Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahı'ndaki eylemlerle ilgili 244 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
16.12.2017 15:00 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahı'ndaki eylemlerle ilgili 244 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
11.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen davanın duruşması, sanık Engin Vardar'ın savunmasıyla başladı.
Olay tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı Karargahı'nda mühendis üsteğmen olarak görev yaptığını belirten Vardar, hazırlık aşamasındaki ifadelerini kabul etmeyerek, mahkeme huzurundaki beyanlarının esas alınmasını istedi.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da annesinin rahatsızlığı nedeniyle memleketine gitmek için bilet aldığını, bu sırada kredi kartını çalışma odasında unuttuğunu fark ettiğini öne süren Vardar, bunun üzerine saat 22.00 sıralarında karargaha gittiğini belirtti.
Karargahtaki ışıkların kapatılarak "karartma yapıldığını" anlatan Vardar, görüştüğü askerlerin kendisine terör saldırısı olduğunu söylediğini savundu.
Gelişmeler hakkında bilgi almak için harekat merkezine gittiğini aktaran Vardar, "Burada güvenlik önlemi için herkesin silah alması emir verildi, garajlar bölgesine giderek ben de bir silah aldım." dedi.
Karargahın arka kısmındaki ağaçlık alana gittiğini, ilerleyen saatlerde helikopterden bulunduğu yere ateş edildiğini öne süren Vardar, güvenlik gerekçesiyle uzun süre burada kalmaya devam ettiğini kaydetti.
Kamera görüntülerini kabul etmedi
Çapraz sorgu sırasında Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal, sanığın güvenlik kamera görüntülerinden elde edilen fotoğraflarını göstererek kendisini teşhis etmesini istedi.
Sanık Vardar da kameralara yansıyan görüntülerini kabul etmeyerek, fotoğrafların montajlanmış olabileceğini, söz konusu kişinin kendisi olmadığını öne sürdü.
Başkan Köksal'ın, "Fotoğrafların elde edildiği karargahtaki yerlere gittiğini söylüyorsun ancak burada kaydedilen görüntülerini kabul etmiyorsun" sözleri üzerine sanık Vardar, montaj iddiasını tekrarladı.
Tanık beyanlarına rağmen ateş etmediğini savunan Vardar, beylik tabancasının akıbeti hakkında bilgisinin bulunmadığını iddia etti.
Duruşmaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Davanın öğleden sonraki bölümünde, görev yeri olmadığı halde Jandarma Genel Komutanlığı Karargahında yakalanan sanık eski uzman çavuş Haydar Aksoy hakim karşısına çıktı.
Olay tarihinde Akyurt İlçe Jandarma Komutanlığı trafik biriminde görev yaptığını belirten Aksoy, darbe girişiminden saatler önce bir istihbarat bilgisini sanık eski binbaşı Erdal Karlıdağ ile paylaşmak için Ankara İl Jandarma Komutanlığına gittiğini söyledi.
Aksoy, burada karşılaştığı askerlerin Karlıdağ'ın Jandarma Genel Komutanlığında olduğunu söylemesi üzerine bir grup askerle karargaha gitmeye karar verdiğini ifade etti.
Karargaha geldiklerinde olağandışı bir gelişmenin olduğunun hissedildiğini dile getiren Aksoy, Jandarma Genel Komutanlığına terör saldırısı yapılacağının konuşulduğunu, daha sonra herkesin silah almak için cephaneliğe gittiğini kaydetti.
Silahlık bölgesine geldiğinde mühimmatların bulunduğu deponun kilitli kapısını kırdığını anlatan Aksoy "Jandarma Genel Komutanlığı Karargahındaki silahlığın kapısının kilidi çekiçle zedelenmişti. Ben de ufak bir zorlamayla kapıyı açtım. Ortada bir terör saldırısı vardı, ben de yapılması gereken en mantıklı şeyi yaptım." diye konuştu.
Silahı aldıktan sonra iki kursiyer teğmenle belirlenen bölgede beklediklerini anlatan Aksoy, burada kaldıkları sürede silah kullanmadığını savundu.
İlerleyen saatlerde sela seslerinin gelmeye başladığını, halkın da nizamiyede "Asker kışlaya" diye slogan attığını ifade eden Aksoy, "Komutanıma 'Ne oluyor, halka neden ateş ediyorlar?' dedim. O da bana, 'Bilmiyorum, fırsatını buluyorsa kaç buradan' dedi. Gün ağardığında polis araçları içeri girdi, teslim olduk." ifadelerini kullandı.
Çapraz sorgu sırasında Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın, "Akyurt'ta görevlisin ama il jandarmaya gidiyorsun oradan da Jandarma Genel Komutanlığına girip silahlık deposunun kapısını kırıyorsun. Bunun için kimden emir aldın?" sorusuna sanık Aksoy, kimseden emir almadığını, silahlık kapısının kilidini inisiyatifiyle kırdığını öne sürdü.
Sanık Aksoy, Başbakanlık avukatı Hayrettin Bıyıklıoğlu'nun, "Bir terör saldırısına karşı verilecek mücadele kapsamında bir silahlığın kapısını normal bir yolla açma usulü yok mudur ki siz kapıyı çekiçle kırıyorsunuz?" sorusuna da "Terör saldırısı sırasında silahlığın kapısı kilitliyse açmak için en önde ben atlarım." cevabını verdi.
Darbenin FETÖ tarafından yapıldığını belirten Aksoy, örgüt üyesi olmadığını, darbe girişiminde yer almadığını iddia ederek tahliye talebinde bulundu.
Sanık Aksoy hakkında iddianamede, "Olay tarihinde görev yeri olmayan Jandarma Genel Komutanlığına geldiği, şüphelinin silahlıktan silah aldığı, şüphelinin Beytullah Özdemir'in beyanına göre sohbet adı altında örgüt toplantılarına katıldığı, sonuç itibari ile yukarıda belirtilen delillerle tüm dosya muhteviyatı birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin üzerine atılı suçları işlediği anlaşılmıştır." tespitleri yer alıyor.
Duruşmada, sanık eski yarbay Fatih Tatlıcı'nın savunması alındı.
Olay tarihinde Jandarma Genel Komutanlığında Güvenlik Araştırma ve Değerlendirme Şube Müdürü olarak görev yaptığını belirten Tatlıcı, evde bulunduğu sırada sosyal medyadan İstanbul'daki köprülerin askerler tarafından kapatıldığına ilişkin haberleri gördüğünü söyledi.
Bunun üzerine karargaha gitmek için evinden çıktığını anlatan Tatlıcı, yolda karşılaştığı iki rütbeliyi aracına alarak Jandarma Genel Komutanlığına geldiğini ifade etti.
Karargaha geldikten kısa bir süre sonra silah alınması için talimat verildiğini savunan Tatlıcı, bu sırada nizamiye bölgesinden çatışma seslerinin geldiğini kaydetti.
Tatlıcı, bilgi almak için gittiği harekat merkezinde kimseyi göremeyince dışarı çıktığını, karşılaştığı nöbetçi amirinin kendisine terör saldırısı olduğunu söylediğini iddia etti.
Yaşanan olağandışı gelişmeler nedeniyle karargahtan ayrılmayı düşündüğünü ancak çatışmalar nedeniyle bu fikirden vazgeçtiğini söyleyen Tatlıcı, sabah saatlerine kadar karargahtaki odalarda kaldığını savundu.
O gece kısa bir süreliğine eline silah aldığını iddia eden Tatlıcı, "Ancak bilirkişi raporuna göre sanki sabah saatlerine kadar silahlıymışım gibi yansıtılıyor. Bu durumu kabul etmiyorum." dedi.
Karargahta darbe karşıtı askerleri rehin almadığını ve ateş etmediğini belirten Tatlıcı, darbe girişiminde yer almadığını öne sürerek tahliye talebinde bulundu.
Tuğgenerali yaralayan binbaşı savunma yaptı
Daha sonra Jandarma Genel Komutanlığı nizamiyesinde darbecilere direnen Tuğgeneral Nurettin Alkan'ı yaralayan sanık eski kurmay Binbaşı Ahmet Özcan savunma yaptı.
Özcan, darbe girişiminden önce Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Değerlendirme Merkezi Amiri olarak görev yaptığını söyledi.
15 Temmuz'da Tunceli Nazimiye Kılköyü Jandarma Karakoluna patlayıcı yüklü araçla saldırı düzenlendiği için karargahta kalmaya devam ettiğini savunan Özcan, bir ara hava almak için dışarı çıktığında C nizamiyede tartışma sesinin geldiğini ifade etti.
Bu bölgeye gittiğinde birkaç kişilik bir gurubun kapıdaki askerlerle tartıştığını, bunlardan birinin elinde silah bulunduğunu belirten Özcan, nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde bacağından ve elinden vurulduğunu anlattı.
Tedavi için GATA'ya götürüldüğünü, iyileştikten sonra tutuklandığını belirten Özcan, hakkında isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
"ByLock, FETÖ işi bir kumpastır"
İddianamede yer alan Tuğgeneral Alkan'ı vurduğu tespitinin doğru olmadığını öne süren Özcan, 8 Eylül 2014'ten itibaren örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock kullanıcısı olduğuna ilişkin bilgiyi de reddetti.
ByLock'ta kendisine "Yavuz" kod adı verildiği, "Line" isimli program üzerinden gönderilen bir mesajda ise darbecilerin emrine girmesi istendiğinin hatırlatılması üzerine Özcan, "ByLock kullanmadım, bu tam bir FETÖ işi kumpastır. Bu iddiaları kabul etmiyorum." savunmasını yaptı.
Sanık Özcan, Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın birçok sorusunu "hatırlamıyorum", "bilmiyorum", "daha sonra yapacağım savunmada değineceğim" diyerek geçiştirdi.
Kendisine kimin ateş ettiği sorusuna, "Soruşturma sonucunda ateş edenin ortaya çıkacağına inanıyorum. Beni vuranın kim olduğunu görmedim." diyen Özcan, aleyhinde beyanda bulunanlar için de "Kendilerini kurtarmak için iftira atmışlar." iddiasında bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
12.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsünde görülen dava, sanık eski Üsteğmen Mehmet Kabaoğlu'nun savunmasıyla başladı.
Kabaoğlu, hazırlık aşamasındaki ifadelerini kabul etmediğini, mahkemedeki beyanlarının esas alınmasını istedi.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da bir arkadaşını ziyaret etmek için Jandarma Genel Komutanlığı karargahına gittiğini savunan Kabaoğlu, kontrolleri yapıldıktan sonra içeri alındığını söyledi.
Bu sırada karargahta güvenlik maksadıyla karartma yapıldığını, terör saldırısı olacağı söylendiği için aracındaki kamuflajlarını giydiğini anlatan Kabaoğlu, daha sonra herkes gibi silah aldığını ancak gece boyunca hiçbir şekilde kullanmadığını iddia etti.
İlerleyen saatlerde darbe girişiminden haberdar olunca büyük bir şaşkınlık yaşadığını belirten Kabaoğlu, bu sırada nizamiye bölgesinden çatışma seslerinin geldiğini kaydetti.
Gece boyunca can güvenliğini koruyacak şekilde hareket ettiğini öne süren Kabaoğlu, helikopter ateşiyle yaralanmasına rağmen kimseye zarar vermediğini iddia etti.
İddianamede sanık eski yüzbaşı Erkan Demir ile 225 er ve erbaşı rehin alarak harekat merkezindeki konferans salonuna götürdüğüne ilişkin iddiayı kabul etmeyen Kabaoğlu, söz konusu askerlerin derdest edilme anına ilişkin fotoğraflardaki kişinin kendisi olduğunu doğruladı.
Kabaoğlu, rehin alınan darbe karşıtı askerlerin tutulduğu Atalay salonu girişinde görüldüğü ana ait güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerdeki kişinin kendisi olmadığı iddiasında bulundu.
Rehin alınan şahısların hakkındaki beyanlarına da değinen Kabaoğlu, "İfadelerin hepsi birbirine benziyor, birbirinden kopyalanmış gibi. Bu iddiaların hiçbiri doğru değil. Söz konusu şahısların başında beklemedim." savunmasını yaptı.
Çapraz sorgu sırasında Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın, "Ziyaret için gittiğini iddia ettiğin karargahta kendine uygun kamuflajı nereden buldun?" sorusuna "Arabamda vardı" cevabını veren Kabaoğlu, sorunun devamında kamuflajını terziye vermek için aracında taşıdığını iddia etti.
Davada, darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığı karargahında polisle çatıştığı tespit edilen sanık eski yarbay Cemal İyigün, hakim karşısına çıktı.
Olay günü sosyal medyada terör saldırısı olabileceğine ilişkin haberler üzerine karargaha gittiğini savunan İyigün, istihbarat değerlendirme merkezine girdiğinde boynundan vurulan bir binbaşıyla karşılaştığını ifade etti.
Durum karşısında şaşırdığını, neler olduğunu sorduğunda, dışarıdan açılan ateş sonucu binbaşının yaralandığını öğrendiğini söyleyen İyigün, "Erlerin toplandığı yerde sıhhiyeci biri olup olmadığını sorduk, burada kimse çıkmayınca ilk yardım çantası bulmak için genel sekreterlik koridoruna gittik. Neler olduğunu sorduğumda dışarıda yaralıların olduğu, çatışma çıktığı söylendi. Gittiğimde duvar dibinde bir personelin vurulduğunu gördüm, bir başka personel de sıhhiye diye bağırıyordu." ifadelerini kullandı.
Sabaha kadar bulunduğu bölgeye birkaç kez ambulansın gelerek yaralı olup olmadığın sorduğunu aktaran İyigün, daha sonra garaj girişinden ana binaya girdiğini kaydetti.
İyigün, polise teslim olduğu ana kadar darbe girişimine katkı sağlayacak herhangi bir eylemde bulunmadığını iddia etti.
"15 Temmuz'u 5 dakikada anlattın"
Sanık İyigün, savunmasının bu bölümden sonra Jandarma Genel Komutanlığı tarafından darbe girişimine ilişkin hazırlanan idari tahkikat raporu, iddianame ve ek klasörlerine yönelik eleştiri yaptı.
Savunmasının büyük bir kısmını bu şekilde sürdüren İyigün, esasa ilişkin savunma yapması için Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal tarafından uyarıldı.
Sanığın tutumunu sürdürmesi üzerine Başkan Köksal, "15 Temmuz akşamını 5 dakikada geçiştiriyorsun ama başka şeyleri bütün detaylarıyla anlatıyorsun, 15 Temmuz'u da anlat. Suçlamalardan bahset. Hiçbir detayı atlamadan hastanede yaşadıklarını anlatıyorsun. Savunma hakkını kötüye kullanma." uyarısında bulundu.
İyigün'ün, dosyadaki bazı isimlere yönelik suçlamalarda bulunması üzerine Başkan Köksal, "Hakkındaki çelişki ve beyanlara dilediğin gibi değinebilirsin, iddianameyi de istediğin gibi eleştirebilirsin ancak savunma hakkını kötü kullanma" diyerek uyarısını tekrarladı.
Sanığın aynı konularda beyanda bulunmaya devam etmesi üzerine Mahkeme Başkanı Köksal, "Sen savunma yapmıyor, başkalarını suçluyorsun. Savunmanı kesmiyorum ama sen de bu durumu kötüye kullanıyorsun. Zira seni yeteri kadar uyardım. Diğer sanıklar da savunma yaptı onlar da esasa ilişkin olmayan açıklamalar yaptı ancak hiçbiri seni gibi aynı şekilde devam etmedi. Hakkındaki suçlamalara ilişkin savunma yapman lehine olacaktır." diyerek duruşmaya ara verdi.
İkinci kez ara verildi
Başkan Köksal, ara boyunca sanığın avukatıyla görüşebileceğini söyledi.
Aradan sonra savunma yapmaya devam edeceğini belirten İyigün, öncekilerine benzer ifadeler kullanması üzerine Başkan Köksal, ikinci kez duruşmaya ara verdi.
Yaklaşık 15 dakika süren ikinci aranın ardında savunmasına kaldığı yerden devam eden İyigün, polisle çatışmaya girdiğine dair tanık beyanlarının gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.
Çapraz sorgu sırasında, Mahkeme Başkanı Köksal, sanığın 28 Eylül 2014'ten itibaren örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock kullandığının tespit edildiğini açıkladı.
Bunun üzerine sanık İyigün, söz konusu programı kullanmadığını iddia ederek, "Bunu (ByLock) bana kilitlemeye çalışıyorlar." savunmasını yaptı.
Başbakanlık avukatı soru sormadı
Başkan Köksal, mahkeme heyetinin çapraz sorgusunun ardından müşteki ve katılan avukatlarına sanığa soru yöneltebileceklerini söyledi.
Bunun üzerine söz alan Başbakanlık avukatı Hayrettin Bıyıklıoğlu, "Kendisine soru sorma gereğini duymuyoruz bile" diyerek sanığın savunma boyunca gösterdiği tutumuna tepki gösterdi.
Öte yandan sanık İyigün hakkında iddianamede şu tespite yer verildi:
"Şüphelinin nizamiyeden girmek isteyen darbe teşebbüsünde bulunan personeli isimlerine göre kontrollü bir şekilde içeriye aldırttığı, şüphelinin Süleyman Karca, Özkan Yılmaz, Yasin Özdemir, Harun Işık ve Mehmet Akif Şeker ile ortak harekat ettiği ve bu kişilere talimat verdiği, elinde MP-5 makineli tabanca olduğu, zaman zaman toplantı salonuna gelerek rehineleri kontrol ettiği, sabah saatlerinde meydana gelen yasa dışı faaliyetleri engellemeye çalışan kolluk kuvvetleri ile silahlı çatışmaya girdiği, sonuç itibariyle yukarıda belirtilen delillerle tüm dosya muhteviyatı birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin üzerine atılı suçları işlediği anlaşılmıştır."
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devem edilecek.
13.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsünde görülen duruşmada sanıklar, avukatları ve müştekiler hazır bulundu.
Darbe girişimi günü nöbet değişikliği yaptığı ve darbe girişimi esnasında silahlı olarak faaliyette bulunduğu belirtilen eski Üsteğmen Harun Kurtaran, atılı suçlamaları kabul etmediğini beyan ederek savunmasına başladı.
Sanık Kurtaran, 15 Temmuz'da nöbetçi olan personelin çocuğunun hasta olması nedeniyle nöbet değişimi gerçekleştirildiğini, bunun darbe girişimine yönelik bir faaliyet olmadığını savundu.
Olay akşamı Bilgi Sistem Daire Komutanlığı'ndaki rutin nöbet faaliyetlerine devam ettiği sırada karargahta bir hareketlilik yaşandığını, silah seslerinin gelmesi üzerine de terör saldırısı olabileceğini düşündüğünü ileri süren Kurtaran, güvenliği için MP-5 silahı alarak güvenliği sağlamak için bina dışına çıktığını ifade etti.
Bir süre halı saha ile nizamiye arasındaki bölgede beklediğini söyleyen sanık Kurtaran, camilerden salaların okunmaya başlaması üzerine neler olduğunu anlamak için bina içine tekrar girdiğini söyledi.
Televizyonda FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin haberleri ve Tümgeneral Arif Çetin'in açıklamalarını gördüğünü aktaran Kurtaran, sabaha karşı operasyonun başlayacağını anlaması üzerine teslim olduğunu aktardı.
Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın olayları amirlerine haber verip vermediğini sorduğu sanık Kurtaran, "O anda olayların içerisinde kaldığım için aramayı düşünemedim." diye konuştu.
Darbe girişimini kimin yaptığı sorulan Kurtaran, "Darbe girişimini FETÖ yapmıştır. Basından öğrendiğim de benim kanaatim de bu yönde." ifadelerini kullandı.
Kurtaran, Başbakanlık avukatı Hayrettin Bıyıklıoğlu'nun, "Şahit olduğunuz çatışma kimler arasındaydı?" sorusuna ise "Ne dışarıda kimin olduğunu görebilecek durumdaydım, ne de içeride kimlerin silah kullandığını görecek durumdaydım." cevabını verdi.
Sanıklar arasında tartışma
Darbe girişiminden önce Ankara İl Jandarma Komutanlığında görevli olan eski Astsubay Fatih Karabağ, olay akşamı 18.00'de şube müdürü Erdal Karlıdağ tarafından içtimaya çıkarıldıklarını anlattı. İçtimaya ilişkin, "Şube müdürü Erdal Karlıdağ, akşam 22.00 sıralarında bir görev olduğunu, görevin planlı faaliyet olduğunu, her zamanki gibi hazırlıklı olmamızı ve araçların da bakımını yapmamızı söyledi." ifadelerini kullanan Karadağ, emir gereği akşam saatlerinde Ankara İl Jandarma Komutanlığına gittiklerini, Karlıdağ'ın araması üzerine buradan çıkarak, Jandarma Genel Komutanlığına gittiklerini ifade etti.
Burada Karlıdağ'ın konuştuğu bir yarbayın, "Terör saldırısı var, silah alın" dediğini aktaran sanık Karadağ, silah almasına müteakip nizamiye bölgesine gittiğini anlattı.
İlerleyen saatlerde polis araçları ve helikopterlerin ateş etmeye başladığını, buna anlam veremediğini beyan eden Karadağ, gecenin ilerleyen saatlerde sıkıyönetim ilanını ve darbe girişimini öğrendiğini belirtti.
Bundan sonra nizamiye bölgesinde yaralanan vatandaşları ambulansa bindirmeye çalıştıklarını söyleyen Karadağ, "Ambulansa vatandaşlarımızı taşıdıktan sonra içerideki keskin nişancılardan bize ateş edildi. Ormanlık alana giderek beklemeye başladım. Daha sonra güvenli olduğunu değerlendirdiğim kapalı otoparka giderken kafamdan yaralandım. İlk fırsatta da dışarı çıkarak evime gittim." diye konuştu.
Sicil amirinin emriyle gittiği görev neticesinde darbe girişiminin içinde kaldığını ve suç işlemediğini öne süren sanık Karadağ, "Ben bu olayların mağdurlarından olduğumu düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Savunmanın ardından mahkeme heyetince, sanık Karadağ'ın 25 Temmuz 2016'da savcılıktaki ilk ifade işlemine ilişkin tutanak okundu.
Tutanağa göre Karadağ'ın, "Darbe girişiminden önce ismini Enes olarak bildiği kişinin evine gittiklerini, şahsın kendilerine açığa çıktılarını beyan ederek 'Akşam bir binbaşının irtibata geçeceğini' söylediğini, Line isimli programı kullandığını ancak darbe girişiminden sonra programı kullandığı telefonunu imha ettiği." ifadelerini kullandığı açıklandı.
Söz konusu beyanların kendisine ait olmadığını savunan Karadağ, tutanakla ilgili suç duyurusunda bulunacağını söyledi.
Sanıklardan Fatih Tavuz'un, "Nizamiye bölgesinde bir albay tarafından polis araçlarına ateş et emri verildi mi?" sorusuna sanık Karadağ, "Hayır, böyle bir emir yok." diye cevap verdi. Bunun üzerine Tavuz, "Gerçekleri anlatmıyorsunuz." diyerek Karadağ'a tepki gösterdi.
Karadağ'ın Tavuz'a yönelik, "İdari tahkikatta baskı yapılmış buna. Tahliyesi için uğraşıyor." ifadelerini kullanmasından sonra Tavuz, "Yaşananları anlatmıyorsunuz, yalan söylüyorsunuz. Yatacak yeriniz yok sizin." sözlerini kullanarak Karadağ'a tepki gösterdi.
Bu esnada bazı sanıkların da Tavuz'a itiraz etmesi üzerine salonda kısa süreli gerginlik yaşandı.
Tavuz'un salon dışına çıkarılmasından sonra duruşmaya devam edildi.
Müştekilerden Muammer Polat da sanık Karadağ'a, "Savunmada 'elleri sopalı vatandaşlar var' dediniz. Oradayken ellerimizde sadece bayraklar vardı. Bir de biz orada bağıra bağıra darbe girişimi olduğunu söyledik, bizi duymadınız mı?" sorusunu yöneltti.
Sanık Karadağ, duymadığını iddia etti.
Savunma yapan eski üsteğmen Mutlu Kıratlı, astsubay olarak mesleğe başladığını, subaylık sınavını kazandığı 2010'dan sonra da subay olarak görevine devam ettiğini bildirdi.
Astsubaylığı kazanmasında ve subaylığa geçişinde FETÖ'nün etkisinin olmadığını savunan Kıratlı, darbe girişiminden önce Jandarma Genel Komutanlığında Personel Yönetim Plan Yönetim Dairesinde görevli olduğunu anlattı.
Darbe girişiminin yaşandığı akşam, askeri hareketliliğin başlamasından sonra amirlerinin bilgisi dahilinde teğmen Ümit Yolcu ile görevli olduğu birliğe gittiğini beyan eden sanık Kıratlı, burada terör saldırısı olabileceğine ilişkin söylemler olduğunu öne sürdü.
Bu sırada şube müdürü Kurmay Binbaşı Kadir Söylemez'in emriyle silah aldıklarını ifade eden Kıratlı, silah sesleri gelmesi üzerine 9. kata çıktıklarını, bir süre sonra da şube müdürü Söylemez'in Başbakan Binali Yıldırım'ın darbe girişimi olduğuna yönelik televizyonlardaki açıklamalarını kendisine aktardığını dile getirdi.
Pencereden dışarıya baktığında vatandaşların toplanmaya başladığını gördüğünü ve çatışma yaşandığını bildiren Kıratlı, gece boyunca silah kullanmadığını ve aleyhine olan hususları kabul etmediğini söyleyerek tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Kıratlı, iddianamede de yer alan 11 Ağustos 2014'ten sonra FETÖ'nün şifreli haberleşme programı ByLock kullanıcısı olduğu tespitini de kabul etmedi.
Sanık Kıratlı, darbe girişimini kimin yaptığına ilişkin soruya, "Darbeyi FETÖ yaptı. Elebaşı Fetullah Gülen karşımda olsa Allah belanı versin derim, kafasına sıkarım." cevabını verdi.
"Darbeye ben de karışmış olabilirim"
Olay tarihinden önce Jandarma Genel Komutanlığında görev yapan eski üsteğmen Kadir Çelik, 2005'te astsubay olduğunu, 2010'dan sonra da subay olarak mesleğine devam ettiğini anlattı.
Darbe girişimi günü mesaiden sonra evine gittiğini kaydeden Çelik, arabasının anahtarını unuttuğunu fark ettikten sonra hafta sonu pikniğe gitmeyi planladığından birliğine geri döndüğünü beyan etti.
Kışlaya girerken olağan dışı bir durum olmadığını, kimliğini göstererek içeri girdiğini öne süren sanık Çelik, bir yarbayın içerideki askere "Terör saldırısı olacak" diyerek emniyet maksatlı görev yerlerine gönderdiğini belirtti.
İç avluya geçtiğinde de buradaki askeri personelin silah aldığını gördüğünü anlatan sanık Çelik, neler olduğunu anlayabilmek için görev yerine geldiğini, saat 23.00'de iç avluya tekrar gittiğini söyledi.
Silahlığa giderken askeri araçlara binmiş erleri gördüğünü, silahlarına mühimmat basımı yaptıklarını anlatan Çelik, bir süre sonra girdiği araç sevk odasında FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin haberleri gördüğünü dile getirdi.
Bunun üzerine erlerin dışarı çıkmasını engellemeye çalıştığını iddia eden Çelik, sabah saatlerine kadar konusu suç teşkil eden bir olaya karışmadığını, sivil elbiseleriyle gelen güvenlik güçlerine teslim olduğunu aktardı.
Müştekilerden Ahmet Kansız'ın, "Darbeye karışan kimse gördünüz mü?" sorusuna sanık Çelik, "Burada 244 kişi yargılanıyor, darbeye ben de karışmış olabilirim. Buna yargılama sonunda mahkeme heyeti karar verecek." cevabını verdi.
"Hayalet yarbay"
Sanıklardan Uğur Özaslan, 15 Temmuz darbe girişiminden önce Beytepe'deki Jandarma Okullar Komutanlığında kursiyer teğmen olduğunu, olay günü önce gece eğitimi yapılacağının söylendiğini, daha sonra da tatbikat yapılacağının söylenerek Jandarma Genel Komutanlığı'na getirildiğini anlattı.
Özaslan, burada yarbay rütbesinde olduğunu hatırladığı bir askeri personelin "Terör saldırısı var. Şuraya geç, bekle." dediğini, gösterilen yere giderken arkasından seslenen birinin de "Kaçan olursa vurulacak" diye talimat verdiğini aktardı.
Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın, "Bu sözleri kullanan yarbay burada mı?" sorusu üzerine Özaslan, sanıklar arasında göremediğini belirtti.
Bunun ardından başkan Köksal, "Kimse bilmiyor, görmemiş. Hayalet yarbay." ifadelerini kullandı.
Silahların kullanılmaya başlamasından sonra tel örgülerin olduğu bölgeye kaçtığını anlatan Özaslan, bu sırada birinin, "Kaçmayın, kaçarsanız vurulursunuz." diye bağırdığını dile getirdi.
Özaslan, bir süre burada bekledikten sonra bina içine girdiğini, sabah saatlerinde de kolluk kuvvetlerine teslim olduğunu beyan etti.
FETÖ üyesi olmadığını ve darbe girişiminde bulunmadığını savunan Özaslan, mahkeme heyetinden tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Savunma yapan sanık Serdar Kaşıkçıoğlu da suçlamaları kabul etmeyerek tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
14.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen davanın duruşması, sanık eski üsteğmen Erhan Mumcu'nun savunmasıyla başladı.
Olay tarihinde Jandarma Genel Komutanlığında personel subayı olarak görev yaptığını belirterek, darbe girişiminde yer almadığını savunan Mumcu, isnat edilen suçlamaların somut delillere dayanmadığını ileri sürdü.
15 Temmuz akşamı Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Kadir Söylemez'in emriyle mesai sonrasında çalışmaya devam ettiğini belirten Mumcu, odasında bulunduğu sırada seslerin gelmesi üzerine dışarı çıktığını anlattı.
Bu sırada rütbeli personelin cephanelikten silah aldığını gördüğünü belirten Mumcu, bunun üzerine silahlığa giderek mühimmat ve MP-5 tabanca aldığını kaydetti.
Mumcu, silah alınması emrini kimin verdiği konusunda bilgisinin olmadığını savunarak ilerleyen saatlerde nizamiye bölgesinde çatışma seslerinin geldiğini ifade etti.
Sabah saatlerinde 11. kata çıktığında şube müdürü ve diğer personeli burada gördüğünü belirten Mumcu, diğer personelle polise teslim olduklarını anlattı.
"Erman Toroğlu gibi yorumlamak istiyorum"
Çapraz sorgu sırasında, olay günü karargahtaki silahlı ve teçhizatlı görüntülerinden elde edilen fotoğrafları gösterilen Mumcu, fotoğraflar için "Bana benziyor ama hatırlamıyorum. 'Görüntülerdeki benim' diyerek yargıyı yanıltmak istemiyorum" demekle yetindi.
Mumcu'nun, mahkeme salonundaki ekrana yansıtılan bir fotoğrafı için, "Bu kare hakkında Erman Toroğlu gibi yorum yapmak istiyorum" ifadesi, müşteki ve avukatlarının tepkisini çekti.
Başbakanlık avukatı Hayrettin Bıyıklıoğlu'nun "Fotoğraflarınıza baktığımızda o gün olabilecek her yerde varsınız. Komuta katı, 10 ve 11. kat, görüntü izleme merkezi, rehinelerin tutulduğu salonun önünde bulunduğunuz anlar kameralara yansıyor. Şimdi, Erman Toroğlu yaklaşımız üzerine soruyorum. Bu durumunuzu nasıl yorumlamamız gerekiyor?" sorusuna sanık Mumcu, "Bu görüntüler, bir insanın cani ve terörist olduğu gerçeğini ortaya koymaz." cevabını verdi.
Davanın sanıklarından eski yüzbaşı Yavuz Keçeci'nin "Jandarma Genel Komutanlığı imamı Erhan Mumcu olabilir" iddiası sorulan Mumcu, "Bu konuya ilişkin bugüne kadar kimse bana bir soru sormadı, garip bir durum. Günümüz için çamur at izi kalsın, böyle bir şey yok. Bunların (FETÖ) imamlarının sivil olacağı bellidir." savunmasını yaptı.
Hakkında beyanlarda bulunan Keçeci ile husumetinin olmadığını belirten Mumcu, söz konusu şahsı tanımadığını ancak mahkeme salonunda gördüğünü iddia etti.
Duruşmaya ara verildi.
Davanın öğleden sonraki bölümünde, sanık eski yüzbaşı Göksel Seri savunma yaptı.
Türkiye genelinde terör saldırısı olduğuna ilişkin sosyal medyadaki haberler üzerine gelişmeler hakkında bilgi almak için karargahı aradığını öne süren Seri, bir askerle görüşme yaptığı sırada ikinci bir sesin "sıkıyönetim ilan edilmiş" ifadesini duyduğunu söyledi.
Bu duruma anlam veremediğini, daha sağlıklı bilgi alabilmek için karargaha gitmeye karar verdiğini belirten Seri, özel aracıyla Jandarma Genel Komutanlığına geldiğini ifade etti.
Karargahta güvenlik tedbirlerinin alındığını, bu kapsamda karartma yapıldığını anlatan Seri, bir zaman sonra nizamiye bölgesinde yaşanan çatışmada bazı askerlerin yaralandığını kaydetti.
Bir askerin terör saldırısına karşı herkesin silah alması için bağırdığını aktaran Seri, diğer askerler gibi silah aldığını ancak kimseye karşı kullanmadığını öne sürdü.
İlerleyen saatlerde bir helikopterin nizamiye bölgesini ateş altına aldığını söyleyen Seri, bu gelişmeye rağmen darbe girişimine yönelik fiili bir durum olduğunu anlayamadığını savundu.
Seri, çatışma bölgesine baktığında zırhlı araçların da karargah girişinde konuşlandırıldıklarını gördüğünü ancak bu araçların kimin kontrolünde olduğunu bilmediğini iddia etti.
Saat 00.30'da darbe girişiminden haberdar olduğunu belirten Seri, şöyle devam etti:
"Bir ara 'dışarı çıksam mı' diye düşündüm. Zırhlı araçlar gelince kafam karıştı. Kalkışma olduğunu telefondan öğrendim. A ve C nizamiye bölgelerini görüyordum. C nizamiyesinin önünde ZPT vardı. A nizamiyenin orada tank gördüm, hareketsizdi. Bahçede vurulan personel gördüm, açıyı değerlendirdim ama yeri tespit edemedim. Helikopterle Külliye karşısına yoğun ateş edildiğini gördüm. Harekat merkezi koridorunda baygın yatan bir yüzbaşıyı da alarak C bloktaki x-ray bölgesine gittim. Gözaltına alınacağımızı ve anlattıklarımla serbest kalınacağını düşündüm."
Terfi için sevinen subay savunma yaptı
Olay tarihinde izinli olmasına rağmen Jandarma Genel Komutanlığına gelerek, sözde sıkıyönetim emrini birliklere gönderdiği iddia edilen sanık eski yüzbaşı Harun Aydın da savunma yaptı.
Kasadaki parası ve silahını almak için karargaha geldiğini iddia eden Aydın, burada askerlerin terör ve siber saldırı olacağına ilişkin konuşmalarına şahit olduğunu ifade etti.
Kısa bir süre sonra terör saldırısına karşı herkesin silahlanması için emir verildiğini savunan Aydın, bir tüfek alarak odasına gittiğini söyledi.
Çatışma seslerini duyduğunu, akabinde bulundukları yere mermilerin isabet ettiğini iddia eden Aydın, can güvenliğini almak için askerlerini güvenilir bir bölgeye götürdüğünü bildirdi.
"Muhabere merkezinden sözde sıkıyönetim emirlerini gönderdiği"ne ilişkin iddianamede yer alan tespiti kabul etmeyen Aydın, "Muhabere merkezinden çekilen mesajları ben göndermedim. Mesajlarda ne yazıldığı konusunda bir bilgim yoktu. Mesajların içeriğini iddianameden öğrendim. Mesajlaşma işlemini yapacak kişinin bu konuda bilgisinin olması gerekiyor ancak bu konuda bir bilgim yok." iddiasında bulundu.
Bilirkişi raporundaki fotoğrafların büyük bir kısmını kabul etmeyen Aydın, elinde evrak bulunduğu sırada muhabere merkezine gittiği ana ait görüntülerdeki kişinin kendisi olmadığını iddia etti.
Kıdemli üye hakim Murat Yenikomşuoğlu'nun, darbe girişimi sırasında karargahtaki askerlere "Arkadaşlar hayırlı olsun, terfi aldık" dediğine ilişkin tanık beyanları olduğunu hatırlatması üzerine sanık Aydın, "Tanık askerlerin ifadelerinin hepsinin aynı olduğu görülüyor. Müşteki ve tanık ifadelerini kabul etmiyorum. Böyle bir şey söylemedim." savunmasını yaptı.
Yenikomşuoğlu'nun, "Emniyetteki ifadende sabah saatlerine doğru Albay Şükrü Demirtürk'ün Akıncı Üssü'ndeki 141. Filo'nun numarasını istediğini söylemişsin, neden numarayı istedi?" sorusu karşısında sanık Aydın, önceki ifadelerini kabul etmediği söyleyerek, söz konusu beyanda bulunmadığını iddia etti.
Mahkeme heyeti, ara karar için duruşmaya ara verdi.
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen davada, bu haftaki tensip tutanağında yer alan sanıkların savunmalarını tamamlaması üzerine mahkeme heyeti, cumhuriyet savcısının mütalaasının ardından ara kararını açıkladı.
Buna göre, sanıklar eski kursiyer teğmenler Serdar Kaşıkçıoğlu, Uğur Özarslan, eski astsubay Bekir Olukbaz ile eski uzman çavuşlar Veysi Araz, Fatih Tavuz, Emre Atmaca ve Mehmet Özkan adli kontrol şartıyla tahliye edildi.
Duruşmaya, 18 Aralık Pazartesi sanık savunmalarıyla devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Haziran (2017) 'Ankara 244 sanık Darbe Yap./Jand.Gn.Komutanlığı' davası
(16 Aralık 2017, 15:00
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: