Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde 'yurtta sulh konseyi' üyelerinin de bulunduğu 221 sanığın yargılandığı 'çatı' davasına sanık savunmalarıyla devam edildi.
02.12.2017 17:05 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde 'yurtta sulh konseyi' üyelerinin de bulunduğu 221 sanığın yargılandığı 'çatı' davasına sanık savunmalarıyla devam edildi.
27.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada sanıklar, avukatları ve müştekiler hazır bulundu.
Savunması için huzura alınan eski astsubay Temel Can Köroğlu, darbe girişiminden önce Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli olarak görev yaptığını beyan etti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz günü sabah saatlerinde, aynı birlikte görevli olduğu bir astsubayın kendisini arayarak eski kurmay albay Fırat Alakuş'un güvenlik tatbikatı olacağını söylediğini ve Ankara'dan ayrılmamaları yönündeki talimatını ilettiğini aktardı.
Olay günü akşam saatlerinde Alakuş'un emriyle koruma ve güvenlik tatbikatı kapsamında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na gittiğini dile getiren sanık Köroğlu, buradan albay Murat Korkmaz komutasında Genelkurmay'a gittiklerini ifade etti.
Genelkurmay'da albay Korkmaz'ın çevre emniyeti almaları emrini verdiğini ve sabaha kadar emniyet maksatlı beklediğini öne süren sanık Köroğlu, 'Gecenin ilerleyen saatlerinde bir kalkışmadan bahsediliyordu. Kim, ne için, neye kalkışmış bilmiyorduk. Küçük bir grup deniyordu. Çevre emniyeti emri verildiğinden beklemeye devam ettim. Bir süre sonra kalkışma bastırıldı denildi. Sonradan otopark bölgesine tanklar geldi. Cizre ve Sur operasyonlarında savaş uçakları alçak uçuş yaparak bir baskı unsuru olarak kullanılırdı. Ben operasyonlarda bölgede bulunduğumdan durumu da yadırgamadım.' diye konuştu.
Köroğlu, sabah saatlerinde karargah binasına girdiğini, buradaki odalardan birinde rehin tutulan bir tümgeneral ile konuştuğunu, tümgeneralin kendisine, 'Bir kalkışma var, herkes teslim olsun' dediğini bildirdi.
Durumu anlatmak için gittiği albay Korkmaz'ın, 'Ortalık karışık, emrim dışında kimse hareket etmesin. Şu anda görüşülüyor, teslim olacağız.' ifadelerini kullandığını beyan eden sanık Köroğlu, darbeye yönelik bir emir almadığını ve çevre emniyeti alması emrini uyguladığını savundu.
Darbe maksadıyla hareket etmediğini ve emirleri uyguladığını savunan sanık Köroğlu, 'Şehit Ömer Halisdemir kahramandır, benim hocamdır. Onun taşıdığı zihniyetle, aynı niyetle hareket ettiğimiz açıktır.' diyerek tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Sanık Köroğlu'nun savunmasının ardından avukatının beyanlarına geçildi.
Avukatın darbe gecesine ilişkin beyanlarında, 'İki taraf da Türk askeri. Vuran da şehit vurulan da' sözlerini kullanması üzerine salondaki müştekilerden 'Vatan haininden şehit olmaz. Sözlerini geri al' diye tepki gösterildi.
Yaşanan kısa süreli gerginliğin ardından devam edilen duruşmaya öğle arası verildi.
Savunması için huzura alınan eski Üsteğmen Şener Kısak, darbe girişiminden önce Özel Kuvvetler Komutanlığında (ÖKK) tim komutanı olarak görevli olduğunu belirtti.
Kısak, iddianameye de yansıyan emniyet ifadesinde, 15 Temmuz akşamı Orgeneral Yaşar Güler'i gördüğü ve Güler'in derdest edilen korumalarının başında nöbet tuttuğu hususlarının doğru olmadığını söyledi.
Kısak, darbe girişiminden öncesine ilişkin ise '13 Temmuz'da Albay Fırat Alakuş yanıma gelerek, '15 Temmuz'da bir tatbikat yapılacak. Bunun için 15 Temmuz saat 18.00'de Akıncı Üssünde hazır ol' dedi. Alakuş, görevle ilgili emrin sonra yayınlanacağını, kimseye bilgi vermememi söyledi.' ifadesini kullandı.
Bu tür emirlerin ÖKK'de olağan olduğunu savunan sanık Kısak, emri hayatın olağan akışına aykırı olarak görmediğinden belirtilen tarihte Akıncı Üssü'ne gittiğini söyledi.
Üsse gittikten sonra tatbikat için geldiğini söyleyerek içeriye alındığını, buradaki askeri personelin kendisini bir binaya yönlendirildiğini kaydeden Kısak, oradan da ÖKK personeli ile otobüse binerek yola çıktıklarını dile getirdi.
Kısak, 'Otobüste Albay Alakuş, tatbikata gitmediğimizi, Genelkurmay'a saldırısı tehdidi olduğunu ve Genelkurmay emniyetine takviye için gittiğimizi söyledi.' diyerek, Genelkurmay'da emniyete yönelik faaliyette bulunduğunu iddia etti.
Silah seslerinin ardından Koruma Müdürü Yüzbaşı Burak Akın'ın vurulduğunu gördüğünü belirten Kısak, bir süre karargah giriş kapısında beklediğini, Astsubay Mehmet Satun'un derdest edilmesinde ise kendisinin bir rolünün bulunmadığını öne sürdü.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın karargahtan çıkışını gördüğünü, Alakuş'un buna ilişkin Akar'ın emniyetini sağlama amaçlı bahçede beklemesi emrini verdiğini öne süren sanık Kısak, bir süre sonra gelen zırhlı araçların da emniyet takviyesi için geldiğini düşündüğünü ifade etti.
Darbe girişiminden haberdar olmadığını ve helikopterle Genelkurmay'a getirilen Kara Harp Okulu öğrencilerini de yönlendirmediğini savunan Kısak, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Savunmanın ardından müşteki avukatlarınca sanık Kısak'a, Astsubay Satun'un derdest edilmesinden sonra başına maske geçirdiğine ve bazı mağdurların ellerini bantlandığına ilişkin görüntüler izletilerek, görüntülerdeki kişinin kendisi olup olmadığı soruldu.
Sanık Kısak, 'Görüntüleri ayrıntılı izledikten sonra bu konuda savunma yapacağım.' dedi.
Akar'ın karargahtan çıkışını görmüş
Darbe girişiminden önce ÖKK'de bilgi sistem işletme astsubayı olarak görev yapan sanık Talha Atlanel, 15 Temmuz'da binbaşı Abdurrahim Aksoy'un kendisini arayarak arızalanan bir bilgisayarın tamiri için çağırdığını, akşam 20.20'de Aksoy ile buluştuklarını beyan etti.
Aksoy'un Genelkurmay'a uğraması gerektiğini söylemesi üzerine Aksoy ile Genelkurmay'a gittiklerini söyleyen Atlanel, burada silahlı ve teçhizatlı ÖKK personelini gördüğünü, silah sesleri üzerine dışarının güvenli olmadığını düşünerek Genelkurmay karargahında beklemeye başladığını anlattı.
Orgeneral Akar'ın karargahtan çıkışına şahit olduğunu ifade eden Atlanel, haberlerden emir komuta zinciri dışında bir darbe girişimi olduğunu duymasının ardından Genelkurmay'daki faaliyetlerin emniyete yönelik olduğunu düşündüğünü iddia etti.
Sanık Atlanel, masum olduğunu ve 15 Temmuz akşamı kanunsuz bir işe karışmadığını ileri sürerek tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Savunması için huzura alınan eski astsubay Yusuf Yalçın, darbe girişiminden önce Genelkurmay ikinci başkanı koruması olarak görev yaptığını beyan etti.
Olay akşamı makam odasının önüne gittiğinde darbecilerin tatbikat olduğunu söyleyerek kendisini engellendiğini ve derdest edildiğini öne süren sanık Yalçın, üsteğmen Şener Kısak tarafından emir subayı odasında ellerinin ve ayaklarının bağlandığını savundu.
Bir süre sonra bulunduğu yerden kurtulduğunu ve eski Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı ile görüştüğünü aktaran sanık Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) emir astsubaylarından Makbul Uluğ'u aradım, Aksakallı ile görüştüm. Aksakallı'ya bütün koruma ekibinin emrinde olduğunu söyledim. Zekai Paşa darbecileri etkisiz hale getirip getiremeyeceğimizi sordu. Elimizde silah olmadığını söyledik. Bir süre sonra beylik silahlarımızı aldık ama uzun namlulu silahlara karşı bir şey yapamayacağımızdan Zekai Paşa'nın bilgisi ve emri doğrultusunda özel harekat polislerinin yapacağı operasyonu beklemeye başladık.'
Üzerine atılı 'darbeye iştirak' ve 'FETÖ üyeliği' iddiasını kabul etmeyen sanık Yalçın, 'Darbe girişiminde bulunmadım. Bu konuda gerekirse yalan makinesine girmeye hazırım. Darbe girişiminin arkasındaki FETÖ'yü ve bilerek darbe girişiminde bulunanları lanetliyorum.' diyerek tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Bir sanığa tahliye kararı
Sanık Yalçın'ın savunmasının ardından Cumhuriyet savcısından görüşü soruldu.
Savcı, mevcut delil durumu ve uzun tutukluluk süresinin göz önünde bulundurularak, suç vasfının değişmesi ihtimaline karşı sanık Yalçın'ın tahliye edilmesi talebinde bulundu.
Talebin ardından ara kararı açıklayan Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Oğuz Dik, sanık Yalçın'ın adli kontrol şartıyla tahliyesine, tutuklu yargılanan diğer sanıkların ise tutukluluk halinin devamına karar verildiğini bildirdi.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
İÇ ÇAMAŞIRINDA NOT YAKALANDI
Genelkurmay çatı davasının sanıklarından eski kurmay binbaşı Ahmet Yıldız'ın, duruşma sonrası cezaevine götürülürken yapılan üst aramasında, iç çamaşırının içine sakladığı notlar ele geçirildi.
Yıldız, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan'da 16 Kasım'da görülen duruşmanın ardından cezaevine götürülürken, duyarlı kapıda yapılan üst aramasında, üzerinde ne gizlediğinin sorulması üzerine bir şey gizlemediğini belirterek 'korse' olduğunu söyledi.
Atletinin iç kısmında saklanmış vaziyette, beş A4 boyutu kağıt ve iki küçük not kağıdı bulunması üzerine Yıldız, bunların ayet olduğunu ifade etti. Kağıtlarla ilgili incelemede ayetlerin yanı sıra farklı notlar da tespit edildi.
Ele geçirilen notlar, 'Talimat niteliği taşıyacak yazılar içerdiği düşünülmektedir.' şeklinde tutanak altında alındı.
Bazı ayetlerin altı çizilmiş
Ele geçirilen kağıtlar arasında bazı surelerden altı çizilen ayetlerin olduğu, bazı kelimelerin altına da Türkçe notlar alındığı görüldü.
Notlar arasında başka bir sanığın savunmasına ait bölüm de tespit edilirken, FETÖ üyelerini motive edici ifadeler de belirlendi.
Bozuk bir el yazısıyla hazırlanan notlarda, '2017 eşlere, 2018 işlerinize kavuşacaksınız', 'Dua kalbin sesi olmalı, gecenin sırrı yatıp uyumakta değil dertli uyanmaktadır', 'Aktüaliteyi takip eden, kendi meselesini takip edemez', 'Dua halkasına dahil olmayanlar var', 'Gece zikzak çizen gündüzleri de zikzak çizer', 'Ben diyen kendini bitirir. Bir dua ettik, kar yağdı dersen işi berbat edersin', '1 Kasım'da güzel şeyler olacak bekleyin. 20 gün sürecek', 'Hidayet K. Kasım bayramımız olacak', '... Hatırım tahliye duası, bardak ters bu iş bitti', Dua 'Kaf, ha, ya, ayn, sin, sad, mim hürmetine tahliye imkanlarını kolaylaştır'', 'Kasım'da ABD'de 100 aleyhine propaganda yapılacakmış' gibi ifadeler dikkat çekti.
Ayrıca 'Biz önümüzde yaşlı en önde 1 yürüyoruz. Taşlık bir yer. 1 namazı bırakmayın diyor (ilk aylardan) Zor bir geçit 1 ve yaşlı atladı, sonra hepimiz geçti atladı.' 'Çöl savaş. Ok 1'e saplanıyor sırtına. Güneşe arkasını dönüyor. Güneş sırtına vuruyor. 1, güneş batıdan doğacak diyor, 1 yükseliyor. Bulut yumruk şeklini alıp gidip diğer tarafı dağıtıyor. Güneş açılıyor parlıyor' gibi rüya anlatımları da notlar arasında yer aldı.
Bir rüya anlatımının da bulunduğu notlar arasında 'Konya bir cemaat lideri sürekli kötülüyormuş. Rüyasında 3 gün 1 görmüş. Arkası dönük imiş. Çok üzülmüş. Niye olduğunu sormuş 1, 'Onlar benim dostlarım' demiş. Ertesi gün 'onlar bizim kardeşlerimiz' demiş.' ifadeleri yer aldı.
'1', '10', '100' gibi rakamlarla bazı kişiler isim verilmeden tasvir edilirken, 1 numaranın ise FETÖ elebaşı olduğu Fetullah Gülen sanılıyor.
Notlar arasında sahabe isimleri olduğu değerlendirilen bir isim listesi de yer alıyor.
Kağıtlara el konularak incelenmek üzere ilgili birimlere gönderildi.
29.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada sanıklar, avukatları ve müştekiler hazır bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık eski üsteğmen Vahit Güllü savunma yaptı. Üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen Güllü, tahkikat için Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na çağrıldığını, buradan da Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'na gönderildiğini ve darbe girişiminde yer almadığını öne sürdü.
Darbe girişimi sırasında sanıklardan eski albay Fırat Alakuş'un, Karargah Binası önündeki elleri bantlanmış kişileri destek kıtaları binasına götürmesini emrettiğini ileri süren Güllü, FETÖ ile herhangi bir bağlantısının olmadığını savundu.
Bank Asya'da hesabının bulunmadığını ve FETÖ'nün şifreli haberleşme programı 'ByLock' kullanıcısı olmadığını ileri süren Güllü, eski Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in koruma ekibinde yer alan sanık eski kıdemli üstçavuş Uğur Kent'in tahliyesine karar verilene kadar kendisinin de tahliye edilmemesini istedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın eski konut astsubayı Veysel Tokmak da daha önceki ifadelerinin tekrar ettiğini belirterek, üzerine atılı suçlamaları reddetti.
Darbe girişimi gecesi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın konutunda görevli olduğunu anlatan Tokmak, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Çolak'ın eşi Melek Çolak ve eski Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in eşi Demet Güler'in darbe girişimi gecesi Akar'ın eşi Şule Akar'ı yalnız bırakmadığını ve kendisinin de bu kişilerin emniyetini aldığını savundu.
Genelkurmay Başkanlığı konutunda 3 yıldır çalıştığını kaydeden Tokmak, 15 Temmuz gecesi konutta olduğu için herhangi bir darbe girişiminde yer almadığını öne sürdü.
Tokmak, 15 Temmuz 2016 akşamından 16 Temmuz sabahına kadar konutta kaldığını ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın konuta gelmesinden sonra konuttan ayrıldığını savunarak, tahliyesini istedi.
Sanıklardan eski yarbay Ersoy Öz de Katar'a tayini çıktığını, darbe girişimi günü kişisel eşyalarını almak ve ilişik kesmek için Genelkurmay Plan Harekat Dairesi NATO Plan Harekat Şube Müdürlüğüne gittiğini anlattı.
Akşam saatlerinde Karargah Binası'na silahla giren askerlerin, 'Terör tehdidi var' diyerek dışarıya çıkmasına izin vermediğini ve kendisini rehin aldıklarını ileri süren Öz, savunmasına şöyle devam etti:
'Beni bir odaya koydular ama kapıyı kilitlemediler, bırakmalarını istediğimde de, 'biraz önce birisi direndi vurduk, seni de vururuz' dediler. Bu yüzden odada bekledim. Silah sesleri gelmeye başladı. Sabaha kadar odada kaldım, sabaha karşı yaşanan karmaşada fırsat bulup dışarı çıktım. Sivillerle beraber dışarı çıkarken arkamdan polisler, 'asker misin?' diyerek seslenerek beni gözaltına aldı. Üzerime atılı suçlamaları kabil etmeyerek, tahliyemi istiyorum.'
Darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığı Plan Subayı olan sanık eski yüzbaşı Yalçın Gür de FETÖ'nün darbe girişimini lanetlediğini ve darbeye karşı direnen vatandaşları şükranlarını sunduğunu belirterek, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini bildirdi.
Genelkurmay Başkanlığı Plan Subayı olarak 5 Temmuz 2016'da göreve başladığını anlatan Gür, 'Yeni görev yerimde mesai sürem belli değildi, o gün YAŞ'a hazırlıkları nedeniyle çıkışlar daha geç verildi. Binbaşı Mustafa Duygulu, YAŞ toplantı provaları olduğunu belirterek, bana albayların emeklilik ve uzatılması ile ilgili YAŞ programına dahil edilen albayların bilgilerinin eklenmesiyle ilgili bilgilerin ivedilikle hazırlanmasını istedi.' dedi.
Toplantı salonunda çalıştığı sırada silah sesleri duyduğunu ileri süren Gar, 'Bina içerisinde, 'yat, yat' diye bağırtı duymamız üzerine odadan çıktık. Açık olan televizyondan Boğaziçi Köprüsü'nün kapatıldığı haberini öğrendiğim sırada silah sesleri geldi. Mustafa binbaşı, 'Arkadaşlar, şubeden dışarı çıkmayın, dışarıda sıkıntılı şeyler oluyor sanırım.' dedi. Haberleri dinlemeye devam ettik, olayın ne olduğunu anlamadık. Başbakan'ın yaptığı açıklamayla bir askeri girişimin olduğunu anladım.' ifadelerini kullandı.
Genelkurmay Başkanlığı Karargahı üzerinden sık sık geçen F16'ların aşırı derecede alçak uçuş yaptıklarını, uçakların ve silah sesleri arttığını, mermilerin yakın geçmesinden dolayı bazen masanın altına saklandığını aktaran Gür, 'Cep telefonum nizamiyede alındıkları ve dahili hatlar çalışmadığı için kimseye haber veremedim. Bir ara pencereden baktığımda tankların iç bahçede olduğunu gördüm. Bir ara kaçmayı düşündüm, kaçmak için alt kata indim. Dışarıda silahlı kamuflajlı askerlerin koştuğunu görünce de tekrar odaya geldim. Sabaha kadar bekledik, silah sesleri kesilince odadaki diğer arkadaşlarla sivil elbiselerimizi giyip kaçarak dışarıda bekleyen sivil polislere sığındık.' savunmasında bulundu.
Darbe girişimine ilişkin herhangi bir olaya karışmadığını kaydeden Gür, tahliyesini talep etti.
Sanıklardan eski kurmay binbaşı Yalçın Toker de Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliğinde Plan Subayı olarak çalıştığını, FETÖ ile bağlantısının bulunmadığını ve darbe girişiminde yer almadığını öne sürdü.
Toker, 15 Temmuz 2016'da Genelkurmay Başkanlığı komuta katına bilgi vermek için çıktığını, saat 21.45 sularında televizyonda Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarıyla darbe girişiminden haberdar olduğunu belirtti. Üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen Toker, suçsuz olduğunu savunarak, tahliyesini talep etti.
Duruşmaya, yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
30.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, sanık eski Yarbay Serkan Sağ, hakim karşısına çıktı.
Sağ, hazırlık aşamasında polis, savcılık ve sulh ceza hakimliğinde verdiği ifadeleri kabul etmediğini, mahkeme huzurundaki beyanlarının esas alınmasını talep ederek savunmasına başladı.
Karargahta mesai yaptığı sırada koridordan gelen sesler üzerine odasından çıktığını söyleyen Sağ, burada karşıladığı bir binbaşının kendisine 'Dışarı çıkmayacakmışız, burada kalacakmışız.' dediğini iddia etti.
Sağ, bir zaman sonra televizyondan darbe girişimine ilişkin haberleri izlediğini, ilerleyen saatlerde dışarıdan silah sesleri geldiğini, bunun üzerine sabah saatlerine kadar odasında kaldığını iddia etti.
Genelkurmay Başkanlığı karargahındaki güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerdeki kişinin kendisi olmadığını iddia eden Sağ, taliye talebinde bulundu.
Görüntülerde ateş ettiği görülmüyor
Sanık eski Kurmay Binbaşı Yusuf Yedidağ da olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı karargahında proje subayı olarak görev yaptığını söyledi.
Darbe girişiminin ilk saatlerinde odasında bulunduğu sırada gelen sesler üzerine dışarı çıktığını anlatan Yedidağ, neler olduğunu öğrenmek için askerlerle konuştuğunu, terör saldırısına karşı önlem alındığının bilgisine ulaştığını iddia etti.
Bunun üzerine karargahta olağandışı gelişmelerin yaşandığını Şube Müdürü Albay Doğan Öztürk'e bildirdiğini ifade eden Yedidağ, Öztürk'ün silah alıp karargahın emniyetinin alınmasına destek vermesini istediğini öne sürdü.
Yedidağ, teçhizatını aldıktan sonra güney nizamiyesine geldiğini, burada karşılaştığı Yarbay Tolga Kılıçarslan'ın gösterdiği bölgelere dağıldıklarını, bir zaman sonra nizamiyeye bir makam aracının geldiğini söyledi.
Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in alıkonulduğu aracın içinden çıkan Emir Subayı Mehmet Akkurt'un kendilerine silah çekerek nizamiyeden zorla çıkmak istediğini söyleyen Yedidağ, 'Akkurt, kendisine engel olmak isteyen Tolga Kılıçarslan'a ateş etmeye başladı. Bunun üzerine ben de Akkurt'a ateş ettim. Daha sonra karnımdan vurulduğumu fark ettim. Beni vuranı görmedim, görüntülerde araştırılmasını istiyorum, tespit edilmesi halinde o kişiden şikayetçiyim.' ifadesini kullandı.
Yedidağ, yaşanan olaylardan çok korktuğu için hazırlık aşamasındaki ifadelerinde bu olaydan bahsetmediğini iddia etti.
Çapraz sorgu sırasında, olay anına ait güvenlik kamera görüntüleri izlettirilen Yedidağ, görüntülerde yer alan isimleri teşhis ettikten sonra Akkurt'a silah doğrultan askerler arasında bulunduğunu savundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, 'Görüntülerde sizin dışınızda ateş edenler net bir şekilde görülüyor. Bu durum namlularındaki ateş izinden anlaşılıyor ama sizin silahınızda böyle bir durum söz konusu değil.' şeklindeki tespiti üzerine sanık Yedidağ, görüntülerin özel programlarla incelenmesi halinde ateş ettiğinin ortaya çıkacağını savundu.
Öte yandan, 15 Temmuz gecesi Güler'i alıkoyarak Akıncı Üssüne götürmeye çalışan Emir Subayı Mehmet Akkurt, kendisine engel olan Yarbay Tolga Kılıçarsalan'a ateş etmişti. Bunun üzerine nizamiyedeki bir nöbetçi üsteğmen de Akkurt'u öldürmüştü.
Duruşmaya, yarın devam edilmek üzere ara verildi.
01.12.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki mahkeme salonunda görülen duruşmada, olay tarihinde sanık eski tuğgeneral Baki Kavun'un emir astsubayı tutuksuz sanık Hüseyin Yıldırım savunma yaptı.
Genelkurmay Başkanının karargahtan ayrılamadığı için o gün çalışmaya devam ettiklerini belirten Yıldırım, saat 21.30 sıralarında birlik dışından bağrışma sesleri geldiğini söyledi.
Pencereden Güney Nizamiye tarafına baktığı sırada silahlı ve tam teçhizatlı askerlerin havaya ateş ederek karargaha girdiklerini gördüklerini ifade eden Yıldırım, bu askerlerin karargahtakileri etkisiz hale getirip kelepçe taktıklarını, bunun üzerine Kavun ile odada kendilerini emniyete aldıklarını savundu.
Yıldırım, saat 22.00 sıralarında karargaha helikopterlerin geldiğini, daha sonra tuğgeneraller Alparslan Çetin ve Arif Pazarlıoğlu'nun, Kavun'un yanına geldiğini, 10 dakika kadar görüştüklerini ancak kapı kapalı olduğu için konuşmalarını duymadığını söyledi.
Tuğgeneraller ayrıldıktan sonra Kavun'un, Genelkurmay Harekat Merkezine gittiğini, kendisinin de odada beklediğini belirten Yıldırım, Kavun'un bir zaman sonra telaşlı bir şekilde geri geldiğini anlattı.
Saat 22.30 sularında darbe girişimine dair haberlerin çıkmaya başladığını, gelişmeleri televizyondan takip ettiklerini öne süren Yıldırım, bir süre sonra tankların Genelkurmay Karargahı'na girdiğini kaydetti.
Bunun üzerine karargahın çevresine halkın toplandığını anlatan Yıldırım, 'Saat 02.00'ye kadar koridorda koşuşturanlar oldu, kimin dost kimin düşman olduğunu bilemedik. Baki Kavun ile lavabodayken silahlı 2 şahıs yanımıza geldi. Bunlardan biri Genelkurmay İkinci Başkanının Özel Sekreterliğinde görevli binbaşı Vahap Kavaker, diğeri Abdurrahim isimli bir binbaşıydı. Baki Kavun ile bana silah doğrultup bizi gözaltına aldılar. Kavun'un gözlerini bağlayıp ellerini kelepçelediler. Bizi Genelkurmay İkinci Başkanının makam odasına götürdüler. Başımıza da Özel Kuvvetlerden Yarbay Halit ve İkinci Başkanın Özel Sekreteri Binbaşı Bünyamin Tuner vardı. 02.30'dan sabah 9'a kadar bu şekilde odada bağlı ve kelepçeli tutulduk.' savunmasını yaptı.
Çapraz sorgu sırasında bir soru üzerine Yıldırım, terör saldırısına karşı koyacak karargahtaki birliklerin belli olduğunu belirterek olağan dışı bir durumda herkesin evinde gelip rastgele silah alamayacağını vurguladı.
'Albay Kardal bizi tehdit etti'
Tutuksuz sanık Ersin Eker de saat 21.30 sıralarında Uluslararası Cari Harekat Merkezi amiri Kurmay Albay Osman Kardal, Kurmay Yarbay Recep Yıldız, Kurmay Binbaşı Erhan Metin ve Yüzbaşı Sedat Taşkın'ın Silahlı Kuvvetler Harekat Merkezine geldiğini söyledi.
Kardal'ın Genelkurmay Karargahı'na bir terör saldırısı ihbarı alındığını, bu nedenle kimsenin harekat merkezinden çıkmamasını emrettiğini söyleyen Eker, televizyon ve internet ağını da kapattırdığını ifade etti.
Metin ve Taşkın'ın da çalışma masalarının arasında gezerek kendilerini kontrol ettiklerini anlatan Eker, elinde MP-5 silah olan havacı üniformalı bir binbaşının ise harekat merkezine gelerek bir süre dolaştıktan sonra silahını bir dolaba kilitlediği ifade etti.
İlerleyen saatlerde Kardal'ın harekat merkezindekileri toplayarak daire başkanı olarak atandığını, emirlerine uymayanları 'yakacağını' söylediğini aktaran Eker, bu çıkış üzerine darbe girişimi olduğunu anladıklarını söyledi.
Saat 00.30 sularında evrak bilgi güvenliği kısmına gittiğini, burada görevli Serkan Kaplan'ın yanında tanımadığı birkaç kişinin olduğunu anlatan Eker, bu kişilerin birliklere mesajı göndermeye çalıştıklarını fakat sisteminin arızalı olduğunu söyleyerek buna engel olduğunu iddia etti.
Gece boyunca Kardal'ın ismini bilmediği hava subayına, havadaki savaş uçaklarının durumunu, nereden kalkıp nereye gittiklerini, ne taşıdıklarını sorduğunu aktaran Eker, üst kattan silahlı ve yüzleri maskeli Özel Kuvvetler personelinin harekat merkezine geldiğini ifade etti.
Bir tanesinin başlarında beklediğini, diğerlerinin bilgi sistemlerinin bulunduğu tarafa yöneldiklerini söyleyen Eker, ilerleyen saatlerde televizyondan darbecilerin teslim olduklarına ilişkin haberleri izlediğini anlattı.
Sivil sanık savunma yaptı
Tutuksuz sanık Mehmet Uslu ise hazırlık aşamasında verdiği ifadeleri kabul ederek savunmasına başladı.
Davanın sanıklarından Muhammet Uslu'nun ağabeyi olduğunu belirten Uslu, darbe girişiminde yer almadığını söyledi.
Uzun yıllar özel kurumlarda öğretmenlik yaptığını ifade eden Uslu, darbe girişiminden sonra öğretmenlik lisansının iptal edilmediğini belirtti.
Evinde yapılan aramalarda FETÖ elebaşı Gülen'in kitaplarının ele geçirildiği hatırlatılan Uslu, bu kitapları merak ettiği için aldığını savundu.
Duruşmaya, pazartesi günü devam edilmek üzere ara verildi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 221 sanık Darbe Ana (Çatı) Yapılanması' davası
(02 Aralık 2017, 17:05)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: