Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Havacılık Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 152'si asker, 3'ü sivil 155 sanığın yargılanmasına devam edildi.
30.12.2017 19:12 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Havacılık Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 152'si asker, 3'ü sivil 155 sanığın yargılanmasına devam edildi.
25.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Havacılık Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 152'si asker, 3'ü sivil 155 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumlarındaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, eski kara pilot binbaşı Gökhan Çiçek iddianamede geçen hakkındaki tüm suçlamaları reddederek savunmasına başladı.
Olay tarihinde Kara Havacılık Komutanlığı Bakım Taburu'nda bölük komutanı olduğunu dile getiren Çiçek, kendisinin ve personelinin 15 Temmuz öncesinde darbe girişimine yönelik herhangi bir hazırlığı olmadığını savundu.
İddianamedeki 15 Temmuz gecesi nöbetçi olmamasına rağmen, nöbetini değiştirerek kışlada kaldığı ve kışladaki darbe girişimi toplantılarına katıldığı yönündeki isnatları kabul etmediğini belirten Çiçek, "O gün normalde binbaşı Sonay Güler nöbetçiydi. Bakım komutanı albay Muzaffer Kartopu'nun emriyle nöbetim değişmiştir." ifadelerini kullandı.
Akşam saatlerinde eski tuğgeneral Ünsal Coşkun'un saat 21.00'den sonra uçuş hattına takviye amaçlı bir nöbetçi askeri kuleye göndermesini emrettiğini ileri süren Çiçek, "Ünsal paşa sabaha kadar bir nöbetçinin kulede durmasını emretti. Ben de herhangi bir terör saldırısına karşı olduğunu düşündüm." diye konuştu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde bakım komutanın uçuş hattında bulunan Skorsky helikopterleri sabotaj olabileceğinden yedek meydana tahliye etmelerini emrettiğini savunan Çiçek, "Taburda koşturmaca olduğunu görünce durumun ciddi olduğunu sandım. Bir Skorsky helikopterine bindim. Temelli'deki yedek meydan olan Ulucan meydanına gideceğimi zannederken Akıncı'ya gittik. Birinci pilot kurmay yarbay Mehmet Demirhisar'dı. Ben de ikinci pilottum." dedi.
Akıncı Üssü'ne gidene kadar havada herhangi bir hareketliliğe şahit olmadığını iddia eden Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Akıncı'ya inince helikopteri park ettik. Helikopterlerin ekip komutanı albay Uğur Kapan hepimizi bir araya topladı. Orada direktifler vermeye başladı. Daha sonra F16'lar kalkmaya başladı. Uçuş ekipleri oluşturmaya başladı. Sonra bir binaya geçtik. Orada televizyondan darbe teşebbüsünü öğrendim. Sabah olduğunda F16 uçakları üssü bombaladı. Bizim üzerimize dalış yaptılar. Ateş açıldı. Daha sonra bende meydandan araziye doğru kaçtım ve üsten ayrıldım."
FETÖ üyesi olduğuna dair tanık beyanlarını reddetti
Savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçilen Çiçek, Akıncı Hava Üssü davasında yargılanan "kurmay subaylar abisi" olduğu iddia edilen Anafartalar Koleji sahibi Hakan Çiçek'in öz ağabeyi olduğunu bunun dışında aralarında örgütsel bir bağ bulunmadığını savundu.
Çiçek, hakkında örgüt üyesi olduğu, akrabalarının bir kısmının FETÖ elebaşının yakın korumalığını yaptığı ve örgüt evlerinde kaldığı yönündeki tanık ifadelerini de reddetti.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, "Ağabeyin üsse sosyal etkinlik için geldiğini söylüyor. Sende o saatlerde oradasın. Gördün mü hiç ağabeyini orada? sorusunu "Ben rastgele bir helikoptere binip gittim oraya. Akıncı Üssü çok büyük bir üs. Görmedim abimi. Cezası varsa yargılansın çeksin. Ayrıca abime "kurmayların abisi" denmesini de kabul etmiyorum. Ben kurmay değilim. Böyle bir menfaati abi kardeşinden ayırır mı?" şeklinde cevapladı.
Başkan Dik'in "Sence bu darbeyi kim yaptı?" sorusuna ise Çiçek, "Bilgi sahibi değilim. Birilerini suçlamak yoruma girer." diye cevap verdi.
İddianamede, Gökhan Çiçek'in, 13 Temmuz'da "tazeleme uçuşu" adı altında keşif uçuşu yaptığı, darbe girişimi gecesi bazı şüphelilerle "biksi" kapı makineli tüfeği ve mühimmat bulunan önceden tüm bakımları yapılmış ve uçuşa hazır şekilde bekletilen Skorksy tipi helikoptere binip ve Akıncı Hava Üssüne "yurtta sulh" parolasını kullanarak indikleri bilgisine yer veriliyor.
Duruşmada eski yüzbaşı Nuri Osmancıoğlu, söz konusu tarihte H-1 Helikopter Bakım Takım Komutanı olarak görev yaptığını anlattı.
Mesaisinin ardından arkadaşlarıyla yemekte olduğu sırada tabur nöbetçi subayının araması üzerine birliğine gittiğini ileri süren Osmancıoğlu, birinci sicil amiri tabur komutanı yarbay Murat Bolat'ın kendisine "Tuğgeneral Ünsal Coşkun beni aradı. Darbe girişiminde bulunan birileri var, bunlara karşı tedbir maksatlı helikopterleri güvenli bir yere sevk ettirdik." dediğini iddia etti.
Osmancıoğlu, bunun üzerine komutanına ne yapacağını sorduğunu, Bolat'ın da "Elindeki faal UH- 1 helikopterlerini tespit et, güvenli yere sevk edebiliriz. Uçuşa hazır ol." şeklinde emir verdiğini savundu.
İlerleyen saatlerde televizyondan, helikopterlerin sağa sola rastgele ateş ettiği görüntülerini izleyince kendisinin darbeye engel olmak için değil de darbeye dahil edilmek için çağrıldığını düşündüğünü ifade eden Osmancıoğlu, "O andan itibaren kandırıldığımı düşündüm. Arkadaşlarla birlikte 02.00 sıralarında nizamiyeden kaçtık." diye konuştu.
Sabaha karşı Oran lojmanlarındaki evine girdiği sırada gözaltına alındığını o günden beri tutuklu olduğunu ifade eden Osmancıoğlu, tahliye talebinde bulundu.
"Helikoptere ateş emrini verdi"
Sanık eski teğmen Osman Teke de darbe girişiminin yaşandığı gün bölük komutanı yüzbaşı Emre Erkan'ın tüm teğmenleri yemekhanede topladığını, tabur komutanının saat 21.00'de içtimaya geleceğini belirterek herkesin hazır olmasını emrettiğini iddia etti.
Teke, tabur komutanı Yasin Candemir'in emriyle depoya inip silah aldıklarını, deponun önünde bekleyen bir rütbelinin teğmenlere mühimmat dağıttığını, ardından ikişerli gruplar halinde rastgele nizamiyelerde görevlendirildiklerini öne sürdü.
Bulunduğu bölgeden helikopterlerin inip kalktığını gördüğünü ve akabinde kuleye gittiğini ifade eden Teke, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Teğmenler olarak bir terör saldırısının olduğunu düşünmeye başladık. Sabaha karşı silah sesleri yoğunlaştı. Albay Oğuz Yalçın telsizden helikoptere ateş emri verdi. Bunun üzerine helikopter jandarma aracının çevresine püskürtme amaçlı ateş etmeye başladı. Biz ne olduğunu anlayamadık. Korku ve panik içinde hemen kimimiz kulede kimimiz merdivenlerde siper aldık kendimizi korumaya çalıştık. "
Sabahın erken saatlerinde kulenin arka kapısından çıkarak helikoptere binip Akıncı Üssü'ne gittiğini aktaran Teke, Akıncı üssünde, okul komutanı tuğgeneral Ünsal Coşkun'un helikopterle geldiğini gördüğünü, yaşadığı olayları düşününce bunun bir darbe girişimi olduğunu anladığını ve tel örgülerden atlayıp Akıncı'dan kaçtığını söyledi.
Duruşmaya sanık savunmalarıyla devam ediliyor.
26.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları'ndaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada olay tarihinde üsteğmen olarak görev yapan Ömer Derelioğlu, Ankara Kara Havacılık Komutanlığında kara pilot olarak görev yaptığını, olay günü vardiya nöbetçi subayı olarak kışlada bulunduğunu anlattı.
Derelioğlu, rutin mesaisine devam ettiği sırada taarruz helikopter hangarında Bakım Taburu Komutan yardımcısı Binbaşı Ersel Ersoy ve harekat subayı Binbaşı Suat Akyaz'ın olduğu ortamda tabur komutanı Yarbay Murat Bolat'ın hangarda bulanan bütün helikopterlerin, AKKA (üye ülkelerin birbirlerinin silah ve araçlarının sayım müsaadesini sağlayan uluslararası anlaşma) denetlemesi çerçevesinde dışarı çıkartılmasını emrettiğini iddia etti.
Kısa süre sonra Albay Oğuz Yalçın'ın askeri araçla telaşlı şekilde kışlaya geldiğini, ardından Bolat'ın kendisini yanına çağırarak "seferberlik" ilan edildiğini söylediğini ileri süren Derelioğlu, "Odada otururken Yarbay Murat Bolat, seferberlik emirlerine harfiyen uyacağımızı, okul komutanı Ünsal Coşkun'un emri olduğunu söyledi. Sonra yüksek sesle 'Emre itaatsizlik edenler, cezalandırılacak haberiniz olsun' dedi." ifadelerini kullandı.
İlerleyen saatlerde, kuleden arandığını, arayan kişinin meydanda bulunan helikopterlerin motor çalıştırdıklarını ilettiğini aktaran Derelioğlu, "'Ne diyorsun sen?' deyip hemen pencereden helikopter pistini kontrol ettim. Skorsky tipi helikopterlerin motor sesini duydum. Hemen Kara Havacılık Harekat Merkezini aradım. Kara Havacılık Komutanlığı Harekat Subayı Kurmay Binbaşı Okan Kocakurt, 'Bizim haberimiz var, sen bir şeye karışma' dedi." şeklinde konuştu.
Darbe girişimini anladığı andan itibaren kışlada bu kalkışmaya katılanların hiçbir emrini yerine getirmediğini iddia eden Derelioğlu, "Helikopterle uçuş yapan Yarbay Murat Karakaş'ın aprondaki konuşmalarını dinledim. Karakaş gülerek, 'Toma'ya ateş açarken sivilleri de vurdum' dedi." ifadesini kullandı.
Derelioğlu, FETÖ üyesi olmadığını, darbe girişimine katılmadığını beyan ederek tahliye talebinde bulundu.
Sanık Ömer Faruk Türkmen de Kara Havacılık Komutanlığında teğmen olarak görev yaptığını, darbe girişiminin yaşandığı gün bölük komutanı Yüzbaşı Emre Erkan'ın tüm teğmenleri toplayıp tabur komutanın saat 21.00'de içtimaya geleceğini, herkesin hazır olmasını emrettiğini öne sürdü.
Türkmen, içtima alanında beklerken tabur komutanı Yasin Candemir'in koşarak içeri girdiğini, herkesi ayağa kaldırıp teğmenlere hitaben "Genelkurmay Başkanımız alındı. Diğer komutanlarımızı da alıyorlar, sırada bizim burası var." dediğini iddia etti. Ardından Candemir'in emriyle depoya inip silah aldıklarını, deponun önünde bekleyen bir personelin teğmenlere mühimmat dağıttığını kaydeden Türkmen, kendisinin de uçuş hattında görevlendirildiğini dile getirdi.
Gece saat 01.30 sularında televizyondan darbe girişimini öğrendiğini belirten Türkmen, "Sabaha kadar nöbet yerimde vukuatsız bekledim." savunmasını yaptı.
Türkmen, sabah gün aydınlandıktan sonra patlama sesleri duyduğunu, ardından aralarında Yurtta Sulh Konseyi Üyesi olduğu belirtilen eski Tuğgeneral Ünsal Coşkun'un da olduğu 10'dan fazla kişi ile helikoptere binerek Akıncı Üssü'ne gittiklerini anlattı.
Akıncı Üssü'ndeki olaylardan ötürü kendisinin suçlanamayacağını savunan Türkmen, buradan tel örgüden atlayıp kaçtığını daha sonraki günlerde birliğine gidip yaşadıklarını komutanlarına anlattığını belirtti.
Türkmen, FETÖ üyesi olmadığını, 16 aydır tutuklu bulunduğunu belirterek tahliyesini talep etti.
27.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları'ndaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada olay tarihinde binbaşı olarak görev yapan Rıza Akıncı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı Tayin Dairesinde atama subayı olarak görev yaptığını ailesiyle yurt dışında tatilde olduğu sırada verilen emir doğrultusunda Türkiye'ye döndüğünü anlattı.
Akıncı, kara pilot Binbaşı Mehmet Şamcı'nın kendisini arayıp, 15 Temmuz günü Kara Havacılık'ta hazır olması gerektiğini söylemesi üzerine, Suriye'ye harekat kapsamında çağrıldığını düşündüğünü belirtti. Darbe girişiminden bir gün önce Belçika'dan Ankara'ya geldiğinde Şamcı'nın evine giderek, görevin içeriğini sorduğunu ifade eden Akıncı, "Bana görev olduğunu ama görevin içeriğini bilmediğini söyledi. Saat 21.30'da Güvercinlik Hava Ulaştırma Komutanlığı'nda uçuş için hazır olmamı söyledi." ifadelerini kullandı.
Rıza Akıncı, Kara Havacılık Komutanlığı'nda kısa bir süre bekledikten sonra Akıncı Hava Üssüne gittiklerini orada verilen emir doğrultusunda Kara Harp Okulundan personel alarak Genelkurmay Başkanlığı'na taşıdıklarını söyledi.
Akıncı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben AS 532 Cougar helikopter pilotuyum. Bu helikopterle 15 personel taşınabilir. O gece iki uçuş yaptım. Bu intikali de yaptıktan sonra Güvercinlik kışlasındaki Kara Havacılık'a geri dönmemiz istendi. Kara Havacılık Komutanlığı'nda motor susturduk. Sabaha kadar Kara Havacılık'ta idik. Sabah saatlerinde bulunduğumuz yere ateş açılınca biz de Akıncı Üssü'ne tekrar gittik."
Akıncı Üssü'ne indiklerinde darbe girişiminden haberdar olduğunu ancak engelleyecek pozisyonu bulunmadığını savunan Akıncı, tellerden atlayarak üssü terk ettiğini, ertesi gün de emniyete teslim olduğunu söyledi.
Sanık eski Binbaşı Sadullah Abra da kara pilot olarak Kara Havacılık Komutanlığı'nda görev yaptığını, olay günü tabur komutanı Özcan Karacan'ın emriyle akşam saatlerinde birliğine gittiğini anlattı.
Abra, Suriye ile devam eden süreçle ilgili görevlendirme yapılacağını düşündüğünü, görev yerinde beklemeye devam ederken makam telefonundan aranarak birliğin etrafından bir tur atarak yere inmesi emredildiğini iddia etti.
Bunun üzerine emir gereği helikopteri havalandırarak birliğin etrafında 5-10 dakika tur atıp tekrar indirdiğini ileri süren Abra, sabaha kadar helikopteri bir daha kullanmadığını iddia etti.
Abra, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sabah saatlerinde görev yerinden ayrılmamız emredildi. Akıncı Ana Jet Üssü'ne gitmem konusunda talimat verildi. Ben bu talimatın hangi amaçla verildiğini de bilmiyorum. Akıncı'ya indim, beklemem konusunda talimat verildiği için beklemeye başladım."
Abra, iddianamede geçen telsiz konuşmalarını kabul etmediğini beyan etti.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in "Sen Cobra pilotusun, sabah jandarmaya kobrayla ateş edilmiş. Peki sen değilsen kim ateş etti?" sorusunu sanık Abra, "Ben hiçbir şeye ateş açmadım." diye yanıtladı.
Duruşmada savunma yapan eski astsubay Serkan Navruz, darbe girişimi öncesi yıllık izinde olduğunu, amirlerince aranması üzerine 15 Temmuz 2016 Cuma günü gelerek mesaisine erken başladığını beyan etti.
Olay akşamı, binbaşı Mehmet Şamcı'nın kendisine 20.00'de toplantı yapılacağını söylemesi üzerine görev yerinde bulunduğunu kaydeden Navruz, bir süre sonra "herkes helikopter başına emri" verildiğini anlattı.
Neler olduğunu öğrenmek için televizyonu açtığında TRT'de okunan korsan darbe bildirisini gördüğünü aktaran Navruz, bunun üzerine olaylara karışmamak için beklemeye başladığını ve bir teğmene darbe girişiminden bahsederek ona da olaylara karışmamasını söylediğini öne sürdü.
Sabah saatlerine kadar bir olaya karışmadan beklediğini, daha sonra da kışladan çıktığını belirten Navruz, FETÖ üyeliği suçlamasını da kabul etmeyerek tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Sanık eski üsteğmen Serdar Ercan da Kara Havacılık Okul Komutanlığı'nda tek motorlu eğitim uçak öğretmeni olduğunu, son üç yıldır kursiyer teğmenlerin takım komutanlığını yürüttüğünü ifade etti.
Ercan, öğle saatlerinde Kurs Tabur Komutanı kurmay yarbay Yasin Candemir'in saat 21.00 sıralarında kurs taburunda olmasını emrettiğini iddia etti.
İçtimanın ardından tabur komutanın kendisine kursiyer teğmenlerle birlikte emniyet görevi verdiğini ileri süren Ercan, "Yasin Candemir yarbay bize hitaben 'Genelkurmayı bastılar. Çabuk birliğin emniyetini alın' dedi. Bizi gruplara ayırarak kursiyerlere silah dağıttı. Yanımdaki kursiyerlerle meydan harekat taburuna gittik." ifadelerini kullandı.
Ercan, saat 02.00 sıralarında askeri darbe girişimi olduğunu öğrendiğini, kendi birliğinin de darbecilere karşı pozisyon adlığını düşündüğünü savundu.
Sabaha karşı kursiyer teğmenlerle kuleye gittiğini ve içerdeyken kendilerine ateş açıldığını dile getiren Ercan, "Ateş açılınca albay Oğuz Yalçın bizi helikoptere doğru yönlendirdi. Helikoptere binip havalandık. Nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Daha sonra Akıncı hava alanına indik." dedi.
Akıncı Üssü'ne indikten sonra herhangi yasa dışı eylemde bulunmadan beklediğini savunan Ercan, tahliye talebinde bulundu.
Sanık eski astsubay Sebahattin Şahin de helikopter teknisyeni olarak görev yaptığını, darbe girişiminin yaşandığı gün rutin nöbet görevini icra ettiğini, yaşanan helikopter hareketliliği sonucu olağanüstü bir durum olduğunu anladığını anlattı.
Şahin, birliğinden kalkan helikopterlerin ilk başta niyetlerinin ve görevlerinin ne olduğunu bilmediğini ancak sabah kobraların birliği taraması üzerine bazı rütbelilerin darbe girişimi faaliyeti içerisinde olduğunu anladığını belirtti.
Gecenin ilerleyen saatlerinde tabur komutanı Sezgin Uyanık'ın hangar kapsını açmasını emrettiğini ileri süren Şahin, "Sezgin Uyanık, acil uçuş çıktığını 10505 ve 10503 kuyruk numaralı helikopterlerin tam teçhizat uçuşa hazır edilmesini emretti. 10503 kuyruk numaralı helikopteri yarbay Sezgin Uyanık kullandı. Helikopterin kabin kısmında albay Osman Çayır ve kıdemli başçavuş Korkmaz Gülal da vardı. 10505 numaralı helikopterde ise yüzbaşı Zafer Dolu ve kıdemli başçavuş Ömer Kızılova vardı. Beraber iki helikopter birlikte havalandılar." şeklinde savunma yaptı.
O geceye ilişkin tüm bildiklerini samimi bir şekilde emniyet ve savcılıktaki ifadelerinde anlattığını savunan Şahin, FETÖ'cü olmadığını, kendisini hain darbe girişiminde kullanan üstlerinden şikayetçi olduğunu belirtti.
Sanık eski binbaşı Mehmet Şamcı da olay tarihinde Kara Havacılık Komutanlığı Atama Subayı olarak görev yaptığını, olay günü saat 20.00 sıralarında Kara Havacılık Komutanlığına, Suriye'ye yapılacak olası bir harekat nedeniyle çağrıldığını iddia etti.
Şamcı, Kara Havacılık komutanının emriyle saat 21.00 sıralarından alarm verildiğini ve kendisinin de helikopterleri Akıncı'ya götürdüğünü aktardı.
Akıcı Üssü'ne gittikten sonra, verilen emir üzerine Kara Harp Okulu'ndan kursiyer teğmenleri alarak Etimesgut Havaalanı'na götürdüklerini, gece boyunca 3-4 kez bu şekilde uçuş yaptıklarını anlatan Şamcı, daha sonra Akıncı Üssü"ne gittiklerini herhangi bir yasa dışı eyleme karışmadan beklediklerini öne sürdü.
Sabaha karşı Akıncı'dan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı alıp Çankaya Köşkü'ne götüren helikopterin ikinci pilotu olduğunu ileri süren Şamcı, yasa dışı bir eylemde bulunmadığını iddia etti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
28.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumlarındaki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Savunma yapan sanık eski binbaşı Taha Fatih Çelik, 10 Temmuz 2016'da bayram izninden döndüğünü, taarruz helikopter tabur komutanı Özcan Karacan'ı arayarak kendisine bilgi verdiğini ifade etti.
Karacan'ın kendisine "Çok gizli bir faaliyet olacağını" söylediğini, bu kapsamda da çarşamba günü yarbaylar İlkay Ateş, Erdal Başlar ve Özcan Karacan ile bir AVM'de buluştuklarını anlatan Çelik, buradan bir eve giderek sivil bir şahıs ile toplantı yaptıklarını belirtti.
Buluşmaya gelen sivilin asker olabileceğini ancak açık kimliğini bilmediğini öne süren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sivil şahıs, '15 Temmuz gecesi çok gizli bir faaliyet yapılacak. Bu konuda komutanlarınızın vereceği talimatlara uyun.' dedi. Yarbay Erdal Başlar'ın, ABD'nin bu konuda ne düşündüğünü sorması üzerine şahıs, 'Bunları kimse sevmiyor. Hiçbir sıkıntı yok. Herkes bu işin içinde. Tüm kuvvet komutanları, MİT, emniyet de bu işin içinde' dedi. Daha sonra bu şahıs gitmesi gerektiğini, uçağının olduğunu söyleyerek evden ayrıldı."
"Faaliyet başladı"
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da rutin mesaisine devam ettiğini belirten Çelik, iş yerinden ayrılmak üzereyken dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ın kışlaya ziyaret gerçekleştiğini ifade etti.
Çolak'ın kışladan ayrılmasından sonra 22.00 sularında bazı askeri personelin Kara Havacılık Komutanlığına gelmeye başladığını, bir süre sonra tabur komutanı Karacan'ın gelerek, "Faaliyet başladı" dediğini aktaran Çelik, eski yarbay İlkay Ateş ile aynı helikopterde uçuşa başladıklarını kaydetti.
Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
"İlk önce Akıncı Üssü'ne doğru uçuş yaptık. Kule bize yaklaşmak için izin vermedi. Daha sonra anladığımıza göre bizden 'Yurtta Sulh' dememizi bekliyormuş. Daha sonra tabur komutanı Karacan, Genelkurmay üzerinde uçuş yapmamızı söyledi. 'Genelkurmay başkanımızı alacağız, alana kadar ayrılmayın' dedi. Tabi bir sıkıntı olduğu belli. TOMA'lara ateş ediliyor, aşağıda çatışma var. Müteakiben İlkay Ateş yarbayım atış yapmamak için silah sistemlerinin arızalı olduğunu söyledi. Daha sonra Akıncı'ya giden helikopteri aldık. Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığına gitmemiz söylendi. Bize burada çatışma var dediler. Çatışma olmadığını görünce Beştepe'ye gittik. Sürekli bize nizamiye bölgesine atış yapmamızı söyledi tabur komutanı Karacan. Nizamiyede kimse yoktu. Emri Karacan'dan aldık ama o kimden alıyor bilmiyorum. Karacan'ın bizim uçuş yaptığımız bölgeyi görme imkanı yok.
Bize sürekli atış yapmamızı söylemesi üzerine boş olduğunu tespit ettikten sonra ormanlık alana atış yaptık. Karacan bundan sonra TRT'ye gitmemizi söyledi. TRT'de de boş bir araziye atış yaptık. Olayların içinden çıkmak istiyoruz ama ne olduğunu bilmiyoruz. Müteakiben Ateş ile dönüşe yöneldik. Bu sırada isabet aldı helikopter. Bize daha sonra Genelkurmay'a tekrar gitmemiz söylendi ama biz helikopterin isabet aldığını bahane ederek iniş yaptık ve daha sonra hiç uçuş yapmadık."
"İnandığınız şeylerin yanlış olması da büyük yıkım"
Sabah 06.00 sularında kışlanın tahliyesinin kararlaştığını, bunun üzerine 4 helikopterle Akıncı Üssü'ne gittiklerini bildiren Çelik, Akıncı'dan ayrılmasından sonra İstanbul'a gittiğini, oradan memleketine geçip bir süre saklandıktan sonra polise teslim olduğunu anlattı.
Çelik, "Ben bu yapıya dini hislerimle girdim. Terör faaliyeti amaçlı girmedim. Manen çok büyük bir yıkıntı yaşadım. İnandığınız şeylerin yanlış olması da büyük yıkım." diye konuştu.
Savunmanın ardından mahkeme Başkanı Oğuz Dik, sanık Çelik'e, "Bazı sanıklar bana işkence yapıldı, baskı yapıldı diyerek itiraflarından vazgeçiyor. Sana baskı yapıldı mı?" sorusunu yöneltti.
Çelik, "Bana hiçbir şekilde baskı yapılmadı." ifadelerini kullanarak savunmasını hür iradesiyle verdiğini dile getirdi.
Duruşmada savunma yapan eski üsteğmen Soner Gökçe, olay günü mesaisinin ardından arkadaşlarıyla yemek yediği esnada WhatsApp grubundan bir terör saldırısı ihtimali üzerine yazışmalar gördüğünü anlattı.
Gökçe, saat 23.00 sıralarında iş arkadaşı Ömer Derelioğlu'nun aradığını ve kendisine tabur komutanının ""seferberlik" ilan edildiğini ve birlik komutanlarına karargaha acil gelmesini emrettiğini söylediğini iddia etti. Birliğe girdiği sırada nizamiye bölgesinde ellerinde uzun namlulu silah bulunan askerler gördüğünü aktaran Gökçe, birliğe saldırı tehdidi olabileceğinden önlem alındığını düşündüğünü ifade etti.
Tabur komutanı Murat Bolat'ın emriyle UH-1 helikoptere binerek Güvercinlik Meydanı'ndan kalkış yaptıklarını, binbaşı Ersel Ersoy'un yönlendirmesi ile Etimesgut Lojmanları'nın olduğu alana indiklerini anlatan Gökçe, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ersel Ersoy binbaşıma 'Burada ne işimiz var' diye sorduğumda, bana 'Etimesgut Lojmanları'nın arka tarafından mühimmat taşıyacakmışız' dedi. Alanda beklerken sınıfını bilmediğim bir üsteğmen ve 5- 6 asker yaklaşık 8 kutu mühimmat yükledi. Mühimmatı alıp Güvercinlik Meydanı'na getirdik. Dönüş esnasında telsizden Özcan Karacan'ın atışları yönlendirmesini duyduk. 'Tomalara atın. Genelkurmayın etrafına atın' diye emir veriyordu. Sonrasında 'Genelkurmayın yanındaki sivillerin etrafına da atın, 'Genelkurmay kritik, oranın düşmemesi lazım, oradaki kalabalığı dağıtın' dedi. Bunların hepsini telsizden duydum."
Etimesgut'tan döndükten sonra Kara Havacılık Komutanlığında hiçbir olaya karışmadan sabaha kadar beklediğini öne süren Gökçe, tahliye talebinde bulundu.
Sanık eski yarbay Murat Karakaş da Kara Kuvvetleri Personel Başkanlığında proje subayı olarak görev yaptığını, olay günü rutin mesaisini tamamladıktan sonra eve giderken Uğur albayın Kara Havacılıkta teröristle mücadele toplantısı olduğunu söylemesi üzerine Güvercinlik'e gittiğini anlattı.
Nizamiyede bir astsubayın kendisini karşıladığı ifade eden Karakaş, "Bana 'Komutanım size görevinizi tebliğ ediyorum. Genelkurmay Başkanı'nın da bilgisi ve emri doğrultusunda sıkıyönetim ilan edildi. Bu kapsamda göreviniz Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kara Havacılık Komutanlığının dış güvenliğini sağlamak' dedi." ifadelerini kullandı.
Karakaş, 21.00 sıralarında sıkıyönetim ilan edildiği emrini aldıktan sonra sabaha kadar Kara Havacılık Komutanlığı karargah binasının ağaçlık kısmında oturduğunu, sabaha karşı da Güvercinlik'ten kalkan helikoptere binip Akıncı Üssü'ne gittiğini ileri sürdü.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, "Telsiz konuşmaların hakkında ne diyeceksin? Senin Kobra helikopter pilotu olduğunu söylüyorlar. Sen uçmadın mı?" sorusuna sanık Karakaş, "Uçuş telsiz kayıtları hukuki bir delil değildir. Bana ait olduğu ileri sürülen telsiz kayıtlarını da kabul etmiyorum." diye cevap verdi.
Darbe girişiminin yaşandığı gece AH-1P Kobra tipi helikopterin pilotu olduğu tespit edilen Karakaş, olay gecesi helikopterle MİT yerleşkesine, Ankara Emniyet Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı bölgesine ve Gölbaşı TÜRKSAT yerleşkesine uçuş gerçekleştirdiğine yönelik iddiaları da reddetti.
Karakaş, Akıncı Üssü'ndeki görüntülerine ilişkin şunları öne sürdü:
"Bahsi geçen kamera kaydındaki kişi benim. Bu görüntüde koridordaki küçük kitaplığın üst gözündeki dergilerin arasına elimde bulunan küçük kitabı koyuyorum. Bu kitabı karargah girişinde cam kenarında buldum. Kitabın üzerinde ne yazdığını hatırlamıyorum. Kitabı buradan alıp koridordaki kitaplıktaki dergilerin arasına koydum. Bu kitabın "Sabah Akşam İrşat Duaları, M. Fetullah Gülen" isimli kitap olduğunu bilmiyordum."
Duruşmada, olay tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Temin Merkezinde şube müdürü olarak görev yapan eski yarbay Ümran Taş, verilen emirle Kara Havacılık Komutanlığına gittiğini anlattı.
Kışlaya girdiği esnada alarm verildiğini ve kışlaya terörist saldırı olacağının söylendiğini öne süren Taş, o saatten sonra hiçbir emre uymadığını, sabah saatlerinde ise helikoptere binip Akıncı Üssü'ne gittiğini iddia etti.
Ümran Taş, iddianamede yer alan telsiz ve telefon kayıtlarını da reddetti.
29.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumlarındaki salonda görülen duruşmada sanık eski albay Vedat Seven hakim karşısına çıktı.
Olay tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Kara Havacılık Komutanlığında daire başkanı olarak görev yaptığını belirten Seven, 15 Temmuz darbe girişiminden bir gün önce sanık eski tuğgeneral Ünsal Coşkun ile yemekte bir araya geldiklerini belirterek, "Yaklaşık 20 dakika süren yemekte envanterimize yeni katılacak helikopterler üzerine konuştuk. İddia edildiği gibi darbeye yönelik bir konuşmamız olmadı." iddiasında bulundu.
Söz konusu helikopterleri görmek istediğini dile getirmesi üzerine Coşkun'un da 15 Temmuz'da karargaha gelerek helikopterleri görebileceğini söylediğini aktaran Seven, bunun üzerine sivil ve silahsız bir şekilde akşam saatlerinde Güvercinlik'teki Kara Havacılık Komutanlığına gittiğini anlattı.
Karargaha vardığında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın da burada olduğunu öğrendiğini belirten Seven, Çolak'ı görmek için pist bölgesine yöneldiğini söyledi.
Bu sırada görevlilerden birinin terör saldırısı olduğunu, bu nedenle helikopterlerin tahliye edileceğini, pilota ihtiyaç duyulduğunu söylediğini iddia eden Seven, "Anlık bir muhakeme olarak helikoptere sivil olarak bindim. Akıncı Üssüne gittik. Önceki ifademde yolcu olarak bindiğimi söylemiştim ancak helikopteri kullanan pilot bendim." dedi.
Akıncı Üssünde çok sayıda pilot ve helikopter gördüğünü aktaran Seven, şöyle devam etti:
"Bir kenara çekilip beklemeye başladım. Bu sırada uykusuz ve yorgundum. Gecenin ilerleyen saatlerinde bunun bir darbe girişimi olabileceğini düşündüm ancak telefonum yanımda değildi. Bu nedenle kimseyle irtibat kuramadım. Sabaha doğru bir karmaşa hali vardı. Gün doğunca evime gittim, daha sonra da Kara Havacılık Komutanlığına giderek aracımı aldım."
Daha sonra hakkında adli işlem yapıldığını söyleyen Seven'in çapraz sorgusuna geçildi.
Müşteki avukatlarının sorusu üzerine darbe girişimi kapsamında uçacak pilotlar listesinde ismimin yer aldığı tespitinin gerçeği yansıtmadığını öne süren Seven, darbe girişiminde yer almadığını, ileri seviyedeki meslek hassasiyeti ve ülkesine bağlılığı nedeniyle Akıncıya gittiğini iddia etti.
Yurt dışından gelmiş
Sanık eski pilot binbaşı Temur Aydın da yurt dışında tatilde olduğu sırada, Suriye'ye yapılacak operasyon nedeniyle göreve çağrıldığını iddia etti.
Terör saldırısı nedeniyle komutanlıktaki helikopterlerin tahliye edileceği bilgisini aldığını savunan Aydın, sanık eski yarbay Halil Gül'ün emriyle bir helikopteri Akıncı'ya götürdüğünü söyledi.
Akıncı'ya iniş yaptığı sırada sözde "yurtta sulh" parolasını kullanmadığını savunan Aydın, TÜRKSAT'a uçtuğu ve ÖKK personelini helikopterle Akıncı'ya getirdiğine ilişkin iddianamedeki tespiti kabul etmediğini ifade etti.
Darbe girişimini televizyondan öğrendiğini iddia eden Aydın, gece boyunca uçuş yapmadığını, sabah saatlerine kadar Akıncı'da kaldığını savunarak, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya, 2 Ocak Salı günü sanık savunmalarıyla devam edilecek.
İDDİANAME
Cobra tipi helikopter pilotu Abra'nın darbe girişiminin yaşandığı gece kule ve diğer pilotlarla arasındaki telsiz konuşmalarından, "Spor okuluna devam ediyorum. Üzerinde mavi lamba olan ne varsa vuracağız. Polisleri vur polisleri." şeklindeki ifadeleri iddianamede yer almıştı.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-12 Mayıs (2017) 'Ankara 155 sanık Kara Hava Komutanlığı Darbe Yap.' davası
(30 Aralık 2017, 19:12)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: