Genelkurmayın ´bilgimiz dahilinde yapıldı´, Çetin Doğan´ın ´savaş oyunu´ dediği seminerde Güneydoğu´daki olası olayların İsrail gibi ´sert´ bastırılması isteniyor. Darbe yaptıklarında karşılaşabilecekleri en kötü durum olan, direniş ve tankların üzerine çıkılmaya kalkışılması gibi durumlarda cuntacılar halkı acımasızca öldürmeyi dahi göze almışlar. ´Bu konudaki bir başarısızlık Türk Silahlı Kuvvetleri´nin pasifize olmasına, bunun sonucu olarak da Atatürk ilke ve inkılaplarının temeli olan Türkiye Cumhuriyeti´nin ortaçağ taassubuna bürünmüş bir yapıya dönmesine sebep olacaktır´ diyen cuntacılar yapılması gerekeni şu çarpıcı sözlerle tarif ediyorlar: ´Aldığımız istihbarat ve yaptığımız değerlendirmelere göre İstanbul´da yaklaşık 200-210 bin, İzmit´te 21 bin, Adapazarı´nda 12 bin olmak üzere toplam 240-250 bin kişinin irticai ve bölücü unsurlara destek verebileceği değerlendirilmektedir. Özellikle İstanbul ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki olaylara İsrail örneğinde olduğu gibi kesin süratli ve sert tedbirler alınmadığı takdirde bilhassa irticai olayların ülke geneline yayılma ihtimali mevcuttur.´ Cuntacıların irticacı bir ayaklanmaya karşı acı reçetesi sadece İsrail gibi yapmakla sınırlı değil. İrticai tehdidin tamamen ortadan kaldırılmasının yolu da açıklanmış: ´Kurtuluş savaşından sonra olduğu gibi gerekli tedbirler alınmalı ve irtica sempatizanları da asimile edilmelidir.´
Göstericilere dağılın demeyelim ´İsrail gibi´ dağıtalım
Genelkurmayın ´bilgimiz dahilinde yapıldı´, Çetin Doğan´ın ´savaş oyunu´ dediği seminerde Güneydoğu´daki olası olayların İsrail gibi ´sert´ bastırılması isteniyor. Darbe yaptıklarında karşılaşabilecekleri en kötü durum olan, direniş ve tankların üzerine çıkılmaya kalkışılması gibi durumlarda cuntacılar halkı acımasızca öldürmeyi dahi göze almışlar. ´Bu konudaki bir başarısızlık Türk Silahlı Kuvvetleri´nin pasifize olmasına, bunun sonucu olarak da Atatürk ilke ve inkılaplarının temeli olan Türkiye Cumhuriyeti´nin ortaçağ taassubuna bürünmüş bir yapıya dönmesine sebep olacaktır´ diyen cuntacılar yapılması gerekeni şu çarpıcı sözlerle tarif ediyorlar: ´Aldığımız istihbarat ve yaptığımız değerlendirmelere göre İstanbul´da yaklaşık 200-210 bin, İzmit´te 21 bin, Adapazarı´nda 12 bin olmak üzere toplam 240-250 bin kişinin irticai ve bölücü unsurlara destek verebileceği değerlendirilmektedir. Özellikle İstanbul ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki olaylara İsrail örneğinde olduğu gibi kesin süratli ve sert tedbirler alınmadığı takdirde bilhassa irticai olayların ülke geneline yayılma ihtimali mevcuttur.´ Cuntacıların irticacı bir ayaklanmaya karşı acı reçetesi sadece İsrail gibi yapmakla sınırlı değil. İrticai tehdidin tamamen ortadan kaldırılmasının yolu da açıklanmış: ´Kurtuluş savaşından sonra olduğu gibi gerekli tedbirler alınmalı ve irtica sempatizanları da asimile edilmelidir.´
Genelkurmay Başkanlığı, Balyoz Harekat Eylem Planı´yla ilgili yaptığı açıklamada 5-7 Mart 2003 tarihli 1. Ordu´daki plan seminerinden haberi olduğunu açıklamış, dönemin Birinci Ordu Komutanı Çetin Doğan da bu seminerin rutin bir savaş oyunu olduğunu söylemişti. Taraf, 1. Ordu tarafından ses kayıtları alınan bu seminerin 175 sayfalık dökümlerinden dönemin AKP Hükümeti´ni, AKP´li belediye başkanlarını ve gerçek kişileri hedef alan bölümlerini içeren geniş bir özet yayımlamıştı. Soruşturmayı yürüten savcılara talep üzerine teslim edilen seminer ses kayıtlarında daha pek çok tartışma yaratacak ifade, gerçek kişilerle ilgili yorum ve bunun sadece bir savaş oyunu olmadığını gösteren konuşma yer alıyor. Dönemin 5. Kolordu Komutanı olan ve daha sonra MGK Genel Sekreterliği de yapan Korgeneral Şükrü Sarıışık´ın seminerde yaptığı sunumda kullandığı ifadeler onlar arasında en dikkat çekici olanlardan. Tatbikatta var olduğu kabul edilen en kötü senaryoyu anlatan Sarıışık Bu konudaki bir başarısızlık Türk Silahlı Kuvvetleri´nin pasifize olmasına, bunun sonucu olarak da Atatürk ilke ve inkılaplarının temeli olan Türkiye Cumhuriyeti´nin ortaçağ taassubuna bürünmüş bir yapıya dönmesine sebep olacaktır diyerek yapılması gerekeni şu çarpıcı sözlerle tarif ediyor: Aldığımız istihbarat ve yaptığımız değerlendirmelere göre İstanbul´da yaklaşık 200-210 bin, İzmit´te 21 bin, Adapazarı´nda 12 bin olmak üzere toplam 240-250 bin kişinin irticai ve bölücü unsurlara destek verebileceği değerlendirilmektedir. Özellikle İstanbul ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki olaylara İsrail örneğinde olduğu gibi kesin süratli ve sert tedbirler alınmadığı takdirde bilhassa irticai olayların ülke geneline yayılma ihtimali mevcuttur. Sanşık´ın irticacı bir ayaklanmaya karşı acı reçetesi sadece İsrail gibi yapmakla sınırlı değil. Konuşmasının devamında Sarıışık irticai tehdidin tamamen ortadan kaldırılmasının yolunu da açıklıyor: Kurtuluş savaşından sonra olduğu gibi gerekli tedbirler alınmalı ve irtica sempatizanları da asimile edilmelidir.
Efendim ´dağılınız´ falan yok, tepelemek var
Seminerde bu konuda Sarıışık ile hemfikir olan dönemin 1. Ordu Komutam Çetin Doğan ise stratejinin adını koyuyor: Tepelemek. İşte Doğan´ın o sözleri: Toplumsal olaylarda artık acıma, bilmem ne yapma filan yok. Ülkeyi götürmek isteyen bayrak açmış adamlar, yeşil bayrakla dolaşan insanlara karşı öyle tavizdir bilmem nedir efendim dağılınız bilmem ne dağılma değil toparlanma var. Tepeleme var. Başka bir şey yok. Yani bu olaylar yani bu hale gelmez inşallah gelmez. Biz her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olma bakımından söylüyorum. Böyle bir olay içerisinde efendim kalkanlarımızı elimize alacağız joplarla bilmem ne yapacağız megafonu al ay şöyle yap kama düzenidir, hat düzenidir hayır bilmem nedir falan filan değil. Tabii teknikler kullanılır. Parçalanması için gereken şey kullanılır ama büyük ölçüde silahlı kuvvetlerin gücü ortaya konur. Bütün dünyada böyledir bu zaten.
Polis çok sıkı kontrol altında tutulmalı
Askeri yetkililerin Mutat bir savaş oyunu olduğunu söylediği seminerde askerin bir sıkıyönetim sırasında birlikte çalışması gereken polise ve MİT´e de güvenmediği, onları kontrol altına almak için planlar yaptığı görülüyor. Dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin f Doğan seminerde polisteki bölünmüşlüğe dikkat çekerek komutanlara şöyle soruyor: Şimdi polisin önünde de toplumsal olaylarda polisin kontrol edilmesi gerekiyor tabi bu durumda. Onlarda ´ yeni silah araç ve gereçler var. Bunları kontrol etme yahut polisi bu bölünmüş olan polisi ya etkisiz bırakma bir bölümüyle ya bir bölümünü etkimiz altına almak için bir tertip ve tedbiriniz var mı? Bu soru üzerine bir komutan Komutanım biz de bunların jandarma nezaretinde kullanılmasını, ve çok sıla kontrol altında tutulmasını düşünüyoruz diye cevap verirken, toplantıya katılan generallerden biri 4000 polisi böyle bir durumda kontrol altına alma imkanımız var komutanım. Ama polisin özellikle istihbarat, narkotik vb. şubelerinde faaliyette bulunanlarının ne yapacağı konusunda ben şahsen tereddütteyim diye cevap veriyor. ( Bir diğeri ise Bizim yanlımız olmayan bir tutum içindeler. Bunu kullanırken sizin sorunuz sıkıyönetim şemsiyesi altında polisi kullanırken EMASYA görevlerindeki hiyerarşik diziyi kullanamayacağız diyor.
Cuntanın polise bakışı: Polisler belli ki silahlı kuvvetlere po...suyla bağlı
Bu sırada Doğan bir hatırasını anlatıyor: Mesela ben şimdi görüyorum şimdi Ankara şey İstanbul içerisinde bazen resmi fors çekerek ender olmakla beraber dolaştığım oluyor. Bir kısım polisler afedersiniz k...nı dönüyor. Böyle belli ki silahllı kuvvetlere po...suyla bağlı tamam mı öyle bir yakınlık gösteriyorlar bize. Söz alan başka bir komutanın hedefinde ise doğrudan Başbakan Erdoğan var: Ben Ankara´da seneler önce görev yaparken Mehmet Aydın, Fehim Adak, Hasan Aksay, Necmettin Erbakan ile aynı apartmanda oturdum. Bu kişiler bu ekip işbaşına geldiği zaman bunların koruması için apartmana polisler geliyordu. Bunların hepsi masa üzerlerinde namaz kılan, takunyayla gezen apartman içinden kişilerdi. Komutanım seçimlerden sonra gazetelerde şöyle bir haber geçti kırıntı gibi bilmiyorum arkadaşlardan da okuyan var mı ben okudum Tayyibi tebriğe gidenlerin arasında çok sayıda emniyet mensubunun olduğuna dair şöyle bir iki haber vardı.
MİT´in başında asker yok, güvenemeyiz
Savaş oyunu denen seminerde askerlerin MİT´e de güvenmediği anlaşılıyor. Bir komutan Biz geçmişte 12 Eylül harekatında listelerini elimizde hazır bulduk. O listeleri de hazır bulmamızın altında yatan neden istihbarat kuruluşlarının ki bunların başında gelen milli istihbarat teşkilatının başında askerin bulunmasından kaynaklanıyordu. İçinden bulunduğumuz ortamda bu listeleri ,; sağlıklı bulup bulamama konusunda ben şahsen endişe taşıyorum diyor. İstanbul ilinden sorumlu başka komutanın sözleri ise bahsedilen şeyin bir oyun olmaktan çıkıp kuvveden fiile geçtiğine işaret ediyor: Klasörler burada yanımızda getirdik komutanım İstanbul ili için daha çok bilgiye ihtiyacımız olmasına rağmen elimizde yeterli bilgi var. Yani fırınlarından pastanelerine kadar hepsini çıkardık. Listelerimiz hazır örgütlerin nerelerde olduğu, vakıflar nerelerde, sinagoglar kiliseler, nereleri korunacak, yeterli bir çalışma yaptığımızı sanıyorum. Gelişmeye muhtaç komutanım. Çünkü bazı noktalarda gelip tıkanıyorsunuz karşı tarafta muhatap olduğunuz kişiler neden acaba bu bilgiyi istiyor diye soru işareti ile size geldiğinde o zaman şu çalışmamızın gizlilik derecesi ifşa olma durumuna geldiği için emir verdik. Kolordu komutanımızda aynı şekilde emir verdiler, durduk. ( Taraf)
İşte Balyoz cuntasının darbe sonrası sivil kadrosu
Senaryo ve eğitim amaçlı tatbikat planı denilerek masum gösterilmeye çalışılan EMASYA merkezli ´Balyoz´ darbe planının gerçekliği Taraf´ın yayınlamaya devam ettiği ayrıntılarla giderek somutlaşıyor. En ince ayrıntılarına kadar planlanan darbede görev alacak, tutuklanacak ve faydalanılacak tüm isimler ortaya çıkıyor. Balyoz planının kamuoyunu en çok sarsan ayrıntılarından biri görev alacak ve tutuklanacak isimlerin ortaya çıkması oldu. Medya mensupları, darbe hükümetinde görev alacak kişiler ve şimdi de sivil bürokratlar.. Darbenin ertesinde 150 bürokrat tutuklanacak, 23 vali ve 8 yüksek yargıç hakim tasfiye edilecek, kritik görevlere 45 ´asker´ atanacaktı.
Çetin Doğan cuntası, aralarında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin´in olduğu dokuz yargıcı sıkıyönetim mahkemesinde görevlendirmeyi planlamış. Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı ve sekiz hakim ise darbecilerce emekliye ayrılıyor. Halen Başbakanlık Müsteşarı olan Efkan Ala´nın (2003´te Batman Valisi) aralarında olduğu 23 vali tasfiye ediliyor. Dönemin Gelirler Genel Müdürü Osman Arıoğlu ve Sayıştay Başkanı Mehmet Damar ile birlikte 150 bürokrat gözaltına alınıyor. 1885 üst düzey kamu görevlisi ise tek tek fişlenmiş.
Balyoz başkenti
Balyoz Planı´nın öngördüğü darbe Ankara´daki bürokratları da değiştirecekti. Darbe sonrası tutuklanacak üst düzey memurların listesi yapılmış, hariciye ve ekonomi bürokratları fişlenmişti. Abdullah Gül´ün başbakanlığındaki birinci AKP hükümetinin devrilmesini öngören Balyoz Harekat Güvenlik Planı, İstanbul´dan yönetilecekti ama Ankara´yı da sil baştan yeniden yapılandıracaktı. Bu sayfalarda, Balyoz darbecilerinin devlet bürokrasisini nasıl yakından izlediğine, fişlediğine ve darbe sonrasında hangi memurları gözaltına alıp hangilerini görevden uzaklaştırma planı yaptıklarına ilişkin belgelerden bir bölüm aktaracağız.
Balyoz hakkında bildiklerimiz
Ama önce Tarafın 19 ocaktan beri her gün yeni bir aşamasını yayımladığı Balyoz Güvenlik Harekat Planı´yla ilgili olarak ne bildiğimizi ve bugüne dek ne yazdığımızı kısaca madde madde hatırlayalım:
1) 12 Eylül 1980 darbesinin Bayrak Harekatı´nı model alan Balyoz Planı Aralık 2002´de, dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan imzasıyla hazırlandı.
2) Bu planda hedeflenen olağanüstü hal, sıkıyönetim ve nihai olarak da AKP hükümetinin devrilmesi amacına ulaşılmasını kolaylaştırmaya yönelik eylem planları ise ayrı birimlerce kaleme alındı.
3) İstanbul Fatih Camii´nin, adı belirlenen askerlerce bombalanmasını öngören Çarşaf Planı´nda Jandarma Yüzbaşı Hüseyin Topuz´un; çok benzer bir saldırının Beyazıt Camii´ne yönelik olarak, yine kompozisyonu belirlenmiş bir tim tarafından gerçekleştirilmesini içeren Sakal Planı´nda ise Jandarma Binbaşı Hüseyin Özçoban´ın imzası var.
4) Bir Türk jetinin Ege semalarında bir Yunan uçağına düşürtülmesini, bu sağlanamazsa Türk Özel Filo´suna mensup bir jet tarafından indirilmesini hedefleyen Oraj Planı, dönemin Harp Akademileri Komutanı, daha sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığı´na atanacak olan Orgeneral İbrahim Fırtına´nın imzasını taşıyor.
5) Dönemin Donanma Komutanı, daha sonrasının Deniz Kuvvetleri Komutanı Orgeneral özden örnek de, Ege Denizi´nde gerginlik yaratmayı hedefleyen Suga Eylem Planı´na imza attı.
6) Dönemin Birinci Ordu Harekat Başkanı ve o günkü rütbesiyle Kurmay Albay Süha Tanyeri´nin görev yeri bilgisayarından çıkan Balyoz Güvenlik Harekat Planı Ek-J Belgesi´nde ise darbe sonrasının bakanlar kurulu ve hükümet programı vardı.
7) Bu planlara ek olarak, Birinci Ordu´ya bağlı Üçüncü ve On Beşinci Kolordu Komutanlıkları da, Balyoz´u destekleyici planlar hazırladılar. Ve bütün bu hazırlıklar, 5-7 Mart 2003 tarihlerinde Birinci Ordu´nun karargahı olan Selimiye Kışlası´nda bir Plan Semineri´nde ele alındı. Seminer ilk bakışta rutin ve meşru bir seminerdi, ancak ilk kez iç tehdit olgusu, dış tehdit olgusunun önüne geçirilmiş ve iç tehdit ile seçimle işbaşına gelmiş AKP hükümetinin kastedildiği ortaya konmuştu. Dahası, seminere aktif ya da izleyici olarak katılan general ve diğer kurmay subayların bir bölümü oynanan harp oyununun aslında bir darbe provası olduğunun farkında ve hazırlanan eylem planlarından haberdardılar. Yani rutin bir faaliyetten örtülü bir görev çıkarılıyordu ve katılımcıların bunun farkında olduğunu yansıtan bir dizi konuşması, seminerin teyp dökümü 175 sayfa tutan ses kayıtlarına da yansıdı.
8) Balyoz Harekat Planı´nın mevcut bir krize ya da karışıklığa müdahale etmekten ziyade, bizzat asker eliyle kaos yaratmak, halkı galeyana getirmek ve darbe için elverişli ortam hazırlamak hedefi taşıdığını kanıtlayan bütün bu belgelere ek olarak, darbenin başarılı olması halinde tutuklanacak ve faydalanılacak gazeteciler de iki ayrı liste halinde fişlenmişti.
Binlerce sayfanın sırrı
Buraya kadar özetlediklerimizin belgelerini üç gündür Taraftan ve Tarafın haberlerini alıntılayan birçok gazete ve televizyondan öğrendiniz. Balyoz darbecileri, bütün bunlara ek olarak, AKP hükümetini devirmeyi başarmaları halinde Ankara´da hangi memurlarla çalışıp hangilerini devre dışı bırakacaklarını da en ince ayrıntısına kadar planlamışlardı. Bu amaçla, senelerini devlet hizmetine vermiş çok sayıda üst düzey bürokratı, siyasi, mesleki ve özel hayat bilgileri üzerinden fişlemiş, olumlu ve olumsuz diye ikiye ayırmışlardı. Esasen, Tarafın Balyoz Harekatı haberlerini yorumlayan bir televizyon programcısının Beş bin sayfalık darbe planı mı olurmuş şaşkınlığı da bu noktada yanıtını buluyor. Zira Taratın, Birinci Ordu´daki darbeci arayıştan doğrudan haberli kaynaklar aracılığıyla ve askeri bilgisayarlardan çıktığı kanıtlanabilir durumdaki elektronik CD´ler halinde elde ettiği binlerce sayfalık belgenin çok büyük bir bölümü fişleme listelerinden oluşuyor. Bu listeleri, Taraf Yazıişleri olarak bir süzgeçten geçirdik; Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir grubun sivil bürokratların özel hayatlarını yakından takip ettiğini ve bu mahrem bilgilerin kaydını tuttuğunu kanıtlayan bilgileri açık olarak yayımlamamaya karar verdik. Ancak Balyoz darbecilerinin nasıl bir devlet bürokrasisi arzuladığını anlatması, Genelkurmay´ın her şey bir tatbikattan ibaretti şeklindeki açıklamasının gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu göstermesi ve ordu içinde benzer fişleme çalışmalarına heves edenleri caydırması açısından, darbecilerin hangi sivil memurların üzerine mercek tuttuğunu yansıtan listelerin bir bölümünü özel fiş bilgilerini saklı tutarak bugün okurlarımıza aktarıyoruz.
İlk tutuklanacak memurlar
Taraf´ın elindeki Balyoz belgeleri, darbe sonrası askerlerce derdest edilecek memurlarla ilgili dört listeyi kapsıyor. Başbakanlık, Maliye, Sayıştay ve Gümrük Müsteşarlığında görevli toplam 150 bürokratın adı ayrı ayrı listelerde Gözaltına Alınacak Kişiler olarak sıralanıyor. Bu başlığı taşıyan ilk listede Başbakanlık ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu´nda görev yapan memurlar tek tek Radikal İslamcı, Süleymancı, Nurcu, Fethullahçı, Menzilci, eşi türbanlı, babası imam, İmam Hatip mezunu gibi ibarelerle fişlenmiş. Söz konusu iki kurumda görevli ve ilk etapta gözaltına alınacağı belirtilen toplam 29 kişinin adları şöyle: Salih ARKAN, Emin ÇUKUR, Nadir ÖZCAN, Mehmet ÇAKIR, Recep KIZILCIK, İlhami TÜRKER, Ahmet DOĞAN, Mehmet ÖZTÜRK, Ferhat KARATAŞ, Abdullah ÇİFTÇİ, Bahri KIZILKAYA, Yunus ARINCI, Ali ÜRKER, Ünal ERYILMAZ, Adem KÜÇÜK, Selahattin BATUR, Şaban BABA, Bilal ÖZDEN, Murat KARAKAYA, Sabahattin KALYONCUOĞLU, Aytaç BİLGİÇ, Mehmet Selim BAĞLI, Alper ARAŞ, Mahmut HARMANCI, Turan AYDIN, Ali ÖZKAN, M. Fahri ŞİMŞEK, Faruk DEMİR, Durmuş Ali KUZU.
Dikkat, gümüş yüzük takıyor
Darbeciler, benzer bir Gözaltına Alınacak Kişiler listesini Sayıştay mensupları için de oluşturmuşlar. Liste, dönemin Sayıştay Başkanı Mehmet Damar dahil toplam 79 Sayıştay Üyesi, Sayıştay Uzman Denetçisi, Sayıştay Baş Denetçisi ve Sayıştay Denetçisi´ni tek tek ideolojisi/grubu başlığı alanda fişleyerek, bu listedeki herkesin gözaltına alınmasını öngörüyor. 35 kişilik bir diğer liste ise yine benzer fişleme bilgilerini, aralarında dönemin Gelirler Genel Müdürü Osman Arıoğlu, Ankara Defterdarı Cemal Boyalı, Bursa Defterdarı Fatih Acar, İstanbul Defterdar Yardımcısı Zeynel Koç dahil Gelirler Genel Müdürlüğü´nden birçok daire başkanı, kontrolör, maliye müfettişi ve hesap uzmanının derhal gözaltına alınmasını istiyor. Gümrük Müsteşarlığında görevli yedi üst düzey bürokrat da, Diyarbakırlı; AKP hakkında olumlu beyanları rapor edildi; gümüş yüzük takıyor; Dev-Solcu gibi ibarelerle fişlenmiş ve gözaltına alınacak şahıslar listesine dahil edilmiş.
Kadına düşkün, kullanılabilir
Ordu içinde bir grubun özellikle ekonomi bürokrasisini çok yakından izleyip fişlediği de Balyoz belgelerinden anlaşılıyor. Üç ayrı listede, DPT Müsteşarlığı´ndan 77, Merkez Bankası´ndan 22, Gümrük Müsteşarlığı´ndan 142 Birinci Sınıf Kamu Görevlisi fişlenmiş. Bu fişlemeye ilgili kurumların o dönem başında bulunan en yetkili isimleri dahil edilmiş. Ekonominin tepe bürokratlarına ilişkin bu fişleme bilgileri, ordu içindeki birilerinin gözlerini büyük birader misali sivil memurlara diktiğini, onları kullandığını ya da kullanmayı planladığını, bir bölümüne de husumet beslediğini yansıtıyor. (Taraf, Zaman)
(23 Ocak 2010, 11:56)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Balyoz Planı manşetlerimiz
Ergenekoncular polis gücünden rahatsız