Susurluk davası hükümlüsü eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın, İstanbul Adliyesinde savcılıkça sorgulandı ve tutuklanma talebiyle mahkemeye sevkedildi. Mahkeme, Çarkın´ı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.
26.03.2011 17:29 ´Susurluk´ davası hükümlüsü eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın, Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesinde savcılıkça 10 saat boyunca sorgulandı ve tutuklanması talebiyle mahkemeye sevkedildi. Üç saat mahkeme sorgusu süren Çarkın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Alınan bilgiye göre, özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hakan Karaali´nin talimatı üzerine İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince dün gözaltına alınan Ayhan Çarkın, emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesine getirildi. Ayhan Çarkın´ın son günlerde medyaya yansıyan açıklamalarına ilişkin başlattığı incelemeyi soruşturmaya dönüştüren Savcı Karaali´nin, Çarkın´ın ´şüpheli´ sıfatıyla ifadesini alması bekleniyor.
22.00: Çarkın mahkemeye sevk edildi
´Susurluk´ davası hükümlüsü eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın, tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edildi.Gözaltında tutulduğu İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesine getirilen Çarkın, son günlerde medyaya yansıyan açıklamalarının ardından başlatılan soruşturmaya ilişkin, Cumhuriyet Savcısı Hakan Karaali tarafından sorgulandı. ´Şüpheli´ sıfatıyla savcıya ifade veren Çarkın, tutuklanması istemiyle İstanbul Nöbetçi 12. Ağır Ceza Mahkemesine sevk edildi.
01.15: Ayhan Çarkın serbest bırakıldı
27 Mart 2011 - 01:15 ´Susurluk´ davası hükümlüsü eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın, sevk edildiği mahkemece serbest bırakıldı.Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesinde, Cumhuriyet savcısı tarafından yaklaşık 10 saat ifadesi alındıktan sonra ´adam öldürmek´ suçundan tutuklanması istemiyle İstanbul Nöbetçi 12. Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilen Ayhan Çarkın´ın sorgusu tamamlandı. Mahkeme, Çarkın´ın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar verdi. Adliye önünde gazetecilere açıklama yapan Çarkın´ın babası Halil Çarkın, sabah saat 07.00´den beri burada olduğunu belirterek, ´Tahliyesini bekliyordum, tahliye olduğu için mutluyum´ dedi.
Efeoğlu´nu işkencede öldürüp gömdüler
1992´de gözaltına alındıktan sonra kaybolan üniversite öğrencisi Ayhan Efeoğlu´nun akıbetini Ayhan Çarkın açıkladı: İşkencede öldürdüler, götürüp gömdüler. Eski özel timci ve Susurluk hükümlüsü Ayhan Çarkın, şok itiraflarına devam ediyor. Çarkın, 1992´den beri kayıp olan Ayhan Efeoğlu´nun işkencede öldürüldüğünü ve gizlice gömüldüğünü söyledi. Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Ayhan Efeoğlu (25) 6 Ekim 1992´de okulun önünde telsizli sivil polislerce gözaltına alındı. Bu Efeoğlu´nun son görülüşü oldu. Bir daha kendisinden haber alınamadı. Anne ve babası Ayhan Efeoğlu´nu bütün resmi kurumlara sormasına rağmen hiçbir ipucu elde edilemedi. Efeoğlu Ailesi, Ayhan´ın acısını yaşarken 1995´de de diğer oğulları Ali Efeoğlu´nun gözaltına alındıktan sonra kaybolmasının şokuyla sarsıldı. Efeoğlu Ailesi, iki oğullarının izini bulmaya çalışırken ?gönüllü itirafçı? olan Ayhan Çarkın STAR´a Ayhan Efeoğlu´nun katledildiğini açıkladı. ?Öldürülenler bizden daha onurluydu? diyen Çarkın, sorumluluğu olduğu olaylarda mağdur yakınlarıyla karşılaşmak istediğini söyledi. Çarkın, ?Ben karşılaşmak zorundayım. Affedin demeyeceğim. Bil ki neden oldu. Katil ayrı olayın neden olduğu ayrı. Nedenini açıklayacağım? dedi.
Katıldığı çatışmalarda ölenlerin rüyalarına girdiğini ifade eden Çarkın, ?Hiçbir şey gizli kalmayacak. Defter dürülecek. Faili meçhule kurban giden binlerce insan var. Adalet önünde her şey ortaya çıkacak. Bir sürü insan Galatasaray Lisesi´nin önünde gözyaşı döküyor. Alıp başlarına götüreceğim. Ayhan Efeoğlu işkencede öldürülmüş ve gömülmüştür. Her şeyi açıklayacağım? diye konuştu. (Zaman, Star)
Öldürmedim öldürttüler
Çok sayıda faili meçhul olaya karıştığını anlatan eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın, ?Vatan için yaptığımı düşünüyordum, yanılmışım. Asıl ölen benim. Öldürmedim, öldürttüler? dedi. Emirle faili meçhul cinayet işlediklerini, savcıya emri veren kişiler ve cinayetler hakkında bilgi vereceğini açıklayan eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın, STAR´a Türkiye´nin faili meçhullerle dolu karanlık dönemlerine ilişkin çarpıcı açıklamalar yaptı. ?Öldürülen aslında benim. Sorumlu olduğum olaylarda ölen insanların yakınlarıyla göz göze gelmek istiyorum. Öldürmedim ben, öldürttüler? diyen Çarkın, girdiği her çatışmanın ardından Çatladıkapı´da bir fidan diktiğini, oradaki fidan sayısının 400 olduğunu söyledi. Susurluk hükümlüsü Ayhan Çarkın, üç saate yakın süren görüşmemizde çarpıcı bilgilerin yanı sıra çok sayıda isim telaffuz etti, olay anlattı. İddia düzeyindeki bu açıklamalarla kimseyi zan altında bırakmamak için bazı isim ve olaylara yer vermedik. İşte Çarkın´ın çarpıcı açıklamaları:
Sanki sadece Topal öldürüldü?
Öldürülen aslında benim. Sorumlu olduğum olaylarda ölen insanların yakınlarıyla göz göze gelmek istiyorum. Öldürmedim ben, öldürttüler. Alıp başlarına götüreceğim. İşkencede öldürülüp gömülenler var. Sorumlu olduğum olaylarda insanlarla karşılaşmak zorundayım. ´Affedin´ demeyeceğim. ´Oldu ama neden oldu´ diye anlatacağım. Katil ayrı, olayın neden olduğu ayrı. Nedenini açıklayacağım. O ölümleri madalya gibi göğsümde taşıdım. Namus abidesi gibi gezmedim. Ömer Lütfi Topal olayını en son sormalı bana adalet. Bu kamuoyu sanki hiç kimse ölmemiş de sadece Topal ölmüş gibi davrandı. Her şey bitmiş sanki bir tek Topal var.
5 polisi öldürteceklerdi
Bir gün bana üç kişinin fotoğrafını gösterdiler. ?Ayhan bunlar DEV-SOL´cu. Seni öldürecekler? dediler. Yıl 2005-2006´ydı. Üç-beş gün sonra resimde gördüklerim Çatladıkapı´ya geldi. Beni öldürmeye geldiklerini düşündüm. Tam elimi belime attım ?Yapma Ayhan biz polisiz? dediler. Bana tuzak kuruldu. Bana 5 polisi öldürteceklerdi, beni polis katili yapacaklardı.
Ekip otolarını kim taradı?
Bizim dönemimizde siyasi şubede çalışanların hepsi derhal tutuklanmalı ve mal varlıklarına el konulmalı. Panzer Şakir, Sarı Celal denilen ve örgüt masalarından sorumlu olanlar vardı. Ellerinde viski şişesiyle şubede dolanırlardı. Onların hepsinin sorgulanması lazım. Ben içinde olduklarımı anlatacağım. DEV- SOL masasından sorumlu olanlar da gelecek. İstanbul´da örgüt elemanından daha fazla polis öldü. Neden diye sorulsun. Ekip otolarını kim taramış araştırılsın. MİT´çilerin alınması lazım. 1989-93 arası görev yapan İstanbul´daki MİT´çiler, Marmara Bölge Sorumlusu ve örgütlerden sorumlu olan MİT´çiler alınmalı, sorgulanmalı.
Canımı almadan adaleti göreyim. Bunu temizlemem lazım. Bilip de söylememek, görüp de anlatmamak kötülüklerin en büyüğü. Gidenlerin de sesiyim aynı zamanda. Yaşadığım süreç beni bu hale getirdi. Herkes emekli oldu, paralarını aldı, çekildi. Ben paranın da peşinde değilim. Ama bu vurdumduymazlıklar, hiçbir şey olmamış gibi davranmalar olmuyor. Ben herşeyi göze aldım. Ne olacaksa olsun. Artık yeter. Artık hiçbir şeyden korkmuyorum. Dediklerime yalan desinler de görelim. İspatlayacağım. Başında durarak göstereceğim. Konuştuğumda çok zarar göreceğim. Hiçkimseyle hesabım yok. En ağır ceza verilecekse bana verilecek.
Kulak koleksiyonu yapan var
Adli Tıp raporlarını açsınlar. Benim girdiğim çatışmalarda adama iki mermi isabet etmiştir. Bu adama 70 mermi nereden isabet etti? Ölüye işenir mi, tekme atılır mı? Şu anda emekli olan ve evlerinde kulak koleksiyonu bulunanlar var.
Devleti sevdim, kullanıldım
Devletimi seviyordum, devletim için mücadele ettim. Ancak kullanıldım. Devlet gerçekte yokmuş. Birileri adını devlet koymuşlar, gerisi yalan. Kendi kurdukları kan devleti, kan koridoru. Köşebaşlarını, makamlarını işgal etmişler. Biz devleti korumak için bunları yaptık. Yanlış olduğunu anladığımızda artık çok geç olmuştu. Bu taşınacak bir yük değildi. Adaletin önünde her şey ortaya çıkacak.
Çatladıkapı´daki 400 fidan 400 çatışmanın anısıdır
Yıllardır Çatladıkapı´da yaşıyorum. 19 yıl oldu. Her çatışma sonrası gider bir fidan dikerdim. Sahil boyuna 400 fidan diktirdim. Şimdi orası benim ekmek kapım oldu. Çay, kahve sattırıyorum. Ama rant olarak da çok yüksek bir yerdir. Hep orada oturdum, orada yaşadım.
İbrahim Şahin hatırlamıyormuş, ben ona hatırlatırım
İbrahim Şahin (Ergenekon sanığı-Eski Özel Harekat Daire Başkanvekili) mevsimleri, günleri hatırlamıyormuş! Ben hiçbir anı unutmadım. Onu göreyim hatırlatırım. Delillerle her şeyi savcıya anlatacağım. Faili meçhul kalmış şeyleri. Ben onlar gibi değilim. Yaptıklarının arkasında dursunlar. Hangi tarihlerde nerelerde olduğumu, kimlerle olduğumu anlatacağım. Benden sonra kimler nereleri gezdi anlatacağım. Adalet bu işi göğüslerse gerçekler ortaya çıkar.
Göz göre göre oldu
Ben Oğuz´la (Yorulmaz) Ankara Necatibey Caddesi´nde iki adam yakaladım. Devleti sahipleniyorum ya o zaman. Onları hemen aldım. Makine Kimya Endüstrisi´nin imha planı çıktı üzerlerinden. İbrahim Şahin´e bildirdim, ´Biz hallederiz´ dedi. Sonra Makine Kimya havaya uçtu. Ne diyeceksin? Adamı veriyorsun, bir şey yapılmıyor. O adamlar salavatla odalarına girdiğimiz, şehit olsak da tabutumuzu taşısınlar dediğimiz adamlar. Hiçbir şey yapamıyorsun.
Sırtımız sıvazlandı
Adli Tıp´ın bir dönemi sorgulanmalı. İşkence görenlere sağlam raporu verdiler. Sebep olduklarım var. Kader beni bırakmadı. Normal şartlarda polislikten bin defa ihraç olmam lazım. Oraya ait değildim. Beni bırakmadılar. ´Dur´ ihtarına uymadı diye çatır çatır insan öldürüyorsun mahkemelerde sırtın sıvazlanıyor. ´Türkiye seninle gurur duyuyor´ deniliyor. Avukat yazıyor, sen imzalıyorsun. ´Demek ki devletimiz doğru, biz doğru yapıyoruz´ diye düşünüyorsun. (Star)
Büyükelçileri Derin Devlet Öldürdü
Röportaj: Mehmet Baransu / Sadık Güleç (Taraf): Dün gözaltına alınan Susurluk sanığı Ayhan Çarkın´dan sarsıcı bir iddia: ASALA dosyasını açın. Büyükelçilerimizi derin devlet öldürdü. İşte o röportaj...
Ayhan Çarkın. Eski bir özel harekatçı. Susurluk´ta bir mercedesin kamyona çarpmasıyla ilk kez adı duyuldu. Devlet adına cinayet işleyen derin devletin tetikçisi olarak yargılandı. Ceza alınca memurluktan atıldı. Cezaevinden çıktıktan sonra Kumkapı sahilde bir baraka içerisinde, sahilde yürüyüş yapanlara çay satarak geçimini sürdürmeye başladı. Newroz´a, ailesiyle birlikte katılması ve ardından çıktığı programlarda Susurluk dönemiyle ilgili çarpıcı açıklamalarla yeniden Türkiye´nin gündemine geldi. Dün İstanbul Emniyet Müdürlüğü´ne bağlı Organize Şubesi ekiplerince gözaltına alınan Ayhan Çarkın, son röportajını Taraf ´la yaptı. İşte ?kullanıldım? diyen Çarkın´ın açıklamaları...
Önce Diyarbakır günlerinizden başlayalım. Orada ne zaman görev yaptınız?
1986-1990 yıllarında. Özel harekatın ilk giden grubuyduk. Sonra ikinci grup geldi. İbrahim Şahin´in grubu. Onlar özel harekatı bozdular. Diyarbakır´da görev yaptığım dönemde, kamuflajla evime gidiyordum. Lojmanımız yoktu. Kirada oturuyorduk. Halkın içerisinde. Bize hiç tepki yoktu.
Diyarbakır´da neler yaşandı da, devlete tepki duymayan halk, daha sonra devletten korkar oldu?
Biz jandarmanın uygulamalarına o dönem karşı çıkıyorduk. Köylere giriyorlardı, infazlar. Özel harekatçı olarak jandarmanın yaptığı uygulamaları yapmıyorduk. Halka çok işkence yapıldı. Diyarbakır Cezaevi´nde bok yedirdiler halka.
Hepsini asker mi yaptı? Polis bu işlerin içerisinde yok muydu?
Diyarbakır Cezaevi´nin hemen yanındaydı şubelerimiz. Cezaevi, yanında siyasi şube, istihbarat vardı. Hanefi Avcı istihbarattaydı. İstihbarat dediğin işkence yapıyordu. Siyasi şubedeydi. Cezaevi duvarıyla yan yanaydı şubesi. Onun yanında da bizim şube vardı. Cezaevi koridorundan adamlar içeri alınıyor, işkence yapılıyordu. Necdet Menzir o dönem orada müdürdü. Cezaevinden gelen çığlıkları şimdi duyuyorum ben. Kahkaha atıyorlardı.
İtirafçı müessesi de Avcı´nın döneminde başladı sanırım...
İtirafçıları kullanan, onlara operasyon yaptıran da bunlar. Kendi işlerini temizlettiler itirafçılara... Hizbullah diyorlar. Ne Hizbullah´ı, hepsini bunlar yaptı. Dönemimizde Hizbullah falan yoktu. Ne olduysa 1990´dan sonra oldu. Ben de 1990´da İstanbul´a geldim. Operasyon timindeydik. 13 kişiydik. Bütün örgütlerin operasyonuna biz giderdik. Bize adresleri gösteriyorlardı. Operasyon yapıyorduk.
İlk yaptığınız operasyonu hatırlıyor musunuz?
Unutmadım ki. İlk olay TİKKO operasyonuydu. Kemal Yazar. Yaralı ele geçirdik. Ben vurdum. Dursun Karataş Cezaevi´nden firar ettirildi, ondan sonra başladı her şey.
Bahçelievler çatışmasında da siz vardınız sanırım...
Evet. O çatışma 3,5 saat sürdü. Hatta iki tane kadın vardı. Onları aldık. Ben orada üç tane de polis vurdum. Çünkü orada iki çocuk vardı. İçerdekilerle konuştuk. Bir şey yapmayacağız çocuğu ve kadını bırakın diye. Bana inandılar. Çocukları bıraktılar. O arada bizimkiler ateş etmeye kalktılar. Kollarından vurdum.
Dev-Sol´un başına geçeceği söylenen Sinan Kukul ve Sabahat Karataş´ın infazı da derin devletin örgüte yön verme operasyonu muydu?
Sinan Kukul başına geçecekti, ondan öldürüldü. Bunu kime soracaklar. Fikret Işıkkaralar. Bu işleri en iyi bilen o. Dev-Sol masasının başındaydı.
Peki Bedri Yağan operasyonu. Çatışma demişlerdi ama ´Mösyö´ kitabımda adli tıp raporlarını yayımladım. Kafalarına sıkılarak öldürüldükleri ortaya çıktı.
Bedri Yağan operasyonunda ben başka yerdeydim. Olay yerine gittiğimde bitmişti herşey. Hatta iki tane çocuk vardı. Sağ kurtulmuşlardı çatışmadan. İçeri dahi girmedim. İki çocuğu dışarıda alan kişi benim. O olay infazdı.
Dursun Karataş nasıl kurtuldu?
Karataş o operasyonlardan anlaşarak kurtuldu. Sonra ona polisleri taratma işlerini yaptırdılar. O dönemin bütün polis istihbarat ve MİT yetkililerinin alınması sorgulanması lazım.
Devlet mi polisleri tarattı?
Kağıthane´de beş polis öldürüldü. Çırpıcı deresinde, Şehremini´de, her yerde polis öldürüldü. Polislerin ölümünden sonra bize operasyon yaptırdılar. Dursun Karataş cezaevinden firar ettirildikten sonra her şey başladı. Böyle vatan sevgisi olmaz olsun. Terörü de kendi üretiyor, kahramanını da. Kaç tane polis öldü. Şimdi bunların hepsi ortaya çıkmalı. Ekip otolarını tarattırdılar. Hepsini bunlar yaptı.
Siz olayların neresindeydiniz?
Bizim katıldığımız operasyonlar ortada. Vurduklarımızı söylüyoruz. Hanefi Avcı sinyal kaydırma yapıyordu. Sinyal kaydırma dediğin nedir biliyor musun? Biz şimdi ikimiz burada bir ağaç keseceğiz. Ağaç kesmeye gidiyoruz. Ama oraya gittiğinde bir bakıyorsun ağaç kesilmiş. Sen artık ortasındasın. Bu Topal (Ömür Lütfi Topal) meselesinde falan biliyorsunuz. Bütün telefon dökümleri önümüze geldi. Orası bizim çalıştığımız alandı. Abdullah Çatlı´nın arkadaşı olduğum için bizi de kattılar.
Olayların bazıları sizin üzerinize bilerek mi yıkıldı yani?
Bir tane olay olsa kendimizi savunuruz. Bir operasyona gidiyorsun. Silahlı çatışma çıkmış. Belki üç kişi çatışmış. Ama işi bitiriyorsun, bir bakıyorsun kağıt imzalatılıyor. On bir kişinin ismi yazılmış. İmzanı atıyorsun. Sonra diyorlar ?aferin oğlum devam et? sonra bir bakıyorsun birinden 10, birinden 20, derken 80 mermi çıkmış. Sonra gel Ayhan Çarkın ifadeye.
Müdürler imzalamıyorlar mıydı, olay tutanak raporlarını?
Bizim müdürlerden imzalayan da var imzalamayan da. Kim hesap verecek? İbrahim Şahin mi verecek? Adamda bilmem ne hastalığı çıkmış yırtmaya çalışıyor. Mehmet Ağar´ı, Hanefi Avcı´yı dışarıda bırakan devlet, devlet değildir. Tetiği kim düşürdü, kim çekti? Ayhan Çarkın. Suçlu o. Emir verenler nerede? Mehmet Ağar, Susurluk döneminde beni ve Oğuz Yorulmaz´ı Ankara´ya çağırdı. ?Aman dikkatli olun? falan. Ben, Oğuz´a ?Ne diyor bu? dedim. ?Aman paralar ile ev almayın. Paranızı dikkatli harcayın.? O ara Oğuz ile göz göze geldim. ?Paraları yurt dışına transfer edin? falan. Kullanıldığımızı o gün anladım. Paramız yoktu çünkü. Bak bu siyasi şubede patlayan bomba vardı. Ben oradan kurtuldum. Tüp şeklinde bomba vardı.
17 Mart 1992 tarihinde siyasi şubede patlayan tüp olayını kastediyorsunuz anladığım kadarıyla. 3 kişi ölmüş, 19 kişi yaralanmıştı.
Beş kişi öldü. Bunlar yerleştirdi. Ben eve doğru çıktım. Çocuğumla ilgili bir sorun vardı. Sonra bomba patladı. Televizyonda alt yazı geçiyor. Ayhan Çarkın öldü diye. Kriminal laboratuarında bugün bu olay sorgulansa iş ortaya çıkar. Diyorlar ki bu bombayı itinalı şekilde içi su dolu tanka koyup imha edin. Ama nedense biri oraya bırakıyor. Şimdi altına bomba koyan zihniyetle nasıl hesaplaşacaksın.
Sizi birileri yok etmek mi istedi...
O tüp gaz meselesinde bizi yok etmek istediler. Muhsin Bozok, Ankara Siyasi Şube´de. Onun alınması lazım. Fikret Işıkkaralar, Şakir diye bir Başkomiser vardı. Bunların alınması lazım. Ercüment Yılmaz bu olaylara en çok karşı çıkan kişiydi. Ona komünist dediler.
Perpa çatışmasında neler oldu?
Perpa´da o kızı vuran Ayhan Özkan´dı. Ona kızı ben verdim. Buna dikkat et başına bir şey gelmesin diye. Kız orada çalışan biriydi. Hatta orada ölenlerden bir çocuk daha vardı. O da suçsuz olabilir. Kızın cenazesini memleketine göndertmemişlerdi.
Ömer Lütfi Topal cinayeti de sizin üzerinize yıkılan bir cinayet miydi?
Topal olayında bir tane Başkomiser tozlu raflara girmiş de Abdullah Çatlı´nın orta parmağının orta bilmem neyinde bulmuş da. Bütün dünyada parmak izi var bu adamın. İnterpol tarafından aranıyor. Montaj. Biri o parmak izini monte etti. Sonra hep birlikte bizi aldılar. Topal olayında kimse gelmesin üstüme, özel mahkeme kurulsun Topal meselesi için. Topal olayını size söylemem. Adalet varsa konuşuruz. O dönem niye konuşmadın diyorlar. Niye konuşayım?
Neden konuşmaya karar verdiniz?
Balyoz Davası´nda 161 subay tutuklandı. ´Hah adalet böyle olur´ dedim. O gün kapının kapandığına yeni kapının açıldığına karar verdim. ?Savcılar olayları çözecekler? dedim. Bir de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin görevinden alındı. ´Tamamdır´ dedim. Artık konuşabilirim. Susurluk´u kimler kapattı? Susurluk soruşturmasını yürüten Aykut Cengiz Engin´di. Şimdi karşı karşıya gelelim. O kapattı. Sedat Karagül vardı hakim. Metin Çetinbaş vardı. Bunlar kapattı. Yargıtay Başkanı Sabih Kanadoğlu´na söyledim. Böyle yargılama mı olur?
Gazi olayında da isminiz geçti, sonra yalan olduğu ortaya çıktı?
Gazi olaylarını Erzincan´dan çıkartırsınız. İlhan Cihaner dosyasına bakın. Aynı orası gibi. Orada Başbağlar´ı da görürsünüz. Gazi´de beni yüz defa teşhise götürdüler. Ben yapanları biliyorum. Bizim bildiğimiz, Hüseyin Kocadağ olayları durdurdu. Oradaki kanı engelledi. Bu işlerden hesap soracağı zaman götürüldü. Gazi olaylarının iç yüzünü biliyordu. Necdet Menzir´le ters düştü. Kavga etti. Asala dosyasını niye açmıyorsunuz. Arşivlere girsenize. Büyük elçilerimizi kim öldürdü?
Kim öldürdü?
Çatlı bu Ermeni meselesinde kullanıldığını anladı. Bizim büyükelçilerimizi öldürenler yine bunlardır. Bu Dağlık Karabağ´a kadar uzanıyor. Orada da bir Ergenekon var. Ermenilere saldırıyoruz değil mi? Bir katliam yapıp fotoğraflarını çektin mi iş Ermeniye kalır. Çiller döneminde bu adama her türlü yetki verildi. Her türlü pasaport verildi. Bu arşivlerde var. Mesut Yılmaz diyor ki ?12 Martta ne oldu açıklayamam, devlet sırrı.? Ne devlet sırrı. Siyasilerin de içinde olduğu bir şebeke bunlar. Ben Mehmet Ağar´la adalet huzurunda yüz yüze konuşmak istiyorum. Herkes gelecek oraya.. Burada ben haklıyım demiyorum. Katil mi istiyorsun? Burada, ben katilim. Ama bir sürü namussuzun dosyasını yanıma koymuşlar. Adam burada (İstanbul) katliam yapıyor. Sahte belgeyle, kadrosu Diyarbakır´da.
Kim bu kişi, hangi katliam?
Ayhan Akça. Hangi olay olduğunu mahkemede söylerim. Onu orada söylerim. Bu olay ortaya çıkar. Sonra Hizbullah operasyonu oldu İstanbul´da. Allah korudu, ben orada yoktum. Velioğlu´nun ölü ele geçirildiğin söylenen operasyon. Ona çatışma mı diyorsun. Ne çatışması. Git bilirkişilere nerede çatışma olmuş, nerede infaz olmuş ortaya çıkar. Çatışma falan olmadı orada. Yedi günde Susurluk´u, derin devleti, infazları anlatıp bitireceğim. Aylarca konuşmayacağım. Neyi yaşadıysam kimlerle yaşadıysam anlatacağım savcılara.
Susurluk olayına gelecek olursak, kazayı nasıl öğrendiniz?
Çatlı´nın öldüğünü telefon ile öğrendim. Sedat Bucak´ın hanımının korumasıydım. İstanbul´a geliyordum. Galiba Yaşar Okuyan haber vermiş. Çatlı, Okuyan ile konuşurdu. Ama onun için hiç iyi şeyler düşünmezdi. Ankara Balgat´ta onunla görüşürdü. Ankara´dan İstanbul´a yola çıktım. Telefon gelince Susurluk´a gittim. Morgda Çatlı´yı gördüm. Sonra arabaya baktım, ona baktım. Dedim bu işte ihanet var. Mahkemeye çağıracaklar beni. Kimsenin bilmediği kimsenin tahmin etmediği bir şey çıkacak.
Ne çıkacak?
Herkes o kazanın nasıl olduğunu görecek. Kaydı var. Arena programında bir foto çıkmıştı. Geri çektiler o fotoyu. O fotoyu kim çektiyse cinayeti o işledi. Abdullah Çatlı devletle anlaşma yaptı. Haluk Kırcı´nın idamını engelledi. Mesut Yılmaz´la anlaşma yaptı. Mesut Yılmaz tarafından da çok ciddi ihanete uğramıştır Abdullah Çatlı. Ben bu konuları mahkeme aşamasında anlatacağım. Çatlı istihbaratta kullanıldığını anladı. Bunların yüzünü gördü. Özellikle Mehmet Eymür´ün yüzünü gördü.
Susurluk´ta kaybolan meşhur bir çanta hikayesi var. Ne vardı o çantada?
O çantanın özelliği yok. Herkes bir şey almış. Kimi defter, kimi çanta almış. Ama bende olan hiç kimsede yok. Yakında göreceksiniz. Adalete anlatacağım. Beni çağıracaklar, ?Susurluk´u anlatın? diyecekler. ?Buyurun beyefendi? diyeceğim, Susurluk. Buyurun seyredin. Adalet huzurunda anlatacağım. Oradaki resmi görürsen herşeyi anlarsın. (Mehmet Baransu / Taraf)
(26 Mart 2011), son güncel.: (27 Mart 2011)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Flaş!!! Çarkın gözaltına alındı
Çarkın´ın itirafları dosyaları açtırdı