Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Kara Havacılık Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 152'si asker, 3'ü sivil 155 sanığın yargılanmasına devam edildi.
17.03.2018 17:42 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Kara Havacılık Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 152'si asker, 3'ü sivil 155 sanığın yargılanmasına devam edildi.
12.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumlarındaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada konuşan eski astsubay Ertan Derin, darbe girişiminden önce Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tayin Daire Başkanlığı Kara Havacılık Kısmında kısım astsubayı olarak görev yaptığını dile getirdi.
Olay gününden bir gün önce amiri olan Mehmet Şamcı'nın yapılacak uçuşta kendisinin de hazır bulunması emri doğrultusunda 15 Temmuz'da Kara Havacılık Komutanlığı'na gittiğini anlatan sanık Derin, bir süre sonra uçuş emri verildiğini, Muzaffer Kartopu ve Yücel Ersüren'in kullandığı helikopter ile uçuş yaptığını beyan etti.
Uçuşla ilgili kendisine bir bilgi verilmediğini ve olay akşamı uçuş yasağından haberdar olmadığını savunan Derin, 15 dakikalık uçuştan sonra Akıncı Üssü'ne iniş yaptıklarını kaydetti.
Burada bir süre sonra savaş uçaklarının uçmaya başladığını belirten sanık Derin, eşinin kendisini arayarak boğaz köprülerinin kapatılması haberlerini aktardığını, bunun üzerine internetten haberlere bakarak "askeri kalkışma" olduğunu öğrendiğini bildirdi.
Bundan sonra olaylara karışmamak için kaçmayı düşündüğünü ancak bu fırsatı sabah saatlerinde yakalayabildiğini beyan eden Derin, gece boyunca hiçbir kanunsuz olaya karışmadığını savundu.
Üzerine atılı darbe girişiminde bulunmak ve FETÖ üyesi olmak suçlamasını kabul etmediğini belirten sanık Derin, mahkeme heyetinden tahliye ve beraat talebinde bulundu.
İtiraflarını reddetti
Sanık eski binbaşı Ali Ercan, soruşturma aşamasında verdiği ifadeleri reddettiğini belirterek savunmasına başladı.
Ercan, sanık eski yarbay Özcan Karacan'ın çağırması üzerine 15 Temmuz akşamı Kara Havacılık Komutanlığı'na gittiğini, Karacan ile görüşememesi üzerine bir faaliyette bulunmadığını savundu.
Soruşturma aşamasındaki FETÖ'ye ilişkin itiraflarını reddettiğini bildiren sanık Ercan, olay gecesi uçuş yapmadığını iddia etti.
Sanıklardan Fırat Darende'nin sanık Ercan hakkında, 10606 kuyruk numaralı helikopterle uçuştan geldikten sonra kendisine, "Lazer cihazında sorun var, bir bakın." dediğini aktarması üzerine Ercan, olay gecesi uçuş yapmadığını ileri sürdü.
İddianamedeki beyanlar
Ercan'ın iddianamede de yer alan itiraf niteliğindeki beyanlarında, FETÖ yapılanması ile 1993'te Balıkesir'de tanıştığını, askeri okullar döneminde de örgüt üyeleriyle görüşmelere devam ettiğini bildirmişti.
Önceki beyanlarında tanıdığı FETÖ mensuplarının isimlerini de veren sanık Ercan, 2013'te yaptığı evliliği de örgütün sağladığını aktarmıştı.
Sanık Ercan, darbe girişimi akşamına ilişkin beyanlarında ise yu¨zbas¸ı Cebrail Sert ile 10606 kuyruk numaralı Su¨per Kobra helikopteri ile uçuş yaptığını ve talimatları sanık eski yarbay Özcan Karacan'dan aldığını ifade ederek, şöyle demişti:
"Biz kalktıgˆımızda ben kullanıcı, Cebrail ise silahc¸ı koltugˆundaydı. Biz kalkarken kuleden bazen yarbay O¨zcan Karacan bazen de kendisini tanımadıgˆım kulecinin talimatları gelmeye bas¸ladı. Kalkarken bize, Go¨lbas¸ı'nda bulunan O¨zel Kuvvetler Komutanlıgˆı'na gitmemiz ve hic¸bir aracın oraya yaklas¸tırılmaması talimatı verildi. Bunun u¨zerine Go¨lbas¸ı'na gidip O¨zel Kuvvetler'in u¨zerinde beklemeye bas¸ladık. Bir su¨re sonra do¨rt tane sivil aracın nizamiyeye dogˆru yaklas¸tıgˆını go¨rdu¨m. Durumu kuleye bildirdigˆimde arac¸ların yaklas¸tırılmaması talimatı verildi. Biz de arac¸ların yaklas¸maması ic¸in Cebrail Sert atıs¸ yaptı ancak kac¸ kez atıs¸ yaptı, hatırlamıyorum."
Bundan sonra ikmal yaptıklarını, ikinci sefer havalandıklarını anlatan Ercan, sözlerini şöyle sürdürmüştü:
"I·kmal yapıldıktan sonra tekrar havalanmamız, Genelkurmay Bas¸kanlıgˆı u¨zerine gitmemiz talimatı geldi. Havalandık ve Genelkurmay'ın u¨zerine giderek beklemeye bas¸ladık. Yine kuleden O¨zcan Karacan, Genelkurmay o¨nu¨nde toplanan sivil kalabalıgˆın operasyona engel oldugˆunu ve onların oradan uzaklas¸tırılması gerektigˆini so¨yledi. Çok kalabalık oldugˆunu, nasıl uzaklas¸tıracagˆımızı sordugˆumuzda Karacan, 'Gerekirse vurarak uzaklas¸tırın' diye talimat verdi. Bunun u¨zerine Cebrail Sert'in kalabalıgˆın uzagˆına yol ortasına emniyetli bir bo¨lgeye atıs¸ yaptıgˆını go¨rdu¨m."
Duruşmada, 15 Temmuz darbe girişiminden önce Kara Havacılık Komutanlığında Taarruz Helikopter Tabur Komutanı görevini yürüten ve sözde "Yurtta sulh konseyi" üyesi olduğu gerekçesiyle Genelkurmay çatı davasında da yargılanan eski yarbay Özcan Karacan savunma yaptı.
Darbe girişiminden yaklaşık 13 ay sonra Antalya'da yakalandığını beyan eden sanık Karacan, yakalandıktan sonra emniyette ve savcılıkta verdiği ifadelerini reddettiğini beyan etti.
Olay akşamı kışla nöbetçi amiri olarak birlikte bulunduğunu anlatan Karacan, akşam saatlerinde dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın geleceğinin söylendiğini, Çolak ve ekibinin denetlemeden sonra saat 21.00 sularında kışladan ayrıldığını belirtti.
Karacan, bir süre sonra Genelkurmaydan arandığını ve o tarihte Kara Havacılık Okul Komutanı olan eski tuğgeneral Ünsal Coşkun'un Kara Havacılık Komutanı olarak atandığının kendisine söylendiğini aktararak, şöyle konuştu:
"Saat 21.40'ta Genelkurmay'dan aradılar. Genelkurmay'a terör saldırısı olduğunu, çatışmalar yaşandığını ve Tümgeneral Hakan Atınç'ın görevden alındığını, yerine Ünsal Coşkun'un atandığını, buna ilişkin emrin kısa sürede gönderileceğini söylediler. Ben bu bilgiyi ilk Ünsal Coşkun ile paylaştım. Kendisi her zaman soğukkanlılığını koruyan biridir, ne komutan oldum diye sevindi ne de niye bana bu görevi bana vermişler diye üzüldü. Bunu Hakan Atınç Paşa'ya benim söylememi istedi. Girdim Hakan Paşa'nın odasına, 'Komutanım görevden alınmışsınız, yerinize Ünsal Paşa'yı atamışlar.' dedim. 'Gereğini yapın.' dedi ve geçti arkaya. Sonrasında zaten Ünsal Paşa'nın emirleri doğrultusunda hareket ettik. Bu saatten sonra kışla emniyetine yönelik tedbirler aldık."
Telsiz kayıtlarına "uydurma" dedi
Olay akşamı "polis araçlarının darbeye katılan helikopterlerce vurulmasını sağladığı" suçlamasını kabul etmeyen Karacan, buna ilişkin telsiz konuşmalarının "uydurma" olduğunu öne sürdü ve bu konuda yeniden bilirkişi tespiti yapılması talebinde bulundu.
Karacan, iddianamede sözde "Yurtta sulh konseyi" üyesi olarak gösterildiğini ve bu sebepten Genelkurmay çatı davasında da yargılandığını, hakkındaki bu suçlamanın bir süre firari olduğu için kendisine yöneltildiğini söyledi.
Darbe girişiminden yaklaşık bir ay önce bununla ilgili toplantılarına katıldığı yönündeki iddiaların da doğruyu yansıtmadığını ifade eden eski yarbay Karacan, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini dile getirdi.
Darbe girişiminden yaklaşık 13 ay sonra yakalandığını hatırlatan sanık Karacan, mahkemeden tahliye talebinde bulunmayarak savunmasını tamamladı.
İddianamede yer alan telsiz kayıtları
İddianamede de yer alan 15 Temmuz akşamındaki kule telsiz kayıtlarının çözümüne ait bilirkişi raporunda, Karacan ile diğer sanıklar arasında saat 23.25'teki konuşmalar şu şekilde yer aldı:
"- Sadullah Abra: "Spor okuluna devam ediyorum. Üzerinde mavi lamba olan ne varsa vuracağız.
- Özcan Karacan: Dostum Sado çabuk ol spor okulundaki ee...
- Rafet Kalaycı: Hoca aşağıda bir sürü araç var. Aşağıda bir sürü mavi lambalı araç var hocam.
- Özcan Karacan: Vurun onları o zaman ee şeyse vurun, dostum vurun polis aracıysa vurun.
- Sadullah Abra: Gost gost o mavi araçları vurun diyo neron.
- Rafet Kalaycı: Ya burada hepsi mavi araç, bunların hepsi mavi araç, ambulanslar falan var. Hepsi mavi araç, ambulanslar var burada.
- Özcan Karacan: Ateş edin."
Duruşmaya yarın devam edilecek.
13.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumlarındaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Savunma yapan eski binbaşı Rafet Kalaycı, 15 Temmuz'dan önce İzmir'deki 3. Kara Havacılık Alayında görev yaptığını, olay tarihinde de izinli olduğu için Ankara'da bulunduğunu beyan etti.
Darbe girişiminden sonra izinlerin iptal edilmesi üzerine İzmir'e döndüğünü, burada gözaltına alınıp tutuklandığını anlatan Kalaycı, iddianamede de yer alan, olay günü Güvercinlik'teki Kara Havacılık Komutanlığına gittiği ve uçuş yaptığına dair tespitlerin doğruyu yansıtmadığını iddia etti.
Kalaycı, darbe girişiminde bulunmadığını ve FETÖ'cü olmadığını savunarak bilirkişi raporundaki uçuş telsiz kayıtlarını da kabul etmediğini söyledi.
İddianamede yer alan telsiz kayıtları
İddianamede de yer alan, 15 Temmuz akşamındaki kule telsiz kayıtlarının çözümüne ait bilirkişi raporunda, sanık Kalaycı ile diğer sanıklar arasında saat 22.39'daki konuşmalar şöyle:
"- Taha Fatih Çelik: Bu frekansta beni duyan var mı?
Rafet Kalaycı: Frekansta duyuyoruz, frekansta duyuyoruz.
Çelik: S¸u anda MI·T ates¸ altına alındı, kobra helikopteri orada, hazır bekliyorlar.
Kalaycı: Mutabık, s¸u an MI·T'in u¨zerindeyiz, nizamiyesi ates¸ altına alındı. MI·T'in u¨zerinde bekliyoruz tek kobra, MI·T'in u¨zerinde bekliyoruz tek kobra müsait.
İlkay Ateş: Dostum eee bizimle konus¸uyorsun, biz bas¸ka trafikleri çağırdık.
Kalaycı: Arkadas¸lar MI·T'in u¨zerinde bekliyoruz tek kuvvet ates¸ yaptık bekliyoruz."
Sanık Kalaycı'nın savunmasının ardından, haklarında benzer suçlamalarla dava açılan ve mevcut dava dosyası ile birleştirme kararı verilen sanıklar İlhan Ocakçıoğlu, Oğuz Yalçın, Mustafa Durmuş, Mehmet Şahin ve Mehmet Demirhisar'ın ek savunmaları alındı.
Önceki savunmalarını tekrar eden ve suçlamaları kabul etmeyen sanıkların savunmasından sonra duruşmaya öğle arası verildi.
Müştekilerin beyanlarının alınmasıyla devam edilen duruşmada konuşan Başbakanlık avukatı Adem Keskin, atılı suçtan doğrudan zarar gördüklerini beyan ederek sanıklardan şikayetçi olduklarını ve davaya müdahil olmak istediklerini belirtti.
Diğer müşteki kurumlar Milli Savunma Bakanlığı, TBMM, Cumhurbaşkanlığı, Maliye Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığının avukatları da davaya katılma talebinde bulundu.
Taleplerin ardından iddia makamının görüşünü alan mahkeme heyeti, "atılı suçtan doğrudan zarar gördükleri" gerekçesiyle adı geçen kurumların davaya müdahillik taleplerinin kabulüne karar verdi.
Davanın görülmesine yarın müşteki ve tanıkların dinlenmesiyle devam edilecek.
14.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumlarındaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Müştekilerin beyanlarının alınmasıyla devam edilen duruşmada, dönemin Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olan emekli Orgeneral İhsan Uyar'ın beyanları alındı.
Genelkurmay Çatı Davası'ndaki beyanlarını tekrarladığını belirten Uyar, darbe girişimi günü Genelkurmayda derdest edildiğini ve helikopterle Akıncı Üssü'ne götürüldüğünü hatırlatarak sanıklardan şikayetçi olduğunu ve davaya müdahil olmak istediğini bildirdi.
Talebin ardından iddia makamının görüşünü alan mahkeme heyeti, "suçtan doğrudan zarar görme ihtimaline binaen" müşteki Uyar'ın müdahillik talebini kabul etti.
Sanık eski albay Uğur Kapan müşteki Uyar'a, "Denetlemeye geldiğiniz anda helikopterlerin hangar dışında olmasından şüphelenmediniz mi?" sorusunu yöneltti.
Uyar, "Kara Havacılık'a ait 50-60 tane sürekli dışarıda görevde olan Kara Havacılık unsuru var. Siz diyorsunuz ki bunlardan 3 tanesini fark etmediniz mi?" cevabını verdi.
Malatya'dan kalkan 3 helikopterin Ankara'ya gelmesinden bilgisi olup olmadığının sorulması üzerine Uyar, bu konuda kendisine bilgi verilmediğini dile getirdi.
Dönemin Kara Havacılık Hava Ulaştırma Grup Komutanı olan sanık Oğuz Yalçın da müşteki Uyar'a, 15 Temmuz akşamı Kara Havacılık Komutanlığına geliş sebebini sordu. Uyar, "Aldığım emir gereği savcıyı ve merkez komutanını götürmek için geldim." dedi.
Sanık Okan Kocakurt'un, 2 helikopterin MİT'e yasak uçuş yapacağına ilişkin ihbardan darbe girişimi olabileceğine yönelik bir değerlendirme yapıp yapmadığını sorması üzerine Uyar, bunun duyumun asılsız olduğunun değerlendirildiğini belirtti.
Söz konusu 2 helikopterin MİT'e yönelik olası faaliyetlerinin engellenmesine, burada bulunan pilotların birlikten gönderilmesine ya da etkisiz hale getirilmesine yönelik bir önlem alıp almadığının sorulması üzerine müşteki Uyar, "Kara Havacılığın içerisindekilerin hain olacağını hiç düşünmedim." diye konuştu.
Davanın görülmesine devam edildi.
15.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumlarındaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Müştekilerin beyanlarının alınmasıyla devam edilen duruşmada konuşan Ahmet Arık, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı bölgesinde yaralandığını, vatandaşların birinin de yanı başında şehit olduğunu anlattı. Arık, sanıklardan şikayetçi olarak davaya müdahillik talebinde bulundu.
Abdullah Bulut da 15 Temmuz akşamı görev yaptığı Gölbaşı TÜRKSAT'ta bulunduğunu, yayınları kesmek için gelen darbeci helikopterlerden yapılan atışla yaralandığını belirterek, davaya müdahil olmak istedi.
"Tanklar da halkı ezmeye çalışıyordu"
Müştekilerden Muhsin Türkmen, olay akşamı Yenimahalle'de MİT yerleşkesinin helikopterlerce tarandığını gördüğünü, bunun ardından evine gittiğini, televizyonlardan darbe girişimini öğrendikten sonra da sokağa çıktığını kaydetti.
Kızılay bölgesine geldiğinde tankları gördüğünü beyan eden Türkmen, bunun ardından bölgedeki insanlarla darbeciler tarafından rehin alınan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı kurtarmak için Genelkurmay Başkanlığına gitmeye karar verdiklerini, burada helikopterlerin de uçuş yaptığını anlattı.
Müşteki Türkmen, "Gelen ilk helikopter kavşağa 3 atış yaparak halkı sindirmeye çalıştılar. Daha sonra gelen helikopter de asker indirmeye çalıştı ama bölge ateş altında olduğundan indiremedi. Bu sırada tanklar da halkı ezmeye çalışıyordu. İlk tanktan kurtulan, arkadan gelen ikinci tankın altında kalıyordu. Tanklar etkisiz hale getirilince vatandaşlar Genelkurmayın içine girmeye başladı. Bu sırada içeriden kalkan helikopterler halkı taramaya ve bomba atmaya başladı. Ben bu sırada helikopter atışıyla yaralandım. Helikopterler yaralıları almaya çalışan vatandaşlara da ateş ediyordu." diye konuştu.
Türkmen, sanıklardan şikayetçi olarak davaya müdahillik talebinde bulundu.
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Ankara Emniyet Müdürlüğünde görev yapan polislerden Alper Korkmaz, akşam saatlerinde emniyete gelen darbecilerin kendilerine teslim olmaları çağrısı yaptığını, bunu kabul etmemeleri üzerine darbecilerle aralarında çatışma yaşandığını beyan etti.
Bir süre sonra bölgeye gelen helikopterlerin de bölgeyi ateş altına aldığını kaydeden Korkmaz, helikopter atışı esnasında vücudunun 3 ayrı yerinden yaralandığını belirterek davaya katılmak istediğini bildirdi.
Ahmet Gençşehit de ile Adem Gül de olay gecesi Genelkurmay önünde helikopter atışıyla yaralandıklarını söyleyerek davaya müdahillik talebinde bulundu.
"Bu vatana bu millete nasıl kıydınız?"
Şehit Cuma Dağ'ın eşi Rukiye Dağ, 15 Temmuz akşamı darbe girişimi olduğunu basından öğrendiklerini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halkı meydanlara çağırması üzerine eşiyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gittiklerini bildirdi.
Bir süre sonra bölgeye gelen helikopterlerin vatandaşları taradığını, kendisinin yanına da helikopter mermisi düştüğünü söyleyen müşteki Dağ, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
"İleride yerde boylu boyunca yatan birini gördüm ama helikopterler taramaya devam ediyordu. Bir özel harekat polisine, 'Bu benim eşim olabilir, gidip bakmak istiyorum' dedim. Çatışma devam ettiği için bölgeden ayrılmamı istedi. Ben ısrar edince kabul etti. Oraya gittiğimde yerde yatan kişinin elbisesi, çorapları benim eşime benziyordu. Eşimin şehit olduğunu anladım. O ana kadar ölebileceğim hiç aklıma gelmemişti. Kendi kendime dedim ki 'Rukiye, kelimeişehadet getir.' Ama şehitlik benim nasibimde yokmuş."
Sanıklardan şikayetçi olduğunu bildiren müşteki Dağ, "Neyiniz eksikti, bu vatana bu millete nasıl kıydınız?" ifadelerini kullanarak davaya katılma talebinde bulundu.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan da şahsi avukatı aracılığıyla davaya katılma talebinde bulundu.
Tanık olarak dinlenen Jandarma Albay Özcan Mete Özcan, darbe girişimi gecesi Orgeneral Arif Çetin'in emriyle Kara Havacılık Komutanlığına giderek, darbecilere karşı mücadele ettiğini dile getirdi.
Özcan, sabaha karşı Kara Havacılık Komutanlığına geldiğinde nizamiyenin itfaiye aracı tarafından kapatıldığını gördüğünü, nizamiyede 2 silahlı teğmen olduğunu, onlarla konuşup ikna ettiklerini ve silahlarını alıp oradan da kuleye yöneldiğini anlattı.
Kule girişi bölgesinde de 4 teğmen olduğunu anlatan Özcan Mete Özcan, yanına gelenlerden darbe girişimi olduğunu söyleyerek silahlarını almak istediğinde, teğmenlerin kuledeki sanık eski albay Oğuz Yalçın'a sorduktan sonra silahlarını teslim edebileceklerini söylediklerini beyan etti.
Bundan sonra teğmenlerin kuleye çıktığını aktaran Özcan, pistten kalkan helikopterden üzerlerine ateş edildiğini, kendisi ile birlikte olan askerlerin de karşılık verdiklerini bildirdi.
Bir süre sonra kuleye girdiklerinde Oğuz Yalçın ve teğmenlerin oradan ayrılmış olduğunu gördüklerini belirten tanık Özcan, burada bulunan 3 kişiyi teslim aldıklarını ve kolluk kuvvetlerine teslim ettiklerini kaydetti.
El hareketleri yapan sanık salondan çıkartıldı
Tanık Özcan konuşmasına devam ederken, sanıklardan Mehmet Temizkan'ın mahkeme heyetine el kol hareketleri yapması üzerine Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, sanığın duruşma düzenini bozduğu gerekçesiyle mahkeme salonundan çıkartılmasını istedi.
Jandarma personelinin sanığı salondan çıkarmasından sonra Özcan Mete Özcan beyanlarını tamamladı.
Duruşmanın sonunda TÜRKSAT, avukatlar aracılığıyla davaya katılma talebinde bulundu.
Davanın görülmesine 19 Mart Pazartesi günü devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-12 Mayıs (2017) 'Ankara 155 sanık Kara Hava Komutanlığı Darbe Yap.' davası
(17 Mart 2018, 17:42)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: