İstanbul'da, FETÖ'nün finans merkezi olduğu gerekçesiyle kayyum atanan Kaynak Holding'in yöneticileri hakkındaki soruşturmada, aralarında darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'nde olan örgütün sivil imamı Kemal Batmaz, Harun Biniş ile örgütün sözde 'Başyüceler Şurası Başkanı' olan Mustafa Özcan, holding eski yönetim kurulu başkanı Naci Tosun'un da bulunduğu 36'sı firari 47'si tutuklu 97 şüpheli hakkında dava açıldı. İddianameyi onaylan mahkeme ilk duruşmanın 25 Haziran'da Bakırköy Adliyesinde yapılmasına ve duruşmaların 26-27-28 ve 29 Haziran'da da sürdürülmesine karar verdi. Heyet, 47 sanığın da tutukluluk halinin devamına hükmetti.
24.03.2018 21:39 İstanbul'da, FETÖ'nün finans merkezi olduğu gerekçesiyle kayyum atanan Kaynak Holding'in yöneticileri hakkındaki soruşturmada, aralarında darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'nde olan örgütün sivil imamı Kemal Batmaz, Harun Biniş ile örgütün sözde 'Başyüceler Şurası Başkanı' olan Mustafa Özcan, holding eski yönetim kurulu başkanı Naci Tosun'un da bulunduğu 36'sı firari 47'si tutuklu 97 şüpheli hakkında dava açıldı.
20 Mart'taki gelişmeye göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, FETÖ'nün finans merkezi olduğu gerekçesiyle kayyum atanan Kaynak Holding'in yöneticilerine yönelik soruşturma tamamlandı.
Başsavcılıkça hazırlanan ve İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen 732 sayfalık iddianamede, aralarında darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'nde olan örgütün sivil imamı Kemal Batmaz, Harun Biniş ile örgütün sözde 'Başyüceler Şurası Başkanı' olan Mustafa Özcan, holding eski yönetim kurulu başkanı Naci Tosun'un da bulunduğu 36'sı firari 47'si tutuklu 97 kişi şüpheli olarak yer aldı.
Kaynak Holding ve bağlı şirketlerin olağan ticari faaliyetlerini yürütürken kurmuş oldukları sistem ile örgüte bağlı tüm şirketlerinin para trafiğinin kesişim noktasında bulunduğu belirtilen iddianamede, bu sayede örgüt adına sisteme sokulması planlanan paraların FETO/PDY silahlı terör örgütünün kontrolünde olan ülke içerisindeki ve yurt dışındaki vakıf, dernekler ve eğitim kurumları üzerinden finansının sağlandığı aktarıldı.
İddianamede, şüpheliler Kemal Batmaz, Harun Biniş, Mustafa Özcan, Naci Tosun hakkında 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan birer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 'silahlı terör örgütü yönetici olmak' suçundan da 15 yıldan 22 yıl 6'şar aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
Bu şüpheliler dışında 39 şüpheli hakkında da 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan ağırlaştırılmış müebbet ile 'silahlı terör örgütü yönetici veya üyesi olmak' suçundan 7,5 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası istenen iddianamede, diğer 54 şüpheli hakkında ise benzer suçlardan 7,5 yıldan 30'ar yıla kadar hapis cezası talep edildi.
İddianamenin onaylan mahkeme ilk duruşmanın 25 Haziran'da Bakırköy Adliyesinde yapılmasına ve duruşmaların 26-27-28 ve 29 Haziran'da da sürdürülmesine karar verdi. Heyet, 47 sanığın da tutukluluk halinin devamına hükmetti.
İddianamede, Kaynak Holding ve bağlı şirketlerin, olağan ticari faaliyetlerini yürütürken kurdukları ile örgüte bağlı tüm şirketlerinin para trafiğinin kesişim noktasında bulunduğu belirtilirken, bu sayede örgüt adına sisteme sokulması planlanan paraların FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün kontrolünde olan ülke içerisindeki ve yurt dışındaki vakıf, dernek ve eğitim kurumları üzerinden finansının sağlandığı vurgulandı.
Görünen ticari faaliyetleri dışında FETÖ/PDY terör örgütünün finansmanı kapsamında faaliyetlerde bulundukları, şirket içerisinde kayıt dışı, burs, kurban, bilet, zekat, fitre adı ile düzenli para toplandığı anlatılan iddianamede, şirket çalışanlarının 'Rehberlik' adı verilen yapılanma adı altında, kurum kültürü anlayışı ile örgütsel olarak yetiştirildikleri, şirketlerin genel yönetimlerin, bizzat örgüt elebaşının talimatları, kitaplarında ve dergileri ile internet üzerinden yayımlanan mesajları ile sürekli motive edildikleri kaydedildi.
İddianamede, bu anlayış ile birinci hedefin örgütün toplumda görünen, kamuflaj yapılanması olan 'hizmet hareketi' adı altında sözde dinsel bir yapılanma ile faaliyet yürüttükleri ve tüm talimatların doğrudan örgüt elebaşından geldiği kaydedilirken, şirket içerisinde örgütün kriptolu programlarının kullanıldığı, örgütün kendisini sadece insanlığa ve dine hizmet eden bir yapı gibi gösterme çabasında olduğu ancak örgütün yapılan soruşturmalarla açığa çıkarılan yapısında terör örgütlerinde olduğu gibi hücre yapılanmalarının olduğunun tespit edildiği aktarıldı.
'İslami gerçekliğinden uzak olarak örgüt içerisinde eleman kazandırılan hücre evlerinden sorumlu olanlarla, kamu kurumunda bulunan örgüt mensuplarından sorumlu olan örgüt yöneticilerinin 'Kod adı' kullanmaları göz önünde bulunduğunda örgütün kendini gizleme politikası olduğu' belirtilen iddianamede, 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilmeye çalışılan darbe girişimi ile birlikte örgütün tüm amacının Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni tüm organları ile ele geçirmek olduğunun anlaşıldığı kaydedildi.
İddianamede, Kaynak Holding ve bağlı şirketlerinde tüm iş ve işlemlerin örgütsel olarak planlandığı, örgüt liderinin tüm söylemlerinin hassasiyetle takip edilerek tüm çalışanlar üzerinde baskı kurularak aidiyet duygularının geliştirilmeye çalışıldığı anlatılarak, örgütün yayın organlarına zorunlu abonelikler, sürekli himmet ile örgüte finans sağlandığı, örgütün tüm alanlarda gösterdiği faaliyetlerin bizzat holding merkezinde ve yöneticileri tarafından takip edilerek örgütün nihai amacına ulaşılması için her imkanın kullanıldığının yürütülen soruşturma ve elde edilen dijital verilerdeki bilgi ve belgeler ile tespit edildiği vurgulandı.
İddianamede, holding çalışanlarından İ.M, şirket yöneticilerinden olan ve 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'nde yakalanan 'sivil imam' Kemal Batmaz'ın ilginç bir şekilde 17/25 Aralık'tan sonra ortalıktan kaybolduğunu belirtti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca, FETÖ'nün finans merkezi olduğu gerekçesiyle kayyum atanan Kaynak Holding'in yöneticilerine yönelik, aralarında darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'nde olan örgütün 'sivil imamları' Kemal Batmaz ve Harun Biniş ile sözde 'Başyüceler Şurası Başkanı' Mustafa Özcan, eski Yönetim Kurulu Başkanı Naci Tosun'un da bulunduğu 36'sı firari, 47'si tutuklu 97 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, tanık beyanları ile holding çalışanlarının bilgi sahibi sıfatıyla alınan ifadelerine yer verildi.
Kaynak Holding'e bağlı şirketlerden olduğu değerlendirilen Gürmed'de çalışan İ.M. ifadesinde, 2005'ten beri çalıştığı şirketin yöneticisinin Mehmet Sungur olduğunu ve bu şahsı, sonradan örgütten olduğunu anladığı birçok kişinin ziyarete geldiğini anlattı.
Mehmet Sungur'un Ankara'daki ofisine Adil Öksüz'ün 2-3 kez tek başına geldiğini, Öksüz'ün ofise geleceği zaman Sungur'un çalışanları kapıya kadar göndererek onu karşılattığını ve ofisine kadar refakat ettiklerini belirten İ.M, 'O zaman önemli bir isim olduğunu düşünürdük. Ofise girdikten sonra yanlarına başka kimseyi almadıkları için ne konuştuklarını bilmemiz mümkün değildir.' dedi.
Öksüz'ün kayınbiraderi Abdulhadi Yıldırım'ın da şirkete gelerek Mehmet Sungur'u sık sık ziyaret ettiğini anlatan İ.M, 'Mehmet Sungur aracına çok hassas davranırdı, kendisinden başka kimseye kullandırmadığı halde Abdulhadi Yıldırım'a aracını vermesi o dönem bize enteresan gelmişti. Bir üniversite öğrencisinin şirkette patron ile baş başa sürekli görüşmesi, hatta hürmet görmesi bizim tarafımızdan normal karşılanabilir bir durum değildi.' ifadelerini kullandı.
İ.M, 2009 ya da 2010 yıllarında 15 Temmuz darbe girişiminde Akıncı Üssü'nde yakalanan Kemal Batmaz'ın şirkete ortak olduğunu, Batmaz'ın şirkette çok aktif birisi olmadığını ve sık sık şirkete gelip gitmediğini anlatarak, şirketin İstanbul'daki toplantılarına katılan Batmaz'ın, bu toplantılarda çok pasif durduğunu, tam bir kapalı kutu olduğunu söyledi.
Şirketi aktif olarak Sungur'un yönettiğini, Kemal Batmaz'ın neden ve nasıl bu şirkete ortak yapıldığını bilmediğini anlatan İ.M, 'Kemal Batmaz ilginç bir şekilde 17/25 Aralık'tan sonra ortalıktan kayboldu. Hisselerini devredip devretmediğini ya da ne zaman devrettiğini bilmiyorum.' dedi.
'Kur'an'a el bastırarak HDP'ye oy vermesi için yemin'
İddianamede yer verilen holding çalışanlarından gizli tanık 'Berrak' ifadesinde, holdingde 17-25 Aralık'tan önce toplantılarda örgüt elebaşısı Fetullah Gülen'in kitaplarının okunduğunu, sonrasında ise sohbetlerin tamamen siyasi yapıldığını anlatarak, şunları kaydetti:
'17-25 Aralık'tan sonra, özellikle seçime yakın toplantılarda Kur'an-ı Kerim'e el bastırılarak HDP'ye oy vermek üzere yemin ettirildi. Buna ben bizzat şahit oldum. A.U. isimli çalışan bu toplantıların birinde, kesinlikle HDP ya da başka partiye oy vermeyeceğini, AK Parti'ye oy vereceğini söyleyince şüpheli Süleyman Tetik isimli birim müdürü onu ayrı bir odaya götürdü. Orada HDP'ye oy vermesi için yemin ettirmek istediğinde bu şahıs kabul etmeyince bir şekilde tazminatı ödenmeden işten çıkarıldı.'
Kaynak Holding'e Karşı gazetesi
Gizli tanık 'Berrak', yine 17 Aralık'tan sonra kurulan Karşı gazetesinin, holdingde bedava dağıtıldığını ve bu gazetenin çalışanlara verilerek güvenilen çevrelere dağıtmalarının istendiğini anlatarak, 'Yine 17 Aralık'tan sonraki toplantılarda nereden temin ettiklerini bilmediğim özellikle Başbakanı ve bazı siyasilerle ilgili tapeler toplantıya gelenlere dinletilirdi. Özellikle 17 Aralık'tan sonraki tape dinletme toplantılarını T.K. diye bir şahıs yapıyordu. Bildiğim kadarıyla bu şahıs Zaman gazetesinde yazı yazıyordu. Hatta bu şahıs özellikle siyasilerin kendi ellerinde yatak odası görüntülerinin dahi tüm görüntülerinin bulunduğunu söylüyordu.' ifadelerini kullandı.
Aynı şekilde Kaynak Holding'in şirketlerinde özelikle 17 Aralık'tan sonra bilişim çalışanları tarafından İ.K. koordinesinde yasal olmayan dinleme için takılan tüm kayıt cihazlarının söküldüğünü anlatan tanık 'Berrak', '17 Aralık'tan sonra tüm şirketlerin güvenlik kamera sistemleri sıfırlandı. Şirketlere gelen bürokratlar ve üst düzey memurların tespit edilmemesi için bunu yaptıklarını söylediler.' dedi.
Destek amacıyla birim müdürlerinin 50 bin lira, çalışanların 10 bin lira Yapı Kredi'den kredi çekerek Bank Asya'ya yatırılmasının istendiğini öne süren tanık 'Berrak', Bank Asya için birim müdürlerinin kendilerini toplayarak 'Bunun hukuki olarak hiçbir sakıncasının bulunmadığı, zaten bu sürecin geçici olduğu, normalleştiğinde her şeyin yola gireceği' yönünde açıklamalarda bulunduğunu anlattı. Tanık 'Berrak', söz konusu toplantı için Yapı Kredi Bankası'nın yetkililerinin Kaynak Holding'in şirketlerine geldiğini ve kredi çekme işlemlerinin evraklarının holding şirketlerinin merkezlerinde yapıldığını iddia etti.
Tanık 'Berrak', örgütün son dönemde Pak Eğitim Sendikası'nı kurduğunu anımsatarak, son zamana kadar çekirdek kadroların bu sendikaya üye yapıldığını ancak kendilerine herhangi bir baskı uygulanmadığını anlattı.
En son kayyum atanmasından bir gün önce çalışanları topladıklarını ve sendikanın öneminden bahsederek, 'Eğer şirketlere kayyum atanırsa kamuoyunda sendikacılığın önünü kesiyorlar.' diye algı oluşturmak amacıyla herkesin bu sendikaya üye olmasını istediklerini ifade eden tanık 'Berrak', 'Bu konuda üye olmak için e-Devlet şifresi gerekiyordu. Toplantıda e-Devlet şifresi olmayanları toplayarak PTT'ye götürdüler, topluca e-Devlet şifresi aldılar ve bu şifreleri birim müdürleri bizzat kullanarak şahısların rızası olsun ya da olmasın Pak Eğitim Sendikası'na zorunlu üye yaptılar, dolayısıyla maaşlarımızı Bank Asya'dan aldığımız için otomatikman sistem üzerinden sendika kesintisi de yapılmış oldu.' ifadesini kullandı.
Gizli tanık 'Yavuz' da ifadesinde, holdinge bağlı Sürat Kargo'da çalıştığını anlatarak, 2014 yılında 'Paralel yapıya' karşı ilk operasyonlar başladığında, özellikle Zaman gazetesi ve Samanyolu TV ile ilgili soruşturmalarda tüm Türkiye'de olduğu gibi adliyede eylemlerin yapıldığını ve şirket çalışanlarının bu eylemlere katılmasının zorunlu olduğunu kaydetti.
'Evrakları imha etmişler'
Gizli tanık 'Duman' da ifadesinde, tarihini tam olarak hatırlayamadığını ancak devlet yetkililerinin geldiği söylenerek holdingde çalışan herkesin alarma geçirildiği belirterek, şunları anlattı:
'Gelen yetkili ve görevlileri İlhan Köse karşılar, gelenleri bir müddet oyaladıktan sonra Bayram Alkan'a yönlendirirdi. Bu süre zarfında imha edilmesi gereken tüm evraklar zaten imha edilmiş oluyordu. Hatta bir seferinde Bayram Alkan'ın odasında dolabın içerisinde bulunan ve içerisinde para trafiği ile ilgili çeşitli evrak bulunan gizli çelik kasa şüpheli avukat Hürol Karadaş'ın odasına götürüldü. Özellikle 17-25 Aralık'tan sonra şirketlerde inanılmaz derecede evrak imha edildi. Bir dekont dahi çok ince parçalara ayrılarak, ayrı kağıt kutularına konuldu. Aşağı yukarı her saat olmak üzere bunlar -4. kattaki kağıt atık depolama birimine götürüldü. Özellikle baskın yapılacağını duyduklarında evrakları -4 ve -2. katlarda bulunan bölümlerde saklıyorlar, tehlike geçince tekrar bazılarını geri çıkartıyorlardı. Yine bilgisayarların harddiskleri özel bir ekip tarafından komple temizlendi. Devlet yetkilileri incelemeye geldiklerinde ise -2'de bulunan tamir bölümüne götürüyorlardı. Yine devlet görevlileri geleceği zaman Fetullah Gülen'in resmi kaldırılarak Atatürk'ün resmi takılıyordu.'
Paralel yapı-08 Eylül (2015) 'İstanbul 97 sanık Kaynak Holding Yapılanması/örgüte finansal destek' davası
(24 Mart 2018, 21:39)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: