İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz'da yaşananlar ve Çengelköy Polis Merkezi'nin işgal edilmesi ile burada çıkan olaylarda 8 kişinin şehit edilmesine ilişkin 14'ü eski polis 117 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
28.04.2018 18:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz'da yaşananlar ve Çengelköy Polis Merkezi'nin işgal edilmesi ile burada çıkan olaylarda 8 kişinin şehit edilmesine ilişkin 14'ü eski polis 117 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
24.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada, tutuklu sanık eski Yüzbaşı Şafak Gündoğdu savunma yaptı.
Önceki duruşmalarda, savunma yapan bazı tutuklu sanıklar gibi emniyet, savcılık ve sulh ceza hakimliğinde verdiği ifadeleri reddeden sanık Gündoğdu, "Önceki ifadelerim korku, tehdit ve baskı altında altında alınmıştır. Kabul etmiyorum." dedi.
Tutuklu sanık eski Kuleli Askeri Lisesi Komutanı Muammer Aygar ile 2 yıl çalıştığını, Aygar'dan sonra 14 Temmuz'da göreve başlayan tutuklu sanık Mürsel Çıkrıkçı ile ilk kez olay tarihinde tanıştığını kaydeden sanık Gündoğdu, "Çıkrıkçı, 14 Temmuz'da sabaha karşı okulun etrafında dolaşmış, kapının kilitli olmadığını görmüş. Nöbet tutan askerleri uyarıp sabah bölük komutanının kendisini görmesi yönünde talimat vermiş. Bölük komutanı olarak, sabah mesaiye gittiğimde Çıkrıkçı'nın yanına çıktım. Bana eğitimleri attırmam konusunda talimat vererek bölükleri tanımak istediğini, yetersiz nöbet sistemine ilişkin artırıma gidilmesi gerektiğini söyledi. Bana alarm verildiğinde neler yaptığımızı sordu. Kendisine işleyişi anlattım. Akşam veya gece alarm verileceğini, herkesin katılması gerektiğini talimat verdi." şeklinde konuştu.
Mesaiden sonra evine gittiğini, 20.55'te tutuklu sanık eski Yüzbaşı Samet Örenlier tarafından aranarak alarm verildiğini bildirdiğini anlatan sanık Gündoğdu, şunları kaydetti:
"Evim Kuleli'ye 100 metre mesafededir. Yazlık bahçenin girişine yakındır. Sivil kıyafetimle beylik silahımı yanıma almadan okula yazlık bahçeden giriş yaptım. Bölüğüme doğru ilerledim. Herkes koşturuyordu. Bölüğüme çıktım, bölüğümün askerleri yoktu. Üstümü değiştirip kompozit başlık ve silah aldım. İç bahçeye indim. Alarm verildiği için askerlere mühimmat verdirmemiştim. Silahları boş bıraktırdım. Ancak Mürsel Çıkrıkçı kızdı, mühimmatları da getirtti. Askerleri, silahların emniyetinin kapalı kalması hususunda uyardım. Sonrasında saat 09.30'da Mürsel Çıkrıkçı ile karşılaştım. Bana, 'Mehmet Karabekmez'in (eski albay tutuklu sanık) yanına git. Emirlerimi sana söyleyecek.' dedi. Karabekmez'e gittim. Askerleri öğrencilerin arasına koymamı istedi. Bu zamana kadar benim sorguladığım bir şey yoktu. Alarm, öğrenciler arasında tatbikat diye kulaktan kulağa yayılmış. Askerler öğrencilerin arasında dağıtıldıktan sonra kalan askerlerle Çıkrıkçı'nın yanına gittim. Çıkrıkçı, ülke genelinde terör eylemi ikazı verildiğini söyledi. Kuleli'nin hemen yakınındaki bir sokağın orada emniyet almamı istedi."
"Sadece sokak lambasına ateş ettim"
Talimat üzerine tutuklu sanıklardan eski Uzman Çavuş Sadık Atıcı ile birlikte elindeki terörist fotoğraflarıyla yoldan geçenlere kimlik kontrolü yaptıklarını, sivillere terör ikazı olduğundan evlerine gitmeleri için söylemde bulunduklarını kaydeden sanık Gündoğdu, savunmasına şöyle devam etti:
"Saat 24.00'e doğru 1 asker ve 1 polis Çengelköy istikametine doğru gitti. Bir süre sonra geri döndüler. O taraftan atış sesleri geliyordu. Ne olduğunu sordum. Çengelköy tarafında eylem hazırlığında olan bir gruptan bahsettiler. Çıkrıkçı da böyle bir durumdan bahsedip o tarafa gideceğimizi söyledi. Toplandık, o yöne doğru hareket ettik. Askerleri korumak için en önde gidiyordum. Hemen arkamda Çıkrıkçı vardı. Çengelköy'e 150 metre mesafe kala üzerimize ateş açıldı. Daha ne olduğunu anlamadan Çıkrıkçı 'Yere yatın.' emri verdi ve sonra 'Atış serbest.' dedi. Ben nereden ateş edildiğini görmediğim için ateş etmedim. Ama bizim taraftan da ateş edildi. Sonrasında okul komutanı Çıkrıkçı, hemen üzerimizdeki sokak lambasına ateş etmemi istedi. İki atışta lambayı vurdum. Bir süre sonra da Mahbub Ulusoy'un (eski astsubay, tutuklu sanık) vurulduğunu öğrendim. Kimlerden oluştuğunu bilmediğim grup sağa sola kaçışarak dağıldı. Ne olduğunu anlamak için karakola ilerledim. Kapısında kilit vardı, içeriden telsiz sesleri geliyordu."
"Darbeyi, 16 Temmuz sabahı okula dönünce televizyondan öğrendim"
Çengelköy civarında da üzerlerine ateş açıldığını iddia eden sanık Gündoğdu, şunları anlattı:
"Petrol istasyonunun üst katında telefonuyla çekim yapan bir sivil vardı. 'Ne çekiyordun, getir bakayım.' dedim. Amacım görüntülerde varsa bize ateş edenleri tespit etmekti. Baktım, bir şey göremedim. O sırada da ateş edildi. Korktu, kendisine siper oldum. Yakında oturuyormuş, evine kadar bıraktım. Komutanın (Çıkrıkçı) yanına gittim, 'Ateş altındayız, emriniz nedir?' diye sordum. Takviye ekip geleceğini söyledi. Askerleri ateş etmemeleri için uyardım. Hava aydınlanmaya başlamıştı. Çıkrıkçı'nın yanına tekrar gidip, takviyenin gelmediğini, askerlerin çok yorulduğunu söyledim. O sırada uzaktan bir ses geldi. Komutana (Çıkrıkçı), sis bombası atıldığını, bunun polis tarafından atılmış olabileceğini belirttim. Sonrasında polisleri gördüm. Zırhlı araçları vardı. Onların aracıyla 06.00 gibi okula döndük. Nizamiyeden girip, personelin yoklamasını yaptım. Silahları doldur boşalt yaptırdım. Silahların temizlenmesi emri vermedim. Vereni de duymadım. Personelde eksiklik vardı. Sonradan öğrendiğim kadarıyla 2 asker karakolda alıkonulmuş. Rutin faaliyetleri yaptıktan sonra aşağıya indim. Darbe girişimi olduğunu ilk defa oradan televizyondan duydum. Üzgündüm, şoktaydım. Okul komutanına durumu söyledim. Savcılık emri olmadan hiçbir askerin teslim olmayacağını emretti. Sonra kapılar açıldı, polisler geldi, teslim olduk. Darbe girişimini gözaltındayken, bunu yapanın FETÖ olduğunu ise cezaevinde öğrendim. Ayrıca odamda yapılan aramada 'Sonsuzluk' adlı Fetullah Gülen'in kitabının ele geçirildiğini iddianamede gördüm. Bu kitap benim değildir. Bölükte yapılan rutin aramalarda öğrenciler ya da askerlerden ele geçirilip, incelenmesi için odamdaki dolaba konulmuş olabilir. İçini açıp bakmadım bile. Konusu suç teşkil eden hiçbir emir almadım, vermedim. Vatan için canını seve seve verecek bir insanım. Tam 14 sene kahraman bir figüranken 6 saatte hain oldum. FETÖ denen alçaklar 6 saatte beni diri diri toprağa gömdü. Ben sadece verilen emri uyguladım."
Sanık ailelerinden Gündoğdu'ya tepki
Sanık Gündoğdu, "Şimdi şehit aileleri kızacak belki ama…" dediği sırada, sanık yakınları bölümünde oturan bir kişi, "Er aileleri de kızıyor size. Siz de bizim çocuklarımızı diri diri gömdünüz." diye bağırdı.
Mahkeme Başkanı Ömer Günaydın'ın ikazının ardından savunmasına devam eden Gündoğdu, "O gece siper olduğum siviller de vardı. Çıkrıkçı tarafından alnımdan öpüldüğüm söyleniyor. Beni kimse öpmedi. Okul komutanının yanında gittiğimde başımda kompozit başlık vardı. Emrini dinlemek için eğilmiştim." dedi.
Mahkeme Başkanı Günaydın, savunmasını tamamlayan sanığa sorular sordu. Günaydın'ın, olay gecesi ateş edip etmediğini sorusuna Gündoğdu, "Sadece Çıkrıkçı'nın emriyle sokak lambasına ateş ettim." yanıtını verdi.
Başkan: "Asıl korkman gereken biziz"
Başkan Günaydın, "Emniyette darbedildim, korktum, diyorsun. Savcılık ifadeni neden kabul etmiyorsun? Orada polis yoktu. Savcılıkta ya da hakimlikte ifade verirken kapıda polis bekliyordu ondan mı korktun? Bizden korkmuyor musun? Biz de şöyle böyle diye emir verebiliriz. Asıl korkman gereken biziz, hakkında karar verecek olan biziz." deyince sanık Gündoğdu, "Yıllarca Güneydoğu'da görev yaptım. Olaydan sonra 4 gün boyunca emniyette paspas edildik. Üzerimde araba anahtarı vardı. Arabam Mercedes diye de darbedildim." diye konuştu.
"Sen o zaman yarın başka yerde de buradaki ifadeni kabul etmediğini söyleyeceksin." diyen Günaydın, sanığa bu kez "Çıkrıkçı'dan ya da herhangi birinden sıkıyönetim ilan edildiğine dair bir şey duydun mu? Rehin alınan, darbedilen sivil gördün mü?" diye sordu. Gündoğdu, "Sıkıyönetim ilanı falan duymadım. Tüm samimiyetimle söylüyorum, kimsenin darbedildiğini, derdest edildiğini görmedim." dedi.
"Savunma yapan 7 kişi senin ateş ettiğini söyledi"
Başkan Günaydın, "Senin dolaştığın bölgelerde derdest edilen siviller var, darbedilenler var. Sen gözün kapalı mı yürüyorsun?" diye sorunca sanık Gündoğdu, "Açık yürüyorum ama görmedim." dedi. Günaydın'ın "Bu vatandaşlar kendi kendilerini vurmuş yani. Bu zamana kadar savunma yapan 7 kişi senin ateş ettiğini gördüğünü söylüyor. Hiç ateş etmedim mi diyorsun?" sorusuna sanık Gündoğdu, "En önlerde yürüdüğüm için söylemişlerdir." karşılığını verdi.
Gündoğdu, "O gece cep telefonuna bakmak hiç aklına gelmedi mi? Senin o gece Jandarma istihbarattan biriyle 4 kez görüşmen olmuş. Ne konuştunuz bu görüşmelerde?" sorusunu, "4 kez görüştüğümü kabul etmiyorum. Sadece 1 kez beni aradı, ne yaptığımı sordu. Çengelköy'de bilmediğim bir grupla çatışmada olduğumu söyledim. O da bana 'Dikkat edin.' dedi." diye cevapladı.
"Benim kalbim temiz"
Mahkeme Başkanı Günaydın, "Bir Jandarma istihbaratçıyla görüşüyorsun. Sana hiçbir şey söylemiyor, bir şey konuşmuyorsunuz. Bu sana bir asker olarak normal geliyor mu? Hayatın olağan akışına göre neler olduğunu bilmemen mümkün değil." demesi üzerine Gündoğdu, "Bana bir şey söylemedi. Benim kalbim temiz, alnım ak. Gelsin o da burada hesap versin." dedi.
Başkan Günaydın'ın "Herkes gereği neyse hesap verecek. Bizim konumuz sensin. Benimle polemiğe girme." sözleri üzerine sanık Gündoğdu, "Siz bağırıyorsunuz. Benim zoruma gidiyor, ben askerim. Ben kimin için çatıştım doğuda." ifadelerini kullandı.
"İfade değiştirmen için talimat mı aldın?"
Sanık Gündoğdu, duruşma savcısının, "Bu olayları yönlendiren komutanın kim olduğunu düşünüyorsun?" sorusuna "Mürsel Çıkrıkçı" diye yanıtlarken, müşteki avukatlarından birinin, "İfadelerinizi değiştirdiğinizi söylüyorsunuz. Siz zaten ilk ifadelerinizde ateş etmediğinizi, kimseyi darp ve derdest etmediğinizi beyan etmişsiniz. Sicil amiriniz olan Mürsel Çıkrıkçı ve diğer rütbelileri korumaya yönelik ifadenizi değiştirip savunma yapma konusunda bir talimat mı aldınız?" şeklindeki soruya "Kimseden talimat almadım." karşılığını verdi.
25.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada savunma yapan tutuklu eski yüzbaşı Samet Örenlier, olay tarihinde Hizmet Bölük Komutanı olduğunu belirterek, mesai bitiminde tabur komutanı Turgay Ödemiş'in kendisini aradığını, 4 adet Unimog araç geleceğini söylediğini anlattı.
Örenlier savunmasında, gelecek olan araçlarla ilgilenmesinin istenmesi üzerine bu emri yerine getirdiğini, 20.00 civarında okulun kafeteryasında sivil vaziyette oturduğunu söyleyerek, şunları söyledi:
"Öğrenci bölük komutanları da kafede oturuyordu. Akşama eski okul komutanı Muammer Aygar için kokteyl yapılacağından bahsediyorlardı. Ben de yeni okul komutanının alarm verebileceğini söyledim. O esnada yeni okul komutanı Mürsel Çıkrıkçı'yı gördüm. 'Alarm' diye bağırdı. Eve gidip üstümü değiştirdim. Gökhan astsubayı arayıp askerlerin kıyafet ve kompozit başlıklarını hazır etmesini söyledim. Turgay Ödemiş'i de arayıp alarm verildiğini bildirdim. Okula geri gittiğimde öğrencilere silahlıktan görevli asker tarafından silah dağıtılıyordu. Evrak işleri çok zaman alıyordu. Bu nedenle görevli askere, verdiği silahları bir kağıda not etmesini, sonradan zimmet defterine geçirebileceğini söyledim. 'Herkese rastgele silah verilsin' diye bir emir vermedim. Silahlıktan çıkıp teçhizat alan askerleri, önceden bildirildiği şekilde iç bahçede toplanmaları için yönlendirdim."
Mürsel Çıkrıkçı tarafından, kendilerine halı sahanın kale direklerinin sökülmesi için emir verdiğini öğrendiğini belirten sanık Örenlier, "İnşaat görevlisi askerleri bu alanda yönlendirdim. Sonrasında iç bahçeye gidince askerlerin orada olmadığını gördüm. Nizamiyeye gönderilmişler. Nizamiye bölgesine gittim. Unimog araçlara ve bir itfaiye aracına bindirilmişler, başlarında da rütbeliler vardı. Sadece ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bu araçlar okuldan çıktı. Mürsel Çıkrıkçı, yüzbaşı Şafak Gündoğdu'ya okulun ön tarafından emniyet almasını emretti. Bir terör olayı olduğunu düşündüm. Okul içindeki aydınlatmalar kapatılmıştı. Saat 23.00 sıralarında kim olduğunu bilmediğim biri Mürsel albaya birkaç evrak getirdi. Evrakların ne olduğunu göremedim. Mürsel albay, 'Terör olayları nedeniyle sıkı yönetim ilan edildi, polis-asker birlikte hareket edecek' diye sert bir dille söyledi. Ben saat 22.45'de telefonumdan bir haber sitesine girmiş, askerin köprüye çıktığını, terör olayları nedeniyle köprünün kapatıldığı haberini görmüştüm. Bir süre sonra bir Çevik Kuvvet aracı geldi. Bizimle birlikte hareket etti." ifadelerini kullandı.
Çengelköy'den silah sesleri gelmesi üzerine bir asker grubunun o yöne gittiğini anlatan sanık Örenlier, şöyle devam etti:
"Ben nizamiyede kaldım. Birkaç kişinin darp edildiğini duydum. Ama kim kimi darp etti göremedim. Sonradan öğrendim, darp eden Mürsel albaymış. Sonra o yöne gittim, kelepçeli olarak oturtulmuş 5 siville karşılaştım. Şüpheli hareketlerinden dolayı orada tutulduklarını düşündüm. Yine bir grup Beykoz yönüne gitti. O sırada Çengelköy'den 1-2 silah sesi duyduk. Mürsel albay habercisiyle birlikte o yöne gitti. Astsubay Kemal Vurgun saat 02.00 civarında beni arayarak, bunun bir darbe girişimi olduğunu söyledi. Sonrasında bölüğüme dönüp sabaha kadar oradan çıkmadım." diye konuştu.
Tutuklu sanık eski üsteğmen Mustafa Paycı ise ilk ifadelerinin baskı ve tehdit altında alındığını iddia ederek, huzurda vereceği savunmanın dikkate alınmasını istedi. Olay günü tatbikat adı altındaki duyuru üzerine toplandıklarını, okul komutanı Mürsel Çıkrıkçı'nın bir süre sonra sıkı yönetim ilan edildiğini söyleyen sanık Paycı, şunları kaydetti:
"Askerleri öğrencilerin yanına dağıttılar. 1 kişinin kelepçelendiğini gördüm. Benden okulun önünde emniyet almam istendi. Emir üzerine sivilleri evlerine yönlendirmeye çalıştım. Okul komutanı Çıkrıkçı, yakındaki Yakamoz restorandakilere de aynı uyarıyı yapmamı istedi. Restorana girmeden önce kapıdaki bir kişiye güvenlik sorunu olduğundan burayı boşaltmaları gerektiğini söyledim. Çıkan olmayınca silahların namluları aşağıda içeri girdik ve kibar şekilde konuşarak insanları çıkarmaya çalıştım. Mürsel Albay, Çengelköy istikametine gideceğimizi söyledi. Telefonumu nizamiyede şarja bırakmıştım. Mürsel Albay Harp Akademiden geldiklerini sonradan öğrendiğim kişileri en öne geçirdi. Bize de arkada askeriyede 'kama düzeni' denilen şekli aldırdı. Benzinlik civarında durduk. İnsan sesleri geliyordu ama yol virajlı olduğu için insanları göremedim. Mürsel albay bölgeyi boşaltmaları için bağırdı. 3-4 el silah sesi geldi. Dağıldılar. Mürsel albay öndekilere 'Yere yatın, atış serbest' talimatı verdi. Sürekli karşılıklı bir atış sesi vardı. Kimseye ateş etmedim, kimseyi derdest etmedim."
Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, bazı tutuklu sanık erlerin savunması alındı. Sanıklar haklarındaki suçlamaları reddederken avukatları da tahliye talebinde bulundu.
Bugünkü duruşmada, heyetçe savunma yapmak için hazır olması önceden bildirilen tutuklu sanık eski Kuleli Askeri Lisesi Komutanı Muammer Aygar, avukatının mazeret dilekçesi sunması nedeniyle savunma yapmadı.
Duruşmaya yarın tutuklu sanık erlerin savunmasının alınmasıyla devam edilecek.
26.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmaya, 73 tutuklu sanık ile avukatları katıldı.
Duruşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı, Başbakanlık, TBMM ve Milli Savunma Bakanlığı avukatları ile bazı müştekiler de hazır bulundu.
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık er Bünyamin Öz, 15 Temmuz’da nöbette olduğu sırada bütün bölüğün toplanarak içtima alındığını, tatbikat olacağının kendilerine söylendiğini belirtti.
Kuleli Askeri Lisesi’nin iç bahçesinde toplandıklarını sanık eski albay Mürsel Çıkrıkçı’nın kendilerine “Sıkıyönetim ilan edilmiştir. Sıkıyönetime uymayanlar cezalandırılacaktır” dediğini ifade etti.
Nizamiyeden çıktıklarında Çıkrıkçı’nın 3 vatandaşa ters kelepçe taktığını ve bu 3 vatandaşı dövdüğünüz söyleyen Öz, “Daha sonra Albay Mehmet Karapekmez (tutuklu sanık) yönetiminde öğrencilerinde bulunduğu grupla ayrıldık. Karapekmez silah çekerek otobüsü durdurdu, otobüsün içindeki polisler elleri başlarında indi. Onları duvara doğru sıraya dizdi. Beykoz’a doğru yürürken Karapekmez sıkıyönetim ilan edildiğini vatandaşları evlerine göndermemiz gerektiğini söyledi. Biz de vatandaşlara bunları söyledik” şeklinde savunma yaptı.
Büyük bir marketin önünde durduklarını ve sanık eski albay Karapekmez’in emriyle yol güvenliği aldıklarını söyleyen Öz, “Karapekmez havaya ateş etmeye başladı. Halk toplandı tepki gösterdi. Karapekmez daha sonra halka doğru ateş etmeye başladı. Biri kolundan biri bacağından 2 vatandaşımız yaralandı” dedi.
- Darbeci albay sela okunan caminin elektrik panosunu patlatmış
Karapekmez’in telefonla konuşmasının ardından Kuleli Askeri Lisesi’ne doğru yola çıktıklarını anlatan Öz, Karapekmez’in G3’ün namlusuyla bir aracın camını parçaladığını belirtti.
Camiden sela okunduğunu söyleyen Öz, “Karapekmez caminin panosunun nerede olduğunu sordu ve daha sonra panoyu patlattı. Sonra yürümeye devam ettik. Benzinliğin orada binbaşı Kartal Genç’in (tutuklu sanık) grubu vardı. Halka doğru ateş ediliyordu. Bir kadının yere düştüğünü gördüm. Halk komutanlardan bizleri kışlaya götürmesini istiyordu ama bu durum albay Karapekmez’in hiç umrunda değildi” diye konuştu.
- “Gerekirse polislerle çatışacağız”
Kuleli Askeri Lisesinin önüne geldiklerini ifade eden Öz savunmasına şöyle devam etti:
“Barikat kurulmuştu, barikatı geçer geçmez yarbay Erdal Kılınç(tutuklu sanık) ve yanındakiler havaya ateş açmaya başladı. Çevik kuvvet polisinden gaz bombası atılması istendi, polisler gaz bombası attı. Erdal Yarbay halkın üzerine ateş etmeye başladı, bir kişinin daha yaralandığını gördüm. Halk yaralıyı elinden düşürdü. Oradaki yaralı bir taksiye bindirilip götürüldü. Sabah gazinoda televizyonda darbe olduğunu gördük. Polislerin ‘teslim olun’ çağrısını duyduk. Yüzbaşı Şafak Gündoğdu(tutuklu sanık) ‘Emir gelmeden teslim olmayacağız. Gerekirse polislerle çatışacağız’ dedi. Daha sonra polislere teslim olduk."
Savunma yapan tutuklu sanık er Halil Uzun da kendilerine mühimmat verildiğini, tutuklu sanık Kuleli Askeri Lisesi Komutanı Albay Mürsel Çıkrıkçı’nın “Sıkıyönetim ilan edildi. Herkes emre uyacak. Uymayanın kafasına sıkarım” dediğini, Çıkrıkçı’nın nizamiyeden çıktıktan sonra 3 vatandaşı dövdüğünü söyledi.
- “Yarbay canavar gibiydi”
Beykoz’a doğru sanık binbaşı Kartal Genç yönetiminde yürüdüklerini anlatan Uzun, “Kartal binbaşı yol güvenliğini almamızı istedi. Bir petrol ofisinin yanına gittik. Binbaşı Kartal er arkadaşlara sağ tarafta bir ATM’nin yanında beklememizi istedi. Bir kişiyi kelepçelediğini ve yüzüstü yatırdığını gördüm. Halk kalabalıklaşmaya başlamıştı. Halk komutana ‘çocukları kışlaya götür’ diyordu. Karapekmez hedef gözeterek halkın üzerine ateş açmaya başladı. Kartal Genç binbaşı havaya ateş etmeye başladı. Yaralanan vatandaşları gördüm” ifadelerini kullandı
Kuleli Askeri Lisesi’ne geri döndüklerini söyleyen Uzun, “Kulelinin önünden Karapekmez, Kılınç ve bir yüzbaşının halka doğru ateş ettiğini gördüm. Yarbay Erdal Kılınç ‘Ateş edin, etmezseniz ben sizi vuracağım’ dedi. Canavar gibiydi, bize ateş etmemizi emretti, bize silah doğrulttu. Ben de korktum arka tarafa geçtim.” dedi.
Duruşmada savunma yapan diğer erler de tutuklu sanıklar eski albay Mehmet Karapekmez, eski yarbay Erdal Kılınç ve eski binbaşı Kartal Genç’in halka ateş açtığını söyledi.
Mahkeme heyeti sanık savunmalarına devam edilmek üzere duruşmayı yarına erteledi.
27.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada savunma yapan eski astsubay Mahbub Ulusoy 15 Temmuz'da alarm verilmesinin ardından tüm personelin bahçede toplandığını anlattı.
Kendilerine terör saldırısının olacağının bildirildiğini iddia eden sanık Ulusoy, şöyle konuştu:
"Askerlere şarjör ve mühimmat dağıtıldı. Terör olaylarından askerlerin korkacağını düşündüğüm için onlara bir şey söylemedim. Albay Mürsel Çıkrıkçı(tutuklu sanık) askerleri iki gruba bölmemi ve araçlara bindirmemi istedi. Benim nizamiyenin önünde yola çıkıp trafik akışını sağlamam emredildi. Okula bombalı araç saldırısı olabileceği belirtildi. Hiçbir aracı içeri sokmamam konusunda emir aldım. Askerlerin bir grubunu Çengelköy, bir grubunu Beykoz istikametine yerleştirdim. Ben de tanıdıklarımı aradım uyardım terör saldırıları olabileceği nedeniyle..."
Ateş açan astsubay, vatandaşın yaralanmasına anlam verememiş
Çengelköy bölgesinden silah sesleri duyduğunu söyleyen Ulusoy, "Daha önce toplumsal olaylara müdahale ettiğimi Mürsel Albay'a söyledim. Bana 'sen bu işi biliyorsun benimle gel' dedi. Beraber ilerledik bir grup sivilin toplandığını gördük. Yol üzerindeki gruba dağılmalarını söyledik, bize doğru iki farklı silah sesi geldi. Mürsel Albay benim de içinde bulunduğum öndeki gruba 'yat' emri verdi. Emriyle havaya ateş açtık. Bu esnada bir vatandaş yaralandı. Nasıl yaralandığına anlam veremedim" ifadelerini kullandı.
Daha sonra ayağından vurulduğunu kaydeden Ulusoy hastaneye kaldırıldığını söyledi.
Ulusoy'un avukatı darbe girişiminin üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen müvekkilinin ifadesinin doğru bir şekilde tutanaklara geçirilmediğini iddia etti.
Mahkeme Başkanı Ömer Günaydın ise "2 yıl geçmiş müvekkilinin ifadesinin doğru olmadığını söylüyorsun. Siz avukat olarak o gece müvekkilinizin yanındaymışsınız. Soruşturma aşamasında ifade vermede herhangi bir usulsüzlük olması halinde suç duyurusunda bulunma şansınız vardı. Bunu hiç kullanmamışsınız, siz bunu kullanmayarak görevinizi kötüye kullandınız." karşılığını verdi.
Duruşmada savunma yapan eski binbaşı Kartal Genç ise sanık Albay Mürsel Çıkrıkçı'nın kendilerine "Genelkurmaydan gelen bir emir var, hassas bir konu. Terör saldırısı olabilir" dediğini kaydetti.
Kendisinin bir grup askerle birlikte Beykoz'a yönlendirildiğini söyleyen Genç, "Yolda bir vatandaşın askerin üzerine doğru geldiğini gördüm. Bağırarak tepki verdim, sonra boğuşmaya başladık. Bu arada o yıkıldı, ben üzerine düştüm. Daha sonra koluna girdim kaldırdım, 'bana derdini anlat' dedim. Değişik değişik şeyler söylüyordu. Ben de kendisini kelepçeledim ama tutuklamaya yönelik bir kelepçeleme değildi. Hürriyetinden yoksun kılmadım." iddialarını dile getirdi.
Daha sonra yanında motosikletli bir şahsın durduğunu ve "Bunu yapamazsınız. Genelkurmay Başkanını derdest ettiniz. Cumhurbaşkanını size yedirmeyiz" ifadelerini kendisine söylediğini belirten Genç, "Ben emirle buraya geldim. Senin dediklerinden bir şey anlamıyorum" şeklinde yanıt verdiğini savundu.
Sanık Albay Mehmet Karapekmez'in vatandaşların arasında kaldığını öne süren Genç, bu nedenle havaya ateş açtığını ve Karapekmez'i oradan aldığını iddia etti.
Bu sırada şehit Mustafa Cambaz'ın oğlu Alpaslan Cambaz "Halk yaptı darbeyi zaten, siz değil" ifadelerini kullanarak sanığa tepki gösterdi.
Mahkeme Başkanı Ömer Günaydın Cambaz'ın dışarı çıkarılmasını istedi. "Babamı şehit ettiler dışarı mı çıkacağım?" ifadelerini kullanan Alpaslan Cambaz salondan çıktı.
Sanık Genç hakkındaki tüm suçlamaları reddederek, hiçbir suça karışmadığını iddia etti.
Genç'in savunmasını tamamlamasının ardından, Mahkeme Başkanı Ömer Günaydın sanığa bazı sorular yöneltti. Genç'in "Hatırlamıyorum" şeklinde yanıt vermesi üzerine Günaydın, "İşine geleni hatırlıyorsun, işine gelmeyeni hatırlamıyorsun" karşılığını verdi.
Duruşmada, savunma yapan tutuklu sanık Onur Çetin, darbe girişimini olaylar bittikten sonra polisten öğrendiğini, olay günü kendilerine tatbikat var denildiğini, futbol sahasındaki kalelerin söktürüldüğünü ve oraya helikopter indirileceğinin söylendiğini belirterek, saat 22.00'de helikopterin inişini gördüğünü, daha sonra helikopterin kalktığını gördüğünü anlattı.
"Albay kırık sopayla vatandaşı dövdü"
Sanık Çetin, nizamiyenin karşısında cami olduğunu, Asteğmen Metin Arslan'ın caminin kapısını yumrukladığını ifade ederek, şunları savundu:
"Cami olayını öğrencilere sordum. Öğrenciler anons verildiği için caminin imamının alınacağını söylediler. Daha sonra beyaz transit araca bindik, benzincinin oraya gittik, bizi indirdiler. 2 kişi orada ara sokağa doğru insan boyunda ateş ediyordu, Yüzbaşı Şafak Gündoğdu ve Üsteğmen Mustafa Paycı'ya benzettim onları. Ben çok arkadaydım, ben hiç ateş etmedim. Albay Mürsel Çıkrıkçı, 'aslanlarım göreyim sizi, size karşı gelen olursa vurun, sokağa çıkma yasağı var' dedi. Uzman Çavuş İbrahim Küçükbostan ile bir vatandaş tartışmaya girdi, Albay Mürsel Çıkrıkçı, 'getirin kim o' dedi. 2 askerin o vatandaşı araçtan indirmesini istedi. Albay Mürsel Çıkrıkçı'nın elinde bir sopa vardı o sopayı kırmıştı galiba o sopayla vatandaşa vurdu. Mürsel Çıkrıkçı, polise 'kelepçelesene şunları' diyordu. Biz polis otobüsüyle geri döndük. Direk iç bahçeye aldılar bizi."
Olay tarihinde uzman çavuş olan tutuklu sanık Sadık Atıcı ise hakkındaki suçlamaları reddederek, bütün gece halkın güvenliğini sağlamak için yoğun çaba gösterdiğini, Kuleli Askeri Lisesi'ne idari işlerde görev yapmak için atandığını, 15 Temmuz'da rutin olarak okula geldiğini, rütbelilerin şarjörlerini saydığını ve kendi aralarında tatbikat gibi kelimeler kullanarak konuştuklarını iddia etti.
Sanık Atıcı, "Yüzbaşı Şafak Gündoğdu ve Mustafa Paycı'nın içtima aldığını gördüm ve ben de içtimaya katıldım. Gündoğdu, Paycı'ya emir veriyordu. Yeni gelen askerlere nöbet yerini göstermem için bana emir verildi. Ben de askerlere nöbet yerlerini gösterdim. Bölük komutanı Gündoğdu'ya emriniz var mı? diye sordum. O da bana iyi haftasonları dedi. Servise binerek evime gittim. Saat 22.00 sıralarında mesaj atıldığı bana, bölük komutanının emriyle okula gelmem söylendi. Kendi şahsi aracımla okula gittim. 22.40 sıralarında nizamiyeden girdim, komutanların olduğunu gördüm. Nöbet yerinde ere neler olduğunu sordum. Er bana tatbikat olduğunu, bir şey bilmediğini, herkesi dışarı çıkardıklarını söyledi." ifadelerini kullandı.
Mürsel Çıkrıkçı'nın dışarıdayken yönetime el koydu dediğini duyduğunu, Çıkrıkçı'nın nizamiyede bu şekilde bir şey dediğini duymadığını, okul komutanı Albay Mürsel Çıkrıkçı ve harp akademiden gelen yüzbaşılar Mahmut Dağüstü ve Hakan Şahin'in okuldan çıktıkları sırada kendisine "sen de katıl" dediğini anlatan sanık Atıcı, bölüğün en arkasında olduğunu, Çengelköy'e doğru yürüdüklerini söyledi.
Sanık Atıcı, "Ön taraftan bağırışmalar geliyordu. Önce atış sesleri duyduk, sonra yat emri verildi. Atış serbest denildi, bize tabanca atışı geldi, kenarlardaki ağaçlara araçlara kendimizi korumak için siper ettik. Çınaraltı bölgesinde vatandaşları evlere göndermeye çalıştık. Askerlerle birlikte vatandaşları evlerine gönderdik. Mürsel Çıkrıkçı'nın polis tarafından kelepçelenen 2 vatandaşı darp ettiğini gördüm. Durakların orada Çıkrıkçı, sıkıyönetim ilan edildiğini duydum. Okula döndükten sonra bölük komutanının emriyle silahları temizledik." şeklinde konuştu.
"Herkesin ya şarjı azmış ya da telefonu kapalıymış"
Mahkeme Başkanı Ömer Günaydın, "5 sayfalık konuştun. Bir şey anlatmadın. Sen ateş ettin mi?" diye sordu.
Sanık Atıcı, "Ben benzin istasyonun orada 2 el uyarı maksadıyla ateş ettim. Uzman Erbaş Recep Ayıkdere askerleri kurtarmak için ateş etti." dedi.
Başkan Günaydın, "7 kişinin şehit edildiği, 85 müştekinin üzerine ateş açılan yerde dolaşmışsın. Bu insanlar nasıl vuruldu, hiçbir şey görmedin mi?" Sorusuna sanık Atıcı, "Görmedim. Vurulan kimseyi görmedim. Sabah okul komutanın emriyle nizamiye döndüm. Çevik kuvvetin otobüsüyle giriş yaptım." şeklinde cevap verdi.
Başkan Günaydın'ın "Telefonun yok muydu? Saatlerce kalmışsın mevziye yatmışsın." diye sorması üzerine sanık Atıcı, "Her yerden ateş geliyor. Bölük komutanına sordum beklememizi emretti." dedi.
Bunun üzerine başkan Günaydın, "Beklerken bakmadın mı?" sorusuna sanık Atıcı, "Şarjım azdı." dedi.
Başkan Günaydın da "Herkesin şarjı azmış ya da kapalıymış" şeklinde konuştu.
Bir kısım sanık savunmalarının alınmasından sonra duruşma, 2 Mayıs Çarşamba gününe ertelendi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca hazırlanan iddianamede, olaylarda şehit düşen Burak Cantürk, Fatih Dalgıç, Gökhan Esen, Halil Kantarcı, Kader Sivri, Murat Akdemir, Mustafa Cambaz, Osman Yılmaz "maktul", 16 kişi mağdur, 195 kişi "müşteki", aralarında 39 rütbeli asker ve 9 askeri öğrencinin de bulunduğu 76'sı tutuklu 103 kişi de "sanık" sıfatıyla yer alıyor.
Darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi'nde yaşananlar ve buradan çıkan sanıkların Çengelköy Polis Merkezi'ni işgal etmesi ile Vaniköy ve Beykoz bölgelerinde karıştıkları olayların anlatıldığı iddianamede, olaylarda 8 kişinin şehit edildiği, aralarında vatandaş ve kolluk görevlilerinin de bulunduğu 135 kişinin "kasten öldürmeye teşebbüs" suçuna maruz kaldığı, bunlardan 62'sinin silahla vurularak yaralandıkları kaydediliyor.
Olaylarda 33 vatandaşın hürriyetinin kısıtlandığı, 11 müştekinin "kasten yaralamaya" maruz kaldığı, 46 kişinin aracına ve iş yerine zarar verildiği belirtilen iddianamede, aralarında Çengelköy Polis Merkezi'nin de bulunduğu 5 kamu binasının da hasar gördüğü vurgulanıyor.
İddianamede, askeri lisenin komutanları eski Albaylar Mürsel Çıkrıkçı ve Muammer Aygar'ın da aralarında bulunduğu 39'u rütbeli, 9'u askeri öğrenci olmak üzere 76'sı tutuklu 103 sanık hakkında, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile on beşer yıla kadar hapis cezası isteniyor.
İddianamede, bazı sanıkların da ayrıca "kasten öldürme", "kasten öldürmeye teşebbüs", "kasten yaralama", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "mala zarar verme" ve "iş yeri dokunulmazlığı ihlali" gibi suçlardan cezalandırılması talep ediliyor.
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi, darbe girişimi sırasında bu bölgedeki olaylarda görev alan darbeci askerlere yardım ettikleri iddiasıyla tutuklu eski 14 çevik kuvvet polisi hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle açılan davanın, bu dava ile birleştirilmesine karar vermişti. Böylece davadaki sanık sayısı 117'ye yükselmişti.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-27 Kasım (2017) 'İstanbul 117 sanık (ilk 103) Darbe/Çengelköy'deki olaylar' davası
(28 Nisan 2018, 18:39)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: