Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndaki eylemlere ilişkin, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski başyaveri albay Ali Yazıcı ile eski alay komutanı albay Muhsin Kutsi Barış'ın da bulunduğu 534 kişinin yargılandığı davanın görülmesine devam edildi.
24.02.2018 20:45 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndaki eylemlere ilişkin, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski başyaveri albay Ali Yazıcı ile eski alay komutanı albay Muhsin Kutsi Barış'ın da bulunduğu 534 kişinin yargılandığı davanın görülmesine devam edildi.
19.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, tutuklu sanık eski uzman erbaş Muhsin Toplu hakim karşısına çıktı.
Olay tarihinden iki gün önce yapılacak tatbikat için göreve hazır olmaları istendiğini belirten Toplu, 15 Temmuz'da evinde bulunduğu sırada telefonuna "birliğe katılma" emri içeren mesajın geldiğini, bunun üzerine görev yerine gittiğini anlattı.
Teçhizatlarını alarak içtima alanına çıktığını belirten Toplu, Alay Muhafız Bölüğüne yönlendirildiğini bildirdi.
Toplu, kendisinin de yer aldığı görev listesindeki askerleri tanımadığını, bir zaman sonra araçlara bindirilerek kışla dışına çıkarıldıklarını söyledi.
Cep telefonların kendilerinden alındığını anlatan Toplu, Milli Savunma Bakanlığı lojmanlarına gideceklerine dair bilgi verildiğini ancak araçtan indiklerinde geldikleri yerin TRT binası olduğunu fark ettiğini belirtti.
Bu sırada sanık binbaşı Anıl Aktaş'ın "şarjör tak" emrini verdiğini aktaran Toplu, TRT binasının giriş kısımda beş özel hareket polisin kendilerini durdurduklarını ifade etti.
Toplu, polislerden birinin havaya ateş ettiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Bizden biri polislere neden ateş ettiklerini sordu, polisler de 'Darbe yapılıyor haberiniz yok mu?' deyince şok olduk. Muhafız Alayı eski komutanı albay Muhammet Tanju Poshor ile uzman çavuş Fatih Gazel yanımıza geldi. Poshor, polislerle tartışmaya başladı ve 'Buradan çıkın, burayı ele geçirdik.' dedi. Bu sırada polislerden biri, bir yerleri arayarak telefonu Poshor'a verdi. O da görüşmeyi tamamladıktan sonra Ekrem Işık'a dönerek 'İcabında polislere ateş edin.' dediğini duydum. Daha sonra Fatih Gazel de 'Verilen emirleri neden yerine getirmiyorsunuz, neden ateş etmiyorsunuz?' diye çıkıştı. Bir arkadaşımız da 'Kim kime ateş edecek, neden polise ateş edeceğiz?' karşılığını verdi. Ateş etmediğimizi görünce Gazel, Poshor ve Işık oradan uzaklaştı."
Yanındaki askerlerle gelişmeleri değerlendirmek için ağaçlık bölgeye geçtiklerini ifade eden Toplu, yaşanılanlara anlam vermeye çalıştığını ancak heyecanlandığı için ilk başta sağlıklı düşünmediğini iddia etti.
Toplu, daha sonra TRT binasının girişindeki kulübeye gittiğini, burada elleri kelepçeli bir güvenlik görevlisini gördüğünü, bu kişinin ellerini çözerek kendisine darbeci olmadıklarını söylediğini aktardı.
O gece kimseye zarar vermeden birliğine döndüğünü öne süren Toplu, şunları kaydetti:
"Buna rağmen 19 aydır içerideyim. İçimde fırtınalar kopuyor. Yıllarca terör bölgelerinde görev yaptım. İlk kez lojmanda oturma şansı, Batı'da görev yapma fırsatı yakaladım ama iradem dışında gelişen olaylar yüzünden hapse düştüm. Çocuklarımın hayallerini çaldılar, 44 yıllık ömrümü bir hiçe çevirdiler. Mahkeme heyetinden bu ülkede hala adaletin olduğunu göstermesini bekliyorum."
- "Bu davanın mağduruyum"
Tutuklu sanık Mehmet Sercan Geylani de evde bulunduğu sırada telefonla arandığını, alarm verildiğini ve birliğine bir an önce katılması için emir aldığını aktardı.
Bunun üzerine karargaha geldiğini belirten Geylani, içtima alanında Anıl Aktaş'ın cep telefonlarını toplattığını ifade etti.
Geylani, otobüslere bindirilerek kışla dışına çıkarıldıklarını, TRT'ye götürüleceklerine dair kendilerine bilgilendirme yapılmadığını iddia etti.
Sanık eski binbaşı Aktaş'ın askerleri TRT yerleşkesinde konuşlandırdığını bildiren Geylani, burada karılaştıkları polislerden darbe girişimi olduğunu öğrendiklerini söyledi.
Darbe girişiminden habersiz şekilde TRT binasına iradesi dışında götürüldüğünü öne süren Geylani, "Başımızdaki komutanların devletin verdiği yetki ve rütbeyi kötüye kullanabileceklerini nasıl bilebilirdim? Bir uzman erbaş olarak emirleri sorgulama yetkim yok. Bu hale gelmeme sebep olan komutanlardan şikayetçiyim. Darbeci değilim, bu davanın mağduruyum." ifadesini kullandı.
Tutuklu sanıklar Adem Yıldız, Akif Gökçe, Adem Namer ve Gazi Yavuz da suçlamalara ilişkin savunma yaptı.
Duruşmaya, yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
20.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesinde görülen duruşmada, tutuklu sanık eski uzman erbaş Hakan Başbuğ hakim karşısına çıktı.
Hazırlık aşamasındaki ifadelerini kabul eden Başbuğ, olay günü evinde bulunduğu sırada telefonuna "birliğe katılma" emri içeren mesajın geldiğini, bunun üzerine görev yerine gittiğini anlattı.
Zimmet karşılığında silah alıp içtima alanına çıktığını söyleyen Başbuğ, tatbikatın başladığına ilişkin emrin gelmesiyle Recep Karabayır'ın emrine verildiğini bildirdi.
Kendisinin de yer aldığı timin cep telefonlarının toplatıldığını anlatan Başbuğ, daha sonra 4 araçlık konvoyla 3 nolu nizamiyeden çıkış yaptıklarını kaydetti.
Nereye götürülecekleri konusunda kendilerine bilgilendirme yapılmadığını ifade eden Başbuğ, bir zaman sonra TRT yerleşkesine geldiklerini ifade etti.
Sanık eski binbaşı Anıl Aktaş'ın eğitimli köpeklerle beraber mangaları TRT yerleşkesine konuşlandırdığını anlatan Başbuğ, kendisine bahçede beklemesi için talimat verdiğini kaydetti.
İlerleyen saatlerde dışarıdan seslerin gelmeye başladığını belirten Başbuğ, şöyle devam etti:
"Anıl Aktaş ve Ekrem Işık, TRT binasının girişine ilerlediler. Bu sırada sesler gelmeye devam ediyordu. Bizi getiren araçlar Aktaş'ın emriyle giriş kapısına çekildi. Aktaş kendisine tepki gösteren halka 'Beni tahrik etmeyin' diye bağırarak ateş açtı. Bu sırada helikopterden bomba atıldı. Ekrem Işık araçla oradan uzaklaştı. Daha sonra albay Muhammet Tanju Poshor da ateş açarak bağırıyor, askerleri de halka karşı kışkırtıyordu. Ümit Gencer de 'Askerlere ateş edin.' diye bağırıyordu. Erleri, ateş etmemeleri için uyardık ancak şoka girdikleri için havaya ateş ettiler."
Komutanların baskısına rağmen TRT yerleşkesinde kaldığı süre boyunca silah kullanmadığını iddia eden Başbuğ, kanunsuz bir emri yerine getirmediğini ileri sürdü.
Darbe girişimini vatandaşlardan öğrendiğini iddia eden Başbuğ, "Tatbikat yapılacağı gerekçesiyle bizi kışlaya çağırmışlardı. TRT'de sözde darbe bildirisinin okunmasından haberimiz yoktu. Halktan öğrendik, polisler 'Sakin olun, sizi kandırmışlar, sizi emniyetli bir yere götüreceğiz.' dediler. Bunun üzerine polise sığındık." diye konuştu.
FETÖ ile irtibatının olmadığını, ByLock kullanmadığını belirten Başbuğ, "Recep Karabayır bizi ateşin ortasına bırakıp gitti. Anıl Aktaş huzurda verdiği ifadede, ikrarı değil inkarı tercih etti. Attığımız her adımın sorumluları bunlardır. Hepsinden şikayetçiyim." diyerek savunmasını tamamladı.
- "Poshor ateş ediyordu"
Tutuklu sanık eski sözleşmeli erbaş Kamil Köksal da 15 Temmuz'da tatbikat olabileceği belirtilerek dikkatli olmaları için uyarıldıklarını aktardı.
Olay tarihinde saat 21.00'de tatbikat alarmı verildiğini belirten Köksal, bunun üzerine alay binasına gidip teçhizatlarını aldığını ifade etti.
Recep Karabayır'ın emir komutasında Ekrem Işık'ın yanına gittiklerini belirten Köksal, burada telefonlarına el konulduğunu kaydetti.
Bu duruma anlam veremediklerini dile getiren Köksal, tatbikatın sorunsuz bir şekilde tamamlanması için böyle bir uygulamaya gidildiğini düşündüğünü dile getirdi.
Daha sonra araçlara binmeleri için emir aldıklarını belirten Köksal, kısa bir yolculuktan sonra TRT binasının bulunduğu alana vardıklarını ifade etti.
Buraya neden getirildikleri konusunda bilgisinin olmadığını öne süren Köksal, şunları söyledi:
"Burada ne olduğunu anlamaya çalışırken adının Tanju Poshor olduğunu öğrendiğimiz albay geldi. Binanın giriş kısmında Poshor, darbecilere tepki gösteren vatandaşlara bağırıp küfrediyordu. Ateş sesinin gelmesi üzerine Anıl Aktaş 'tam dolduruş' emrini verdi. Poshor ile Fatih Gazel o sırada havaya ateş etti. Ne olduğunu anlamadık. Erleri emniyete alıp duvarın dibine çekildik. Bu erlere uzmanlar dışında kimse sahip çıkmadı."
Darbe girişimini vatandaşlardan öğrendikten sonra polise sığındıklarını aktaran Köksal, güvenmek zorunda kaldıkları komutanları tarafından kandırıldıklarını savundu.
Yargılanmasına neden olan bütün komutanlarından şikayetçi olduğunu ifade eden Köksal, şöyle devam etti:
"Onları şeytan bile kabul etmeyecek, çocuklarımızın gözyaşlarında boğulacaklar. Devletimiz doğru ve hızlı karar versinler diye bunlara makam ve mevki vermiş. Madem o kadar basiretsizlerdi neden o makamları işgal ettiler? Uzman erbaş olarak devletimizin itibarına halel getirecek bir şey yapmadım. İkinci sınıf insan muamelesi yapılan bir konumdaydık ancak uzman çavuşundan generaline kadar herkes aynı kefeye konuluyor. Suçsuz olduğum ortada. Tahliyemi istiyorum."
Tutuklu sanıklar Selahattin Güney, Harun Ulucan, Resul Soy ve Gökhan Duyum da suçlamalara ilişkin savunma yaptı.
Duruşmaya, yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
21.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde yapılan duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Tutuklu sanıkların savunmalarıyla devam edilen duruşmada, sanıklardan eski astsubay Hüseyin Kaplan, üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek, FETÖ üyesi olmadığını ve hakkında tek bir somut delil bulunmadığını ileri sürdü.
Dava sanığı eski rütbelilerin hiçbir şey anlatmadığını belirten Kaplan, "Huzura gelen hiçbir komutan gerçeği anlatmadı, herkes ne olduğunu bilmiyormuş, o rütbeliler bilmezken biz nasıl bilelim? 12 Temmuz'da saat 10.00'da bölük komutanı yüzbaşı Recep Karabayır, alarm verildiğinde kim kiminle ve ne kadar sürede gelecek şeklinde bir hazırlık yapılmasını söyledi. Uzman çavuş Özkan Akışık'ı çağırıp, uzmanların bilgisini ve tatbikat alarmına yönelik personel listelerinin hazırlanmasını istedi." dedi.
Sanık eski yüzbaşı Karabayır'ın hazırlanan listeyi aldığını, listede hangi personelin ne kadar sürede tabura geleceğinin yazıldığını anlatan Kaplan, şöyle devam etti:
"Hazırlanan liste, 15 Temmuz'a kadar birkaç kez değişti. 13 Temmuz'da Recep Karabayır ile Tabur Komutanı binbaşı Fedakar Akça'nın yanına gittik, taburdaki bütün subay ve astsubaylar da oradaydı. Komutan, ilk önce 18 Temmuz törenleriyle ilgili konuştu, sonra da Alay Komutanı Kutsi Barış, hafta sonu Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile spor yaparken Akar'ın 'Emniyet için ne yapıyorsunuz?' diye sorduğunu, Kutsi Barış da durumu Orgeneral Yaşar Güler'e aktardığını ve Güler'in de 'Bir koruma tatbikatı yapın o halde' dediğini anlattı. Bunun üzerine Fedakar Akça, tatbikat yapılacağını ve Güler Paşa'nın da tatbikatı denetleyeceğini söyledi.
Tabur Komutanı Fedakar Akça, 'Pars' koduyla alarm tatbikatı olacağını ve bunun amacının reaksiyon zamanını ölçmek olduğunu söyledi. Alarm verildiğinde alaya gelineceğini, herkesin teçhizat alacağını, içtimaya çıkılacağını ve Yaşar Güler'in gelerek, Kutsi Barış ile tatbikatı denetleyeceğini söyledi. Tatbikata her bölükten 40 uzman ve 40 erin katılacağı söylendiği için mühimmat durumuna baktım ve mühimmatın yetmeyeceğini Fedakar Akça'ya ilettim. Komutan da emir yazarak, istediği mühimmatları usulüne uygun olarak aldık."
Eski tabur komutanından "Pars gerçek" mesajı
Gelen mühimmatları şarjöre basıp hazır hale getirterek zimmetle teslim ettirdiğini ileri süren Kaplan, "Öğleden sonra tören provasına katıldım, Yaşar Paşa da provayı izledi. 14 Temmuz'daki içtimada bölük komutanı Karabayır, 14-15-16-17 Temmuz'da bir tatbikat yapılacağını ve büyük ihtimalle gece olacağını söyledi. Herkesin zamanında gelmesini, uzun kollu giyinilmesini ve şahsi tabancaların 2 dolu şarjörle üzerlerinde olmasını söyledi. Şahsi tabancası olmayana zimmetle tabanca verileceğini, çeşitli görev dağılımları yapıldıktan sonra tatbikatın isminin 'Pars' olacağını söyledi. İçtimadan sonra Recep Karabayır, 40 olan sayının 50'ye çıktığını belirterek yeni mühimmat alınması için emir verdi." diye konuştu.
Kaplan, 15 Temmuz 2016'da yeni aldığı evde tadilat yapılacağı için sabah izinli olduğunu ve öğleden sonra saat 15.30 gibi tabura geldiğini belirterek, şunları anlattı:
"Her şey 15 Temmuz'da kopuyor. Çarşı izinlerini imzalatmak için geldiğimde, üsteğmen Hakan İnanç Bıçaksız, tatbikatın o gece olacağını söyledi. Listeler üzerinde herhangi bir oynama yapmadık, 16.30'da eve gittim. Tabur Komutanı Fedakar Akça, 'Pars gerçek' diye mesaj attı. Recep Karabayır'ı arayarak birliğe gelmesini söyleyerek ben de birliğime gittim. Odamın ışıklarının açık olduğunu gördüm. Odaya gittiğimde, askere ne olduğunu sordum. O da listelerin yeniden değiştiğini, binbaşı Anıl Aktaş'ın emir verdiğini ve Hakan İnanç Bıçaksız'ın da değiştirdiğini söyledi."
Önceki listeye 9 kişilik koruma ve araçların bu aşamada eklendiğini öğrendiğini öne süren Kaplan, "Listelerin hepsinde değişiklik olduğunu, gelen uzman çavuşların hangi listede olduğunu bilmiyordum, geldiğimde öğrendim. Hakan İnanç Bıçaksız da listeleri değiştirdikten sonra kimseye bir şey söylemeden değiştirdiği listeleri alıp gitti. Araç planlaması yapıldığını, lojistik desteğe gittiğimde öğrendim. Personel gelmeye başlayınca mühimmatları dağıtmaya başladık, Fedakar Akça, zamanlamanın iyi olduğunu söyledi." dedi.
Sanıklardan eski binbaşı Anıl Aktaş'ın garajlara gidileceğini söylediğini belirten Kaplan, "Anıl Aktaş forsları çıkarttırdı, Aktaş'ın habercisi telsiz şemalarını dağıttı. Kimi gördüyse ona telsiz verdiler, garajlar bölgesine gidip içtima düzenine geçtik. Saat 22.00 suları sanıklardan eski piyade yarbay Ekrem Işık'ın herkesten telefonlarını bırakmasını istedi." diye konuştu.
Recep Karabayır, Ekrem Işık ve Anıl Aktaş dışındaki tüm personelin telefonunun toplandığını ileri süren Hüseyin Kaplan, savunmasına şöyle devam etti:
"Ekrem Işık'ın habercisi, poşetlere koyduğu telefonları alıp götürdü. Recep Karabayır, isimleri okudu, takımla beraber araca binmesini ve araçların birbirini takip etmesi emrini verdi. Hareket ettikten bir süre sonra durduk, önümüzden 4-5 araç hızla geçti. Bu araçların Genelkurmay Başkanlığına gittiğini ve bu grubun alay personeli olduğunu daha sonra öğrendim. Bu işi planlayanlar, hiçbir birliğin birbirini görmemesi üzerine planlama yapmış. TRT'ye giden ekipte bulunan ve telefonları yanında olanlar, orada olanları görmelerine rağmen 93 kişiyi çağırıp ateşe atmışlardır. TRT yerleşkesine 23.35-23.40 gibi girdik. Araçlardan indiğimizde Anıl Aktaş, dolduruş emri verdi, grupları yönlendirdi. Aktaş, kendi takımını nizamiyenin soluna yönlendirdikten 20 dakika sonra nizamiyeden bağırış sesleri geldi."
Sanık eski astsubay Hüseyin Kaplan, "Başta Pensilvanya'daki o şarlatandan, Kutsi Barış, Ekrem Işık, Ümit Gençer ve Muhammet Tanju Poshor bilerek darbe girişiminde bulunmuştur ve hepsinden şikayetçiyim. Suçsuz yere tutuklu olduğumu düşünüyorum ve tahliyemi talep ediyorum." diyerek savunmasını tamamladı.
Duruşmaya ara verildi.
Sanıklardan eski uzman çavuş Şinasi Karabağ, üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek, eski bölük komutanı yüzbaşı Recep Karabayır'ın kendilerine tatbikat olacağını söylediğini öne sürdü.
Darbe girişimi akşamı mesai arkadaşlarının kurduğu WhatsApp grubundan tatbikat olduğu ve ivedi şekilde Alay'a gelinmesine dair bir mesaj aldığını ve saat 21.30 sularında Alay'a girdiğini ifade eden Karabağ, "Giyim kuşam ve teçhizatımızı donandıktan sonra Alay içerisindeki iki bina arasındaki yerde toplandık. Burada bizlere ve tüm askerlere bölük komutanımızın emriyle dolu fişek verildi. Yarbay Ekrem Işık ve binbaşı Anıl Aktaş, bütün er ve erbaşların telefonlarının toplanması talimatını verdi ve herkesin telefonları toplandı. Sonra kimin verdiğini bilmiyorum ama verilen emirle bizleri bekleyen otobüslere bindirildik ve TRT istikametine gittik." dedi.
TRT binasının olduğu kavşağa geldiklerinde TRT nizamiyesinde sanıklardan eski yarbay Ekrem Işık ve eski binbaşı Anıl Aktaş'ı gördüğünü iddia eden Şinasi Karabağ, "Bu kişiler TRT binası 1 No'lu nizamiye girişinde duruyorlardı. Anıl Aktaş'ın bize hitaben yukarıdaki TRT nizamiyesinin girişinde Recep yüzbaşının beklediğini ve yanına gitmemizi söylemesi üzerine 30 askerle oraya gittik. Gittiğimizde Recep Karabayır'ı gördüm. TRT giriş kapısı önünde 5 özel harekat polisi vardı. Geldiğimizi gören polislerden birisi havaya doğru ateş ederek bize, 'Gençler yaptığınız darbedir, hepimiz kardeşiz, herkesin çoluk çocuğu var, yapmayın.' dedi. Polislerden biri de elindeki telefondan darbe girişimiyle ilgili internete düşen haberleri göstererek, 'Gölbaşı'nı da vurdular, şehitlerimiz var, sizin telefonlarınız yanınızda yok mu? İnternete girin bakın, neler olduğunu görün." dedi. Bu sırada askeri bir makam aracı gelerek yanımızda durdu ve içerisinden eski alay komutanı olduğunu öğrendiğim Tanju Poshor ve habercisi Fatih Gazel indiler. Poshor polislere, 'Çıkın buradan, burayı biz alacağız' dedi ve polislerle hararetli bir şekilde konuşmaya başladı. Fatih Gazel de bu sırada kendi silahının kurma kolunu çekerek, silah haznesine tam dolduruş yaptı ve bizlere, 'Bu bir emirdir, polisleri vurun, sıkın bunlara' diye emir verdi, bizi galeyana getirip ateş etmemizi istedi ancak bu emri dinlemedik." ifadelerini kullandı.
TRT binasına hiç girmediğini savunan Karabağ, "15 Temmuz gecesi bina çevresinde güvenlik tedbiri alarak herhangi bir olaya karışmadan alaya döndüm. Yapılan hareketin darbe girişimi olduğunu, TRT binası bahçesinde bulunduğumuz esnada burada görevli özel harekat polislerinin uyarmasıyla ve helikopterlerin bulunduğumuz bölgeye ateş etmesinden sonra anladım. Suçsuzum ve beraatımı istiyorum." diye konuştu.
"Güler'i mahcup etmeyin..."
Tutuklu sanıklardan eski uzman çavuş Zeki Bayar da "15 Temmuz 2016 sabahı içtimada bölük komutanımız yüzbaşı Recep Karabayır emniyet tatbikatı olabileceğini, eski Genelkurmay 2'nci Başkanı Yaşar Güler'in de denetlemede yer alabileceğini, kendisini mahcup etmememizi söyledi. Rutin mesaiden sonra akşam tatbikatın başladığını mesajla öğrendim ve Alay'a gittim." şeklinde konuştu.
Teçhizatını alıp içtimaya geçtiğini söyleyen Bayar, "Garajlar bölgesine gittiğimde araçlara bindirilerek Alay'dan çıktık ve TRT'ye gittik. Güvenlikten sorumlu olduğum için tatbikat ve eğitimlerde yanımda hep kelepçe vardı. Tatbikatlarda ve yapılan eğitimlerde daha önce de sızma yapanlara karşı bu kelepçeleri kullanırdık. Nizamiyede Ekrem Işık ve Anıl Aktaş'ı gördüm. Anıl Aktaş'ın takviye istediğini duydum ve sonrasında ateş sesleri geldi. Polis veya halkla hiç diyaloğum olmadı, askerlere şarjörlerini takmamalarını, ateş açmamalarını söyledim. Tahliyemi ve beraatımı istiyorum." diye savunma yaptı.
Tutuklu sanıklar Sinan Dursun da üzerine atılı suçlamalara ilişkin savunma yaptı.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
22.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde yapılan duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Sanıklardan eski uzman çavuş Tuncay Er, izinden döndüğü 14 Temmuz 2016 sabahı içtimasında eski bölük komutanı yüzbaşı Recep Karabayır'ın kendilerine "Arkadaşlar bir tatbikatımız olacak. Beni mahcup etmeyin. Zamanında gelin. Geç kalan istemiyorum. Herkes irtibat numarasını birbirine versin, yakın olanlar birlikte gelsinler." dediğini öne sürdü.
Üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen Er, 15 Temmuz akşamı 20.30 sularında tatbikatın başladığı mesajı üzerine Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına gittiğini söyledi.
Çelik başlığı ve silahını alarak toplanma alanına gittiğini ve 3 dolu MP5 şarjörü aldığını anlatan Er, "Binbaşı Anıl Aktaş bizi yaya olarak ulaştırmanın oraya götürdü. Araçların yanında beklerken Yarbay Ekrem Işık geldi ve bölük komutanı ve takım komutanlarını yanına çağırarak bir şeyler konuştuktan sonra 'Erler de dahil herkes cep telefonunu teslim etsin' dedi. Telefonumu aracımda unuttuğum için veremedim. Araçlara bindik. Araçta bulunan Süleyman başçavuş, yüzbaşıyla konuştuğunu, talimatıyla TRT'ye gideceğimizi söyledi. Otobüsle TRT yerleşkesine girdik." ifadelerini kullandı.
TRT binası girişinde 5-6 özel harekat polisi gördüklerini ve yanlarına gitmeye çalıştıkları sırada içlerinden birisinin "Yaklaşmayın, kardeş kanı dökmeyelim. Doğuda sizinle beraber çarpıştık, şu anda bir darbe girişimi var, gelmeyin" dediğini öne süren Er, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Polisin bu sözü üzerine şaşırdık, 'Ağabeyler niye böyle yapıyorsunuz? Biz de sizin kardeşiniziz, biz size ne yaptık.' dedim. Onlar da 'Sizin hiçbir şeyden haberiniz yok mu? Askeri darbe oluyor, gelin bakın ülkede darbe girişimi var.' diyerek ellerindeki telefondan gelişmeleri gösterdi. Biz de tatbikat için geldiğimizi ve yaşananlardan haberimizin olmadığını söyledik. Sinan uzmanla birlikte askerlere 'Kesinlikle ateş etmeyin, bizden habersiz bir harekete kalkışmayın.' dediğimiz sırada yanımıza yarbay Ekrem Işık, albay Tanju Poshor ve Fatih Gazel geldi. Tanju Poshor komutanlara dönerek, 'Bu polisleri nizamiyeden dışarı atın.' dedi ve polislere dönerek çıkmalarını istedi. Polisler de 'Buradan ancak ölümüz çıkar, çıkmayız.' dediler. Tanju Poshor da 'Şunlara bakın 5 kişi ile 50 askere karşı koyacaklarını zannediyorlar.' dedi. Bu esnada Fatih Gazel polislere doğru silahlı şekilde yürüdü ve 'Dışarı çıkın, burada durmayın.' diyerek elindeki silahı onlara doğru doğrulttu. Askerleri emniyete alıp, ateş etmemelerini söyledik, bir süre sonra helikopterin ateş açtığını gördüm. Dışarı çıkmak istedik, bir asker yaralandı, polislerin yardımıyla TRT yerleşkesini terk ettik. Milletimizin parasıyla alınan uçaklarla, milletimize silah sıkıldığına şahit oldum. Tahliyemi talep ediyorum."
Sanıklardan eski uzman çavuş Ömer Kurt da alaya, tatbikat için gittiğini ve üstlerinin emriyle TRT'ye götürüldüğünü söyledi.
TRT yerleşkesinde karşı karşıya kaldıkları polislerden darbe girişimini öğrendiğini öne süren Kurt, "TRT yerleşkesindeyken yarbay Ekrem Işık ve Fatih Gazel geldi. Gazel bizi galeyana getirmek için polisleri işaret ederek 'Ateş edin bunlara.' dedi ama biz askerleri sakin tutmaya çalıştık. Işık ve Gazel ayrıldıktan sonra bölük komutanı yüzbaşı Recep Karabayır'ın telefonda biriyle konuştuğunu ve 'Bizim burada ne işimiz var?' dediğini duydum. Darbe olmasın diye dua ederken uçak seslerini duydum, helikopterden ateş edildiği sırada polislerle beraber duvar dibine geçtik. Polisler darbeyle ilgili videoları gösterirken helikopterden ikinci kez ateş açıldı." ifadesini kullandı.
Kurt, 16 Temmuz 2016'da saat 01.45 sularında TRT yerleşkesinden ayrılarak Alay'a döndüklerini, FETÖ ile hiçbir bağı olmadığını savunarak tahliyesini istedi.
Sanıklardan Özcan Kutacun da TRT yerleşkesine gidene kadar tatbikat yapıldığını sandığını ileri sürerek, üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi.
TRT yerleşkesindeyken helikopterlerin ateş açtığını, bir askerin yaralandığını ve kendisinin de bu askere ilk yardımda bulunduğunu öne süren Kutacun, "Yaralı askeri kreş binasına götürdük ve bulabildiğimiz tıbbi malzemelerle ilk yardım yaptım. Ambulans çağırdık ancak gelmedi. Sonrasında yaralı askeri araca bindirirken bir ambulans geldi. Ambulansa Muhammet Tanju Poshor, Recep Karabayır ve Fatih Gazel de bindi. Genelkurmay Başkanımızın da dediği gibi mutlak itaat dışında bir eylemim olmadı. FETÖ ile hiçbir bağlantım yok. Tahliyeme karar verilmesini talep ediyorum." diye konuştu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
23.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde yapılan duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Tutuklu sanıklardan eski uzman çavuş Fikret Duru, darbe girişiminde yer almadığını, üstlerinin emriyle 15 Temmuz gecesi tatbikat için karargaha geldiğini söyledi.
Darbe girişimi akşamı 3 araçla saat 23.30'da kışla dışına çıkarıldıklarını belirten Duru, nereye götürülecekleri konusunda kendilerine bilgilendirme yapılmadığını öne sürdü.
Kısa bir yolculuktan sonra TRT yerleşkesine geldiklerini fark ettiğini iddia eden Duru, burada sanık eski binbaşı Anıl Aktaş'ı gördüğünü kaydetti.
Duru, "Anıl binbaşı, toplanmamızı isteyince üç araçtaki personel aşağı indik. Anıl binbaşı beni yanına çağırıp bana 'Görevin TRT binası giriş ve çıkış kapısı. İçeri kimseyi sokmayacaksın. Emniyeti sana ait, askerlerine silahlarını yarı dolduruş yaptır.' emrini verdi. Ben de 3 uzman ve 6 erle TRT binasına giderken, askerlere mermi verildiğini duydum ve onlara mermi takmamaları için emir verdim." dedi.
Binanın önündeki askeri araçta elleri kelepçeli siviller gördüğünü aktaran Duru, bu kişilerin başında nöbet bekleyen askerlerin olduğunu fark ettiğini anlattı.
Askerlere derdest edilenlerin kim olduğunu sorduğunda söz konusu kişilerin TRT'nin özel güvenlik çalışanları olduğu bilgisini aldığını ifade eden Duru, "Ters giden bir şeyler olduğunu anladım. Bu sırada nizamiye bölgesinden 'Ne mutlu Türküm diyene' ve 'en büyük asker, bizim asker' şeklinde sesler gelmeye başladı. Akabinde helikopter nizamiye bölgesine ateş etti. Bunun üzerine emrimdeki askerleri güvenli bölgeye aldım." diye konuştu.
TRT nizamiyesinde bulunduğu süre boyunca kanunsuz bir eylemde yer almadığını savunan Duru, FETÖ ile irtibatının bulunmadığını iddia ederek tahliyesini istedi.
"Emirleri sorgulama konumunda değilim"
Sanık eski uzman çavuş Mithat Erzurum da üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirterek savunmasına başladı.
Yaklaşık 8 yıl Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında görev yaptığını belirten Erzurum, 15 Temmuz 2016'da diğer günlere nazaran mesailerinin erken bittiğini kaydetti.
Saat 21.00'de arkadaşı Sinan Dursun'un kendisini arayarak tatbikat olacağını, ivedi bir şekilde karargaha gelmesi gerektiğini söylediğini aktaran Erzurum, "Alaya gittiğimde uzman çavuşlar Şinasi Karabağ, Resul Soy, Ömer Kurt ile takım komutanı üsteğmen Hakan İnan Bıçaksız, bölük komutanı yüzbaşı Recep Karabayır, binbaşı Anıl Aktaş, binbaşı Fedakar Akça ve askerleri gördüm. Anıl binbaşının talimatıyla telefonlarımız toplandı ve araçlara bindirilerek TRT yerleşkesine götürüldük." ifadelerini kullandı.
O gece emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, komutanlarının verdiği emirleri sorgulama konumunda olmadığını belirten Erzurum suçsuz olduğunu savundu.
"Tatbikat için çıktık, kendimizi TRT'de bulduk"
Sanık eski uzman çavuş Ali Tuncay ise evinde bulunduğu sırada tatbikat başladığı haberini alması üzerine arkadaşıyla karargaha geldiklerini söyledi.
Teçhizatlarını aldıktan sonra içtima alanına çıktığını belirten Tuncay, mangaların karışık bir şekilde oluşturulduğunu, bu şekilde araçlarla TRT'ye götürüldüklerini kaydetti.
TRT yerleşkesine geldiklerinde askerler arasında kargaşanın hakim olduğunu, manga düzenin bozulduğunu anlatan Tuncay, giriş kapısının yakınındaki kulübede elleri kelepçeli güvenlik görevlisi gördüğünü aktardı.
Güvenlik görevlisinin kelepçesini açtığını ifade eden Tuncay, daha sonra giriş kapısına yeniden geldiğinde sanık eski albay Muhammet Tanju Poshor'un burada toplanan halkı ateş etmekle tehdit ettiğine şahit olduğunu belirtti.
Yaralı bir arkadaşını alarak saat 03.00 sıralarında karargaha döndüğünü söyleyen Tuncay, "Tatbikat için çıktık, kendimizi TRT'de bulduk. Olaylar tamamen irademiz dışında gelişti. Biz o gece komutanların talimatını yerine getirdik. TRT'ye götürüleceğimiz konusunda bize bilgi verilmedi. Darbe girişimini TRT'de olduğumuz sırada öğrendik. Uzman çavuşların komutanların emrini sorgulaması mümkün değil. Bunu bilmeyen yoktur. Suçsuzum, tahliyemi istiyorum." savunmasını yaptı.
Tutuklu sanıklar Gencer Coşkun ve Doğuş Aktaş da suçlamalara ilişkin savunma yaptı.
Duruşmaya, pazartesi günü sanık savunmalarıyla devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-08 Mayıs (2017) 'Ankara 534 sanık Cumhurb. Muhafız Alayı Darbe Yap.' davası
(24 Şubat 2018, 20:45)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: