Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Kara Havacılık Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 152'si asker, 3'ü sivil 155 sanığın yargılanmasına devam edildi.
06.01.2018 12:42 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Kara Havacılık Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 152'si asker, 3'ü sivil 155 sanığın yargılanmasına devam edildi.
02.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17'nci Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumlarındaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada savunma yapan eski astsubay Yusuf Özcan, Kara Havacılık Komutanlığı'nda helikopter teknisyeni olarak görev yaptığını, tatilde olduğu sırada terör operasyonları nedeniyle göreve çağrıldığını iddia etti.
Olay günü kışlaya geldiği sırada terör saldırısı nedeniyle komutanlıktaki helikopterlerin tahliye edileceği bilgisini aldığını savunan Özcan, sanık eski yarbay Halil Gül'ün emriyle helikoptere binerek Akıncı'ya gittiğini söyledi.
Özcan, Akıncı Üssü'nde yasa dışı hiçbir eyleme katılmadığını, darbe girişimini öğrendiği andan itibaren de üssü terk edip Jandarma'ya teslim olduğunu iddia etti. FETÖ üyesi olmadığını, darbeye yönelik kimseden emir ve talimat almadığını ileri süren Özcan, askerlik mesleği gereği amirlerinden aldığı emir doğrultusunda hareket ettiğini savundu.
Sanık eski binbaşı Yakup Yayla da Malatya 2. Kara Havacılık Alay Komutanlığı Orta Genel Maksat Hücum Helikopter Tabur Komutanı olarak görev yaptığını, darbe girişiminden bir gün önce eğitim amaçlı Skorsky helikopteri ile Ankara'ya geldiklerini anlattı.
Olay günü Ankara Kara Havacılık Okul Komutanlığı'nda simülatör eğitimi kapsamında uçuşlar yaptığını, ardından istirahat için Gazi Orduevine gittiğini öne süren Yayla, 'Arkadaşlarla otururken 21.00 sularında hava hareketliliği gördük. Kara Havacılık Okul Komutanlığı'na tekrar gittik.' dedi.
Yayla, iş arkadaşı Gürçay Baydar ile birlikte nizamiyeden kimlik göstererek girdiklerini ve bir araçla Skorsky hangarına gittiklerini belirtti. Hangara gittikten sonra anormal bir şeyler olduğunu anladığını savunan Yayla, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Ortam karanlıktı. Helikopterler çalışıyordu. Arkadaşım binbaşı Gürçay, komutanlığın içinin dışarıdan daha güvenli olduğunu düşünerek dışarı çıkmak istemedi. Ben çitten atlayıp birlik dışına çıktığımda saat 23.30 sıralarıydı. Daha sonra Kurtuluş Mahallesi'nde oturan ailemin yanına gittim. Ben diğer pilotlarla birlikte helikopterle Akıncı Üssü'ne gitmedim.'
Ertesi gün öğle saatlerinde darbe tehdidinin devam ettiğini düşünerek İstanbul'a gittiğini ifade eden Yayla, güvenli olduğu için 1. Ordu Komutanlığı'na katılım yapmayı ve darbecilere karşı mücadele etmeyi hedeflediğini dile getirdi. Yayla, darbe girişiminden bir hafta sonra Malatya'daki birliğine katıldığını, orada gözaltına alıp tutuklandığını ifade etti.
FETÖ'nün kumpas davalarından olan 'Atabeyler' davasının sanıkları arasında olduğunu öne süren Yayla, bu örgütün mağduru olduğunu ifade ederek tahliye bulundu.
Duruşmada olay tarihinde teğmen olarak görev yapan Yasin Köroğlu, darbe girişiminin yaşandığı gün bölük komutanın tüm kursiyer teğmenleri toplayıp, tabur komutanın içtimaya geleceğini, herkesin hazır olmasını emrettiğini iddia etti.
Köroğlu, saat 21.45'te tabur komutanının gazinoya gelerek teğmenleri görevlendirdiğini ve kendisine hitaben 'Binanın etrafını dolaş, birlik dışından birileri varsa bana haber ver' dediğini ifade etti.
Sabah saatlerine kadar verilen emir çerçevesinde davrandığını iddia eden Yasin Köroğlu, taburda herhangi bir olumsuzluk görmediğini, bunu da tabur komutanına ilettiğini, daha sonra da gazinoda beklediğini ileri sürdü.
Cep telefonundan internete girdiğinde Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığını ve Genelkurmay Başkanlığına saldırı olduğunu öğrendiğini belirten Köroğlu, savunmasını şöyle sürdürdü:
'Helikopterler bizlere anlatılanlara aykırı bir şekilde iniş ve kalkış yapıyorlardı. Sürekli çatışma sesleri duyuyordum. Saat 05.30 civarında Kerimcan teğmenle otururken, Cihangir ve Fatma teğmen arkadaşlarımızı gördük. Bize polislerin birlik içerisine girdiğini, komutanlarımızla çatıştıklarını söylediler. Biz de saat 06.00 gibi nizamiyeden ayrıldık.'
Sanık eski astsubay Yunus Aydoğan da Kara Havacılık Komutanlığı Meydan Harekat Taburunda Hava Trafik Kontrol Astsubayı olarak görev yaptığını, olay günü de kule nöbetçisi olduğunu söyledi.
Kulede bulunduğu sırada dahili hattan Fatih Karagöz'ün aradığını, kendisine, 'Havada hiç hava aracı kalmasın. Temelli'deki bütün uçaklar insin.' dediğini aktaran Aydoğan, daha sonra ilgili yerlere bu emri bildirdiğini ifade etti.
İlerleyen saatlerde kışladan helikopterlerin havalandığını gördüğünü, terör haberlerini izledikten sonra da psikolojisinin bozulduğunu öne süren Yunus Aydoğan, şunları anlattı:
'Hava almak için sürekli dışarı çıkıyordum. Bir ara kuleye okul komutanı Ünsal Coşkun'un girdiğini gördüm. Ben balkonda olmama rağmen kuledeki telsiz konuşmalarını duyuyordum. 'Aslan 01' kodunu kullanan birisi kule dışından uçuşu yönetiyor, helikopterlere talimatlar veriyordu. Telsizi yönlendiren kişi, 'Akıncı'ya gidin, MİT'e gidin, Harp Okuluna gidecekler hazır mı? Genelkurmayın etrafına ateş edin. Polislere ateş edin' diye talimatlar veriliyordu.'
Aydoğan, FETÖ üyesi olmadığını ve 17 aydır tutuklu bulunduğunu belirterek, tahliyesini talep etti.
Sanık eski teğmen Volkan Cesur ve eski astsubay Ümit Alpar da iddianamede geçen tüm iddiaları reddederek, tahliye talebinde bulundu.
03.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17'nci Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumlarındaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Tutuksuz sanık Y.O, olay tarihinde astsubay rütbesinde Kara Havacılık Komutanlığında görev yaptığını, olay günü mazeret izni istemesine rağmen kabul edilmemesi üzerine 15 Temmuz akşamı birliğine katıldığını dile getirdi.
Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ın da Kara Havacılık Komutanlığında olduğunu öğrendiğini bildiren sanık Y.O, amiri ile görüşmesinden sonra saat 21.00 sularında kışladan ayrıldığını kaydetti.
İzmir'e doğru yola çıktıktan sonra ağabeyinin aradığını ve askeri hareketlilikten kendisini haberdar ettiğini belirten sanık Y.O, takım komutanı Sinan Arslan ile görüşmesinin ardından İzmir'e gittiğini, birliğinden Ankara'ya çağırılmasından sonra da gözaltına alındığını anlattı.
'FETÖ, hain darbe girişimini yaparak devletimize, milletimize büyük zararlar vermiştir. Örgüt hayatımızı mahvetmiştir.' ifadelerini kullanan sanık Y.O, FETÖ üyesi olmadığını savunarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Ben bu örgütün üyesi değil, mağduruyum. 2001'de maddi olarak zor durumdaydım. İzmir'de görevli olduğum dönemde Talat Ural, birliğimizde sevilen sayılan birisiydi. Düğünümden önce bana yardımcı olmuştu. 2001 sonunda arkadaşlığımız giderek güçlendi. 2002'nin yaz aylarında beni evine davet etti. Evinde bir sivil vardı, adını Mehmet diye hatırlıyorum. Kendisinin öğretmen olduğunu söyledi. Bana namaz kılıp kılmadığımı sordu. Ramazan ayında kılmaya çalıştığımı söyledim. Kur'an okumayı bilmediğimi söyleyince öğretebileceğini söyledi. Sonraki görüşmelerde bana cemaatten, hizmetten bahsetmeye başladı. Ailemle de görüşerek 2003'ten sonra sohbetlere gitmemeye başladım.'
Sanık Y.O, 2008'de Malatya'ya tayinin çıktığını, 2011'den sonra ankesörlü telefondan aranarak Mehmet'i tanıdığını söyleyen birisinin görüşmek istediğini kendisine ilettiğini belirtti.
Görüşmek istememesine rağmen ısrarlı aramalar sonucu kendisini İbrahim olarak tanıtan örgüt üyesi ile görüştüğünü aktaran Y.O, 'Bir sefer evine gittiğimde İsmail Uzun adında fatura gördüm. Kendisini daha sonra Malatya İnönü Üniversitesinde beyaz önlükle gördüm.' diye konuştu.
Daha sonra 2013'te Ankara'ya tayin olduğunu kaydeden Y.O, FETÖ tarafından tekrar arandığını beyan ederek, şunları kaydetti:
'Ailem ve çocuğum hakkında bilgi sahibi olmaları beni korkuttu. Ağustos ayında Etimesgut Belediyesi önünde tekrar görüştük. Bana çocuğumun iyi bir eğitim alabileceğini, benim gibi bazı askerlerle de görüştüklerini söylediler. Ben de çocuğumu başka bir okula yazdırdığımı söyleyerek 'Beni bir daha aramayın' dedim. Daha sonra Recep Hizarcı yanıma gelerek durumumu bildiğini söyledi. 'Neden bizden uzaklaşıyorsun? Biz dinimizi yaşamaya çalışıyoruz' dedi. Mustafa Selen'in evine gittik. Ayda bir sohbet gerçekleştiriliyordu. 2015'te annemi kaybettim. Beni arayarak başsağlığı dilediler. 2015 Temmuz ayında babamı kaybettim. Yine arayıp başsağlığı dilediler. Nereden bildiklerini bilmiyorum.'
- Son buluşma
Örgüt sohbetlerine istekli olmamasına rağmen katıldığını ifade eden ve bir daha görüşmemek üzere son kez buluşmaya gittiğini aktaran Y.O, 'Recep Hizarcı son kez gidelim dedi. Mayıs ayının ilk günlerinde Bilgin Kuğu beni aradı ve 'Buluşalım, bu son buluşma olsun' dedi. Burada Mustafa Selen'e ve diğerlerine soğuk davrandım. Korktuğumu, huzursuz olduğumu söyleyerek ayrıldım. Bu son görüşmemiz oldu. Bu yapı ile görüşmem bu şekilde oldu. Görüşme yaptığım dönemde dahi örgüt elebaşına sempati duymadım. Aralıklarla katıldığım sohbetlere de korktuğum için katıldım. Çünkü benimle ilgili özel bilgileri biliyorlardı. İyi arkadaşlık içinde başladığım temas içinden çıkılmaz bir hal aldı. Korkum, mesleğim ve ailem oldu. Amirlerime anlatmak istedim ama korktum.' ifadelerini kullandı.
'Türk Silahlı Kuvvetlerinden başka hiçbir yapıya aidiyet duygusu taşımadım.' sözlerini kullanan Y.O, darbe girişiminden haberdar olmadığını ifade ederek beraat talebinde bulundu.
Savunma yapan eski yüzbaşı Zafer Dolu da suçlamaları kabul etmeyerek tahliye ve beraatini istedi.
Duruşmanın görülmesine yarın devam edilecek.
04.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17'nci Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları'ndaki salonda görülen duruşmaya sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Savunma yapan eski astsubay başçavuş Tamer Öğüt, olay akşamı amiri Ömer Derelioğlu'nun telefonla arayıp terör saldırısı olabileceğini belirterek, personelin hazır olması emrini verdiğini ve bir süre sonra tekrar arayarak birliğe çağırdığını beyan etti.
Mesleğinde, yapılacak operasyonlara destek amaçlı bu tür göreve çağırmaların olağan olduğunu öne süren Öğüt, kendisiyle birlikte 3 askeri daha çağırdıktan sonra Kara Havacılık Komutanlığına gittiğini bildirdi.
Tabur Komutanı Murat Bolat ve diğer sıralı amirlerinin mesaide olduğunu öğrenmesi üzerine, Bolat'ın odasına gittiğini söyleyen Öğüt, Bolat'ın kendilerine, 'Terörist bir saldırı var. Seferberlik ilan edildi, emirlere uymayanlar cezalandırılacak.' dediğini aktardı.
Bolat'ın emriyle taarruz hangarı uçuş hattına gittiğini anlatan Öğüt, bazı helikopterlerin uçuşa hazır olduğunu, bazılarının ise uçuştan döndüğünü ifade etti. O sırada iniş yapan bir helikopterden eski binbaşı Taha Fatih Çelik ve eski yarbay İlkay Ateş'in indiğini kaydeden Öğüt, helikopterin 3 yerinden isabet almış olduğunu söyledi.
Öğüt, Ateş'in başka bir helikopterle uçmak istemesine rağmen hazır helikopter olmadığını dile getirterek bunu engellemeye çalıştığını iddia etti.
Bir süre sonra astsubaylardan birinin telefonuna gelen mesajlar üzerine kendisine, 'Kobra helikopterleri halka ateş ediyor.' dediğini anlatan Öğüt, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Biz o gece helikopterleri gayri faal hale getirmedik, zaten kendileri gayri faal hale gelmişti. Biz bilgimizle o helikopterleri yeniden uçurabilirdik ama bunu yapmadık. Buradan teknisyen odasına gittik. Bir daha da uçuş hattına gitmedik. Telefondan haberleri takip etmeye başladık. Olayların terör saldırısı olmadığını öğrendik. Daha sonra tabur komutanı Murat Bolat geldi. Ne yapacağımızı sordum. 'Kendi güvenliğinizi sağlayın.' dedi. 'O zaman biz gidiyoruz.' dedim. Bolat, 'Giriş çıkış yasak, çıkmaya çalışanlara vur emri var.' dedi. Sabah saatlerinde nizamiyeye giderek Murat Yarbay'ın emri ile çıkacağız dedik ve kışladan ayrıldık.'
Sanık Öğüt, darbe girişimi gecesi yaşadıklarını anlatmak için Ankara Adliyesi'ne kişisel iradesiyle gittiğini ve FETÖ üyesi olmadığını savunarak, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Öğüt, Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, 'Seni bu işin içine kimler çekti?' sorusuna, 'Bu işin başında olan hain Fetullah Gülen'dir. Diğerleri de Ünsal Coşkun (eski Kara Havacılık Okul Komutanı) ve o gece uçuş yapan pilotlardır.' cevabını verdi.
Duruşmaya, öğle arasının ardından eski yarbay Murat Bolat'ın savunmasıyla devam edilecek.
Savunma yapan eski yarbay Murat Bolat, 15 Temmuz darbe girişiminden önce Kara Havacılık Komutanlığında bakım taburunun komutanı olarak görev yaptığını belirtti.
Bolat, 14 Temmuz 2016'da eski yarbay Halil Gül'ün kendisine helikopterle hızlı indirme (Fast Rope) yapıp yapamayacağını sorduğunu ve sivil giyimli bir subay ile görüştürdüğünü, kendisinin bunu yapabileceğinin söylemesi üzerine ayrıldıklarını ancak darbeye ilişkin bir konuşma ya da toplantı yapmadıklarını öne sürdü.
15 Temmuz akşamı Yarbay Gül'ün kendisini odasına çağırdığını ve Taarruz Helikopter Tabur Komutanı Özcan Karacan'ın da odada olduğunu anlatan Bolat, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Yarbay Gül bana, 'Sana bir haftadır anlatmaya çalışıyorum. Koordinasyon çalışmasına da katılmadın. En güvendiğimiz pilotlardan bir ekip oluşturuyoruz.' dedi. Faaliyetin ne olduğunu sorduğumda, 'MİT müsteşarını alacağız.' dedi. MİT müsteşarı ve Cumhurbaşkanının uluslararası suçlu olduğunu söyledi. Ne zaman diye sorduğumda, 'Yarından itibaren, gelecek emirle hemen.' dedi. İzmir ve İstanbul'dan ekip kurulduğunu, Çiğli'deki ekibin Cumhurbaşkanını almaya gideceğini söyledi. Bu sırada Gül ve Karacan'ın elinde pilotların yazılı olduğu listeler vardı. Ben ailemin yanına İzmir'e gideceğimi söyledim. Gül bana 'Emrediyorum gitmeyeceksin.' dedi. Alay komutanı İdris Feyzi Okan'ın bu işe karışmayacağını, telefonunu kapatacağını söyledi.'
'Kimin eli kimin cebinde belli değil'
Bolat, 15 Temmuz 2016 Cuma günü eski Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ın kışlayı denetleyip ayrılmasından sonra eski yarbay Gül'ün kendisine acil uçuş çağrısı yaptığını, uçuş alanına gittiğinde bir gün önce Gül ve Karacan'ın elindeki listelerde adı yazılı olan pilotları görmesi üzerine uçuşa çıkmadığını ileri sürdü.
Anormal bir durum olduğunu düşünerek, karargaha gitmeye karar verdiğini, yolda uçuş yapmak için birliğe gelen Ömer Derelioğlu'nu gördüğünü ifade eden Bolat, 'Saçmalama, kimin eli kimin cebinde belli değil. Bir işe karışma.' diyerek Derelioğlu'nu engellediğini savundu.
Telefonda Ersel Ersoy ve Nuri Osmancığolu ile konuşarak onları da durumdan haberdar ettiğini kaydeden Bolat, karargaha gittikten sonra yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
'Kurmay Başkanı Mehmet Şahin'in odasına gittim. Hemen arkamdan Karacan geldi. Odadakilere, 'Fast Rope, MİT Müsteşarının alınması kapsamında mı?' diye sordum. Bunun üzerine Tuğgeneral Ünsal Coşkun, 'Sıkıyönetim ilan edildi.' dedi. 'Sıkıyönetim ne?' dedim. Coşkun, 'Ne anlıyorsan.' diye karşılık verdi. Ben de milletin başında Atatürk'ten sonra milletin en fazla desteğini alan Cumhurbaşkanı var, yüzde 50 oy almış. Halk buna karşı koyar.' dedim. Coşkun, 'Emirlere uymayanı vurma yetkim var.' dedi. Emirleri görmek istedim. Emirlerin fotoğraflarını çekerken Mehmet Şahin ile gerildik. Sıkıyönetim emirlerinde görebildiğim kadarıyla Ankara'nın ele geçirilmesi vardı. Ankara'ya komando birliklerinin intikali filan yazılıydı. Ben bir fırsatını bulup kaçayım, gerekirse Kurtuluş Savaşı'ndaki gibi toparlanıp geri geliriz diye düşündüm.'
'Halil Gül göğsüme silah dayadı'
Sanık Bolat, karargahtan ayrıldıktan sonra Mehmet Şahin'in kendisinden mühimmat getirmesini istediğini, görevi kabul etmemesi üzerine ölüm tehdidi aldığını ileri sürdü. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın derdest edildiği haberlerinden sonra da sıkıyönetim emirlerinin korsan olduğunu düşündüğünü anlatan sanık Bolat, karargaha tekrar gittiğini söyledi.
Odaya girmeden önce Mehmet Şahin ile sözde 'yurtta sulh konseyi'nin üyelerinden eski tuğgeneral Ünsal Coşkun'un kendisini ikna etmeye yönelik aralarında konuştuğunu ifade eden Bolat, odadakilerin televizyondan gelişmeleri takip ettiklerini, Karacan'ın da elindeki telsizle taarruz helikopterlerini koordine ettiğini bildirdi.
Bolat, 'Ben hışımla içeriye girip bunun bir FETÖ kumpası olduğunu söyledim. FETÖ suçlamasını kaldıramadılar, Halil Gül göğsüme silah dayadı ve beni öldürmekle tehdit etti. Sonra dışarı çıktım. Yardımcımı aradım, sıkıyönetim emirleri sahte, helikopterleri geri çekebiliyorsanız çekin, birlikten ayrılın dedim. WhatsApp grubundan da askerlere olaylara karışmamalarını yazdım. Müteakiben Ersel Ersoy odama geldi. Ona yaşadıklarımı anlattım, devletimizin yanında olacağımızı söyledim. Çatışmaya girmemek için saklanmaya başladık.' diye konuştu.
Olaylar bittikten sonra o tarihte alay komutanı olan İdris Feyzi Okan'ın yanına gittiğini beyan eden Bolat, Okan'a, gece boyunca kendisine ulaşamadığını söylediğini, Okan'ın, 'Şarjım bitti, telefonum arızalandı.' diyerek soruyu geçiştirdiğini belirtti.
Bolat, Okan ile aralarında geçen konuşmayı şu sözlerle aktardı:
'Komutanım, siz bu işin neresindesiniz?' diye sordum. Heyecanlandığında her zaman yaptığı gibi kekeleyerek, 'Ben talimatlara uydum.' dedi. Halil Gül, Okan'ın üstü değildir. Hiçbir asker alt rütbedeki birinden emir almaz. Daha sonra da 'Komutan beni çağırıyor.' diyerek hızlıca yanımdan ayrıldı.'
'FETÖ tarafından tehdit edildim'
Bildiklerini mahkeme heyetiyle paylaştığını öne süren sanık Bolat, 'FETÖ'nün tehditlerine maruz kaldım. Engin Sarıtaş ve Volkan Türkkorkmaz tarafından tehdit edildim.' diye konuştu.
Geçmişte FETÖ'nün bazı sohbetlerine katıldığı yönündeki daha önce verdiği ifadeleri kabul ettiğini dile getiren Bolat, FETÖ üyesi olmadığını iddia etti.
Bolat, darbe girişiminde yer almadığını ve olaylar sırasında hiç uçuş yapmadığını ileri sürerek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Darbe girişiminin yaşandığı dönemde albay rütbesinde görev yapan Okan, 29 Temmuz 2016'da terfi ettirilerek tuğgeneral rütbesinde Kara Havacılık Okul Komutanlığına atanmıştı.
Okan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 20 Ocak 2017'de tutuklanmış ve Kara Havacılık Komutanlığı darbe davasının sanıkları arasında yer almıştı.
Duruşmaya sanık eski yarbay Murat Bolat'ın çapraz sorgusuyla devam edildi. Başbakanlık avukatı Süleyman Ayhan, Bolat'a, darbe girişiminde bulunmadığını söylediğini ancak emrindeki bazı personelin 'yurtta sulh konseyi' üyelerinden olduğu belirtilen eski yarbay Özcan Karacan ve eski yarbay Halil Gül ile toplantı yaptıklarını hatırlattı.
Sanık Bolat, 'Doğru. Bu benim darbe girişiminin dışında kaldığımın göstergesidir.' dedi.
Bazı subayların katıldığı belirtilen darbe girişimine ilişkin toplantıya katılıp katılmadığı sorulan sanık Bolat, söz konusu toplantıya katılmadığını iddia etti.
Sanık Bolat, 'Özcan Karacan'ın telsizle helikopterlere talimat verdiğini söylediniz. Karacan'a bilgi akışı geldiğine şahit oldunuz mu?' sorusuna da 'Şahit olmadım. Karacan'ın helikopterlere 'Sizden olmayanları vurun.' talimatı verdiğini duydum ama kimden bilgi aldığını bilmiyorum.' cevabını verdi.
Müşteki avukatı Elif Yurtoğlu, yarbay Halil Gül ile darbe girişiminden önce yaptığı FaceTime görüşmesinde, Gül'ün önemli bir şey olduğunu söyleyerek Bolat'ı göreve çağırdığını, ikna etmek için telefonun ekranından bir mermi gösterdiğini söylediğini belirterek, bunun doğruluğunu sordu. Bolat, Gül'ün kendisine, 9 milimetre çapında mermi göstererek göreve çağırdığını doğruladı.
Avukat Ayhan'ın, 'FETÖ'nün açık ve kapalı baskılarından bahsettiniz. Bunlar nedir?' sorusu üzerine Bolat, 'Bunları savunmamda anlattım. Cezaevinde baskı gördüğümü söyledim. Darbe girişiminden önce bir baskı olmadı.' dedi.
Sanık Bolat, sanıklardan İdris Feyzi Okan'ın avukatının müvekkili ile aralarında bir husumet olup olmadığı sorusuna da bunun doğru olmadığını ifade etti.
Bolat, avukatlar tarafından sorulan başka bir soru üzerine, ' Türkiye genelinde darbecilerin en başarılı olduğu birlik Kara Havacılık Komutanlığıdır. Bunun sebebi de çok yetenekli bir komutan olan Özcan Karacan'dır.' diye konuştu.
Sanık avukatlarından gelen, 'Darbeci olduğunu söylediğiniz Karacan ile 7 defa telefon görüşmeniz var. Saat 20.47'den sonra 4 defa siz Karacan'ı aramışsınız. Ne saikle aradınız?' sorusuna sanık Bolat, 'Sonuçta biz aynı birliğin tabur komutanlarıyız. Bana MİT'in helikopterlerle vurulduğunu söylediler. Ben bunu anlamak, öğrenmek için aradım Karacan'ı ama cevap alamadım.' şeklinde cevap verdi.
Sanık Volkan Türkkorkmaz, Bolat'ı ifade konusunda tehdit ettiği yönündeki beyanlarını hatırlatarak, baskıdan emniyet mensuplarını neden haberdar etmediğini sordu. Bolat, emniyette de FETÖ mensupları olabileceğini düşünerek soruşturma aşamasında söz konusu tehditten kimseye bahsetmediğini öne sürdü.
Yarına ertelenen duruşmada, sözde 'yurtta sulh konseyi' üyelerinden eski tuğgeneral Ünsal Coşkun'un savunma yapması bekleniyor.
05.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17'nci Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları'ndaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada savunma yapan eski tuğgeneral Ünsal Coşkun, olay tarihinde Kara Havacılık Okul Komutanı olarak görev yaptığını belirtti. Coşkun, olay sabahı komutanlıktaki brifinge katıldığını, ardından aracını satmak için notere gittiğini, akabinde ise 14 Temmuz günü filoya katılan CH-47 helikopterinin sunumuyla ilgili toplantıya katılmak için Kara Kuvvetleri Komutanlığına gittiğini anlattı.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Plan Prensipler Başkanı Tümgeneral Atilla Şirin'in odasında CH-47 tipi bir helikopterin kabul töreniyle alakalı toplantıya katıldığını iddia eden Coşkun, 'Toplantıda törenin organizasyonu ile ilgili hususlar görüşüldü. Daha sonra komutana arz edilmesi ile ilgili işleri takip ettik. Kara Kuvvetleri Komutanını beklemeye başladık.' dedi.
Birkaç saat bekledikten sonra Kara Kuvvetleri Komutanının, teslim alınacak CH-47 tipi helikopteri görmek için Güvercinlik'e hareket ettiğini öğrendiğini, bunun üzerine emir astsubayıyla Kara Havacılık Komutanlığına döndüğünü ifade eden Coşkun, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Kara Havacılık Komutanının toplantıda olduğunu öğrendikten sonra karargahta beklediğini söyledi.
Kara Kuvvetleri Komutanı, kurmay başkanı ve merkez komutanıyla CH-47 helikopterinin bulunduğu uçuş hattına geçtiklerini aktaran Coşkun, emir üzerine gece uçuşları için harekat planlarını gösterdiğini beyan etti.
Kuvvet komutanı ve generallerin kışlayı terk etmesinden kısa bir süre sonra o tarihte Taarruz Helikopter Tabur Komutanı olan eski kurmay yarbay Özcan Karacan'ın kendisine, Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı olduğunu söylediğini öne sürdü.
Coşkun, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Saat 22.00 sıralarında Özcan yanıma geldi. Genelkurmaya terör saldırısı olduğunu içeride yaralılar olduğunu ve bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini söyledi. Genelkurmay Başkanın Akıncı Üssü'ne tahliye edildiğini bildirdi. Bana da Kara Havacılık Komutanı olduğuma dair emir olduğunu söyledi. O saatten sonra ben de terör saldırısına yönelik tedbir aldım.'
Coşkun, Ankara'da uçuş faaliyetleri için İdris Fevzi Okan'ı aradığını fakat ulaşamadığını, akabinde yardımcısı Halil Gül'e faaliyeti yönetmesi için talimat verdiğini iddia etti.
Gecenin ilerleyen saatlerinde şahsi tabancısını alıp kışlanın çeşitli yerlerini kontrol amaçlı gezdiğini dile getiren Coşkun, saat 04.00 civarında Cumhurbaşkanının açıklamasını gördükten sonra emrindeki helikopter pilotlarına yaralı taşıma dışında görev yapılmamasını emrettiğini savundu.
Coşkun, sabah saatlerinde kışlanın batısından silahlı kişilerin geldiğini öğrendiğini, helikoptere keşif uçuşu yapmasını emrettiğini, jandarma tarafından helikoptere ateş açılmasının ardından Akıncı Üssü'ne gittiklerini iddia etti.
Darbeye yönelik planlama ve hazırlık toplantılarına katıldığına ilişkin iddiaları kabul etmediğini söyleyen Coşkun, Genelkurmay Başkanı ve diğer komutanların Akıncı'ya taşınması yönündeki emirleri de kendisinin vermediğini öne sürdü.
Coşkun, sözde Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğuna dair iddiaları ve MİT yerleşkesi, Ankara Emniyet Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığına ateş açan helikoptere emir verdiği yönündeki iddiaları da reddetti.
Coşkun, avukatların sorusu üzerine MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın alınacağına ilişkin kendisinin bir bilgisi olmadığını, daha önce de buna benzer bir görev icra etmediklerini dile getirdi.
Darbe girişiminin yaşandığı akşam Ankara, İstanbul, İzmir ve Malatya'daki Kara Havacılık birliklerinde darbeye ilişkin faaliyetler yaşandığı hatırlatılan Coşkun, 'Ben darbe faaliyeti olarak görmüyorum.' diye konuştu.
Kursiyer teğmenlere görev verilip verilmediği sorulması üzerine Coşkun, nizamiyede kursiyerleri görevlendirdiğini, bunun tamamen emniyet maksatlı olduğunu savundu.
'Genelkurmay'dan terör tehdidi olabileceği bilgisi aldığınızı söylediniz. Bunu ne zaman aldınız?' sorusuna Coşkun, 'Akşam 22.00 gibi.' cevabını verdi.
Coşkun, 'Kursiyer teğmenlerin cuma sabahından neden birlikte kalmasını sağladınız?' sorusuna da 'Ben kursiyerlerin o gün orada olduğunu bilmiyordum.' yanıtını verdi.
Sanıklardan Yasin Candemir'in, '14 Temmuz'da Coşkun beni aradı. Kursiyer teğmenlerin motivasyonunun artırılması için eğitim verilmesini söyledi. 15 Temmuz sabahında da terör saldırısı olabileceğini, Kara Havacılık Komutanı Hakan Atınç Paşa'nın emriyle gece kışla nöbeti tutacaklarını söyledi.' beyanları hatırlatılan sanık Coşkun, 'Öyle bir şey yok kursiyerlerle ilgili. Bu tür durumlarda subay, astsubay dahil takviye görevleri var. Ama 15 Temmuz'da böyle bir şey yok yani.' diye konuştu.
Kursiyer teğmenlerin telefonlarını neden toplattığına ilişkin soru üzerine sanık Coşkun, o gün için özel bir emir olmadığını, normal zamanlarda da kışla içinde telefon bulundurulmadığını savundu. Coşkun, 'Bu emri kursiyer teğmenlerin darbe girişimini öğrenmemesi için mi verdiniz?' sorusunu yanıtlarken kendisinin öyle bir emir vermediğini ileri sürdü.
Helikopterlerin isabet almış bir halde üsse dönmesini nasıl değerlendirdiği sorulan Coşkun, ciddi bir terör saldırısı olabileceğini düşündüğünü söyledi.
Sanık Fatma İnce'nin, sabah saatlerinde çatışma çıktıktan sonra helikopterle neden Akıncı Üssü'ne gitme kararı verdiğini sorması üzerine Coşkun, çatışma çıkmadığını, Akıncı'dan yaralıların ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın tahliyesi için bu kararı aldığını iddia etti.
Bunun üzerine Sanık İnce, 'Gözümle gördüm, çatışma yaşandı. Vicdanınız rahat mı? Her şeyi reddediyorsunuz.' diyerek Coşkun'a tepki gösterdi.
Coşkun'un çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından davanın görülmesine devam edildi.
Sanık savunmalarının ardından ara karar için cumhuriyet savcısından mütalaası soruldu.
Savcı, firari sanıkların yakalama kararlarının infazının beklenilmesine, dava kapsamındaki mağdur, müşteki ve tanıkların gelecek celse dinlenilmesine ve tutuklu sanıkların 'üzerlerine atılı suçun vasıf ve maiyetinin göz önünde bulundurularak tutukluluk hallerinin devamı' yönünde karar verilmesini istedi.
Verilen molanın ardından Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, sanıkların adına kayıtlı olmayan mallar üzerindeki tedbir kararlarının kaldırılmasına, sanıklara ait HTS kayıtlarının istenilmesine ve tanıkların gelecek celse dinlenilmesine karar verdi.
Mahkeme, tutuklu sanıklar Ali Kemal Eren, Fatih Tekkol, Burak Ünal, Bilgehan Görgöz, Mehmet Kaya ve Ziya Kopar'ın adli kontrol şartıyla tahliyesine hükmetti.
Davanın görülmesine 12 -31 Mart'ta devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-12 Mayıs (2017) 'Ankara 155 sanık Kara Hava Komutanlığı Darbe Yap.' davası
(06 Ocak 2018, 12:42)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: