Ergenekon davasına bakan mahkemenin hakimi Köksal Şengün, Yargıtay üyeliği için aday olduğu dönemde Seyfi Oktay´ın yardımıyla Özbek´le görüştüğünü ve kulis faaliyeti yaptığını söyledi. Şengün diğer bir çok konuda da açıklamalar yaptı: ´HSYK Başkanvekili ile görüşmem de normal. Kulis faaliyeti yaptım. Yargıtay için aday oldum, seçilemedim. Başsavcıvekili Turan Çolakkadı ile görüştüm. Burada her şeyde sıkıntı var. Bu böyle yürümez. Her şey birbirinden koptu. Bu hukuk böyle gitmez. Güven kalmadı. Çok hoş bir şey değil. Ayıp bir şey. Benim ailem var, yeni torunum oldu. Şimdi git ona anlat, ne anlatacaksınız. Çevremdeki herkese tek tek nasıl anlatabilirim ki. Asıl yönlendirme bu şekilde olur. Beni ailevi olarak bir süre etkiler belki ama iş olarak beni etkilemez. Birileri birilerine savaş açtı. Bu kadar bir mahkemenin üzerine gidilmez. Ne yaparlarsa yapsınlar bir şey alamazlar. Olmaz olamaz. Bizim eğilme şansımız yok, biz pat diye kırılırız. Çok ağır şeyler de söylerim ama yeri ve zamanı değil. Ayrıca terbiyem de müsaade etmez. Aslında kurt içimizde, dışarıda değil. Aslında böyle yapılarak soruşturma yönlendiriliyor. Basına falan şey yapmaya gerek yok, basına servis yapan belli gruplar var. Yargıya bu kadar karışmak hiç kimsenin işine yaramaz. Hiçbir grubun yararına değil. Yarın es kaza iktidar değişirse bunun hesabını başkaları da sorar. Daha kötü sorar. Bu hiç kimseye yaramaz. Kimse bundan kar ummasın.´
Hakim Şengün´den şok sözler: İktidar değişirse hesap sorarlar
Ergenekon davasına bakan mahkemenin hakimi Köksal Şengün, Yargıtay üyeliği için aday olduğu dönemde Seyfi Oktay´ın yardımıyla Özbek´le görüştüğünü ve kulis faaliyeti yaptığını söyledi. Şengün diğer bir çok konuda da açıklamalar yaptı: ´HSYK Başkanvekili ile görüşmem de normal. Kulis faaliyeti yaptım. Yargıtay için aday oldum, seçilemedim. Başsavcıvekili Turan Çolakkadı ile görüştüm. Burada her şeyde sıkıntı var. Bu böyle yürümez. Her şey birbirinden koptu. Bu hukuk böyle gitmez. Güven kalmadı. Çok hoş bir şey değil. Ayıp bir şey. Benim ailem var, yeni torunum oldu. Şimdi git ona anlat, ne anlatacaksınız. Çevremdeki herkese tek tek nasıl anlatabilirim ki. Asıl yönlendirme bu şekilde olur. Beni ailevi olarak bir süre etkiler belki ama iş olarak beni etkilemez. Birileri birilerine savaş açtı. Bu kadar bir mahkemenin üzerine gidilmez. Ne yaparlarsa yapsınlar bir şey alamazlar. Olmaz olamaz. Bizim eğilme şansımız yok, biz pat diye kırılırız. Çok ağır şeyler de söylerim ama yeri ve zamanı değil. Ayrıca terbiyem de müsaade etmez. Aslında kurt içimizde, dışarıda değil. Aslında böyle yapılarak soruşturma yönlendiriliyor. Basına falan şey yapmaya gerek yok, basına servis yapan belli gruplar var. Yargıya bu kadar karışmak hiç kimsenin işine yaramaz. Hiçbir grubun yararına değil. Yarın es kaza iktidar değişirse bunun hesabını başkaları da sorar. Daha kötü sorar. Bu hiç kimseye yaramaz. Kimse bundan kar ummasın.´
Hakim Şengün´ün ismi son zamanlarda sıkı sık gündeme geliyor. Türkiye´de yıllardır tartışılan yargıdaki tuhaflıklar özellikle üç yıldır süren Ergenekon soruşturması sürecinde inanılmaz ölçülerde arttı. Ergenekon soruşturması başlamadan önce yaşanan Şemdinli davasındaki tuhaflıkların bir benzeri Ergenekon davasında yaşanıyor. Erzincan başsavcısı İlhan Cihaner´in Erzurum mahkemesindeki davası, tıpkı Şemdinli davası gibi adeta zorla koparılarak Yargıtay´a alınmaya ve sanıklar beraat ettirilmeye çalışılıyor. Şemdinli davası sürecinde bir şey çok net şekilde ortaya çıktı: Yargı doğal şekilde işlemiyor. Dışarıdan açık müdahaleler yapılıyor. İtalya´da Gladio skandalını ortaya çıkaran savcının bir benzerini yaşadığı ve açıkça belirttiği gibi yargıda ergenekon uzantıları var ve en sert direniş yargıdaki bu kesimden geliyor. Normal hukuki süreçlere müdahale ederek hakim ve savcıları görevlerinden almaya, yerel mahkemelerdeki dosyaları yargıtaya veya askeri mahkemelere aktarmaya çalışanlar inanılmaz şekilde kendilerinin yaptığını normal, kendilerine gösterilen direnişi ise anormal göstermeye çalışıyor. Şemdinli davasında herhangi bir direnişle karşılaşmadan savcı ve hakimleri sürgün eden hatta meslekten atanlar yargıdan direniş görmeye tahammül edemiyor. Son zamanlarda ortaya çıkan ses kayıtları hep konuşulan ancak iddialardan öteye gitmeyen yargıdaki karanlık ayak oyunlarını somutlaştırmaya başladı. Ses kayıtları hukuksuzdur diyenler vatandaşın farklı düşündüğünü, bu kayıtlar sayesinde hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığının ortaya çıkmasından memnun olduğunu, gizli işler yanlış şeyler yapmayanların ses kayıtlarından da rahatsızlık duymaması gerektiğine ve şu anda yargıdaki arınma sürecinin yaşanması gereken doğal bir ayıklama süreci olduğuna inandığını göremiyor. Yargıdaki iğrenç ilişkiler artık taşmaya başladı, gizlenemiyor. İnternete düşen kaynağı belirsiz ses kayıtları da, mahkeme kararıyla yapılan ses kayıtları da yargıdaki çürümüşlüğü çok net ortaya koyuyor. Aşağıda da görüleceği üzere hakimleri baskı altına almak için tehdit, şantaj, rüşvet yöntemleri kullanılmış. Atamalarda liyakat değil kayırmacılık, mezhep yakınlığı esas alınmış. Bırakın kaynağı belirsiz internete düşen ses kayıtlarını, mahkeme kararıyla elde edilen ses kayıtları dahi bazı medyada haber olmuyor. Ancak nedense bu iğrenç ilişkileri görmeyenler değil görenler eleştiriliyor, haberlerin kendilerine bazı güçlerce servis edildiği suçlamasıyla itham ediliyorlar.
Hakim Şengün tutuklanan avukatları savundu
Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Başkanı Köksal Şengün, bazı avukatlar ve eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay´ın kendisini etkilemeye çalıştıkları yönündeki haberlere tepki gösterdi. Şengün, İktidar değişirse bunun hesabını başkaları sorar? dedi. İşte o açıklamalar:
Tülay Hanım´ı tanırım
(Kadınlığını kullanarak sizi etki altına almaya çalıştığı iddia edilen avukat Tülay Bekar ile görüştünüz mü?) ?Tülay hanımı tanıyorum. Tutuklanan avukatları tanırım. Telefon ederler, konuşulur. Bunlar normal şeyler.
Oktay bana randevu aldı
(Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile görüştünüz mü?) Benim bakanımdır. Çok sevdiğim saydığım bakandır. İstanbul´da geldiğinde yemek verdim ama istihbaratçılar dosyaya not koymuşlar görüştüler diye. Görüşmelerden biri Ramazan yemeğiydi, diğeri de Yargıtay üyeliği içindi. HSYK Başkanvekili ile kişisel görüşmem için Seyfi Oktay bana randevu aldı.
Özbek´le kulis yaptım
HSYK Başkanvekili ile görüşmem de normal. Kulis faaliyeti yaptım. Yargıtay için aday oldum, seçilemedim. Başsavcıvekili Turan Çolakkadı ile görüştüm. Burada her şeyde sıkıntı var. Bu böyle yürümez. Her şey birbirinden koptu. Bu hukuk böyle gitmez. Güven kalmadı. Çok hoş bir şey değil. Ayıp bir şey. Benim ailem var, yeni torunum oldu. Şimdi git ona anlat, ne anlatacaksınız. Çevremdeki herkese tek tek nasıl anlatabilirim ki.
Aslında kurt içimizde
Asıl yönlendirme bu şekilde olur. Beni ailevi olarak bir süre etkiler belki ama iş olarak beni etkilemez. Birileri birilerine savaş açtı. Bu kadar bir mahkemenin üzerine gidilmez. Ne yaparlarsa yapsınlar bir şey alamazlar. Olmaz olamaz. Bizim eğilme şansımız yok, biz pat diye kırılırız. Çok ağır şeyler de söylerim ama yeri ve zamanı değil. Ayrıca terbiyem de müsaade etmez. Aslında kurt içimizde, dışarıda değil. Aslında böyle yapılarak soruşturma yönlendiriliyor. Basına falan şey yapmaya gerek yok, basına servis yapan belli gruplar var.
İktidar değişirse hesabını sorarlar
Yargıya bu kadar karışmak hiç kimsenin işine yaramaz. Hiçbir grubun yararına değil. Yarın es kaza iktidar değişirse bunun hesabını başkaları da sorar. Daha kötü sorar. Bu hiç kimseye yaramaz. Kimse bundan kar ummasın. ( Star)
´12 ile ilgili... Güzel gelişmeler var. Salı günü randevu aldım. Birkaç tane iPhone cihazı ya da çok güzel bir telefon..´
İşte iğrenç ilişkiler: Şengün´le görüşen Avukat Tülay Bekar´dan yargıya rüşvet dağıtımı
10 Haziran 2010: 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün´ü yönlendirmek için yakın ilişkiye girdiği iddia edilen avukat Tülay Bekar´ın, Refik isimli şahıstan iPhone ve telefon istediği tespit edildi. Buna göre, Bekar, 12 ile ilgili... Güzel gelişmeler var. Salı günü randevu aldım. Birkaç tane iPhone cihazı ya da çok güzel bir telefon, oradan nakit alıp bana gönderebilirseniz çok mutlu olurum. diyor. Şahıs, Tamam abla, kaç tane? diye soruyor. Bekar, Pazartesi 3 tane şeklinde karşılık veriyor. Tülay Bekar´ın, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Üyesi Kadir Doğan´a elbise çeki verdiğini ortaya koyan görüşmeler olduğu da kaydediliyor. Doğan, zahmet edilmemesini isterken Bekar, Hediye çekleri şeklinde aldım, Ramsey giyer misin? Yoksa değiştirteceğiz. İstersen albay ile git. diyor. Cevap olumlu oluyor. Tülay Bekar´ın, Hakan Demirez´le görüşmesinde ise Hâkim arkadaşları oraya yönlendirsek. Ortalama bir ceket, takım, kravat ve gömlek ne kadar? Pos makinesini buraya getirip bana hemen... 1 karta çektireceğim müvekkilim çektirecek de o yüzden. Ortalama 500 sanıyorum. dediği belirtiliyor. ( Zaman)
Hakim Şengün son zamanlarda sık sık gündeme geliyor
Şengün´ün, Cihaner´in ´görevi kötüye kullanmak ve belgede sahtecilik´ suçlarından yargılandığı davayla ilgisi olmayan millete komplo belgesine ilişkin dava dosyasını Yargıtay´a göndermesi hukukçuları şaşırtmıştı. Köksal Şengün´ün ismi geçtiğimiz günlerde internete düşen ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan´a ait olduğu ileri sürülen ses kaydında geçmişti. Aktan, ´clipshack.com´ adlı video paylaşım sitesinde yayınlanan ses kaydında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün´den, Emin Gürses´i tahliye etmesini istediğini belirtiyor. Şok ses kaydında Aktan, Emin Bey çıktı mı? Çıktı. Söyledik burada Köksal´a, niye tutuyorsun bu adamı... diyor. Ergenekon terör örgütü üyesi olmak suçundan tutuklanan Doç. Dr. Emin Gürses, geçtiğimiz ocak ayında tahliye oldu. Doç. Dr. Ümit Sayın da aynı duruşmada Gürses´le birlikte serbest bırakıldı.
Şengün sanıkların komplo iddialarına katılmıştı
Birinci Ergenekon davasının 22 Mayıs´ta görülen 148. duruşmasında, birkaç gündür tartışılmakta olan ´yargıtay üyelerinin Ergenekon sanığı Başsavcı İlhan Cihaner´i kurtarma planları´nı işleyen ses kayıtları gündeme gelmiş ve sanıkların olayın bazı çevrelerin bir tertibi olduğu iddialarına Hakim Köksal Şengün´den ilginç bir doğrulama gelmişti. Tutuklu sanık İşçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem duruşmada söz alarak, ´Nerde laikliği, hukuku savunan biri varsa hakkında tertip yapılıyor´ ifadelerini kullanmıştı. Hamdi Yaver Aktan´la ilgili olayın önemli olduğunu söyleyen Senem, ´Şimdi de Aktan hakkında yeni tertipler uygulanıyor´ demişti. Bunun üzerine mahkeme başkanı Köksal Şengün de ilginç şekilde araya girmiş ve ´Dün de benim hakkımda yayınlandı´ ifadesini kullanmıştı. Hiç gereği yokken Şengün´ün bu şekilde araya girmesinden memnun olan Senem de, ´Bakın şahsınızı hedef alan komplolarda nasıl da irkiliyorsunuz. İşte yargıladığınız bizler de aynı şekilde tertiplere muhatabız´ şeklinde karşılık vermişti. İşçi Partili Nusret Senem bir çok duruşmadır Hakim Şengün tarafından tahliyesi istenen ancak diğer iki hakimin aksi yöndeki görüşü nedeniyle tahliye edilemeyen sanıklardan biri.
Şengün´den bazı medyaya öfke: Niye bu haberleri yayınlıyorsunuz?
Yukarıda da bahsedildiği gibi Yargıtay üyesi Hamdi Yaver Aktan´ın internete düşen ses kaydında Ergenekon tutuklusu Emin Gürses´i tahliye etmesi için Aktan´ın Hakim Köksal Şengün´e ricada bulunduğu iddia ediliyordu. Şengün bu iddiayı yalanlayarak ´bana kimse talimat veremez´ demiş ve şok edici şekilde isimlerini de vererek Zaman, Yeni Şafak ve diğer bazı medya organlarını, hep bu tür iddiaları dile getirmekle suçlamıştı. Hakim Şengün´ün medya organlarına karşı taraflı yaklaşımı bu çevrelerde şok etkisi yaptı. Kastedilen haberlerdeki iddiaların sanki kendileri tarafından düzenlenerek medyada yayınlanıyormuş gibi komploculukla suçlanmalarına tepki gösteren bu çevreler, kendilerinin bu iddiaları okuyuculara yansıttıklarını, asıl sorgulanması gerekenin bu iddiaları görmezlikten gelen diğer medya organları olması gerekirken kendilerinin olmasının haklı görülemeyeceğini, medyada her zaman çeşitli iddialar yer aldığını, medyanın görevinin haberi saklamak değil yayınlamak olduğunu, Ergenekon duruşmalarında hakim ve savcılar hakkında sanık ve çevrelerince birçok kez çeşitli iddialar dile getirildiğini de hatırlatıyorlar.
Şengün ´Balyoz´cuların gözde yargıçlarından
Köksal Şengün´ün ismi ayrıca Balyoz Darbe Planı eklerinde YARGI ÇALIŞMALARI isimli klasörde ´GİZLİ´ dereceli ´GÖREVLENDİRİLECEK VE TASFİYE EDİLECEK YARGI MENSUPLARI´ başlıklı belgede, Balyoz darbesi yapıldığında Sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirilecekler arasında geçiyordu. Aynı belgede ilginç diğer bazı isimler de vardı. Örneğin Balyoz gözaltılarını, ´Türkiye bu gözaltıları kaldıramaz´ düşüncesiyle yani kendi insiyatifiyle durduran ve soruşturmayı yürüten savcıları dosyadan alan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin de tıpkı hakim Köksal Şengün gibi darbe başarılsaydı darbeciler tarafından sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirilecek isimler arasında yer alıyordu. Diğer bir ilginç isim Hakim Metin Çetinbaş´tı. Ergenekon davasında birçok sanığın avukatlığını yapan Metin Çetinbaş, Susurluk davasını adeta örtbas edercesine kısa sürede kapatan hakim olarak biliniyordu. Bu isimler ve yaptıkları bir araya getirildiğinde ortak bir özellikleri var gibi görünüyor, devlet otoritesini hukuktan üstün tutmak.
HSYK Başkanvekili Özbek, Şengün´e sahip çıktı siyasileri (hükümeti) ve Ergenekon davasını ağır eleştirdi
Seyfi Oktay´ın kendi döneminde atadığı isimlerden biri olan Kadir Özbek, üzerinden yürüttüğü atama operasyonu deşifre olunca çılgına döndü. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanı Kadir Özbek, Türkiye´de siyasetin yargının üzerine çökmüş durumda olduğunu öne sürerek, Ergenekon davası Türkiye´nin kimyasını bozdu dedi. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, yaşananları ?Türkiye´nin düzeninin, rejiminin savaşı? olarak nitelendirirken ?Yaptığınız icraatla hukuk devletinin ilkelerini zorluyorsanız sonunda rejim tehlikede demektir? dedi. Ergenekon davasını ?Türkiye´nin kimyasını bozan yargılama? olarak değerlendiren Özbek, ?Artık Türkiye´de siyaset yargının üzerine çökmüş durumda. O davanın (Ergenekon) üzerine siyasi bulutların düştüğü anlamına gelir? diye konuştu. HSYK Başkanvekili, ?düğmeye basanları? söylemesi durumunda kendisinin ?siyasi konuşmakla? suçlanacağını söyledi. HSYK Başkanvekili Özbek, Cumhuriyet Gazetesi´nden İlhan Taşçı´ya konuştu. İşte Özbek´in açıklamalarından satır başları: Türkiye´de allak bullak bir atmosfer var. Adil yargılanma kompozisyonunun gerçekleşemeyeceği bir ortam var. Öyle görünüyor.. Belli zamanlarda gündemi işgal edecek, belli birtakım servislerin -servisler derken düğmelere basılması- sonucu karşımıza çıkan bir tablo. Gündemi oluşturmak, gündeme damgasını vurmak, birilerine mesaj vermek, bir yerleri etkileme amaçlı yapılan şeyler.. Türkiye´de bir korku imparatorluğu yaratmak, seslerin kısılmasını istemek kimin işine geliyorsa onlar yapıyor. Daha fazla konuşursam ?siyasi konuştu´ diyecekler..
Ergenekon davası Türkiye´nin kimyasını bozdu
Köksal Bey (İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün) bugün Türkiye´de, Türkiye´nin kimyasını bozan, adeta bitmek tükenmek bilmeyen önemli bir davaya (Ergenekon) bakan mahkeme heyetinin başkanı. Son derece güzide bir hakimimiz. Eğer bu kişi feryatlarda bulunuyorsa üzerinde durulması gereken noktaların son derece yoğun ve önemli olduğu ortaya çıkıyor. Bizim kurul olarak başından beri söylediğimiz kırmızı çizgimiz yargı bağımsızlığıydı. Ancak yargı bağımsızlığının yargının keyfiliğine dönüşmesi noktasında artık bizim sorumluluğumuzun başladığını düşünüyorum. Ancak HSYK´nin yapısı itibarıyla son derece edilgen olduğu, elinin kolunun bağlı olduğu, arkadaşlarımızla birlikte feryat eden, sesini duyurmaya çalışır bir pozisyonda olduğunu düşünüyorum. Bu da bizi çok incitiyor.. Yargı bağımsızlığı noktasından olaya baktığımızda hakimin öncelikle kendisine ve kendisi dışındakilere karşı bağımsız olması esastır. Eğer bir mahkeme başkanı bağımsızlığını etkileyecek biçimde siyasi etki hissediyorsa artık bu noktadan itibaren o davayla ilgili kişilerin siyasi bir duruş sergilediği; o davanın üzerine siyasi bulutların düştüğü anlamına gelir. Maalesef son zamanlarda siyasetçilerimiz bu konuda gerekli hassasiyetleri göstermediler. Anayasa Mahkemesi´nde hayati önem arz eden son dava için mahkemeyi etkilemeye yönelik beyanatlar görüyoruz. Artık siyaset Türkiye´de yargının üzerine çökmüş durumda. Bunun olmaması gerekirdi. Özellikle Köksal Bey´in ´hesap sorarlar´ biçimindeki yakınması feryadı keşke o noktada olmasaydı. Arkadaşımız o noktaya getirilmemiş olsaydı.
Özbek´ten Erzurum savcı ve hakimlerine inanılmaz saldırı: Fütursuzca direniyorlar!
Erzincan olayında HSYK´nin kendi anayasa yetkisi içinde yaptığı bir düzenlemeye karşı fütursuzca bir direniş ve karşı eylem söz konusudur. Genel toplamı o şekilde değerlendiriyoruz. Yetkileri yokken işlem yapanların yetkileri kaldırıldıktan sonra dahi devam ettiği işlemler akabinde hepimizin ibretle izlediği uygulamalar söz konusudur.. Sadece sayın Köksal Şengün ile ilgili değil, herkesle ilgili. Bu noktada kalmayacağını düşünüyorum. Herkesle ilgili birtakım düzenlemeler düzenlerin, sonuçta hayata geçirilmek istendiğini tahmin ediyorum. Gelişmeler de ona göre yürüyor sanki.. Bu savaş... Türkiye´nin düzeninin, rejiminin savaşı. Ya mevcut rejim devam edecek... Bunları bir vatandaş olarak, kişisel olarak değerlendiriyorum. Çünkü bir hukuk devletini, kuvvetler ayrılığını siz zorluyorsanız yaptığınız icraatla onun sınırlarını, ilkelerini zorluyorsanız bunun sonunda rejim, sistem tehlikede demektir. ( Cumhuriyet)
Cüppelerin içindeki gerçek kimlikler giderek açığa çıkıyor..
HSYK´lı Özbek´ten şok savunma: Oktay sıradan bir Adalet Bakanı değil!
Görüşmelerimiz gizli değildi. Oktay sıradan bir Adalet Bakanı da değil. Bugünkü hâkim ve savcılara her türlü maddi, manevi katkısı var. Dost insanla yemek yemek şuç mu? Bana ulaşan bazı istemleri HSYK´nın bir üyesine iletmekle yargı baskı altına mı alınmaktadır. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Kadir Özbek, Cumhuriyet gazetesi´ne verdiği röportajla, HSYK´ya müdahale etmekle suçlanan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile görüşmelerinin gizli kapaklı olmadığını söyledi ve yaptığı garip savunmayı da sonunda rejim savaşının yaşandığına dayandırdı: Yaptığınız icraatlarda hukuk devletinin ilkelerini zorluyorsanız sonunda rejim tehlikede demektir. Türkiye´de allak bullak bir atmosfer var. Adil yargılama kompozisyonunun gerçekleşemeyeceği bir ortam var. Anayasa Mahkemesi´nde hayati önem arz eden son dava için mahkemeyi etkilemeye yönelik beyanatlar görüyoruz. Sıradan(!) bir adalet bakanı olarak gördüğü Sadullah Ergin´e ve AK Parti hükümetine olan kinini böyle garip bir mantıkla ortaya koyan Özbek, atamalarda eski adalet bakanı Oktay´ın tavsiyelerinin olmasının garipsenmemesini istiyor, çünkü onun sıradan değil övülesi bir adalet bakanı olduğunu vurguluyor.
Oktay aleviliğin arkasına saklandı
Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay da, HSYK Başkanvekili Kadir Özbek ile görüşmesini doğruladı. ?Bana ulaşan bazı istemleri yedi kişiden oluşan HSYK´nın bir üyesine ilettim? diyen Oktay, 1.5 sayfılık açıklamasında Alevi olduğu için üstüne gelindiğini ileri sürerek inanç istismarı da yaptı. İşte Oktay´ın o açıklamarı: Bir dost insanla, yargının göz bebeği olan bir yargıçla veya başkalarıyla konuşmak, birlikte yemek yemek ne zamandan beri suç oldu? Kimselerle görüşmeden, Robenson gibi mi yaşamalıydım? Bana ulaşan bazı istemleri yedi kişiden oluşan HSYK´nın bir üyesine iletmekle yargı baskı altına mı alınmaktadır? Ben bakanlıktan ayrılalı 16 yıl, siyasetten ayrılalı ise 10 yıl oldu. Bu çevreler, geçmişte de mezhebimden rahatsız olduklarını açıkça belirtiyorlardı. Bir alevinin adalet bakanlığına atanmasını şaşkınlıkla karşılamışlar ve asla hazmedememişlerdi. Hele hele alevi inançlı bir gencin hakim ve savcı olmasını dünyanın sonu gelmiş gibi değerlendiriyorlardı. Halen İbni Sina Hastanesi´nde tedavi görmekteyim. ( Star)
Ergenekon hakimi: O heyecanla ben de yanlış ifade etmiş olabilirim
12 Haziran 2010: Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nin, bir buçuk yıldır telefonları dinlenen Başkanı Köksal Şengün hafta başında Türk yargı tarihine geçecek sözler söylemişti. Ben de bu sözlerin ?bana göre? ne anlam taşıdığını tek tek anlatmaya çalışmıştım. Hâkim Bey dün telefon etti ve ?O heyecanla ben de yanlış ifade etmiş olabilirim? diyerek, açıklamasının nedenini anlattı. İlk olarak; kendisini dinletenler hakkında gerekli makamlara başvuruda bulunduğunu ve bulunmaya devam edeceğini belirtti ve şunları söyledi: ?Yapılan bir tahkikat var. Dinlenen telefonlar var. Benim de adım geçiyor. Başka birinin (önce tutuklanan ama dün tahliye edilen Avukat Tülay Bekâr´ı kastediyor) telefonunu dinleyenler, tam bir buçuk sene benim de telefonumu dinlemişler. Üstelik sadece onunla yaptığım görüşmeler mi dinlendi, yoksa bütün görüşmelerim mi; bilmiyorum. Böyle bir hukuksuzluk olmaz. Mutlaka şikâyet edeceğim ve hesap soracağım.? Hâkim Bey ikinci olarak, ?Ne yaparlarsa yapsınlar, bir şey alamazlar. Bu saatten sonra hiç olmaz? sözüne getirdiğim yoruma takılmış... Ben, ?Bu cümledeki ´bu saatten sonra? ifadesini talihsiz bulmuş ve ?Eğer benimle uğraşmasalardı, benim telefonumu dinlemeselerdi belki olurdu ama bundan sonra olmaz? anlamının çıktığını yazmıştım. Hâkim Bey, asla böyle bir şey kastetmediğini, sadece yaşı ve mesleki konumu gereği artık kimsenin kendisini etkileyemeyeceğini anlatmaya çalıştığını söyledi. Sonra hazır böylesine önemli bir davanın hâkimini bulmuşken ben sordum; o yanıtladı: - Yaptığınız açıklamada, iktidarın değişmesinden sonra başkalarının daha kötü hesap sorabileceğini söylediniz... Ne demek istediniz? - Ülkemizde öyle bir kutuplaşma yaşanıyor ki; ben hâkim olarak, siz gazeteci olarak, diğer vatandaşlar bakkal, kasap, manav olarak bu kutuplaşmayı iliklerimize kadar yaşıyoruz. Karşı kutuplarda olanlar da birbirlerine acımasızca saldırıyor. Sorarım size; bir mahkeme gazetelerde tefrika halinde yayınlanır mı? Bazı gazeteler bu mahkemeyi her gün masaya yatırıyorlar, her gün tam sayfa yayınlıyorlar. Böylece mahkemeyi etkilemeye çalışıyorlar. Ne yazık ki Türkiye´de bu şekilde bazı gazeteler var. Bir mahkemede hadise olur, yazarsın... Her gün yazılır mı? Bunları anlatmaya çalıştım. - Mahkemeyi etkilemeye çalışanlardan şikâyetçisiniz yani... - Elbette... İşimizle mi uğraşacağız, etkilemeye çalışanlarla mı? Hangisine zaman ayıracağız? Sadece gazeteler de değil üstelik: Daha bitmemiş, sonuçlanmamış bir davada herkesin bir hükmü var! Mahkemeyi mahkemeye bırakmıyorlar ki... Biri savcı oluyor, diğeri avukat, öbürü hâkim... İyi de biz ne yapacağız peki? Bitmemiş bir dava hakkında konuşulur mu? Koca koca insanlar bunu bilmez mi? - Bu dava tahminen ne zaman biter? - Davanın dayandığı soruşturma bile hâlâ devam ediyor... Yani ucu açık... Bırakın davayı, soruşturmanın ne zaman biteceğini bile kimse bilmiyor... Yarın kimler alınacak, üç gün sonra kimler bu davaya dahil edilecek, neyle suçlanacaklar; belli değil... Daha şimdiden elimizdeki dosya bin beş yüz klasör büyüklüğüne ulaştı... O yüzden bu davanın nereye gideceğini, ne zaman biteceğini kimse bilemez... Çünkü; yarın başkaları gelecek... Böyle ucu açık soruşturmalarda çok yanlış olur... Oluyor da... Ve bu tür soruşturmalar zamanla keyfiliğe kaçar, bu yüzden tehlikelidir.? ( Mustafa Mutlu/Vatan)
Abdullah Harun
(09 Haziran 2010), son güncel.: (12 Haziran 2010)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: