Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahı'ndaki eylemlerle ilgili 244 sanığın yargılanmasına devam edildi.
06.01.2018 12:56 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahı'ndaki eylemlerle ilgili 244 sanığın yargılanmasına devam edildi.
02.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmada sanıklar, avukatları ve müşteki avukatları hazır bulundu.
Duruşmada ilk olarak, olay tarihinde Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığında kursiyer teğmen olarak görev yapan İbrahim Güler savunmasını yaptı.
Suçlamaları kabul etmediğini söyleyerek savunmasına başlayan Güler, olay günü WhatsApp grubundan gece eğitimi yapılacağı mesajı aldıklarını, saat 17.00'de içtima alanına gittiklerini, burada Sadık Köroğlu tarafından saat 20.45'te gece eğitimi yapılacağının söylendiğini anlattı.
Güler, şu ifadeleri kullandı:
'İçtima alanında toplandık. Takım Binbaşımız Tarık Görener geldi. Yanında tanımadığım komutanlar da vardı. Hakan Güler yüzbaşının emrine girip, takip etmemizi söyledi. Araçla Genel Komutanlığa gittik. Süleyman Karaca albayı ve nizamiye bölgesinde kamuflajlı askerler gördük. İç bahçede insanlar koşuşturmaktaydı. Bir yarbayın 'Söylenenleri yapın. Terör saldırısı var, kaçanlar vurulur.' gibi cümleler sarf ettiğini duydum. Yarbayın yanındaki yüzbaşı veya üsteğmen bizi farklı yerlere yönlendirdi. Ben de nizamiye arkasındaki kameriye bölgesine gittim. Belli bir zaman geçtikten sonra silah sesleri duydum. Tatbikattı, terör saldırısıydı derken, şaşırdım kaldım. Jetler ve helikopterler de uçuyordu. Kameriyenin dibine oturup bekledim. Uzun süre kafamı kaldıramadım. Bazen ateş sesleri geliyordu, kimin nereye ateş ettiğini bilmiyorum.'
Sanık Güler, sabah saatlerinde yakalandığını kaydetti.
Soruşturma sırasında alınan ifadesinde 'Terör saldırısı var. Kaçanlar vurulur.' diyen albayın 'Özkan' olabileceğini söylediğini anımsatan Güler, o albayın salonda bulunmadığını bildirdi.
Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın sorusu üzerine Güler, olay günü yanındaki cep telefonunun uçak modunda olduğunu, bu moda alma emrini tabur komutanının verdiğini söyledi.
Sanık Hakan Güler'in savunması
Tutuklu sanıklardan olay tarihinde Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığında yüzbaşı rütbesiyle proje subayı olarak görev yapan Hakan Güler de suçlamaları reddetti, aleyhine hiçbir delil bulunmadığını savundu.
Olay günü birliğindeyken Tarık Görener ile karşılaştığını, onun Ankara'daki askeri birliklere saldırı olabileceğinden, bu nedenle kışla komutanı eski tuğgeneral Sadık Köroğlu'nun, Jandarma Genel Komutanlığının takviye edilmesi yönünde emir verdiğinden bahsettiğini aktaran Güler, bu talimatın kendisine iletilmesi üzerine özel aracıyla 'terör saldırısına karşı takviye etmek üzere Jandarma Genel Komutanlığına 2-3 timle gittiğini' ileri sürdü.
'Görüntü terör saldırısına karşı önlem alınıyor şeklindeydi. Darbeyle ilgili emare yoktu.' diyen Güler, birliğe girince, 'kışla komutanının emriyle geldiklerini' söylediğini ve binada nöbetçi amiri aradığını ancak bulamayarak bahçeye döndüğü iddiasını dile getirdi.
Burada bir yarbayla karşılaştığını, yarbayın kendisine duvar dibini gösterdiğini ve arkasından da birkaç kişiyi buraya gönderdiğini anlatan Güler, şöyle devam etti:
'Bir anda karargahın arkasındaki binadan onlarca mermi geldi. Duvara yapıştım. Etrafa 'Ateş ediliyor.' diye bağırıyordum. Binaya girdim. Mermi gelen yeri tespit etmeye çalışıyordum. Oraya terör saldırısı diye gönderilmiştik. Şok olduk. Ateşin kesildiği bir sırada cep telefonundan Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Başbakanımızın açıklamalarını gördüm. Şok oldum. Darbeye kalkışma olduğunu öğrenince kendi güvenliğimi sağladım.'
Silahlı ve kamuflajlı olmasına ilişkin, 'Emir üzerine, terör saldırısı nedeniyle silahlı ve kamuflajlıydım.' değerlendirmesini paylaşan Güler, nizamiyeden çıkmayı düşündüğünü ancak bunu yapamayacağını anlayınca binanın üst katlarına çıktığını savundu.
Emekli Tuğgeneral Veli Turan'ın beyanı anımsatıldı
'Tarık Görener'in kendisine sıkıyönetim ilan edildiğinden veya darbe yapıldığından bahsetmediğini' söyleyen Güler'e mahkeme heyeti, olaylar sırasında rehin alınan Tayin Daire Başkanı Tuğgeneral Veli Turan'ın beyanında, 'Bu sırada odama Üsteğmen İlker Çiçek ve tanımadığım kamuflaj elbiseli ve piyade tüfeği taşıyan 3 kişi girdi. Ortada duran kamuflajlı kişi 'Silahlı Kuvvetler yönetime el koydu, buyurun komutanım gidelim dedi.'. Ben 'Siz kimsiniz?' diye üst üste ısrarla sordum... Devamlı 'Buyurun gidelim.' diye bağırıyorlardı. 'Senin rütben ne?' diye sorduğumda 'Ben Yüzbaşı Hakan.' dedi. Sonra sağdaki kamuflajlı şahsa senin rütben ne diye sordum 'Teğmen.' dedi, sonra soldakine döndüm ve ona rütbesini sordum. O da 'Teğmen' olduğunu söyledi... Yüzbaşı olduğunu söyleyen şahıs 2 teğmene 'Girin koluna, alın bunu.' diye bağırdı.' şeklinde ifade verdiği ve kendisini fotoğraftan teşhis ettiği belirtildi.
'Bu teşhisin nasıl yapıldığını bilmediğini' söyleyen Güler, 'Ben Veli Turan'ı hayatımda görmedim. Binayı dolaştım ama nerelere gittiğimi bilmiyorum. Teşbihte hata olmaz. Ben Veli Turan'ı almak istesem, omzuma alır, götürürüm. Teğmene falan ihtiyaç olmaz. Göz var, izan var.' dedi.
Mahkeme heyetinin uyarısı üzerine Güler, 'Yanlış anlaşıldıysam çok özür dilerim.' ifadesini kullandı.
Tahliye ve beraat talebinde bulunan Güler, çapraz sorgusu sırasında, 'olay tarihinde izinde olmasına karşın birliğe niçin gittiği'nin sorulması üzerine, Beytepe'ye spor yapmaya gittiğini öne sürdü.
'Darbe olduğunu öğrendikten sonra amirlerini aradın mı?' sorusuna Güler, 'İş telefonum yanımda yoktu. Diğer telefonumda yalnızca eşimin telefonu kayıtlıydı.' yanıtını verdi.
Güler, darbeyi kimin yaptığına ilişkin soru üzerine, 'Bunu üst akılın kontrolünde FETÖ başı çekmek üzere birkaç grup yaptı.' şeklinde konuştu.
Duruşmaya, daha sonra öğle arası verildi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümü, olay tarihinde Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığı'nda kursiyer teğmen olan tutuklu sanık İlker Palalı'nın savunmasıyla başladı.
Palalı, olay günü saat 14.30-15.00 sıralarında WhatsApp grubundan gece eğitimi yapılacağı bilgisi geldiğini, ardından Jandarma Üsteğmen Muhlis Koçak'ın, 'Kursiyer teğmenlerin son günlerde disiplinsiz davranışlar sergilediği, (eski) Tuğgeneral Sadık Köroğlu'nun bunu hoş karşılamadığı, bu nedenle gece eğitimi planlandığı, eğitim içtimasına herkesin katılacağı ve eğitimin saat 02.00'ye kadar sürebileceği'ni duyurduğunu anlattı.
İlker Palalı, akşam içtima için toplandıkları alana eski Binbaşı Tarık Görener'in geldiğini, onun konuşmasının ardından sanıklardan eski Yüzbaşı Hakan Güler'in arabasına sanıklardan kursiyer teğmenler Emrah Bulut ve Osman Tosun ile bindiklerini ifade etti. Nereye gittiklerini sorduğu Güler'in Jandarma Genel Komutanlığına gittikleri yanıtı verdiğini kaydeden Palalı, buraya gelince nizamiyede durdurulduklarını, Güler'in biriyle konuştuğunu, ardından bariyer kaldırılarak, içeri alındıklarını belirtti.
Burada rütbeli bir kişinin kendisini takip etmelerini istediklerini bildiren Palalı, daha sonra Genel Komutanlığın bahçesindeki B nizamiyesine kendisinin ve Ramazan Karlıer'in, diğer kulübelere de başkalarının yerleştirildiğini söyledi.
Burada bulundukları sırada bir polis aracının geldiğini gördüklerini, bunun güvenlik için geldiğini düşündüklerini dile getiren Palalı, bir süre sonra dışarıdan ateş geldiğini, ateş sonucu isminin sonradan Yakup Başıbüyük olduğunu öğrendiği sivil kıyafetli astsubayın yaralanarak, öldüğünü anlattı.
Palalı, şunları kaydetti:
'Kafamı kaldırdığımda her taraf kan, barut kokusu ve toz duman içindeydi. Zırhlı aracın uyarıda bulunmadan atış yapmasına anlam veremedik. Bir süre sonra sloganlar ve alkış sesleri duydum. Zırhlı araçları, askerler ve vatandaşlarımızı gördüm. Daha sonra helikopter olduğunu değerlendirdiğim araç bu halkın, köprünün olduğu bölgeye atış yaptı. Ses kesildiğinde bazı vatandaşların yaralandığını gördüm. Şoka girdim, psikolojim çok bozulmuştu. Bir ara bir üsteğmen içeri girdi ve kulübeyi terk etmemi söyledi. Çok hızlı koşarak, gördüğüm ilk kapalı yere kendimi attım. Burası otopark benzeriydi. Başkalarını gördüm. Herkes dışarıdan yapılan atış nedeniyle korku içindeydi.'
Palalı, soru üzerine cep telefonunun üzerinde bulunduğunu, ancak uçak modunda olduğunu söyledi.
Yine soru üzerine, darbeyi FETÖ'nün yaptığını söyleyen Palalı, örgüt elebaşı Fetullah Gülen'le ilgili, 'Elime verirseniz, 18 ayın acısını çıkarmak için boğazını sıkarım.' dedi.
Tutuklu sanıklardan olay tarihinde Jandarma Genel Komutanlığında teknik ve elektronik arama tim komutanı olan eski Astsubay Sadık Elçik de olay günü mesaisini bitirip evine gittiğini, ardından bazı işlerini halletmek üzere Kızılay'a geçtiğini anlattı.
Daha sonra kendisini 'Kurmay Yarbay Yavuz Aydın' olarak tanıtan kişinin, İstihbarat Başkanının emriyle aradığını, komutanın tüm personeli göreve çağırdığını, 22.00 sıralarında Emek metrosu civarından servisle alacaklarını söylediğini ifade eden Elçik, Emek metrosu civarına gidince eski Astsubay Ahmet Parlak ile servisin gelmeyeceğini öğrendiklerini, bunun üzerine Parlak'ın otomobiliyle Jandarma Genel Komutanlığına gittiklerini öne sürdü.
Otomobilden indikten sonra C nizamiyesine gittiğini, bu sırada silah sesleri geldiğini, kendini bir duvarın arkasına attığını savunan Elçik, 'Silah sesleri kesilince ayağa kalktık. Arkamızı dönünce demir parmaklıklar arkasında nöbetçi olduğunu zannettiğimiz şahıslara ne olduğunu sorduk. Çağrılma amacım dışında bir kargaşa oluyordu.' dedi.
Elçik, ardından buradan ayrıldığını savundu.
Suçlamaların delilsiz olduğunu iddia eden Elçik, 'Çağrıldığım için görev yaptığım yer olan Beştepe Karargahı'na gitmemem söz konusu olamazdı. C nizamiyesinden içeri girmedim. Haliyle karargahta bulunmam, silah alıp, dolaşmam mümkün değildir.' dedi.
Soru üzerine evden çıkarken, silahını yanına aldığını bildiren Elçik, Jandarma Albay Ali Demir'i rehin almaya çalıştığı suçlamasını kabul etmedi.
'Nizamiyedeki kişilerle gayri ihtiyari aynı fotoğraf karesinde bulunmak, birlikte hareket etmek anlamına gelmez.' diyen Elçik, nizamiyede bulunduğu sürenin toplam 5 dakika olduğunu öne sürdü.
FETÖ/PDY üyeliği suçlamasını reddeden Elçik'e, Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal, 'Hazırlıkta verdiğin ifadenin tamamından farklı ifade veriyorsun' dedi. Elçik ise ifade verirken 10 gün gözaltında kaldığını, yorgun ve uykusuz olduğunu savundu.
Elçik, darbe girişimini kimin yaptığına ve örgüt elebaşının yanında bulunsaydı ona ne söyleyeceğine ilişkin, 'FETÖ örgütü tarafından yapıldığını basından öğrendik. Ben 1999'da Abdullah Öcalan'ın İmralı duruşmasına katıldım. FETÖ elebaşının da cezasını kendim vermek isterim.' ifadelerini kullandı.
Müşteki avukatları, Jandarma Genel Komutanlığının nizamiyesinde 5 dakika bulunduğunu söylemesine karşın, yaklaşık 2-3 saat boyunca cep telefonunun komutanlığın etrafındaki yerlerden sinyal verdiğine dikkati çekti. Elçik ise bu durumu, komutanlıktan yaya olarak ayrıldığı, beli ağrıdığı için bir ara oturup dinlendiği yönünde yanıt vererek, 'Ona bakılacak olursa cep telefonum bir ara Kumrular Caddesi'nden de sinyal veriyor.' diyerek açıklamaya çalıştı.
Müşteki avukatı, listeye bakmasına karşın Kumrular Caddesi'nden sinyal kaydı olmadığını söyledi. Elçik ise bu konuda ısrar etti.
Sanığın soruşturma aşamasında alınan ifadesi
Elçik, soruşturma aşamasında alınarak, iddianamede yer verilen ifadesinde özetle şunları söylemişti:
'Aracıma yakıt almak amacıyla saat 21.30 sıralarında evden ayrıldım. Uçak ve helikopterlerin alçak uçuş yaptığını görünce anormal bir durum olduğunu anladım. Asıl görevli olduğum yer olan Güvercinlik Jandarma Teknik İstihbarat Başkanlığıydı. Buraya gitmek yerine asıl başkanlığımız olan Beştepe Jandarma Genel Komutanlığı karargahına kendi arabam ile saat 22.00 sıralarında gittim.'
Elçik, ifadesinin devamında, nizamiyedeyken silah sesleri gelmeye başladığını, nizamiye dışındaki duvarın dibine siper aldığını, silah seslerinin kesilmesinin ardından aracına gittiğini ve yaklaşık bir saat beklediğini anlatarak, özel harekat polislerinin gelmesinin ardından silah seslerinin yeniden başladığını kaydetmiş, ardından aracıyla evine gittiğini beyan etmişti.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
03.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmada, sanıklar, avukatları ve müşteki avukatları hazır bulundu.
Olay tarihinde Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığında kursiyer teğmen olan tutuklu sanık Mustafa Kemal Yaraş, savunmasında, 15 Temmuz'da disiplinsizlik nedeniyle gece eğitimine kaldıklarını, ilerleyen saatlerde terör saldırısı ihbarı üzerine Jandarma Genel Komutanlığına takviye için görevlendirildiklerini söyledi.
Karargaha vardıktan kısa süre sonra ateş sesleri duyduklarını ardından uçak sesi geldiğini anlatan Yaraş, 'Ne olduğunu anlayamadık. Ateş kesildiğinde 2 askerin yerde kanlar içinde yattığını gördüm. Yaralılar ambulansa alındı. Ben de 'Çıkarın beni buradan.' diyerek kapı açılır açılmaz kendimi ambulansa attım. Garaj çıkışına kadar ambulansla geldim. Burada beni indirdiler. Ailemi aradım. Sosyal medyadan darbe girişimi olduğunu öğrendim. Sabaha kadar otoparkta bekledim. Şoktaydım. Burada benimle irtibat kuran ya da bana emir veren olmadı.' diye konuştu.
Sabaha doğru 3 arkadaşıyla tellerden atlayıp kışladan ayrıldıklarını ve silahlarını ormanlık alana atarak polis karakoluna sığındıklarını belirten Yaraş, Ankara Emniyet Müdürlüğüne götürüldüklerini bildirdi.
Tahliye ve beraat talebinde bulunan Yaraş'ın çapraz sorgusu sırasında sanık eski yüzbaşı Hakan Güler söz aldı. Güler, sanığa soru sormak yerine, kendisine iftira atıldığını belirterek savunma yapmak istedi.
Mahkeme Başkanı, Tayin Daire Başkanı Veli Turan'ı derdest eden sanık Güler'e, 'Bunları savunmanda anlatırsın. Sanığa sorun varsa sor, yoksa yerine otur.' uyarısında bulundu. Güler, uyarılara rağmen ısrarını sürdürünce salondan çıkarıldı.
TEM Daire Başkanı Turgut Aslan'ı yaralayıp, koruma polisi Ha
san Gülhan'ı şehit ettiği öne sürülen sanık Erkan Öktem de sanığa soru sormak için söz alıp savunma yapmaya çalışınca Mahkeme Başkanı tarafından salondan çıkarıldı.
Heyet, ifadesi alınacak diğer sanığın avukatının hazır olmaması nedeniyle duruşmaya ara verdi.
04.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmada sanıklar, avukatları ve müşteki avukatları hazır bulundu.
Duruşmada savunma yapan sanık eski üsteğmen Teyfik Karaduman, 15 Temmuz'da bir arkadaşlarının düğününe gitmek üzere devre arkadaşları Murat Sönmez ve Harun Işık ile akşam saatlerinde yola çıktıklarını, terör saldırısı haberlerini duyunca internet bağlantılarından sorumlu olduğu için öncelikle görevli bulundukları Jandarma Genel Komutanlığına gittiklerini öne sürdü.
Aracını açık otoparka çekip karargaha girdiğini belirten Karaduman, uçak ve bir süre sonra da helikopter sesleri duymaya başladığını anlattı.
Sanık Karaduman, bunun üzerine 'Ne olur, ne olmaz.' diyerek aracını kapalı otoparka çekmek için çıktığında karanlıkta sağa sola koşturan kamuflajlı kişileri gördüğünü, aracına yürürken de silah sesleri duyduğunu dile getirerek, 'Açık otoparkta silah seslerini duyunca kendimi binanın içine attım. Tehlikenin varlığını ve büyüklüğünü ilk kez o anda anladım.' beyanında bulundu.
'Herkes silah alsın.' sesleri üzerine silahlığa gidip 00.00 civarında bir MP5 aldığını ancak kalmadığı için mühimmat alamadığını savunan Karaduman, daha sonra odasına çıktığını, yaşadıkları süresince Harun Işık'ın yanında olduğunu söyledi.
Karaduman, odaya çıktıktan sonra telefondan internete girdiğini, başbakan ve cumhurbaşkanının darbe girişimine yönelik açıklamalarını gördüğünü iddia ederek, Jandarma Genel Komutanlığının bu işin neresinde olduğunu anlamadığını savundu.
Karaduman, 'Karargahtaki personelin büyük bölümünü tanımıyor olmama, tanıdıklarımın ise bu girişimin içinde olmalarına ihtimal vermemem sebebiyle kim darbeci, kim değil anlamak mümkün değildi.' diye konuştu.
Olaylara karışmadan odada beklemeye karar verdiğini belirten sanık Karaduman, silah seslerinin kesilmesi üzerine 03.30 gibi alt kata indiğini ancak bir şey göremeyince yeniden odasına çıktığını ileri sürdü.
Karaduman, 06.00'ya doğru koridordan binanın bombalanacağını, herkesin aşağı inmesine yönelik bağrışmaları duyunca denileni yaptığını savunarak, gece boyunca ilk kez gördüğü kalabalığa şahit olduğunu iddia etti.
Dışarıdan silah sesleri geldiğini ve bu sırada patlama olduğunu belirten Karaduman, ne olduğunu anlayamadan içeri gaz bombaları atıldığını, polisleri de ilk kez orada gördüğünü öne sürdü.
Sanık Karaduman, kalkışmadan haberdar olduğu andan itibaren bir olaya karışmadığını ve odasında beklediğini savunarak, FETÖ/PDY ile bağı bulunmadığını iddia etti.
Sanık Karaduman'un tahliyesini talep ettiği savunmasının ardından duruşmaya öğle arası verildi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan sanık eski kursiyer teğmen Mehmet Ozansoy, 15 Temmuz'da Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığında sabah eğitiminin ardından, kursiyerlerin disiplinsizliğinden dolayı gece eğitimi yapılacağını öğrendiğini söyledi.
Ozansoy, gece eğitimi için içtima alanında toplandıktan sonra tabur komutanı binbaşı Tarık Görener'in ciddi bir tatbikat olduğunu belirttiğini, herkesin emirlere uymasını istediğini, ardından da kursiyerlerin çeşitli yerlerde görevlendirildiğini ifade etti.
Kendisinin de bir grup kursiyerle Jandarma Genel Komutanlığı karargahında görevlendirildiğini ifade eden Ozansoy, Beştepe'deki karargaha geldiğinde albay Süleyman Karaca'yı MP5 silahıyla gördüğünü, ne olduğunu sorduğunda terör saldırısı olduğu cevabı aldığını öne sürdü.
Ozansoy, yanlarına gelen rütbeli birinin kendilerini ormanlık alana gönderdiğini belirterek, burada gördüğü erlere de ne olduğunu sorduğunda onların da terör saldırısından başka bir şey bilmediklerini söylediklerini anlattı.
Yanlarına yaklaşan bir teğmen ve bir yüzbaşının, polisin nizamiyelere geldiğinden bahsettiğini, bir süre sonra üsteğmenin tek başına dönüp 'Komutan vuruldu.' dediğini savunan Ozansoy, komutanın teröristler tarafından vurulduğunu, polisin de teröristlere karşı destek amaçlı geldiğini düşündüklerini ileri sürdü.
Ozansoy, korkup paniklediklerini, 00.00-01.00 civarı binada televizyon bulunan bir odada kalkışmayı öğrendiklerini ifade ederek, daha sonra bu odanın yanındaki soyunma odasına girip saklandıklarını anlattı.
Tabur komutanı Tarık Görener'e telefon ettiklerini, 'Beştepe'ye gönderdiğiniz kursiyerleriz. Bizi buraya neden gönderdiniz? Bizi buradan aldırın' dediğini iddia eden Ozansoy, tabur komutanının da 'Şimdi sizi aldırma ihtimalimiz yok. Hayatta kalmaya çalışın. Polis gelince silahınızı teslim eder, olan biteni anlatırsınız.' ifadelerini kullandığını öne sürdü.
Sonrasında polisi arayıp durumu anlattıklarını dile getiren Ozansoy, polisler gelince onlara sığındıklarını savundu.
'Kimse kaçmasın, kaçan vurulur'
Sanık eski kursiyer teğmen Sıtkı Çam da suçlamaları reddettiği savunmasında, gece eğitimi için 20.45'te silahlı olarak çıktıkları içtima sonrası Jandarma Genel Komutanlığı karargahında görevlendirildiğini anlattı.
Çam, kursiyerlerin bulunduğu 5 araçlık konvoy halinde karargaha geldiklerini, nizamiye bölgesinde araçları karşılayan yarbay rütbeli birinin gruba karşı 'Emir komuta bizde, sorgulamayın, soru sormayın. Kimse kaçmasın, kaçan vurulur.' dediğini duyduğunu söyledi.
Bir grupla ormanlık alanda görevlendirildiğini, silah, uçak ve helikopter sesleri sonrası, karargahtaki televizyon olan bir odada darbe girişiminden haberdar olduklarını belirten Çam, daha sonra beraberindeki bazı kursiyerlerle soyunma odasına kaçıp ışıkları kapattıktan sonra dolapların arkasında saklandıklarını bildirdi.
Çam, geceyi soyunma odasında geçirdiklerini ifade ederek, tabur komutanı Görener'i, ardından polisi aradıklarını, polis gelince onlara sığındıklarını dile getirdi.
Jandarma Genel Komutanlığına kendi iradesi dışında, emir üzerine gittiğini savunan Çam, tahliyesini talep etti.
Mahkeme, 22 Ocak Pazartesi'ye ertelendi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Haziran (2017) 'Ankara 244 sanık Darbe Yap./Jand.Gn.Komutanlığı' davası
(06 Ocak 2018, 12:56)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: