Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 52 sanıklı davada sanıklar, esasa ilişkin savunma yaptı.
18.05.2019 12:29 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 52 sanıklı davada sanıklar, esasa ilişkin savunma yaptı.
06.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
15 Temmuz'da tümenden çıkan iki tanktan birinin sürücüsü olan eski uzman çavuş Burak Çakır savunmasında, darbeden haberi olmadığını, Jandarma Genel Komutanlığına yapılan terör saldırısı nedeniyle çok sayıda şehit ve yaralı olduğundan kendilerinin takviye olarak gideceklerini bildiğini öne sürerek, "Haberimiz olsaydı ben yemin ederim binmezdim, tankların çıkmaması için elimden geleni yapardım." dedi.
Çakır, Ankara Bulvarı üzerindeki vatandaşları görünce durduklarını, bu sırada tankın üstüne çıkan vatandaşların, üsteğmen Fatih Mehmet Kılıç'ın "Biz Türk askeriyiz niye böyle yapıyorsunuz" demesiyle tanktan inmeye başladığını söyledi.
Kılıç'ın, "Bu işte başka bir iş var, insanlar üzerimize geliyor. Geri dönüyoruz" dediğini belirten Çakır, Külliye tarafına vardıklarında yolun vatandaşlar tarafından kapatıldığını gördüklerini ve bir boşluktan tankı geçirdiklerini iddia etti.
Telsizle iletişimleri koptuğu için tank üzerindekilerden habersiz olduğunu öne süren Çakır, sivil vatandaş Emin Güner'in şehit edilmesiyle ilgili "Herhangi bir kastım veya tankın üstünde olduğuna dair bir bilgim bulunmamaktadır." şeklinde savunma yaptı.
Çakır, tümene döndükleri esnada çıkışa hazır halde bekleyen tankları gördüğünü, çıkışlarını engellemek için ters yönden giriş yaparak önlerinde durduğunu savundu.
Tankın sigortalarını attırarak çalışamayacak halde bıraktıklarını ileri süren Çakır, albay İsa Sancaklı'nın, "Bu tanklar eninde sonunda çıkacak" diye bağırdığını ancak üsteğmen Levent Doğan'ın yanlarına gelerek "Bu bir uygunsuz emirdir, kimse çıkmayacak. Tankları bozun oradan kaybolun" sözleri üzerine oradan uzaklaştıklarını iddia etti.
Savunmasını yapan eski uzman çavuş Harun Bulut ise "Terör saldırısı var" denilerek bindirildikleri tankın dışını ve etrafını görmediğini, vatandaşın o esnada tankın üzerine çıktığını anlamadığını anlattı.
Aniden bir vatandaşın tanka girdiğini ve kendisine tornavidayla saldırdığını aktaran Bulut, başından yaralandığı için can havliyle silahını çektiğini ve refleksle boşluğa ateş etmesinden dolayı kurşunun sekip Nejmettin Utuş adlı vatandaşa isabet ettiğini ileri sürdü.
Kendi isteğiyle savcıya silahını teslim ettiğini, delil karartmadığını savunan Bulut, FETÖ'yle "uzaktan yakından" alakasının olmadığını, sadece evine ekmek götürdüğünü ve "emir komuta zinciriyle kandırılmış vatansever bir asker olduğunu" iddia etti.
Sanıklar suçsuz olduklarını belirterek tahliyelerini istedi.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Eski kursiyer teğmen Ali Suat Yurdakul, 15 Temmuz gecesi ZPT tank araçlarına binip sokağa çıkmalarının emredildiğini ve bu emri hiçbir şekilde sorgulamadığını belirtti.
Halkın toplandığını ve aniden üzerlerine ateş açıldığını iddia eden Yurdakul, bu esnada tabur komutanı Fatih Çubukçu'nun havaya ateş emri verdiğini ifade etti.
Beylik tabancasıyla havaya ateş ettiğini söyleyen Yurdakul, "Havaya ateş etmemden kaynaklı bir ölüm ya da yaralama durumu olmadı." dedi.
Darbe teşebbüsünün yaşandığı gece çok karmaşık bir ortamın bulunduğunu aktaran Yurdakul, o gece kendi iradesiyle yaptığı tek şeyin ZPT tank aracını götürüp tabura teslim etmek olduğunu savundu.
15 Temmuz gecesi hiçbir olaya karışmadan ZPT aracını garaja teslim ettiğini öne süren Yurdakul, "ZPT aracının çıkma emrini veren komutan ve aracın başında olan astsubay bu davada tanık olarak yer alıyor. Ben onlardan farklı ne yaptım?" dedi.
Sadece bir kursiyer teğmen olduğunu aktaran Yurdakul, FETÖ/PDY yapılanmasıyla ilgisinin olmadığını ve suçsuz olduğunu öne sürerek tahliye talebinde bulundu.
Eski kursiyer teğmenlerden Ahmet Çakır, 15 Temmuz gecesi emir komuta zincirini bozacak herhangi bir eylem yapmadığını ve hiçbir kanun dışı eylemde bulunmadığını savundu.
Darbeyi öğrendiğinde yaptığı ilk şeyin birliğin güvenliğini sağlamak olduğunu aktaran Çakır, o gece darbeye dair bir şey düşünmediğini iddia etti.
Darbe kapsamında hiçbir emir almadığını, hiçkimseye cebir ve şiddet uygulamadığını öne süren Çakır, FETÖ'yle herhangi bir bağı olmadığını ve suçsuz olduğunu ileri sürerek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Eski kursiyer teğmenlerden Ali Osman Karahan ise 15 Temmuz gecesi binbaşı Özkan Gürkol'un kendisine tanka binip sokağa çıkmasını emrettiğini ancak kendisinin tank sürmeyi tam olarak bilmediğini söylemesi üzerine Gürkol'un, "Siz bunun eğitimini almadınız mı?" diye kendisine çıkıştığını öne sürdü.
Sanık eski kursiyer teğmen Cihan Özmen de darbe gecesinde bölük komutanı olan binbaşı Özkan Gürkol'un "Emir ve komuta zinciri bende, kimse ayrılmasın bir yere." dediğini duyduğunu aktardı.
FETÖ/PDY yapılanmasıyla hiçbir ilişkisinin olmadığını iddia eden Özmen, örgütün evlerinde veya dershanelerinde bulunmadığını savunarak tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
07.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Eski kursiyer teğmen Emrah Şensoy, 15 Temmuz gecesinde bir darbe kalkışmasının olduğunu bilmediğini, sadece verilen emirlere uyduğunu ve darbe gecesi tanka mühimmat yüklediğine ilişkin iddiayı reddetti.
Tabur komutanı Fatih Çubukçu'nun garajlar bölgesine gitmelerini ve tanklara binmelerini emrettiğini ileri süren Şensoy, "O gece halkın nizamiye bölgesinde toplandığı gördüğümde tanktan indim ve bir daha binmedim." dedi.
15 Temmuz gecesi bölük binasından hiç ayrılmadığını ve kendi emniyeti için binada beklediğini öne süren Şensoy, sabaha kadar bir salonda bekletildiklerini ve daha sonra gelen emniyet güçlerine teslim edildiklerini belirterek, kendisine cebir ve şiddet uygulayan emniyet güçlerinden şikayetçi olacağını iddia etti.
Darbeden haberdar olmadığını ve suçsuz olduğunu öne süren Şensoy, tahliye talebinde bulundu.
Eski kursiyer teğmenlerden Ensar Hüdai Sağkal ise sadece aldığı talimatla cephaneliğe gittiğini ve tanka hiç binmediğini ileri sürdü.
FETÖ/PDY yapılanmasıyla hiçbir alakası olmadığını savunan Sağkal, suçsuz olduğunu belirterek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Sanık eski kursiyer teğmen Fatih Karaaslan, hakkındaki örgüt üyeliği ve darbe eylemleri suçlamalarını reddederek başladığı savunmasında aleyhinde somut delil bulunmadığını öne sürdü.
Karaaslan, akşam birliğe gelişinin talimatla olduğunu iddia ederek "Pireyi deve yapmaya, hiç yoktan suç üretmeye gerek yok. Birliğe gelişimin darbeyle bir ilgisi yok. Yüzlerce personel emirle birlikte birliğe gelmişlerdir." dedi.
Darbeden habersiz olarak birliğe geldiklerini iddia eden Karaaslan, birlik içinde darbe veya darbeyi çağrıştıracak bir söylem duymadığını söyledi.
Karaaslan eski tabur komutanı Fatih Çubukçu'nun kendisine tanka binme emri vermesiyle tanklardan birine bindiğini ancak birlik dışına çıkış olduğuna dair bilgisinin olmadığını savundu.
Sanık Karaaslan, nizamiyedeyken dışarıdan ateş edilince korunmak için tankın arkasına saklandığını, amirinin emriyle havaya bir iki el ateş ettiğini hatırladığını öne sürerek "Kimsenin kılına dahi zarar gelmemiş olması bunun en büyük kanıtıdır." diye konuştu.
Amirleri dışında kimseden emir almadığını ve kimseye emir vermediğini iddia eden Karaaslan, terör saldırısı beklentisiyle emniyet tedbirleri alarak beklediklerini iddia etti.
Karaaslan, kendi sorumluluğunda olmayan birlik içindeki cephaneliğin işgalinde yer aldığı iddialarını da reddetti.
Eski kursiyer teğmen Fethi Göçer ise savunmasında, bir "kaos" ortamı olduğundan ne yapacağını bilemez halde tümen karargahı içindeki çay ocağında beklediğini, iddia edildiği şekilde nizamiye ve garaj bölgelerinde bulunmadığını öne sürdü.
Göçer, olay gecesi aldığı tek emrin Özkan Gürkol tarafından verilen "tümen karargahının emniyeti" olduğunu iddia etti.
Baş ağrısı sebebiyle olduğu yerde uyuduğunu öne süren Göçer, "Örgütün en önemli gününde militanının uyuması mümkün olabilir mi?" diyerek kamera kayıtlarının da beyanlarını desteklediğini savundu.
Göçer, eski albay İsa Sancaklı'ya korumalık yaptığı iddiasını da reddederek kendisini duruşmada gördüğünü ileri sürdü.
"Kimsenin canına malına namusuna zerre zararım olmamıştır." diyen Göçer, tahliye ve beraatini talep etti.
Sanık Harun Erken de hakkındaki terör örgütü üyeliği ve darbeci suçlamalarını kabul etmeyerek tahliyesini istedi.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
08.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Savcının, "Anayasayı ihlale yardım" suçundan 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası talebiyle yargılanan eski kursiyer teğmen Hasan Çelen, esasa ilişkin mütalaaya karşı savunma yaptı. Çelen, darbe planlamasını yapmak amacıyla kurulan bir WhatsApp grubunda yer aldığı iddiasına ilişkin, grubun daha önce kurulduğunu, oradan atılan bir mesajla "Genelkurmay'a terör saldırısı var" denilip herkesin acilen tabura gitmesi gerektiğinin yazıldığını, bu yüzden evden çıktığını söyledi.
Bölük komutanı binbaşı Özkan Gürkol'un emriyle cephaneliği almak için garajlara gittiğini belirten Çelen, garajlara seçilen 10 kişinin rastgele seçildiğini, kendisinin de listenin içinde olmasının tesadüf olduğunu iddia etti.
Yolda kendilerini gören okul komutanı Sefa Alkan'ın "Nereye gidiyorsunuz?" diye sorduğunu, "garajlara gidiyoruz" diye cevap verdiklerini aktaran Çelen, Alkan'ın "Size kim emir verdi?" sorusu üzerine "Özkan Gürkol emir verdi" cevabı üzerine okul komutanının "Tamam" diyerek, yola devam ettiğini öne sürdü.
Sefa Alkan'ın kendisini kurtarmak için böyle bir diyaloğu reddettiğini ileri süren Çelen, "Eğer kendisi bize garajlara gitmememiz noktasında emir verseydi, biz bugün burada yargılanmıyor olacaktık." dedi.
Bölüğe geldiği sırada görev arkadaşlarından kimseyi görmediğini belirten Çelen, sınav salonuna çıktığını ve amacının kargaşadan uzak durmak olduğunu, teçhizatını birliğe teslim ettiğini ileri sürdü.
15 Temmuz gecesi kanunsuz bir iş yapmadığını ve sadece kendisine verilen emirleri yerine getirdiğini iddia eden Çelen, "Ortada suç olabilecek herhangi bir eylemim yoktur. O gün bana verilen silahı kullanmadım. Yapılan tetkiklerde benim kullandığım silahla atış yapılmadığı ortadadır." ifadesini kullandı.
Çelen 2012'den beri aynı mobil hattı kullandığını, telefon kayıtlarında herhangi bir terör örgütüyle bağının çıkması durumunda tüm suçlamaları kabul edeceğini söyledi.
Somut verilere dayanmayan mesnetsiz suçlamalarla kendisine FETÖ üyeliği suçunun isnat edildiğini ileri süren Çelen, terör örgütü üyeliği suçunu kabul etmediğini belirterek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, sanık eski kursiyer teğmen İsmail Uzun, hakkındaki örgüt üyeliği ve darbe eylemleri suçlamalarını reddederek başladığı savunmasında aleyhinde somut delil bulunmadığını iddia etti.
Darbe teşebbüsünün yaşandığı gecede görev arkadaşı Mustafa Koçak'la askeri birlikten çıkarken bölük komutanının 'WhatsApp' üzerinden "bölüğünüzden çıkmayın" mesajı attığını savundu.
15 Temmuz gecesi sadece üç emir aldığını belirten Uzun, bunların bölük komutanı binbaşı Özkan Gürkol'un cep telefonu üzerinden yazdığı 'garajlara gidin', tabur komutanı Fatih Çubukçu'nun tatbikat için 'tankı hazırlayın' ve üsteğmen Sinan Ünal'ın 'düşürdüğüm şarjörü bulun' emirleri olduğunu ifade etti.
Bölükteki bazı teğmenlerle birlikte garaja gittiklerini anlatan Uzun, tabur komutanı Fatih Çubukçu'nun garaj kapısında kendilerini karşıladığını ve 5 tanktan 3'üne irtibatın kolaylaşmasını sağlayan telsiz başlığı ve anten taktıklarını dile getirdi.
Garajlara gittiği sırada darbeden haberdar olmadığını ancak olağandışı bir durumun olduğunu ve uçak seslerini duyduğunu belirten Uzun, cep telefonundan internete bağlandığını ancak herhangi bir darbe kalkışması haberini görmediğini iddia etti.
Hakkında hiçbir olumsuz beyanın bulunmadığını ve FETÖ/PDY yapılanmasıyla bir bağının olmadığını savunan Uzun, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Eski kursiyer teğmenlerden Mehmet Ferit Demirci ise hakkında sahte evrak oluşturulduğunu, aleyhinde şahitlik yapılması için bazı erlerin ayarlandığını öne sürerek günah keçisi ilan edildiğini ve adil bir ortamda yargılanmak istediğini savundu.
15 Temmuz gecesi WhatsApp'tan gelen bir mesajla birliğe gittiğini anlatan Demirci, eski binbaşı Özkan Gürkol'un emriyle hareket ettiğini, o gece ilk defa "terör saldırısı" söylemini Fatih Karaaslan'dan duyduğunu öne sürdü. Demirci, Özkan Gürkol'un Fatih Karaaslan'ı aradıktan sonra garajlara gönderildiklerini savundu.
Darbe girişimi olduğu gece bazı provokatörlerin halkın arasına karışarak askerle halkı karşı karşıya getirmek istediğini ileri süren Demirci, teğmenlerin bu oyuna gelmeyerek çoğu vatandaşın hayatını kurtardığını iddia etti.
Darbe esnasında kolektif bir şuurla hareket etmediğini öne süren Demirci, sadece kendisine verilen emirlere uyduğunu ileri sürdü.
FETÖ ile hiçbir alakasının olmadığını iddia eden Demirci, mahkemeden tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
09.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Eski kursiyer teğmen Murat Akkuru, darbe gecesi eski binbaşı Özkan Gürkol tarafından birliğe çağrıldığını, bunun her zaman yaşanan rutin bir gelişme olabileceğini düşündüğünü, evden birliğe gelirken yolda darbe kalkışmasıyla ilgili herhangi bir şey görmediğini iddia etti.
Bölüğe geldiği sırada uzman çavuş Ceyhun Aydın'a "ne oluyor hocam?" diye sorulması üzerine Aydın'ın "sıkıntılı bir durum var" dediğini aktaran Akkuru, Özkan Gürkol'un kursiyer teğmen Fatih Karaaslan'ı araması üzerine bir terör saldırısının olduğunu ve cephaneye gitmeleri gerektiğini anladığını ileri sürdü.
15 Temmuz gecesi iddia edildiği gibi G3 silahı ve çelik yelek almadığını öne süren Akkuru, "O gece kayıtlara bakıldığı zaman böyle bir şeyin olmadığı ortadadır." dedi.
Cephaneliğin önünde 40-50 Zırhlı Personel Tankı (ZPT) ve çok sayıda kişiyi gördüğünü aktaran Akkuru, o esnada astsubayların tanklara mühimmat yüklediğini belirterek, "Orada tabur komutanı Fatih Çubukçu bana 'tanka bin' diye verdi. Ben de ne olduğunu anlamadan verilen emre uyarak tanka bindim. İki astsubay ve şoförle birlikte 4 kişiydik." ifadesini kullandı.
Nizamiyenin önüne gittiklerinde halkın toplandığını gördüğünü ifade eden Akkuru, kendilerine dışarıdan sivil giyimli kişiler tarafından ateş açıldığını ve sonrasında tabur komutanı Fatih Çubukçu'nun "havaya ateş edin" diye emir verdiğini iddia etti. Akkuru, "Bana verilen emir üzerine havaya iki el ateş attım. Ben emir altında olduğum için yaptığım eylem suç kapsamına girmiyor. Darbeyi desteklemek için ateş etmedim." şeklinde konuştu.
15 Temmuz gecesi verilen emre uymak için birliğe geldiğini ileri süren Akkuru, darbe girişiminden haberdar olmadığını, o gece nizamiyeden dışarı çıkmadığını ve halka karşı suç teşkil edecek hiçbir eylem yapmadığını savundu.
Darbeyle ilgili hiçbir şey duymadığını ve söylemediğini iddia eden Akkuru, vatan haini, bayrak ve millet düşmanı olmadığını ileri sürdü.
Akkuru, suçsuz olduğunu öne sürerek mahkeme heyetinden tahliye ve beraatini talep etti.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Esasa ilişkin mütalaaya karşı savunmasını yapan eski kursiyer teğmen Ömer Faruk Göçük, isnat edilen suçları reddederek darbeden haberdar olmadığını ve sadece kendisine verilen emri yerine getirmek için birliğe gittiğini savundu.
Eski binbaşı Özkan Gürkol'un emriyle tanka bindiğini belirten Göçük, iki tankın önce dışarıya çıktığını ve halk tarafından saldırıya uğradıktan sonra birliğe geri geldiğini duyduğunu öne sürdü.
Eski yarbay Fatih Çubukçu tarafından nizamiyeye götürdüğünü aktaran Göçük, aniden üzerlerine ateş açıldığını, o esnada Fatih Çubukçu'nun kendilerine "havaya, havaya ateş edin" dediğini ifade etti. Sadece refleksle havaya bir el ateş ettiğini öne süren Göçük, "Ben o gece iddia edildiği gibi 13 defa ateş etmedim." dedi.
Sabaha kadar bir spor salonunda bekletildiklerini ve hiç dışarı çıkmadığını ileri süren Göçük, sabah gelen polis memurlarının kendisine tehditler savurduğunu, daha yargılanmadan suçlu ilan edildiğini ve sistematik işkence ve hakaretlere maruz kaldığını iddia etti.
Hiçbir kanunsuz iş yapmadığını ve iddia edildiği gibi FETÖ/PDY yapılanmasına üye olmadığını ileri süren Göçük, "Benim bu suçları işlemiş olmam için daha önce örgütle bağımın olması gerekirdi." şeklinde konuştu.
Göçük, kendisini suçlayacak hiçbir somut delilin olmadığını ve suçsuz olduğunu öne sürerek mahkeme heyetinden tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Eski kursiyer teğmenlerden Ramazan Demirkol ise WhatsApp'a "herkes kendi şahsi silahını alıp birliğe gelsin" şeklinde bir mesajın gelmesinden dolayı askeri birliğine gittiğini belirtti.
Demirkol, eski binbaşı Özkan Gürkol'un emriyle cephane bölgesine gönderildiğini, ancak hiçbir tankı hazırlamadığını ve mühimmat yüklemesi yapmadığını iddia etti.
Cephane önünde eşiyle telefonla konuştuğu sırada silah seslerini duyduğunu ve askerlerin toplandığı yöne doğru yürüdüğünü ileri süren Demirkol, o esnada kursiyer teğmenlerin darbe kalkışmasından bahsettiğini ancak kimin darbe karşıtı, kimin darbeci olduğunu bilmediğini savundu. Demirkol, darbeyi öğrendiği andan itibaren görev yerini terk ettiğini öne sürdü.
Tanık ve sanık beyanlarında aleyhinde hiçbir somut suçlamanın olmadığını iddia eden Demirkol, FETÖ üyesi olmadığını ve suçsuz olduğunu ileri sürerek tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Eski kursiyer teğmen Resul Çoban da 15 Temmuz gecesi bölüğe gittiği sırada "tatbikat var" ve "terör saldırısı var" şeklinde konuşmalar duyduğunu beyan etti.
Birliğe geldiği sırada acilen cephanelik bölgesine gönderildiklerini ve Özkan Gürkol'un emriyle aniden araçlara bindirildiklerini öne süren Çoban, üzerinde sadece kamuflaj olduğunu, önü sürüldüğü gibi G3 silahı, hücum yeleği ve kompozit başlığın olmadığını iddia etti.
Mütalaada iddia edildiği gibi kimseye silah doğrultmadığını ve cephaneliği ele geçirmeye çalışmadığını ileri süren Çoban, darbe kalkışması esnasında kimseye emir vermediğini ve kimseden emir almadığını savundu.
15 Temmuz gecesinde ilk defa eski üsteğmen Öztürk Gür'ün darbe girişiminden bahsettiğini öne süren Çoban, Gür'ün "birliğimiz darbecilere karşı savunma yapıyor" şeklinde konuştuğunu belirtti.
Müfreze nizamiyesinde televizyon izlerken silah seslerini duyduğunu anlatan Çoban, cephanelik nizamiyesine doğru gittiklerini belirterek Özkan Gürkol'un orada bulunan bazı askerlere tanklara binmelerini emrettiğini ancak bazı askerlerin karşı çıktığını, o esnada kimin darbeci kimin darbe karşıtı olduğunu bilmediğini iddia etti.
Çoban, darbeyi öğrendiği andan itibaren hiçbir şey yapmadığını, sadece beklediğini ileri sürdü.
FETÖ ile hiçbir ilgisi olmadığını iddia eden Çoban, herhangi bir suç işlemediğini öne sürerek beraatini istedi.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
10.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Esasa ilişkin mütalaaya karşı savunma yapan eski kursiyer teğmen Orhan Kutlu, isnat edilen tüm suçlamaları reddetti.
Eski binbaşı Özkan Gürkol'un talimatıyla garajlar bölgesine gönderilen 10 kişiden biri olduğunu belirten Kutlu, listede olan teğmenlerin özellikle seçilmediğini, belirlemenin rastgele olduğunu ileri sürdü. Kutlu, isminin listede olmasının nedeninin o an bölükte hazır bulunmasından kaynaklandığını iddia etti.
Kışladaki hareketliliğe bakarak internete girdiğini ve köprülerin kapatılmış olduğunu gördüğünü ifade eden Kutlu, o sırada bir terör saldırısı olabileceğini anladığını öne sürdü.
15 Temmuz gecesi Özkan Gürkol'dan aldığı emirle garajlar bölgesine gittiğini, askerde alınan bir emrin yerine getirilmesinin gayet olağan bir durum olduğunu savunan Kutlu, cephaneliğin içine girmediğini, tankların hazır beklediğini ileri sürdü. Kutlu, Özkan Gürkol'un emriyle tanka çıktığını ancak tankın nizamiye kapısından dışarı çıkmadığını savundu.
Tankta bulunan hiç kimseye emir vermediğini ve emir almadığını iddia eden Kutlu, o gece tankın sürücüsü olan İsa Dalkıran'ın verdiği ifadede kendisini doğruladığını ileri sürdü.
Kutlu, Genelkurmaya saldırı olduğu, vatandaşların terörist bir saldırıdan dolayı şehit olduğunu ve destek olarak tanklara bindiklerinin düşündüğünü iddia ederek darbeden haberdar olmadığını öne sürdü.
Dışarıdaki vatandaşların tepki göstermesini darbeyle bağdaştıramadığını, tanklara yapılan saldırıyı anlamlandıramadığını ileri süren Kutlu, darbe girişiminden toplandıkları ancak spor salonunda haberdar olduğunu iddia etti.
Olaylar olduğu zaman arka planda olduğunu ve hiçbir şeyden haberdar olmadığını öne süren Kutlu, vatandaşların dışarıda beklediği esnada kendisinin de içinde silahlı ve hücum yelekleri giymiş teğmenlerin hazırda beklediği iddiasının doğru olmadığını savundu.
15 Temmuz gecesi kendisinde G3 silahının bulunduğunu belirten Kutlu, silahını kullanmadığını, tankın içinde bıraktığını ileri sürerek Özkan Gürkol'un "tankı sürmeyi biliyor musun?" demesi üzerine "sürmeyi bilmiyorum" dediğini ve silahını alıp bölüğe gittiğini iddia etti.
Kutlu, suçsuz olduğunu öne sürerek mahkeme heyetinden tahliyesini istedi.
Eski kursiyer teğmenlerden Ahmet Faruk Çavuş, 15 Temmuz gecesi WhatsApp'tan gelen bir mesajla acilen birliğe çağrıldığını, daha sonra bölük komutanı Özkan Gürkol'un gönderdiği sesli mesajda "alarm verildi" dediğini beyan etti.
Özkan Gürkol'un emriyle garajlar bölgesine gönderildiğini, orada rastgele bir tanka bindirildiğini iddia eden Çavuş, tank personelini daha önce hiç tanımadığını, rütbesinde üsteğmen yazdığını öne sürdü.
Tankla nizamiye kapısından dışarıya çıktığını belirten Çavuş, halkın tankı taşladığını ve tepki gösterdiğini, o sırada tankın kapağını açarak vatandaşlara iki elini havaya kaldırıp onlara zarar vermek istemediğini ve ne olduğunu bilmediğini ifade edecek hareketler yaptığını ileri sürdü. Çavuş, bazı vatandaşların tankın üzerine çıktığını, tankın manevra yapması sonucunda bazı vatandaşların yere düştüğünü ifade etti.
Halkın kendilerini taşladığını ve saldırdığını öne süren Çavuş, darbeci muamelesi gördüklerini belirterek, "eğer darbeci olsaydım o tankın kapağını açar mıydım?" diye sordu.
Vatandaşların kendisini darbettiği sırada "ben Türk askeriyim, ne yaptım?" dediğini iddia eden Çavuş, halkın kendisine "darbe yapıyorsunuz" demesi üzerine şoka uğradığını öne sürdü.
Hiçbir vatandaşı tanktan itmediğini, kötü bir söz sarf etmediğini ileri süren Çavuş, yaralanan bazı vatandaşlara da yardım ettiğini iddia etti.
Daha sonra birliğe geri geldiğini ve bir spor salonunda beklediğini öne süren Çavuş, sabah gelen emniyet güçlerinin kendisine darbeci muamelesi yaparak cebir ve şiddet uyguladığını ileri sürdü.
Çavuş, suçsuz olduğunu iddia ederek tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya 13 Mayıs pazartesi günü devam edilecek.
13.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Esasa ilişkin mütalaaya karşı savunma yapan sanık eski teğmen Abdülkadir Çiçek, yargılamanın "hukuksuz" olduğunu iddia ettiği esnada mahkeme başkanı müdahale ederek, heyetin işini "en iyi" şekilde yaptığını, hukuksuzluk olarak nitelendirilebilecek bir durumun söz konusu olmadığını ve mahkemeyi suçlamaya devam etmesi durumunda savunmasına müsaade edilmeyeceğini belirterek sanığı uyardı.
Çiçek, olay günü mesai bitiminde evine gittikten sonra binbaşı Özkan Gürkol'un arayarak bir restoranda yemek yiyeceklerini söyleyip gelmesini istediğini anlattı.
Sanık Çiçek, yemek için gittiği restoranda bir kursiyer ile beklerken Gürkol'un gelerek geniş çapta terör saldırısı nedeniyle alarm verildiğinden acilen kışlaya gitmeleri gerektiğini söylediğini öne sürdü.
Bölük personeline kışlaya gelmeleri yönünde mesaj attığı iddiasına ilişkin Çiçek, mesajı bölük komutanının emri üzerine terör saldırısına karşı alarm verildiği için yazdığını iddia etti.
Karargahtaki brifing odasında yapılan toplantıya katılmadığını ileri süren Çiçek, toplantı yapılan odanın yanındaki odaya girerek bir süre dinlendiğini ve bunun kamera kayıtlarında görüldüğünü savundu.
Sözde "yurtta sulh konseyi" üyesi olarak yargılanan eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker karargahtan makam aracıyla ayrılırken kendilerinin de Kırker'i takip ettiklerini söyleyen Çiçek, "Maket tankın yanına varınca nizamiyenin karşısındaki köprü civarından atış sesleri geldi. Köprünün üzerindeki kalabalıktan bazıları nizamiyeye doğru koşmaya başladı. Bu sırada nizamiyenin içindeki kalabalık gruptan kısa süreli yoğun bir atış geldi. Koşanlar durdu ve ateş kesildi." dedi.
Çiçek, tankları çıkarmak için çaba sarf etmediğini ve darbe girişiminden haberi olmadığını öne sürerek darbeci komutanların yanında görülmesiyle ilgili olarak, "Bir teğmen bir komutanının yanında nasıl durması gerekiyorsa öyle durdum." şeklinde konuştu.
Gece boyunca her şeyin askeri kurallara uygun ve ast-üst saygısı gözetilerek gerçekleştiğini savunan Çiçek, hakkındaki darbeci ve örgüt üyeliği suçlamalarını kabul etmedi.
Duruşmaya öğle arası verildi.
14.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Sanık eski üsteğmen Öztürk Gür, savunmasında 15 Temmuz'da mesai sonrası gittiği evinden yarbay Fatih Çubukçu'nun emriyle birliğe geldiğini söyledi.
Gür, bazı kurumlara saldırı olduğundan birliğe yapılabilecek bir saldırıya karşı koymak için Çubukçu'nun, 5 kursiyer teğmenle cephaneliğe gidip emniyetini almalarını istediğini, yanına aldığı 5 kursiyer teğmenle bölgeye gittiğini anlattı.
Cephanelikten sorumlu asteğmene durumu anlattığını, asteğmenin de nöbetçi amir Erdal Yetim'i arayıp emri ondan teyit ettiğini belirten Gür, kendisinin de Yetim ile görüştükten sonra ayrıldığı beyanında bulundu.
Çubukçu'nun, kendisini cephaneliğe terörle mücadele tecrübesi olduğu için gönderdiğini değerlendirdiğini savunan Gür, aleyhinde ifadeleri olan er M.K'nin, kendisine daha önce verdiği çeşitli cezalar yüzünden "öç almak" için yalan beyanda bulunduğunu öne sürdü.
Gür, cephaneliğin kilidinin kırılması için emir veren Çubukçu'nun, "Görevimiz acil. Genelkurmay'a saldırmışlar. Seni Leopar tankla oraya göndereceğim." dediğini söyledi.
Müfreze binasındaki televizyonda sözde sıkıyönetim bildirisinin okunduğunu görmesi üzerine tuzağa düşürüldüğünü anladığını ileri süren Gür, Özkan Gürkol'a olayları sorduğunu, onun da kendisine, "Erdoğan (Akyol) Paşa görevden alındı. Yeni komutan atandı. Saat 22.00'den beri emirleri o veriyor." dediğini savundu.
Mühimmat yükleme işlemlerini darbeden habersiz, terör saldırısı olduğu gerekçesiyle yaptığını iddia eden Gür, "İrademi benden almışlar. Alan kişi de Fatih Çubukçu'dur." dedi.
Darbe girişimini öğrendikten sonra kimsenin kışlaya gelmemesi ve gelenlerin de ayrılması için mesaj atarak kışladan ayrılıp evine gittiğini savunan Gür, ertesi gün nöbetçi olduğu için tekrar birliğe geldiğini, sonrasında da gözaltına alındığını belirtti.
Ahmet Bican Kırker'i karşıladığı iddiasını kabul etmeyen Gür, kimseye silah doğrultmadığını öne sürdü.
Gür, hakkındaki suçlamaları reddederek beraatini istedi.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Eski kursiyer teğmen Sefa Gün, daha önce defalarca görevlerde bulunduğu için 15 Temmuz gecesi Zırhlı Birlikler Okulunda görevlendirilmesini de yadırgamadığını belirtti.
Gün, 15 Temmuz gecesi askeri birlikte hareketlilik gördüğünü ve gidip bir yerde saklandığını, askerlerin sağa sola gitmesinden dolayı bir kalkışma olabileceğini tahmin ettiğini ancak kimin darbeci, kimin darbe karşıtı olduğunu bilmediğini ileri sürdü.
Darbe girişiminin yaşandığı gece hiç silah kullanmadığını iddia eden Gün, darbeci zannedilip gözaltına alındığını, darbeyle alakalı aleyhine suç olacak hiçbir belgenin olmadığını, iddia makamının FETÖ'yle ilgili şahsına tek bir suç isnat etmediğini savundu.
Gün, darbe eylemini gerçekleştirmek için birliğe gelmediğini ve suçsuz olduğunu iddia ederek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Eski kursiyer teğmenlerden Enes Taşçı, suçsuz olduğunu gösteren bazı video ve belgelerin silindiğini öne sürerek, kendisine isnat edilen suçların doğru olmadığını kaydetti.
Kendisine iftira atıldığını ileri süren Taşçı, 15 Temmuz gecesi sadece verilen emirlere uyduğunu söyledi. Taşçı, suçsuz olduğunu iddia ederek tahliyesini talep etti.
Eski kursiyer teğmen Mustafa Acar ise saat 22.00 civarında kursiyer arkadaşlarından birinin kendisinin arayarak bölük komutanı Özkan Gürkol'un herkesi birliğe çağırdığını, Gürkol'un emriyle hücum yeleği giydiklerini ve G3 silahını aldıklarını savundu.
Terör saldırısı olabileceği endişesiyle nizamiyeye gönderildiklerini beyan eden Acar, ailesini aradığı sırada annesinin "Sokakta tanklar var. Orada ne oluyor?" dediğini, annesine hiçbir şeyden haberdar olmadığını söylediğini iddia etti.
FETÖ'nün kullandığı ByLock uygulamasını daha önce bilmediğini ve haberlerden öğrendiğini ileri süren Acar, suçsuz olduğunu savundu ve tahliyesini istedi.
Eski kursiyer teğmen Yusuf Akbulut da FETÖ/PDY yapılanmasıyla ilişkisinin olmadığını belirterek, mahkeme heyetinden tahliyesini talep etti.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
16.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Sanık eski üsteğmen Öztürk Gür, savunmasında 15 Temmuz'da mesai sonrası gittiği evinden yarbay Fatih Çubukçu'nun emriyle birliğe geldiğini söyledi.
Gür, bazı kurumlara saldırı olduğundan birliğe yapılabilecek bir saldırıya karşı koymak için Çubukçu'nun, 5 kursiyer teğmenle cephaneliğe gidip emniyetini almalarını istediğini, yanına aldığı 5 kursiyer teğmenle bölgeye gittiğini anlattı.
Cephanelikten sorumlu asteğmene durumu anlattığını, asteğmenin de nöbetçi amir Erdal Yetim'i arayıp emri ondan teyit ettiğini belirten Gür, kendisinin de Yetim ile görüştükten sonra ayrıldığı beyanında bulundu.
Çubukçu'nun, kendisini cephaneliğe terörle mücadele tecrübesi olduğu için gönderdiğini değerlendirdiğini savunan Gür, aleyhinde ifadeleri olan er M.K'nin, kendisine daha önce verdiği çeşitli cezalar yüzünden "öç almak" için yalan beyanda bulunduğunu öne sürdü.
Gür, cephaneliğin kilidinin kırılması için emir veren Çubukçu'nun, "Görevimiz acil. Genelkurmay'a saldırmışlar. Seni Leopar tankla oraya göndereceğim." dediğini söyledi.
Müfreze binasındaki televizyonda sözde sıkıyönetim bildirisinin okunduğunu görmesi üzerine tuzağa düşürüldüğünü anladığını ileri süren Gür, Özkan Gürkol'a olayları sorduğunu, onun da kendisine, "Erdoğan (Akyol) Paşa görevden alındı. Yeni komutan atandı. Saat 22.00'den beri emirleri o veriyor." dediğini savundu.
Mühimmat yükleme işlemlerini darbeden habersiz, terör saldırısı olduğu gerekçesiyle yaptığını iddia eden Gür, "İrademi benden almışlar. Alan kişi de Fatih Çubukçu'dur." dedi.
Darbe girişimini öğrendikten sonra kimsenin kışlaya gelmemesi ve gelenlerin de ayrılması için mesaj atarak kışladan ayrılıp evine gittiğini savunan Gür, ertesi gün nöbetçi olduğu için tekrar birliğe geldiğini, sonrasında da gözaltına alındığını belirtti.
Ahmet Bican Kırker'i karşıladığı iddiasını kabul etmeyen Gür, kimseye silah doğrultmadığını öne sürdü.
Gür, hakkındaki suçlamaları reddederek beraatini istedi.
Duruşmaya öğle arası verildi.
17.05.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar, yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Sanık eski üsteğmen Koray Korkmaz, esasa ilişkin savunmasında, 15 Temmuz gecesi tankla dışarıya çıkma emrini terör saldırısına müdahale kapsamında, amirleri Fatih Çubukçu ve Erdal Yetim'den aldığını söyledi.
Korkmaz, Yetim'in Jandarma Genel Komutanlığına yapılan terör saldırısı nedeniyle şehit ve yaralıların olduğu, tahliyeleri gerçekleşemediği için de destek amacıyla bölgeye intikal etmek üzere 2 tankın hazırlanması emrini verdiğini öne sürdü.
Bu süreçte tümen komutanının değiştiği veya sözde sıkıyönetim emirlerinden bilgisi olmadığını savunan Korkmaz, Çubukçu'nun emrini nöbetçi amir Yetim'e de teyit ettirdiğini belirtti. Korkmaz, emrin terör saldırısı dışında bir amaç taşıdığını düşünmediğini iddia etti.
Tanklarla dışarıya çıkarken herhangi bir engelle karşılaşmadıklarını söyleyen Korkmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi taraflarındaki yolda ellerinde bayrak taşıyan insanlar gördüğünü, vatandaşların tanklara taş ve sopa attığını ancak aracın gürültüsünden ne söylediklerini duymadığını ileri sürdü.
Vatandaşlara zarar vermemesi için tank namlusunu azami yüksekliğe kaldırdığını ifade eden Korkmaz, darbe girişimi olabileceğinin aklına gelmediği iddiasını paylaştı. Korkmaz, "Vatandaşla karşılaştığım ilk anda neler olduğunu anlamaya çalışmakla birlikte personelimin ve vatandaşın can güvenliğini sağlamak için en baştan önlem aldım." diye konuştu.
Karşılaştığı olaylar neticesinde inisiyatif alarak kışlaya dönme emri verdiğini öne süren Korkmaz, kimseyi öldürme teşebbüsünde bulunmadığını savundu. Korkmaz, "İyi niyet, saf ve temiz düşünceler istismar edildi." ifadesini kullandı.
Korkmaz, kışlaya dönüşleri esnasında tankın üzerine çıkan kişiyi fark ederek durduklarını, aracın kapağını açtığında vatandaşın atlayıp koşarak uzaklaştığını anlattı.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Korkmaz, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya, öğle arası verildi.
Sanık eski üsteğmen Fatih Mehmet Kılıç, savunmasında, olay akşamında yaptığı telefon görüşmelerinin içeriklerini hatırlamadığını, yalnızca ablasının o zamanki adıyla Boğaziçi Köprüsü'ndeki askerlerden bahsettiğini söyledi.
O akşam sık sık görüştüğü tümen nöbetçi amiri eski yarbay Erdal Yetim'in hızlı hareket etmelerini istediğini belirten Kılıç, "Acil olarak önden 2 tankı hazırlamamızı ve cephaneliğe giderek her bir tank için 5 adet sabot ters atış, bin adet makineli tüfek mühimmatı almamızı emretti." dedi.
Nizamiyeden çıkana kadar darbe girişiminden haberi olmadığını öne süren sanık Kılıç, Gazi Orduevi'ni geçtikleri bölgede ellerinde Türk bayrakları bulunan halkla karşılaşınca tankı durdurduklarını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Biz yavaşlayınca tankın üzerine çıktılar. Tankın üzerine çıkanlarla konuştum. Darbe olduğunu, bize de darbeci olduğumuzu söylüyorlardı. Ben de şaşkınlık içerisinde kesinlikle böyle bir durum olmadığını, genelkurmay ve jandarmaya terör saldırısı olduğunu ve buna müdahale edeceğimizi söyledim. Halk bize güvendi, inmeye başladılar. Tankın üstünde bu sırada elinde Türk bayrağımız olan bir vatandaş kaldı. 'Komutanım yemin et darbeci olmadığına' deyince yemin ettim ve 'elindeki bayrağı bana ver Genelkurmay Başkanını kurtarınca oraya asalım' dedim. Bir an düşündü, sonra o da indi."
Gördükleri karşısında bu işin bir terör eylemi olmadığını değerlendirdiğini ifade eden Fatih Mehmet Kılıç, tank şoförüne kışlaya dön emri verdiğini, ancak yolda tekrar kalabalık bir grupla karşılaştıklarını belirtti.
Kılıç, tank mühimmat yüklü olduğundan "kötü niyetli" kişilerin eline geçmemesi için oradaki insanlara "kışlaya dönmeye çalıştıklarını, isterlerse kendileriyle birlikte kışlaya kadar gelebileceklerini" söylediğini iddia etti.
Buradaki vatandaşların kendisini darbederek tanktan indirip polislere teslim ettiklerini söyleyen sanık Kılıç, hakkındaki suçlamaları ise reddetti.
Duruşmaya, 20 Mayıs pazartesi günü devam edilmek üzere ara verildi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-26 Nisan (2017) 'Ankara 52 sanık Darbe/Etimesgut Zırhlı Birlikler' davası
(18 Mayıs 2019, 12:29)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: