İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz'da yaşananlar ve Çengelköy Polis Merkezi'nin işgali ile burada çıkan olaylarda 8 kişinin şehit edilmesine ilişkin 14'ü eski polis 117 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
12.05.2018 16:43 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz'da yaşananlar ve Çengelköy Polis Merkezi'nin işgali ile burada çıkan olaylarda 8 kişinin şehit edilmesine ilişkin 14'ü eski polis 117 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
07.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada savunması alınan tutuklu sanık eski Yüzbaşı Göksel Eren, 15 Temmuz'da Kuleli Askeri Lisesi'nin iç bahçesinde tutuklu sanık eski Albay Mürsel Çıkrıkçı'nın "Artan terör olayları nedeniyle sıkıyönetim ilan edildi. Herkes sıkıyönetim kurallarına uyacak." dediğini iddia etti.
Herkesin silahlı ve kamuflajlı olmasının istendiğini aktaran Eren, "Silahlığa gittim. Oradaki erler durumun acil olduğunu söylediği için aldığım silahın kaydını tutmadılar. İki şarjör ve hücum yeleğini de aldım. Albay Mehmet Karabekmez herkesin aşağı inmesini istedi. 9. sınıflardan 15, 12. sınıflardan 6 öğrenci ile 4 er almamı istedi. Benden nizamiyenin önüne çıkarak okulun güvenliğini almamı istedi. Ben de 'Okulun güvenliğini almak için niye öğrencileri çıkarıyoruz?' dedim. Karabekmez bana 'yorum yapma.' dedi." ifadelerini kullandı.
Kendisinin iki askerle beraber okulun ön kısmına çıkarak güvenliği sağladığını söyleyen Eren, "23.00 sıralarında Mürsel Çıkrıkçı'nın şoförü Şenol, yanında 2 polis ile yanıma geldi. Polislerin trafiği kontrol edeceğini, Mürsel Albay'ın polisleri görevlendirdiğini söyledi. Polisler trafiği kesip araçları Rasathane'ye doğru çeviriyorlardı. Daha sonra beni Astsubay Ali Bülbül aradı. Vatandaşların yolu geçmek istediğini söyledi. Oraya gittiğimde vatandaşlara yoldan geçebileceklerini söyledim. Bana fiziki saldırıda bulunmaları üzerine havaya 2 el ateş açtım." dedi.
"Vatandaşlara hedef gözetilerek ateş edilecek"
Tutuklu sanık eski Yarbay Erdal Kılınç'ın kendisini arayarak "Mehmet Karabekmez yanındaki personelle beraber lojman nizamiyeye gelecek, onlarda saldırmışlar." dediğini belirten Eren, "Ben de yanımdaki polislere gaz olup olmadığını sordum. Onlar da 17 tane gaz olduğunu söylediler. Deneme maksatlı 2 gaz attım. Spontane gelişen bir olaydı. Polislerin bir fikri yok, bu fikri ben ortaya attım." diye konuştu.
Eren, Kılınç'ın yanlarına gelip emir komutayı aldığını söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yarbay Erdal Kılınç, öğrencilerin ve Mehmet Karabekmez'in bizim yanımızdan geçerek okula gireceğini söyledi. Vatandaşlar geldiğinde önce havaya, sonra vatandaşlara hedef gözetilerek ateş açılacağını söyledi. Ben bu emri duyduktan sonra bunun terör maksatlı sıkıyönetim olmadığını anladım. Ben de Erdal Yarbay bu durumun silah kullanma talimatlarına aykırı olduğunu anlattım. Polislerde gaz olduğunu belirttim. Gerekirse bunları kullanabileceğimizi söyledim. Öğrenciler bizim yanımızdan içeri girdikten sonra Erdal Yarbay havaya ateş emri verdi. Vatandaşların bir kısmı dağıldı. Daha sonra gaz attık ve herkes dağıldı."
"Sanık yarbay, yaralı vatandaşı almaya gelenlere ateş açtı"
Gazın etkisinin ortadan kalkmasının ardından vatandaşların yeniden toplandığını kaydeden Eren, tutuklu eski Yarbay Kılınç'ın havaya ateş emri vermesi sonucu 35 kişinin havaya ateş açtığını söyledi.
Birçok boş kovan gördüğünü söyleyen Eren, "Erdal Yarbay daha sonra hedef gözetmeksizin ateş emri verdi. Ben kendisinin ateş açtığını gördüm. Ateşin kesilmesi amacıyla yüksek sesle bağırdım. Birkaç kez bağırdıktan sonra ateş kesildi. Ben bir vatandaşın yere düştüğünü, yaralandığını gördüm. Vatandaşlar yaralıyı alacaklarını söyledi. Erdal Kılınç Yarbay, 20 saniye mi, 40 saniye mi ne bir süre verdi, tam hatırlamıyorum ama insanlar yaralı vatandaşı alırken Erdal Yarbay süre dolmadan tekrar ateş açmaya başladı." ifadelerini kullandı.
Kendilerinin birileri tarafından ağaçlık alandan gözetlendiğini öne süren Eren, uyarı amaçlı havaya ateş açtığını, bunun bir hata olabileceğini belirtti.
İddianamede isnat edilen suçlamaları reddeden Eren, adli kontrol şartıyla tahliyesini talep etti.
Duruşmada savunma yapan bazı sanıklar da suçlamaları reddetti.
Mahkeme heyeti, sanık savunmalarına devam edilmek üzere duruşmayı yarına erteledi.
08.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada, 14 Temmuz'da Kuleli Askeri Lisesi Komutanlığı'nı tutuklu sanık eski albay Mürsel Çıkrıkçı'ya devreden tutuklu sanık eski albay Muammer Aygar savunma yaptı.
Okulun yukarıdan çekilmiş fotoğraflarını mahkemeye sunan Aygar, okuldaki nizamiye bölgelerini, 15 Temmuz'da silahların nereden alındığını, helikopterin indiği yeri ve lojman bölgelerini fotoğraflardan gösterdi.
Okuldaki bazı komutanlarla Nakkaştepe'de veda yemeğinde olduğunu söyleyen Aygar, Çıkrıkçı'nın kendisini 20.30'da arayarak "Komutanım arkadaşlar yanınızda mı? Hemen üstlerini başlarını giysinler. Siz de gelirseniz sevinirim." dediğini öne sürdü.
Dündar'ın aramasını duymamış
Tutuklu sanık eski albay Mehmet Karabekmez'i yanına alarak okula gittiklerini, üniformasını giyindiğini belirten Aygar, "Okulda bir koşuşturma vardı. Bazı askerlere sordum, bana alarm verildiğini söyledi. Mürsel ile kapıda karşılaştım. Bana Genelkurmay'dan aradıklarını, büyük çaplı terör eyleminin beklendiğini, polislerle birlikte güvenlik önlemi alınacağını söyledi. 22.30 sıralarında bir Çevik Kuvvet otobüsü nizamiyenin önünden geçti. Mürsel, Mehmet Karabekmez albayı arayacaktı polis aracının nizamiyeye gelmesi için ama şarjı bitti. Ben Mehmet albayı aradım ve Mürsel'in emirlerini ilettim." şeklinde savunma yaptı.
Mürsel Çıkrıkçı'nın bir araçtaki vatandaşları ve telefonla oyalanan polisi kelepçelediğini söyleyen Aygar, "Telefonumda bir cevapsız arama olduğunu fark ettim. 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar aramıştı. Telefonumun bir iki gündür sesi kesiliyordu, muhtemelen o yüzden duymadım. Ben 23.00 sıralarında geri aradım. Bana Kuleli'deki durumu sordu. Ben de yaşanan tüm durumları aktardım. 'Kim, Mürsel mi?' diyerek telefonu kapattı." iddiasında bulundu.
15 Temmuz'da gece boyunca nizamiye bölgesinden ayrılmadığını, nizamiye bölgesinde bulunan kameralardan Kuleli Askeri Lisesi çevresinde gelişen olayları izlediğini öne süren Aygar, "Albay Mehmet Karabekmez'in başında bulunduğu birlikler içeri girdi. Kameradan askerlerin havaya ateş ettiğini, ve dışarıda bulunan vatandaşların dağıldığını gördüm. 04.30-05.30 saatlerinde Albay Mehmet Karabekmez yanıma geldi. Bana televizyondaki haberleri ve darbe girişimini anlattı. O anda dünya başıma yıkıldı." diye konuştu.
Aygar savunmasına şöyle devam etti:
"Mürsel'i aradım ve duyduklarımı anlattım. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde bulunan eski yarbay Turgay Ödemiş'i arayarak teslim olmalarını istedim. Ardından lojmana geçtim. Sabah saatlerinde polisler geldi ancak bana karşı bir gözaltı olmadı. 17 Temmuz Pazar günü ailemi Antalya'ya götürmeye karar verdim. Kendi arabamı kullanarak Antalya'ya vardık. Olayları jandarmaya anlatmaya karar vermiştim ancak televizyonları görünce 2-3 gün olayların sakinleşmesini bekledim. Gelirlerse gelirler, gelmezlerse ben anlatırım dedim. Perşembe günü gözaltı kararı çıkmış ve beni gece gözaltına aldılar."
Sanıktan "atama listesi ve Whatsapp yazışmaları iradem dışında" savunması
Aygar sözde atama listesinde isminin bulunmasıyla ilgili iddiaya ilişkin, "Bilemem ki beni kim yazmış. Haberim yok, benim iradem dışında gerçekleşmiş" ifadelerini kullandı.
15 Temmuz'da şehit vatandaşların hepsinin asker tarafından şehit edilmediğini iddia eden Aygar, şehit Mustafa Cambaz'ın tabancayla vurulduğunu söyledi. Bu duruma tepki gösteren müşteki Alpaslan Cambaz, "Ne tabancası lan. G3 ile vuruldu. Korkak yalancılar. Yakacaklar sizi yakacaklar." ifadelerini kullanmasının ardından salondan çıkarıldı.
FETÖ mensubu subayların darbe girişimini yönetmek için 15 Temmuz'da "Yurtta Sulh" isimli Whatsapp grubunda "Kuleli'de yoğun çatışma var gruba ateş ediyoruz", "İkinci köprüye uçakla hava taarruzu değerlendirilebilir mi?" ve "Çengelköy'de direnen 4 kişiyi vurduk. Sorun yok" gibi ifadeler kullandığı tespit edilen Aygar, "Yurtta Sulh Grubu'nda kimseyle mesajlaşmadım. Bu durumda iradem dışında gerçekleşmiştir. Gruptaki hiç kimseyi tanımıyorum. Mesajları ben yazmadım, kim yazdı bilmiyorum." iddiasında bulundu.
Dolaba saklandığı iddiasını reddetti
Aygar'ın savunmasını tamamlamasının ardından çapraz sorguya geçildi. Söz alan bir kısım müştekilerin avukatı Mehmet Fatih Yaşar, "Siz vatan sevginizin hiç kimse tarafından sorgulanamayacağını söylüyorsunuz. O gece darbe girişimi olduğunu öğrenmişsiniz. Antalya'da bir akrabanızın evinde elbise dolabının içinde yakalanmışsınız. Neden yaşananları anlatmak yerine, bir elbise dolabına saklanmayı tercih ettin?" sorusunu sordu.
Sanık Aygar, "Pijamalıydım. Kıyafetlerimi almak için dolaba yöneldiğimden böyle bir yorumda bulunulmuştur." dedi.
Bunun üzerine avukat Yaşar bilgisayarından bir görüntü göstererek, "Çevrede yere yatırılan vatandaşlar var. Siz tam bu sırada telefonda konuşuyorsunuz, görüntülerde görülüyor. Terörist mi zannettiniz onları?" sorusunu sordu. Sanık Aygar bu soruya cevap vermeyeceğini belirtti.
Duruşmaya tutuklu sanık eski albay Mürsel Çıkrıkçı'nın savunmasıyla devam edildi.
Duruşmada savunması alınan Kuleli Askeri Lisesi Komutanı eski Albay Mürsel Çıkrıkçı darbe girişimine ilişkin toplantılara katıldığı iddiasını reddetti.
15 Temmuz'da saat 20.00 sıralarında kendisini "Volkan" olarak tanıtan bir yarbay tarafından arandığını söyleyen Çıkrıkçı, "Bu yarbay bütün birlikleri sırayla aradığını, Türkiye'de terör eylemleri gerçekleşeceğini, 6-7 Ekim gibi olayların olacağını, süratle görev yerlerine gidilmesi emri verdi. Kuleli'nin köprünün arasında olması nedeniyle yol güvenliği almamızı söyledi. 1. Ordu'dan gerekli bilgiyi alabileceğimizi söyledi. Ben de bağlı olduğum komutanlığı aradım, kimseye ulaşamadım. 1. Ordu Karargahı'nı aradım, telefonu açan şahıs ismini söylemedi, kim olduğunu bilmiyorum. Benden üst birisi olduğunu düşündüm, direk 'efendim' dedi. 1. Ordu'ya Genelkurmay'dan arandığımı emir aldığımı, yazılı emir gelmediğini, köprülere en yakın birlik olmamız nedeniyle bize bu görevin verildiğini söyledim. Onlarda böyle bir emir geldiğini teyit etti." diye konuştu.
Askeri lise öğrencilerinin silah kullanmayı bilmediğini, çocuklara mühimmat verilmediğini savunan Çıkrıkçı, darbe girişiminde bulunulması durumunda bile öğrencileri kullanarak ayak bağı yapmayacağını öne sürdü.
- Vatandaşları ve polisi biraz silkelemiş
15 Temmuz'da akşam saatlerinde alarm verdirdiğini ve tüm personelin iç bahçede toplanmasını istediğini anlatan Çıkrıkçı, "Tüm personel içeride toplanmıştı. Tüm Türkiye genelinde terör eylemleri olacağını, TSK'ya yetki verildiğini söyledim. Bizim de üzerimize düşen görevi yerine getireceğimizi söyledim. Bazı sanıkların iddia ettiği gibi yönetime el koyulduğunu, bu nedenle sıkıyönetim ilan edildiğini söylediğim iddiaları gerçek dışıdır." ifadelerini kullandı.
Sanık Çıkrıkçı, gece boyunca halkı uyarmak için uğraştığını ileri sürerek, "Siyah renkli bir araç okul önüne gelmişti. Diğer araçları uyardığımız gibi onun da geldiği yöne dönmesini istedik. Geldiği istikamete yönelik hafifçe döndü. Bana ve yanımdaki askere ithafen küfretti. Öndeki askerlere bağırdım 'önünü kesin' diye. İçinden 3 kişi indi, küfür ettikleri için ben onlara bağırdım. 'Sen hangi cesaretle askere bunu yapabiliyorsun?' dedim. Nizamiyeye çekmek istediğim üç vatandaştan birisi agresif tavırlar sergiledi. Ben de birazcık silkeledim, bazı sanıkların söylediği gibi canice darbetmedim. Ben üçünü de ellerini bağlayıp oturtturdum. Bir hakaret veya küfür etmedim." beyanlarında bulundu.
Çıkrıkçı, Kuleli Askeri Lisesi'nin önünden bir polis minibüsünün geçtiğini, durduramadıklarını, ileride bulunan tutuklu sanık eski Albay Mehmet Karabekmez'i arayarak polisleri okulun önüne yönlendirmesini istediğini ifade etti.
Minibüsün okulun önüne geri geldiğini belirten Çıkrıkçı, savunmasına şu iddialarla devam etti.
"10-15 polis indi. Onlara durumu ilettim, Genelkurmay'dan aldığımız emri söyledim. Köprülere personel gönderdiğimizi, burada kendilerinden istifade etmemiz gerektiğini söyledim. Emri gösterince ve kanundan bahsedince onlar da ikna oldular. O polislerin bir suçu yoktur, ortada bir darbe varsa o suç bana aittir. İndiklerinde bazılarının ellerinde silah vardı. Bizim arkadaşlara trafiğin yönlendirilmesi konusunda yardımcı olmasını istedim. Müşteki polis Tuğrul Y. o direndiği için ona kötü muamele yaptığımı, küfür ettiğimi, onu bağlayarak diğer elleri bağlananların yanına oturtturduğumu söylüyor. Bütün polis arkadaşlar bize uyarken, biz ne yapacağımızı anlatırken, elinde cep telefonuyla oynuyordu. Ben de burada ciddi bir durum konuştuğumuzu, neden ilgilenmediğini sordum. Cebine koydu telefonu önce, baktım tekrar telefonla oynuyordu. Kendisini yeniden ikaz ettiğimde, sevgilisiyle görüştüğünü söyleyince ben iyice sinirlendim. Ben dedim ki böyle lakayıt davranan bir adamın böyle ciddi bir işte işi olamaz. Onu silkeledim biraz, daha sonra ellerini bağlayıp oturtturdum. Bir askerin dediği gibi dipçikle darbetmedim."
- "Emri beklemeden atışa başladılar" iddiası
15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde bulunan başka davadan tutuklu sanık eski Yarbay Turgay Ödemiş ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nde bulunan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılan eski Yarbay Adnan Uygun ile telefonda konuştuğunu, daha sonra şarjının bittiğini söyleyen Çıkrıkçı, komutanlığın tahsis ettiği tuşlu telefonu kullanmaya başladığını iddia etti.
Çengelköy yönünden ateş seslerinin gelmesinin ardından, yanına personel alarak oraya yöneldiğini belirten Çıkrıkçı, "Bazı siviller toplanmıştı. Dağılmaları yönünde uyarılarda bulundum. Önümde bulunan personele yere yatma emri verdim. Benim emrimle ateş etmelerini istedim. Yüzbaşı Şafak Gündoğdu'dan (tutuklu sanık) üzerimizde bulunan lambaya ateş etmesini, bulunduğumuz ortamın karartılmasını istedim. İlk atışta vuramadı, ikinci atışında tam kararttığı anda karşı taraftan ateş sesi geldi. Bu sıra yerde yat emri verdiğim personel ateş açmaya başladı. Ben benim emrimle ateş etmelerini istemiştim ama karşıdan ateş sesi gelince atışa başladılar." ifadelerini kullandı.
Çıkrıkçı, ilerlemeye başladıklarını söyleyerek, bir bölgede hareketlerinden şüphelendiği vatandaşların ellerini bağladığını, bu vatandaşların başına asker ve polis koyduğunu anlattı.
Karakolun oraya geldiğinde polis göremeyince, karakolun rehin alındığını düşündüğünü iddia eden Çıkrıkçı'nın savunmasına ara verildi.
Mahkeme heyeti Çıkrıkçı'nın savunmasına kaldığı yerden devam edilmek üzere duruşmayı yarına erteledi.
09.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi'nin Komutanı eski Albay Mürsel Çıkrıkçı savunmasını tamamladı.
Çengelköy Karakolu'na yakın bir yerde, askerlere ateş açabilecek sivillerin olacağını düşündüğünü iddia eden Çıkrıkçı, "Daha önce ellerini bağladığım insanların orayı güvenli bölge yaptım. Kadınları ve çocukları bir kafeye oturttum. Sivil vatandaşlar bizim olduğumuz bölgeye gelince onları da düzenli bir şekilde oturtturdum. Agresif tavır sergileyen birkaç kişiyi, daha önce ellerini bağladığım kişileri oraya yönlendirdim. Biz bulunduğumuz bölgeden 05.30-06.00 gibi kışlaya döndük. Biz eğer sokakta polisle karşılaşsaydık, televizyon izleseydik veya akıllı telefonum olsa darbe girişimini önceden öğrenebilirdim." şeklinde savunma yaptı.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Ömer Günaydın, "Cebinde akıllı telefon olanlar da darbe girişimini öğrenememiş, bunu söyleyeyim." dedi.
"Ses kaydı montaj" iddiası
İddia edildiği gibi karakola ateş açmadıklarını öne süren Çıkrıkçı, iddianamede yer alan "Şu an Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti yönetimine el koymuştur.", "Kapat, bütün herkes telefonlarını kapatsın, askerin sözünü dinlediğiniz sürece selamettesiniz. Selamet isteyenler askerin sözünü dinlesinler, şu an askerin sözü devlettir. Bunun dışındakilerin sözü emin olun çapulculardır. Onlarla beraber olmak isteyenler gerekli sıkıyönetim cezaları ile cezalandırılacaktır.", "Komutanım bölgeye mühimmat nakli yaptırabilir misin?" (Yakın mesafeden silah sesleri geliyor) Helikopterler nerede helikopterler? Beylerbeyi yolu üzerine helikopterleri yönlendirin.", "Direnen kalabalık var doğrudan ateş edilsin. Şu an direnmeyen zaten dükkanların içerisine girmiş durumda. Biz onları yol üzerine aldık, şu an kontrol altında yaklaşık 50-60 yakın insan var, kadın, çocuklar da var içlerinde." şeklindeki ses kayıtlarının montaj olduğunu öne sürdü.
Ses kaydında yer alan insanları yönlendiren kısımların kendisine ait olduğunu kabul eden Çıkrıkçı, ses kaydının mahkeme emri olmadan alındığını, hukuki gerekçe olmadan dosyaya konulduğunu, aralara farklı ifadelerin serpiştirildiğini savundu.
Mahkeme Başkanı Günaydın, 15 Temmuz'da Kuleli Askeri Lisesi'ne farklı birliklerden unimog geldiğini, bu araçlardan haberinin olup olmadığını sordu.
Sanık eski Albay Çıkrıkçı, 1 günlük komutan olduğu için bu durumdan haberi olmadığını öne sürdü. Bir önceki okul komutanı tutuklu sanık eski Albay Muammer Aygar da söz alarak unimoglardan bilgisinin olmadığını savundu.
Bunun üzerine Başkan Günaydın, "Nasıl okul komutanlarıysanız, birliğe farklı birliklerden gelen araçlardan ve unimoglardan haberiniz yok." ifadelerini kullandı.
Sanık Mürsel Çıkrıkçı'nın avukatı da suçlamaları reddederek, müvekkilinin tahliyesini talep etti.
Mahkeme heyeti, sanık savunmalarına devam edilmek üzere duruşmayı 11 Mayıs Cuma gününe erteledi.
11.05.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan 15. duruşmaya, 74 tutuklu sanık ile avukatları katıldı.
Duruşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık, TBMM ve Milli Savunma Bakanlığı avukatları ile bazı müştekiler de hazır bulundu.
Duruşma, sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam edildi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca hazırlanan iddianamede, olaylarda şehit düşen Burak Cantürk, Fatih Dalgıç, Gökhan Esen, Halil Kantarcı, Kader Sivri, Murat Akdemir, Mustafa Cambaz, Osman Yılmaz "maktul", 16 kişi mağdur, 195 kişi "müşteki", aralarında 39 rütbeli asker ve 9 askeri öğrencinin de bulunduğu 76'sı tutuklu 103 kişi de "sanık" sıfatıyla yer alıyor.
Darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi'nde yaşananlar ve buradan çıkan sanıkların Çengelköy Polis Merkezi'ni işgal etmesi ile Vaniköy ve Beykoz bölgelerinde karıştıkları olayların anlatıldığı iddianamede, olaylarda 8 kişinin şehit edildiği, aralarında vatandaş ve kolluk görevlilerinin de bulunduğu 135 kişinin "kasten öldürmeye teşebbüs" suçuna maruz kaldığı, bunlardan 62'sinin silahla vurularak yaralandıkları kaydediliyor.
Olaylarda 33 vatandaşın hürriyetinin kısıtlandığı, 11 müştekinin "kasten yaralamaya" maruz kaldığı, 46 kişinin aracına ve iş yerine zarar verildiği belirtilen iddianamede, aralarında Çengelköy Polis Merkezi'nin de bulunduğu 5 kamu binasının da hasar gördüğü vurgulanıyor.
İddianamede, askeri lisenin komutanları eski Albaylar Mürsel Çıkrıkçı ve Muammer Aygar'ın da aralarında bulunduğu 39'u rütbeli, 9'u askeri öğrenci olmak üzere 76'sı tutuklu 103 sanık hakkında, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile on beşer yıla kadar hapis cezası isteniyor.
İddianamede, bazı sanıkların da ayrıca "kasten öldürme", "kasten öldürmeye teşebbüs", "kasten yaralama", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "mala zarar verme" ve "iş yeri dokunulmazlığı ihlali" gibi suçlardan cezalandırılması talep ediliyor.
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi, darbe girişimi sırasında bu bölgedeki olaylarda görev alan darbeci askerlere yardım ettikleri iddiasıyla tutuklu eski 14 çevik kuvvet polisi hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle açılan davanın, bu dava ile birleştirilmesine karar vermişti. Böylece davadaki sanık sayısı 117'ye yükselmişti.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-27 Kasım (2017) 'İstanbul 117 sanık (ilk 103) Darbe/Çengelköy'deki olaylar' davası
(12 Mayıs 2018, 16:43), son güncel.: (13 Mayıs 2018, 14:31)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: