İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'nda yapılan toplantı ile kalkışma günü tugayda yaşananlar ve burada darbecilerle çatışan Piyade Kurmay Albay Sait Ertürk'ün de aralarında bulunduğu 4 kişinin şehit edilmesine ve A Haber televizyon kanalını işgale teşebbüsüne ilişkin, 132 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
25.02.2018 12:05 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'nda yapılan toplantı ile kalkışma günü tugayda yaşananlar ve burada darbecilerle çatışan Piyade Kurmay Albay Sait Ertürk'ün de aralarında bulunduğu 4 kişinin şehit edilmesine ve A Haber televizyon kanalını işgale teşebbüsüne ilişkin, 132 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
19.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Davada, darbe girişiminde yaralanan müşteki Tuğgeneral Davut Ala dinlenildi.
İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada beyanları alınan olay tarihinde albay olan Ala, tugayda yaşananları anlattı.
Şehitleri rahmetle anarak, gazilere acil şifalar dileyen Ala, 66. Mekanize Tugay Komutanlığı'nın İstanbul'un batısının en kritik tugayı olduğunu, 32 kilometrelik bir alandaki tugayda 52. Tümen Karargahı, Topkule Kışlası ve Baştabya Kışlası'nın bulunduğunu anlattı.
Ala, FETÖ kapsamında firari olarak aranan Uzay Şahin ve arkadaşlarının planlı hareket ettiğini ifade ederek, 'Nereden ve nasıl, kimleri kullanacaklarını planlamışlar. 15 Temmuz sabahı mesaiye başladım. Yeni atışlar yapıldığını, birlik araçlarının çıkartıldığını öğrendim. Daha önce gündüz saatlerinde böyle bir şey olmamıştı. Silah kayboldu bilgisi geldi, tüm silahların sayımlarını yaptırdım. Servislerin iptal emri geldi. Bu gayet doğaldı. Ancak tümen karargahı, mesaiyi terk etmiş. Biz bunları hazırlık olarak görmedik, aklımızın ucundan geçmedi.' ifadelerini kullandı.
'Hainlere müdahale etmek için yola çıktım'
İstanbul'un her yerinden terör eylemleri olacağı mesajı gelmesi üzerine emniyet tedbiri aldıklarını dile getiren Ala, silahın bulunmasından sonra mesainin biteceğinin söylendiğini aktardı.
Ala, sonrasında evine gittiğinde televizyonu seyredince her yerde kendi tugayının tanklarını gördüğünü belirterek, şöyle devam etti:
'Dışarı çıkıp telefon görüşmelerine başladım. Herkesle görüşmüşüm. Maalesef görüşmek istemediklerimle bile görüşmüşüm. Kurtuluş üsteğmeni aradım, 'Yaptığınız yasal değil, teslim oldun.' dedim. Tankın içindeydi, ne dediğini anlamadım. Rahmetli Sait Albay aradı. Yanına gittim, 'Bir şekilde olaya müdahale etmemiz gerek.' dedim. Vali Yardımcısı Nurullah Bey'i arayıp, bir polis ekibi göndermesini istedim. Silahımla beklemeye başladım. Kışlaya giriş-çıkış yapılmaması emri verdim. 13 defa ameliyat geçirdim. Her şeyi hatırlayamayabilirim. Bir otobüsle silahlı sivillerin kışlaya girmek istediği söylendi. Otobüsün lambaları içeridekilerin kim olduğu belli olmasın diye kapatılmış. Menderes Sema'ya 'Devlete karşı darbe girişiminde bulunuyorsunuz, teslim olun.' dedim. Bana 'Sen kimsin ulan. Biz içeri gireceğiz.' dedi. Baştabya Kışlası'nı aradım, otobüsün içeri alınmamasını emrettim. Sait Albay ile beraber istişare yaptım. Polis memurları geldi, onlar sayesinde kışlamıza gittik. Yolda, insanların ezildiğini gördüm. Biz içeri girdikten sonra kendi kışlamızın emniyetini aldık. Komutanlarımızın dahilinde gittik. Kışla komutanı ve tugayın emniyet subayı olduğum için hainlere müdahale etmek için yola çıkmıştık.'
'Personel taşımak için koltukları sökmüşler'
Ala, küçük helikopter pistinde, personel taşındığı için sökülen koltukları yol kenarında gördüğünü dile getirerek, bu durumun normal olmadığını söyledi.
Komutanlıkta benzin ikmal ve 13 cephaneliğin olduğunu belirten Ala, 'Her gördüğüm kişiye şüpheyle yaklaştım. Dışarı çıkan bir tank gördüm. Tanktaki personeli ikna ettim. Sait Albay, bir teğmen ve öğrencilerle geldi. Onların teslim olmayan kişiler olduğunu söyledi. Gelen bir ambulans önünü kestim. İçinde sanıklar Vural Dizdar ve tugayın istihbarat subayı Mehmet Kocatepe vardı. O her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilir. Dizdar'ı ise NATO'dan tanıyorum.' dedi.
'Yunanistan'a kaçan hainler buradan kaçtı'
Müşteki Ala, Dizdar ve Kocatepe'ye 'Devlet size ne istediniz de vermedi?' diye sorduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
'Beni tehdit ettiler, biz yaralıyız dediler. Yanlarında bir de yüzbaşı vardı. Yaralı değildi, elini silaha götürdü, aşağıya indirip ellerini bağladım. Az bile yapmışım. Hainleri polise teslim ettim. Rahmetli Sait Albay ile ikiye ayrılalım, dedik. Nail Yiğit'i ben yakalamak istedim, Sait Albay hareket merkezine gitti. Tugay karargahı binasının emniyetini aldık. Tankla beraber revir ve silahlık köşesine gittik. Polis vuruldu, diye anons geldi. Yanımdaki polisler 'Arkadaşımız vuruldu, yukarı çıkmamız.' gerekiyor dediler. Bana ilk mermi atıldı, cüzdanımı deldi (vurulan cüzdanını göstererek) bacağıma girdi. 2-3 silah sesinden sonra Yaşar'ın düştüğünü gördüm. Onu çekmeye çalışırken, parmağıma kurşun geldi. Kopan parmağımı avucumun içine aldım. Bunlar yalan söylemek üzerine kurulmuşlar. Boş binaların kenarlarından, mermiler geliyordu. Bir kurşun sol dizimden girdi, sol parmağım koptu. Şehadet getirene kadar acı duymadım. Şehadet getirdikten sonra ciğerim yandı. Dedim 'Allah'ım burada öleceksem, doğru düzgün öleyim. Birkaç haini daha vurayım, öyle öleyim.' Yunanistan'a kaçan hainler buradan kaçtı. Düştüm, kan kaybından bayılmışım. 10 gün komada kalmışım.'
Mahkemenin doğru karar vereceğini belirten Ala, sormak istediği soruları şöyle sıraladı:
'Bir helikopter, neden sivil yere iner? Yunanistan'a neden kaçarlar, yabancı bir ülkede neden yüzlerini gizlerler? Yaralanan bir insan neden en yakın hastaneye gitmez? 20 kilometre uzaktaki bir hastaneye sivil olarak gider? Hareket merkezindeki olaylar anlaşılınca neden alay terk edilmez? Neden suç işlemedilerse firariler? Bir asker sivil bir aracı neden gasbeder? Çoluğunu çocuğunu alıp neden lojmanlarını boşalttılar? Emir verildiği halde tanktakiler neden ateş etmedi? Tankta ateş olsaydı, orada bir tanesi kalmazdı. Biz tankın ateş gücünden faydalanmadık, koruyucu gücünden faydalandık. Neden polis çağırdık? Tarafımız belli olsun, diye. Allah onları bize şahit olsun diye yolladı. Uzay Şahin, Murat Yanık tugay komutanlığını neden ziyaret etti? Ne planladılar? Durdu Şahin'in Mehmet Türk'ün tugayda gece 23.00'te ne işleri vardı. Vatan emniyet binasına, CNN Türk'e, A Haber'e neden gittiler? Bunlar çocuk kandırdıklarını zannediyorlar. Bir şehit babası bana 'O hainleri neden öldürmedin?' dedi.'
Ala, bu kişileri NATO'dayken şikayet ettiğini, kendisinin kurmay olmadığını ifade ederek, bu kişilerin kendilerine saygı ve sevgilerinin bulunmadığını, sanki yoklarmış gibi davranarak o zaman da kendilerini belli ettiklerini anlattı.
'Darbe oldu haberim yok diyenler yalan söylüyor'
Müşteki Ala, 'Vural Dizdar'ı, Mehmet Kocatepe'yi hoş geldiniz diye mi karşılayacaktık? Kan gövdeyi götürüyordu, bizden nezaket mi beklediler? 'Darbe oldu benim haberim yoktu' diyenler yalan söylüyor. Bizim çocuklarımız yok mu? Niye çatıştık? Bizim anamız, babamız yok mu? Biz Harp Akademisi'nde yemin ettik. Vatanımızı canımız pahasına korumak için.' diye konuştu.
Ala'nın konuşurken zaman zaman gözleri dolarken, salondaki bazı müştekiler de ağladı.
Ala olayları anlatırken, kışlanın haritası, projeksiyon makinesiyle duruşma salonuna yansıtılırken, Ala da kendisinin polislerle nasıl hareket ettiğini, nereden ateş edildiğini, haritada gösterdi.
'Çanakkale Savaşı'nda karşıdaki düşman belliydi'
Bir sanık avukatının, 'Neden 4-5 polisle bunu bastırmaya çalıştınız? Bekleseydiniz şehit olmazdı?' sorusuna Ala, 'O hainlerin bizi öldürmesini mi bekleseydik? Devre arkadaşım dediğin adam, sana silah sıkıyor. Biz tutuklamaya gittik. Ne birliği isteyeceğim. İnsanlara silah çekmişler. Cumhurbaşkanı'na sen kimsin? diyor.' diye cevap verdi.
Sanık avukatının, 'İstiklal Savaşı'nda, Çanakkale Savaşı'nda bile yaralılara tedavi imkanı verilmiştir. Bazı sanık olan yaralılara yardım etmediğiniz, 5 saat beklettiğiniz iddiası var.' sözleri üzerine Ala, 'Çanakkale Savaşı'nda karşıdaki düşman belliydi. Ben öldürmek isteseydim, öldürürdüm. Madem öleceklerdi, 20 kilometre uzaktaki hastaneye niye gittiler. Kaçmıştır onlar.' diye konuştu.
Müşteki Ala'nın ifadesinin ardından duruşmaya ara verildi.
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında bulunan binadaki salonda İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce yapılan duruşmada, müşteki Bayram Dirlik, Başakşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde görevli olduğunu, 15 Temmuz'da şehit Serdar Gökbayrak ile Topkale Kışlası'na gittiğini, kendilerine '10-15 kansız var onları alın' denildiğini, kışlada Sait Albay'ın kendilerini karşıladığını, kendisinin, Sait Albay'ın ve Gökbayrak'ın da aralarında olduğu 5 kişiyle kışlada yürüdüklerini söyledi.
Müşteki Dirlik, 'Sait Albay, en öndeydi, birkaç şahıs gördük. Sait Albay kendini tanıttı, 'teslim olun' dedi. Karşıdan biri kendini tanıtarak, küfretti, 'sen kime teslim ol' diyorsun dedi. Başladılar, ateş etmeye. Rahmetli Sait Albay ve Serdar Gökbayrak arabaların arkasına kendisini attı. Bana 'teslim ol, 3. olma' dediler. Kendimi arabaların arkasına attım. Şehit olanlar duyulunca zırhlı araçla geldiler. Gözaltı yapıldı. Niyetleri bizi de öldürmekti. Öldürmeyen Allah öldürmüyor.' dedi.
Bir diğer müşteki Mesut Karaman da ifadesinde, komiser yardımcısı olarak görev yaptığını, Topkale Kışlası'na askerlerin alınması emri verildiğini, kışlaya hareket ettiklerini, Davut ve Sait Albayların kendilerini karşıladığını, kendisinin Davut Albay'ın grubunda olduğunu, çatışma seslerini duyduklarını, Davut Albay'ın vurulduğunu ve yaralıları hastaneye götürdüklerini anlattı.
Başakşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde görevli olan müşteki Nuri Özyıldız da ifadesinde, sabaha karşı Topkule Kışlası'nda arkadaşlarının yaralandığının haberini aldığını, 10-12 kişilik grup olarak kışlaya gittiklerini, Akın komiser 'Serdar şehit oldu, alın' dediğini, kendilerine bir ZPT'nin tahsis edildiğini ifade ederek, 'Davut Ala'yı gördük, elini havaya kaldırdı, buradayım dedi, sonra eli düştü. Davut Ala'yı kucağıma aldım, zırhlı araca koydum. ikinci kez gitmek istedik, zırh delici silah kullandıkları söylendiği için tankla gittik. Tankla yaralıları çıkarttık. Yaralıları sağlık ekiplerine teslim ettim.' diye konuştu.
'Öldüğüm güne kadar şikayetçiyim'
Müştekilerden Halil İbrahim Güder, şehit Mehmet Güder'in oğlu olduğunu, babasının her sabah işine gitmeden önce Edirne Şehitliği'nde dua ettiğini, 'vatana, millete şimdi sahip çıkmayacağız da ne zaman çıkacağız' diyerek yola çıktığını söyledi.
Şehit Mehmet Güder'in eşi Ayten Güder de '19 aydır bugünü bekliyorum. 1 gün uyumadım. Nasıl eşime kıydınız? Ne yaptı size? Gururlu, şerefliyiz. Hain değiliz. Eşimin adı Mehmet, eşimi katleden de Mehmet. Günlerce onları dinledik. O kadar yalan söylüyorlar ki. Öldüğüm güne kadar şikayetçiyim.' dedi.
'Görev yaptığı yerde şehit oldu'
Müşteki Soner Açıkgöz de şehit Serdar Gökbayrak'ın öz kardeşi olduğunu ifade ederek, 'Allah rahmetliden razı olsun. 25 yıl önce sefer görevini Topkule Kışlası'nda yapmıştı, görev aldığı yerde şehit oldu. Şikayetçiyim.' diye konuştu.
Şehit Sait Ertürk'ün kardeşi müşteki İsmail Ertürk de ağabeyinin bu vatanın en şerefli subaylarından ve çok iyi bir asker olduğunu belirterek, '13 yaşında giydiği üniforma için canını verdi. Allah mekanını cennet eylesin. Bu salonda ağabeyimin askerlik yeteneğini sorgulayacak biri yok. Suçlular hem bu dünyada, hem de ahirette cezasını çeksin. Şikayetçiyim.' ifadelerini kullandı.
'Ekmeğini yediğiniz vatana ihanet ettiniz'
Şehit Sait Ertürk'ün eşi Ceylan Ertürk de eşinin öngörüsü yüksek bir subay olduğunu, olayı öğrenir öğrenmez kolorduya gitmek istediğini, 66. Mekanize Tugay'da bir şeyler yapabileceğine inandığı için gittiğini aktardı.
Müşteki Ertürk, şöyle konuştu:
'Eşimin gitme sebebi oradaki erlerdi. Erlerin anne babalarından kendilerine emanet olduğunu bilir, o düşünceyle hareket ederdi. Sait son derece inisiyatifli, cesaretli biriydi. 19 yıl evli kaldım, 2-3 sene beraberdik. Yıllardır bu camianın içindeyiz, komşumuz, arkadaşımız dediğimiz insanların bu alçaklığa bulaşmaları canımı çok yakıyor. Eşimin ve askerlerin bir düğmesine bile zarar vermekten korktukları o üniformaya nasıl kıydılar. Bu olaydan kısa süre önce Afganistan'daydı. Orada bir şey olsa bu kadar yaralanmazdım. Mahkemeye güveniyorum. Ne hikmetse birileri bir yerlerde uyumuş. Bu kadar vatan, millet aşığı olsalardı, en azından şehit olurlardı. Ekmeğini yediğiniz vatana ihanet ettiniz. Adaletinize güveniyorum. Şikayetçiyim.'
Müşteki Zeynep Ceren Şentürk, '15 Temmuz'un darbe girişimi olarak kalmasını sağlayan şehit Sait Ertürk'ün kızıyım. Hiçbir şey olmasa şehit oldu babam. En fazla zararı Türk ordusunun itibarına zarar verdiler.' dedi.
Duruşma, yarına ertelendi.
20.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yapılan binadaki salonda, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce yapılan duruşmada, sanıkların ve avukatlarının talepleri alındı.
Söz alan sanıklar, tahliyelerini isterken avukatları da müvekkillerinin serbest bırakılmasını talep etti.
Duruşmayı erteleyen mahkeme heyeti, ara kararını yarın Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda açıklayacağını belirtti.
22.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık, avukat ve müştekilerin taleplerine ilişkin ara kararını açıkladı.
Buna göre mahkeme heyeti, tutuklu sanık Tansu İncekli'nin mevcut delil durumunu dikkate alarak, yurt dışına çıkış yasağı şartıyla tahliyesine karar verdi. Heyet, tutuklu 50 sanığın ise dosyadaki mevcut delil durumu, raporlar, ifadeler, kaçma ihtimali, adli kontrol hükümlerinin bu aşamada yetersiz olacağını dikkate alarak, sanıkların tutukluluk halinin devamına hükmetti.
Müştekiler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyet Başbakanlığı, TBMM ve Milli Savunma Bakanlığı'nın davaya katılma talebi kabul eden heyet, duruşmanın 12 Mart'ta Bakırköy Adliyesinde yapılmasına karar verdi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamede, aralarında subayların da bulunduğu tamamı rütbeli 55'i tutuklu, 4'ü firari 132 sanık yer alırken, haklarında 'darbeye teşebbüs' suçundan daha önce dava açılan 14 şüpheli hakkında 'kasten öldürmek' ve 'kasten öldürmeye teşebbüs' suçlarından bu dosya üzerinden soruşturma yapıldığı belirtiliyor.
İddianamede, görev yapan ve kalkışmaya destek için bölgeye giden sanıkların, 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs', 'TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs' ve 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve on beşer yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
Darbe girişiminin karşısında durmak ve kışla güvenliğini sağlamak amacıyla hareket eden Albay Sait Ertürk ve müşteki Albay Davut Ala'nın, emniyet güçleri ile koordine sağlanarak, kışladaki darbeci askerleri teslim almak için zırhlı araçların korumasında Topkule Kışlası'na girdikleri anlatılan iddianamede, kışladaki darbeci askerlerin, 'teslim olun' çağrıları ve emniyet güçlerinin üzerine yoğun şekilde ateş etmeye başlaması üzerine çıkan çatışmada polis memuru Serdar Gökbayrak ve Albay Sait Ertürk'ün vurularak şehit olduğu, polis memurları Ferdi Akyün, Veysel Akdağ, Muslahattin Murat Birlik, Kemal Cavit Alpdemir ve Yaşar Demiral'ın ise yaralandığı anlatılıyor.
Topkule Kışlası'ndan darbecilere destek olmak için hareket eden ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü Vatan Yerleşkesi'nin içerisine inmeye çalışan helikoptere, emniyet güçlerince ateş açıldığı belirtilen iddianamede, inmek için uygun bir alan arayan helikopterden alçalma esnasında kalabalığın üzerine ateş edildiği ve açılan ateş sonucu darbe girişimini engellemeye çalışan Mehmet Güder'in şehit olduğu kaydediliyor.
66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'ndan A Haber televizyon kanalının işgali için hareket eden şüphelilerin önünün, TEM Otoyolu'nda Fatih Sultan Mehmet Köprüsü istikametinde Gaziosmanpaşa tır garajı mevkisine geldiklerinde, polisler ve vatandaşlar tarafından kesildiği belirtilen iddianamede, şüphelilerin polislerle ve vatandaşlarla yolun açılması hususunda girdikleri tartışma sırasında şüphelilerce ateş edilmesi üzerine olay yerinde bulunan ve darbe girişimini engellemek amacıyla sokağa çıkan Servet Asmaz'ın yaralandığı ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği aktarılıyor.
İddianamede, 4 kişinin şehit edilmesi ile polis ve vatandaşların yaralanmasına ilişkin 36 şüpheli hakkında 'kasten öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve 'kasten öldürmeye teşebbüs' suçundan da müebbet hapis cezası istenirken, 23 şüphelinin 'kamu malına zarar vermek' suçundan hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
Avrupa Yakası'na ilişkin toplantı
İstanbul Avrupa Yakası'nda yer alan 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'nda darbe teşebbüsünü planlayan grup tarafından toplantı yapıldığı belirtilen iddianamede, darbecilerin tugayı, kalkışma sırasında Avrupa Yakası'ndaki hedeflerin işgal edilmesinde en kilit rolü oynayacak şekilde konumlandırdıkları bildiriliyor.
İddianamede, darbe teşebbüsünden günler önce tugayda yapılacak faaliyetle alakalı çalışmalara başlanıldığı, elde edilen verilere göre en geç 14 Temmuz'da tugaydaki üst rütbeli subayların toplandığı kaydediliyor.
Darbe teşebbüsü sırasında tugay içerisinde emir komuta zincirinin düzgün çalışması için bazı görevlendirmelerde değişikliğe gidildiğinin tespit edildiği anlatılan iddianamede, buna göre 15 Temmuz 2016'da Tugay Nöbetçi Amirliği nöbetinin Üsteğmen Alper Karacaoğlu'ndan alınarak Harekat ve Eğitim Şube Müdürü Binbaşı Ahmet Baykal'a verildiği, bu görevlendirmenin Tugay Kurmay Başkanı Yarbay Osman Akkaya tarafından yapıldığı ifade ediliyor.
FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında A Haber televizyonunun yayınını kesmekle görevlendirildiği belirtilen, 9'u tutuklu 14 sanığın yargılandığı dava dosyası, darbe girişimi öncesinde 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'nda yapılan toplantı ile kalkışma günü tugayda yaşananlar ve burada darbecilerle çatışan Piyade Kurmay Albay Sait Ertürk'ün de aralarında bulunduğu 4 kişinin şehit edilmesi olayına karışan sanıkların bulunduğu dava dosyasıyla birleşmişti.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-22 Eylül (2017) 'İstanbul 132 sanık (ilk 118) Darbe Yap./66.Mek.Piy.Tugayı' davası
(25 Şubat 2018, 12:05)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: