Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahı'ndaki eylemlerle ilgili 244 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
10.12.2017 10:24 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahı'ndaki eylemlerle ilgili 244 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
04.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen davanın duruşmasında sanıklar, avukatları ve müştekiler hazır bulundu.
Eski üsteğmen Musa Kılıçaslan, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istemediğini belirterek, 2012 yılında asker olduğu dönemde Van-Şırnak sınırında çıkan çatışmada yaralandığını ve vücudunun yüzde 70'ini kullanamadığını iddia etti.
Jandarma Genel Komutanlığında sivil memur işlem subayı olarak görev yaptığını ifade eden Kılıçaslan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'15 Temmuz akşamı eşim beni 22.00 civarı uyandırdı. Savaş uçakları alçaktan uçuyordu. Terör saldırısı olduğu söyleniyordu. Karargahı, harekat merkezini aradım, açan olmadı. Ciddi bir şeyler olduğunu anlamıştım. Ben de karargaha doğru yola çıktım. Yolda polis uygulaması vardı. Onlar da panik halindeydi. Nizamiyeye vardığımda beni içeri almak istemediler. Daha sonra kimliğimi gösterdim, teröristlerle mücadele için geldiğimi söyledim. Daha sonra içeri girdim, nizamiyedeyken silah sesleri geldi. Hemen kendimi içeri attım ve mevzi aldım. O arada 'Terör saldırısı var, silahlanın.' diye bağırdı biri. Hemen silah aldım. Vücuduma çok yoğun ağrı girdi. Odaya çıkıp ilaçlarımı almak istedim ancak merdivenlerde zorlandım.
O arada üsteğmen Metin Yağcı ile karşılaştım. Bana yardım etti, odama çıktım, ilaçlarımı aldım, uzandım. İlaçlar nedeniyle beynim uyuşmuş gibiydi. Bomba atılacağını söylediler, toplu halde aşağıya indik, çok kalabalıktı. Bir süre sonra zırhlı bir araç sesi duydum. Polis aracı olduğunu fark ettim. Ardından bir polis benim üzerime gelip hakaret etti ve gözaltına aldılar.'
Mahkeme heyetinin, 5 tanığın olay gününe ilişkin ifadesinde, MP-5 silah kullanarak polislere ateş ettiğine ilişkin beyanlarının hatırlatılması üzerine Kılıçaslan, 'Ben hiç ateş etmedim. B-3 otoparkından dışarıya ateş edilmesi imkansız. Kesinlikle dışarıya ateş etmedim.' diye konuştu.
Mahkeme heyetinin, bir tanığın üniversite yıllarında 'ev abiliği' yaptığına ilişkin beyanda bulunduğunu söylemesi üzerine sanık Kılıçaslan, 'Böyle bir şey yok. Ben ailemle kaldım. O kişiyle husumetimiz olduğu için böyle bir beyanda bulundu.' şeklinde savunma yaptı.
Polise teslim olanlara ateş etmiş
Savunma yapan er H.K. de darbe girişiminden önce Mamak'taki 28. Mekanize Piyade Tugayında vatani görevini yaptığını, olay akşamı da komutanlarının DEAŞ saldırısı olacağını söyleyerek zırhlı müdahale aracıyla Jandarma Genel Komutanlığına götürüldüklerini belirtti.
Komutanlığa ilk gittiklerinde çatışma olduğunu anlatan sanık H.K, kendi araçlarındaki eski üsteğmen Mehmet Kürşat Yaman'ın yola doğru ateş ettiğini söyledi.
H.K, darbe girişiminde bilerek ve isteyerek yer almadığını savunarak, sabah saatlerinde polise teslim olmak isteyen askerlere eski tabur komutanı kurmay yarbay Ertuğrul Terzi'nin ateş açtığını öne sürdü.
Olay esnasında silahını hiç kullanmadığını iddia eden tutuksuz sanık H.K, hakkındaki suçlamaları reddederek beraat talebinde bulundu.
05.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen davanın duruşmasında, sanıklar, avukatları ve müştekiler hazır bulundu.
Duruşmada eski Astsubay Birkan Karakurt darbe girişiminin yaşandığı gün Ankara Jandarma Komutanlığı'nda İstihbarat Şube Terör Şube bölümünde rutin mesaisine devam ettiğini, komutanların akşam asayiş uygulaması olacağını emretmesi üzerine, görev yerine geldiğini ileri sürdü.
Karakurt, kışlaya geldiğinde şubeye ait beyaz renkli minibüse bindiklerini, aracı kendisinin kullandığını, İl Jandarma Komutanlığından çıkıp daha sonra yoldan sivil kıyafetli olan şube müdürü Erdal Karlıdağ ve yanındaki sivil kıyafetli şahısları araca aldıklarını anlattı.
Rutin asayiş görevine gittiklerini, ancak şube müdürünü alınca olağanüstü bir durum olduğunu anladığını savunan Karakurt, 'Jandarma Genel Komutanlığı binasına gittik. Buradan da görevli alacağımızı tahmin ettim. Öndeki aracı takip ederek, saat 22.00 sıralarında Beştepe'de bulunan Jandarma Genel Komutanlığı personel giriş kapısından içeriye girdik. Nizamiyede ismini bilmediğim ve daha önceden hiç görmedim kamuflajlı iki kişi vardı. Biz araçtan indik. Bize telaşlı bir şekilde 'dağılın terör saldırısı olacak' diye yarbay rütbesindeki şahıs bağırdı.' ifadelerini kullandı.
'Rütbeli askerler, polis araçlarına ateş ediyordu'
Karakurt, o gece yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
'Böyle bir terör saldırısı istihbaratı olsaydı önce bizim haberimiz olur diye düşündüm. Nizamiyeye varır varmaz silah sesleri gelmeye başladı. Ben de bulunduğum yerden silah seslerinin geldiği yere doğru koşarak gittiğimde rütbeli askerler, polis araçlarına ateş ediyordu. Askerlerin bir kısmı sivil, bir kısmı hücum yelekli idi. Ben hiçbirini tanımıyorum.
O andan itibaren olaylara bir anlam veremedim. Ben tel örgülerden kaçmaya çalıştığım sırada kamuflajlı bir üsteğmen bana bağırarak 'dur kaçma yoksa seni vururum' dedi. Ben de bunun üzerine kaçmaktan vazgeçtim ve yerimde durdum. Yere oturarak beklemeye başladım. Bu sırada jet uçakları alçak uçuş yaparak, çok hızlı geçip ses bombası etkisi ile patlatmaya başladılar. Herkes telaşlanıp sağa sola kaçmaya başladılar. Askeri uçak askeri birliğe ateş ediyordu.'
Karakurt, beklediği nizamiyeden dışarı baktığında iki vatandaşın yerde yaralı olarak yardım istediğini gördüğünü, bunun üzerine hemen yanlarına giderek onlara yardım edip ambulansa bindirdiğini öne sürdü.
Bulunduğu bölgeden herhangi bir şekilde halka ateş eden olmadığını ileri süren Karakurt sözlerini şöyle sürdü:
'Dışarıdan silah sesleri kesildikten sonra saat 05.00 sıralarında savaş uçağından, personel girişinin olduğu bölgeye yakın bir yere bomba atıldı. Çok büyük şiddetli bir patlama oldu. Bu patlama üzerine ben hemen karargah binasının içerisine kaçtım. Elimde bulunan MP5 silahı da karargahın içerisine attım. Polis Özel Harekat geldikten sonra beylik silahımı polislere teslim ettim. Polisler bizi oradan diğer rütbelilerle birlikte alarak emniyete getirdiler. Ben kesinlikle silah kullanmadım.'
Karakurt, kendisine emir veren olayın içerisine sürükleyen sıralı amirlerinden ve üstlerinden davacı ve şikayetçi olduğunu bildirdi.
Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın 'FETÖ ele başını şu an karşında görsen ne yaparsın?' sorusuna eski astsubay Karakurt, 'Vücudunu 7 parçaya böler, ibretialem olsun diye parçalarını Türkiye'nin 7 bölgesindeki meydanlara bırakırdım.' cevabını verdi.
Duruşmaya sanık savunmalarıyla devam ediliyor.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski Astsubay Serdar Kılıç, olay günü İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde nöbetçi astsubay olarak saat 09.00 da görevine başladığını, gün içerisinde günlük rutin işlerini takip ettiğini anlattı.
Kılıç, istihbarat şubeye ait araçlarla nizamiyeyi çıkarken Şube Müdürü Binbaşı Erdal Karlıdağ ile karşılaştıklarını Karlıdağ'ın öndeki araca bindiğini ve onun aracını takip ederek Jandarma Genel Komutanlığına gittiklerini iddia etti.
Nizamiyede indiklerinde, tanımadığı bir binbaşının arabadan iner inmez, 'Koşun hemen silahları alın.' dediğini ileri süren Kılıç, bunun üzerine koşarak garajın orada bulunan silahlığa gittiklerini ve herkesin MP5 silah aldığını ifade etti.
Kılıç, o gece yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
'Ben darbe girişimi olduğunu öğrenince bizleri oraya götüren Şube Müdürümüz Binbaşı Erdal Karlıdağ'ın böyle bir girişimden haberi olduğunu düşündüm ancak bizi araçlara bindirirken ne amaçla nereye gittiğimizi söylemedi. Bulunduğumuz yere saat 23.00' den sonra kobra helikopteri geldi. Külliyenin arkasında bulunan polise ait zırhlı araçlara ateş ediyordu. Bu sırada polis memurları helikoptere ve nizamiye ye ateş etmeye başladılar, nizamiyede bulunan askeri zırhlı araçlar da polis memurlarına ve zırhlı araçlarına ateş etmeye başladılar. Helikopterden yaklaşık bir buçuk saat kadar bu şekilde saldırılar oldu.'
FETÖ ile herhangi bir bağı olmadığını ve darbeye yönelik hiçbir eylemde bulunmadığını savunan Kılıç, tahliye talebinde bulundu.
Sanık eski Üsteğmen Abdulaziz Akkılık da olay tarihinde Jandarma Genel Komutanlığında muhabere üsteğmen olarak görev yaptığını, mesaiden sonra evde dinlendiği sırada köprünün kapatıldığı haberlerini izlediğini ve hemen arabasına binerek iş yerine gittiğini söyledi.
Birliğine gittiğinde nizamiyenin çok kalabalık olduğunu, girişte sorun yaşadığını öne süren Akkılık, 'Kapıda Tayin Daire Başkanlığında çalışıyorum içeri girmem lazım deyince en sonunda içeri aldılar. Nizamiyedekiler 'Birliğimize bir saldırı olabilir, bundan dolayı herkes silahlarını alsın ve uygun görülen yerlere mevzilensin.' dediler. Ben de içeride üstümü değiştirip askeri elbiselerimi giydim. Daha sonra aşağı silahlığa indim ve oradan silah ve şarjör aldım.' ifadesini kullandı.
Akkılık, kolluk verdiği 'İlk zırhlı araç ateş ede ede geçti, onu görünce ben de tam siper yapıp havaya ateş ettim.' ifadesini kabul etmediğini, hiçbir şekilde ateş etmediğini iddia etti.
Karargah koridorlarındaki görüntülerini tam benzetemediğini söyleyen eski Üsteğmen Akkılık,' O akşamla alakalı hafızamın gittiğini söyleyebilirim. Görüntüler bana mı ait bilmiyorum ama bana benziyor da diyebilirim.' diye konuştu.
'FETO'yu karşımda görsem, diri diri gömerdim'
Sanık eski Yüzbaşı Yılmaz Çetin de darbe girişiminin yaşandığı gün Jandarma Genel Komutanlığı Merkez Daire Başkanlığı İdari Koordinasyon Şube Müdürlüğünde görev yaptığını, mesaisini tamamladıktan sonra ikametine geçtiğini ve o gece karargaha hiç gitmediğini iddia etti.
Çetin, saat 22.30 sıralarında ikametinin yakınından silah sesleri duyduğunu, evinin üzerinden alçaktan dört helikopter geçtiğini, ardından polis siren seslerini duyunca olağanüstü bir durum olduğunu anladığını söyledi.
Daha sonra evinden ayrılarak askeri misafirhanede zaman geçirdiğini anlatan Çetin, darbeye yönelik hiçbir faaliyette bulunmadığını, 15 Temmuz'dan sonra da görevine devam ettiğini, iftira sonucu tutuklandığını öne sürdü.
Çetin, eski eşinin kardeşi Fatih Koç'un hakkında verdiği 'Eski eniştem Yılmaz Çetin cemaatçidir. Cemaat yurtlarında yetişmiştir. 15 Temmuz'da da darbeye katılmıştır.' beyanını da aralarında husumet olduğundan söylediğini iddia etti.
Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın cüzdanında çıkan '1 dolar'a ilişkin söyleyeceklerini sorduğu sanık Çetin,'Yurt dışı görevlerimden kalan paradır. Bunun başka bir anlamı yoktur.' diye konuştu.
Başkan Köksal'ın 'Darbeyi kim yaptı sence? FETÖ elebaşını karşında olsa ne yaparsın?' şeklindeki sorusuna sanık eski Yüzbaşı Çetin, 'Devlet büyüklerimizin de ifade ettiği gibi bu bir FETÖ darbesidir. FETO'yu karşımda görsem diri diri gömerdim.' cevabını verdi.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
06.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsünde görülen davada, olay tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı'nda Terörle Mücadele Harekat Şube Müdürü olarak görev yapan eski kurmay yarbay Süleyman Bilir savunma yaptı.
Bilir, darbe girişiminden birkaç gün önce kendisine yurt dışı görev tebliğ edildiğini, 15 Temmuz günü İstanbul'daki akrabalarını ziyaret edip ilişiğini kesme işlemleri için Ankara'ya döndüğünü iddia etti.
Anıttepe'de kaldığı lojmandaki eşyalarının bir bölümünü Belçika'ya gönderdiğini ifade eden Bilir, geri kalan eşyaları hazırladığı sırada ambulans ve siren sesleri duyduğunu, bunun üzerine bir terör saldırısı olabileceğini değerlendirerek görev yeri olan Terörle Mücadele Harekat Şube Müdürlüğüne gittiğini anlattı.
Uzun yıllar görev yaptığı birliğine terör saldırısı olduğunu düşünerek sorumluluk bilinciyle gittiğini iddia eden Bilir, sözlerini şöyle sürdürdü:
'O dönem Ankara'da terör saldırılarının sıkça olduğu bir dönemdi. Her ne kadar tayinim çıkmış olsa da ben de şube müdürü olarak lojmanımdan çıkıp, taksiye binip birliğe gittim. Nizamiyeden içeri girerken terör saldırısı olabileceği konuşuluyordu. Hemen harekat merkezine çıktım. İçeride kimse yoktu. Ben de sinirlendim. Bir terör saldırısı ihtimalinden bahsediliyor ancak üst düzey hiçkimse yoktu. Bunun üzerine yaklaşık 15 dakika bekledikten sonra birliği terk ettim. Daha güvenli olabileceğini düşündüğüm için kayınvalidemin evine gittim.'
Görev bilinciyle hareket ettiğini, karargahtaki darbe girişimine yönelik eylemleri, kayınvalidesinin evinde öğrendiğini öne süren Bilir, silahsız olarak güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerdeki kişinin kendisi olabileceğini de sözlerine ekledi.
Bilir, darbe girişimi sonrası diplomatik pasaportu olmasına rağmen kaçmadığını, yasa dışı hiçbir eylemde bulunmadığı öne sürerek tahliye talebinde bulundu.
Savunmanın ardından Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal sanığa, 'Sence darbeyi kim yaptı?' sorusunu yöneltti. Sanık Bilir'in 'Fetullahçı Terör Örgütü yaptı' cevabı üzerine Köksal, 'Peki şimdi örgüt elebaşı karşında olsa ne yaparsın?' diyerek ikinci soruyu yöneltti.
Süleyman Bilir, 'Sonradan hakkımda adam öldürmekten dava açmazsanız vururum.' yanıtını verdi.
Bilir'in çapraz sorgusunda, müşteki avukatının konuştuğu sırada sanıklardan birinin avukata 'yalan söylüyorsun' diye bağırması üzerine Başkan Köksal, bağıran sanığı duruşma düzenini bozduğu gerekçesiyle mahkeme salonundan çıkardı.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Haziran (2017) 'Ankara 244 sanık Darbe Yap./Jand.Gn.Komutanlığı' davası
(10 Aralık 2017, 10:24)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: