar olup olmadığına ilişkin soruya, ?Aksaklık yok. Biz çok titizdik o işte.? cevabını verdi. ?Cinayetle ilgili ´Benimle tarihe gider gömülür.´ sözleriniz yargı mensubu açısından doğru bir tespit değil. Bu cinayetin aydınlandığına inanıyor musunuz?? sorusu üzerine de ?Bak şimdi kızıyorum. Ben öyle şeylerin dedikodusuna girmem. Soruşturma yapılmıştır. Soruşturma evrakı içerisinde her şey vardır. O hususta da bir yorum getirmem. Aradan 20 sene geçmiş bana bunu soruyorsunuz.? diye konuştu. Mumcu suikastında aydınlanmayan noktaların bulunduğu iddiasını reddederek, ?Bizim zamanımızda aydınlanmayan nokta kalmadı. Yeni delil, kesin delil, dedikoduya dayalı delil değil. İş gerçeklerden ziyade dedikodu kumkumasıyla yürütülüyor. Bunları dedikodu olarak görüyorum.? ifadelerini kullandı. Ardından Mumcu soruşturmasının ´yeni delil elde edilmesi halinde´ yeniden açılabileceğini kaydetti ve ekledi: ?Yeni delil yoksa yanlış. Yorumla, dedikoduyla gidilmez. Yargıda dedikodu sökmez. Gazetecilerin bazıları dedikoduyu meziyet olarak görebilir ama yanlış.?
Nusret Demiral, eski DGM Başsavcısı, soruşturmayı yürüten savcı Ülkü Coşkun´un ?Bu işi devlet yapmıştır. Siyasî iktidar isterse çözer.? sözlerinin hatırlatılması karşısında da ?Benim bilgim yok. Zannetmiyorum ki söylemiş olsun.? dedi. ?Sizin başsavcılığınız döneminde Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy cinayetlerinin aydınlatılamaması konusunda ne diyorsunuz?? sorusuna ise ?Evrak hakkında bir şey söyleyemem.? karşılığını vermekle yetindi.
Devletin menfaatine olan şeyler gizli kalabilir
Nusret Demiral, ?O dönemde bu işi devletin yaptığı, devletin içerisinde bugünkü gibi Ergenekonvari derin bir örgütün yaptığıyla ilgili şu anda bir kanaatiniz var mı?? sorusu üzerine de devletin menfaatine olan bazı konuların gizli kalabileceği değerlendirmesini yaptı. Eski Başsavcı, ?Soruşturmalarla ilgili yaptığımız işlemlere ilişkin bizim ölünceye kadar hatta öteki dünyada bile yorum yapma yetkimiz yok. Cemiyet yargıya bu yetkiyi vermiştir. Gizlilik bizim her şeyimizdir.? şeklinde konuştu.
Demiral, Necip Hablemitoğlu cinayetinde görevde olmamasına rağmen olay yerine ilk gelenler arasında olduğu iddiasını ise kabul etmedi. Hablemitoğlu´nu öldürülmeden birkaç gün önce hayatının tehlikede olduğu konusunda uyardığını anlattı. Hablemitoğlu´yla yaşadığı o diyaloğu şöyle aktardı: ?Rahmetli bana geldi. Kendisine ´Dünya çapında geniş araştırmalar yapıyorsun. Hayati tehlike içerisinde olabilirsin. Kendine koruma iste.´ dedim. Ondan sonra ayrıldı, gitti. Birkaç gece sonra da evinin önünde katledildi çocuk. Ben olay yerine gitmedim.? (Metin Arslan / Zaman)
Mumcu suikastıyla ilgili tarihi itiraf!
02.12.2012 13:08 Uğur Mumcu´nun suikaste uğradığı dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin Takvim´e konuştu: Gerçek katiller dışarıda... Masumlar mahkum oldu
Gazeteci Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993´te, bombayla sansür edildi! Mumcu, Ankara´daki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu can verdi. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğunu söyledi. Ancak saldırının ardındaki karanlık ellere ulaşılamadı. TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu ise eşinin ölümünden 19 yıl sonra İçimden Geçen Zaman adlı kitapta yaşananları anlattı. Gözler ise eski Bakan İsmet Sezgin´e çevrildi. Mumcu´ya yapılan suikastin olduğu gün Aydın´da bir programda olduğunu hatırlatan Sezgin, olay günü ve sonrasında yaşananlarla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu:
´İSTİFA ETTİM´ DEDİ GECE GÜNDÜZ ÇALIŞILDI:
Uğur Mumcu´ya yapılan menfur bir suikasttır. Ankara Emniyeti her türlü belge ve bilgiyi toplamak için gece gündüz çalıştı.
NAMUS MESELESİ YAPTIK: vCinayet olduğunda, ´Bu olay namus meselemizdir´ dedik. İnanarak, güvenerek söyledik. ´Bu işi devlet yaptı´ diyorlar. Devlet yapsaydı, devletin tepesindeki isimler ´Namus meselemiz´ diyebilir miydi?
GERÇEK FAİL KAÇTI:
Olayın ardından elde edilen ipuçları basına yansıdı. Bu nedenle güvenlik güçleri bu zatları elinden kaçırdı.
UZAKTAN İZLEDİM:
Ben 1993 yılının Temmuz ayında, DYP´nin kongresinde genel başkan kaybedince İçişleri Bakanlığı´ndan istifa ettim. Ama olayı bir eski bakan ve milletvekili olarak uzaktan izlemeye devam ettim.
KATİLLER DIŞARIDA:
´Cinayeti işleyenler´ diye yakalananlar neden mahkum onu yargı bilir. Mumcu cinayetinin esas failleri yakalanıp yargılanamadı.
´EMNİYET TECRÜBESİZDİ´
Eski Bakan Sezgin, Mumcu suikastinin biçimine Emniyet´in yabancı olduğunu söyledi ve ekledi: Mumcu suikastında kullanılan tarz, bizim Türk Güvenlik Güçleri için yepyeni bir tarzdı. Güvenlik güçlerimiz bu konuya yabancıydı, ilk defa vuku bulan konuya karşı emniyet tecrübesizdi. (Hüsniye Oral / Takvim)
SAVCI COŞKUN: ´DEVLET YAPMIŞTIR, İSTERSE ÇÖZER´ DEMEDİM
04.12.2012 15:54 Bombalı suikast sonucu 24 Ocak 1993´te öldürülen Uğur Mumcu soruşturmasını yürüten Savcı Ülkü Coşkun, Uğur Mumcu´nun eşi Güldal Mumcu´nun, eşinin ölümüyle ilgili kaleme aldığı kitapta ve katıldığı bir televizyon programında, ´Suikastı araştıran Savcı Coşkun bana ´Üstüme gelmeyin devlet yapmıştır, siyasi iktidar isterse çözer´ dedi´ şeklindeki iddialarına yanıt verdi. Mumcu´nun bu sözlerinin gerçeği yansıtmadığını belirten Savcı Coşkun, olay sırasında kapatılan Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Savcısı olduğunu söyledi. Coşkun, Uğur Mumcu cinayetinden ortalama 4 yıl kadar önce, Türkiye´de Uğur Mumcu cinayetine benzer bombalı eylemlerle öldürülen veya yaralanan başta yabancı misyon mensupları olmak üzere bir takım olaylar yaşandığını anlattı. Bu olaylara ilişkin soruşturmaları da kendisi yürüttüğü için Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nusret Demiral´ın talimatıyla Mumcu suikastının soruşturulmasında da görev yaptığını kaydetti. Ülkü Coşkun, Uğur Mumcu olayından önce Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail´li diplomatlar ile ABD´li bir askere yönelik bombalı saldırılara ilişkin soruşturmaların yanı sıra Bahriye Üçok ve Muammer Aksoy´un öldürülmesine ilişkin soruşturmaları yürüttüğünü ifade etti.
-Mumcu cinayetiyle diğer olaylar arasındaki paralellik-
Coşkun, o dönemle ilgili şu bilgileri verdi: ´Bu soruşturmaları yürütürken, beraber çalıştığımız emniyet, istihbarat, terörle mücadele birimleriyle yaptığımız çalışmalar, bizi komşu bir devletin istihbarat servisine yönlendirdiğini gördük. Uğur Mumcu cinayeti de benzer şekilde bombalı eylem olduğu için Mumcu´nun ailesinin karşı çıkmasına rağmen Ankara DGM Savcılığı olarak hadiseye yasal nedenlerle el koyduk.´
Soruşturmayı 3 DGM Cumhuriyet Savcısı´nın yürüttüğünü belirten Coşkun, önceki olayların soruşturmalarını da kendisi yürüttüğü yoğun olarak konuyla kendisinin ilgilendiğini anlattı. ´Uğur Mumcu cinayetiyle diğer olaylar arasındaki paralellik, benzerlikler dikkatimizi çekti ve soruşturmaları birlikte yürüttük´ diyen Coşkun, şöyle devam etti: ´Uğur Mumcu cinayeti sırasında eşi Güldal hanım, arabanın biraz ilerisinde apartmanın ön tarafında durması nedeniyle olayla ilgili görgü şahidi durumunda idi. Olayla ilgili çektiği üzüntü nedeniyle kendisini toparlasın diye olaydan 20 gün sonra evinde olayla ilgili beyanını almak üzere gittim. Beyanını aldığımızda hatırladığım kadarıyla bana ´Uğur Mumcu cinayetinin faalleri bulunur mu, bulunabilir mi?´ diye sordu. Ben de Mumcu´dan önce öldürülen ve failleri bulunamayan bombalı eylemlerin 3-4 yıldır aydınlatılamadığını belirtip, o sırada hükümette görevli bir Başbakan Yardımcısı ve bazı bakanların, ´Uğur Mumcu cinayetini mutlaka aydınlatacağız. Bu hükümetin namus borcudur´ şeklindeki açıklamaları ve olayın komşu bir devletin istihbarat kuruluşuyla ilgili bulunması nedeniyle Güldal hanıma, ´Siyasi iktidar isterse bu olay aydınlanır, çözülür´ şeklinde bir cümle sarf ettiğimi hatırlıyorum. Güldal hanımın dediği gibi ´Devlet yapmıştır, devlet isterse çözer´ gibi bir söz asla söylemedim.´
-´Daha önce de iddialara maruz kaldım´-
Güldal Mumcu´nun, ifadesi alındıktan 15 ay sonra basına yaptığı açıklamalarda da kendisiyle ilgili bu iddialara yer verdiğini, görevi savsakladığı iddiasında da bulunduğunu anlatan Coşkun, bu iddialar nedeniyle kendisi hakkında soruşturma açıldığını ifade etti. Coşkun, DGM´nin asker kökenli Cumhuriyet savcısı olması nedeniyle Adalet Bakanlığı müfettişlerince başlatılan soruşturmada, Milli Savunma Bakanlığı´nca böyle bir söz söylemediği, görevini savsaklamadığı kanaatine varıldığını bildirdi. Adalet müfettişlerinin disiplin cezası verilmesi isteğinin de reddedildiğini anımsatan Coşkun, Milli Savunma Bakanlığı´nın kendisine ceza vermemesine ilişkin işleminin iptali istemiyle dava açıldığını, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi´nin bu davayı reddettiğini kaydetti. Coşkun, ´Yani Güldal Mumcu´nun dile getirdiği bu hususlarla ilgili Adalet Bakanlığı müfettişleri marifetiyle daha önce soruşturmaya maruz kaldım ve aklandım´ dedi.
-´Keşke benim zamanımda aydınlatabilseydik´-
Emekli Savcı Ülkü Coşkun, Uğur Mumcu soruşturmasını 1994 yılı Temmuz ayına kadar yürüttüğünü belirterek, ´Ben soruşturmayı bıraktığım zaman komşu bir devletin gizli servis faaliyetleriyle irtibatlı olduğuna dair emniyetten, istihbarattan, terörle mücadeleden bilgi akışı olduğunu hatırlıyorum. Ama benim zamanımda aydınlatamadık, keşke aydınlatabilseydik´ diye konuştu.
Suikastın, ´İslami Hareket Örgütü´ ile bağlantılı olduğunun iddia edildiğini, İstanbul´a giderek konuyu araştırdığını söyleyen Coşkun, yaptığı araştırma sonucunda herhangi bir bağlantıya rastlamadığını, İstanbul DGM Savcılığı, İstanbul emniyeti, istihbarat ve terörle mücadele birimlerinin de buna ilişkin delil veya tespitte bulunamadığını anlattı.
Ülkü Coşkun, ´Güldal hanımın bana atfettiği açıklamalar karşısında soruşturmayı yürüten bir savcı olarak bu açıklamaları yapma gereği duydum. Güldal hanımın ifadesini aldığım sırada, ben Cumhuriyet Savcısı ve devletin bir temsilcisiyim, elde bu konuda bir delil, tespit olmadan böyle bir şey söylenebilir mi? Akıl ve mantık dışı bir açıklama´ dedi.
Güldal Mumcu´nun kitabında yer alan ifadelerle ilgili pek çok kişinin aksi yönde açıklamalarda bulunduğunu söyleyen Coşkun, ´Kitapla ilgili basında yer alan ifadelerin soruşturma dosyasıyla uyum sağlamadığı anlaşılmaktadır´ diye konuştu. (AA)
(23 Kasım 2012), son güncel.: (04 Aralık 2012)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Uğur Mumcu cinayeti ile ilgili manşetlerimiz
Uğur Mumcu ile ilgili tüm manşetlerimiz
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap