Tam
EskidenYeniye
 

İtirafçıya 'ahiret sıkıntısı' tehdidi

Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 sanığın yargılandığı davaya devam edildi. Duruşmada itiraflarda bulunan sanık eski Yüzbaşı Ali Emre Eral, eski şube müdürünün kendisini itiraflarda bulunmaması için iknaya çalıştığını, aksi halde ahiretinin sıkıntıya gireceğini söylediğini dile getirdi. Eral, her gün en geç 21.00'e kadar rutin mesai yaptıklarını, ancak bu şube müdürünün 15 Temmuz günü 17.00-18.00 gibi kendisine mesainin 02.00-03.00'e kadar sürebileceğini bildirmesine şaşırdığını, bu durumun onun darbeyi önceden bildiğini gösterdiğini belirtti.

Önceki haber title=Sonraki haber

10.12.2017 09:25 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı'nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.

04.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ile izleyiciler katıldı.

Duruşmada savunma yapan sanıklardan eski Binbaşı Gökhan Balcı, Tekirdağ'daki 8. Mekanize Piyade Tugayında görev yaparken, 20 Haziran-27 Temmuz arasında geçici görevle Ankara'ya, Kara Harp Okuluna gönderildiğini söyledi.

15 Temmuz'dan önce eşinin köyünde kısa bir tatil yaptıktan sonra ailesini memlekette bırakıp 10 Temmuz'da Ankara'ya döndüğünü belirten Balcı, 15 Temmuz'a kadar mesaiye devam ettiğini, 15 Temmuz akşamı da memleketten dönen ailesiyle zaman geçirdiğini ifade etti.

"Hiçbir şekilde bu hain örgütle ilgim yok. 15 Temmuz'da yaşadıklarım görevine bağlı bir subayın başına gelenlerdir." diyen Balcı, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Akşam ailemle parkta eğlenirken uçak seslerini duyduk. Fakat ne olduğunu anlamadık. Eve döndüğümüzde darbe girişimini televizyondan öğrendim. Saat 23.00 sularında telefonumda kayıtlı olmayan sabit bir hattan arandım. Kendini üsteğmen olarak tanıtan bir kişi, bana Mamak'taki 28. Mekanize Piyade Tugayına katılma talimatı verdi. Bu kişi, emrin okul komutanına ait olduğunu da iletti. Emri farklı kişilerden defalarca teyit ettim. Hatta bağlı bulunduğum Tekirdağ'daki birliği aradım. Emir üzerine Mamak'a geçmek üzere sivil halde, silahsız olarak evden çıktım. Genelkurmay Başkanlığı yakınlarında polis aracımı çevirdi. Asker olduğumu öğrenince araçtan inip yere yatmamı istediler. Bu sırada helikopterden üzerimize ateş edildi. Orada bulunan vatandaşlarla kendimizi metro istasyonuna attık. Can güvenliği endişesiyle Genelkurmay'a sığınmaya karar verdim. Fakat nöbetçiler karargaha yaklaşmama izin vermedi. Bana, silah doğrulttular. Panik içinde nizamiyeye geçtim. Burada görevlilere asker olduğumu, Mamak'ta görevlendirildiğimi, buraya gidemediği için Genelkurmay'a sığınmak istediğimi anlattım. Fakat beni içeri almadılar. Tam geri dönmeye karar vermişken önceden birlikte görev yaptığım Kamil Ilgaz'ı gördüm. Onun yardımıyla saat 01.10'da içeri girdim."

"Silahı yerde gördüm, can güvenliğim için aldım"

Daha önce Genelkurmay Başkanlığına hiç gitmediğini belirten Balcı, "Binanın içinde ışığı yanan bir oda vardı, oraya yöneldim. İçerde 4-5 kişi televizyon izliyordu. Sivil olduğum için benden rahatsız olduklarını fark ettim. Karargahtan çıkmaya karar verdim. Nizamiyeye yöneldim ancak görevliler çıkışıma izin vermedi." dedi.

Bunun üzerine tekrar karargah binasına girdiğini belirten Balcı, şöyle devam etti:

"Karargah koridorunda yerde, kimin, ne zaman, nereden getirdiğini bilmediğim G 3'leri gördüm. Can güvenliğim için, hayatta kalma ve korunma refleksiyle silahlardan birini aldım. Bu sırada sivil bir grup karargaha doluşmuşlar, komuta katına kadar gelmişlerdi. Bir süre sonra Genel Sekreterlik katından silah sesleri duydum. O tarafa baktığımda kapılar açılmış, sivil grup dışarı çıkmıştı. Sivil kimseyi görmedim, kimseye ateş etmedim. Bina sakinleşince de silahı aldığım yere bıraktım. Yaptığım sadece hayatta kalmak, can güvenliğimi sağlamaya çalışmaktan ibarettir. Vatandaşlara ateş edildiği anda koridorda değildim. Bilirkişi raporuna göre, vurulanlar, Lojistik Başkanlığı tarafından çekilerek getirilip, asansöre bindiriliyor. Ayrıca emniyetin kriminal raporunda maktulün üzerinden çıkan mermi çekirdeği 9 mm çapında. Benim elimdeki silah ise G 3 ve mermi çapı 7,62 mm."

Silahı bıraktıktan sonra kışladan çıkmaya çalıştığını belirten Balcı, izin verilmeyince geri döndüğünü ve güvenli bulduğu bir odaya sığındığını savundu.

Sabaha karşı karargahtan çıkabildiğini ifade eden Balcı, yolda kendisini yakalayan polislerce gözaltına alındığını, çıkarıldığı mahkemece serbest bırakıldığını, izinli bulunduğu sırada komutanlarınca kışlaya çağrılıp gözaltına alındığını ve bu kez tutuklandığını anlattı.

Kendini, "tuzağa düşürülmüş vatansever biri" olarak gördüğünü, suçsuz olduğunu ve FETÖ ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını savunan Balcı, tahliye ve beraat istedi.

Savunmanın ardından Gökhan Balcı'nın çapraz sorgusuna geçildi. Balcı, Genelkurmay koridorunda sivil vatandaşlara ateş ettiği öne sürülen görüntüler izletilen Balca, "Dikkat ederseniz yerde su birikintisi var. Ayağım kaydı, böyle bir görüntü oluştu. Ateş etmedim." dedi.

Daha önceki ifadesinde "Refleksle ateş etmiş olabilirim." beyanı hatırlatılan Balcı, bu ifadeyi kabul etmediğini söyledi. Balcı, "Elimde G 3 var. Şehit vatandaştan 7,65 mm çapında mermi çıkıyor. Bu görüntünün kısa bir bölümü emniyette bana gösterildi. Sekme hareketinden dolayı, 'Ateş etmişsin.' dediler. Fakat ben hatırlamıyorum. Ayağım kaydı. Karşımda insan yok, duvar var. Bunu net hatırlıyorum." diye konuştu.

Öte yandan, duruşmaya ara verildiği sırada sanıklardan Hakan Evrim, sanık avukatlarına dönerek, "Reza Zarrab dosyası ne oldu? Bakın bizi hiç beslemiyorsunuz." dedi. Avukatlar da Evrim'e, "Mal varlığına el konuldu." karşılığı verdi.

Evrim, jandarma ekiplerince salondan çıkarıldı.

Duruşmada savunmasını yapan eski Plan Şube Müdürü kurmay albay Cemal Turğut, 15 Temmuz'dan önce YAŞ toplantısına hazırlık nedeniyle sık sık mesaiye kaldıklarını, 15 Temmuz'da da saat 20.00'de gerçekleştirilecek prova toplantısı için kışlada bulunduklarını söyledi.

Saat 20.00 sularında YAŞ provası toplantısının yapıldığı Çakmak Salonu'na geçtiğini ifade eden Turğut, yaklaşık 20-30 dakika sonra salona giren eski General Amiral Şube Müdürü kurmay albay Cemil Turhan'ın toplantıyı bitirip salonun boşaltılmasını istediğini anlattı.

Bunun üzerine odasına geçtiğini belirten Turğut, bir süre sonra silah sesleri duyduğunu, telefonla ilgili diğer birimleri aradığını ancak ne olduğunu öğrenemediğini öne sürdü. Turğut, bunun üzerine, Silahlı Kuvvetleri Harekat Merkezini aradığını, telefonu açan kişinin tatbikat yapıldığını söylediğini iddia etti.

İlerleyen saatlerde hareketliliğin giderek arttığını, bir süre sonra uçak sesleri duyulduğunu aktaran Turğut, ne olduğunu öğrenmek için koridora çıktığını, 26 numaralı kapıya geçtiğini fakat kapı kilitli olduğu için çıkamadığını, bunun üzerine sosyal tesislerin bulunduğu kapıdan bahçeye çıktığını aktardı.

Bahçede sanıklardan eski albay Nuri Gayır ile karşılaştığını belirten Turğut, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Albay Gayır'a neler olduğunu sordum. 'Yaralılar var. GATA'ya sevk için helikopter çağırdık ama başkaları bindi.' diyerek yanımdan ayrıldı. Ben de onunla içeri girmek istedim. Özel Kuvvetler personeli beni almadı. Tartıştık. Daha sonra içeri girdim. Komuta katına çıktım. Ardından da odamın bulunduğu alt koridora geçtim. Bir süre sonra tank sesleri de duyuldu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Saat 02.00'ye doğru bahçeye çıkıp neler olup bittiğini anlamaya çalıştım. Güney nizamiye sakindi. Kışlaya tank ve zırhlı araçlar girmişti. Kışla dışında sloganlar atan bir grup vardı. Bazıları silahlıydı. Burada 'Ani Müdahale Mangası ve Hazır Kıta yok mu' diye bağırdığımı hatırlıyorum. Dışarıdakiler, 10-15 kişilik grubun kışkırtmasıyla kapıyı kırıp içeri girmeye başladı. Bu sırada silahlı personelden havaya ateş edenler oldu. Halkın çabasıyla, içeri giren 3-4 kişi dışarı çıktı. Saat 02.54'te karargah binasına girdim. Ben dışarıda olanları anlatmak isterken içeride daha büyük olaylar olmuş. Gece 03.00'ten sonra ortalık sakinleşti. Odamda bekledim. Saat 06.00'dan sonra yeniden Kuzey Nizamiye'ye gittim. Güney Nizamiye'ye geçip cep telefonumu alarak odama döndüm. Bundan sonra odamda kaldım. Cep telefonundan olayları takip ettim. Darbe girişimini bu sırada öğrendim."

"Listenin günler öncesinden hazırlanmış olması gerekir"

15 Temmuz'dan itibaren izin planladığını savunan Turğut, tüm hazırlıklarını yaptığını belirterek, "İddianamede geçen 'izne ayrılmadığı, görevine devam edip darbeye katıldığı' suçlaması gerçeği yansıtmıyor. 15 Temmuz'da YAŞ ile ilgili işleri tamamladıktan sonra izin yapacaktım. İzin kağıdı ve devir teslime ilişkin görevlendirmeleri hazırlayıp ilgili birimlere sunmuştum." dedi.

"Genelkurmayda YAŞ toplantısı adı altında toplantı düzenleyip darbecilerin sözde atama listesini görüştükleri" iddiasını da reddeden Turğut, "Bu listenin toplantıdan günler önce hazırlanmış olması gerekir. Saat 21.30'da mesaj olarak çekilecek listeye saat 20.00'de başlayan bu toplantıda karar verilmesi imkansız. 450 kişinin bulunduğu bu liste, bu kadar kısa sürede hazırlanamaz. Sadece isimlerin okunması bile en az yarım saat sürer. Ayrıca toplantıda bu atamalara karar verebilecek rütbede kimse yok. YAŞ toplantısı adı altında örgütün atama listesindeki personelin durumunun değerlendirmesi iddiası son derece gerçek dışı." diye konuştu.

Turğut, Genelkurmaydaki güvenlik kameraları kayıtlarının tutulduğu harddisklerin tanklar tarafından ezilmesine refakat ettiği iddiasını da kabul etmedi. Tankların yanında görüldüğüne dayanak olarak iddianameye giren fotoğrafın çok net olmadığını fakat o sırada oradan geçmiş olabileceğini belirten Turğut, bu konuda görüntüleri izledikten sonra karar verebileceğini dile getirdi. Turğut, aynı saatlerde Kuzey Nizamiye'de bulunduğunu gösteren başka fotoğraflar da olduğunu ifade etti.

"Karargahta silahlı olarak devriye görevi yaptığı" iddiasını da yalanlayan Turğut, sabah saatlerinde elinde silahla güvenlik kamerasına yansımasıyla ilgili şu savunmayı yaptı:

"Sabah saat 06.43'te nizamiye bölgesinde yerde bir silah gördüm. Terk edilmiş halde bulduğum o silahı 'yanlış kişilerin eline geçmesin, emniyetsiz bir durum oluşmasın' diye aldım. Biri bırakıp gitmiş. Albay rütbemle silahlı devriye nöbet görevini, olayların sakinleştiği sabah saatlerinde mi yapıyorum? Bu çok mantıksız. Silah bende 8-10 dakika ancak kalmıştır. Sonrasında Karargah Grup Destek Komutanlığı personeline teslim ettim. Silahı herhangi bir hedefe veya istikamete doğrultmuş değilim. Tutuş şeklim de kullanmaya değil taşımaya yönelik. Elimde su şişesi de var. Ben o silahı hiç kullanmadım, ateş etmedim. Yaptığım tamamen başıboş olan bir silahı 'yanlış kişinin eline geçmesin' diye emniyete almaktır. O sırada kim olsa aynısını yapardı. Sırf bu görüntülerden dolayı tüm suçlardan sorumlu tutuluyorum."

Hakkındaki suçlamaları "uçuk, dayanaktan ve tarafsızlıktan yoksun" olarak nitelendiren Turğut, tahliye ve beraat istedi. Turğut ayrıca malvarlığı üzerindeki tedbirin kaldırılmasını da talep etti.

Çapraz sorgu

Savunmanın ardından sanık Turğut'un çapraz sorgusuna geçildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, sanık Turğut'a, "Nuri Gayır, yaralılar için helikopter çağırdığını söyledi. Ama yaralıları bindirecekken helikoptere başkalarının bindiğini söyledi. Siz kimlerin bindiğini gördünüz mü?" diye sordu.

Turğut'un görmediğini beyan etmesi üzerine Aydın, "Soruşturma aşamasındaki beyanlarınızda FETÖ mensupları aleyhindeki bazı ifadeleri burada değiştirdiniz. Kendi aleyhinize olan ifadeleri değiştirseniz anlarım. FETÖ mensubu olduğu öne sürülen kişiler aleyhindeki bu beyanlarınızı neden değiştirdiniz?" diye sordu.

Turğut, bu soruya karşılık, önceki ifadelerinin baskı ve yönlendirmeyle alınarak kurgulandığını öne sürdü.

"O gece yaşananların darbe girişimi olduğunu anlamadığı" şeklindeki ifadeleri hatırlatılan Turğut, "Tatbikat dediler." diye konuştu.

Bunun üzerine avukat Aydın sanık Turğut'a, "Böyle bir tatbikat oldu mu daha önce? Siz kurmay albaysınız. Genelkurmayın üstünden jetlerin geçtiği bir tatbikat olmamış tarihte. Siz bunun anormal olduğunu anlamadınız mı? Bunun gerçekten tatbikat olduğuna inandınız mı?" sorusunu yöneltti.

Turğut'un bu soruyu, "Mecburen inandım." diye cevaplaması üzerine şu diyalog yaşandı:

"Aydın: Bir çatışma duyduğunuzdan bahsettiniz.

Turğut: Birkaç el silah sesi duydum ama çatışma şeklinde değil. Tatbikat denildiği için normal karşıladım.

Aydın: O gece kışladan çıkmayın talimatı gelseydi ne değişirdi?

Turğut: O gece darbe olduğuna dair Genelkurmayda bir şey yok.

Aydın: Bülent Aydın şehit ediliyor, koruma müdürü yüzbaşı Burak Akın vuruluyor, ikinci başkan, Kara Kuvvetleri Komutanı yere yatırılıyor. Rehin alınanlar var. Bir şey yok mu, siz söyleyin.

Turğut: KKK Komutanı'nın derdest edilmesi darbe midir? Bütün fotoğrafta tabii ki bunun bir parçasıdır ancak bizim bunu farketmemiz mümkün değil."

Aydın'dan sonra söz alan Başbakanlık avukatı Süleyman Ayhan, sanık Turğut'a, "Avukatın senin tahliyen için çaba sarfediyor ama sen ısrarla içerde kalmaya çalışıyorsun." ifadelerini kullandı.

Turğut'un bu sözlere, "İftira ile tahliye olacaksam içerde kalayım daha iyi." cevabını vermesi üzerine avukat Ayhan, "Önceki söylediklerin iftiraydı yani. İftira ise ben soru sormuyorum." diyerek konuşmasını tamamladı.

Turğut'un bu ifadeleri, izleyicilerin tepkisini çekti. Çapraz sorgunun ardından duruşmaya öğle arası verildi.

Sanıklardan eski Genelkurmay Kuvvet Geliştirme ve Kaynak Yönetimi Daire Başkanı Tümgeneral Oğuz Serhad Habiboğlu da cuntacıların sözde atama listesinde adının yazılmasının, kendi iradesi ve bilgisi dışında gerçekleştiğini öne sürdü.

Darbe girişimi sırasında izinde olduğunu, ailesiyle Marmaris Aksaz Deniz Üssü'nde kampta bulunduğunu aktaran Habiboğlu, sözde atama listede adının olmasını burada tesadüfen öğrendiğini savundu.

Habiboğlu, "İsmim oraya kasıtlı olarak yazıldı. Sivil, asker herkes beni tanır. Benden zarar gelmeyeceği düşüncesiyle listeye adımı yazmış olabilirler. Tehlike arz etmeyeceğimi düşündüler. İsmimi yazarak benim üzerimden meşruiyet sağlamaya, insanları mümkün olduğu kadar çekmeye çalışıyor, itibarımı kullanıyorlar." dedi.

- "Türkkan, önemli bazı notları almamı söyledi"

Savunması için huzura alınan eski Yüzbaşı Serdar Tekin, iddianamede yer alan Orgeneral Hulusi Akar'ın derdest edilmesinde yer alanlardan olduğu değerlendirmesini kabul etmediğini, soruşturma aşamasındaki beyanlarının da doğruyu yansıtmadığını dile getirdi.

Kara Harp Okulundan mezun olmasından sonra Özel Kuvvetler Komutanlığında (ÖKK) görev yapmaya başladığını anlatan sanık Tekin, darbe girişiminden önce eski Genelkurmay Başkanlığı Emir Subayı Kurmay Yarbay Levent Türkkan'ın yardımcısı olarak görev yaptığını belirtti.

Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da rutin olarak Genelkurmay karargahında bulunduğunu, Orgeneral Hulusi Akar'ı ziyarete gelenlere eşlik ettiğini söyleyen Tekin, Akar'a yiyecek ikramında bulunup odasından çıktığı esnada bir grup ÖKK personelinin geldiğini ifade etti.

Daha sonra Emir Subayı Türkkan'ın da buraya geldiğini, olağan davrandığı için ÖKK personelinin gelmesini yadırgamadığını belirten sanık Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkkan odaya gelerek 'Komutanım Akıncı'ya gidebiliriz.' dedi. Bunun üzerine Akar'a komutanım gece soğuk olur, montunuzu alın dedim. Komutan dışarıya çıkarken yanında Dişli de vardı. Bu esnada dışarıda 'U' düzeni almış yarım tim ÖKK personeli vardı. Komutanın çıkışından sonra odasına girdim ve ortalığı düzelttim. Türkkan, önemli bazı notları almamı söyledi. Ben de çantama aldım. Komutanın helikoptere bindirildiğini görmedim. Sabah saatlerinde televizyondan komutanın helikopterle başbakanlığa indiğini gördüm. En son Türkkan sabah saatlerinde 'Teslim olacağız.' dedi. Ben bir anlam veremedim ama emredersiniz dedim. Daha sonra polise teslim olduk."

Soruşturma aşamasında verdiği ifadeleri kabul etmeyen ve baskı altında alındığını iddia eden sanık Tekin, "Ben 15 Temmuz günü olağan şekilde görevimi yaptım. Evet, olağan dışı bir şeyler vardı ama komutana hizmet etmeye çalıştım. Makamdan ayrılıp çıkmak üzereyken montunu giydirdim. Kendisi de bana teşekkür etti. komutan çıktıktan sonra da makamı terk etmedim. Kendi görevim dışında bir görev de üstlenmedim." savunmasını yaptı.

Hakkındaki darbe ve FETÖ suçlamasını kabul etmediğini beyan eden sanık Tekin, tahliye ve beraat talebinde bulundu.

Savunmanın ardından avukat Süleyman Ayhan'ın, "Yalnızca huzurda verdiğiniz ifadeyi mi kabul ediyorsunuz?" sorusuna sanık Tekin, "Evet" karşılığını verdi.

Ayhan'ın, "Kabul etmediğiniz kısımda sizinle ilgili hiçbir şey yok. Sadece Levent Türkkan ve Mehmet Dişli ile ilgili bölümler var. Neden Türkkan ve Dişli ile ilgili bölümlerden vazgeçtiniz?" demesi üzerine Tekin, "Vazgeçtiğim yok." karşılığını verdi.​

Duruşmaya yarın devam edilecek.

05.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ile izleyiciler katıldı.

Sanık Hasan Hüseyin Sarıtarla, 2013'ten itibaren Genelkurmay Başkanlığında eski Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün emir astsubayı olarak görev yaptığını beyan etti. Sarıtarla, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz saat 16.00'da Partigöç'ün kendisini yanına çağırdığını, akşam Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısı olacağını söyleyerek, mesaiye kalmasını istediğini öne sürdü.

Bir süre sonra kışla içinden silah sesleri geldiğini, bunun üzerine darbecilerce derdest edilen Mahmut Satun ile Partigöç arasında konuşma geçtiğini, Partigöç'ün "tatbikat oluyor" dediğini aktaran Sarıtarla, silah seslerinin kesilmesinden sonra olay yerine gittiğinde Bülent Aydın'ın vurulmuş olarak yerde yattığını gördüğünü anlattı.

Daha sonra Partigöç'ün kendi odasına gittiğini dile getiren sanık Sarıtarla, saat 00.00'dan sonra izin alarak Genelkurmay'dan çıkmak istediğini ancak dışarıda toplanan vatandaşlardan ötürü geri döndüğünü savundu.

Olay akşamı, konusu suç teşkil eden hiçbir eyleme katılmadığını ileri süren Sarıtarla, "Gece boyunca emir astsubayı olarak Partigöç'ün emirlerine uymaktan başka bir şey yapmadım. Görevim gereği, Partigöç telefonla konuşurken duymayacak şekilde geride beklerim. Bu yüzden o gece kimlerle konuştu bilmiyorum. Telefon bendeyken arayanları da kendisine bildiririm. Bana verdiği emirler esas ve şekil biçiminden hukuka aykırı değildir." ifadelerini kullanarak beraat talebinde bulundu.

Soruşturma aşamasında darbecilerin isimlerini vermişti

Sarıtarla, soruşturma aşamasında verdiği, "Genelkurmay Başkanlığında darbeye karışanların Albay Orhan Yıkılkan, Albay Ramazan Gözel, Tuğgeneral Mehmet Partigöç, Yarbay Levent Türkkan, Yarbay Gökhan Eski, Albay Cengiz Doğan, Albay Muharrem Köse, Yarbay Muzaffer Çoban, Albay Cemil Turhan, Albay Doğan, Genelkurmay Başkanının iki emir astsubayı." şeklindeki beyanlarını kabul etmediğini belirterek, mahkemede verdiği ifadelerinin kabul edilmesini istedi.

Beyanların ardından mahkeme Başkanı Oğuz Dik, sanık Sarıtarla'nın cep telefonunda yapılan incelemede, FETÖ'nün yayın organı olan "herkul.org" isimli internet sitesine girdiğinin tespit edildiği belirtti.

Sanık Sarıtarla, bu hususun doğru olmadığını öne sürerek tespiti kabul etmediğini söyledi.

İddianamede, darbecilerin sözde "sıkıyönetim mesajı"nın altında "müsaade eden" olarak imzası bulunan eski Tuğgeneral Partigöç'ün emir astsubayı sanık Sarıtarla hakkında, "Darbe emirlerini içeren mesajları imzalayan, FETÖ'nün gerçekleştirdiği darbe girişimini ülke çapında planlayan ve organizasyonunu yapan Yurtta Sulh Konseyi içinde yer alan Mehmet Partigöç'ün yanından ayrılmadan eylemlerini gerçekleştirdiği." değerlendirmesi yer alıyor.

06.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşma, sanık eski astsubay Murat Bingül'ün savunmasıyla başladı.

Olay tarihinde dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in koruma ekibinde yer aldığını belirten Bingül, 15 Temmuz akşamı Genelkurmay Başkanlığı karargahında bulunduğu sırada tam teçhizatlı Özel Kuvvetler Komutanlığından (ÖKK) bir grup personelin 1A kapısından giriş yaptığını söyledi.

Gelişmeler hakkında bilgi almak için soru sorduklarında Genelkurmay Başkanlığı korumalarının tatbikat olduğunu söylediğini aktaran Bingül, bu nedenle durumu yadırgamadıklarını savundu.

Bingül, darbe girişimi sırasında öldürülen eski emir subayı binbaşı Mehmet Akkurt ve ÖKK personelinin Orgeneral Güler'in odasına girdiklerini, bağrışma seslerinin gelmesi üzerine kendisinin de içeri girdiğini kaydetti.

Güler'in askerler tarafından yüzü koyun yere yatırıldığını gördüğünü ifade eden Bingül, "Mehmet Akkurt, Güler'in sağ tarafındaydı. Sol tarafından da birkaç tane ÖKK'lı vardı. Onları iterek Yaşar paşaya uzandım. Bu sırada biri dipçikle enseme vurdu. Beni koridora çıkardılar. Bağladılar, ilk derdest edilen benim. Bulunduğum yere daha sonra Yusuf Yalçın'ı getirdiler. O mücadele etmişti, gözlerim bağlıydı ama direnme seslerini duyuyordum." iddiasında bulundu.

Bingül, yarım saat sonra eski koruma müdürü sanık eski binbaşı Abdurrahim Aksoy'un alıkonuldukları yere gelerek ellerini çözdüğünü, bu sırada sanık eski yarbay Hakan Toprak'ı elleri ve gözleri bağlı bir şekilde koridorda gördüğünü söyledi.

ÖKK mensubu Mehmet Aytaç'ın kendisine silah doğrultarak Toprak'ı alıkonulan askerlerin bulunduğun odaya götürmesini istediğini iddia eden Bingül, iradesi dışında yaptığı bu eylemin güvenlik kameralarına yansıdığını savundu.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın koruma müdürü Serkan Özcan'ın kendisi arayarak Kasırga'nın kaçırıldığını, Genelkurmay'a getirilip getirilmediğini sorduğunu aktaran Bingül, karargahta çatışma olduğunu, ilk fırsatta bu konuyu araştıracağını söylediğini bildirdi.

İlerleyen saatlerde tesisatının patlaması nedeniyle Genel Sekreterlik koridorunu su bastığını, bu duruma müdahale etmek için buraya yöneldiğini anlatan Bingül, bu sırada Özel Kuvvetler mensubu askerlerin, şehit edilen bir vatandaşı sürükleyerek bu kattaki asansöre doğru götürdüğünü aktardı.

Aksoy'un vatandaşın nabzını kontrol ettikten sonra yaşam belirtisi olmadığını söylediğini belirten Bingül, "Bunun üzerine askerler bu vatandaşı asansöre bindirip götürdü. Saat 04.00 civarında sesler kesilmişti, koruma odasında Yusuf Yalçın, Ali Taş, Uğur Kent, Ahmet Çevik, Deniz Yüksel, Muhammet Şimşek vardı. Darbe girişimine karşı ne yapmamız gerektiğini konuştuk, sonra silahlarımızı kuşandık. Daha sonra rehin alınan bazı sanıkları kurtardık." savunmasını yaptı.

Çapraz sorgu sırasında Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "Su patlağıyla sen niye uğraşıyorsun, teknik bilgin var mı?" sorusuna Bilgül, "hayır" cevabını vermekle yetindi.

Olay anına ilişkin görüntüleri izletilen Bingül, müşteki avukatlarının şehit edilen vatandaşı taşıyan ÖKK mensubu askerleri yönlendirdiğine ilişkin tespitini kabul etmediğini sözlerine ekledi.

- Eski astsubay tahliye talebinde bulundu

Sanık eski astsubay ÖKK mensubu Fevzi Sönmez de hazırlık aşamasındaki ifadelerini kabul etmediğini, mahkeme huzurundaki savunmasının esas alınmasını talep ederek konuşmasına başladı.

Darbe girişiminin yaşandığı sırada sanık eski albay Fırat Alakuş'un emriyle Genelkurmay Başkanlığına geldiklerini anlatan Sönmez, terör saldırısına karşı buraya getirildiklerine ilişkin bilgi aldıklarını savundu.

Sönmez, polise teslim olduğu ana kadar illegal bir eylemde bulunmadığını, kimseye ateş etmediğini iddia ederek tahliye talebinde bulundu.

- Darbecilerden şikayetçi oldu

Savunması için huzura alınan eski astsubay Fatih Yanıkkaya, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini söyledi.

Eşinin KPSS şüphelisi olması konusunda ise "Eşim atanmış mı? Eşim ile 2010'da tanıştık. Ben buraya girene kadar sınava çalışmaya devam etti. Atanamadı. Kopya, sınavın eğitim bilimleri bölümünde çekilmiş. Eşim öğretmenlik bölümü mezunu değil, yani bu sınava giremez." savunmasını yaptı.

Benzer suçlamalarla Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam edilen Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı davasında da yargılandığını ifade eden Yanıkkaya, davaların birleştirilmesi talebinde bulundu.

Yanıkkaya, "Darbe girişiminde hiçbir şekilde bulunmadım. Bilerek ve isteyerek darbe girişiminde bulunan ve bunu engellemek için çaba sarf etmeyenlerden şikayetçiyim." diyerek suçsuz olduğunu öne sürdü.

07.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ile izleyiciler katıldı.

Duruşmada eski Tümgeneral Mehmet Dişli'nin emir astsubayı Suat Sağlam savunma yaptı. Sağlam, Genelkurmay Başkanlığı eski Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli'nin emir astsubayı olarak sürekli yanında bulunduğunu, Dişli toplantıya girdiğinde dışarıda onu beklediğini anlattı.

Darbe girişiminden haberinin olmadığını savunan Sağlam, 15 Temmuz akşamı eşiyle bir arkadaşına misafirliğe gitmeyi planladıklarını ileri sürdü.

Darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz günü anormal bir durum görmediğini kaydeden Sağlam, o gün Dişli'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a "Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılanmasına" ilişkin sunum yapmak için çalışma içinde olduğunu iddia etti.

Dişli'nin saat 20.00 sıralarında karargahtan ayrıldığını öne süren Sağlam, Dişli'nin yapacağı sunumun Genelkurmay Başkanına arzı için kendisinin karargahta kaldığını savundu.

Bu süreçte karargahta beklerken amiri olan eski Albay Doğan Öztürk'ün emri üzerine dışarı çıktıklarını ifade eden Sağlam, "Dişli'yi karşılayacağımızı düşündüm. Doğan Öztürk yaklaşan otobüsü işaret ederek, nizamiye girişini göstermemi istedi. Otobüs durdu, içinden Özel Kuvvetler Komutanlığı personelinin indiğini gördüm. Mehmet Dişli'nin sivil aracı da kantinin önünde duruyordu. Dişli'nin komuta katına geçtiğini düşündüm." dedi.

Doğan Öztürk'ün, Özel Kuvvetler Komutanlığından eski Kurmay Albay Fırat Alakuş'la güvenlik tedbirleriyle ilgili bir şeyler konuştuğunu anlatan Sağlam, Özel Kuvvetlerin koşar adım komuta katına çıktığını söyledi.

"Dişli çantasını bana verdi"

Karargaha girdiğinde gördüğü Mehmet Dişli'nin kendisine çantasını verdiğini belirten Sağlam, sonrasında Dişli'nin Genelkurmay Başkanının odasına geçtiğini kaydetti.

Genelkurmay Karargahında tam teçhizatlı askerler ile subayların olduğunu dile getiren Sağlam, "Etrafta telaş vardı. Kışla içinde bir güvenlik zafiyetinin olduğu söyleniyordu. Duruma göre herkes emniyet için görev yapıyordu. Doğan Öztürk de koşturanlar arasındaydı. Öztürk'e 'Ne oluyor?' diye sordum. 'Tehdit var, Özel Kuvvetler güvenlik tedbiri almaya geldi.' dedi." ifadesini kullandı.

Sonrasında Öztürk'le kütüphane bölgesine doğru yürüdüklerini belirten Sağlam, "Kütüphane bölgesinde yerde sahipsiz bir silah gördük. Öztürk, 'Bu silah burada ne arıyor?' diye onu alıp en yakın nöbet kulübesine götürmemi emretti. MP-5 marka silahı alıp, nöbet kulübesinde bulunan personele verdim. Silahı kesinlikle kullanmadım. Kamera kayıtlarında elimde görülen silah bu ve bunun süresi birkaç dakikadır." dedi.

"Tabancam evdeydi"

Daha sonra karargaha geçtiklerini, burada Özel Kuvvetler personelinin faaliyetlerine devam ettiğini belirten Sağlam, şunları kaydetti:

"Bir Özel Kuvvetler personeli yanıma gelerek 'Tabancamın emniyet mekanizmasıyla ilgili sorun var tabancamı tutar mısın? İşimiz bitince senden alırım. Emniyetine dikkat et.' dedi. Ben de tabancayı aldım. Söylendiği gibi elim tetiğe gitmeyecek şekilde tutmaya özen gösterdim. Güvenebileceğim bir yere koymaya çalıştım, koyamadım. Elimde kaldı, kaybolur diye de bırakamadım. Silahı kullanmadım, kimseye doğrultmadım. Bu silahın marka, modelini bilmiyorum. Bu zamana kadar görmediğim bir silahtı. Görüntülerde de zaten silahı orta noktasından taşıyorum. 'Tabanca çok hassas, emniyet mekanizması arızalı' dendiği için tabancayı gece 24.00'e kadar elimde tuttum. Daha sonra tabancanın şarjörünü çıkartarak belimde taşıdım."

Kendi tabancasının evinde olduğunu savunan Sağlam, darbe girişiminden haberinin olması durumunda, tabancasını da yanına almış olacağını söyledi.

"Beni takip etmişler"

Komuta katına çıktığında gördüğü Albay Öztürk'ün kendisinden "nizamiyeye bakmasını" istediğini aktaran Sağlam, "Nizamiyeye bakıp karargaha giderken, iki Özel Kuvvetler personelince kamuflajlı birisinin emniyete alınmış vaziyette getirildiğini gördüm. Emniyete alınan kişiye dikkat etmedim. Çok şaşırmıştım. Bana 'A1 kapısı nerede?' diye sordular. Ben tarif edip yoluma devam ettim. Onlar arkamdan gelmişler. Onlara beni takip etmelerini kim söyledi bilmiyorum. Bu yüzden iddianamede ben onları götürmüş gözüküyorum." dedi.

Bu sırada Genelkurmay Başkanının çıkışı için hazırlık olduğunu ifade eden Sağlam, "Saat 23.00 civarıydı. Mehmet Dişli'nin Genelkurmay Başkanıyla çıktığını, onları koruyan Özel Kuvvetler Komutanlığı personelinin de yanlarında olduğunu gördüm." diye konuştu.

"Dişli'nin çantasını evime götürmedim"

Gece 02.30 sıralarında halkın Genelkurmay Karargahına girmesiyle panik yaşadığını belirten Sağlam, "Genelkurmay Başkanının ve Dişli'nin karargaha geleceğinin" söylenmesi üzerine beklemeye başladığını savundu. Sağlam, karargaha herhangi bir gelenin olmaması üzerine Öztürk'ten izin alarak, sivil elbiselerini giyip, kendisine emanet edilen silahı bırakıp eve gittiğini söyledi.

Dişli'nin çantasını eve götürmediğini iddia eden Sağlam, "MSB nizamiyesinin kayıtlarından bakılabilir. Sonrasında çanta Genelkurmay'da bulundu. O gece çantayı Doğan albay elimden almış, özel kalem müdürünün odasına götürüp bırakmıştı." dedi.

Darbe girişiminin akamete uğramasından bir süre sonra gittiği Genelkurmay Karargahında, Dişli'nin kullandığı iki bilgisayar ve harici belleği ağzı açık bir çantanın içerisinde, kitaplıkta bulduğunu öne süren Sağlam, normalde bu malzemelerin özel dolaplarda saklandığını, bu şekilde dışarıda bulunmasının dikkat çekici olduğunu iddia etti.

"Herkül isimli siteye çocuğum girmiştir"

Sağlam, sonrasında karargahta gözaltına alındığını ifade ederek, Dişli'nin ihanet edeceğini düşünmediğini savundu.

FETÖ mensubu olmadığını iddia eden Sağlam, örgütün iletişim programı "ByLock"u kullanmadığını kaydetti.

Mahkeme Başkanının, "FETÖ/PDY örgütü lideri Fetullah Gülen'in" konuşmalarının yayımlandığı 'www.herkul.org' adlı internet sitesine ve bu örgüte ait bazı haber sitelerine giriş yaptığınız gözüküyor." demesi üzerine Sağlam, "Herkül isimli siteye çocuğum girmiştir. Herkül diye bir film kahramanı olduğu için, onun yanlışlıkla girmiş olabileceğini düşünüyorum. Haber sitelerine ise gezinirken girmiş olabilirim." karşılığını verdi.

Öte yandan, duruşma sırasında bazı dinleyicilerle sanıklar arasında sözlü tartışma oldu. Mahkeme Başkanı, iki dinleyiciyi salondan çıkarttı.

Mahkeme, duruşmaya bir saat ara verdi.

Eski Astsubay Turgay Perişan, 2011'den sonra Özel Kuvvetler Komutanlığında (ÖKK) görev yapmaya başladığını, 13 Temmuz 2016'da yapılması planlanan tatbikata katılmak ve sağlık raporu almak için Silopi'den Ankara'ya geldiğini beyan etti.

Olay günü, telefonla arayan Albay Murat Korkmaz'ın tatbikata katılması gerektiğini söylediğini anlatan sanık Perişan, emir doğrultusunda Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na katıldığını, burada tatbikatın iptal olduğunun söylenerek emniyet maksadıyla Genelkurmay'a gittiklerini anlattı.

Genelkurmay'a giderken polis ekiplerinin kendilerine ateş ettiğini ve elinden yaralandığını iddia eden sanık Perişan, daha sonra neler olduğunu sorduğu polisin kendisine darbe girişimi olduğuna dair bir şey söylemediğini öne sürdü.

Genelkurmay'a dönerek revirde tedavi olduğunu anlatan sanık Perişan, sabah saatlerinde olağan dışı bir şeyler olduğunu anladığını, sivil elbiselerini giyerek kışla dışına çıkmasından sonra da polislerce gözaltına alındığını bildirdi.

Yaşananların darbe girişimi olduğunu anlamadığını iddia eden sanık Perişan, "15 Temmuz akşamı bize önce tatbikat daha sonra da 'Genelkurmay'ı korumaya gidiyoruz' dediklerinde bunu yadırgamadım. Devlet büyüklerinin saatler sonra darbe girişimi olduğunu anladığı olayları ben nasıl anlayabilirim? Olayların darbe girişimi olduğunu daha sonra tedavi gördüğüm hastanede öğrendim. Konusu suç teşkil eden herhangi bir emir almadım. Kimseye de ateş etmedim. FETÖ üyesi değilim." savunmasını yaparak tahliye ve beraat talebinde bulundu.

Sanık eski Korgeneral Salih Ulusoy, 15 Temmuz 2016'dan önce Plan ve Prensipler Başkanı olduğunu beyan ederek savunmasına başladı.

Darbe girişiminden önce FETÖ ile mücadele kapsamında bir planlama yaptığını ileri süren Ulusoy, planlamanın kabul edilmemesi üzerine 12 Temmuz 2016'da istifa dilekçesi verdiğini, bu kapsamda da 13 Temmuz'da mesaiye sivil olarak geldiğini dile getirdi.

Olay akşamında bir sendika başkanı ile birlikte olduğunu aktaran Ulusoy, darbe girişimini öğrendikten sonra onunla birlikte hareket ettiğini, birkaç askeri birliğe giderek darbeyi engellemeye yönelik faaliyette bulunduğunu savundu.

Bu kapsamda çeşitli bürokratlar ve ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı ile görüştüğünü belirten Ulusoy, iddianamede yer alan "Aksakallı'yı etkisiz hale getirmek için yerini öğrenmeye çalıştığı" suçlamasını kabul etmedi.

Ulusoy, telefonunda KakaoTalk iletişim programı tespit edildiğine ilişkin ise programı telefonuna kendisinin yüklemediğini, programla ilgili hazırlanan raporda da suç unsuruna rastlanılmadığının belirtildiğini söyledi.

Ulusoy, darbecilerin sözde atama listesinde "göreve devam edecekler" arasında olmasından bir bilgisinin olmadığını savunarak, "Darbecilerle fikir ve eylem birliği içerisinde olmadığını" öne sürdü.

Seçilmiş hükümeti devirmeye yönelik bir hareketinin ve isteğinin bulunmasının söz konusu olmadığını beyan eden Ulusoy, eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1. Daire başkanı İbrahim Okur'la görüşme yaptığına dair iddialar hakkında da "İbrahim Okur bir hakim albayın arkadaşıymış. Kara Havacılık Komutanlığında yemek yemeğe gelmiş benim Kara Havacılık Komutanı olduğum zaman. Ben kendisiyle karşılaşmadım, benimle değil bir albayla yemek yemişler. Ben kendisiyle görüşmedim." ifadelerini kullandı.

Üzerine atılı "FETÖ üyeliği" suçlamasını kabul etmediğini kaydeden sanık Ulusoy, mahkeme heyetinden tahliye ve beraat talebinde bulundu.

Duruşmaya yarın devam edilecek.

08.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsündeki duruşma salonunda görülen davaya sanıklar, taraf avukatları, müştekiler ve sanık yakınları katıldı.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümü, darbe girişiminin yaşandığı gece Genelkurmay Başkanlığı hesaplarından sözde basın bildirilerini gönderen sanık eski Üsteğmen İlker Çetinkaya'nın savunmasıyla başladı.

Olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler biriminde görev yaptığını belirten sanık Çetinkaya, emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, iddianamede hakkındaki suçlamaları reddettiğini söyledi.

Çetinkaya, evinde bulunduğu sırada Basın Koordinasyon Merkezi'nden arandığını öne sürerek, muhtemel terör saldırısına karşı Genelkurmay Başkanlığından basın açıklaması yapılacağı gerekçesiyle karargaha gelmesi için emir verildiğini iddia etti.

Daha önce de benzer şekilde evden çağrıldığı için durumu yadırgamadığını savunan Çetinkaya, karargaha geldiğinde daha önce görmediği tam teçhizatlı askerlere rastladığını anlattı.

Terör saldırısıyla ilgili basın açıklaması için hazırlıklara başladığını dile getiren Çetinkaya, "Bu sırada susadım, karşı odaya su içmeye geçtim. Dönerken birkaç silahlı askerin Basın Koordinasyon Merkezi'nde görevli kişiyi götürdüğünü gördüm. Beni de götürürler diye korktum ve su içmek için gittiğim o odadan çıkmadım ve kapıyı arkadan kilitleyerek sabaha kadar bekledim. Sabah olunca ilk fırsatta çıktım." şeklinde savunma yaptı.

Sanık Çetinkaya, yolda karşılaştığı birkaç kişiye neler olduğunu sorduğunu, gelişmeler hakkında bilgi aldıktan sonra odasına gittiğini öne sürerek, gün boyunca odasında güvenlik güçlerinin gelmesini beklediğini iddia etti.

Bu sırada Genelkurmay Başkanlığı adına basın açıklamalarının gönderildiği mail adresinin açık kaldığını hatırladığını ileri süren Çetinkaya, "Genelkurmay Başkanlığı sitesine açıklamayı ben yapmadım. Kimin yaptığını da bilmiyorum. Bilgisayarımda kimin parmak izi varsa o yayınlamıştır. Basın açıklamasını ben koymuş olsaydım, bunun internet sitesinde de TRT'de okunduğu sırada konmuş olması gerekirdi. Ben yayınlamış olsaydım, önümde koskoca bir gün vardı, silerdim. Kendi hesabımdan yapmazdım, yapacak olsam başka personelin şifreleriyle girerek yapardım çünkü onların kullanıcı hesap bilgileri bende mevcut." iddiasında bulundu.

Hazırlık aşamasındaki ifadelerini reddeden Çetinkaya, mahkeme huzurundaki beyanlarının esas alınmasını talep ederek savunmasını tamamladı.

ALİ EMRE ARAL

Ara karar için mütalaası alınmak üzere duruşma savcısına söz hakkı verilmeden önce konuşan Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, darbe sanığı eski Yüzbaşı Ali Emre Eral'ın avukatı tarafından mahkemeye verilen dilekçeye ilişkin sorular sormak üzere sanık Eral'ı kürsüye çağırdı.

Eral, şube müdürü olan sanık eski Albay Özay Yılmaz'ın 15 Temmuz günü saat 17.00-18.00 sıralarında mesainin gece 02.00-03.00'a kadar sürebileceğini söylediğini belirtti. 1 yıldır Genelkurmay Karargahında görevli olduğunu anlatan Eral, her zaman fazla mesai yaptıklarını ifade ederek, "Bu rutin bir şey olduğu için fazla mesai yapacağımız söylenmezdi. İşimiz çok yoğun olduğundan işimiz bitmeden çıkamazdık. Genelde 20.00-21.00'da biterdi, bazen de 22.00'da biterdi. Şube Müdürümün böyle söylemesi çok anormal bir şey" diye konuştu.

Yılmaz'ın, gece saat 02.00-03.00'ı işaret etmesinin onun darbeyi önceden bildiği kanısına varmasına sebep olduğunu vurgulayan Eral, "Başkanım bu darbeyi kuşkusuz hain FETÖ planladı ve icra etti. Bu kapsamda başta terör örgütü elebaşı Fetulllah Gülen ve onun tüm yardımcılarından, darbeyi planlayan, organize eden, icra eden, özellikle şube müdürüm Özay Yılmaz'dan şikayetçiyim" şeklinde konuştu.

"İTİRAFÇI OLURSANIZ AHİRETTE SIKINTI OLUR!"

Eral, mahkemede vereceği ifade öncesinde Yılmaz'ın kendi önünde oturduğunu anlatarak, "İtirafçı olmamam konusunda beni iknaya çok uğraşmıştır. Peygamberimizi rüyasında görenler olduğunu, çok az kaldığı, yakında bu sıkıntıların biteceğini, sabretmem gerektiğini, eğer itirafçı olursam ahirette sıkıntı olacağını söylemiştir. Bu kapsamda kendisinin FETÖ'cü olduğunu ve hala insanları boş vaatlerle kandırmaya çalıştığını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

Mahkeme, sanık Eral'ın itiraflarının ardından ara karar için duruşmaya ara verdi.

Duruşmada, 13 Haziran'daki savunmasında da itiraflarda bulunan Eral, 14 Temmuz'da kendisini çağıran örgüt "abi"sinin "Yarın, amirlerin ne derse onu yapacaksın." diyerek kendisini uyardığını, neden böyle söylediğini sorunca "kapalı emir" yanıtını aldığını bildirmişti.

Eral, "FETÖ, kuruluşundan bu yana hoşgörüyle ülkeye ve millete hizmet etmekten başka gayesi yokmuş gibi kendisini göstererek benim gibi nice iyi niyetli ve saf insanları suistimal etmiş, kandırmış, asıl niyetini hain darbe girişimi ile ortaya koymuştur." beyanında bulunmuştu.

Mahkeme Başkanı Dik, savcıya diyeceği olup olmadığını sordu.

Duruşma savcısı da mütalaasında sanıkların tutukluluk halinin devamını talep etti.

ARA KARAR

Duruşmaya verilen aradan sonra ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Deniz Aydın ve Mustafa Mengi’nin tahliyesine, diğer sanıkların ise tutukluluk halinin devamına karar verdi.

Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Recep Bülent Bostanoğlu’nun da arasında bulunduğu bazı tanıkların davanın diğer celselerinde dinleneceği hükmünü veren mahkeme, günlük 10’ar kişi hakkında tebligat çıkarılacağını bildirdi.

Mahkeme, ayrıca, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyesi sanıkların Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeyen diğer davalarının bu mahkeme ile birleştirilmesi için talepte bulunma kararı verdi. Duruşma, 12 Şubat 2018’e ertelendi.

Darbe Sanıklarında Yalanın Bini "1 Dolar"

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin "çatı" davasında savunma yapan sanıklar, "inkar taktiğini" devam ettiriyor.

Ses ve görüntü kayıtları ile hazırlık aşamasındaki itiraf niteliğindeki beyanlarını kabul etmeyen sanıklar, savunmalarıyla kimi zaman mahkeme heyetinden de tepki görüyor. Önceki ifadelerini inkar eden sanıkların, duruşmada özellikle olay anına ait görüntü ve fotoğraflarını kabul etmemesi dikkati çekiyor.

İnkar taktiğinin en çok kullanıldığı dosyaların başında, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, aralarında sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de bulunduğu 221 sanığın yargılandığı "çatı" davası geliyor.

Buna göre Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davanın 24 Kasım'daki duruşmasında savunma yapan eski kurmay binbaşı Ahmet Yıldız, darbe karşıtı askerlerin ellerinin bağlanması için cuntacı Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeline koli bandı götürdüğü anların görüntülerini inkar etti.

Çapraz sorgu sırasında, "O gece ÖKK personeline yardımcı oldunuz mu, onlara koli bandı götürdünüz mü?" sorusuna sanık Yıldız, "Kesinlikle reddediyorum" cevabını verdi. Bunun üzerine elinde koli bandını ÖKK askerlerine verdiği görüntüler izletilen Yıldız, bu kez de elindekilerin koli bandı olmadığını savundu.

"Ateş etmedim ayağım kaydı"

Aynı davada savunma yapan sanık eski binbaşı Gökhan Balcı da Tekirdağ'daki 8. Mekanize Piyade Tugayında görev yaparken, geçici görevle Kara Harp Okuluna gönderildiğini söyledi.

Genelkurmay Başkanlığı yakınlarında polis tarafından durdurulduğunu, bu sırada helikopterden üzerlerine ateş edildiğini savunan Balcı, can güvenliğinden endişe ettiği için Genelkurmay Karargahına sığındığını öne sürdü.

Genelkurmay koridorunda kimin, ne zaman, nereden getirdiğini bilmediği G3'leri gördüğünü, korunma refleksiyle bu silahlardan birini aldığını iddia eden Balcı'nın, darbeyi engellemek için Genelkurmay'a giren vatandaşlara ateş ettiği anların görüntüleri için yaptığı savunma müştekilerin tepkisini çekti.

Söz konusu görüntülerin izletildiği Balcı, "Dikkat ederseniz yerde su birikintisi var. Ayağım kaydı, böyle bir görüntü oluştu. Ateş etmedim." iddiasında bulundu.

Öte yandan duruma ilişkin hazırlanan bilirkişi raporu ile Genelkurmay Başkanlığı İdari Tahkikat Raporunda Balcı'nın vatandaşlara doğrudan ateş ettiği tespitine yer verildi.

Silahı yerde bulmuş

Sanıklardan eski plan şube müdürü kurmay albay Cemal Turğut ise iddianamedeki "Karargahta silahlı olarak devriye görevi yaptığı" suçlamasını reddederek elindeki silah için "yerde buldum" savunmasını yaptı.

Turğut, "Nizamiye bölgesinde yerde bir silah gördüm. Terk edilmiş halde bulduğum o silahı 'yanlış kişilerin eline geçmesin, emniyetsiz bir durum oluşmasın' diye aldım. Biri bırakıp gitmiş. Silah bende 8-10 dakika ancak kalmıştır. Silahı hiç kullanmadım, ateş etmedim. Yaptığım tamamen başıboş olan bir silahı 'yanlış kişinin eline geçmesin' diye emniyete almaktır. O sırada kim olsa aynısını yapardı." ifadelerini kullandı.

"Şifrelerin alınması rutin bir uygulama"

Genelkurmay Mesaj ve Evrak Dağıtım Sistemi (MEDAS) şifresini alıp sıkıyönetim mesajlarını çektiği belirlenen sanık eski astsubay Kenan Şimşek de söz konusu şifrenin sorumlu memurdan alınmasının rutin bir uygulama olduğunu iddia etti.

MEDAS şifrelerini, şube müdürü sanık eski albay Cemil Turan'ın talimatıyla eski astsubay Hüseyin Ömür ile aldıklarını anlatan Şimşek, "Turan, ayın 14'ünde bizi çağırarak MEDAS odasının anahtarı ve sistemin şifrelerini almamızı istedi. Biz de Muhabere Elektronik Bilgi Sistemleri Daire Başkanlığında görevli sivil memur Zehra Hanım'ın yanına gittik. Olayı anlattık. O da bize şifreyi verdi. Hüseyin Başçavuş anahtardan bir tane çoğaltıp şifrelerle birlikte Turan'a verdi." diye konuştu.

Yardım için koluna girmiş

Eski kurmay albay Nuri Gayır da Tuğgeneral Atilla Gökesaoğlu'nu derdest edildikten sonra kolundan tutarak götürdüğünü gösteren anların fotoğraflarıyla ilgili savunması mahkeme başkanının da tepkisini çekti.

Gökesaoğlu'na yardım etmeye çalıştığını, görüntülerden yanlış anlaşıldığını savunan Gayır, "Atilla Paşa bir nevi şoka girmiş durumdaydı, titriyordu. Özel Kuvvetçiler aldıkları eğitim nedeniyle olsa gerek sert davranıyorlardı. Öyle olduğunu görünce ona yardım etmek hissi ve gayesiyle koluna girme gereğini hissettim ve koluna girdim." dedi.

Gayır, bu sözlerinin ardından Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'e, "Başkanım gülüyorsunuz bana ama Rabbim şahit." dedi.

Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Dik, "Ama ne yapayım gülünmez mi buna?" diyerek savunmaya tepki gösterdi.

Akademik çalışma gönderecektim

Çatı davasının bir diğer sanığı eski Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli albay Murat Korkmaz da odasında bulunan, dönemin Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Varank'ın isim ve adreslerinin yazılı olduğu notu, onlara akademik çalışmasını göndermek üzere hazırladığını iddia etti.

Genelkurmay Başkanlığı Harekat Merkezine silahlı bir şekilde girdiği güvenlik kameralarına yansıyan sanık eski kurmay binbaşı Ali Gültekin ise bu durumuna ilişkin yaptığı savunmada ilginç bir iddiada bulundu.

Gültekin, "Görüldüğü üzere harekat merkezine girdiğim sırada silah sol elimde bulunuyor. Ancak ben o elimi kullanmıyorum, silahı kullanma kastım olsaydı, sağ elime alırdım" diyerek görüntülere rağmen silah kullanmadığını öne sürdü.

Karargahta darbeciler tarafından vurulan bir vatandaşın fotoğrafını çektiği sırada güvenlik kameralarına yansıyan sanık eski kurmay albay Mustafa Çiçek ise bu duruma ilişkin basında hakkında çıkan haberlerden şikayetçi olacağını söyledi.

Delil olsun diye yaralıları fotoğraflamış

Çapraz sorgu sırasında yaralı vatandaşın fotoğrafını neden çektiğine ilişkin soruya, "Normal zamanda karşılaştığımız kaza durumunda, herkes için alışılagelmiş bir davranıştı. Durum bundan ibarettir. Bulunduğum ortamın şartları, refleks olarak fotoğrafı çekmemi sağladı. Selfie çekmedim. Ahlaksız olarak nitelenecek bir fiilim olmadı. Darbeci olsam kendi aleyhime suç delili teşkil edecek bir şeyi neden telefonuma kaydedeyim. Meydana gelen bir durumda hukuki bir delil teşkil etsin diye çektim, olay budur." ifadelerini kullandı.

Çapraz sorgu sırasında Başbakanlık avukatı Süleyman Ayhan'ın "O gece fotoğraf çekiyorsunuz, normalde fotoğraf merakınız var mı?" sorusuna, "hayır" cevabı veren Çiçek, fotoğrafların akıbetine ilişkin de "Yaralı vatandaşın fotoğrafını çektikten sonra tam teçhizatlı bir asker yanıma gelerek, 'Burada kim fotoğraf çekti' deyince, 'Ben çektim' diye cevap verdim. O da zorla telefonumu benden alarak fotoğrafları sildi." iddiasında bulundu.

Çiçek, o gece vurulan vatandaşın dışında başka kimsenin fotoğrafını çekmediğini sözlerine ekledi.?

Avukatın sorusu iddiasını çürüttü

Sanık eski kurmay binbaşı Veysel Özmen, olay gecesi tanımadığı bir subaydan saat 23.00 sıralarında kendisinin ve kışlanın güvenliğini sağlamak üzere silah aldığını iddia etti.

Çapraz sorgu sırasında Başbakanlık avukatı Süleyman Ayhan da "21.26'da sende silah var. İdari tahkikat raporunda da var" dedi ve dosyadaki görüntüleri gösterdi.

Bunun üzerine Özmen, önceki beyanını değiştirerek, "21.25'te binadan çıktım. Arka tarafa gittiğimde yaklaşık 21.30'du. Birkaç dakika sonra çatışma sesleri geldi. Bundan 15-20 dakika sonra bana silah verildi." diye konuştu.

Sanık eski Genelkurmay Başkanlığı Personel İşlem Daire Başkanı Tuğgeneral Uğur Şahin de "darbe girişiminin Akın Öztürk başkanlığında yapıldığına" yönelik daha önceki ifadesini kabul etmeyerek, "Savcı 'Kim var?' dedi işin başında. 'Bilmiyorum ama polisler Akın Öztürk'ü getirdiklerinde (İşte komutanınızı da getirdik) dediler.' dediğini söyledim." şeklinde konuştu.

Fotoğraflarını inkar etti

Sanık eski ÖKK personeli üsteğmen Uğur Bostan da hazırlık aşamasındaki ifadelerini reddederek, tatbikat için Akıncı Üssü'ne, oradan da Genelkurmay'a geldiklerini savundu.

Kamera görüntülerinden elde edilen fotoğraflar gösterilen Bostan, sadece teslim olduğu andaki fotoğrafta yer alan kişinin kendisi olduğunu kabul etti.

Bostan, diğer fotoğrafları ise "Ben değilim." diyerek reddetti. O gece şehit edilen Kara Kuvvetleri Komutanı koruma personeli Astsubay Bülent Aydın'ın vurulma anı da izletilen Bostan, olay yerinin çok yakınındaki heykel altında bulunan iki ÖKK personelinden birinin kendisi olduğu yönündeki iddiayı da kabul etmedi.

Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 221 sanık Darbe Ana (Çatı) Yapılanması' davası

(10 Aralık 2017, 09:25)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

PARALEL YAPI KONULU HABER GRUPLARINDAN KISA BİR BÖLÜM: (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)  
Paralel Yapıya yönelik hemen hemen tüm operasyonlar ve açılan davalar
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
Paralel yapı ve diğer kurum kuruluşlarla bağlantıları
Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıyla ilgili açıklamaları
Paralel yapı-Abdullah Gül
Paralel yapı-Taksim Gezi Parkı olayları bağlantısı
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar
Paralel yapı-Ergenekon
Paralel yapı-Behçet Oktay intiharı
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
Paralel yapı-Üzeyir Garih cinayeti
Paralel yapı-Cevzet Soysal cinayeti
Paralel yapı-Gaffar Okkan cinayeti
Paralel yapı-Paris cinayetleri
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimine açılan davalar'
Paralel yapı-Fenerbahçe/Şike soruşturması
Paralel yapı-Ses kayıtları
Paralel yapı-Hanefi Avcı'nın cemaat iddiaları
Paralel yapı-Sabri Uzun'un cemaat iddiaları
Paralel yapı-28 Şubat süreci
Paralel yapı-Kaset olaylarıyla bağlantısı
Paralel yapı-Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti
Paralel yapı-1990 Uğur Mumcu vd. Laiklik suikastleri soruşturmasında kumpas
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri
Paralel yapı-15 Temmuz askeri darbe girişimindeki rollerini saptırma gayretleri
Paralel yapı-Yargılandıkları davalarda Fetö'nün terör örgütü olduğunu kabul etmeyen sanıklar
Paralel yapıya karşı devlet kurumlarının attığı adımlar
Paralel yapı-Deşifreyi ve soruşturmaları engelleme çabaları
Paralel yapı-Kamikaze tahliye girişimleri
Paralel yapı-Teslim olmayıp saklanan ya da yurtdışına firar eden şüpheliler
Paralel yapıya dair hukuki deliller
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
Paralel yapı-Suç duyuruları
Paralel yapı-Abdullah Harun
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları
Paralel yapı-Vatana ihanet
Paralel yapı-Misyonerlik/Dinlerarası Diyalog Bağlantıları
Paralel yapı-İslami açıdan sapkın görüşleri
Paralel yapı-Fetullah Gülen'in bedduaları
Paralel yapı-Örgüt mensuplarının intiharları
Paralel yapı konulu kitaplar
Paralel yapı konulu filmler
Paralel yapı bahanesiyle kontrgerilla yapılanmalarının gözden kaçırılma çabaları ... (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=11935    yazdır/print

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
66.012.237