İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Atatürk Havalimanı'nın işgal girişiminde bulunulması ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin 95'i tutuklu 159 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
12.05.2018 16:49 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Atatürk Havalimanı'nın işgal girişiminde bulunulması ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin 95'i tutuklu 159 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
07.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan duruşmada, tutuklu sanıklardan olay tarihinde Zırhlı Mühimmat Aracı (ZMA) sürücüsü olan Uzman Çavuş Zafer Tulunay'ın savunması alındı.
Tulunay, terör eylemine önlem almak ve polise yardımcı olmak amacıyla Atatürk Havalimanı'na götürüldüklerini savunarak, şunları anlattı:
"Topkule'den çıktık. Oradan tanımadığım bir subay, eliyle 'Devam et' şeklinde işaret yaptı. Yolu bilmiyordum. Bölük komutanı Piyade Üsteğmen Kaan Sevinç, telsizle bana yolu tarif etti. VIP girişine gittik. Orada bölük komutanı aracıyla yaklaşarak kendisini takip etmemi istedi. Takip ettim ve VIP çıkışının oraya park ettim. Cep telefonumda 'TSK yönetime el koymuştur.' yazısı gördüm. Bu yazıyı araç komutanına gösterdim. Bir süre sonra kışlaya geri döneceğimiz söylendi. B kapısına giderken halkla karşılaştık. Halk üzerimize gelince, askerlere zarar vermesin diye havaya uyarı amaçlı bir el ateş ettim. Sonra aracın kapağını kapatıp tekrar içinde girdim."
"Sen savunmayacaksın da bu ülkeyi kim savunacak?
Kendisinin sadece ZMA'yı sürmekten ve bakımı yapmaktan sorumlu olduğunu belirten sanık Tulunay, şöyle devam etti:
"Araçta emir verme yetkim yoktur. Askerlere hiçbir şekilde emir vermedim. Müştekilerden 2'si benim kullandığım tanktan düşerek yaralanmış diye bir iddia var. Ancak ben tank değil, zırhlı araç kullanıyordum. Komutanlarım tarafından kandırılacağım aklıma gelmezdi. Darbe girişimini öğrenir öğrenmez araç komutanına bilgi verdim."
Mahkeme Başkanı, Tulunay'a, "Birlikten çıkmadan önce havalimanında hangi terör örgütünün eylem yapacağını biliyor muydun?" diye sordu. Sanığın "Hayır efendim." diye cevap vermesi üzerine Başkan bu kez "Kim eylem yapacak bilmiyorsunuz ama hemen kendinizi dışarı atıyorsunuz. Belli bir saat sonra darbe girişimi olduğunu öğrendiğini söylüyorsun. Peki neden buna karşı duracak bir şey yapmıyorsun da geri dönüyorsun? Sen savunmayacaksın da bu ülkeyi kim savunacak?" sorusunu yöneltti. Sanık Tulunay, bu soruya ise "Doğrudur efendim." karşılığını verdi.
"Atış talimine götürüldük"
Tutuklu sanıklardan Durdu Mehmet Acınar da savunmasında, olay tarihinde 66. Mekanize Piyade Tugayı 1. Mekanize Piyade Taburu Baştabya Kışlası'nda görevli Uzman Erbaş olduğunu söyledi.
Sanık Acınar, "15 Temmuz'da Üsteğmen Serhat Sertaç, araçlara bakım yapılacağını, bu emrin Tabur Komutanı Kadir Yıldız (Başka bir darbe girişimi davasının tutuklu sanığı) tarafından verildiğini söyledi. Bakım yapılırken Kadir Yıldız, garaj bölgesine gelerek öğleden sonra tatbikat yapılacağını, ona göre hazırlanmamızı bildirdi. Tatbikat saatini beklemeye başladık. Bu arada terör eylemi olabileceğine dair telefonuma mesaj geldi. Saat 17.30 sıralarında askerlerle birlikte atışa götürüldük. Atış talimi yaptırıldıktan sonra kışlaya döndük. Kadir Yıldız'ı gördüm. Bugün terör eylemi olabileceğini söyledi. Saat 20.00'de askerler 'Alarm' diye bağırarak garajlar bölgesine geldi. Topkule'den 4 araç çıkış yaptık. Öndeki aracı takip ederek Atatürk Havalimanı'na gittik." şeklinde konuştu.
"Eşim arayıp Cumhurbaşkanı'nın açıklamasından bahsetti"
VIP girişine park ettiği aracın içinde beklediğini anlatan sanık Acınar, şunları aktardı:
"Eşim hamileydi, ona havalimanına gittiğimi söylememiştim. 24.00-01.00 arasında beni arayarak, Cumhurbaşkanı'nın açıklamasından bahsetti. Daha araştıramadan askerler araca geri bindi. Kışlaya döneceğimiz söylendi. Çıkış kapısına doğru giderken bir grup vatandaş önümüzü kesti. Araca taş atmaya başladılar. Aracın kapılarını kapattım. İnsanlar öne doğru koşmaya başlayınca önüm açıldı ve aracı sürerek ilerleyebildim. Yolu bilmiyordum. Giderken yine halk önümüzü kesti. Aracın üstüne çıktılar. Beni ve Üsteğmen Kaan Sevinç'i araç dışına çekmeye çalıştılar. Terör eylemi için oraya gittiğimizi, darbe girişiminden haberdar olmadığımızı, kışlaya geri döndüğümüzü anlattık. Orada bir süre kaldık. Araç arızalanınca polis aracına bindirildik. Sonrasında ise tutuklandım. Kimsenin aracına çarpmadım, çarpanı da görmedim."
Bir müşteki avukatı çapraz sorgusuna geçilen sanık Acınar'a, "Savunmanızda eşinizin sizi aradığını, Cumhurbaşkanı'nın açıklamasından bahsettiğinizi söylediniz. Cep telefonunuzdan herhangi bir haber sitesine girip araştırma yaptınız mı? Eşiniz sizi aradıktan ne kadar süre bulunduğunuz yerde kalmaya devam ettiniz?" diye sordu. Acınar, bu soruyu "Eşimin söylediğine inanamamıştım. Telefonumdan 'Darbe mi oluyor?' yazdım, bir şey çıkmadı. Bunun üzerine 'Darbe nedir?' yazdım. Eski darbeler çıktı. Bir şey bulamayınca telefonumun internetini kapatıp cebime koydum. Şarjım azdı, eşim hamile olduğundan onu tekrar aramam gerekebilirdi. Telefonum kapanmasın diye interneti kapattım. Bulunduğum yerden, eşim aradıktan 20 dakika kadar daha kaldıktan sonra ayrıldım." diye yanıtladı.
"Oraya piknik yapmaya gitmiyorsunuz"
Sanığın bu cevabı üzerine Mahkeme Başkanı, "Terör eylemi var diye havalimanına gittiğinizi söylüyorsunuz. Akşam bir terör saldırısı olabilir deniyorsa, kimsenin telefonunun şarjı az olmaz. Ben bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Sonuçta siz oraya piknik yapmaya gitmiyorsunuz. Sadece sana söylemiyorum, buraya çıkan birçok sanık 'Telefonumun şarjı azdı.' diyor. Bir de telsizleri kapatıyorsunuz. Orada bir şey olsa nasıl haberleşeceksiniz? Anladığım kadarıyla diğer sanıklar da 'Telefonumun şarjı azdı.' diyecek. Bunu da kayıtlara geçmesi açısından söylemiş olayım." İfadelerini kullandı.
Duruşmaya sanık savunmalarının alınmasıyla devam edildi.
08.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan duruşmaya, 95'i tutuklu 140 sanık ve avukatları katıldı.
Başbakanlık, TBMM ve Milli Savunma Bakanlığı avukatları ile şehit yakınları ve müştekiler de salonda hazır bulundu.
Duruşma, sanık savunmalarının alınmasıyla sürdü.
Tutuklu sanıklardan olay tarihinde sözleşmeli er olan Hakan Ulusoy, savunmasında, 15 Temmuz'da 22.00 sıralarında yatarken koğuş nöbetçisinin kendisini "acil içtima" diyerek kaldırdığını anlattı.
Koğuştakilerle kamuflaj giyerek garajlar bölgesine indiğini, burada içtima alındığını dile getiren sanık Ulusoy, şunları kaydetti:
"Ben ağır vasıta şoförlüğü yapardım. Bir otobüsü kullanıp VIP bölgesine gitmem istendi. Buraya gidip aracı park ettim. Albay Yusuf Özdemir, bu bölgede 40 dakika kadar içtima aldı. Sonrasında askerleri benim kullandığım araca bindirdi. Yusuf Albay da bu araca bindi ve havalimanında terör saldırısı olabileceğini, önlem almak için oraya gittiğimizi söyledi. Araçla apron bölgesine gittik. Yusuf Albay ve askerler birlikte inip gittiler. Burada 5-10 dakika bekledim. Beklerken bir doblo araçtan silah çıktığını, Astsubay Aslan Özkan'ın aracı götürecek birine ihtiyacı olduğunu söylediler. Ben gittim. Aslan Özkan, aracı VIP bölgesine götürmemi, komutanların kontrol etmesini istedi."
İçinden silah çıktığı iddia edilen doblo aracı VIP bölgesine götürdüğünü, Binbaşı İsa Akar'ın araçtaki silahları aldığını anlatan sanık Ulusoy, "Tekrar havalimanına döndük. Halk toplanmıştı, üstümüze geliyordu. İsa Binbaşı havaya ateş etti. Motosikletli iki polis geldi, İsa Binbaşı'yı ikna etti. Bu sırada arkadan bir el daha silah sesi duydum. Sonrasında birliğe döndük. O gün benim üzerimde silah yoktu." ifadelerini kullandı.
Avukat fenalaştı
Tutuklu sanıklardan eski Uzman Çavuş Halis Öney'in savunması sırasında avukat Muhittin Köylüoğlu, fenalaştı. Sağlık ekipleri avukat Köylüoğlu'na ilk müdahaleyi yaparken Mahkeme Başkanı Abdullah Özer, sanık avukatlarının yanına geldi.
İlk yardım müdahalesi yaklaşık 15 dakika süren Köylüoğlu, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Avukat Köylüoğlu'nun şeker hastası olduğu öğrenildi.
Devam edilen duruşmada, avukatı rahatsızlanan Halis Öney'in savunmasının daha sonra alınacağı belirtildi.
Tutuklu sanıklardan Astsubay Başçavuş Mustafa Çatan, 15 Temmuz'da 11.30'da Yarbay Serbülent Eken'in kendisine bir liste vererek, "Hazır kıta için bu mühimmatları cephanelik bölgesinde araç içerisinde hazır et." dediğini söyledi.
Mühimmatları hazırladığını ve 18.00 sıralarında Eken'in kendisini yeniden çağırdığını kaydeden sanık Çatan, "Beni imza için çağırdığını düşündüm. Odasına gittim. Burada bir toplantı yapıldığı iddia ediliyor. Bu odada 1 dakika kaldım ve toplantıya dahil edilmedim. O odaya girmemle çıkmam bir oldu. Toplantının içeriğiyle ilgili bir bilgim yoktur. Serbülent Eken, mühimmatları garajlara dağıtmamı istedi. Oradan çıktıktan sonra taburda bir hareketlilik oldu. Terör saldırısı olabileceğini duyunca teçhizatlı olarak toplanılan yere gittim. Harun Oduncu oradaydı. 'Askerlerin tecrübesi yok, biz gidelim.' dedim. Serbülent Eken 'Uygundur.' dedi. Üsteğmen Harun Oduncu'ya 'Nizamiyeye gidelim, mühimmatları dağıtalım.' dedim. Gittik, araçtan inince 'Bombalı araç var, açıkta durmayın.' diye emir geldi. Mühimmatları dağıtıp Land Rover'ın kasasına binip kışladan çıktık." diye konuştu.
Kışla nizamiyesinden çıkınca yolu kaybettiklerini anlatan sanık Çatan, şunları söyledi:
"Havalimanı kavşağına vardık. Harun Oduncu ile Serbülent Eken elleriyle yolu yönlendiriyorlardı. Bir tankın arkasında bekleyişe geçtim. Yanıma 2 vatandaş gelip, uçakların kalkıp kalkmayacağını sordu. Onlara bombalı araç olduğunu, uçağın kalkıp kalkmayacağını bilmediğimi söyledim. Vatandaşlar gidince sivil biri bir araçtan inerek Serbülent Eken ile görüşmek istediğini söyledi. 'Araç polis aracı mı?' diye sordum. 'Evet' dedi. Terör eylemine karşın desteğe geldiklerini düşündüm. Aracı içeri aldırdım. Bir aracın arkasına bindik. Bir binanın önünde indik. Televizyonunun olduğu bir odaya girdik. Gittiğimiz yerin kule olduğunu iddianameden öğrendim. Televizyonda Başbakan'ın açıklamasını görünce orayı terk ettim. Havalimanı çıkışında Serbülent Eken'in havaya ateş ettiğini duydum. Sonrasında birliğe döndük."
Duruşma, öğle arasının ardından sanık savunmalarının alınmasıyla devam edildi.
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık eski üsteğmen Kaan Sevinç, hakkındaki suçlamaları reddetti.
İddianamede, havalimanı girişinde askerlerin birliğe dönmesine engel olduğunun öne sürüldüğünü ancak bunun doğru olmadığını iddia eden Sevinç, "Ben kimsenin havalimanından ayrılmasına engel olmadığım gibi birliğimden 3 araçtaki askerleri de geri döndürmeye çalıştım. Bulunduğum aracın üstüne çıkan insanların yaralanmasına neden olmadım. Halk araçların üstüne çıktığında aracı stop ettirmiştim. Kimseye zarar vermedim, cebir ve şiddet uygulamadım. Halk dağıldıktan sonra polis nezaretinde araçtan indim. Öncelikle tahliyemi, sonrasında beraatimi istiyorum." dedi.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.
09.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan duruşmaya, 95'i tutuklu 143 sanık ve avukatları katıldı. Başbakanlık, TBMM ve Milli Savunma Bakanlığı avukatları ile şehit yakınları ve müştekiler de salonda hazır bulundu.
Duruşmada, eski tankçı üsteğmen Harun Oduncu savunma yaptı. İddianamede, darbe girişimi olduğunu öğrendikten sonra havalimanından dönmeye çalışan askerlere engel olduğu öne sürülen sanık Oduncu, havalimanına terör saldırısı olabileceğinin söylenmesi üzerine gittiğini savundu.
Emir vermeye yetkili biri olmadığını öne süren Oduncu, "Tek yetkili kişi kurmay yarbay Serbülent Eken'dir. Trafiği yönlendirdiğim ve havalimanına vatandaş girişini engellediğim iddiası doğru değildir. Limandaki kuleye, terör eylemi olabileceği söylendiğinden, polis nezaretinde gittim. Serbülent Eken'in yönlendirmesiyle gitmedim. Böyle bir talimat verdiyse de duymadım. Darbe girişimini, kuledeki televizyondan öğrenmedim. Ben kule olduğunu bilmediğim binadaki açık televizyonda Genelkurmay Başkanının rehin alındığı haberini gördüm. Diğer askerler televizyonda Başbakanın açıklamasını görmüş ama ben girdiğimde o haber yoktu. Darbe girişimini, kuleden çıktıktan sonra bir astsubayın, polis olan eşinin kendisine söylemesiyle öğrendim. O da haberlerde görmüş. Astsubay bana söyleyince haberim oldu. Darbe girişimi açıkça ortaya çıktıktan sonra, geri dönmek isteyen askerlere havalimanı girişinde set oluşturmaya çalıştığım iddiasını da kabul etmiyorum. Bu sadece bazı sanıkların söylentilerinden ibarettir. Böyle bir emir vermedim. Zaten geri dönme talimatını benim verdiğim, iddianamenin bazı yerlerinde geçmektedir." diye konuştu.
Sanık Oduncu, kışlaya döndükten sonra mühimmatları odasına saklamasını, "Darbeciler tarafından kullanılmasın diye yaptım" şeklinde savunarak, "Havalimanından, halk toplandı diye değil, olayın terör olmadığını öğrenmem dolayısıyla ayrıldım. Kulede de çok kısa bir süre kaldım. Bu süre içerisinde orada çalışan personeli de hürriyetinden yoksun bırakmadım. Tahliyemi ve akabinde beraatımı istiyorum." şeklinde savunmasını tamamladı.
"El koyduk. Havacılar devralacak"
Mahkeme Başkanı Abdullah Özer, savunmasını bitiren sanığa, cep telefonundan elde edilen HTS ve sohbet uygulaması üzerindeki yazışmaları okuyarak "Bir üsteğmene saat 23.21'de 'Havaalanındayız, uçuşları keseceğiz' yazmışsın. O sana 'Ne ayak?' diye sormuş. Sen ise 'El koyduk. Havacılar devralacak.' yazmışsın. Sonrasında saat 23.55'de sana 'TSK yönetime el koydu diye internette söylentiler dolaşıyor ama emin değilim' yazmış. Kısa süre sonra sen de 'Havaalanında kuleyi aldık, uçuş kalkış yasak' yazmışsın. Bir de kardeşinle mesajlaşmaların var. 'Ne oldu, var mı gelişme?' diye sormuş sana. Sen 23.18'de 'Havaalanı kulesindeyiz, uçuşları keseceğiz' diye cevap vermişsin. Yine kardeşin 00.34'de 'Sıkıntı var mı?' diye mesaj atmış. Sen 'Biz döndük, sıkıntı yok' şeklinde cevap yazmışsın. 'El koyduk' demekteki kastın nedir? Hiçbir şeyden haberin olmadığını söylüyorsun, 'El koyduk' diyorsun. Bu kayıtlara ne söyleyeceksin?" diye sordu.
Sanık Oduncu, "Hiçbir şeyden haberim yoktu. 'El koyduk' cümlesini oradaki duruma el attık maksadında söyledim. TSK'nın yönetime el koyduğunu söylüyor ama emin olmadığını da söylüyor. Bu yüzden ciddiye almadım. 'Kuleyi aldık' demekteki maksadım da emniyetini aldık anlamındadır. Kardeşimi havalimanına giderken arayarak, limanda terör saldırısı olabileceğini ve bu nedenle görevlendirildiğimi söylemiştim. O yüzden merak etmiş, ondan sormuş." dedi.
Müşteki, sanığı teşhis etti
Başkan Özer, söz isteyen müşteki Pamuk Çon'un mikrofonunu açtırdı. Çon, olay gecesi havalimanında olduğunu belirterek, "Saat 00.25'te havalimanındayken tank bir aracı ezmişti. Siz bulunduğum yere çok yakın konumda kulenin yanındaydınız. 'Yapmayın, etmeyin evladım' diye yalvardım. Yanıma gelip kolumu öyle bir sıktınız ki canımı nasıl yaktınız. Biraz saçınızı dökmüşsünüz." dedi.
Başkanın talimatı üzerine kürsüde bulunan sanığın yüzünün görüntüsü yakınlaştırılarak, Çom'a bahsettiği kişinin Oduncu olup olmadığı soruldu. Çom, "İnan ki sizsiniz" derken, sanık o saatte orada bulunmadığını, bahsi geçen kişinin de kendisi olamayacağını savundu.
"Sakın durma, yoluna devam et"
Tutuklu sanık eski uzman çavuş Halis Öney, dün avukatının rahatsızlanması üzerine yarın kalan savunmasına devam etti.
Acil müdahale mandasında görevli olduğunu ve 24 saat nöbet tutup 48 saat istirahat ettiğini dile getiren Öney, savunmasında şunları söyledi:
"14 Temmuz'da ertesi gün denetim olacağı söylenerek nöbetimden alındım. Yerime başkası konuldu. Aynı konumdaki diğer arkadaşlarım için de aynı işlem yapılmış. 15 Temmuz'da rutin bakım faaliyeti yaptık. Bölüğe yeni gelmiş, atış yapmamış askerlerin atış talimine götürüleceği söylendi. Ben ve üsteğmen Serdar Bank, askerleri götürdük. Atış taliminden sonra garajlar bölgesine gittik. Bir silah kaybolduğu için mesainin devam edeceği söylendi. Kademe bölgesinde otururken mesainin bitip bitmediğini öğrenmek için kalktık. Giderken bizi kurmay yarbay Kadir Yıldız gördü. Nereye gittiğimizi sorarak, 'Taburda hazır kıta emri verildi. İstanbul'da terör saldırısı olabilir. Siz de polise destek için gidebilirsiniz. Yarın akşama kadar mesai devam edecek' dedi. Kayıp silahı da aramamızı istedi."
Kayıp olduğu iddia edilen silahın bulunduğunu, sonrasında kargaşa halinde araçlara bindirildiklerini öne süren Öney, "Ömür Karakoç benim araca bindi. Kaan Sevinç, Ömür Karakoç'a kendilerini takip etmemizi söyledi. Kışladan çıktık. Karakoç'a nereye gittiğimizi sordum. Havalimanına terör saldırısı olabileceğini, polise desteğe gittiğimizi söyledi. Kaan Karakoç, havalimanına varınca, 'Bölük komutanı Serbülent Eken gelecek. Onun emrine gir' dedi ve gitti. Limanda bir polisin işaret etmesiyle hareket ettim. Aracı U dönüşü yapıp kimseye engel olmayacak şekilde park ettim. Ben bir süre orada bekledikten sonra, uzman çavuş Rasim Güzer geldi. Polislerle bir şey konuştuktan sonra 'Halis askerleri araca bindir gidelim' dedi. Askerler bindi. Aracı çalıştırdım. Havalimanı çıkışında kompozit başlıklı hücum yelekli ismini bilmediğim biri beni durdurmaya çalıştı. Ömür Karakoç, 'Sakın durma, yoluna devam et' diye emir verdi. Devam ettim. Kışlaya 50 metre kala sivil vatandaş toplanmıştı. Kimseye zarar vermemek için aracı durdurdum. Kaan Sevinç'i arayıp durumu anlattım, Başkasından yardım istememi söyledi. Halk araca zarar veriyordu. Polisi ve jandarmayı aradım. Polis geldi, onlardan yardım istedik. Bu sayede araçtan tahliye edildik." ifadelerini kullandı.
Duruşmaya 11 Mayıs Cuma günü sanık savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.
11.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan 9. duruşmaya, 95'i tutuklu 140 sanık ve avukatları katıldı.
Başbakanlık, TBMM ve Milli Savunma Bakanlığı avukatları ile şehit yakınları ve müştekiler de salonda hazır bulundu.
Duruşma, sanıkların savunmalarıyla sürüyor.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökhan Yolasığmaz tarafından hazırlanan 708 sayfalık iddianamede, şehitler Mahir Ayabak ve Zekeriya Bitmez "maktul", 46 kişi "mağdur" ve 129 kişi "müşteki" sıfatıyla yer alırken, suçtan zarar görenler arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 65. Hükümet ve TBMM bulunuyor.
Tüm sanıkların "Anayasa'yı ihlal", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve "örgüte üye olma" suçundan da 15'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, bazı sanıklar hakkında "kasten öldürme", "öldürmeye teşebbüs etme", "kamu kurumu faaliyetini cebir veya tehdit kullanarak engellemek", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "hava ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma", "konut dokunulmazlığı ihlali", "silahla tehdit", "kasten yaralama", "mala zarar verme" suçlarından 15 yıl ila 1 kez ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları talep ediliyor.
"Hava sahasının kontrol altına alınması istendi"
İddianamede, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında darbeci askerler tarafından İstanbul'da uluslararası uçuşlara açık bulunan Sabiha Gökçen ve Atatürk havalimanlarının işgal edilmek istendiği anımsatılarak, Avrupa yakasındaki Atatürk Havalimanı'nın işgal girişiminde 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'na bağlı birlikler ve Hava Harp Okulu'na bağlı bir grup askerin görev aldığı belirtiliyor.
Darbe girişimini planlayan askerler tarafından uluslararası hava alanları uçuşlara kapatılarak hem Türk vatandaşlarının yurt dışına çıkışlarını engellemek hem de ülke giriş çıkışlarını kontrol altına almak istendiği kaydedilen iddianamede, ayrıca uçuşların kontrol edildiği "Smart Kule" diye tabir edilen kontrol kulesinin de darbeci askerler tarafından zapt edilerek hava sahasının kontrol altına alınmasının istendiği vurgulanıyor.
İddianamede, işgal eylemini gerçekleştirmeye çalışan sanıkların 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'ndan çıkış yaptıkları anlatılarak, söz konusu tugayda yapılan darbe girişiminin planlandığı toplantılara katılan sanık eski Yarbay Serbülent Eken ve sanık eski Albay Ömer Korkut'un, Atatürk Havalimanı'nın işgalinden sorumlu olarak görevlendirildikleri belirtiliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-22 Aralık (2017) 'İstanbul 159 sanık Darbe/Atatürk Havaalanının İşgali' davası
(12 Mayıs 2018, 16:49), son güncel.: (13 Mayıs 2018, 14:34)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: