İkinci ´Ergenekon´ davasında savunmasına başlayan tutuklu sanık avukat emekli Albay Levent Göktaş, ek ifadesindeki ´Ergenekon´un korkunç bir örgüt olduğunu fark ettim´ cümlesinin kesinlikle kendisine ait olmadığını söyledi.
Levent Göktaş ek ifadesine itiraz etti
İkinci ´Ergenekon´ davasında savunmasına başlayan tutuklu sanık avukat emekli Albay Levent Göktaş, ek ifadesindeki ´Ergenekon´un korkunç bir örgüt olduğunu fark ettim´ cümlesinin kesinlikle kendisine ait olmadığını söyledi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ikinci Ergenekon davasının bugün görülen 108´nci duruşmasına tutuklu sanıklardan Levent Ersöz, Mehmet Haberal ve Oğuz Bulut katılmadı. Eski Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin, Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay´ın da aralarında bulunduğu diğer 23 tutuklu sanık ise duruşmada hazır bulundu. Tutuksuz sanıklar eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Ünal İnanç, Tanju Güvendiren ve Muhterem Bağcı da duruşmada hazır bulundu.Henüz mahkeme heyeti yerini almadan duruşma salonuna tutuklu sanıkların alındığı sırada Tuncay Özkan ile Mustafa Balbay, izleyici olarak katılanların yoğun alkışları ile karşılandı. Sanık Yalçın Küçük de yerine geçtikten sonra izleyicileri selamlamasının ardından alkışlandı. Balbay, izleyicilerle yaptığı ayaküstü sohbet sırasında, Bir ala karga hücremin havalandırmasına yuva yapmış. Her sabah erkenden gaak diye bağırıyor. Sanki bana kalk diyor. Yaşam sevincimizi hala yitirmedik. diye moral verdi.
Küçük ve Hilmioğlu tutuklu sanık bölümünde
Sanık Yalçın Küçük, Ergenekon soruşturması kapsamında en son yapılan Odatv operasyonu ile ilgili olarak hakkında verilen tutuklama kararının ardından mahkeme salonunda tutuklu sanıkların bulunduğu yere alındı. Uzun süre hastanede tedavi altında bulunan ve son karar ile cezaevinde kalmasında bir sakınca görülmeyen 3 tutuklu sanıktan eski İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu, doktor nezaretinde savunma yaptığı duruşmalar hariç ilk kez duruşmaya katıldı. Diğer iki tutuklu sanıktan Levent Ersöz, Silivri Cezaevi´ne sevk edildikten bir gün sonra Silivri Devlet Hastanesinin Selimpaşa´da bulunan kampüsüne sevk edildiği için duruşmaya katılmadı. Aynı durumdaki üçüncü sanık Prof. Mehmet Haberal ise hastalığı nedeni ile revire çıkmak için dilekçe verdiği için duruşmaya katılmadı.
Sanıklar ile avukatlarının kimlik yoklamasının ardından tutuklu sanık Mustafa Balbay, hücreye sevk edilmelerine ilişkin bir açıklama yapmak istediğini belirterek söz istedi. 28 Şubat 2011 tarihinde koğuştan alınarak hücrelere yerleştirildiklerini belirten Balbay, Hücremde 7 karo var. 3´ünde yatak bulunuyor. Diğer tarafa da elbise dolabı koydum. aradan yan geçebiliyorum ancak. dedi. Koğuşundaki eksikler ve aksaklıklar nedeniyle 20 günde 34 kez inşaat görevlilerinin geldiğini belirten Balbay, sevk edildikleri 1 nolu cezaevinin henüz bitmeden müteahhit tarafından teslim edildiğini ileri sürdü. Koğuşunu 3 kez lağım suyu bastığını da öne süren Balbay, Koğuşumda her şey bozuk, bir tek moralim hariç. ifadesini kullandı.
Tutuklu sanıklardan avukat Yusuf Erikel de Kayseri´deki soruşturma nedeni ile Ergenekon davasına dahil edildiğini iddia ederek, O soruşturmada bağlantım olmadığı gerekçesi ile hakkımda takipsizlik kararı verildi. dedi. Erikel, hastalığı nedeniyle hastaneye sevki konusunda karar verilmesine rağmen sevk işleminin yapılmadığını iddia etti.
Yapılan açıklamaların ardından Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, en son 25 Şubat tarihinde görülen duruşmada savunmasını tamamlayan tutuklu sanık Levent Göktaş´ın savunma ve sorgusuna geçileceğini açıkladı. Sanık Göktaş, savunmasını devam etmesi için sanık kürsüsüne alındı. Göktaş da koğuşunun değiştirilmesine tepki gösterdikten sonra son oturumda yaptığı savunmayı, hatırlatmak için kısaca özetledi. Daha sonra da sanık Göktaş´ın savcılık ve mahkeme ifadelerinin okunması bölümüne geçildi. ( Cihan)
Göktaş´ın daha önce savcılık ve nöbetçi hakimlik tarafından alınan ifadeleri okundu. Ardından savcılık tarafından alınan ek ifadesi okunan Göktaş, kendisi hakkında yazılan ihbar mektuplarına dayanarak alınan bu ifadesindeki konulara tek tek açıklık getirdi. Göktaş, 12 Ocak 2009 tarihinde tutuklanmasından 3 ay geçtikten sonra o dönemdeki avukatı Abdullah Kaya´nın söylemesi üzerine ek ifade vermeyi kabul ettiğini belirtti. Göktaş, bu ifadesinde birçok konuyla ilgili anlattıklarının ve verdiği cevapların, kes yapıştır sistemiyle değiştirildiğini, düzenlendiğini ve hatta bir kısmının yazılmadığını ileri sürdü.
Ergenekon´un korkunç bir örgüt olduğunu fark ettim ifadesinin kesinlikle kendisine ait olmadığını vurgulayan Göktaş, gözaltına alındığında polislerin kendisiyle yaptığı söyleşi tarzı mülakatta, Sen Şırnak Cudi dağı Ballıkaya bölgesinde, 250 kişilik terörist grubun içerisine 40 kişiyle girdiğinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin amacı PKK´yı yok etmek değil, seni ve MAK Taburunu etkisiz hale getirmek, yok etmekti sözlerinin hiç aklından çıkmadığını, kötü niyetli olduğunu düşündüğü bu birkaç polisin TSK hakkındaki art niyet taşıyan düşüncelerine çok üzüldüğünü anlattı.
Ek ifade için savcılığa gittiğinde, savcının sizi dinliyoruz sözü üzerine, bu konuşmalara çok üzüldüğü ve alındığı için polislerin bu sözlerini anlattığını ifade eden Göktaş, Eğer polislerin anlattığı gibi, iddia ettiğiniz böyle hayali bir örgüt varsa biz zaten yanmışız´ dedim. Savcılıkta bu kapsamda söylediğim tüm sözler bundan ibarettir diye konuştu.
´Leyla Zana´nın köyünü yaktırmadım´
Göktaş, 1992-1993 yılları arasında Azerbaycan´da görev yaptığını, Azerbaycan ordusunu eğitmek amacıyla MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu ile birlikte bu ülkeye gittikleri söyledi. Savcılıkta bu konuda anlattıklarının işçi pasaportuyla bu ülkeye gittikleri şeklinde geçtiğini vurgulayan Göktaş, Kozinoğlu´nun da kod adının Köroğlu olarak konulduğunu anlattı. Göktaş, Azerbaycan´a resmi bir görev kapsamında gittiklerini ve kod isim değil açık isimlerini kullandıklarını belirtti. Göktaş, Azerbaycan´a devletin kendilerine verdiği mavi pasaportla gittiklerini sözlerine ekledi.
İhbar mektubunda geçen Özel Kuvvetler Komutanlığındaki operasyonlar sırasında Leyla Zana´nın köyü olan Kurşunlu´nun yakıldığı ve namaz kılan bir subayı arazide bıraktıktan sonra bir timle geri dönüp aradığı şeklindeki iddialara da değinen Göktaş, Zana´nın ihbar mektubunda geçen Kurşunlu köyünden değil, Silvanlı olduğunu söyledi. Özel Kuvvetler Komutanlığının köy yakma emri vermediğini, kendisinin de o dönemde tabur komutanı olmadığını ifade eden Göktaş, operasyonlara en az 10 birliğin katıldığını ve bin 500-2 bin askerin görev yaptığını, en son bölgeye Özel Kuvvetlerin girdiğini anlattı. İbadet yapılacağı zaman, 2 kişinin silahlı bir şekilde o kişinin etrafında bulunarak, ibadetini sağlıklı bir şekilde bitirmesi için destek olduğunu ifade eden Göktaş, ibadet yaptığı için birinin arazide bırakılmasının iftiradan başka bir şey olmadığını kaydetti.
Göktaş, Emin, Güler ve Zozan isimli teröristleri teslim aldığı, Emin´in jandarmaya teslim olmasına rağmen jandarmadan alınarak kullanıldığı, Zozan kod adlı itirafçı kız ile arasında gönül ilişkisi olduğu iddialarına da değindi. Emin kod adlı PKK itirafçısını tanımadığını, Güler ve Zozan kod adlı itirafçı PKK´lıları tanıdığını belirten Göktaş, Zozan´ın ismi Mülkiye Yıldız´dır. Yanımızda bir müddet kaldı. Cudi Dağı´nı en iyi bilen terörist olduğu için kalmıştır. Onun sayesinde Ballıkaya´ya girdik. Daha sonra terörist olan amcasının oğlu ile evlendirdim. Güler kod Zinarin´i Doğubeyazıt´a gönderdim. Gönül ilişkisi kurmadım, ancak Diyarbakır DGM´de bunların beraat etmesini sağlayıp evlendirdim şeklinde konuştu.
Alpaslan Türkeş ile Kara Harp Okulu öğrencileri arasında irtibatı sağladığı yönündeki iddiaların da asılsız olduğunu vurgulayan Göktaş, Türkeş´i tanımadığını ve hiç görmediğini söyledi. Resmi görev gereği bazı kişilerle ilgili istihbarı bilgiler toplayıp komutanıma verdim cümlesinin kendisine ait olmadığını belirten Göktaş, Özel Kuvvetler Komutanlığının dinleme cihazı, takip cihazı olmadığını, dinleme ve takip yapmadıklarını söyledi.
Talepleri
Göktaş, bu ifadesini savcı Zekeriya Öz almasına karşın işleme hiç katılmayan üç savcının ifade tutanağında imzasının bulunduğunu belirterek, bu 3 savcının imzalarının bu ifadeye başka bir yerden kötü niyetli kişiler tarafından kopyalandığı savundu. Savcılar Fikret Seçen, Murat Yönder ve Ercan Şafak´a 6 Nisan 2009 tarihindeki ek ifadesine katılıp katılmadıklarının, imzaların kendilerine ait olup olmadığının ve kendileri tarafından imzalanıp imzalanmadığının sorulmasını talep eden Göktaş, Jandarma Kriminal Laboratuvarına, İstanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi veya Boğaziçi Üniversitesi grafoloji bölümüne ifade tutanağında tahrifat yapılıp yapılmadığına ilişkin inceleme yaptırılmasını istedi. Göktaş, bu ifadesinin Cumhuriyet Savcılığı´nın kanunsuz eylem ve işlemleri nedeniyle, hukuka aykırı olarak kabulüne karar verilmesini talep ederek, aksi durumda buna ilişkin açıklamaların değerlendirilmesini istedi. Diş ağrısı nedeniyle çapraz sorguya geçilmemesini talep eden Göktaş, yarın hastaneye gideceğini, önümüzdeki pazartesi gününe kadar kendisine izin verilmesini istedi. Bunun üzerine mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi. ( Vatan)
(28 Mart 2011, 18:40)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: