Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 52 sanığın yargılandığı davada, tanık beyanları alındı.
06.01.2018 12:29 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 52 sanığın yargılandığı davada, tanık beyanları alındı.
02.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmada, hakim karşısına tanık sıfatıyla çıkan O.L.K, darbecilerin kendilerinden olmayan askerleri, 'şehitlik' kavramıyla kandırdığını söyledi.
Olay tarihinde Öğrenci Kurs Taburu Subay Kurs Bölüğü Astsubayı olarak görev yaptığını ifade eden O.L.K, 15 Temmuz akşamı evinde bulunduğu sırada bir arkadaşının kendisini arayarak askeri bir hareketlilik olduğunu, gelişme hakkında bilgisinin olup olmadığını sorduğunu aktardı.
Kısa bir süre sonra görüştüğü tutuklu sanık üsteğmen Sinan Ünal'ın alarm verildiğini, bir an önce karargaha gelmesini istediğini bildiren O.L.K, karargaha geldiğinde sanıklar eski tabur komutanı yarbay Fatih Çubukçu ve eski bölük komutanı binbaşı Özkan Gürkol ile yaklaşık 10 kursiyer teğmeni bir arada gördüğünü belirtti.
Sanık binbaşı Gürkol'un sert bir ses tonuyla teğmenlere tabancaların dağıtılması için emir verdiğini, bunun üzerine bölük silahlığına giderek emri yerine getirdiğini ifade eden O.L.K, karargaha gelmeden önce Çubukçu'nun deponun kilidini kırarak tabancaları almak için girişimde bulunduğunu ancak kapılardaki sistem nedeniyle bunu yapamadığını sonradan öğrendiğini ifade etti.
Tabancaları kimlerin aldığına ilişkin kayıt tutmak istediğini bildirmesi üzerine Gürkol'un 'Ne kaydı şehitlerimiz var, acele edin' diyerek karşı çıktığını savunan O.L.K, silah alan teğmenler ile Sinan Ünal'ın karargahın arkasında toplanmaya başladıklarını kaydetti.
Bir süre sonra neler olduğunu sorduğu Gürkol'un, 'Genelkurmay'a saldırmışlar, Akıncı Üssü'nü ele geçirmişler, hava saldırısı olabilir, buraya da eylem yapabilirler' şeklinde bir açıklama yaptığını aktaran O.L.K, 'Daha sonra konuştuğumuz okul komutanı Albay Sefa Alkan 'Siz ne yapıyorsunuz, teğmenler ne yapıyor, neden silah dağıttınız, Özkan İstanbul'da kursta değil miydi, neden gelmiş' diye sordu. Daha sonra Fatih Çubukçu'yu sordu ve hiçbir açıklama yapmadan binadan ayrıldı.' dedi.
Karargahta olağandışı gelişmelerin yaşanmaya başladığını dile getiren O.L.K, 'Bilgetürk Albay da bana 'Neden silah verdin, neler olduğunun farkında değil misiniz' deyince yüzündeki hiddetten olağandışı bir gelişme olduğu anlaşılıyordu. Bu bir tatbikat değildi, odama gittim, televizyonda darbe girişimine yönelik açıklamaları izleyince ilk kez darbe girişiminden haberdar oldum.' ifadelerini kullandı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde teğmenlerden silahları geri aldığını belirten O.L.K, 'Darbeciler bizi en hassas olduğumuz 'şehitlik' kavramı üzerinden kandırdı. O gün 'şehitlerimiz var' denilerek birçok insan yok yere perişan edildi. Darbeciler şehitlik gibi kutsal bir kavramı kullandı. Onlardan şikayetçiyim.' diye konuştu.
Darbeci komutanın ses kaydını almış
Kursiyer teğmen Y.K. de olay tarihinde kurs tabur komutanı olan Gürkol'un kursiyer teğmenlerin karargaha gelmeleri için emir vermesi üzerine birliğe gittiğini söyledi.
Burada kendilerine tüfekler dağıtıldığını, mühimmat verilmediğini anlatan Y.K, bu sırada internetten darbe girişimine yönelik haberleri okuduğunu aktardı.
Bunun üzerine emirlere uymadığını dile getiren Y.K, sanık Çubukçu'nun kursiyer teğmenleri topladığını anlattı. Y.K, 'Biz askeriz, ne emir verilirse onu yaparız deyince onun da kalkışmanın içinde olduğunu anladım. Yaptığı konuşmanın ses kaydını aldım.' dedi.
İddianamedeki, darbe girişiminde yer almayan kursiyer teğmenleri Sefa Alkan'ın ikna ettiğine ilişkin tespitin gerçeği yansıtmadığını ifade eden tanık Y.K, 'Beni kimse ikna etmedi, böyle bir tespit var, kesinlikle doğru değildir. Kendi isteğimizle okul binasına geçtik. Birkaç kişi okul komutanı Alkan'dan 'Biz de bunlara (darbecilere) karşı hareket edelim, sayımız fazla' diyerek emir istedi ama Alkan emir vermedi.' diye konuştu.
Darbeciler Yaralı Vatandaşı Tekmelemiş
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmada, hakim karşısına tanık sıfatıyla çıkan gazi Necmettin Utuş, 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
Utuş, emekli polis memuru olduğunu, 35 yıllık görevi boyunca iki defa yaralandığını, birçok kez ölüm tehlikesi atlattığını söyledi. Televizyonda darbe girişimine ilişkin haberleri gördükten sonra AK Parti Genel Merkezi'ne gittiğini belirten Utuş, burada binlerce kişinin toplandığını ifade etti.
Darbecilere karşı direneceklerine dair karar aldıklarını anlatan Utuş, bu sırada iki tankın hızlı şekilde parti binasına doğru geldiğini fark etmeleri üzerine yola çıktıklarını kaydetti. Kalabalığın, zırhlı araçların yolunu keserek ilerlemelerine engel olduğunu anlatan Utuş, kendisinin de aralarında bulunduğu bir gurubun tankın üzerine çıkarak, mürettebatı ikna etmeye çalıştıklarını aktardı.
Nöbetçi subay kolluğu takan bir yüzbaşıya, 'Bu devirde darbe mi olur? Bu, ABD'nin ve FETÖ'nün oyunudur, ülkeyi işgal girişimidir.' dediğini aktaran Utuş, bu sırada söz konusu yüzbaşının cevap vermediğini, tabancasını çıkarmaya yeltendiğini savundu. Bu sırada tankın hızlı şekilde etrafından dönmeye başladığını, üzerindeki birçok kişinin düştüğünü belirten Utuş, tankın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne doğru ilerlemeye başladığını söyledi.
Utuş şöyle devam etti:
'Külliyenin alt kapısının yakınlarında tank durdu. İkna çabalarımız karşılık bulmayınca, kolluklu yüzbaşıyı tanktan çıkarmayı düşündüm. Tankın üzerindeki vatandaşlarla yüzbaşıyı tanktan çıkarıp aşağı attık, polisler aldı. Bunun üzerine tank ilerlemeye başladı. Süratli bir şekilde gidiyordu. Birilerine zarar verir endişesiyle tankın içine girip şoförüyle konuşmak istedim. Tankın içine atladım, oradaki askerle karşı karşıya kaldım. Sonradan öğrendim ki nişancıymış. Onu tutmaya çalıştığımda iki bacağımdan ve kolumdan beni vurdu. Üç kez çok yakın mesafeden vurulunca can havliyle tankın kulesinden çıkarak, üzerine yattım. Bu şekilde Etimesgut Zırhlı Birliklere kadar gittik.'
Tankın üzerindeki sivillerin yaralı olduğunu söylemelerine rağmen askerlerin aracı durdurmadığını belirten Utuş, hızlı hareket etmesi nedeniyle zırhlı aracın üzerindeki sivillerin atladığını, bunlardan birinin ise başını yere çarpması sonucu şehit olduğunu bildirdi.
Zırhlı birliklerin nizamiyesine geldiklerinde kanamasının devam ettiğini ifade eden Utuş, 'Beni tankın üzerinden indirdikleri an içlerinden biri, 'Tankın üzerinde ne işin var?' diyerek beni tekmeledi. Sonra iki asker beni ambulansa götürdü. Hava Hastanesine oradan da GATA'ya götürüldüm, akşama kadar kenarda öyle beklettiler.' dedi.
Kendisini yaralayan uzman çavuş ile tankı kullanan sürücünün tutuksuz olarak yargılandığını, bu durumun kendisini üzdüğünü belirten Utuş, dava dosyasında müşteki olarak yer alması gerektiğini belirtti. Utuş, sanıklardan şikayetçi oldu.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan da iddianamedeki mağdurlar arasında isminin yer almaması nedeniyle Utuş'u tanık olarak dinlediklerini belirtti.
Taha Erdem, Sabri Taşkıran ve Nizamettin Kılıç da tanık sıfatıyla 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
Duruşmaya, yarın devam edilmek üzere ara verildi.
03.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmada, uzman çavuş L.Y, tanık sıfatıyla beyanda bulundu.
Darbe girişiminde Eğitim Destek Bölüğünde görevli olduğunu, mesaide sıra dışı bir şey olmadığını belirterek, 'Gece 23.05'te telefonuma gelen mesajla acilen mesaiye çağrıldım, 23.55'te kışlaya giriş yaptım. Garaja girdiğimde tankları çalışır vaziyette gördüm. Kendi takımımda yaklaşık 10 tank, diğer takımda da 7-8 tank hazır bekliyordu. Hulusi Yıldız'ın emriyle eğitim kıyafetlerimi giyip cephanelik bölgesine gittim.' dedi.
Bölgenin çok kalabalık olduğunu ve kendisine zimmetli tankı kullanan uzman çavuş Kemal Zafer'in, 'Genelkurmay'da 17 şehit varmış. Acilen oraya gitmemiz gerekliymiş.' dediğini ileri süren L.Y, şöyle konuştu:
'Ben de Hulusi başçavuş'un emri olmadan hiçbir şey yapmayacağımı ve o ne yaparsa onu yapacağımı söyledim. Araç komutanı kulesindeki teğmen, ısrarla çıkmaya çalıştı. Hulusi başçavuş emriyle cephaneliği terk edip tankların anahtarlarını Hulusi başçavuşa verdik. Saat 02.50'de nizamiyede 6 tank vardı. Buradayken atılan sloganlarla kalkışmayı öğrendik. Okul Komutanı Sefa Alkan Albay gelince 'Hala neden tanklara binilmedi, neden hala burada bu tanklar?' diye bize bağırdı. O gidince Yarbay Fatih Çubukçu ve bir grup teğmen geldi. Fatih yarbay, 'Boş bir bölgeye tank topu atın. Halkı korkutup geri çekilmelerini sağlayın.' dedi. Hulusi başçavuş, 'Meskun mahalde atış yaptırmam. Yazılı bir emir bile yok.' diye direnince Fatih yarbay, teğmenlere 'Silahını alın bu adamın.' emri üzerine tanklarla oradan uzaklaşıp tankların vites kutularını söktük.'
- 'Ali Osman yürü ez geç bunları!'
Tanık Teğmen A.Ö. de Irak'ın kuzeyinde görevli olduğunu ve 14 Temmuz 2016'da Ankara'ya geldiğini belirterek, 'Pazar günü yapılacak tatbikat için 15 Temmuz'da 14 tankı çekicilerle Şereflikoçhisar'a götürdük. Aynı gün 21.00 sıralarında çekicilerle kışlaya girip araçları bıraktık.' dedi.
Evinde olduğu sırada, tümenden arandığını ve göreve gelmesi söylendiğini ileri süren A.Ö, şunları kaydetti:
'Kışlaya geri geldim. Üzerimi değiştirip garaja gidince Ayhan Şen, 6 tankı cephanelikte mühimmat yüklenmesine gönderdiğini, bizim de cephaneliğe nezaret etmemizi istedi. Bir ara, tabanca ve G3 sesi duydum. Sabri Taşkıran, ateş edenin Fırat Yılmaz olduğunu söyledi. Bunun üzerine bölük komutanlığını aradık, 'Sakın onların emrine uymayın. Gerekirse telleri ezip derhal garaja gelin.' emri aldık. Bir teğmen gelerek, Binbaşı Özkan Gürkol'un, 'Bu araçların en kıdemlisi gelsin' dedi. Emrine uymadık. Bizim tanklardan uzaklaştığımızda teğmenlerin tanklara binip çalıştırması üzerine bölükçe tankların önüne geçtik. Özkan Gürkol, öndeki tankı kullanan teğmene dönerek 'Ali Osman, yürü ez geç bunları!' diye bağırdı. Gece 03.30 sıralarında Özkan Gürkol'a gelen bir telefon sonucu tankları stop ettirip teğmenleri indirtti. Tüm kendi personelini cephanelik nizamiyesi dışında topladı ve elindeki tüm kağıtları orada yaktı.'
Tanık üsteğmen S.M. ise 15 Temmuz 2016'da izinli olduğunu ancak saat 22.30 gibi tümenden aranarak, 'Bölüğe gel. Terör faaliyeti olabilir.' denilmesi üzerine kışlaya gittiğini söyledi.
Garajlar bölgesinde gittikten sonra emirle cephaneliğe gönderildiğini bildiren S.M, 'Kendi bölüğümdeki 6 tankı bulup mürettebat ayarlaması yaptık. Binbaşı Özkan Gürkol, cephaneliğe gelerek, 'Burada emir komuta bende.' dedi ve tüm personeli tanklardan indirdi, durumu yadırgayıp kendi amirim olan Ayhan yüzbaşıyı aradım, o da 'Oradan uzaklaşın. Eğitim alanına gidin. Kışla içinde kaybolun. Araçları bozup terkedin.' şeklinde emir verdi. Biz, aşağıdayken araçlara binen teğmenlerin emirle yürümeye çalışması üzerine bölükçe tankların önüne geçtik. Bu sırada Özkan Gürkol, 'Ali Osman ez geç bunları!' emrine rağmen yürümeyen Ali Osman'a tank içinden bir başkası, 'Sen yapamıyorsan çekil. Ben ezer geçerim. Zaten yandık yanacağımız kadar!' diye bağırdı. Özkan Gürol'un telefonu çaldı, konuştuktan sonra da elindeki bazı kağıtları yaktı ve cephaneliği terk etti.' diye konuştu.
Tanık uzman çavuş H.U. da 15 Temmuz 2016'da mesai bitimi sonrası evinde otururken tutuksuz sanık eski üsteğmen Levent Doğan'ın kendisini arayarak mesaiye gelmesini söylediğini aktardı. Tabura gittiğinde cephaneliğe gönderildiğini belirten H.U, başka yerlerden eğitime gelen teğmenlerin de cephanelikte olduğunu söyledi.
Kendisine zimmetli tankı bulamadığı için başka bir tankın başında beklerken sanıklardan Levent Doğan'ın geldiğini bildiren H.U, 'Kendi tankımın olmadığını söyleyince Levent Doğan, 'Git tankını bul ve benden habersiz bir şey yapma.' dedi. Tankı Levent Doğan'a teslim ettim ve oradan ayrıldım. O gece gördüğüm teğmenleri de yüzlerini net göremediğim için teşhis edemem.' ifadelerini kullandı.
Darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığında rehabilitasyon danışmanlık merkezi şube müdürü olan tanık Binbaşı Fikret Tolga Yılmaz, 15 Temmuz gecesi olanları televizyondan öğrendiğini ve Tümen Komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol'u aradığını söyledi.
Akyol'un kendisine amiri kimse onu aramasını söylediğini ve karargaha gittiğinde Tümgeneral Akyol'u göremediğini ileri süren Yılmaz, 'Erdoğan Akyol'un derdest edilip edilmediğini bilmiyordum ama komutan yoktu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Tümende televizyon izlerken, darbe girişiminden haberim oldu ve emir komuta zincirinden ayrıldım. 16 Temmuz sabahı saat 04.30 sıralarında ana nizamiyeyi darbeye karşı duran personel ile birlikte emniyete aldık, tankların dışarı çıkarılmasını engelledik. Binbaşı Barış Dedebağı'nı birlikte teslim aldık.' ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan, Yılmaz'dan sanık eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker ile birlikte gelen teğmenleri teşhis edip edemeyeceğini sordu.
Teşhis sırasında sanıklardan Yavuz Ali Üçler, 'Ezberlemiş gelmiş, yalan söylüyor.' diye bağırdı. Mahkeme Başkanı İlhan, tanığın beyanlarını baskı altına almaya çalıştığını belirterek, sanık Üçler'in salondan çıkartılmasına karar verdi.
Duruşmaya verilen aradan sonra Üçler tekrar salondaki yerini aldı.
- Vatandaşı yarbay teskin etti
Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul Komutanlığında Emniyet Muhafız Bölük Komutanı tanık üsteğmen S. C. de 'Kışlaya katılalı 3 gün olmuştu. 18.30'da evime gittim ancak 23.00 gibi tabur nöbetçi subayı arayarak açıklama yapmadan mesaiye çağırdı.' dedi.
Tümene gittiğini ve ana nizamiyedeki nöbetçinin 'Binbaşı Semih İlhan arayıp, 'Nizamiyede sivil halk toplanırsa ateş edin. Sakın yaklaştırmayın.' dediğini ilettiğini öne süren S.C, şöyle devam etti:
'Bunun üzerine oradaki mühimmatı kilitlettim ve emri yapmama konusunda emir verdim. Cephanelikteki müfreze komutanı arayarak, 'Buradan kara havacıların mühimmatını taşımak için kamyon istiyorlar.' dedi. Tabur Komutanını aradım, ondan da aksi emir alınca cephaneliktekilere, 'Sıralı amirleriniz hariç kimseden emir almayın.' diye talimat verdim. O geceye kadar cephaneliğimizde kara havacılığın mühimmatının olduğunu bilmiyordum. Karışmaya başlayan nizamiyeye gittik. Silahlı ve mühimmatlıydık. Nizamiyeye bayrak astırdım. Dışarıdan iki tank geldi ve personeli 'Fatih üsteğmeni öldürdüler.' diye ağlıyordu. Herkes şoktaydı. Tankın üzerindeki yaralı vatandaşı alıp Cemil başçavuş ile ilk yardım yaptık. Bu vatandaşa hiçbir şekilde kötü davranılmadı, bu kamera kaydıyla da sabit. İsmail yarbayı arayıp, dışarıdan iki tankın geldiğini söyledim. Kendisi de benim gibi şaşırdı. Çünkü dışarıda tank olduğunu bilmiyorduk. Saat 03.00 gibi İsmail yarbay nizamiyeye geldi ve toplanan halka kışla dışına tank çıkmayacağına dair teskin edici konuşma yaptı. Halk dağıldı.'
Darbe girişimi gecesi saat 04.00 sıralarında sanık eski tuğgeneral Ahmet Bircan Kırker'in bir albay ve 4-5 teğmenle nizamiyeye geldiğini belirten S.C, şunları kaydetti:
'Teğmenlerde silah ve hücum yeleği vardı. Bircan Kırker, 'Buranın en kıdemlisi kim?' demesi üzerine İsmail yarbay ortaya çıktı. Kırker de yarbayın koluna girip 'Gel seninle biraz konuşalım.' diyerek kendisini çekti. Bunun üzerine İsmail yarbay sert bir şekilde kolunu çekip 'Sen benim komutanım değilsin. Erdoğan Akyol gelsin. Cem albay gelsin. Onlar emir versin.' dedi. Saat 02.00'densonra kimseyi kışlaya almadık. 03.00 civarı tanımadığım Barış Dedebağı da geldi fakat içeriye almadık. Sonra Tolga Binbaşı, Dedebağı'nı tanıdığını belirtip alınmasını istedi. Biz de aldık. Çıkan arbedede bir teğmen, İsmail Suvay ve Barış Dedebağı istikametine, başka bir teğmen de havaya ateş etti. Kargaşa dağılınca İsmail yarbay ile darbecilerin çözülebileceğini veya dışarıdan takviye gelebileceğini değerlendirdik, giriş çıkışı tamamen kapattık.'
Tanık A.Ş de 15 Temmuz darbe girişiminde yaşadıklarını anlattı.
Duruşmaya, yarın tanık beyanlarıyla devam edilecek.
04.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmada, tanık olarak dinlenen B.D, olay tarihinde evinde bulunduğu sırada İstanbul'daki boğaz köprülerinin askerler tarafından kapatıldığına ilişkin haberleri izlediğini söyledi.
Daha sonra nöbetçi subaylığından aranarak, karargaha gelmesinin istendiğini, bunun üzerine saat 22.30'da birliğe ulaştığını anlatan B.D, tümen karargahında düzenlenecek toplantıya tabur komutan vekili olarak katılması gerektiği bilgisini aldığını aktardı. Bunun üzerine geldiği toplantı salonunun girişinde, ellerinde silah, ceplerinde plastik kelepçe olan teğmenleri gördüğünü belirten B.D, daha önce böyle bir durumla karşılaşmadığını ifade etti.
Toplantıda sanıklar eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker ve albay İsa Sancaklı ile birçok rütbelinin bulunduğunu anlatan B.D, 'Ahmet Bican Kırker, masanın üzerindeki dosyayı parmağıyla göstererek, 'yurtta sulh konseyi olarak bozulan anayasal düzeni yeniden tesis edeceğiz. Takviye birlikler gelene kadar bazı kritik yerleri tutacağız.' dedi. Daha sonra atama emri olduğunu söylediği dosyayı da göstererek herkesin emirlerine uymasını istedi.' dedi.
Toplantıdaki bir albayın Kırker'e 'Sizi tanımıyoruz, tanıdığımız komutanlar emir verseydi daha iyi olurdu.' dediğini aktaran B.D, 'Yarbay İsmail Suvay da '1960 mı yoksa 1980 mi?' diye sorunca Kırker de 'Birilerinin televizyona çıkmasını bekliyorsan daha çok beklersin.' dedi. Daha sonra birliklerimize dağıldık.' diye konuştu.
Kırker'in açıklamalarından sonra personelini karargah binasının önünde topladığını kaydeden B.D, 'Onlara, 'Arkadaşlar, başımızdakiler darbeci, onların emrini yerine getirmeyeceğiz. Siz de benim emirlerim dışında bir şey yapmayın.' dedim. Daha sonra tabur komutanına da telefonda bu şekilde söyledim.' iddiasında bulundu.
Sabah saatlerinde Yarbay Suvay ve beraberindekilerin tümen karargahını darbecilerden geri almak için operasyon yapacaklarını öğrendiğini belirten B.D, destek vermek istediklerini ancak söz konusu gurubun operasyonu bizzat yapmak istemesi üzerine tekliflerinin kabul edilmediğini savundu.
B.D, darbeciler derdest edilene kadar karargahının güvenliğini sağladığını söyledi.
'Gerekirse halka tankı topu atın'
Olay tarihinde vatani görevini yapan tanık er Y.Y. ise 15 Temmuz akşamı daha önce görmediği bir tuğgeneral ile birkaç albayın karargaha geldiğini, albaylardan birinin kurmay başkanı olarak atandığını söylediğini bildirdi.
Bir başka albayın da tankların dışarı çıkması için sürekli emir verdiğini aktaran Y.Y, 'Bu albay tankların bir an önce çıkmasını istiyordu. Halkın nizamiyede toplandığını biliyordu. 'Gerekirse halkı ezerek, ateş ede ede çıkacak bu tanklar. Halka gerekirse tank topu atarak gidecek bu araçlar.' şeklinde emirler veriyordu.' dedi.
Tanıklar T.A, A.K. ve M.G. de 15 Temmuz'da yaşadıklarını anlattı.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
05.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan, davanın bu aşamasına kadarki duruşmalarda, tensip tutanağındaki müşteki ve tanıkların beyanının alındığını belirterek, önceki ara karar gereği dava dosyasına gelen evrakı okudu.
Dosyaya giren belgelere ilişkin talepleri alınan müşteki avukatları, sanıkların mal varlıklarına el konulmasını talep etti.
Avukatlar, müşteki ve tanık beyanları ile davanın bu aşamasında ortaya çıkan deliller ışığında olay tarihinde tabur komutanı olan sanık Yarbay Erdal Yetim ile darbecilere karşı mücadele veren gazi Necmettin Utuş'u üç yerinden silahla yaraladığı öne sürülen Uzman Çavuş Harun Bulut'un tutuklanması gerektiğini belirtti.
Müşteki avukatları, ayrıca Utuş'un yaralanması ve Emin Güner'in şehit edilmesine ilişkin soruşturma dosyalarının akıbetinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına sorulmasını istedi.
Duruşma savcısı da tanık ve müşteki beyanlarında geçen bazı isimler hakkında adli işlem yapılıp yapılmadığının sorulmasını ve sanıkların ByLock kayıtlarına ilişkin siber suçlarla ilgili yazılan müzekkerenin hangi aşamada olduğu hakkında bilgi verilmesini talep etti.
Savcı, tutuklu sanıkların 'üzerilerine atılı, işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin devam ettiği' gerekçesiyle tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini istedi.
Sanık ve avukatların talepleri ile cumhuriyet savcısının mütalaasını alan mahkeme, ara kararını açıkladı.
Buna göre, 'adli kontrol şartının bu aşamada yetersiz kalacağı' ve 'üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin devam ettiği' gerekçesiyle sanıkların tahliye talebi reddedildi.
Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığında olay gününe ait kamera kayıtlarının bir örneğinin bilirkişilerce incelenmesi için mahkemeye gönderilmesini kararlaştıran heyet, örgütün kriptolu haberleşme programı 'ByLock'u kullandıkları tespit edilen sanıkların yazışma içeriklerinin temin edilmesi için ilgili kurumlara müzekkere yazılmasına hükmetti.
Duruşma 16 Nisan'a ertelendi.
İDDİANAME
Sanıklar hakkında 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs', 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya, görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etmek' ve 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Bazı sanıklar için 'askeri komutanlıkların gasbı', 'genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak', 'birden fazla kişiyle silahla tehdit', 'kamu malına zarar vermek', 'kamuya ait araçları suçta kullanmak' ve 'hürriyeti engelleme' suçlarından da kamu davası açıldı.
Karargahtan iki tankın, Jandarma Genel Komutanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gönderildiği ifade edilen iddianamede, askeri araçların halkın karşı koyması üzerine birliğe döndüğü ve tekrar çıkış yapamadığı kaydedildi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-26 Nisan (2017) 'Ankara 52 sanık Etimesgut Zırhlı Birlikler Darbe Yap.' davası
(06 Ocak 2018, 12:29)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: