Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 52 sanığın yargılandığı davaya müşteki beyanlarıyla devam edildi.
30.12.2017 18:47 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 52 sanığın yargılandığı davaya müşteki beyanlarıyla devam edildi.
25.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmada müşteki olarak beyanı alınan Yarbay İsmail Suvay, darbeci eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'in karargah toplantı salonunda sözde darbe bildirisini okuduğunu belirterek, bu andan sonra birlikteki herkesin darbe girişiminden haberdar olduğunu ifade etti.
Olay tarihinde binbaşı rütbesiyle Lojistik Destek Tabur komutanı olarak görev yaptığını belirten Suvay, 15 Temmuz akşamı terör saldırısı olduğu gerekçesiyle personelin karargaha çağrıldığını söyledi.
Askerlerin karargaha gelmeye başladıkları sırada olay tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığından görevli sanık eski albay Faruk Yaman'ın kendisine, kurmay başkanı olarak atandığını söylediğini aktaran Suvay, bu sırada sanık eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'in yanında bir grup asker gördüğünü anlattı.
Kırker'in yeni tümen komutanı olarak atandığına ilişkin Yaman'ın kendisine sözde atama listesini gösterdiğini belirten Suvay, atama kararında ismini hatırlayamadığı bir tuğgeneralin imzasının yer aldığını ifade etti.
Böyle bir atama emrinin söz konusu olamayacağını söyleyerek listeyi Yaman'a verdiğini kaydeden Suvay, "Bana 'darbe olup olmadığını anlamadın mı?' diye sorular. Anlamadım ama emirden kuşkulandım. Bu emri yerine getirmeyeceğimi söyledim, Kırker'e 'Sizi tanımıyorum, burada iki komutanım var. Onlar varken sizin emrinizi almam' dedim. Yaman da bunun üzerine 'İstiyorsan seni izinli sayalım' dedi." ifadelerini kullandı.
"Kırker, darbe bildirisini okudu"
Bir zaman sonra Kırker'in karargahın rütbelileriyle toplantı yapacağı bilgisini aldığını belirten Suvay, toplantıya Kırker, Yaman, Sancaklı, Fatih Çubukçu, Cem Tuğçe ve kendisini katıldığını ifade etti.
Toplantı başlangıcında Kırker'in, Yaman'ın uzattığı bir metni okumaya başladığını aktaran Suvay, "Kırker'in okuduğu metin darbe bildirisiydi. O zaman anladık ki darbe girişimiydi. Saat 01.00 sıralarıydı. Bu saatten sonra kimse darbeden habersiz olduğunu söyleyemez. Hepimiz bunu duyduk. Az buçuk Türkçesi olan bunun bir darbe bildirisi olduğunu anlardı. Aksi mümkün değildi." diye konuştu.
Kırker'in ısrarla okul komutanın albay Sefa Alkan'ın gelip gelmeyeceği sorduğunu ifade eden Suvay, daha sonra albay Tuğçe'nin konuşmalarıyla darbe girişimine karşı bir üslup kullanmaya başladığını, Kırker'i sorularıyla sıkıştırmaya başladığını kaydetti.
"Seksen iki buçuk darbe girişimi"
Daha sonra söz alarak Kırker'e bu girişimin 1960 ihtilaline mi yoksa 1980 darbesine mi benzediğini sorduğunu aktaran Suvay, "Çünkü 1960 bir cunta girişimiydi, 1980 ise malum bütün ordunun katıldığı bir darbeydi. Cunta olduğu belliydi. Çünkü böyle bir faaliyeti yapmışlar, bizim haberimiz yoktu. Bunun üzerine Kırker, 'Bu ne 60 ne 80'ne benziyor. Bu seksen iki buçuk. Birilerinin televizyona çıkmasını bekliyorsan çok beklersin' karşılığını verdi." dedi.
Bu sırada kışladan ayrılan iki tankın birliğe döndüğü haberini alınca gelişmeleri yerinde takip etmek için toplantıdan ayrılarak nizamiye bölgesine geldiğini anlatan Suvay, şöyle devam etti:
"Burada 5 tank gördüm, iki tane de giriş yapmıştı. Ambulans da vardı. İçeriye baktığımda sivil yaralı vatandaşı gördüm. Ateşli silahla yaralanmış denilince direkt hastaneye götürmelerini istedim. Tanklar arka tarafa götürüldü. Nizamiyedekilere darbe girişimi olduğunu, adamların darbe yapmaya çalıştıklarını söyledim. Kendi önlemimizi alacağımızı söyledim. Bu sırada birkaç iş makinesi ile yaklaşık 150 vatandaş nizamiyeye geldi. Onlarla konuşup ikna etmeye çalıştım. Çünkü ön kısımda durmaları tehlike arz ediyordu. Onlara tank çıkmaması için gerekeni yapacağımızı söyledim. İkna olup nizamiye karşısındaki köprüye gittiler."
"Tanklar ateş ede ede gidecek"
Vatandaşlarla görüştükten sonra nizamiye bölgesine geri geldiğinde sanık eski albay Sancaklı'nın "Kardeşim tanklar çıkacak, ateş ateş ede çıkacak" şeklinde tank komutanlarına emir verdiğini duyduğunu aktaran Suvay, yüzbaşı Levent Doğan ile üsteğmen Koray Korkmaz'ın ise tankların çıkarmayacaklarını, emirleri dinlemeyeceklerini ifade ettiklerini bildirdi.
Sancaklı'ya, söz konusu subayların emirlerini dinlemeyeceklerini söyleyerek halka ateş edilmesi emrinin hiçbir şekilde uygulanmayacağını bildirdiğini vurgulayan Suvay, şunları ifade etti:
"Sancaklı bana da nizamiyeyi açmamı istedi, ben de açmayacağımı söyledim. 'Askerin silah kullanma yetkisi açık, siz vatandaşa bu şekilde silah sıkamazsınız' dedim. Kışla kontrolü falan deyip bu bahaneye sığınmasınlar. Vatandaş köprüye çıkmış sadece bekliyor. Burada kahramanlık yaptığımız söz konusu değil, bu zaten bizim yapmamız gereken bir şeydi. Doğan ve Korkmaz, Sancaklı'nın üzerine yürümeye başladı. Sancaklı benden rahatsız oldu, bana 'Git, yeni tümen komutanına tekmil ver' dedi. Ben de tankların çıkmayacağını bir kez daha söyleyerek tümen karargahına gittim."
Tümendeki harekat merkezine gittiğinde Kırker ile bir gurup subayın burada bulunduğunu, masanın üzerine ise haritaların olduğunu anlatan Suvay, sanık Kırker'e tankların dışarı çıkmayacağını söylediğini bildirdi.
Kırker'in kendisini tutuklaması için yanındaki silahlı koruma teğmenlere emir verdiğini, bu duruma karşı çıkarak odadan çıkmak istediğini, bunun üzerine kimsenin kendisine müdahalede bulunmadığını belirten Suvay, karargahtaki odasına geçtiğini ifade etti.
Bu gelişmelerden sonra karargahtaki herkesin darbe girişiminden haberdar olduğunu vurgulayan Suvay, "O gece, 'Ben bilmiyordum, internetim yoktu' diyen herkes darbe girişiminin olduğunu biliyordu. Darbe lafı her yere yayıldı, karargahta bu konuşuluyordu." dedi.
Nizamiyede bulunduğu sırada Kırker'in yanındaki silahlı teğmenlerle nizamiyeye gelerek tankların halka ateş ederek çıkması için emir verdiğini ancak bu duruma bir kez daha karşı çıktığını anlatan Suvay, bu sırada içeri giren emekli Binbaşı Barış Dedebağı'n Sancaklı tarafından engellendiğini kaydetti.
Sancaklı'nın silahını ve kimliğini istediği Dedebağı'n bu duruma karşı çıkarak silahını havaya doğru çektiğini dile getiren Suvay, daha sonra Dedebağı'n nizamiye dışına çıkarıldığını aktardı.
Bu sırada dışarıdan yaklaşık 10 el ateş sesi geldiğini, bunun üzerine Kırker'in yanındaki teğmenlere ateş etmeleri için emir verdiğini anlatan Suvay, "Dışarıdan ateş sesi gelince ilk ateş emrini Kırker verdi. Bu emri veren Kırker kulübenin arkasına geçerek saklandı. 'Erkeğe bakar mısınız?' Hem ateş emri veriyor hem de ilk saklanan o oluyor. Bu sırada Kırker'in yanındaki teğmenlerin hepsi kovboy gibi 45 derecelik bir açıyla üzerimize ateş ede ede geldiler. Ben araya girdim, 'ateş kes' diye bağırdım. Bunun üzerine bunlar geri çekilmeye başladı. İki teğmen Kırker'i olay yerinde uzaklaştırdı." diye konuştu.
Suvay, darbecilerin püskürtülmesiyle dost kuvvetlerin karargahta kontrolü sağlandığını sözlerine ekledi.
Duruşmada müşteki olarak beyanı alınan Yüzbaşı Fırat Yılmaz, darbecilerin emrini yerine getirmediği için cuntacı binbaşı Özkan Gürkol'un kendisine ateş ettiğini anlattı.
Olay tarihinde üsteğmen rütbesiyle Mekanize Bölük Komutanı olarak görev yaptığını belirten Yılmaz, 15 Temmuz'da evinde bulunduğu sırada terör saldırısı olduğu gerekçesiyle birliğe gittiğini ifade etti.
Evinden ayrıldığı sırada teyzesinin kendisini arayarak İstanbul'daki boğaz köprülerinin askerler tarafından kapatıldığını söylediğini aktaran Yılmaz, daha sonra Üsteğmen Sabri Taşkıran ile yaptığı görüşmede terör saldırısı olduğunu, askerleri birliğe çağırmasını istediğini ifade etti.
Bir zaman sonra tutuksuz sanık tabur komutanı yarbay Erdal Yetim'in kendisini aradığını ve sinirli bir ses tonuyla nerede olduğunu sorduğunu bildiren Yılmaz, "Erdal yarbay oldukça panik bir halde, bir an önce birliğe gelmemi istiyordu. Şaşırdım, çünkü daha önce Erdal yarbayın bu şekilde seslendiği olmamıştı." dedi.
Karargaha geldiğinde Yetim'in emriyle garajlar bölgesine geçtiğini, buradan cephanelik bölgesine mühimmat almaya gideceklerini öğrendiğini belirten Yılmaz, bunun üzerine 6 zırhlı araçla buraya geldiklerini kaydetti.
Cephanelik bölgesinde darbe sanıkları eski yarbay Fatih Çubukçu ile eski binbaşı Özkan Gürkol'un yanı sıra teçhizatlı bir grup teğmeni gördüğünü belirten Yılmaz, mühimmatları araçlara yükledikleri sırada kendisini arayan Yetim'in hızlı bir şekilde hazırlanıp Meclis'e gitmelerini istediğin aktardı.
Bu durum karşısında büyük bir şaşkınlık yaşadığını dile getiren Yılmaz, "Bunun üzerine ikinci kez Erdal Yetim yarbayla konuştuk, Meclis'e neden gideceğimizi sordum. O da bana 'Sen değil, Sabri üsteğmen gitsin' dedi. Ben de Sabri'ye bunu söyledim. Sonra Sabri'ye 'Bu ne sapık bir emir böyle ya' dedim. Ortada saçma bir durum olduğunu anladık." diye konuştu.
Kendisini arayan üsteğmen Ayhan Şen'in askerlerin kışlalarından ayrılamamaları için televizyonlarda haberlerin yer aldığını, kendisinin de buna uyması için telkinde bulduğunu bildiren Yılmaz, bunun üzerine darbe girişimi olduğunu anladığını kaydetti.
Yılmaz, "Sabir'ye, 'Görev iptal, çabuk askerleri topla, konuşma yapacağım' dedim. Askerlere 'Bir kalkışma var, verilen emirler kanunsuz, benim emrimin dışında kimseden emir almayacaksınız' dedim." ifadelerini kullandı.
ZPT'deki G3'leri askerlere dağıtmadığını, mühimmatları ise başka bir araçta muhafaza ettiğini belirten Yılmaz, garajlar bölgesine gidecekleri sırada Özkan Gürkol'un aracın önünü keserek, "Piyade bölük komutanı, nereye gidiyorsun" diye sorduğun aktardı.
Bunun üzerine Gürkol'a, Yetim'in emir verdiği yere gideceğine söylediğini bildiren Yılmaz, şöyle devam etti:
"Bu cevabım üzerine Gürkol'ün iyice sinirlenmiş bir havası vardı. Tabancasını çekti, mermiyi namluya sürdü ve silahını hedef göstererek bana doğru ateş etti. Ben eğildim. Gürkol'un hain darbe girişimi için bunları yaptığını biliyorum. Bu durum üzerine zırhlı araç sürücüsüne hareket etmesi için emir verdim. Biz oradan uzaklaşırken arkamızdan G3'lerle ateş açıldı. Bizden sonraki ZPT'lerin önünü kirpilerle tutmuşlar. Biz garajlar bölgesine geldiğimizde 5 zırhlı araç orada kaldı."
Darbenin püskürtülmesi için askerleriyle gereken sorumluluğu yerine getirdiğini belirten Yılmaz, darbe girişiminde yer alanlardan şikayetçi olduğunu söyledi.
Çapraz sorgu sırasında sanık avukatının sorusu üzerine Yılmaz, zırhlı aracın içine doğru hareket yapmaması halinde Gürkol'un kendisini vuracağını, bu duruma diğer askerlerin de şahit olduğunu kaydetti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
26.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmada, müşteki olarak beyanı alınan astsubay Hüseyin Yağmur, darbecilerin 15 Temmuz'da karargah cephaneliğinden 3 bin mermiyi helikopterlere yüklediklerini söyledi.
Yağmur, olay tarihinde Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı Lojistik Destek Tabur Komutanlığı Emniyet Muhafız Bölüğünde Cephanelik Emniyet Müfreze Komutanı olarak görev yaptığını belirtti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da evinde bulunduğu sırada olağandışı gelişmelerin yaşandığını görmesi üzerine karargaha gitmeye karar verdiğini dile getiren Yağmur, yoldayken sanık eski üsteğmen Öztürk Gür'ün Cephane Müfreze Komutanı olarak atandığı bilgisini aldığını anlattı.
Başta bu duruma anlam veremediğini ifade eden Yağmur, birkaç kişiyle telefon görüşmesi yaptıktan sonra cephanelikteki askerlerini arayarak Gür'ün sözde atamasını kabul etmediğini, cephaneliği kimseye bırakmamalarını istediğini söyledi.
Karargaha giriş yaptıktan sonra sorumluluk alanı cephanelik bölgesine gittiğini belirten Yağmur, buraya çok sayıda tankın mühimmat almak için geldiğini kaydederek, "Bu sırada İbrahim üsteğmen geldi, 'A4 mühimmatı da alınacak' dedi. Astsubaylar Ömer Güngör, Ersen başçavuş ve Ahmet başçavuşun nezaretinde 3 bin A4 mermisini yanındaki teğmenlerle İbrahim üsteğmenin helikoptere taşıdığını gördüm." dedi.
Gür'ün kendisine tümen komutanlığına bir tuğgeneralin atandığını söylediğini aktaran Yağmur, bunun üzerine olay tarihinde tümen komutanı olan Tümgeneral Erdoğan Akyol'a ulaşmak için emir astsubayına mesaj attığını kaydetti.
"Gelen darbeci generaldi"
Bir süre sonra tümen komutanının karargaha geldiği haberi üzerine ondan emir almak için karargaha gittiğini aktaran Yağmur, "Baktım ki gelen tümen komutanı değildi, o saate kadar şüphelerim vardı zaten. Bu gelen darbeci generaldi. (Sanık eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker) Kırker'in yanında tam teçhizatlı bir grup teğmen vardı. Bunlar bana silah doğrulttu."ifadelerini kullandı.
Kırker ve yanındaki askerlerin tavrı nedeniyle darbe girişiminin olduğunu anladığını belirten Yağmur, bunun üzerine kendisi ve yanındaki askerlerin tam teçhizat kuşanarak nizamiye bölgesine gittiğini ifade etti.
Buraya geldiklerinde Kırker ve teğmenleri bulamadığını dile getiren Yağmur, "Bana silah doğrultanları vuracaktık ancak gittiğimizde kimse yoktu." dedi.
Bu sırada silah seslerinin gelmesi üzerine Yarbay İsmail Suvay'ı aradığını, gelişmeler hakkında bilgi verdiğini ifade eden Yağmur, Suvay'ın tankların çıkışına izin vermeyeceklerini, kendisinin de mühimmat verilmemesi için önlem alınmasını istediğini anlattı.
Karargaha gelmeden önce cephanelikteki görevli asteğmenden mühimmat alan sanık eski binbaşı Özkan Gürkol'un yanına giderek söz konusu mühimmatları geri istediğini belirten Yağmur, Gürkol'a "Komutanım buradan tank değil bir mermi bile çıkmayacak." dediğini aktardı.
Yağmur, "Gürkol bana 'Sen kimsin?' diye sorunca müfreze komutanı olduğumu söyledim. Bunun üzerine 'Nereden geldin sen' diye çıkışınca, 'Ben hep buradaydım' karşılığını verdim." diye konuştu.
Müştekiyi tehdit eden sanık salondan çıkarıldı
Bu sırada müşteki Yağmur, sanık Gürkol'un kafa sallayarak kendisini tehdit ettiğini söyleyerek mahkeme heyetinin müdahalede bulunmasını talep etti.
Duruşma savcısının da Gürkol'un bu hareketini fark ettiğini belirtmesi üzerine mahkeme başkanı sanığı uyardı.
İtirazların sürmesi üzerine mahkeme heyeti, Gürkol'u duruşma salonundan çıkardı.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan, sanıkların müştekilere yönelik tehdit ve baskı içerikli bir davranışta bulunamayacaklarını belirterek, "Burada hiç kimse başkasını etki altına alamaz. Duruşma düzenini bozan kim olursa olsun dışarı çıkarırız. Sanıklar savunma yaparken kimse onlara müdahale etmedi. Onların da müştekilere müdahalede bulunma hakkı yoktur." dedi.
Beyanlarına devam eden Yağmur, nizamiyede bulunduğu sırada Yarbay Suvay'ı bir kez daha aradığını belirterek, "Tabur komutanı Suvay'a 'Komutanım nizamiyedeki tankların kontrolü bende, uygun görürseniz bütün zırhlı araçları donduralım, personelini de araçlardan uzaklaştıralım' dedim. O da tankların derhal mühimmatlardan arındırılması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine ben de tankların cephaneliğe götürülerek boşaltılacağını, karşı çıkanın ise vurulması için emir vereceğimi bildirdim." diye konuştu.
Helikopterlere yüklenen mühimmatların etkisinin sorulması üzerine Yağmur, "Bir insana isabet etmesi halinde ikiye böler. Meskun mahalde kullanıldığı zaman bunun etkisi daha da artar, zira parça tesirlidir." bilgisini verdi.
Yağmur, darbecilerden şikayetçi olduğunu dile getirerek, davanın takipçisi olacağını sözlerine ekledi.
Duruşmada, müşteki olarak dinlenen zırhlı araç sürücüsü Uzman Çavuş Kemal Zafer, darbecilerin, "Gerekirse tanklar halka ateş ede ede çıkacak" şeklinde emir verdiğini öne sürdü.
Evinde bulunduğu sırada karargaha gelmesi için emir aldığını belirten Zafer, karargaha geldiğinde görev yeri nizamiye güvenlik odasına geçtiğini ifade etti. Kısa süre sonra tam teçhizatlı bir gurup teğmenin güvenlik odasına gelerek nöbetçi Uzman Çavuş Hüseyin Mendi'den mühimmat istediklerini anlatan Zafer, Mendi'nin komutanın izni olmadan depodan çıkış yapamayacağını bildirdiğini aktardı.
Bunun üzerine söz konusu teğmenlerin Mendi'ye silah çekerek mühimmat vermesi için baskı yaptıklarını iddia eden Zafer, "Hüseyin Mendi direnince belindeki silahı aldılar. Beni de iki teğmen baskı altında tuttu. Mühimmat çıkışı yapılması halinde kayıt yaptırmamız gerektiğini söyleyince kayıt defterini attılar." dedi.
Bu durumu ilettiği Astsubay Ali Berçin'in de Tabur Komutanı Yarbay Erdal Yetim'e gelişmeler hakkında bilgi verdiğini anlatan Zafer, daha sonra Berçin ile güvenlik odasına gittiklerinde teğmenlerin mühimmatları alarak buradan çıktıklarını gördüğünü söyledi.
Daha sonra Berçin'in emriyle yanına gittiği Astsubay Hulusi Yıldız'ın da dışarıdan karargaha gelen personeli garajlar bölgesinde topladığını anlatan Zafer, "Hulusi başçavuş bize, değişik bir durum olduğunu, alarm verildiğini, tanklarla cephaneliğe gidip mühimmat alıp nizamiyeye gideceğimizi söyledi. Bu esnada tanklara teğmenlerin binmeyeceğini de ekledi." dedi.
Cephanelikte tanklara mühimmat yükledikleri sırada tanımadığı bir teğmenin zırhlı araçların Genelkurmay Başkanlığı karargahına gideceğini belirttiğini bildiren Zafer, söz konusu teğmene böyle bir emir almadığını, bu konuyu tabur komutanıyla görüşmesi gerektiğini söylediğini ileri sürdü.
Mühimmat yükleme işleminin ardından 4 tankla nizamiyeye geldiklerini anlatan Zafer, en öndeki tankın durması nedeniyle kendilerinin de kontak kapattıklarını söyledi.
"Katliam" emri vermiş
Nizamiye bölgesine geldiklerinde ismini sonradan İsa Sancaklı olduğunu öğrendiği sanık albayın kendilerine "Tanklar ateş ede ede çıkacak" şeklinde emir verdiğini iddia eden Zafer, askerlerin katliam emrine uymadıklarını söyledi.
Bunun üzerine sanık eski Yarbay Fatih Çubukçu'nun da "Tanklar ateş ederek çıkacak, eğer halk dağılmasa tanklardaki A4'lerle ateş edilecek." dediğini ileri süren Zafer, şöyle devam etti:
"Bunun üzerine Hulusi başçavuş, Çubukçu'ya silahını çekti. Yüzbaşı Levent Doğan ikisini ayırdıktan sonra tankların hiçbir şekilde çıkmayacağını söyledi. Çubukçu, bizden biraz uzakta bekleyen tam teçhizatlı teğmenlere etrafımızı sarmaları için emir verdi. Bu sırada Üsteğmen Koray Korkmaz harekete geçti ve teğmenlerle aramıza girdi. Hulusi başçavuş nizamiyeden uzaklaşmamızı istediği için eğitim destek bölüğüne geçtim."
Yaşadıklarından dolayı ağır sağlık problemlerinin ortaya çıktığını söyleyen Zafer, sanıklardan şikayetçi oldu.
"Arkadaşlar bir kalkışma var"
Müşteki Astsubay Hüseyin Budak da karargahta olağan dışı gelişmeler olması üzerine Bölük Komutanı Yüzbaşı Fırat Yılmaz'ın kendilerine, "Arkadaşlar bir kalkışmadan bahsediyorlar, bizler bu işin içinde olmayacağız." diyerek, kendisinin dışında kimseden emir almamaları konusunda uyarıda bulunduğunu ifade etti.
Yılmaz'ın açıklamalarından sonra mühimmat yüklü tankları garajlar bölgesine götürerek, muhafaza etmek için karar aldıklarını anlatan Budak, yol aldıktan kısa süre sonra sanık Binbaşı Özkan Gürkol'un kendilerini durduğunu kaydetti.
Gürkol'un nereye gideceklerini sorduğunda Yılmaz'ın, Yarbay Erdal Yetim'in emrettiği yere gideceklerini söylemesi üzerine, sanık binbaşının silahına davrandığını belirten Budak, "Gürkol, Erdal Yetim'in ismini duyunca birden gerildi ve tabancasını çekerek, namluya mermi sürdü, Fırat Yılmaz'a ateş etti. Biz zırhlı aracın üzerindeydik, Fırat Yılmaz aracın içine yattı ve vurulmaktan son anda kurtuldu. Eğer hamle yapmasaydı, Fırat yüzbaşı vurulacaktı." diye konuştu.
Gürkol'un bu şekilde ateş etmesi üzerine tankla olay yerinden uzaklaştıklarını anlatan Budak, arkalarından da ateş edilmeye devam edildiğini aktardı.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
27.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmada tanıklık yapan Astsubay Ali Küpeli, olay tarihinde faaliyet izleme merkezinde nöbetçi olduğunu söyledi.
Muhabere merkezinde astsubayın kendisini arayıp, Genelkurmay'dan mesaj geldiğini söylediğini aktaran Küpeli, tek sayfalık atama mesajında 4 general ve bir kurmay albayın görevden alındığı bilgisinin yer aldığını anlattı.
İstihbarat Binbaşı Aziz Çiçek'e gösterdikten sonra dönemin tümen komutanı emekli Tümgeneral Erdoğan Akyol'un hesabına mesajı gönderdiğini belirten Küpeli, daha sonra tabur komutanı tutuksuz yargılanan Yarbay Erdal Yetim'i arayıp karargaha gelmesini istediğini ifade etti.
Bir süre sonra faaliyet izleme merkezine gelen Yetim'e "Garip bir mesaj geldiğini, bakmasını istedim. O da okudu, daha sonra oradan ayrılıp ayrılmadığını hatırlamıyorum" diyen Küpeli, bu sırada izleme merkezine sanık Binbaşı Selim İlhan'ın gelerek, Genelkurmay Başkanlığını teröristlerin bastığını, bunun için mesaiye geldiğini söylediğini ifade etti.
Tümen nöbetçi astsubayın kendisini ikinci kez arayıp, sıkıyönetim direktifi konulu bir mesaj daha geldiğini söylediğini bildiren Küpeli, daha sonra sanık Albay Faruk Yaman'ın sözde atamalara ilişkin mesajın çıktısını istediğini, buna yetkisi olmadığını söyleyince kurmay başkanı Albay Sıddık Çoban'ın araya girerek mesajı hesabına göndermesini istediğini anlattı. Söyleneni yaptığını ifade eden Küpeli, sanık Binbaşı Semih İlhan'ın kendisine faaliyet izleme merkezi amiri olduğunu belirterek, Ankara haritasını istediğini aktardı.
Söz konusu emri yerine getirmeyeceğini İlhan'a ilettiğini belirten Küpeli, televizyonda Başbakan Binali Yıldırım'ın "küçük bir gurubun kalkışması" açıklamasını gördüğünü söyledi.
"Herkes darbeyi konuşuyordu"
Faaliyet izleme merkezine gelen sanık Albay Yaman'ın, Binbaşı Levent Sebahattin Güldağı'na "Sen ne biçim binbaşısın, git ceride defterini bul, tankların plakalarını yaz, arkadaşlarımız şehit oluyor, sen ne yapıyorsun?" diye çıkıştığını anlatan Küpeli, Güldağı'nın Yaman'a karşı çıktığını iddia etti.
Küpeli, bu sırada okul komutanı tutuksuz sanık Albay Sefa Alkan'ın da gelen sözde emir mesajlarını okuduğunu, gelişmeler karşısında herhangi bir şey yapmadığını öne sürerek, "Faaliyet izleme merkezine gelip o mesajları (sözde sıkıyönetim direktifi ve ekleri) gören herkes darbe yapıldığını biliyordu. O saatten sonra herkes darbe girişimine ilişkin konuşmalar yapıyordu." dedi.
Sözde darbe bildirisinin TRT'den okunmasından kısa bir süre sonra tümene komutan olarak atanan darbe sanığı eski Tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'in silahlı bir grup teğmenle faaliyet izleme merkezine geldiğini belirten Küpeli, bunun üzerine oradan ayrıldığını söyledi.
Faaliyet izleme merkezinden çıktığı sırada sanık eski Teğmen Resul Doğan'ın kendisine "Kaçarsan ne olacağını biliyor musun?" dediğini savunan Küpeli, "Sabah saatlerinde, içinde plastik kelepçe ve telsizlerin olduğu kutuyu bir erin taşıdığını gördüm. Getirmesini istedim ancak tanımadığım biri bana 'başçavuşum karışma sen' diye uyardı. Bu telsiz ve kelepçeler akşam faaliyet izleme merkezine getirilmişti." ifadelerini kullandı.
"Sözde atama listesi geldi"
Tanık Binbaşı Aziz Çiçek de karargahta bulunduğu sırada Astsubay Ali Küpeli'nin kendisine, tümen komutanı Akyol'un görevden alındığını gösteren sözde atama mesajını gösterdiğini, bunun üzerine kurmay başkanı Albay Sıddık Çoban'ı gelişme hakkında bilgilendirdiğini anlattı. Çoban'ın da Tümgeneral Akyol'u arayıp, görevden alındığına ilişkin bir mesaj geldiğini söylediğini aktaran Çiçek, bir zaman sonra sanık eski Tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'in bir gurup askerle karargaha geldiğini kaydetti.
Kırker'in yeni tümen komutanı olarak atandığını söylediğini ifade eden Çiçek, "Atama emrinden kısa bir süre sonra Akyol da karargaha gelerek makam katına çıktı. Bir zaman sonra görevden alındığını söyleyerek herkesle vedalaştı. Bu sırada Albay İsa Sancaklı da 'Hadi komutanım, hadi komutanım' diyordu." diye konuştu.
Çiçek, bu gelişmeler üzerine kendi birliğine gittiğini söyledi.
"Tanklar halka ateş ede ede çıkacak"
Uzman Çavuş Hakan Alaca da evinde bulunduğu sırada Başçavuş Hulusi Yıldız'ın kendisini arayıp, terör saldırısı olduğunu, karargaha gelmesini istediğini aktardı. Bunun üzerine karargaha gelerek mühimmat almak için tanklarla cephaneliğe gittiklerini belirten Alaca, zırhlı araçlarla nizamiyeye geldiklerinde eşinin kendisini arayarak darbe girişimi olduğunu, birliğin dışına çıkmaması gerektiğini söylediğini aktardı.
Daha sonra telefonla görüştüğü bir kaç kişinin de benzer ifadeler kullandığını anlatan Alaca, bu bilgiyi Yıldız'a aktardığını belirterek şöyle devam etti:
"Hulusi başçavuş kanunsuz bir faaliyette yer almayacaklarını söyledi. Nizamiyeye sanık Yarbay Fatih Çubukçu gelerek 'tankların halka ateş ede ede çıkmasını' istedi. Hulusi başçavuş da tank çıkarmayacağımızı, PKK'ya ateş ederken bile yazılı emir aldıklarını söyledi. Bunun üzerine Fatih Çubukçu, 'Yazılı emri nedir ki? Yazar veririz' dedi. Hulusi başçavuş, Çubukçu'ya silah çekerek, tankları çıkarmayacaklarını söyledi. Bu sırada Yüzbaşı Levent Doğan da araya giderek 'Hulusi ikimiz de aynı taraftayız, buradan tank çıkmayacak' dedi. Tankın kullanılmaması için sigorta kutusunu söktüm. Daha sonra Akıncı Üssü'nde görevlendirildim."
Tanıklar Murat Gedik ve Müslüm Kırmızısaç da darbe girişimi sırasında karargahta yaşadıklarını anlattı.
Duruşmada müşteki olarak dinlenen Uzman Çavuş Mustafa Ergin, sanık eski Binbaşı Özkan Gürkol'un darbe karşıtı Yüzbaşı Fırat Yılmaz'a ateş ettiğini, kendisini ise derdest ettirdiğini söyledi.
Olay tarihinde komutanın emriyle akşam saatlerinde karargaha geldiğini belirten Ergin, burada terör saldırısına karşı önlem alınacağı bilgisini aldığını, bunun üzerine hazırlıklara başladıklarını anlattı. Bu kapsamda 7 zırhlı araç hazırladıklarını belirten Ergin, bu sırada bölük komutanı Üsteğmen Sabri Taşkıran'ın konuştuğu bir kişiye, "Neler oluyor, böyle emir mi olur" şeklinde bağırdığını duyduğunu ifade etti.
Gelişmelere bir anlam veremediğini, o ana kadar kendisine verilen emirleri yerine getirdiğini dile getiren Ergin, ilerleyen saatlerde bölük komutanı Yüzbaşı Yılmaz'ın emriyle mühimmat almak için zırhlı araçlarla cephaneliğe gittiklerini anlattı.
Burada uçak savar ile G3 mühimmatı aldıklarını belirten Ergin, "Mühimmatları aldıktan sonra bölük komutanı Yüzbaşı Fırat Yılmaz'a haber verdik. O da beklemediğimiz bir şekilde, mühimmatların zırhlı araçlara dağıtılmamasını, bir araçta muhafaza edilmesini istedi." dedi.
Yılmaz'ın kendilerine zırhlı araçları kontrollü bir şekilde garajlar bölgesine çekeceklerini, kendisinden başkasından emir almayacaklarını söylediğini aktaran Ergin, "Ayrıca Yüzbaşı Yılmaz, sanık Binbaşı Gürkol ve yanındaki teğmenlerin darbeci olabileceklerini, bunlara karşı dikkatli olmamız için de uyarıda bulundu." diye konuştu.
Mühimmat aldıktan sonra zırhlı araçlarla garajlar bölgesine gitmek için konvoy halinde intikal ettikleri sırada Gürkol ve yanındaki teğmenlerin, Yüzbaşı Fırat'ın komutasındaki tankı durdurduğunu söyleyen Ergin, şöyle devam etti:
"Ben üçüncü sıradaki zırhlı araçta olduğum için önümde gelişen olayı televizyona bakar gibi izliyordum. Yüzbaşı Yılmaz zırhlı araçtan inmedi ancak Gürkol'u duyacak kadar ona doğru eğildi. Orada bir münakaşa oldu ama ne konuştuklarını duymuyordum. Gürkol, çıldırmış gibiydi, deliye döndü. Tabancasını çekti, mermiyi namluya sürdü. Sonra Yılmaz'a doğru iki ya da üç el ateş etti. Bunun üzerine Yılmaz, zırhlı araçla olay yerinden uzaklaştı biz kaldık. Gürkol, bana araçtan inip emirlerini yerine getirmemi istedi ancak kendisine karşı çıkarak emirlerini yerine getirmeyeceğimi söyledim çünkü benim bölük komutanıma ateş etmişti. Sonra bana silahını doğrultarak beni zırhlıdan indirdi. Yanındaki teğmenlere beni alıkoymaları için emir verdi. Teğmenler de beni derdest ederek bir kulübeye götürdüler."
Darbenin püskürtülmesinden sonra tutulduğu yerden kurtarıldığını anlatan Ergin, darbe girişiminde yer alanlar ile kendisini alıkoyanlardan şikayetçi olduğunu söyledi.
Ergin, mahkeme salonunda sanıklar arasında yer alan eski Binbaşı Özkan Gürkol'u teşhis etti.
Bu arada, Ergin'in beyanı sırasında duruşma salonundaki sanık yakınları ile gazi ve şehit yakınları arasında gerginlik yaşandı.
Duruşmaya ara verildi.
28.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmada Astsubay Cemil Karakaya'nın "müşteki" sıfatıyla beyanı alındı.
Duruşmaya Gaziantep'ten Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılan Karakaya, olay tarihinde Etimesgut Zırhı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı 2 No'lu Nizamiyede "Nizam Karakol Komutanı" olarak görev yaptığını söyledi.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da evinde bulunduğu sırada bölük komutanı üsteğmen Sedat Caferoğlu'nun kendisini arayarak birliğe gelmesini istediğini belirten Karakaya, bunun üzerine karargaha geldiğini anlattı.
Karakaya, gelişmeler hakkında bilgi aldığı astsubay Serkan Tenliler'in dönemin tümen komutanı emekli Tümgeneral Erdoğan Akyol'un birileri tarafından dışarıya çıkartıldığını söylediğini dile getirerek, bir zaman sonra nizamiyeden iki tankın dışarı çıktığını, yaklaşık bir saat sonra bu zırhlı araçların kışlaya döndüklerini kaydetti.
İlerleyen saatlerde 2 No'lu nizamiyede bulunduğu sırada harekat merkezinden sanık eski binbaşı Selim İlhan'ın kendisini arayarak kanuna uygun olmayan emirler verdiğini ifade eden Karakaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Semih binbaşı beni aradı, 'Tanklar daha çıkmadı mı?" diye sordu. Tankların çıkmasının mümkün olmadığını, dışarıda insanların toplandığını, iş makinelerinin da bulunduğunu, eğer tanklar çıkacak olursa kanın gövdeyi götüreceğini söyledim. Bunun üzerine bana kuvvetin emrinin bu yönde olduğunu, 'Sen yanındaki askerleri al, halkın üzerine ateş açarak onları dağıt, tanklar bu esnada çıkış yapsınlar. Gerekirse tanklar da halkın üzerine ateş açsın, eğer olaya polis müdahale ederse onları da vurun.' dedi.
Ben de 'Kimi kime ateş ettiriyor, vurduruyorsunuz, karşıdaki insanlar kim, bunlar düşman mı, biz bunlara nasıl ateş ettirelim? Ateş ettirmem.' diye söyledim. Ateş etmememiz halinde vatan hainliğinden yargılanacağımızı söyleyerek telefonu kapattı. 'Terör saldırısı var.' denilmişti ama asıl teröristler içimize sızanlarmış."
Karakaya, darbenin püskürtülmesinin ardından cuntacı askerlerin derdest edilerek güvenlik güçlerince teslim alındığını sözlerine ekledi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümü, olay tarihinde vatani görevini yapan müşteki Asteğmen Yıldız'ın beyanının alınmasıyla başladı.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da cephanelik nöbetçi subayı olduğunu belirten Yıldız, akşam saatlerinde sanık eski üsteğmen Özgür Gür'ün silahlı bir grup teğmenle bulunduğu yere gelerek emir komutayı almak istediğini kaydetti.
Gür'ün cephaneliğin yeni sorumlusu olduğunu, askerleriyle buradan uzaklaşmasını istediğini belirten Yıldız, buna karşı çıkınca teğmenlerin kendisine silah doğrulttuğunu anlattı.
Askerlerini güvenilir bölgeye götürdükten sonra cephaneliğe döndüğünü ifade eden Yıldız, bu sırada birkaç tankın nizamiye bölgesine doğru hareket ettiğini gördüğünü söyledi.
Bu yaşadıklarını telefonda astsubay Hüseyin Yağmur'a anlattığını, onun da cephanelikten ayrılmamasını istediğini bildiren Yıldız, ilerleyen saatlerde sanık eski binbaşı Özkan Gürkol'un da cephaneliğe geldiğini aktardı.
Gürkol'un sorumluluğun kendisinde olduğunu, emir komutayı devraldığını söylediğini dile getiren Yıldız, "Gürkol, tanklara mühimmat yüklenmesi emrini vererek bir an önce zırhlı araçların çıkmasını istedi. Bu sırada tanımadığım bir astsubay tankların paletleri önüne yatarak onlara engel olmak istedi. Ancak buna rağmen mühimmat alan bazı tanklar nizamiyeye ilerledi." dedi.
Cephanelikte mühimmat alan birkaç tankın garajlar bölgesine intikal ettiği sırada Gürkol'un, yüzbaşı Fırat Yılmaz'ın komutasındaki zırhlı aracı durdurduğunu belirten Yıldız, "Yüzbaşı Yılmaz, zırhlı aracın üzerinde bulunuyordu. Orada bir münakaşa oldu ama ne konuştukları duyulmuyordu. Gürkol, tabancasıyla Fırat Yılmaz'a ateş etti. Bunun üzerine zırhlı araç oradan uzaklaştı. Yılmaz, eğilmeseydi vurulabilirdi. Gürkol, diğer zırhlı aracı durdurarak şoförünü derdest ettirdi." ifadelerini kullandı.
Sabah saatlerine kadar cephanelik bölgesinde kaldığını belirten Yıldız, darbecilerden şikayetçi olduğunu sözlerine ekledi.
Bu hafta görülen duruşmalarda, karargahtaki darbecilerin derdest edilmesini sağlayan emekli Binbaşı Barış Dedebağı ile dönemin tümen komutanı emekli Tümgeneral Erdoğan Akyol'un da aralarında bulunduğu 10 müştekinin beyanı alındı.
Ara verilen duruşmaya tanık beyanlarının alınmasıyla devam edilecek.
29.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen duruşmada astsubay H.Y, tanık sıfatıyla mahkeme huzuruna çıktı.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz akşamı televizyonda İstanbul'daki köprülerin asker tarafından kapatıldığına ilişkin haberleri gördüğünü belirten H.Y, önce bu duruma anlam veremediğini anlattı.
Görüştüğü tabur komutanı tutuksuz sanık yarbay E.Y'nin, "Çıkarabildiğin kadar tank çıkar, cephaneliğe git, cephanelikte tanklara mühimmat yükle, hazır olunca bana haber ver." şeklinde emir verdiğini iddia eden H.Y, bunun üzerine karargaha gelerek garajlar bölgesine geçtiğini kaydetti.
Tank mürettebatını cephaneliğe yönlendirdikten sonra kendisinin de 5 tankla birlikte buraya gittiğini ifade eden H.Y, yarbayın, hazırlıkların tamamlanmasının ardından iki tankla Beştepe'deki Jandarma Genel Komutanlığı karargahına gitmesi için emir verdiğini savundu.
Bunun üzerine mühimmat alan zırhlı araçlarla nizamiyeye gittiklerini anlatan H.Y, burada karşılaştığı sanık eski yarbay Fatih Çubukçu'nun kendisine, "Gerekirse tanklar halka ateş ede ede çıkacak" dediğini öne sürdü. H.Y, "Bu emir üzerine ben de 'PKK'ya karşı ateş edilirken bile yazılı emir alıyoruz, Kime, neden ateş ediyoruz?' diye sordum. Bunun üzerine Fatih Çubukçu, 'Yazılı emir nedir ki? Yazar veririz' dedi. Tankları çıkarma ısrarı üzerine Çubukçu'ya silah çekerek, tankların çıkmayacağını söyledim." ifadelerini kullandı.
Mürettebatıyla tankları çalışamaz hale getirerek darbecilere karşı mücadele verdiklerini belirten H.Y'nin çapraz sorgusuna geçildi.
Tutuksuz sanık E.Y'nin avukatının sorusu üzerine FETÖ nedeniyle hakkında idari soruşturma açıldığını aktaran H.Y, görevinden ihraç edilmediğini ancak açığa alındığını ifade etti.
H.Y, hakkındaki soruşturmanın bazı aile bireylerinin örgütün finans kurumu Bank Asya'daki hesapları nedeniyle açıldığını sözlerine ekledi.
"Yurtta sulh konseyi başlıklı yazı"
Tanık yarbay L.S.G de 15 Temmuz'da tatbikatlara yönelik hazırlıkları tümen komutanına arz ettikten sonra tümenden ayrıldığını belirtti.
Evinde bulunduğu sırada kendisini arayan bir askerin, birliğin güvenliğinde sorun olduğunu, bu nedenle karargaha gelmesi gerektiğini söylediğini bildiren L.S.G, bunun üzerine tümen karargahına geldiğini anlattı.
Gelişmeler hakkında sağlıklı bilgi almak için faaliyet izleme merkezine geçtiğini anlatan L.S.G, burada sanık binbaşı Semih İlhan'ı, üzerinde haritaların olduğu masanın başında gördüğünü bildirdi.
Buradaki rütbelilerin de güvenlikle ilgili bir sorun olduğunu ancak ne olduğu konusunda kimsenin bilgisinin bulunmadığını söylediklerini aktaran tanık, bu sırada ismini sonradan öğrendiği sanık albay Faruk Yaman'ın yanına geldiğini anlattı.
Yaman'ın kendisine, "Sen ne biçim binbaşısın, Semih'e yardımcı ol, haritayı işaretle" diyerek bağırdığını savunan L.S.G, "Bana bu şekilde bağırırken eli beylik tabancasındaydı. Odaya gelen bir askerin, çağrıldığını söylemesi üzerine Yaman faaliyet merkezinden ayrıldı." dedi.
Tanık, kendisini bu şekilde azarlayan albayın kim olduğunu sorduğu askerlerden, Yaman'ın yeni atanan kurmay başkanı olduğu bilgisini aldığını ifade etti.
Bu sırada bilgisayar ekranında "yurtta sulh konseyi" başlıklı bir metin gördüğünü ifade eden L.S.G, şöyle devam etti:
"Bu yazının altında tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün imzası vardı. Bu esnada TRT'de darbe bildirisi okunuyordu. Ortada kanunsuz bir emir olduğunu yüksek sesle söyledim. Tümen komutanının nerede olduğu bilinmiyor, kurmay başkanı görevden alınmış. Bu ortamda bulunmamam gerektiğini fark ettim. Bu esnada bir asker, sanık tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'in başkanlığında yapılacak toplantıya çağrıldığımı söyledi. Ben de buraya gitmeyeceğimi ifade ettim ve oradan uzaklaşarak okul karargahına geldim. Burada rütbeli askerler vardı. Öğretim başkanımız, 'Arkadaşlar hiç kimse bir şeye karışmasın, herkes görev yerinde beklesin.' dedi. Bunun üzerine sabah saatlerine kadar darbe eylemleri dışında kalarak konumumuzu koruduk."
Tanıklar A.S, T.B ve H.Y de darbe girişimi sırasında karargahta yaşadıklarını anlattı.
Duruşmaya, 2 Ocak Salı günü devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-26 Nisan (2017) 'Ankara 52 sanık Etimesgut Zırhlı Birlikler Darbe Yap.' davası
(30 Aralık 2017, 18:47)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: