İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) işgali ve burada çıkan olaylarda Prof. Dr. İlhan Varank'ın da aralarında bulunduğu 14 kişinin şehit edilmesiyle ilgili 52 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
17.03.2018 18:09 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) işgali ve burada çıkan olaylarda Prof. Dr. İlhan Varank'ın da aralarında bulunduğu 14 kişinin şehit edilmesiyle ilgili 52 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
12.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu karşısında yer alan binadaki salonda yapılan duruşmaya, 48 sanık ve avukatları katıldı. Bir sanık da SEGBİS sistemiyle duruşmaya bağlandı.
Gazi ve şehit yakınları olan müştekiler ile avukatları da duruşmada hazır bulundu.
Duruşma, tutuklu sanık Ahmet Özdemir'in savunmasıyla devam etti.
Bu arada, 50 kişi hakkında açılan bu davadaki sanık sayısı, bir süre önce eski AFAD İstanbul İl Müdürü Gökay Atilla Bostan ve eski İBB Sivil Savunma Sekreteri Mehmet Tunç'un yargılandığı dosyanın da birleştirilmesi sonucu 52'ye yükselmiş oldu.
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu karşısındaki salonda görülen duruşmada savunma yapan tutuklu erlerden Ahmet Özdemir, olay tarihinin kışladaki 5 günü olduğunu anlattı.
Darbe girişimi günü önce içtimaya, ardından depolara götürüldüğünü, burada da kendilerine malzemelerin verildiğini aktaran Özdemir, yeni başladığı için silah zimmetinin olmadığını, olay günü kendisine zimmetsiz silah verildiğini söyledi.
Sanık Özdemir, bir albayın dışarıda terör eylemi olabileceğini söyleyerek kendilerini dışarı çıkardığını ve önünde durdukları binanın güvenliğini almalarını istediğini belirterek, savunmasında şu iddialarda bulundu:
"Bir binanın önünde indik, bina boş mu diye baktık. Alt geçidin üst yolunda nöbetçi olarak bekledim. 100 metre ilerimde bir kargaşa olmaya başladı, albay önce insanlarla konuşmaya ardından havaya ateş etmeye başladı. Albayın olduğu yeri gittik, albay ateş etmeye devam edince ağaçlık alana gittik. Ramazan Ertürk Yüzbaşı bizi durduğumuz yere geri götürdü. İnsanlar çoğalmaya başladı. İnsanlarla yüzbaşı konuşuyordu, havaya ateş etmeye başladı. Bizi yola sıraladı. Ramazan Ertürk 'Ağacı geçen olursa ateş edin.' dedi. İnsanlar üzerimize gelmeye başlayınca yüzbaşı ateş etmeye başladı, 2 kişiyi ayağından vurdu, bize ateş edin diye bağırıyordu. Biz ateş etmedik."
Yüzbaşının yanlarına gelerek, "Niye ateş etmiyorsunuz, kışlaya gittikten sonra tutanak tutacağım, askerliğinizi uzatacağım." dediğini ve ne olduğunu anlamadığını, korku ve panikle havaya ateş ettiğini savunan Özdemir, 15 Temmuz günü kimseye zarar vermediğini, suçsuz olduğunu ifade ederek, tahliye talebinde bulundu.
Tutuklu sanık er Ekber Avcılaroğlu, alt devre olduğunu, kışlaya ayağını basar basmaz kendisine KOKTOD eğitimi verildiğini söyledi.
Olay tarihinde terhisine 3 ay kaldığını aktaran Avcılaroğlu, 15 Temmuz'da akşam saatlerinde kışlada hareketlilik olduğunu ve bir anda herkesin hazır olması şeklinde emir geldiğini söyledi.
" Albaydan 'Bir mermi bir insan' emri"
Sanık Avcılaroğlu, olay günü herkese şarjör dağıtıldığını dile getirerek, şunları söyledi:
"Bir albay bize 'Tatbikat var, önemli bir göreve gidiyoruz.' dedi. Nereye gideceğimizi bilmiyorduk. İsmini orada öğrendiğim İBB'ye götürdüler. Herkesi bir tarafa dizdiler. Gelen insanlara 'Burası güvenli değil.' diyorduk. Bayağı bir kalabalık olunca, Albay Zeki Demir (tutuklu sanık) insanlarla konuşmaya başladı, daha sonra albay bağırmaya başladı 'Yürüyün gidin buradan.' diye. Albay birilerini ayağından vurdu. Albay 'Bir mermi bir insan, herkes benim emrimi dinleyecek.' diye bağırdı. Biz de orada bekliyoruz. Albaydan havaya ateş etme emri geldi, ben de havaya ateş ettim. Albay ve subayların hepsi gözü dönmüştü, bizi de vurabilirdi. Albay, insanlara ateş et emri verdi. Arabanın arkasına sakladım, ağlamaya başladık. Biz saklandık, çıkmıyorduk. Yasin arkadaşımız vuruldu, albay hastaneye gitmesine izin vermedi. İkinci bir arkadaşımız vuruldu, zorla hastaneye götürdüler."
Albay Zeki Demir'in kendilerine "Ne saklanıyorsunuz çıkın buradan." dediğini aktaran sanık Avcılaroğlu, "Albay gidince yine saklanmaya başladık. TOMA geldi, Yüzbaşı Ramazan Ertürk, 'TOMA'ya ateş edin.' dedi. Ateş gelince güvenlik güçlerine silahlarımızı verdik, yüzbaşı, 'Türk askeri teslim olmaz." dedi, biz ona aldırış etmedik. Yüzbaşı Yakup Karaçelik, bana 'Boş kovanları topla.' diye emir verdi. Ben de emir kuluyum, topladım ama polislere teslim ettim." dedi.
Mahkeme heyeti, duruşmaya öğle arası verdi.
Duruşmada, tutuklu sanık Fatih Polat savunmasında, 15 Temmuz'da vatani görevini er olarak yaptığını, terhisine 3 ay kaldığını, olay günü kendisine mühimmat dağıtıldığını belirtti.
Sanık Polat, daha önce hiç görmediği Albay Zeki Demir'in tatbikat yapılacağını, boş bir binanın güvenliğinin alınacağını söylediğini anlatarak, "Albayla birlikte 3 yüzbaşı da vardı, araçlara bindik. Saat 23.00 gibi kışladan ayrıldık, İBB'nin önüne geldik. Albay beni caminin önüne gönderdi, 'araçları geçirme' emri verdi. Araçları yönlendirdik, daha sonra yer değiştirdim. Silah sesleri duymaya başladık. Albay Zeki Demir'in ateş ettiğini gördüm. Araçların arkasında kaldım. Kalabalık çoğalmaya başladı. Albay sürekli 'herkes ateş etsin' diyordu, kalabalık çoğalmaya başladığında albay ve yüzbaşılar ateş ediyordu. Otoparkın içinde sakladım çünkü çok korktum. Silah sesleri çoğalmıştı, 20-25 asker olmuştuk. Albay geldi, 'siz ne yapıyorsunuz burada korkaklar' dedi. Ben ambulansın arkasında saklandım. Ambulans gidince binaya doğru saklanmak için gittik. Güvenlik görevlileri 'silahlarınızı verin öyle girin' dedi. Daha sonra polise teslim oldum, ateş etmedim, silahın emniyetini bile açmadım." diye konuştu.
Tutuklu sanık Ferhat Yıldız da 15 Temmuz'da er olarak görev yaptığını, albayın boş binanın emniyetini alınacağının söylediğini, Yüzbaşı Ramazan Ertürk'ün kendisini kapalı otoparka yerleştirdiğini, 7-8 aracı "bomba var mı" diye kontrol ettiklerini, bariyerleri dizdiklerini, kendisinin Ramazan Ertürk'ün emrine verildiğini ve olayların başladığını aktardı.
- "Yüzbaşının silahı hiç susmadı"
Sanık Yıldız, albayın bir kişiye ateş ettiğini, bu kişinin yere düştüğünü gördüğünü, yüzbaşı Ertürk'ün ise bir ağaç göstererek "bu ağacı geçen olursa ateş edin:"diye emir verdiğini anlatarak, "Yüzbaşı Ramazan Ertürk'ün silahı hiç susmadım. 3-4 kişiyi vurduğunu gördüm. Baskıdan korktuğumuz için havaya ateş ettik. Silahımı bırakma kararı verdim ancak Ramazan Ertürk'ün korkusundan teslim olamadım. Albay Zeki Demir geldi, 'siz nasıl askersiniz, hadi çatışın.' dedi. Ambulansa bindim, Albay Demir beni ambulanstan aldı, dışarı attı. Güvenlik güçleri, Ramazan Ertürk'ü etkisiz hale getirdi, biz de teslim ettik. 3 el, havaya sıktım ben." ifadelerini kullandı.
Tutuklu sanık Fırat Dalbudak ise kışladan çıktıklarında nereye gittiklerini bilmediğini, İBB'ye gittikten sonra Ömer Teğmen ile binanın içerisine girdiğini, binayı aradıklarını, kendisine bir caminin önünde beklemesi için görev verildiğini, Albay Zeki Demir'in olduğu tarafın kalabalık olduğunu, albayın bir kişiyi vurduğunu, yüzbaşı Ramazan Ertürk'ün 2 kişiyi vurduğunu gördüğünü, daha sonra güvenlikçilere silahını verdiğini, polislere teslim olduğunu ve silahı bozuk olduğu için kimseye ateş etmediğini savundu.
Savunmasını yapan tutuklu sanık Ahmet Bolat da er olarak görev yaptığını, İstanbul'u kendisinin seçmediğini, komutanların hain olduğunu bilemeyeceğini, olay yerinde silah kullanmadığını ve suçsuz olduğunu iddia etti.
Sanık Gökhan Perktaş da savunmasında, olay günü araçlara bindirildiklerini, şoförlüğü olduğu için kendisine aracı kullandırdıklarını, İBB'nin önüne aracını çektiğini, yüzbaşılardan birinin 'ateş etmezseniz ben sıkacağım size.' dediği için panikle havaya bir el ateş ettiğini söyledi.
Perktaş, albayın bir kişiyi vurduğunu gördüğünü dile getirerek, "Albay Zeki Demir, 'asker, ateş edin, etmezseniz sizi vururum.' diyordu, seri bir şekilde ateş ediyordu." dedi.
- "Albaydan 'ayaklarına ateş edin' emri"
Sanık Ferhat Karataş ise savunmasında, "tatbikat" diye İBB'ye götürüldüğünü, orada Albay Zeki Demir'in 'gelen olursa ayaklarına ateş edin, bir mermi bir insan." diye emir verdiğini, geri çekilmeye çalıştığını, kendisinin de havaya ateş ettiğini, albayın olmadığı bir zamanda ambulansın oraya gittiğini, Yüzbaşı Ramazan Ertürk'ün askere 'çatışın' diye bağırdığını, daha sonra ise belediye binasına gittiğini ve teslim olduğunu dile getirdi.
Tutuklu sanık Hakan Atçı da savunmasında, er olarak vatani görevini yaptığını, kendilerine şarjör dağıtıldığını ve araçlara bindirildiklerini aktararak, "İBB binasına geldik, ismini daha sonra öğrendim. Bize caminin oradaki yola gitmemiz ve araçları yönlendirmemiz görevi verildi. Landların olduğu yerde albayın halkın içine gittiğini ve havaya sıkarak geri geri geldiğini gördüm, 'atış serbest' diye bağırdı. Ben ön tarafta bulunmadım, tanımadığım iki yüzbaşı olan, isimlerini daha sonra öğrendiğim Ramazan Ertürk ve Yakup Karaçelik halka ateş etti. Ne yapacağımı bilemedim, ağacın arkasına geçtim, daha sonra arkadaşlarımın yanına gittik. Ne olduğunu anlamadık. Özgür ve Yasin arkadaşlarımızın vurulduğunu duyduk. Albay Zeki Demir, ambulansa 'bir yere gidemezsin.' dedi, ambulans gaza basarak gitti. Ben arkadaşlarımla beraber İBB binasına teslim oldum. Hiç silah kullanmadım. Başımızdaki komutanların hain olduğunu anlayamazdım." ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı Kemal Yalçın Selçuk'un "Sende 5 tane 1 dolar yakalanmış." demesi üzerine sanık Atçı, "Birini annem verdi, diğerleri düğünlerden kaldı. Düğünlerde atılır, cüzdanımda kalmış. Hatıra bir anı olarak saklayacaktım. Şifre olduğunu bilmiyordum." dedi.
Tutuklu sanık Onur Aslanoğlu da savunmasında, İBB binasının önüne götürüldüğünü, araçtan indirildiğinde binanın önüne yerleştirildiğini, TOMA'nın birden gaz bombası attığını, ne olduğunu anlamadığını, binaya girdiğini ve sivil polise silahını teslim ederek, teslim olduğunu söyledi.
Bazı sanıkların savunmasının tamamlanmasından sonra, duruşma yarına ertelendi.
13.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu karşısında yer alan binadaki salonda yapılan duruşmada, tutuklu sanık Muhammet Ali Gümüş savunmasında, 15 Temmuz'da terhisine 5 gün kaldığını, er olarak vatani görevini yaptığını, olay günü nöbet tuttuğunu, nöbet dönüşünde kendilerine şarjör verdiklerini ve araçlara bindirdiklerini söyledi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne gittiklerinde kendisinin binanın önünde nöbet tuttuğunu ifade eden Gümüş, şunları söyledi:
"Arkadaşım geldi, 'Albay Zeki Demir, 2 arkadaşımızı vurdu' dedi. Ben de albayın sivil vurduğunu gördüm. Yüzbaşı, 'insanları geçirmeyin' dedi. İnsanları uzaklaştırdık. İnsanlar üstümüze gelmeye başlayınca geri geri çekiyorduk. Silah sesleri gelmeye başlayınca uzaklaştım. Yüzbaşı o sırada vuruldu, arabanın arkasına geçtim. Etrafımı polisler sardı, silahımı istedi, vermek istemedim. Polis olup olmadıklarını bilmiyordum çünkü. Üzerinde polis yazan yeleği gördüğüm kişiye silahımı teslim ettim. 2 el havaya ateş ettim. Namlum 90 derece havaya doğruydu."
Bir diğer tutuklu sanık Şahin Demirel savunmasında, belediye olduğunu sonradan öğrendiği binaya gittiğini, güvenlikçilerin silahlarının alındığını gördüğünü, cami tarafına gittiğini ve halkı sakinleştirmeye başladığını söyledi.
Sanık Demirel, daha sonrasında çok ateş geldiği için nöbet kulübesine kaçtığını, Yasin adlı bir askerin vurulduğunu gördüğünü ifade ederek, "Yasin'i kimin vurduğunu sordum, komutanının vurduğunu söylediler. Çınar ağacına 2-3 el ateş ettim. Albayın bir kişiyi bacağından vurduğunu gördüm, boş binaya kaçtım. Yüzbaşı geldi, teslim olmak istemedi, ben silahını aldım. Biz teslim olduk." dedi.
-"Albay ile yüzbaşının gözünü kan bürümüştü"
Savunmasını yapan tutuklu sanık Hakan Kavun da Ankara'dan bir albay ile 2 yüzbaşının kendilerini tanıtarak, "Aslanlarım, yiğitlerim bugün sizinle bir görev vereceğiz. Bizim sözümüzden çıkmayın." dediğini aktardı.
Sanık Kavun, 5-10 metre aralıklarla İBB binasının etrafına dizildiklerini dile getirerek, olay gününe ilişkin şunları söyledi:
"Ben oteller bölgesinde görev aldım. Albay Zeki Demir ve diğer komutanlar insanlarla tartıştı, havaya ateş ederek geri çekildi. Albay Zeki Demir, 10-15 askeri diz çökmüş şekilde dizdi. İnsanlar 'asker kışlaya' diye bağırıyordu. Komutanlar bu esnada insanların ayaklarına ateş etti. Askerlerin sol arka çaprazında kaldığım için kimin ateş ettiğini görmedim. Zeki Demir 'ateş edin' diye bağırıyordu. Ağaçlık bölgeye geçtik, komutanlardan saklandık. Yüzbaşı Ramazan Ertürk 'Niye saklanıyorsun' dedi. Alt geçidin olduğu bölgeye bizi götürdü. İnsanlar bizimle diyalog kurmaya çalışıyordu ancak yüzbaşı Ramazan Ertürk izin vermiyordu, sağa sola ateş ediyordu. Korumak amacıyla kendimi ağacın arkasına sakladım. Polis TOMA aracı geldi, 'yaptığınız şey yanlış' diye anons yaptı, biber gazı attı. Elimi kaldırdım teslim olmak istedim ancak teslim olmak mümkün değildi. İBB binasına girme kararı aldık, yoksa vurulacaktık. Silahlarımızı güvenlik görevlilerine teslim ettik, polislere teslim olduk. Albay Zeki Demir ve Yüzbaşı Ramazan Ertürk'ün gözünü kan bürümüştü, ben insanlara ateş ettiklerini gözlerimle gördüm."
Tutuklu sanık Hamza Tokmak da savunmasında, araçlara bindirildiklerini ve Albay Zeki Demir'in kendilerini kışladan çıkardığını anlattı.
Tokmak, İBB binasına götürüldüklerinde albayın binanın çevresinde birkaç kişiyle konuştuktan sonra havaya ateş ettiğini, daha sonrasında 'ateş serbest' dediğini ve bazı askerlerin de havaya ateş ettiğini aktardı.
Sanık Tokmak, ateş üzerine askerlerin kaçtığını belirterek, "Albay ve rütbeliler, polislerin olduğu bölüme direkt ateş ediyordu. Albay ve rütbeliler, seri şekilde karşı tarafa ateş ediyordu. Rütbeli olan Yakup Karaçam da 'teslim olmayacağız' diyordu, karşı tarafa ateş ediyordu. İçeriye kaçtım, askerleri gördüm. İçeride erler ve güvenlik görevlileri vardı. Yüzbaşı 'sizin burada ne işiniz var' dedi. Sivil 2 kişi geldi yanımıza 'rütbeniz var mı' diye sordu. Daha sonra polisler geldi." ifadelerini kullandı.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Duruşmada savunma yapan sanık er Sefa Karakaşlı 15 Temmuz'da devir teslim töreni olduğunu, törenden sonra KOKTOD düzeninde toplanmalarının istendiğini anlattı.
Akşam nöbetinden sonra kışlada tatbikat olduğunun söylendiğini ifade eden Karakaşlı, daha sonra "terör eylemi" sebebiyle kışladan çıktıklarını öne sürdü.
"Albay Zeki Demir'in halka ateş ettiğini gördüm"
İBB binasına geldiklerinde çevre güvenliği amacıyla etrafa dağıtıldıklarını dile getiren Karakaşlı, "Bir yüzbaşının elinde güvenlikçilerin silahı vardı. 'Görev bitene kadar bu silahlar sizde duracak' dedi ve silahları bize teslim etti. Albay Zeki Demir (sanık) içeri gitti ve Mehmet Tunç (sanık eski İBB Sivil Savunma Sekreteri) ile beraber dışarı çıktı. Ne konuştuklarını bilmiyorum. Albay Demir beni bir yere koydu ve 'Kimse buradan geçemeyecek' dedi. Ben de gelen vatandaşları uyardım. Vatandaşlara 'Buradan geçmeniz yasak' dedim." şeklinde savunma yaptı.
Vatandaşların kalabalıklaşmaya ve slogan atmaya başladığını söyleyen Karakaşlı, "Albay Demir halkı yaklaştırmamamızı istedi. Havaya ateş emri verdi. Askerlerden bazıları havaya doğru ateş açtı. Albay Zeki Demir'in halka ateş ettiğini gördüm, bir kişiyi ayağından, bir kişiyi başka yerinden vurduğunu gördüm. İki kişinin yere düştüğünü gördüm. Yüzbaşı ve bilmediğim bir kişi albayın emriyle sürekli ateş ediyordu." dedi.
Eski albaydan "Ateş etmezsen kafana sıkarım" tehdidi
Duruşmada savunma yapan sanık er Serkan Babacan ise, İBB binasına girdikten sonra çevre güvenliği aldıklarını kaydetti.
Sanık eski albay Zeki Demir'in araç geçmemesi emrini verdiğini, bu nedenle İBB binası çevresinde araç geçişine izin vermediklerini anlatan Babacan, "Karşıda insanlar toplanmaya başlamıştı. Duyduğuma göre TOMA taranmıştı. Albay vatandaşlarla tartışıyordu, askerlerden havaya ateş edenler vardı, 2 kişinin vurulduğunu gördüm. Askerleri ön tarafa dizdiler, albay havaya ateş etmemizi istedi. 'Bir mermi bir insan' lafını kullandı ve ben buna anlam veremedim. Zeki albay benim ateş etmediğimi fark edince 'Ateş etmezsen kafana sıkarım' tehdidinde bulundu. Bunun üzerine havaya bir el ateş açtım." ifadelerini kullandı.
Vurulan vatandaşların birisinde Türk bayrağı olduğunu ve buna anlam veremediğini dile getiren Babacan, kimseye hedef gözeterek ateş açmadığını iddia etti.
Duruşma, Babacan'ın savunmasını tamamlamasının ardından sanık savunmalarına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
14.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu karşısında yer alan binadaki salonda yapılan duruşmaya, 43 sanık ve avukatları katıldı.
Gazi ve şehit yakınları olan müştekilerle avukatları da duruşmada hazır bulunurken, tutuklu sanıkların savunmalarının alınmasına devam edildi.
Duruşmada, SEGBİS sistemiyle savunma yapan tutuklu sanık Yasin Akgül, darbe girişimi sırasında er olduğunu anlattı.
Akgül, kimseye ateş etmediğini, kaçmaya çalıştığını, eski Albay Zeki Demir'in kendisini ayağından vurduğunu öne sürdü.
Zeki Demir'in emriyle vatandaşlara bunun bir tatbikat olduğunu söylediğini belirten Akgül, "Vatandaş bize 'siz çekilin bizim işimiz rütbelilerle' dedi. Orada bize kimse darbe olduğunu anlatmadı. Albay Zeki Demir havaya ateş etti. Albay sonra bir vatandaşın ayağına sıktı, korktum. Albay bana, 'ateş etmezsen seni vururum' dedi, arkamı döndüm ve vuruldum. Vurulduğumda darbeci Albay Zeki Demir, yardıma gelmeye çalışan er arkadaşlarımı da engellemeye çalıştı, 'ayağına taş gelmiştir' dedi." ifadelerini kullandı.
Diğer tutuklu sanık er Mustafa Dişli, eski Albay Zeki Demir ve yanındaki 3 yüzbaşının tatbikat denilerek kendisini kışladan çıkardığını anlattı.
Dişli, belediye binasına gittiklerini, Demir'in halkla konuştuktan sonra önce havaya ardından 2 kişinin ayağına ateş ettiğini ifade etti.
Eski Albay Demir'in, kendilerine de ateş etme emri verdiğini dile getiren Dişli, erlerin, 'ateş edemeyiz' dediğini, bir süre sonra da polislerin müdahaleye başladığını ve kendilerini aldığını söyledi.
Bir müşteki avukatının, "Kameralarda sizin hedef gözeterek ateş ettiğini görüntüler var. Neler diyeceksin?" sorusu üzerine sanık Dişli, "Kontrollü şekilde karşıya boşluğa ateş ettim ya da havaya ateş ettim." yanıtını verdi.
Tutuklu sanık Mustafa Polat da savunmasında, belediyeye gittiğinde otel tarafına yerleştirildiğini, gelenlere, girişlerin yasak olduğunu ve tatbikat yapıldığını söylemesi yönünde emir aldığını ifade etti.
Polat, "Yüzbaşı Ramazan Ertürk ile Uzman Çavuş Ömer Er bize 'ya havaya ya yere ateş edin' dedi. Ben de havaya ateş etmek zorunda kaldım. Ertürk, askerlere, 'emirlere uymayanlara tutanak tutacağım' dedi, bir kişiyi ayağından yaraladığını gördüm. O an bir kargaşa oldu, ben bina tarafına geçtim, güvenlik güçlerine teslim oldum. Komutanların emri altındaydım. Komutan bizi vurmakla tehdit etti." dedi.
"Albay diz çöküp vatandaşa ateş etti"
Savunma yapan diğer tutuklu sanık Ömer Faruk Filiz de tugayda er olarak görev yaptığını dile getirerek, şunları söyledi:
"Albay olduğunu söyleyen bir kişi 'aslanlarım yiğitlerim, ülkenin refahı ve huzuru için sizinle bir görev icra edeceğiz' dedi. İBB binasına gittik. İlk defa gördüğümüz bir komutan 'benimle gelin' dedi. Bir güvenlikçi ile binanın alt katına indik. Albay güvenlikçiye 'buranın arka çıkışı var mı' gibi sorular soruyordu. Bir süre içeride bekledik. Sonra dışarı çıktık. Albay, araca binmemizi söyledi, bindik. Albay biz aracın içindeyken sürekli geziniyordu. Halk toplanıyordu, albay halka konuşma yapmaya gitti. Bize de 'araçtan inin' dediler. Parka gittim gelenleri uzaklaştırmaya çalışıyordum. Albay, halka 'geri çekilin sıkarım' dedi ve bunu dedikten sonra sıktı. Gördüm, 2 kişiyi vurdu, halk geri çekildi. Albay ilk kişiyi vurdu, sonra namluyu çevirip başkasını vurdu, o kişiyi görünce şoka girdim. Fatih asteğmene durumu sordum, 'bilmiyorum' dedi. Albay bağırıyordu, 'halkla aranıza mesafe koyun, konuşmayın' diyordu, uzaklaştırmaya çalışıyordu. Albay diz çöküp vatandaşa ateş etti. Bir arkadaşımızın geri çekildiğini görünce ben de fırsat bilip geri kaçtım. Binaya girdim, kendimi odaya kilitledim. Ben o gece hiç ateş etmedim. Polislere teslim oldum."
Tutuklu sanık Ömer Er de savunmasında, olay tarihinde uzman çavuş olduğunu daha sonra ordudan ihraç edildiğini belirtti.
Er, 15 Temmuz'da belediye binasına güvenliği almak için gittiğini, vatandaşların 'asker kışlaya' diye tezahürat yaptığını anlatarak, şunları söyledi:
"Zeki Demir, vatandaşlara ateş etti, ateş emri verdi. Ben ateş etmedim, oradaki askerlerim de etmedi. Sadece uyarı maksadıyla bir el havaya ateş ettim. Bazı vatandaşların yaralandığını gördüm. Telefonumla hemen 112'yi aradım, ambulans istedim. 155'i de aradım, HTS kayıtlarında vardır. Yüzbaşı Ramazan Ertürk, bana 4-5 askeri alarak yanına gitmemi emretti. Yüzbaşı Ertürk, kalabalığın üzerimize gelmesi halinde 'ateş et' emri verdi. Bana, 'sen nasıl uzman çavuşsun, ateş etmeyen askerlerin isimlerini al, tutanak tutacağım' dedi. Öyle bir durum olmuştu ki fazla yaralı vardı. 'Halka ateş etmeyin havaya ateş edin' dedim askerlerime. Herhangi bir insan zarar görmesin diye havaya kontrollü bir şekilde ateş ettim."
Duruşmaya öğle arası verildi.
Duruşmada savunması alınan sanık eski Teğmen Ömer Sevim, askerleri araçlara bindirme emri aldıklarını, kendilerine İBB'nin emniyetini alma görevi verildiğini iddia etti.
İBB binasına geldiklerinde tüm katlara ikişer asker görevlendirdiğini ve binadaki tüm personelin kendilerine yardımcı olduğunu öne süren Sevim, "Binayı emniyete aldık. Askerlerin yerleştirilmesini yüzbaşılar gerçekleştirdi. Emir komuta onlarda olduğu için ben onlara yardımcı olmaya çalıştım. Binanın etrafında keşif amaçlı bir tur atmak için dolaşmaya başladım. Turu tamamlayıp İBB kavşağının oraya geldim. Vatandaşlar 'Asker kışlaya' diye bağırıyordu. Bu grubu farklı algıladığım için çok ciddiye almadım. Albay Zeki Demir'in (sanık) bu grupla bağrıştığını ve havaya ateş ettiğini gördüm." dedi.
Darbeci albaydan "İmamı susturun" emri
Vatandaşlara binaya emniyeti sağlamak amacıyla geldiklerini anlatmaya çalıştığını iddia eden Sevim, savunmasında şunları söyledi:
"Askerler tarafından kontrolsüz şekilde ateş edildiğini düşündüm. Tüfeğimi askerlere doğru sallayarak ateş etmemeleri gerektiğini ifade ettim ve askerlere kızdım. Albay Zeki Demir, birkaç el yere ateş etti ve bir kişiyi bacağından vurdu. Tüm grup kaçışmaya başladı. Bir kişinin daha yaralandığını gördüm ama onun nasıl yaralandığını bilmiyorum. Emrimdeki askerlere silahlarını emniyete alma emri verdim. Şehzade Camisi tarafından silah sesleri duydum. Asteğmen Fatih Sultan Mehmet Samancı'yı o tarafa askerlere ateş etmemeleri için yolladım."
Bu sırada sanık Asteğmen Fatih Sultan Mehmet Samancı, sanık Sevim'in yalan söylediğini ifade ederek müdahalede bulundu.
Mahkeme Başkanı, Samancı'nın salondan çıkarılmasına karar verdi.
Sanık eski Albay Zeki Demir'in kendini yanına çağırdığını belirten Sevim, "Bana sela okuyan imamı susturmamı emretti. Bir askerin emre uymama neticesinde Zeki Albay tarafından vurulduğunu duymuştum. Ben de korktuğum için 'Emredersiniz.' yanıtını verdim." dedi.
Duruşmada savunma yapan sanık eski Yüzbaşı Mustafa Alper Şengören, 23.00 sıralarında İBB'nin oraya vardıklarını, çevre emniyetinin alındığını söyledi.
Vatandaşların aleyhlerine slogan attığını ve bu nedenle haber sitelerine girdiğini kaydeden Şengören, "Sitelerde askeri kalkışma haberlerini gördüm. Bunu hemen gidip Albay Zeki Demir ile konuştum. O da araçların toplanması emrini verdi. Sonra zannediyorum ki trafik yoğunluğu nedeniyle bu emrinden vazgeçti ve araçlar tekrar emniyet düzenine getirildi. Daha sonra polisler geldi ve ben kolumdan yaralandım. Zeki Albay göğsünden vuruldu. Daha sonra soyunma odasına geçtim." şeklinde savunma yaptı.
Polise teslim olduğunu söyleyen Şengören, savunmasında hakkındaki tüm suçlamaları reddetti.
Duruşma sanık savunmalarına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
15.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada, savunması alınan tutuklu sanık eski AFAD İstanbul İl Müdürü Gökay Atilla Bostan, 34 yıllık memuriyet hayatından sonra kumpas iftirasıyla karşı karşıya olduğunu öne sürdü.
Bostan, olay tarihinde hafta sonu için gittiği Balıkesir Akçay'da olduğunu belirterek, hiçbir memuruna darbeye destek verilmesi için telkininin, bir imasının olmadığını, zaten kendisinin de il dışında bulunduğunu aktardı.
Ana darbe davasında yargılanan eski Albay Müslüm Kaya'nın kendisine hiçbir zaman bir teklifte bulunmadığını savunan Bostan, "15 Temmuz'da saat 23.07'de Müslüm Kaya'dan gelen mesajla onun darbenin içinde olduğunu anladım ve iletişimimi kestim. Kaya, 2014-2016 yılları arasında Hasdal Kışlası'ndan sorumluydu. Görev gereği tanıştık. Bu birlik deprem sonrası çıkan ilk birliklerdendi. Muhatabımız Müslüm Kaya'ydı, birliğinin devir teslim törenine katıldım. Kokteylde tanımadığım subaylar Kaya'ya general olacağını söylemişti. Tanımadığım bir subay da Kaya'ya '30 Ağustos'a kadar süren var ne yapacaksın' demişti, Kaya'da izin yapacağını söyledi. Bu konuşmaları duyduğum için darbeyle ilgisinin olamayacağını düşündüm." ifadelerini kullandı.
Müslüm Kaya'nın 15 Temmuz'da saat 10.00 sıralarında Akçay'a giderken kendisini aradığını, devir teslim törenine katıldığı için teşekkür ettiğini anlatan Bostan, Kaya'nın darbenin içinde yer almadığı kanaatinde olduğu için her iki köprü kapatıldığında göreve dönme bilinciyle yol göstermesi için Kaya'yı aradığını anlattı.
Bostan, afet müdürü olarak her acil durumda göreve dönmesi gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
"İzindeyken göreve geri dönmelerim çoktur. Müslüm Kaya'nın mesajına kadar darbe içinde olmadığını düşünüyordum. Mesajdan sonra yanlış anlaşılır diye işe dönmekten de vazgeçtim. Hain darbe girişimi olduğu gece, ağabeyimin evinde alkolle birlikte yemek yiyorduk. Telefonla köprülerin kapatıldığı bilgisi geldi. Televizyonu açıp, takip etmeye başladım. Askeri kalkışma olduğunu duydum. Daha sonra Müslüm Kaya beni arayarak darbe olduğunu söyledi. Şaşkınlık ve çaresizlik içinde darbenin içinde olamayacağından bir yol gösterir diye aradığım Kaya, problem yok diyerek telefonu kapadı. Tekrar Kaya'yı arayıp 'Göreve gitmem gerekiyor, gidemiyorum asker köprüyü kapatır mı?' dedim. Bana iş birliği teklifinde bulunmadı."
"Müslüm Kaya'nın tuzağına düşmemek için göreve dönmemeye karar verdim"
Sanık Gökay Atilla Bostan, İBB savunma sekreteri olan Mehmet Tunç'u ise görevi gereği tanıdığını, İstanbul'da neler olduğunu merak ettiği için Tunç'u aradığını ifade ederek, "Nerede iş birliğini kabul etmişim, böyle bir kanıt yok. Müslüm Kaya'dan gelen iş birliği mesajını görünce telefonu fırlattım. 23.07'de darbeci alçakla irtibatımı kestim. Mesajlarda iş birliği kelimesi bile yoktur." dedi.
Bostan, darbenin başarısız olması nedeniyle iletişimi kestiğinin iddia edildiğini belirterek, TRT'de bildiri okunması, ve Cumhurbaşkanının konuşmasının Müslüm Kaya ile iletişimini kestikten sonra gerçekleştiğini, insanların niyetlerini bilemeyeceğini, bu durumun tam bir FETÖ tuzağı olduğunu, Müslüm Kaya'nın tuzağına düşmemek için göreve dönmemeye karar verdiğini savundu.
Kendi aralarındaki WhatsApp yazışmalarını Müslüm Kaya'nın bilgisi dışında paylaştığını dile getiren sanık Bostan, FETÖ'ye üye olmadığını, hayatında hiçbir cemaat içinde bulunmadığını, 34 yıllık memurluk hayatında FETÖ'nün hiçbir yayınının çalıştığı yere ve evine girmediğini söyledi.
Bostan, kaldırılmasına rağmen güvenlik soruşturmalarına bile devam ettiğini ifade ederek, "Bir mücevher gibi koruduğum AFAD'da bir tane FETÖ'cü bulunmadı ama ben FETÖ'cü olmadığımı kanıtlamaya çalışıyorum. Yüce Türk adaletine güveniyorum. Tüm savunmama bakıldığında hain darbe girişimine destek verdiğim, iş birliği yaptığım hiçbir faaliyet ve eylemim yoktur. İstanbul Valiliği'ni teslim etme konusunda hiçbir ilgim ve iş birliğim olmadığı bellidir. Suçsuzum, mağdurum ve masumum. Beraatimi istiyorum." diye konuştu.
Tutuklu sanık eski Yüzbaşı Ramazan Ertürk de savunmasında, olay tarihinde kurmay öğrenci subay olduğunu belirterek, FETÖ üyesi olmadığını savundu.
Ertürk, kendisiyle ilgili ifade veren sanıkların beyanlarının çelişkili olduğunu ifade ederek, öz geçmişini anlatmaya başladı.
Mahkeme Başkanı Kemal Yalçın Selçuk da sanığı uyararak, olay gününü anlatmasını istedi.
Bunun üzerine de Ertürk, askere hiçbir zaman "çatışın" şeklinde emir vermediğini, kimseye ateş etmediğini belirterek, suçlamaları reddetti.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Duruşmada savunma yapan eski İBB Sivil Savunma Sekreteri Mehmet Tunç, FETÖ üyeliğiyle suçlandığını anımsatarak, ancak kendisinin 54 yıllık meslek hayatında tüm örgütlerle mücadele ettiğini savundu.
İddianamede darbecilerle iş birliği yaptığı ve onlara yardım ettiği gerekçesiyle suçlandığını anımsatan Tunç, "Ben 15 Temmuz'da 21.00 sıralarında Beyoğlu'ndaydım. AKOM Müdüründen telefon aldım ve bana 'Jandarmalar gelmiş ben gidemiyorum, bakabilir misin?' dedi. Ben de tanıdığım bir emniyet müdürünü aradım, o da bana bir şeyler olduğunu, araştırdıklarını söyledi. AKOM binasına gittim, beni 2 er durdurdu. Erlere subayı çağırmalarını söyledim. Gelen subay bana 'TSK iradeye el koydu, uzaklaşın buradan. Birçok insan tutuklandı' dedi. Ben buna şaşırdım ve oradan uzaklaştım" ifadelerini kullandı.
İBB'den bazı yetkilileri aradıktan sonra belediye binasına gittiğini aktaran Tunç, binada 7-8 güvenlik görevlisinin olduğunu anlattı.
Güvenlik görevlilerine AKOM binasında gerçekleşen durumu anlattığını söyleyen Tunç, "Buraya da askerlerin gelebileceğini söyledim. Tam o sırada askeri bir araç içeri girdi. Elinde silah olan Albay Zeki Demir (sanık) ve yanında bulunan askerler binanın boşaltılmasını söyledi. 'Hiç kimse kalmayacak' dedi. Sonra binadan herkes çıktı, albay 'Bir çayınız yok mu?' dedi. Güvenlikçiler söyledi, onlar da kendi odalarından çay getirdi." ifadelerini kullandı.
"FETÖ'nün başındaki şarlatanı hiç gördün mü?"
Güvenlikçilerin kendisine "Biz de silahımızı alıp çıkalım mı askerlere karşı?" diye soru sorduğunu söyleyen Tunç, "Benim öyle bir yetkim yok. Allah korusun adamlar ateş ederlerse siz de ölürsünüz, siz bilirsiniz." yanıtını verdiğini iddia etti.
Askerlerin daha sonra silahları güvenlik görevlilerine teslim ettiğini aktaran Tunç, "Polisler gelince silahları onlara teslim ettik. Ben gece boyunca 22 defa polisleri aradım. 80 yaşındayım yolda yürüyemiyorum ben, darbe girişiminde ne yapabilirim?" ifadelerini kullanarak savunmasını tamamladı.
Mahkeme Başkanı Kemal Selçuk Yalçın'ın "FETÖ'nün başındaki şarlatanı hiç gördün mü?" sorusu üzerine, Tunç "Hayatımda görmedim." dedi.
"Havaya ateş ederek merminizi boşa harcamayın" talimatı
Savunma yapan sanık er Fuat Özalp, terör saldırısı nedeniyle kışladan çıkarıldıklarını, İBB binasının etrafında çevre güvenliği amacıyla konuşlandırıldıklarını savundu.
Komutanları tarafından yollara bariyer çekilme emri verildiğini kaydeden Özalp, "Vatandaşlar gelmişti ve bize tepki göstermeye başladılar. Bunun üzerine Albay Zeki Demir G3 tüfeği doldurarak önce havaya ateş açtı, grubun tepkisi artınca grubun üstüne ateş açmaya başladı. Birkaç kişinin yere düştüğünü gördüm. Zeki Albayın baskısı nedeniyle havaya ateş etmek istedim, silahım tutukluk yaptı. Bunu gören ismini bilmediğim bir yüzbaşı 'Git başka askerin silahını al' dedi. Ben de başka erden silah aldım ve 2-3 el havaya ateş açtım." şeklinde savunma yaptı.
Sanık Zeki Demir'in kendilerine "Havaya ateş ederek merminizi boşa harcamayın, grubun üzerine ateş edin." dediğini aktaran Özalp, vatandaşların kendilerine yanlış yaptığını söylemeleri üzerine bir arkadaşıyla beraber silahları kaldırımın üzerine bıraktıklarını söyledi.
Sanık yüzbaşı Ramazan Ertürk'ün vatandaşlara doğru ateş açtığını dile getiren Özalp, "Bir kişi vuruldu, yere düştü. Ertürk'ün silahına sarıldım ve 'Ne olursunuz ateş etmeyin' diyerek yalvardım. Silahını bıraktığımda tekrar ateş açmaya başladı ve tekrar silahına sarıldım. Bana 'Sen kim oluyorsun karışıyorsun? Silahını al ve git' dedi. Ben de bunun üzerine silahımı alıp gittim. Güvenlikçilere silahımızı teslim ettik ve polise teslim olduk." diye konuştu.
Sanık er Hasan Manos da İBB binasına gittiklerini, sanık Zeki Demir'in halkın üzerine ateş açtığını, kendisinin herhangi bir eyleme karışmadığını iddia etti.
Sanık er Muhammed Karakan heyecandan konuşamadığı gerekçesiyle savunmasını yazılı olarak verdi. Karakan, "Ben fazla bir olay görmedim. Çünkü halkın üzerine ateş açmadığım için Albay Zeki Demir tarafından silahla vuruldum ve hastaneye kaldırıldım. O gece hiç ateş etmedim." ifadesini kullandı.
Hiçbir şeyi hatırlamadı
Davanın en önemli sanıklarından Albay Zeki Demir 15 Temmuz darbe girişiminde vurulduğunu belirterek, "Gözlerimi hastanede açtım. Gerek polislere gerek savcılığa verdiğim ifadede hiçbir şeyi hatırlamadığımı söyledim. Şimdi de hatırlamıyorum." ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı Kemal Selçuk Yalçın, sanık Demir'in iddianamede isnat edilen suçlara ilişkin savunma yapmasını istedi.
Sanık Demir, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin ve öncesinde yapılan toplantılarla ilgili bir şey hatırlamadığını belirtip, başka konularla ilgili savunma yapmak istedi.
Bunun üzerine başkan Yalçın, "Başka konularla ilgili söyleyeceklerin bizi ilgilendirmiyor. İddianameye ilişkin savunma yapacaksan yap." dedi. Sanık Demir'in iddianame dışında savunma yapamaya devam etmesi üzerine, başkan Yalçın, sanık Demir'in savunma hakkını kötüye kullandığını belirterek, savunmasını sonlandırdı.
Dava kapsamında savunma yapan tutuklu sanık erlerin hepsi sanık Demir'in halka ateş açtığını, birçok insanı yaraladığını söylemişti.
Duruşma, sanık savunmalarına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
16.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu karşısında yer alan binadaki salonda yapılan duruşmaya, 42 sanık ile avukatları katıldı.
Gazi ve şehit yakınları olan müştekiler ile avukatları da duruşmada hazır bulundu.
Duruşma, sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam etti.
İDDİANAME
İddianamede, biri albay, 3'ü yüzbaşı, biri teğmen, biri asteğmen, ikisi uzman çavuş ve 42'si de er olmak üzere 50 tutuklu sanık yer alıyor.
İddianamede darbe girişimini engellemeye çalışan vatandaşlar ve emniyet güçlerinin üzerilerine açılan ateş sonucu Prof. Dr. İlhan Varank'ın da aralarında bulunduğu 14 kişinin şehit olduğu, 152 kişinin ise yaralandığı belirtiliyor.
İddianamede, darbe girişimi sırasında 47. Motorlu Piyade Alay Komutanlığı 2. Tabur 4. Bölük emrinde görevli subay, uzman çavuş ve sanık erler ile söz konusu alayın faaliyetlerini darbe girişimi kapsamında takviye etmek amacıyla görevlendirilen kurmay subay ve kurmay öğrenci subay sanıkların eylemleri anlatılıyor.
İddianamede, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin işgal edilmesi için 53 sanığın görevlendirildiği kaydediliyor.
İddianamede, 50 sanığın "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek", " Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" ve "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edilirken, bazı sanıkların çeşitli suçlardan hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
"Gelene ateş edin, mermileri boşa harcamayın" emri
İddianamede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı üzerine darbe girişimini engellemeye çalışan vatandaşların, kamera görüntülerine göre saat 00.56 sıralarında Haşim İşcan Geçidi önünde toplanmaya başladıkları aktarılarak, vatandaşların sanıkları ikna etmeye çalıştıkları ayrıca olay yerine gelen emniyet güçlerinin de sanıklara teslim ol çağrısını yaptıkları kaydediliyor.
Tüm çabalara rağmen sanıkların teslim olmadığı gibi halkı korkutmaya çalıştıkları ve "evinize gidin vatan hainleri" şeklinde bağırarak havaya ateş açtıkları anlatılan iddianamede, bir süre sonra eski Albay Zeki Demir'in sanıklara "Ben emir verdiğimde istediğiniz şekilde her yere ateş edebilirsiniz." şeklinde talimat verdiği belirtiliyor.
Talimatın ardından tüm sanıkların vatandaşlara ve emniyet güçlerine hedef gözeterek ateş etmeye başladıkları, bu sırada Zeki Demir'in yine sanıklara "Hiçbir merminiz boşa gitmeyecek, halkın üzerine ateş edin, bir mermi bir insan." şeklinde emir verdiği anlatılan iddianamede, aynı şekilde sanıklar Cihan Şahin, Ramazan Ertürk, Mustafa Alper Şengören, Yakup Karaçelik ve Ömer Faruk Nazlıcan'ın da sanıklara "Gelene ateş edin, mermileri boşa harcamayın." şeklinde emir verdiği bildiriliyor.
Yaşanan bu süreçte tüm sanıkların birlikte ve hakimiyet kurarak ateş etmeleri sonucunda, Prof. Dr. İlhan Varank, Erkan Pala, Adil Büyükcengiz, Tahsin Gerekli, Ömer Cankatar, Murat Kocatürk, Haki Aras, İbrahim Yılmaz, Yunus Emre Ezer, Şuayp Seferoğlu, Ahmet Kara, Metin Arslan, Ramazan Sarıkaya ve Tolga Ecebalın'ın şehit oldukları belirtilen iddianamede, olaylarda 152 kişinin de yaralandığı aktarılıyor.
Bu arada, eski AFAD İstanbul İl Müdürü Gökay Atilla Bostan ve eski İBB Sivil Savunma Sekreteri Mehmet Tunç'un da dosyası geçtiğimiz günlerde bu davayla birleştirilmesi sonucu sanık sayısı 52'ye yükseldi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-24 Temmuz (2017) 'İstanbul 52 sanık (ilk 50) Darbe Yap./İBB İşgali' davası
(17 Mart 2018, 18:09)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: