Taha Akyol: Bu işten anlayan askerler söylüyor; bu tür senaryolarda ´kırmızı kuvvetler, mavi kuvvetler, dost, düşman unsurlar´ falan gibi soyut terimler kullanılır. Halbuki ´Plan´da canlı, reel, maddi ve güncel isimlerden, hedeflerden, dahası, ´hükümeti düşürmekten´ bahsediliyor! Soyut bir senaryo dili değil, anayasal hükümeti devirmeye dönük bir ´plan´ın dili kullanılıyor. Genelkurmay, bu ´Plan Semineri´nin gayesinin ´dış tehdide ilişkin olarak hazırlanan Harekât Planlarını geliştirmek ve ilgili personelin eğitimlerini sağlamak´ olduğunu ve ´Geri Bölge Emniyeti, savaş hali... sıkıyönetim konuları üzerinde de durulduğunu´ söylüyor. Halbuki zamanı belirsiz ve soyut bir senaryo değil bu... ´Plan´da, AKP hükümetinin nasıl düşürüleceği, yeni hükümetin nasıl kurulacağı, bürokrasiye nasıl el konulacağı anlatılıyor! Bu amaçla provokatif terör eylemleri yapılması öngörülüyor! Camiye bomba atmak, provoke olan ´irticai´ kitleleri askerle çatıştırmak falan gibi... ´Artan şehit cenazeleri... sürekli irtica haberleri´ gibi! Ve ilaveten, deniliyor ki: ´Ülke ekonomik darboğaza sürüklenerek, AKP hükümetine karşı büyük çaplı toplumsal gösteriler için zemin hazırlanacak...´ Bütün bu felaketler, ´Plan´da belirtildiği gibi, ´Halkın ´TSK gereğini yapsın´ diye düşünmesini sağlamak´ için öngörülüyor! Bir savaşın ortasında, ülkesini böyle ekonomik krize sürüklemek ve meşru hükümeti devirip bir de siyasi kriz yaratmak gibi bir ´Senaryo´ olabilir mi?! Ne dersiniz Sayın Org. Başbuğ?..
Böyle eğitim mi olur? En ince ayrıntısına kadar Terör
Taha Akyol: Bu işten anlayan askerler söylüyor; bu tür senaryolarda ´kırmızı kuvvetler, mavi kuvvetler, dost, düşman unsurlar´ falan gibi soyut terimler kullanılır. Halbuki ´Plan´da canlı, reel, maddi ve güncel isimlerden, hedeflerden, dahası, ´hükümeti düşürmekten´ bahsediliyor! Soyut bir senaryo dili değil, anayasal hükümeti devirmeye dönük bir ´plan´ın dili kullanılıyor. Genelkurmay, bu ´Plan Semineri´nin gayesinin ´dış tehdide ilişkin olarak hazırlanan Harekât Planlarını geliştirmek ve ilgili personelin eğitimlerini sağlamak´ olduğunu ve ´Geri Bölge Emniyeti, savaş hali... sıkıyönetim konuları üzerinde de durulduğunu´ söylüyor. Halbuki zamanı belirsiz ve soyut bir senaryo değil bu... ´Plan´da, AKP hükümetinin nasıl düşürüleceği, yeni hükümetin nasıl kurulacağı, bürokrasiye nasıl el konulacağı anlatılıyor! Bu amaçla provokatif terör eylemleri yapılması öngörülüyor! Camiye bomba atmak, provoke olan ´irticai´ kitleleri askerle çatıştırmak falan gibi... ´Artan şehit cenazeleri... sürekli irtica haberleri´ gibi! Ve ilaveten, deniliyor ki: ´Ülke ekonomik darboğaza sürüklenerek, AKP hükümetine karşı büyük çaplı toplumsal gösteriler için zemin hazırlanacak...´ Bütün bu felaketler, ´Plan´da belirtildiği gibi, ´Halkın ´TSK gereğini yapsın´ diye düşünmesini sağlamak´ için öngörülüyor! Bir savaşın ortasında, ülkesini böyle ekonomik krize sürüklemek ve meşru hükümeti devirip bir de siyasi kriz yaratmak gibi bir ´Senaryo´ olabilir mi?! Ne dersiniz Sayın Org. Başbuğ?..
Taha Akyol (Milliyet): TARAF gazetesinin açıkladığı ?Balyoz Planı? hakkında Genelkurmay, ?Darbe değil, tatbikat planı? diyor. Acaba öyle mi? ?Plan?da Yunanistan´la savaş çıkıyor! Savaş sırasında ülke içinde özellikle İstanbul ve çevresinde ?irticai? unsurlar orduya saldırıyor falan... Öyle bir durum ortaya çıkarsa anayasal düzen ve güvenlik nasıl korunabilir? Böyle bir ihtimal üzerine ´tatbikat senaryosu´ yazmak zamanımızda fevkalade uçuk bir fanteziden öteye gidemez. Ama olsun, diyelim ki, 2003´te Org. Çetin Doğan karargâhı böyle bir fanteziye kapıldılar... Ve diyelim ki, böyle bir fantezi üzerine ?Plan Semineri? yaptılar... Bu işten anlayan askerler söylüyor; bu tür senaryolarda ?kırmızı kuvvetler, mavi kuvvetler, dost, düşman unsurlar? falan gibi soyut terimler kullanılır. Halbuki ?Plan?da canlı, reel, maddi ve güncel isimlerden, hedeflerden, dahası, ?hükümeti düşürmekten? bahsediliyor! Soyut bir senaryo dili değil, anayasal hükümeti devirmeye dönük bir ´plan´ın dili kullanılıyor.
Kriz ve çatışma!
Genelkurmay, bu ?Plan Semineri?nin gayesinin ?dış tehdide ilişkin olarak hazırlanan Harekât Planlarını geliştirmek ve ilgili personelin eğitimlerini sağlamak? olduğunu ve ?Geri Bölge Emniyeti, savaş hali... sıkıyönetim konuları üzerinde de durulduğunu? söylüyor. Halbuki zamanı belirsiz ve soyut bir senaryo değil bu... ?Plan?da, AKP hükümetinin nasıl düşürüleceği, yeni hükümetin nasıl kurulacağı, bürokrasiye nasıl el konulacağı anlatılıyor! Bu amaçla provokatif terör eylemleri yapılması öngörülüyor! Camiye bomba atmak, provoke olan ´irticai´ kitleleri askerle çatıştırmak falan gibi... ?Artan şehit cenazeleri... sürekli irtica haberleri? gibi! Ve ilaveten, deniliyor ki: ?Ülke ekonomik darboğaza sürüklenerek, AKP hükümetine karşı büyük çaplı toplumsal gösteriler için zemin hazırlanacak...? Bütün bu felaketler, ?Plan?da belirtildiği gibi, ?Halkın ´TSK gereğini yapsın´ diye düşünmesini sağlamak? için öngörülüyor! Bir savaşın ortasında, ülkesini böyle ekonomik krize sürüklemek ve meşru hükümeti devirip bir de siyasi kriz yaratmak gibi bir ?Senaryo? olabilir mi?! Ne dersiniz Sayın Org. Başbuğ?..
Askeri ideoloji
Savcılık olaya el koydu. Soruşturmanın sonuna kadar götürülmesi, hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu aşamada, askerler için de ülke için de sıkıntılar yaratan ciddi bir zihniyet sorununa bir kere daha dikkat çekmek istiyorum: Askeri ideoloji... Sadece yapılmış darbelerde değil, Ergenekon konularından Kafes´lere, Balyoz´lara uzanan ve orduyu da yıpratan bütün ?Plan?lar belli bir zihniyetten kaynaklanıyor; özetle ?Söz konusu olan vatansa, gerisi teferruattır? diyerek hukuku ve demokrasiyi ´ikincil´leştiriyorlar. Atatürk´e ait olmayan bu ´uydurma hadis´ türü slogan, bu ?Plan?da da yer alıyor! Nasıl bir dar kafalılık yarattığı ortada. Söz konusu olan vatansa, başta akıl sağlığı olmak üzere, bilgi, hukuk, meşruiyet, yaşadığı dünyayı tanıma, ufuk genişliği gibi değerler çok daha gerekmez mi? Müdahalelerin ülkeye verdiği zararları görmemek böyle bir ideolojik körlüktür. TSK, ideolojisini çağımızın standartlarına göre gözden geçirmelidir. Aslında bu oluyor ama yavaş... Bu zihniyetten süratle kurtulmadıkça, ülke de ordu da böyle sıkıntıları yaşayacak, çağımızın zamanı hızla akıp giderken... ( Milliyet)
´Balyoz´ eğitim ise onlar eğitim zayiatı mı?..
Gaffar Okkan, Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın, ve diğer suikastler
Askeri senaryo diye savunulmaya çalışılan Balyoz Harekatı kapsamındaki cami saldırıları gayet ayrıntılı planlanmış, bombalamayı yapacak askeri timlerin isimleri ve görevleri bile belirlenmiş. Şimdi kamuoyu soruyor: İsimler bile belirlenmişse bombanın nasıl yerleştirilip nasıl patlatılacağı nasıl kaçılacağı bile belirlenmişse, tutuklanacak gazetecilerin isimleri bile belirlenmişse nasıl senaryo olabilir?.. Bu kadar ayrıntılı terör planları akla Türkiye´deki karanlık suikast ve terör eylemlerini getiriyor. Örneğin Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikasti, örneğin Generaller Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın suikastleri, örneğin Cem Ersever suikasti vesaire... O kadar çok örnek sayılabilir ki bu eylemlere dair. Bunların çok ayrıntılı planlanmış suikast ve terör eylemleri olduğuna şüphe yok ve bunların devlet görevlilerince suikaste uğradığına dair bulgular ortaya çıkmıştı, Ergenekon soruşturması sürecinde de deliller ortaya çıktı ve soruşturma dosyasına eklendi. Örneğin Gaffar Okkan suikasti çok profesyonelce işlenmiş bir suikastti ve bu suikastin Genelkurmay´a bağlı Muharebe Arama Kurtarma timince (MAK) gerçekleştirildiği iddia edilmişti. Buna suikastle ilgili gizli tanıklar da çıktı ve ifadeleri Ergenekon ek klasörlerine konuldu. Diğer bir çok general asker cinayetlerinde de devlet görevlilerinin parmağı konuşuldu. Halen bir çok muvazzaf ve emekli asker çeşitli mahkemelerde yargılanıyor. Atabeyler, Kafes, Poyrazköy, Amirallere Suikast planları gibi çok sayıda dosyalar soruşturulmaya başlandı. ´Askerler kendi askerlerimizi veya insanımızı öldürür mü, hiç öyle şey olur mu, bunu düşünmek bile korkunç´ gibi beylik lafları kimse ciddiye almıyor. Türk halkı 70´li yıllardan beri Kontrgerilla adı verilen devlete bağlı birimlerce cinayet işlendiğine zaten inanıyordu. Başbakan Ecevit´in en yetkili ağızdan dile getirdiği iddiaları destekleyecek şekilde çok sayıda diğer etkili ve yetkili kişilerce de bazı şüphelere dikkat çekildi. Sitemizin ´ Deliller´ bölümünde Kontrgerillanın varlığına dair bu tür etkili yetkililerin açıklamalarını görebilirsiniz. Ancak bu şüpheler 1990 yılında İtalya´da patlayan Gladio skandalı ile daha da ciddileşti. 1996 sonunda meydana gelen Susurluk Kazası ile iddialar delillendirilmeye başlandı. Ve son olarak 2,5 yıl önce başlayan Ergenekon soruşturması sürecinde ise inanılmaz miktarda ve ıslak imza bile taşıyan orjinal belgelerle diğer deliller şüpheleri kaldırdı. Hala kalkıp da ´senaryo bunlar hiç öyle şey olur mu aklı başında insan bunları ciddiye almaz´ gibi beylik laflar inandırıcı olmuyor.
Karanlık köşelerde hazırladıkları korkunç planları kabul etme cesareti olmayanlar senaryo olduğuna inanılmasını bekliyor
Genelkurmay Başkanlığı´nın yanda yer verdiğimiz açıklaması, Fatih ve Beyazıt camilerini kana bulamayı amaçlayan Sakal ve Çarşaf kod adlı eylem planlarının da dış tehdide karşı bir eğitim ve tatbikat çalışması olduğunu ima ediyor. Oysa Balyoz Harekat Planı ile bağlantılı olarak hazırlanan ve Genelkurmay´ın sahip çıktığı seminerde de içeriğine değinilen bu iki eylem planı, bizatihi iç tehdit yaratmaya, kaos ve panik ortamı oluşturmaya ve bu sayede olağanüstü hal, sıkıyönetim ve darbeye zemin sağlamaya dönük talimattan kapsıyor. Bu talimatlarda, saldırılan hangi timlerin ve nasıl gerçekleştireceği gayet detaylı olarak anlatılıyor.
Böyle eğitim-senaryo mu olur? En ince ayrıntısına kadar Terör
Taraf´ın dün ortaya çıkardığı Balyoz Planı Türkiye´yi sarsıyor. Planın hazırlayıcısı General Çetin Doğan önce planı kabul etti ve askeri bir senaryo olduğunu bir web sitesinde iddia etti. Ancak dün akşam Star TV´de açıklamalarıyla iddiaları inkar ederek TSK´nın saldırı altında olduğunu iddia etti. Kamuoyu ise senaryo yalanına inanmadı, çünkü korkunç Kontrgerilla planı en ince ayrıntılarına kadar terörün nasıl çıkarılacağını, katliamın nasıl yapılacağını, Ege´de kendi savaş uçağımızın Yunanlılarca düşürülmesi için tahrik yapılmasını bu başarılamazsa da kendi askerlerimizce kendi uçağımızın düşürülmesini, hatta sıkıyönetime geçildiğinde tutuklanacak gazetecilerin isimlerini bile tek tek belirtilmiş. Böyle senaryo olur mu? Bu korkunç ve ayrıntılı planın senaryo olması ihtimali uzmanlara göre de kesinlikle mümkün olamaz çünkü ayrıntılara bakıldığında sadece terör çıkması durumunda ne yapılacağı değil nasıl terör çıkarılacağı da en ufak detaylara kadar tarif edilmiş. Dün ortaya çıkan şok Balyoz Planı aslında ilk değil, yakın zamanda ortaya çıkarılan diğer planlara çok benziyor, örneğin Kafes Eylem Planı, örneğin İrtica ile Mücadele Eylem Planı. Bunlarda da masum insanları terörist göstermek için terör çıkarılarak onların yaptığı izlenimi verilecekti. Cemaatlerin evlerine silah yerleştirilerek toplum irticacıların silahlı ayaklanmaya kalkıştığına inandırılacaktı. Bu inandırıcılığı sağlamak için müze denizaltıya olabildiğince çok sayıda çocuk ziyaretçi çekerek havaya uçurmak, azınlıklara bombalı saldırılarla katliam yapılması, adalara giden vapurların havaya uçurulması gibi eylemler planlanmıştı. Planlarda, polisin tüm silahlarını ele geçiremediği ve bu eylemler için gereken mühimmatın hazır olduğu belirtiliyordu.
İktidarı hedef göstererek harp oyunu oynanmaz
Balyoz Planı´nın bir senaryo olduğu yanıtını kabul etmeyen Sabah gazetesi yazarı gazeteci Nazlı Ilıcak, Bunu meşru zemine oturmak için, harp oyunu diyorlar. İktidarı hedef göstererek harp oyunu oynanmaz. Sadece gazeteciler değil ki bürokratlar da listelenmiş. Hangileri görevlerinden uzaklaştırılacak bunların fişlemesi yapılmış. Bu kadar isimlendirerek harp oyunu oynanmayacağı muhakkak. Bir zemin yoklamasıdır. Bir hazırlıktır. dedi.
Abdullah Harun
(22 Ocak 2010, 16:50)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: