Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında yurtta sulh konseyi üyelerinin de yer aldığı 224 sanıklı davaya devam edildi.
01.06.2019 13:25 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında yurtta sulh konseyi üyelerinin de yer aldığı 224 sanıklı davaya devam edildi.
20.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'ndeki mahkeme salonunda görülen duruşmada, 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast girişimini planlayan ve yöneten eski tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş, esasa ilişkin savunmasını yaptı.
Sönmezateş, darbe girişiminden bütün siyasi partilerin haberi olduğunu iddia ederek darbeye katılanlar arasında farklı siyasi gruplardan kişilerin de bulunduğunu öne sürdü.
15 Temmuz'dan önce kendisine ismini vermediği bir komutanın darbe olması halinde hangi tarafta yer alacağını sorduğunu anlatan Sönmezateş, "Ben de 'Biz askeriz, siz komutansınız. Siz hangi tarafta yer alırsanız biz de o tarafta yer alırız.' dedim. Burada isim vermeyeceğim." diye konuştu.
Sanık Sönmezateş, 2016 Nisan ya da mayıs ayında Albay Mete Kuş'un yanına gelerek darbe olabileceğini söylediğini iddia etti.
FETÖ üyelerinin bir kısmının da darbeye destek vermediğini savunan Sönmezateş, "Darbe öncesi herkes pozisyon almış, MİT, Emniyet İstihbarat pozisyon almış, bütün cemaatler, ulusalcılar, Perinçek ekibi pozisyon almış. Evet, FETÖ de pozisyon almış ancak ikiye ayrılmış. Şahin kanat 'Darbeye katılalım' demiş, diğer taraf ise çekimser kalmış." dedi.
"Mezarıma hiçbir FETÖ'cü gelmesin"
FETÖ üyeliği suçlaması hakkında da savunma yapan Sönmezateş, "Kimseyi ikna edemedim. ya Fetullah Gülen'i almak için bana mı ihtiyacınız var? Zaten 4 kez idam almışım, bir o kadar yıl da ceza almışım. FETÖ'cü olmanın suçu ne, 15 yıl. O kadar cezayı alan adam 15 yıldan mı korkar? Kimseyi ikna edemedim. Madem öyle, 'örgütten çıktım' diyorum, çıktım." diye konuştu.
FETÖ ile ilk temasının 15 yıl önce gerçekleştiğini beyan eden Sönmezateş, 2004'te binbaşı rütbesiyle İzmir'de görev yaptığı sırada Karşıyaka İmam Hatip Lisesi ile örgütün kapatılan eğitim kurumu Yamanlar Koleji'ne Milli Güvenlik dersi vermeye gittiğini söyledi.
FETÖ'cü olmadığını savunan ve "Ben ateistim" diyen Sönmezateş, "Bir gün öleceğim, vasiyetimdir. Mezarıma hiçbir FETÖ'cü gelmesin." ifadelerini kullandı.
Sanık Sönmezateş, savunmasına yarın devam edecek.
21.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'ndeki mahkeme salonunda görülen duruşmada, 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast girişimini planlayan ve yöneten eski tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş esasa ilişkin savunmasını yaptı.
İlk savunmalarında verdiği ifadelerinin halen geçerli olduğunu beyan eden Sönmezateş, suikast iddiasını kabul etmediğini dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ayın 14'ünde Hava Harp Okuluna gittim. (Eski binbaşı) Şükrü Seymen ile görüştüm. Bu esnada yanımızda kimse yoktu. İstanbul'daki toplantıdan sonra görev iptal. İzmir'e gönderildim, Çiğli'ye gittim. Evet, ben emirleri verdim. Taner Berber ve Zekeriya Kuzu, yani İzmir MAK (Muharebe Arama Kurtarma) ekibi hiçbir şekilde planlamamda yoktu. Neden katıldılar, neden geldiler, çünkü gelmesi gereken tim gelmedi. İki tim vardı biri gelmedi. Seymen ve ekibi geldi, diğer ekip gelmedi. Bir taraftan görev var, diğer taraftan eksik adam var. İkinci konu ise sadece Skorsky gelecekti, Cougar gelmeyecekti. Ortada bir plan var ama her şey plan dışı. Taner Berber'e emir vererek hazırlanmalarını söyledim. Şükrü'nün ekibi Skorsky ile geldi, 3 tane de Cougar geldi.
Bu arada birden bire televizyonlara bir bakıyoruz tanklar boğaz köprüsünde. Yemin ederim ki tanklarla alakalı bir bilgim yok. Böyle bir planlamadan da haberim yok. Arkasından da Ankara'daki uçuşlar. Bu arada ben ekibimi tecrit ettim. Telefon kullanmak yasak, Özel Kuvvetlerde geçerli olduğu gibi. Sen darbe yapacağım de, önce tanklar çıksın, uçaklar uçsun, bir sürü patırtı gürültü olsun, sonra da suikast yapacağım. Mantıklı mı bu? Görev iptal yani. Yaptığım görüşmeler sonucu bana emir geldi, Okluk Koyu'na gideceğim. Cumhurbaşkanı daha önce Okluk Koyu'na hiç gitmemiş. Gittiyse de kalmamış. Ben ve adamlarım Okluk'u çalıştık 2-3 saat."
"Akıncı'ya geri dön"
15 Temmuz akşamı yapılan planlama birden fazla değişiklik yapıldığını, bu değişikliklerden bir çoğunu olay günü beraberinde olan askerlerin de bilmediğini öne süren Sönmezateş, kendisinin tuzağa çekildiğini düşündüğünü, eski binbaşı Seymen ile yaptıkları son değerlendirmeden sonra Marmaris'e gitmeye karar verdiğini anlattı.
Çiğli'den kalkıştan sonra helikopterlerin radarlara yakalanmaması için alçak uçuş yaptıkları iddiasının da doğru olmadığını söyleyen Sönmezateş, şöyle konuştu:
"Gecenin ilerleyen saatlerinde 'Akıncı'ya geri dön' kararı çıktı. Sonra tekrar Okluk emri verildi. Bütün bunlar olurken Genelkurmay ve Akıncı'da olanlardan haberim yok, bana soran da yok sen ne yapıyorsun diye. Tam Akıncı'ya gideceğiz Şükrü geldi, 'Görev bu' dedi, baktım otel. Telefondan bakıyoruz otele. Bendeki düşünce şu, bu görev başarılamaz. Bir taraftan görev var, bir taraftan ters giden bir sürü iş var. Gelen emirlere güvenmiyorum, bir taraftan tuzak kokusu alıyorum. En son kararı Şükrü ile verdim. 'Ne diyorsun' dedim. Gitmeye karar verdik. Kıdemli helikopter pilotu dedi ki 'Bölgeyi ben biliyorum, önden ben gideceğim." Ben de son anda Cougar'a geçtim, Marmaris'e gittim. Diyorlar ki radarlara yakalanmamak için alçak uçuş yaptılar, öyle bir şey yok. Beni hiçbir radar durdurmadı."
"Bizim polislerle bir derdimiz yok"
Kalkıştan sonra Çiğli'de yaşananlardan haberdar olmadığını, olay tarihinde Cumhurbaşkanı Başyaveri olan eski kurmay albay Ali Yazıcı'nın buradaki misafirhaneye geldiğini bilmediğini iddia eden Sönmezateş, "Ne benim ne de Şükrü Seymen'in Ali Yazıcı'dan haberim var. Ne de daha önce kendisini gördüm. Yazıcı'nın bana bilgi vermediğini herkes biliyor." açıklamasını yaptı.
Marmaris'e ulaştıktan sonra otele yakın bir yere askerlerin bir kısmını bıraktıklarını anlatan Sönmezateş, kendisinin de içinde olduğu bazı helikopterlerin yakıt ikmali için daha önceden belirlenmiş olan Milas ve Dalaman'daki hava meydanlarına yöneldiklerini ancak Dalaman'da ikmale izin verilmediğini bildirdi.
Bunun üzerine Imsık'a geçtiklerini aktaran Sönmezateş, kendilerinin Marmaris'ten ayrıldıktan sonra bıraktıkları timinin çatışmaya girdiğini belirtti.
Suikast ve polislerin şehit edilmesi suçlamasını bir kez daha reddeden Sönmezateş, şöyle devam etti:
"Biz Marmaris'ten ayrıldıktan sonra çatışma çıkıyor. Kamera kayıtları var, bir sivil bizim askerlere nereye diye soruyor, oteli gösteriyor. Villalardan birinden ateş ediyorlar bizimkilere, bunun üzerine bizimkiler burada 'bir şey var' diyerek. İsmail Yiğit 12-13 tane polisi tek başına Şükrü'ye haber vermeden alıp havuzun başına götürüyor. Soruyorlar sorularını, cevap alamıyorlar. Bu arada polislerden birinin telefonu çalıyor, ailesiyle görüşmelerine izin veriliyor. Suikast timi deniyor ya daha sonra polislerin silahlarını uzak bir yere bırakıp polisleri de serbest bırakıyorlar. Bizim polislerle bir derdimiz yok ki."
"Marmaris'e gittim bu işi yaptım"
Olay günü kendisi ve ekibinin Marmaris'e gitmeden önce Antalya'dan kalkan 3 helikopterin Okluk Koyu'na gittiğini iddia eden Sönmezateş, 00.30 ile 01.30 arasında burada çatışma yaşandığını, şehit edilen polislerin de söz konusu helikopter personeli tarafından gerçekleştiğini öne sürdü.
Savunmasının sonunda kısa bir özetleme yapacağını dile getiren Sönmezateş, "Yurtta sulh konseyi üyesi değilim, konseyin orgenerallerden teşkil etmiş bir yapı olduğunu biliyordum. Evet Marmaris'e gittim, bu işi yaptım ama polisleri ben öldürmedim. Konsey üyesi deniliyorum tanklar, toplar, uçaklar, helikopterler nerede ne olduysa yapılan planlamadan haberim yok, tasvip de etmiyorum. Atılan bombalar var tasvip etmiyorum." şeklinde beyanda bulundu.
Sönmezateş'in şehitler hakkında kendilerine açılan tazminat davalarının yargılama yapılmadan kendisinden tahsil edilmesini kabul ettiğini söylemesi üzerine salonda bulunan izleyicilerden, "Biz senin paranı istemiyoruz. Hainsin." şeklinde tepki gösterildi. Sönmezateş ve izleyiciler arasında yaşanan sözlü tartışmanın ardından izleyiciler salon dışına alındı.
Sönmezateş ve avukatının sözlerini tamamlamasının ardından duruşma yarına bırakıldı.
22.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'ndeki mahkeme salonunda görülen duruşmada, 15 Temmuz'da Etimesgut'taki Zırhlı Birlikler Okul Eğitim ve Tümen Komutanlığına giderek darbeye yönelik faaliyetleri yürüttüğü belirtilen yurtta sulh konseyi üyesi eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker esasa ilişkin savunmasını yaptı.
Yurtta sulh konseyi üyeleri arasında gösterildiği için mevcut davada yargılandığını ileri süren sanık Kırker, hakkında açılmış esasa davanın ise Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Zırhlı Birlikler davası olduğunu dile getirdi.
Gözaltına alındığı tarihten itibaren hukuk dışı uygulamalar yapıldığını iddia eden Kırker, dış basında Türkiye aleyhine yapılan haberleri örnek göstererek yargılama aşamasında da eksiklikler bulunduğunu savundu.
Davanın iddianamesinin, olay günü Zırhlı Birliklerdeki darbe faaliyetlerine müdahale eden disiplin subayı Barış Dedebağ'ın ifadeleri doğrultusunda şekillendirildiği iddiasında bulunan Kırker, yargılama aşamasında da gerçeklerin ortaya çıkarılmasından uzakta olunduğunu ileri sürdü.
Olay günü Zırhlı Birlikler Komutanlığına gidişinden sonra okulun kurmay başkanı Sıddık Çoban'ı kışladan göndermek istediğini, diğer 2 albayı ise odasına çağırdığını beyan eden Kırker, "Ben birliğe yeni gelmişim, hiç kimseyi tanımıyorum, hiçbir yeri bilmiyorum. O iki albayı da göndersem kiminle çalışacağım." şeklinde savunma yaptı.
Kırker, savunmasına yarın da devam edecek.
23.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'ndeki mahkeme salonunda görülen duruşmada, 15 Temmuz'da Etimesgut'taki Zırhlı Birlikler Okul Eğitim ve Tümen Komutanlığına giderek darbeye yönelik faaliyetleri yürüttüğü belirtilen sözde yurtta sulh konseyi üyesi eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker esasa ilişkin savunmasını yaptı.
15 Temmuz'da Zırhlı Birlikler'e gidişinden sonra alarm verdiğini ifade eden Kırker, birlik dışına çıkan 2 tanktan ise haberi olmadığını, bu durumu cezaevindeyken öğrendiğini ileri sürdü.
Sanık Kırker, olay günü Zırhlı Birlikler tümeninde yaşananlar için kendisi ile birlikte dönemin tümen komutanı olan Erdoğan Akyol, eski korgeneral Metin İyidil ve Genelkurmay İkinci Başkanı Korgeneral Metin Gürak'ın da yargılanması gerektiğini öne sürdü.
Tankların kışla dışına çıkışının sorumluluğunu üzerine aldığını beyan eden sanık Kırker, "Alarmı ben verdiğim için tankların dışarı çıkmasının sorumlusu benim. Zırhlı Birliklerde yaşanan olayların hepsinin sorumlusu benim. Sadece Barış Dedebağ'ın çıkarttığı olaylardan hariç." açıklamasını yaptı.
Atamasının Zırhlı Birliklere yapıldığını öğrendikten sonra Etimesgut'taki kışlaya gittiğini anlatan Kırker, tümen komutanı Akyol'a görevden alındığını, yerine kendisinin atandığını bildirdiğini ifade etti.
Akyol'un tümenden ayrılmasından sonra burada görevli bazı subaylarla yaptığı toplantıda, "yurtta sulh konseyi" sözleriyle başlayan bir konuşma yaptığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunan Kırker, "Darbe yapıyoruz diye kimseye emir vermedim." diye konuştu.
Kırker, "Gerekirse tanklar ateş ede ede çıkacak." ifadeleriyle darbeye destek verdiği suçlamalarını da kabul etmediğini belirterek, "Hakkımdaki bütün isnatlar, Etimesgut'a giderek görevi devralmam sebebiyle yöneltilmektedir. Darbe koordinesi yapmak ve konsey üyesi olmak suçlamaları doğruyu yansıtmamaktadır." sözleriyle kendisini savundu.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
24.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'ndeki mahkeme salonunda görülen duruşmada, sanıkların esasa ilişkin ek beyanları alındı.
Olay günü Mamak'taki 28. Mekanize Piyade Tugayı'ndan zırhlı araçlarla Beştepe'deki Jandarma Genel Komutanlığına gelen ve kışla dışındaki darbeye yönelik faaliyetleri yönettiği belirtilen eski yarbay Ertuğrul Terzi, burada yaşanan ölüm ve yaralamalar hakkında savunma yaptı.
Yurtta sulh konseyi üyesi olduğu iddiasıyla ülke genelindeki eylemlerden de sorumlu tutulduğunu ancak konseyin üyesi olmadığını ileri süren Terzi, jandarma karargahındaki ölüm ve yaralamalardan da sorumlu olmadığını iddia etti.
Jandarma kışlası civarındaki binalara daha önceden yerleştirilmiş keskin nişancılar tarafından sivil vatandaşlara ateş açıldığı iddiasında bulunan Terzi, "Biz kesinlikle vatandaşın üzerine atış yapmadık." dedi.
Semih Terzi'yi savundu
Sanık Terzi'nin ardından söz alan eski Özel Kuvvetler mensubu binbaşı Adnan Arıkan, daha önce başladığı ve yarım kalan esasa ilişkin savunmasını tamamladı.
Önceki savunmalarında olduğu gibi FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine, "sözde darbe" diyen Arıkan, basında darbeci general Semih Terzi hakkında çıkan haberleri örnek vererek bunların gerçek olmadığını savundu.
Reddihakim talepleri
Ek savunma için söz alan sözde yurtta sulh konseyinin üyeleri eski yarbay Savaş Kabaklı ile eski tuğgeneral Erhan Caha, mahkeme başkanının tarafsızlığını yitirdiğini ileri sürerek, ayrı ayrı reddihakim talebinde bulundu.
Duruşma savcısı ise makul bir gerekçeye dayanmadığını ve davayı uzatmaya yönelik olduğunu dile getirdiği talebin reddedilmesini istedi.
Mahkeme heyeti, davayı uzatmaya yönelik taleplerin, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 31. maddesinde belirtilen hususlar kapsamında reddedildiğini açıkladı.
Davanın görülmesine 27 Mayıs Pazartesi devam edilecek.
28.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'ndeki mahkeme salonunda görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları hazır bulunurken, duruşma salonu içerisinde Jandarma Özel Harekat ve jandarma komandolar özel tedbir aldı.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, dava kapsamında hükmün verileceğini açıklayarak sanıklardan son sözlerini sordu.
Sanık eski albay Murat Korkmaz, "15 Temmuz gecesi Özel Kuvvetler Tabur Komutanı olarak aldığım emirler iç hizmete uygundur. İddia makamının iddia ettiği gibi Türk Ceza Kanunu'nun 309. maddesi (anayasayı ihlal) kapsamında hiçbir faaliyeti icra etmedik." sözleriyle beraat talebinde bulundu.
Sanık eski astsubay Kamil Ilgaz, "Gözümün gördüğü, aklımın erdiğince yanlış bir şeye karışmadım. Hiçbir kimseye zarar vermedim." ifadelerini kullandı ve beraatini istedi.
"Son söze, sözün bittiği yere geldik." diye konuşan sözde konseyin üyesi eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker, "Mahkemenizin vereceği karar beraat olsa bile kabul etmiyorum." sözlerini kullandı.
Sanık İsmail Aydın son sözlerinde, "Herkes için hayırlara vesile olsun." dedi.
Hakkındaki darbe toplantısına katılma ve sivil vatandaşa ateş etme iddiası bulunduğunu beyan eden konsey üyesi eski tuğamiral Sinan Sürer, toplanan deliller kapsamında suçsuz olduğunun anlaşıldığını ileri sürerek beraatini istedi.
Olay günü Kara Kuvvetleri Komutanı'nın koruma müdürü Burak Akın'ı vuran eski yarbay Halit Kazancı, yargılama sürecine ilişkin eleştirilerini dile getirdikten sonra suçsuz olduğunu öne sürdü.
Suikastçı general son sözü reddetti
Son sözleri sorulan konsey üyelerinden sanık eski yarbay Ertuğrul Terzi, "Sizden beklentim hukuku ve adaleti sağlamanız." ifadesini kullandı.
Sanık Veysel Özmen, "Darbeci değilim, FETÖ'cü hiç değilim. Tahliyemi ve beraatimi istiyorum." dedi.
Sanıklardan eski binbaşı Ümit Bayık ise son sözlerinde şiir okumayı tercih etti.
Olay günü polis araçlarını vurduran eski taarruz helikopter tabur komutanı yarbay Özcan Karacan, firari olduğu 13 ayı unutamadığını belirttiği son sözlerinde adil bir karar verileceğine inanmadığını iddia etti.
Konsey üyelerinden eski yarbay Savaş Kabaklı, iddia edilen eylemleri icraya yönelik bir hareketinin olmadığını ileri sürdü.
15 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast girişiminde bulunan eski tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş, "Son sözü reddediyorum." ifadesini kullandı.
FETÖ'nün sözleşmeli subaylar imamı olduğu belirtilen sivil sanık Birol Kurubaş, "Darbe toplantılarında olmadığım, o tarihlerde memleketimde olduğum HTS kayıtlarıyla belli. Ben daha önce öğretmenlik yaptığımı, 17-25 Aralık sürecinden sonra da ayrıldığımı söylemiştim. Ben bu örgütte ne de başka bir örgütte üyelik ya da yöneticilik yapmadım." sözleriyle beraatini istedi.
Akıncı Üssü'nün eski komutanı sanık eski tuğgeneral Hakan Evrim, "Yurtta sulh konseyi üyesi değilim. Bana kumpas kurulmuştur. Bilirkişi raporları düzmecedir. Beni mahkum edebileceğiniz bir husus yoktur." diye konuştu.
Eski binbaşı Gökhan Balcı, suçlu olmadığını iddia ettiği son sözlerinde, suçlu bulunması halinde idam edilmeyi talep ettiğini söyledi.
Sanık eski binbaşı Abdürrahim Aksoy da son sözlerinde darbeci general Semih Terzi hakkında "kahraman" ifadelerini kullandı.
15 Temmuz'da dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın emir subayı olan eski yarbay Levent Türkkan, soruşturma aşamasında verdiği ifadelerinin doğru olmadığını bildirdi.
Darbe bildirisinin altında imzası bulunan eski tuğgeneral Mehmet Partigöç, "15 Temmuz akşamı mesaiye kalan askerlerin tamamı benim emrimle kalmıştır, sorumlulukları bendedir." dedi.
Partigöç, reddihakim talebinde bulundu.
Son sözleri sorulan eski başyaver Ali Yazıcı ise tuzağa düşürüldüğünü öne sürdü.
"Her şey acayip güzel olacak"
Konsey üyelerinden eski tuğamiral Ömer Faruk Harmancık, adil yargılama yapılmadığı iddiasında bulundu ve son söz söylemenin gereksiz olduğunu söyledi.
Sanıklardan eski albay Özay Yılmaz, son sözlerinde, "Ben her şey güzel olacak demiyorum, her şey acayip güzel olacak diyorum." şeklinde konuştu.
15 Temmuz'da Jandarma İstihbarat Okul Komutanı eski albay Murat Koçyiğit, "Darbeci değilim, örgüt üyesi değilim, yurtta sulh konseyi üyesi hiç değilim. Bu leke bana asla yakışmaz." sözleriyle beraat talebinde bulundu.
Akın Öztürk'ün son sözleri
15 Temmuz'da Yüksek Askeri Şura üyesi olan sanık eski orgeneral Akın Öztürk, aleyhinde algı oluşturulduğu iddiasında bulundu.
Öztürk, şu şekilde savunma yaptı:
"34 aydır ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorum. Tutuklandığın 18 Temmuz'dan bugüne 5 defa savunma yaptım. Bu savunmalar arasında hiçbir fark yoktur. Zaten gerek avukatım gerekse aileme dedim ki 'Eğer ölürsem arkamdan bir Fatiha okumanız için 15 Temmuz'la ilgili bildiğim her şeyi açıkladım. Önce siz inanacaksınız bana.' Ancak duruşmada ortaya çıkan gerçeklere rağmen duruşma savcısı iddianameyi olduğu gibi mütalaaya kopyalamış. Suçlandığım iki husus var, 'O mübarek düğüne neden katılmadın' ve 'Partigöç ile niye konuştun?' Ben bu iki sebepten yurtta sulh konseyi üyesi ve FETÖ yöneticisi olarak suçlanıyorum. Bunların yalan olduğunu uzun uzadıya anlattım size. 34 aydır suçsuzluğumu ispat etmeye çalışıyorum."
Öztürk, 46 yıl boyunca orduda görev yaptığını, halen göreve hazır olduğunu beyan ederek beraatini talep etti.
Karar 20 Haziran'da
15 Temmuz'da dönemin Genelkurmay Başkanı Akar'a darbeyi tebliğ ettiği, Akar'ın bunu kabul etmemesi üzerine Akıncı Üssü'ne götürülmesi emrini verdiği belirtilen eski tümgeneral Mehmet Dişli ise fitneye maruz kaldığını savundu.
Darbe girişiminde bulunmadığını ve yurtta sulh konseyi üyesi olmadığını iddia eden Dişli, "Ben ne FETÖ'cüyüm ne de darbeciyim. Evet muhafazakar bir ailede doğdum ama gözümü şanlı yuva Harbiye'de açtım. Ben müktesebatıma ihanet etmedim, etmem. Beraatımın önünde hiçbir engel olmadığını biliyorum." sözlerinin ardından beraatini istedi.
Diğer sanıkların da son sözlerinin alınmasının ardından Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Oğuz Dik, karar duruşmasının 20 Haziran'a bırakıldığını bildirdi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana Yap. (G.kurmay-Çatı)' davası
(01 Haziran 2019, 13:25)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: