Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesine ilişkin 18 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
24.02.2018 19:10 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesine ilişkin 18 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
19.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanıklar ve avukatlarının yanı sıra şehit Halisdemir'in kardeşleri Soner ve Savaş Halisdemir, olayda yaralanan Başçavuş İsmail Oğuz ile karargahta öldürülen Astsubay Nedim Şahin'in eşi Ayşe Şahin, TBMM, Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığının da arasında bulunduğu müştekilerin avukatları katıldı.
Duruşmada, başka cezaevlerinde bulunan 4 sanık ile telekonferans sistemiyle bağlantı kuruldu.
Mahkeme Başkanı Bayram Kantık, Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının bazı sanıklardan elde edilen dijital materyallerin inceleme raporlarını gönderdiğini, bazı sanıkların raporlarının ise henüz gönderilmediğini açıkladı.
Duruşmada maktul Nedim Şahin'in kızı Nesibe Tuğçe Şahin, 'Babamı öldürenlerden şikayetçiyim.' diyerek, davaya katılma isteminde bulundu.
Ardından olay tarihinde albay rütbesiyle İskenderun İleri Harekat Üssü'nde Birinci Özel Kuvvet Grup Komutanı olarak görev yapan Eyüp Coşkun 'tanık' olarak dinlendi.
Coşkun, emrinde daha önce 11, 12, 13 ve 14. Özel Kuvvet Taburları bulunduğunu, bunlardan 11. Taburun kendi emrinden çıkartılarak Silopi'deki Özel Kuvvet Harekat Komutanlığına bağlandığını, sanıklardan Fatih Şahin'in başında bulunduğu 12. Tabur'un 13 Temmuz akşamı kendisinin emrinden alınarak Diyarbakır'daki albay Altan Bora'nın emrine verildiğini anlattı.
Coşkun, 13. ve 14. Taburların ise Ankara'da izinli olduğunu bildirerek, o esnada kendisinin yanında 13 Temmuz'da emrine verilen iki birlik bulunduğunu, bazı taburların ise Hatay'da kendi emrine girecek şekilde hazır olduğunu ifade etti.
Semih Terzi görüşmek istemiş
Darbe girişimi akşamı saat 21.00-21.30 arasında İskenderun'da sahilde eşi ve çocuklarıyla yürürken, sanıklardan Semih Terzi'nin emir astsubayı Ahmet Kara'dan telefon aldığını belirten Coşkun, Kara'nın, Terzi'nin kendisiyle askeri hattan görüşmek istediğini söylediğini aktardı.
Yakındaki orduevine giderek, 5-10 dakika sonra Terzi'yi aradığını bildiren Coşkun, şöyle konuştu:
'Semih Terzi bana, 32. ve 34. Özel Kuvvet Taburlarının Ankara'ya gideceğini, bunun için Hatay'a uçak geleceğini söyledi. Nezaketen Zekai Aksakallı'yı kastederek, 'Komutanı aramama gerek var mı?' diye sordum. 'Yok, zaten haberi var. Gidince de görüşürüz' dedi. Yine 'Komutanım, emir gelecek mi?' dedim, 'Gelecek. Zaten Ümit Bak'ın da haberi var' dedi. Bak, o gün Özel Kuvvetler Kurmay Başkan vekiliydi. Onların emirleri göndereceğini söyledi. Ben, 'Hayrola komutanım, nedir?' diye sorunca, çıkışarak, 'Eyüp, uzatma, emri yap, sonra öğrenirsin' dedi. Bu beni rahatsız etti. Zaten bir yıldır kavgalıydık, limoniydik. Orduevinde de bir sürü insan vardı, tartışmak istemedim. Bana, 'Sen kışlaya git' dedi. Kışlaya doğru yola çıktım.
Beni eşim bıraktı. Burada 32. Tabur Komutanı Nevzat yarbay, 34. Tabur Komutanı Ruhi yarbay, karargah astsubayları Şaban ve Durdu başçavuşlar beni karşıladı. Şaban başçavuş, 'Ümit Bak, siz yokken üç kere aradı' dedi. Ben de Semih Terzi'nin aradığını söyledim. Herhalde onunla ilgili olduğundan bahsettik. Akabinde Fatih Şahin aradı, 'Komutanım, Ankara'ya intikal emri aldık. Bilginiz var mı?' dedi. 'Vallahi bilmiyorum. Bizimkilere de Ankara'ya intikal emri verdiler. Öğrenirsem sana dönerim' dedim.'
Coşkun, Fatih Şahin'in, 'Semih Terzi aradı, intikal emrini söyledi.' dediğini bildirdi.
Ardından sanıklardan Ümit Bak'ın arayarak, Terzi'nin söylediklerinin aşağı yukarı aynısını söylediğini aktaran Coşkun, emri sorduğu Bak'ın 'Tamam' diye yanıt verdiğini söyledi.
Bu sırada beraberindeki personelle DEAŞ'ın olası saldırısı, Suriye'deki hedeflere yönelik olası bir operasyon veya Musul Başkonsolosluğu personelinin rehin alınması gibi olayların akıllarına geldiğini anlatan Coşkun, sonrasında Harekat Merkezine girdiklerini, burada açık olan televizyondan Boğaziçi Köprüsü'nün kapatıldığını gördüklerini bildirdi.
Duruma anlam veremediği için Ankara'daki Harekat Merkezini aradığını kaydeden Coşkun, 'Agah yüzbaşı telefona çıktı. 'Hayırdır, durum ne?' dedim. 'Gayet sakin. Herhangi bir şey yok' dedi. Komutanın yerini sordum, düğünde olduğunu söyledi. Sorunca Harekat Merkezi Vardiya Amirinin Mehmet Ali Çelik yarbay olduğunu söyledi. Onun da ya kendisinin veya Ümit Bak'ın odasında olduğunu söyledi. Çelik'in odasını 5-10 defa aradım, cevap vermedi. Bak'ın odasıysa sürekli meşguldü.' diye konuştu.
Coşkun, televizyonda izledikleri görüntülerden duydukları rahatsızlığın ve meraklarının arttığını dile getirerek, Ankara'daki Harekat Merkezini yine aradığını, telefona bu defa astsubay Cevdet Sarıçiçek'in çıktığını, ona da Ankara'daki durumu sorduğunu, 'Sakin' yanıtı aldığını ifade etti.
Sarıçiçek'in, yerini sorması üzerine Korgeneral Zekai Aksakallı'nın evinde olduğunu söylediğini bildiren Coşkun, Sarıçiçek'ten onu bağlamasını istediğini, telefonun epeyce çaldığını ancak cevaplanmadığını anlattı.
-'Şüphelerim arttı'
Coşkun, Ankara'daki Harekat Merkezinde görüştüğü kişilerden birinin Aksakallı'nın düğünde, diğeri ise evinde olduğunu söylediğini, yine konuştukları kişilerin Ankara'da durumun sakinliğinden bahsettiklerini, oysa televizyonda 'ilginç' görüntüler bulunduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
'Personeli topladım, 'Arkadaşlar neyin ne olduğunu anlamadım. Şüpheli bir durum var. Şu an için sizi bir yere göndermiyorum' dedim. Biraz daha televizyon izleyince şüphelerim arttı. 23.00-23.15 arasında tabur komutanlarını, personeli topladım, 'Arkadaşlar, durum gayet şüpheli, ne olduğunu anlamıyorum. Komutana ulaşamıyorum. Komutana bir şekilde ulaşacağım, sizi bilgilendireceğim. Sizi hiçbir yere göndermiyorum' dedim. O sırada Sayın Başbakan televizyona bağlandı, ordu içinde kıpırdanmalar var tarzı cümle kurdu. Bu durum bende daha net ışıklar yaktı. Personeli yeniden topladım, 'Kimseyi bir yere göndermiyorum, herkes kalıyor. Aksakallı generale ulaşacağım, durumu öğreneceğim' dedim.'
Coşkun, saat 23.32'de Harekat Merkezi nöbetçisinin bir emir getirdiğini belirterek, üç sayfalık emrin ikinci sayfasında üç madde bulunduğunu, birincisinde 'Silahlı kuvvetler ülkede oluşan durum nedeniyle gerekli tedbirleri alacaktır.', ikincisinde 'ÖKK ve Çakırsöğüt Jandarma Komando Tugayı birlikleri Ankara'ya derhal intikal edeceklerdir.', üçüncüsünde 'Birlikler arasında koordinasyon yetkisi verilmiştir.' yazdığını anlattı.
Emrin 'Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi Amiri' sıfatıyla albay Osman Kartal tarafından imzalandığını söyleyen Coşkun, 'Evrakı okuyunca durum netleşmeye başladı. Darbe girişimi benzeri bir şey olduğunu anladım. Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi amiri sıfatıyla bir albay imzalamıştı. Albayın emir komutayı değiştirdiğini, tuğgeneralin imzası olması gereken yere doğrudan kendisinin amir sıfatı olduğunu gördüm. Bunu Sayın Başbakan'ın açıklamalarıyla, komutanın yerini sorduğum ifadelerle vesaire birleştirdim. Bu tarzda bir algım oldu.' diye konuştu.
Coşkun, emrine iki gün önce evrilen 32. Taburu henüz yeterince tanımadığını, yanındaki kişilerden tereddüt duyduğunu dile getirerek, 'Başbakan'ın dediği gibi kalkışma gibi bir şey olduğu belliydi. Personeli topladım. 'Biz cumhuriyetin, milletin, devletin yanındayız. Kimseyi bir yere göndermiyorum. Komutana ulaşacağız, emirlerini alacağız. Şu an için emniyet tedbirlerini artırın' dedim.' bilgisini verdi.
Sonradan Genelkurmay Başkanlığının yazışma programı Haberci'den Aksakallı'ya, 'Komutanım, İskenderun'da her şey kontrolüm altında. Birlikler teyakkuzda. Emirleriniz doğrultusunda hareket etmeye hazırız.' mesajı yolladığını, ancak mesajın yaklaşık yarım saat sonra ulaştığını ifade eden Coşkun, karargah astsubayına da Silopi'deki ÖKK personelinin durumunu öğrenmesi emrini verdiğini anlattı.
-'Semih Terzi hainlik yapıyor'
Silopi'dekilerin Semih Terzi'nin helikopterle intikal ettiğini söylediklerini belirten Coşkun, emrindeki bir yarbayın kendisine, Ankara'da izinli bulunan personelinin kışlaya hareket halinde olduğunu bildirdiğini, bu personele kızarak, Ankara'daki personelin geri dönmelerini sağlamasını emrettiğini anlattı.
Yine izinde olan 33. Tabur Komutanı Yıldıray Yılmaz'ın kendisini arayarak, Semih Terzi'nin kendisine 'Güvenilir adamlarınla birlikte Ankara'ya intikal et, kışlada toplan' diye mesaj attığını söylediğini ifade eden Coşkun, ona, 'Yıldıray bana güveniyor musun?' diye sorduğunu, onun güvendiğini söyleyince, 'Semih Terzi sistemin dışında. Hainlik yapıyor. Normal, ayın 16'sında Hatay'a dönüyorsunuz' dediğini, onun da 'Tamam' diyerek, direkt otobüs olmadığı için Ankara'da aktarmayla Hatay'a geleceğini söylediğini ifade etti.
Coşkun, kendisi gibi bazı birliklerden sorumlu olan Albay Yılmaz Sayar ve yanındaki Albay Ömer Faruk Bozdemir ile görüştüğünü, onlarla 'devletin yanında yer alacaklarını' konuştuklarını kaydetti.
Bir yandan da sanıklardan Fatih Şahin'in taburundaki bütün numaraları aradıklarını, ancak o ekibe ulaşamadıklarını anlatan Coşkun, İl Jandarma Komutanı ve MİT Bölge Müdürü ile görüştüklerini, bu kişilerin gelen uçaktan bahsettiğini, onlara 'hainlerle iş birliği yapmayacaklarını' söylediğini ve uçaktakilerin gözaltına alınmasını istediğini ifade etti.
Terzi'nin vurulduğunu öğrendiği telefon
Coşkun, saat 03.40'ta Fatih Şahin'den telefon aldığını söyleyerek, 'Bana Semih Terzi'nin göğsünden iki mermiyle vurulduğunu söyledi. Dört kişinin GATA'ya getirdiklerini söyledi. Bunları konuşurken, 'Benim iki kızım var. Böyle olmayacaktı. Ben devletin yanındayım, cumhuriyetin yanındayım' tarzı bir şeyler söyledi. 'Fatih ne yaptığını bilmiyorum ama kötü bir şey yapmışsın. Adalete teslim ol' dedim. O sırada 'Erkan yarbayı gördüm' dedi, telefonu kapattı.' beyanında bulundu.
Coşkun, gece boyunca Aksakallı ile altı defa konuştuklarını, ÖKK'da çatışmaların bir süre daha sürdüğünü, ancak sonradan kurtarıldığını anlattı.
Soru üzerine kendisinin de tutuklandığını, mesleğinden ihraç edildiğini, ancak savcılık aşamasında hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini ifade eden Coşkun, mesleğine dönmeye çalıştığını bildirdi.
Sanıklardan Ahmet Kara söz alarak, 'Biz uçağa bindik, Semih Terzi'nin kurbanları olarak. Bir Allah'ın kulu uyarmadı. Yaptıkları tek şey, Fatih Şahin'e bir tane WhatsApp'tan mesaj. ya Fatih Şahin bu işlerin içindeyse ne olacak?' diye konuştu.
Arbede nedeniyle ara
Aynı sıralarda bulunduğu yerden bazı sözler söyleyen bir izleyiciye, bazı sanık avukatları tepki gösterdi.
Kısa süre içinde diğer sanık avukatları ile 15 Temmuz gazileri olduğunu söyleyen kişiler de tartışmaya karıştı.
Avukatlar tehdit edildiklerini, gaziler ise kendilerine sövüldüğünü söyledi. Tarafların karşı karşıya gelmelerine güvenlik güçleri engel olurken, arbedenin devam etmesi üzerine Mahkeme Başkanı Kantık, duruşmaya ara verdi.
Duruşmada öğle arasının ardından Mahkeme Başkanı Bayram Kantık, düzeni bozan kişilerin salon dışına çıkartılacağı uyarısında bulundu. Kantık, sabahki oturumda meydana gelen olaylara ilişkin iki polis memuru tarafından tutulan tutanağın dosyaya konulduğunu bildirdi.
Daha sonra olay tarihinde İskenderun İleri Harekat Üssü'nde Birinci Özel Kuvvet Grup Komutanı olarak görev yapan 'tanık' Eyüp Coşkun'un çapraz sorgusuna devam edildi.
Sanıklardan Ahmet Kara, 'Bizi ikaz için sadece bir WhatsApp mesajı Fatih Şahin'e gönderildi. Pilotlar ikaz edilebilirdi. Ne düşünüyorsunuz?' sorusu üzerine Coşkun, alarm zincirine göre en tepedeki kişiden en kıdemsize kadar personelin sırasıyla aranması gerektiğini anlatarak, 'Fatih Şahin'e ulaşamayınca o listelerden gittik.' dedi.
Sanıklardan Fatih Şahin, Coşkun'un 'bazı şeyleri hatırlamadığını, bazılarını ise yanlış hatırladığını' ileri sürdü.
Coşkun, Semih Terzi ile Ankara'ya gelen ekipten Barış Batmaz'a ulaşabildiklerini anlatarak, 'Ona net şekilde söyledim, 'Güvendiğin adamlarla birlikte oraların emniyetini alın.' dedim.' ifadesini kullandı ve iki karargah astsubayı vasıtasıyla sadece Şahin'e değil, taburun bütün adamlarına ulaşmaya çalıştıklarını kaydetti.
Coşkun, 'O uçağa binenlerden hiçbirine ulaşamadık, ta ki Barış Batmaz'a ulaşana kadar.' dedi.
Tanık, önceki ifadesini reddetti
Coşkun'dan sonra telekonferans sistemiyle Adana'ya bağlanılarak Yunus Emre Bülbül adlı kişinin 'tanık' olarak beyanına başvuruldu.
Mahkeme Başkanı Kantık, bu kişinin, hakkındaki soruşturma kapsamında ifade verdiğini ve sanıklardan Furkan Aslanbay'ı teşhis ettiğini belirtti.
Beyanı sorulan Bülbül, gittiği FETÖ evlerinde Aslanbay'ın da arasında bulunduğu grupla astsubaylık sınavlarına hazırlandığına ilişkin Osmaniye'de verdiği beyanlarını reddetti.
Kantık'ın, 'Furkan Aslanbay'ı teşhis etmişsin.' demesi üzerine Bülbül, 'İfadeler ve teşhis tutanağı doğru değil. Emniyette 'İsim söylemen gerekiyor.' dediler. Eşim doğum yapacaktı. Bir an önce çıkmak için öyle söyledim.' iddiasında bulundu.
Kantık'ın, 'savcılıkta avukatının huzurunda da aynı şeyleri söylediğini' hatırlatması üzerine Bülbül, ifadesinin doğru olmadığını yineledi.
Bununla birlikte Bülbül, ifadesinde belirttiğinin aksine gittiği FETÖ evinde dört kişi olmadığı, gelen gidenler bulunduğunu savunarak, 'Furkan isim olarak aklıma geldi, 'Furkan' dedim.' diye konuştu.
Soru üzerine Bülbül, Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkındaki soruşturmanın sürdüğünü bildirdi.
Duruşmada, daha sonra sanıklar ve sanık avukatlarının tahliyeye ilişkin beyanları alındı.
Sanıklardan Ali Güreli, 'Tutuklanacağımı hayal bile edemezdim. Yanlışlıkla mahkemeye çıkartıldığımı düşünüyordum.' dedi.
Sanık Fatih Şahin ise 'Sıralı amirlerin komutasında havaalanına gittik, Ankara'ya geldik ve elim olaylar yaşandı. Ben ateş ettiğimi kabul ediyorum. Kendimizi koruma refleksi içinde meşru müdafaa kapsamında ateş etmek zorunda kaldık.' iddiasında bulundu.
Sanık Mihrali Atmaca da darbe girişimini duymasının ardından darbeye karşı mücadele ettiğini ancak bunun 'iki kurşun yüzünden' gölgede kaldığını öne sürdü.
Sanık avukatlarından Çiğdem Koç, bazı müştekilerin tepkilerine yönelik eleştirilerde bulundu ve duruşmalarda mahkeme heyetine gösterilen saygının sanık avukatlarına da gösterilmesini istedi.
Koç, Semih Terzi'nin eşi Nazire Terzi'nin de arasında bulunduğu kimi isimlerin duruşmada tanık olarak dinlenmelerini talep etti.
Maktul Nedim Şahin'in ailesinin avukatı, dosyadaki görüntülere ilişkin bilirkişi raporuna göre Nedim Şahin vurulduğu esnada Şener Soylu'nun olayları gördüğünü ifade ederek, 'Nedim Şahin odaya girdikten iki saniye sonra silah patlıyor. Mihrali Atmaca, 11 kurşun yemiş Nedim Şahin'e iki el daha ateş ediyor. Soylu'nun tanık olarak dinlenmesini istiyoruz.' şeklinde konuştu.
Söz alan Atmaca, 'Siz benim ölüp onun yaşamasını isteyebilirsiniz. Biz de darbeye karşı mücadele ediyoruz. Önceliğim her zaman vatan milletti. Namluyu kimin çevirdiğine dikkat etmem, ister Nedim Şahin olsun, ister FETÖ olsun, ister PKK olsun.' diye konuştu.
Cumhuriyet Savcısı Mustafa Manga, dosyayla ilgili doğrudan bilgisi olmadığından Nazire Terzi'nin tanık olarak dinlenmesi isteminin reddini talep etti.
Sanıkların tutukluluklarının devamı talebinde bulunan Manga, sabah sanık avukatları ve bazı izleyiciler arasındaki olaylara ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunulmasını istedi.
Mahkeme heyeti, savcının da talebi doğrultusunda, dosya kapsamını dikkate alarak Nazire Terzi'nin dinlenmesi talebini reddederken, Nedim Şahin'in kızının davaya katılma talebini kabul etti.
Duruşmadaki olaylara ilişkin başsavcılığa ihbarda bulunulmasına karar veren heyet, tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına da hükmederek, duruşmayı 19 Mart 2018 saat 09.30'a erteledi.
Sonraki celse Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülecek.
İDDİANAME
İddianamede, 18 sanıktan 17'si hakkında 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', ' Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs' ve 'nitelikli kasten öldürme' suçlarından 4'er kez, sanık Mihrali Atmaca hakkında da 5 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Ayrıca, bütün sanıklar hakkında 'silahlı terör örgütü üyeliğinden' 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
HALİSDEMİR'İN SON GÖRÜNTÜLERİ
Öte yandan Özel Kuvvetler Komutanlığı'nı (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesine ilişkin davada, güvenlik kamerası görüntüleri ve bu görüntülerden elde edilen fotoğraflardan oluşan bilirkişi raporu da dosyaya eklendi.
Bilirkişilerce, davayı gören Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen rapordaki görüntü ve fotoğraflarda, Halisdemir ile sanıkların, 15-16 Temmuz 2016 gecesi ÖKK'deki eylemleri saat, kişi ve yer belirtilerek gösterildi.
Raporda, şehit Halisdemir'in darbe girişimi gecesi saat 20.42'de karargah binasına girdiği, saat 23.58'de emir astsubayı odasının önüne geldiği esnada odadan çıkan erbaşlara bir şeyler söylediği, ardından odasına girdiği görülüyor.
Görüntülere göre, şehit Halisdemir, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda telefon görüşmesi yaptıktan sonra dışarıya çıkıyor.
Bir süre sonra ise Halisdemir tarafından vurulan Semih Terzi'nin yaralı halde darbeci askerler tarafından karargah katına taşınması güvenlik kameralarına yansıyor.
Terzi'nin, darbeci askerlerce helikopterle GATA'ya götürülmek üzere tekrar dışarı taşınması da görüntülerde yer alıyor.
AKSAKALLI'DAN GELEN TELEFON
Halisdemir, saat 02.13'te karargah komuta katında emir astsubayı odasından telefonla konuşarak koridora çıkıyor ve daha sonra aynı odaya dönüyor.
Bir dakika sonra karargahın birinci katından merdivenleri kullanarak aşağı inen Halisdemir, saat 02.16'da cuntacı timin arasına karışarak Semih Terzi'ye ateş ediyor.
Ardından karargah binasının yanındaki ağaçlık alana doğru koşan Halisdemir, Terzi'nin ekibinde bulunan eski binbaşı Fatih Şahin tarafından vuruluyor.
Ateş seslerinin ardından darbeci Terzi'nin emir astsubayı Ahmet Kara ise hızla karargah binasına kaçıyor ve giriş kısmına siniyor.
Yaralı haldeki Terzi ise saat 02.19'da beraberindeki tim görevlileri tarafından karargah binasına taşınıyor. Asansörle komuta katındaki bir odaya götürülen Terzi, 02.49'da bu odadan, davanın sanıklarından eski albay Ümit Bak nezaretindeki tim tarafından çıkartılıyor.
Çarşafla taşınan Terzi, saat 02.50'de de GATA'ya intikal ettirilmek üzere karargah binası dışına götürülüyor.
Sanıklardan eski üsteğmen Mihrali Atmaca, ambulans görevlilerini uzaklaştırarak saat 02.27'de, yerdeki Ömer Halisdemir'e iki el daha ateş ediyor.
Aksakallı ÖKK'da
Etkisiz hale getirilen darbeciler, sabah saatlerinde karargah önünde elleri başlarının üzerinde diz çökmüş halde tutulurken, saat 10.06'da da yine elleri başları üzerinde tek sıra halinde götürülüyor.
O tarihte tümgeneral rütbesiyle Özel Kuvvetler Komutanı olan Zekai Aksakallı da 10.17'de ÖKK'ya geliyor. Bazı personelce esas duruşta karşılanan Aksakallı, darbecileri bertaraf eden askerlere sarılıyor.
Aksakallı, karargah binasına girmeden önce, gece boyunca vurulduğu yerde kalan ve üzeri örtülen şehit Halisdemir'in cenazesinin yanına gidiyor. Cenazenin üzerindeki örtüyü kaldıran Aksakallı, diz çökerek şehidi alnından öpüyor.
Halisdemir'in cenazesi, ÖKK'ya saat 14.04'te gelen ambulansa beş dakika sonra konularak götürülüyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Eylül (2016) 'Ankara 18 sanık ÖKK Darbe Yapılanması' davası
(24 Şubat 2018, 19:10)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: