Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili sözde 'yurtta sulh konseyi' üyelerinin de aralarında bulunduğu 224 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
30.06.2018 12:10 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili sözde 'yurtta sulh konseyi' üyelerinin de aralarında bulunduğu 224 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
26.06.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, yakınları, müştekiler ve avukatları katıldı.
Duruşmada tanık olarak dinlenen T.K, sanık eski astsubay Bayram Aydemir ile daha önce Edirne'de görev yaptıklarını, kendisiyle FETÖ yapılanması kapsamında tanıştıklarını ve onun bu yapılanmanın içinde olduğunu söyledi.
Diyeceği sorulan Aydemir ise tanığın söylediklerini iftira olarak değerlendirdi.
Tanık Y.Y. de sanık eski albay Ahmet Özçetin'in, Hava Kuvvetleri Komutanlığı genel sekreterliğinde görev yaptığı sırada, İletişim Şube Müdürü Mesut Yurttan ile birlikte örgüt yapılanması içinde olduklarını düşündüğünü bildirdi. Y.Y, Özçetin'in makam telefonundaki Whatsapp, Facebook ve Youtube uzantılı programları da sildirip yerine 'conversation' diye anlık mesajlaşma programı yüklettiğini iddia etti.
Aleyhindeki beyanları kabul etmeyen Özçetin ise programın komutanlara bilgi aktarma için kullanılan bir program olduğunu söyledi.
Sanık eski üsteğmen Eray Çekerek de tanıklar tarafından hakkında dile getirilen FETÖ mensubiyeti beyanlarının iftira olduğunu savundu.
Mahkeme daha sonra müşteki avukatlarına, savcının esasa ilişkin mütalaasına karşı söz verdi.
TBMM Avukatı Necdet Pakdil, savcılık makamının esas hakkındaki mütalaasına genel olarak katıldıklarını söyledi.
Pakdil, ancak sanıklara bazı suçlardan ceza verilmesine gerek olmadığına dair hususa katılmadıklarını, tüm sanıkların iddianamede belirtilen şekilde cezalandırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Avukatı Hüseyin Aydın da söz alarak beyanda bulundu.
Aydın, uzun yıllardır devlet içerisinde örgütlenen Fetullahçı Terör Örgütü'nün insanların inançlarını, dini ve milli duygularını istismar ettiğini belirterek, aile ve millet bağlarından koparılarak örgütün amaçları için robot haline getirilmiş bir topluluk oluşturulduğunu söyledi.
FETÖ mensuplarının örgüt liderinin talimatları doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal düzenini ortadan kaldırma saiki ile hareket ettiklerini belirten Aydın, 'Bu kişilerin örgüt liderinden çeşitli kanallarla alınan talimatlar yoluyla kolektif bir şekilde mobilize oldukları, kamu erkinin kritik bürokratik alanları başta olmak üzere, kamusal alanı ele geçirme refleksi ile hareket ederek mülkiye, adliye, emniyet, eğitim ve ordu içerisinde kendi özel hiyerarşisi ile illegal şekilde kadrolaştıkları, devletin tüm kurumlarına uzun yıllardır sinsice yerleştikleri açıktır.' dedi.
Yapılanmanın bir terör örgütü olduğu hususunda da hukuken bir tartışma bulunmadığını dile getiren Aydın, örgütün türü ve niteliği açısından değerlendirme yapıldığında, örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğunu belirtti.
Aydın, örgütün TSK ve mahrem hizmetler yapılanmasına yönelik tespitler ve gerçekler ışığında sanıkların ifadelerinde geçen 'Örgütün okullarında okumadım, dershanelerine gitmedim, himmet vermedim, Bank Asya'ya para yatırmadım, örgüt mensubu kimseyle görüşmedim, yayın organlarına abone olmadım, örgütün programlarını kullanmadım' gibi sanık savunmalarının hiçbir geçerliliğinin bulunmadığını söyledi. Aydın, 'Zira örgüt mahrem hizmetler yapılanması ve TSK yapılanmasının hususiyetleri dikkate alındığında, söz konusu durumların örgütün çalışma tarzı itibariyle gerçekleşmesi, kural olarak söz konusu bile değildir. İşbu dosya kapsamında örgüt üyeliği kapsamında dikkate alınacak husus, Fetullahçı darbe olduğunda kuşku bulunmayan 15 Temmuz hain darbe girişimi karşısında sanıkların aldığı pozisyondur.' diye konuştu.
Yok olma sürecine girdiğini anlayan örgütün, sonunun gelmesini önlemek için devlet içindeki en stratejik kuvvetlerini harekete geçirmek suretiyle son ve en büyük kozunu oynayarak darbeye teşebbüs ettiğini anlatan Aydın, 15 Temmuz darbe girişiminin, Fetullahçı bir darbe girişimi olduğuna dair milletin gözünde hiçbir tereddüt bulunmadığını kaydetti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, savcının esasa ilişkin mütalaasına karşı beyanda bulunmaya devam etti.
Aydın, sanıkların tüm savunmalarında örgütsel bir stratejiyle hareket ettikleri ve örgütsel bir dayanışma sergilediklerinin açık olduğuna değinerek, 'Bu hususun mahkemenizce öncelikle dikkate alınmasını talep ediyoruz. Ayrıca sanıkların dosya kapsamındaki delillere ve isnat edilen eylemlerin vehametine rağmen ısrarlı bir şekilde haklı görünme gayretlerinin nedeni analiz edildiğinde FETÖ lideri Fetullah Gülen'in bir konuşmasının, sanıkların duruşuna ışık tutacak mahiyette olduğu tespit edilmiştir.' dedi.
Bazı sanıkların beyanlarında rütbe ve sınıflarına atfen bu suçun faili olamayacaklarını iddia ettiklerini bildiren Aydın, Anayasa'yı ihlal suçunun, herkes tarafından işlenebileceğini belirtti.
Aydın, suçun faili olabilmek için yüksek rütbeye haiz olmak gerekmediği gibi kamu görevinde bulunmaya gerek bulunmadığını ifade ederek, rütbesi, makamı ve konumu ne olursa olsun, suçun maddi unsuruna temas eden fiilleri işleyen veya bu fiillere iştirak eden herkesin Anayasa'yı ihlal suçundan cezalandırılmalarının hukuki bir zorunluluk olduğuna işaret etti.
Aydın, kimi sanıkların, hala görevde olan asker şahıslara suç isnat ederek sorumluluktan kurtulmaya çalıştıklarını belirterek, 'Bu tarz suçlamalar, esas itibarıyla darbeye karşı durmak suretiyle darbenin başarısız olmasına önemli katkıları olan asker şahıslara duyulan gizli ve açık husumetin bir yansıması olmakla beraber, hukuki sonuç doğurmaya da elverişli değildir.' diye konuştu.
Aydın, 15 Temmuz darbe girişiminin, niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibarıyla ancak FETÖ tarafından işlenen bir suç olduğunu vurguladı. Aydın, bu suça bilerek ve isteyerek iştirak eden herkesin, ilgili Yargıtay kararı uyarınca örgüt üyesi olarak kabulü gerektiğini belirtti.
'Alarm, eğitim ve tatbikatla izah edebilme mümkün değil'
Bazı sanıkların tatbikat olduğu ve buna katılmak için birliklerine gittikleri yönündeki söylemlerine karşılık da Aydın, 15 Temmuz gecesi yaşanan olayları TSK'da icra edilen alarm, eğitim ve tatbikat faaliyetleri ile izah edebilmenin hiçbir şartta mümkün olmadığını söyledi.
Aydın, şunları kaydetti:
'Tatbikatlar bir senaryoya dayalı olarak önceden planlanan tarihte ve tüm hazırlıklar yerine getirildikten sonra icra edilebilir. Hangi faaliyet olursa olsun ve ne maksatla icra edilirse edilsin, TSK'ya ait harp silah ve araçları ile sivil halka zarar verebilecek bir faaliyet icra edilemez. Aniden birliğe çağrılan bir personelin, zırhlı araca, helikoptere veya uçağa binerek başka bir birliğe baskın düzenlemesi, bir yolu kapatması, bir köprüyü kesmesi veya bir havaalanı, medya kuruluşları, telekomünikasyon tesisleri gibi yerleri işgal etmesi, Meclisi, kamuya ait bina ve tesisleri ateş altına alması, halka ateş etmesi, ancak darbeye iştirak etmek maksadıyla açıklanabilir.
Bu faaliyetler içerisinde yer almak, yardım etmek, destek olmak veya kolaylaştırmak hiçbir surette eğitim, alarm veya tatbikat gibi kavramlarla açıklanamaz. Dolayısıyla olayın oluş şekli dikkate alındığında bir kısım sanıkların kaçınılmaz hataya düştüklerine dair savunmalarının hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır.'
'Geçmişte cinayet işleyenin yargılanmaması cinayeti suç olmaktan çıkarmaz'
Başta alt rütbeliler olmak üzere sanıkların, 1960 ve 1980 darbelerine iştirak eden askerlerin yargılanmadığı gerekçesiyle kendilerine de cezai sorumluluk yüklenemeyeceğini savunduklarını belirten Aydın, TCK'de hukuka uygunluk nedenleri ile cezasızlık hallerinin sınırlı sayı prensibine uygun olarak ayrıntılı bir şekilde düzenlendiğini, söz konusu düzenlemeler arasında 'daha önce aynı suçu işleyen kişilerin herhangi bir nedenle yargılanamaması' halinin mevcut olmadığını kaydetti.
Aydın, 'Geçmişte cinayet işleyen bir kimsenin herhangi bir nedenle yargılanamaması veya cezalandırılamaması, cinayet suçunu suç olmaktan çıkarmaz.' diye konuştu.
Diğer müşteki avukatların esasa ilişkin beyanlarını da dinleyen mahkeme, duruşmaya yarına kadar ara verdi.
27.06.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, yakınları, müştekiler ve avukatları katıldı.
Sanık eski üsteğmen Kadir Bozan, darbe girişiminin yaşandığı dönemde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Bilgi Sistem Subaylığında görevli olduğunu belirterek, o gece yazılımsal bir hatanın düzeltilmesi için mesaiye kaldığını söyledi.
Bu sırada alarm verildiğini ve güvenliği takviye görevi emredildiğini öne süren Bozan, bir süre sonra da Genelkurmay Başkanlığına emniyeti sağlamak gerekçesiyle helikopterle gönderildiğini iddia etti.
Bozan, Genelkurmayda da sadece emir üzerine kursiyer teğmenlere mühimmat götürdüğünü, sonrasında da otoparkta beklediğini savundu.
Darbe girişiminden de Genelkurmay Başkanı'nın korumasının bilgilendirmesi üzerine haberdar olduğunu ifade eden Bozan, bu dakikadan sonra da Destek Kıtaları Komutanlığı binasında beklediğini ve özel harekat polislerine teslim olduğunu anlattı.
Konusu suç teşkil eden bir emir verilmediğini ileri süren Bozan, kimseye silah doğrultmadığını ve kimseye ateş etmediği iddiasını dile getirdi.
Konusu suç olmayan emri uygulayanların yaşananlardan sorumlu tutulamayacağını iddia eden Bozan, 'O gece emniyet ve alarm kelimelerden başka bir şey duymadım. O gece bir alarm verildi ve kışla emniyeti alındı. Ayrıca Genelkurmay emniyetinin zafiyeti olduğu söylenip takviye yapıldı. Darbe nedir, nasıl yapılır, bunu yaşım itibarıyla da bilmem mümkün değil.' diye konuştu.
Bozan, savunmasının sonunda tutuksuz yargılanma ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan Genelkurmay Başkanlığı Bireysel Eğitim Şube Müdürlüğü'nde proje subayı olan sanık eski yüzbaşı Abdulkadir İlhan, 17.50'de mesaiden çıkıp evine gittiğini, saat 22.00 gibi de televizyondan İstanbul'da köprünün kapatıldığını, Genelkurmayda bir şeyler olduğunu duyduğunu söyledi.
Lojmanda bulunan yüzbaşı Metin Demir'in evine çıkıp ne olduğunu bilip bilmediğini sorduğunu belirten İlhan, onun da 'Bilmiyorum. Olağanüstü şeyler yaşanıyor. Genelkurmay'a gidiyorum, müsaitseniz birlikte gidelim.' dediğini bildirdi.
İlhan, Demir ile Genelkurmay Başkanlığına gittiklerini ve Milli Savunma Bakanlığı tarafındaki kuzey nizamiyeden saat 23.50 civarı giriş yaptıklarını belirterek, bahçede durumun sakin olduğunu ifade etti.
Kimseyle görüşemeyince Metin Demir'in İstihbarata Karşı Koyma dairesindeki odasına gittiklerini anlatan İlhan, burada beklerken telefonun çaldığını ve Demir'in de telefona baktığını söyledi.
İlhan, kim olduğunu sorduğunda Demir'in, amiri Albay Rafet Kılıç'ın arayıp paralelcilerin darbe yaptığını, daireden bir şeyler almaya kalkarlarsa engel olunmasını istediğini bildirdiğini ifade etti.
Bunun üzerine katın emniyetini alıp erleri patlama ihtimaline karşı camlardan uzaklaştırdıklarını dile getiren İlhan, 03.30 civarı televizyondan Genelkurmay'a güvelik güçlerince müdahale yapılacağını duyduklarını ve sevindiklerini öne sürdü.
Ancak içerideki personelin 'eyleme katılan ya da katılmayan' olarak ayrılamayacağı için dışarı çıkmaya karar verdiklerini iddia eden İlhan, kuzey nizamiyeden çıkmak için girişimde bulunduklarında nöbetçi tarafından durdurulduklarını anlattı.
İlhan, nöbetçinin uzaklaşmasının ardından kapının ve tellerin üzerinden atlayıp evlerine döndüklerini iddia etti.
Abdulkadir İlhan, savunmasının sonunda beraatini istedi.
- Kanuna uygun emirlere uymuşlar
Ardından savunma yapan 15 Temmuz'da Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli sanık eski teğmen Abdulvahap Berke de esasa ilişkin savunmasında suçsuz olduğunu savundu.
Tek suçunun kanuna uygun emirlere uymak olduğunu ileri süren Berke, bu olaylar süresince tabur komutanı Murat Korkmaz'ın tevdi ettiği koruma ve güvenlik tatbikatı emrine itaat ettiğini söyledi.
Berke, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na gittiğinde de kapıdaki görevlilerin dahi bu tatbikattan haberdar olduklarını, kendilerini içeri aldıklarını, bundan dolayı da hiçbir şeyden şüphelenmediğini savundu.
Murat Korkmaz'ın yoklama alması ve Genelkurmay'a saldırı olma ihtimali olduğunu söylemesi üzerine araçlara binip buraya gittiklerini anlatan Berke, polis refakatinde kışlaya giriş yaptıklarını kaydetti.
Berke, hiçbir eyleminde suç unsuru bulunmadığını savunarak, 'Hayatım boyunca devletime bağlı olmuş, Atatürkçü düşünce sistemini benimsemiş bir subayım. FETÖ gibi de kanunsuz bir yapı ile irtibatım ve iltisakım yoktur.' diye konuştu.
Suçlamaları kabul etmeyen Berke, beraat talebinde bulundu.
Sanık eski üsteğmen Abdullah Şevki Güngör de mesai sonrası Genelkurmay'daki YAŞ toplantısı provasına katıldığını belirterek, sonraki süreçte tatbikat yapıldığını sandığını anlattı.
Darbe girişimini ve kalkışmayı saat 06.30 civarında revirdeki televizyondan öğrendiğini savunan Güngör, amirlerinin kanun dışı olmayan emirleri doğrultusunda koruma ve tedbir amaçlı orada bulunduğunu ileri sürdü.
Güngör, önce 'tatbikat', sonra 'terör saldırısı' dendiğini belirterek, 'Bir şekilde aldatıldık, yanıldık.' diye konuştu.
Bilerek ve isteyerek bir suç işlemediğini savunan Güngör, beraatini talep etti.
Sanık eski teğmen Abdurrahman Aydoğan da savunmasında suçlamaları kabul etmedi.
Duruşma yarına ertelendi.
28.06.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, yakınları, müştekiler ve avukatları katıldı.
Sanık eski kurmay binbaşı Ahmet Yıldız, yaptığı savunmada, iddianameye esas teşkil eden 1 No'lu bilirkişi raporu ve Genelkurmay Başkanlığı İdari Tahkikat Raporu'nu kesinlikle reddettiğini söyledi.
Yıldız, bazı komutanlar Özel Kuvvetler Komutanlığı personelince derdest edildiği sırada onlara yardımcı olmak için koli bandı getirdiği iddiasının da doğru olmadığını öne sürdü.
Kendisiyle alakalı kamera görüntülerini 'montaj' diyerek kabul etmeyen Yıldız, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Yıldız, 'Montaj çok basit bir iştir. Düzgün bir bilgisayar ve internet ile istediğiniz kişiyi akar görüntüye montajlarım.' diye konuştu.
Komuta katını su basması üzerine günlük giysilerinin ıslandığını, bu yüzden eğitim elbisesini giydiğini iddia eden Yıldız, ayrıca silah taşımamasına rağmen karargahta saat 03.00'ten sonra güvenlik sıkıntısı olunca silah almak zorunda kaldığını öne sürdü.
Yıldız, meşru müdafaa ve amirinin emri üzerine silah aldığını, bunu ciddi bir cebir ve şiddet ortamında yaptığını iddia etti.
O sıralarda Genelkurmay Başkanlığında yetkisiz girişler olduğunu, insanların elinde silah bulunduğunu öne süren Yıldız, kendisinin buna karşı silah almasının da normal bir davranış olduğunu savundu.
Yıldız, silahı yaklaşık 2 saat taşıdığını ve ortam sakinleşince de silahı aldığı yere bıraktığını söyledi.
Duruşmaya Yıldız'ın savunmasıyla devam edilmek üzere ara verildi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık eski kurmay binbaşı Ahmet Yıldız savunmasına devam etti.
Darbe girişiminin yaşandığı gece yasal olmayan hiçbir emir almadığını iddia eden Yıldız, FETÖ ile de bir bağı olmadığını söyledi.
'Ben masumum, darbeci filan değilim.' diyen Yıldız, beraat talebinde bulundu.
Duruşma yarına ertelendi.
29.06.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, yakınları, müştekiler ve avukatları katıldı.
Darbe girişiminin olduğu dönemde Genelkurmay Hareket Başkanlığı Hareket ve Plan Daire Milli Müşterek Plan Şube Hedef Plan Kısım Amiri olarak görev yapan sanık eski kurmay binbaşı Ali Gültekin, savunmasında üzerine isnat edilen suçlamaları reddetti.
Darbeye yönelik emir almadığını, emir vermediğini, silah kullanmadığını, polis ve halka karşı mukavemet göstermediğini savunan Gültekin, hiçbir örgütle de bağının olmadığını ileri sürdü.
Sanık Gültekin, 15 Temmuz'da her zaman olduğu gibi mesaiye kaldığını, MGK brifingi kapsamında hazırlık yaptığını iddia etti.
Hava almak amacıyla 20.30 civarı sosyal tesisler bölgesinde vakit geçirdiğini belirten Gültekin, eşini aramak için bıraktığı telefonunu almak üzere güney nizamiye bölgesine gittiğinde ışıkların kapatıldığını ve karartma uygulandığını gördüğünü söyledi.
Gültekin, terör saldırısı ihtimalinden bahsedildiğini savunarak, 'Nizamiyede ışıklar kapatılmıştı ve karartma uygulanıyordu. Bu, bende terör saldırısının her an yapılabileceği izlenimini uyandırdı.' diye konuştu.
Önceki ifadesinde nizamiye önünde beyaz, büyük bir aracın durduğunu, içindekilerin birden turnikelerden atlayarak karargah yerleşkesine girdiklerini gördüğünü söylediğini hatırlatan Gültekin, bu beyanını 'Gördüklerimi yanlış yorumlamış olmalıyım. Bu hatamı düzeltmek istiyorum.' diyerek kabul etmedi.
Telefonunu aldıktan sonra güney nizamiyeyi terk edecekken karargah emniyet subayı Gökhan Eski'yi gördüğünü, ne olduğunu soracağını ancak o meşgul olduğu için takip etmeye başladığını anlattı.
Sanık Gültekin, Eski'nin, yolda karşılaştığı muhafız tabur komutanı yarbay Tolga Kılıçarslan ile konuştuğunu ifade ederek, Kılıçarslan'ın 'çekiç' talimatı verdiğini öne sürdü. Gültekin, bu talimatın ne anlama geldiğini ise kendisinin bilmediğini iddia etti.
Eski'ye ne olduğunu sorduğunda güvenlik zaafiyeti yaşandığını söylediğini, kısa süre sonra da silah sesleri duyduğunu iddia eden Gültekin, bunun üzerine en yakın binaya sığındığını öne sürdü.
Şans eseri güvenlik kameralarının bulunduğu odaya girmiş
Bu binanın Güvenlik Harekat Merkezi olduğunu ise sonradan öğrendiğini ileri süren Gültekin, karargah emniyet subayının da aynı binaya girdiğini iddia etti. Onun da güvenlik gerekçesiyle binaya girdiğini düşündüğünü ifade eden Gültekin, ardından bir odaya geçtiklerini anlattı.
Sanık Gültekin, bu odanın güvenlik kameralarının izlendiği birim olduğunu sonradan öğrendiğini iddia etti.
Akıllara kazanan görüntüleri izlemediğini çünkü uzun süre orada kalmadığını savunan Gültekin, bir süre sonra da Kılıçarslan'ın yaralandığı bilgisinin geldiğini söyledi.
Odada kalabalığın arttığını, başka subayların da kendisi gibi güvenlik amaçlı geldiğini düşündüğünü öne süren Gültekin, kalabalık nedeniyle başka bir odaya geçip kapıyı kapattığını anlattı.
Sanık Gültekin, sabaha doğru da karargah binasındaki odasına girdiğini belirterek, darbe girişimiyle ilgili haberleri gördüğünü ancak anlamlandıramadığını iddia etti.
Bu yüzden teyit amaçlı Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi'ne (SKKHM) inmeye karar verdiğini belirten Gültekin, giriş yapmak istediğinde kartının hata verdiğini, sonrasında oradaki nöbetçi astsubayın biriyle telefonla görüşüp girmesine izin verdiğini öne sürdü.
Darbe girişiminin başarısız olduğunun anlaşıldığı saatlerde SKKHM'ye gittiğini ve fazla kalmadığını ileri süren Gültekin, sonrasında da karargahı terk etmeye karar verdiğini, dışarı çıkarak polise sığındığını savundu.
Sanık Gültekin, beraatini talep etti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan, 15 Temmuz'da Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli sanık eski astsubay Anıl Koç, tatbikat yapılacağı söylendiği için önce Akıncı Üssü'ne gittiğini, ardından tatbikatın Genelkurmay Başkanlığında icra edileceğinin söylenmesi üzerine otobüslerle oraya götürüldüklerini aktardı.
Otobüse bindiğinde tim komutanı Mehmet Aytaç'ın telefonları kapatmalarını istediğini, ayrıca yanına gelerek koridor emniyeti görevi alacağını söylediğini öne süren Koç, saat 20.00 civarı Genelkurmay Başkanlığı güney nizamiyesinden giriş yaptıklarını bildirdi.
Koç, bir süre söylenen yerde, koridorda beklediğini ve ardından istendiği şekilde kuzey nizamiye tarafına geçtiğini belirtti, gece boyu uçakların alçak uçuş yaptığını duyduğunu da anlattı.
Tim komutanının kendisine söylediği yerde saat 05.44'e kadar emniyet amaçlı beklediğini ileri süren Koç, resmi ya da sivil bir şahısla karşılaşmadığını söyledi.
Darbe girişiminden haberdar olmadığını iddia eden Koç, sonrasında karargahta toplandıklarını ve polise teslim olduklarını kaydetti.
'Ben verilen emri yerine getirdim. Ben ve çalıştığım askerler, verilen emrin gereğini yaptık. Tatbikat emri de hukukiydi.' diyen Koç, beraatini talep etti.
Sanık eski deniz kurmay yüzbaşı Ali Emre Eral da daha önceki savunması sırasında itirafçı olduğunu, irtibatlı olduğu örgüt ağabeylerinin isimlerini verdiğini, 2010'daki kurmaylık sınavı sorularının kendisine iletildiği bilgisini paylaştığını belirtti.
Eral, bu kapsamda hem Deniz Kuvvetlerinde hem de diğer kuvvet komutanlıklarında operasyonlar düzenlendiğini ve yeni soruşturmalar başlatıldığını öne sürdü.
Darbe girişiminin kendisine söylenmediğini ancak tarafının belli olması için ağzının arandığını da öğrendiğini iddia eden Eral, 15 Temmuz'da da normal bir mesai günü olduğunu anlattı.
Yoğun bir iş temposu olduğunu ve saat 21.00-22.00 civarı mesaisini bitirdiğini dile getiren Eral, darbe girişiminin yaşandığı gece amiri olan albay Özay Yılmaz'ın yanına gelip 02.00-03.00'e kadar çalışacaklarını söylediğini aktardı.
Eral, bunu çok garip karşıladığını öne sürerek, 'Bu emir, onun darbeyi önceden bildiğini düşünmeme sebep oldu.' dedi.
Bir ara dinlenmek için orta bahçeye çıktığını, bu sırada Yılmaz'ın binbaşı Serkan Kılıç'a koşturmalar olduğu ve Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi'ne (SKKHM) bunu sormalarını emrettiğini bildiren Eral, Kılıç'ın bunun üzerine SKKHM'yi aradığını söyledi.
Güvenlik zaafiyeti olduğunu öğrendikten sonra bunu albay Yılmaz'a da ilettiklerini dile getiren Eral, onun ve SKKHM vardiya amiri albay Osman Kardal'ın emri üzerine güvenlik amaçlı yardıma gittiklerini iddia etti.
Eral, Kardal'ın, Genelkurmay Başkanı'nın kimsenin alınmaması yönündeki emri üzerine nöbetçi odasına geçip bu emri SKKHM'ye girmek isteyenlere ilettiklerini söyledi.
Neler olduğunu anlamak için odadaki televizyonu 23.30 gibi açtıklarını dile getiren Eral, boğaz köprüsünün kapatıldığını ve darbe bildirisinin okunduğunu gördüklerini kaydetti.
Eral, SKKHM'dekilerden de darbe girişimine katıldıklarına dair şüphelenmediklerini, çünkü içeriyi gösteren monitörden baktıklarında oradaki her şeyin normal göründüğünü belirtti.
Masanın altında saklanmış
Odada Serkan Kılıç, Barış Erdemir ve Ahmet Arslan ile beklediklerini, bomba ve patlama seslerinin azalmasından sonra, 03.30 civarı aynı binanın üçüncü katındaki odasına çıktığını anlatan Eral, daha sonra pencereleri iç tarafa bakan karşı odaya geçip tavan çökme ihtimaline karşılık masanın altına girdiğini söyledi.
Eral, sabaha kadar burada kaldığını, sadece tuvalet ihtiyacı için odadan ayrıldığını belirterek, daha sonra 10.23'te güney nizamiyeden çıkış yaptığını ve evine gittiğini dile getirdi.
Darbeye karışmadığını, silahı bulunmadığını, kimseye cebir ve şiddet uygulamadığını anlatan Eral, pazartesi mesaiye geldiğini, öğleden sonra gözaltına alındığını kaydetti.
Eral, 'Bu hain örgüt, sözde hizmet hareketi olduğunu söylemesine rağmen ülkemizin düşmanlarına hizmet etmektedir. Eşime de eve gittiğimde söylemiştim. 'Benim gözümde hizmet hareketi bitti, ne sen, ne ben bir daha görüşmeyeceğiz' dedim zaten eşime de.' ifadesini kullandı.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, darbeyi icra edenlerden ve bunu daha önceden bildiğini düşündüğü amiri Özay Yılmaz'dan şikayetçi olduğunu belirten Eral, itirafçı olarak verdiği bütün bilgilerin de doğru olduğunu ileri sürdü.
Eral, '15 Temmuz'da bu hainlerin asıl niyetinin devleti ele geçirmek olduğunu anladım. Benim hatam, kendisine sözde hizmet hareketi diyen bu örgütle Allah rızası için birlikte olmaktır. Bir daha asla bu örgütle olmayacağım. Benim bu samimi itiraflarım dolayısıyla devletimin şefkatli kollarının beni kucaklamasını istiyorum.' diye konuştu.
Duruşma, salı gününe ertelendi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana (Çatı) Yapılanması' davası
(30 Haziran 2018, 12:10)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: