İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Tuzla Orhanlı Gişeleri ve Mehmetçik Vakfı'nda meydana gelen olaylarda 6 kişinin şehit edilmesi ve 42 kişinin yaralanmasına ilişkin 184'ü tutuklu 187 sanığın yargılanmasına devam edildi.
12.11.2017 14:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Tuzla Orhanlı Gişeleri ve Mehmetçik Vakfı'nda meydana gelen olaylarda 6 kişinin şehit edilmesi ve 42 kişinin yaralanmasına ilişkin 184'ü tutuklu 187 sanığın yargılanmasına devam edildi.
06.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan ilk duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatlar katıldı. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili ve AK Parti İstanbul Milletvekili Fatma Benli ile AK Parti Denizli Milletvekili Cahit Özkan da duruşmayı izledi. Müştekiler, sanık yakınları ve izleyicilerin de 780 kişilik duruşma salonunu tamamen doldurduğu görüldü.
Duruşmada, sanıkların ve müştekilerin kimlik tespitleri yapıldı.
Avukatların taleplerinin alındığı duruşmada, Avukat Necip Kibar, Başbakanlık adına müdahillik talebinde bulunurken, bazı avukatlar ise müştekiler için müdahillik talep etti.
Sanık avukatları ise Tuzla Orhanlı Gişeleri ile Mehmetçik Vakfı tesislerinde meydana gelen olayların arasında, Yalova Hava Meydan Komutanlığı'ndan araçların çıkışı haricinde benzerlik bulunmadığını iddia ederek, iki dosyanın ayrılmasını ve müdahillik taleplerinin reddedilmesini istedi.
Mahkeme heyeti ise Başbakanlık'ın müdahillik talebini kabul ederek, diğer müdahillik taleplerini ve dosyanın ayrılması talebini reddetti.
MUHAMMET FATİH SALİK
Sanık eski Hava Harp Okulu öğrencisi Muhammet Fatih Salik savunmasında, 2013 yılında Hava Harp Okulu'na girdiğini ve üçüncü sınıf öğrencisi olduğunu söyledi. 13 Temmuz'da Yalova Hava Meydan Komutanlığı'na kamp yapmak için gittiklerini ve 15 Temmuz'da kampta olduğunu ifade eden Salik, eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın o gün kampa geldiğini ve içtima yaptığını anlattı.
O gün ani reaksiyon eğitimi alarmı verildiğini aktaran Salik, eski Binbaşı Ferhat Günay'ın "tatbikat" yapılacağını söyleyerek öğrencileri gruplara ayırdığını ve otobüse binme emri verdiğini savundu.
Otobüse bindiğini ve otobüs komutanının eski Üsteğmen Aydın Gülşan olduğunu belirten Salik, "Otobüste 15 dakika bekledik, daha sonra otobüse mühimmat getirildi. Aydın Gülşan'ın emriyle silahlara mermi basmaya başladık. Aydın Gülşan bize 30-40 bin kişilik terörist grubunun ülkeye saldırı gerçekleştirdiğini ve bu yüzden Hava Harp Okulu'na gideceğimizi söyledi. Osmangazi Köprüsü'ne geldiğimizde 3 araç olmuştuk. Önümüzden silah sesleri geldi. Daha sonra hareket ettik, Sultanbeyli'de aracımız tekrar durduruldu." dedi.
Sultanbeyli'de halkı gördüğünü kaydeden Salik, Aydın Gülşan'ın "Halkın arasında teröristler olabilir, dikkat edin" dediğini öne sürerek, şöyle devam etti:
"Türk bayraklı halkı gördüm, terörist olmadıklarını düşündüm ama yine de temkinli olmak istedim. Halk darbe girişimi olduğunu söyledi, biz de Hava Harp Okulu'na gideceğimizi söyledik. O sırada halkla beraber İstiklal Marşı okuduk, sohbet ettik."
Polisin gelmesi üzerine otobüse bindiklerini dile getiren Salik, sonradan bazı kişilerin kendilerine darbeci olduklarını söyleyip küfürler ettiklerini iddia etti.
Sanık Salik, suçlamaları reddederek, tahliyesini istedi.
Bu sırada salonda bulunan bir müşteki, "Bunların hepsi terörist, kolumdan sakatım ben. Siz vatan hainisiniz." diye bağırdı. Bunun üzerine mahkeme başkanının, talimatıyla kolluk güçleri tarafından müşteki salonun dışına çıkarıldı.
MUHAMMET FURKAN ALTUNTAŞ
Sanık eski Hava Harp Okulu öğrencisi Muhammed Furkan Altuntaş da savunmasında, kampta olduğunu dışarıyla ilgili hiçbir iletişim aracının bulunmadığını ileri sürdü.
Eski Yüzbaşı Fatih Aksoy'un otobüse binme emrini verdiğini iddia eden Altuntaş, otobüs komutanının ise eski Yüzbaşı Sinan Canlı olduğunu anlattı.
Sultanbeyli'de otobüs durduktan sonra silah sesi duyduğunu ve kafasını silah sesinin geldiği yere çevirdiğini söyleyen Altuntaş, sivil bir vatandaşın sekerek oradan uzaklaştığını ve diğer kişilerin de bu kişiyi alıp götürdüğünü ifade etti.
Başta sakin olan halkın daha sonra sinirlendiğini iddia eden Altuntaş, daha sonra ise polis merkezine gittiklerini savundu.
Mahkeme başkanı, iddianamede, "telefonunda 'ByLock' kalıntısına" rastlandığını sorması üzerine Altuntaş, "Telefon benim değil. Şahsıma ait olan telefon, kampta polis tarafından alındı. Söz konusu telefon evde bulunan telefondur. Kız kardeşim bu olaylar olunca 'FETÖ nedir?', 'ByLock nedir?' gibi aramalar yapmış. Kız kardeşim zaten reşit değil, 2001 doğumlu. Merakından bakmış." iddialarını dile getirdi.
Başbakanlık adına duruşmaya katılan Avukat Necip Kibar'ın telefonun kime ait olduğunu sorması üzerine, Altuntaş, "Evdeki telefon, bana ait değil, kime ait olduğunu bilmiyorum." dedi.
Sanıklardan 9'unun savunmalarının alındığı duruşma yarına ertelendi.
07.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada savunma yapan tutuklu sanıklardan Ahmet Furkan Can, askeri öğrenci olduğunu ve olay akşamı kamp için bulundukları Yalova'da içtima için toplandıklarını söyledi.
AHMET FURKAN CAN
"Şarjörlere mermi doldurun" emri aldıklarını ifade eden Can, "Gece 12.00 gibi otobüslere binerek yola çıktık. Bir süre ilerledikten sonra otobüsün durdurulmasıyla bağrışma sesleri duyduk." dedi.
Sultanbeyli civarında vatandaşların önlerini keserek ilerlemelerine izin vermediğini anlatan Can, sanıklardan üsteğmen Ali Apaydın'ın "yat" emri vermesi üzerine otobüste uzanarak öylece beklediklerini savundu.
"Vatandaşlar 'geçmenize izin veremeyiz' dediler"
Can, halkın tepkisine ilk başta anlam veremediklerini belirterek, "Halk bizim kimseye zarar vermeyeceğimizi anladıktan sonra konuşmaya başladık. Onlara, öğrenci olduğumuzu, hiçbir şeyden haberimizin olmadığını söyledik. Onlar da 'durumlar karışık geçmenize izin veremeyiz' dediler Bize 'Silah bırakın' dediler, biz onların her dediğine uyduk." diye konuştu.
Vatandaşlardan bazılarının kendilerine su ikram ettiğini anlatan Can, "Bir vatandaş da sizin geçmenize izin vermeyeceğiz gerekirse evimize götürür misafir eder ama yine göndermeyiz dedi." ifadelerini kullandı.
Sanık Can, otobüste beklerken aşağı inerek vatandaşlarla İstiklal Marşı okuyup tekrar otobüse bindiklerini belirterek, sabaha kadar otobüste bekledikten sonra emniyete götürüldüklerini söyledi.
Suçsuz olduğunu ve FETÖ ile bir ilgisinin bulunmadığını savunan Can, tahliyesini talep etti.
AHMET SELİM KOZAN
Tutuklu sanık Ahmet Selim Kozan da Hava Harp Okulu birinci sınıf öğrencisi olduğunu anlatarak, darbe girişimi akşamı içtima için toplandıklarını söyledi.
İçtimada kendilerine mermi dağıtılarak şarjörlere doldurma emri aldığına vurgu yapan Kozan, "Yüzbaşı Fatih Aksoy, 'birbirinize sahip çıkın yanınızdakileri koruyup kollayın' deyince bize karşı bir tehdidin olduğunu düşündüm." dedi.
Kozan, sanıklardan üsteğmen Ali Apaydın'ın, "Durumlar karışık, yolda engellemeler olabilir" dediğini belirterek, Yalova'dan yola çıkıp Tuzla'daki Mehmetçik Vakfı'nın oraya geldiklerinde bazı vatandaşların camlara vurarak kendilerine tepki gösterdiğini anlattı.
Bu sırada bir askerin vatandaşlarla tartışarak havaya ateş ettiğini duyduğunu ifade eden Kozan, "Ellerinde Türk bayrakları olan insanlar bize doğru yaklaşıyordu. Ne olduğunu anlamadım. Bize darbeden bahsediyordu 'darbe' lafını ilk kez orada duydum." dedi.
Sanık Kozan, konuştukları vatandaşların kendileriyle ilgilenerek su verdiğini belirterek, vatandaşlarla İstiklal Marşı'nı okuduktan sonra otobüslere binip sabaha kadar beklediklerini söyledi.
Sabah otobüslerle polis merkezine götürüldüklerini aktaran Kozan, "İrademiz dışında çıkarıldık. Vatandaşlara herhangi bir kötü muamelemiz olmadı. Tahliyemi istiyorum." dedi.
Mahkeme heyeti, duruşmaya ara verdi.
BURAK CANSEVER
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanıklardan Burak Cansever, Yalova'da olay günü içtima yapıldığını anlattı.
"Kişi başı 40 mermi doldurmamız emredildi"
İçtimada daha önce hazırlanan listelerin okunduğunu anlatan Cansever, "Listeler okunup isimler birleştirilerek 50 kişilik gruplar oluşturuldu. Sonra otobüse binmemiz emredildi. Bir süre sonra da otobüse mermiler getirildi ve kişi başı 40 mermi doldurmamız emredildi. Şarjörler doldurulduktan sonra da oluşturulan gruplarla 3 otobüsle hareket ettik." diye konuştu.
Cansever, otobüslerle Osmangazi Köprüsü üzerinden geçtiklerini dile getirerek, İstanbul girişine geldiklerinde trafiğin sıkışmaya başladığını anlattı.
Sanıklardan 4'üncü sınıfların kol komutanı olan Kurmay Yüzbaşı Sinan Canlı'nın otobüsten inerek MP5 silahıyla bir süre ilerlediğini dile getiren Cansever, Canlı'nın ilerlemesinden bir süre sonra gittiği tarafta silah seslerinin geldiğini söyledi.
Cansever, ardından otobüsün tekrar hareket ettiğini anlatarak, savunmasında şu iddialarda bulundu:
"Az bir mesafe katettikten sonra tekrar silah sesleri geldi ve otobüsümüz durdu. Silah seslerinden sonra ambulans sirenlerinin sesleri de gelmeye başladı, üsteğmen, araçları ittirmemizi emretti, kamptan terör tehdidiyle çıkmışız, sonra silah sesleri ardından da ambulans sesleri gelince de kötü bir durum olduğunu düşünerek komutanın 'Yolu açın' emri üzerine yolda duran ve içinde kimsenin olmadığı iki aracı yan devirip yolu açmaya çalıştık. Bunu yapmamdaki tek sebep, ambulansa yol açmak ve can kurtarmaktı. O anda başka bir çarem yoktu tek amacım ambulansa yol açıp can kayıplarının önüne geçmekti."
Halkın otobüsün önünde birikmesi üzerine hareket edemediklerini ifade eden Cansever, halkla konuşup onlarla birlikte İstiklal Marşı okuduklarını iddia etti.
Cansever, suçsuz olduğunu, FETÖ ile bir irtibatının olmadığını öne sürerek, tahliyesini istedi.
BURAK DOĞAN
Tutuklu sanık Burak Doğan da Tuzla yakınlarında durduklarını ancak neden durduklarını bilmediklerini savunarak, "Araç durunca Sinan Canlı, arabadan indi ve silah sesleri geldi, biz de otobüste cenin pozisyonunda bekledik." dedi.
Otobüste kafasını kaldırdığında 3 sivil şahsın yerde yattığını ve etrafa baktığını gördüğünü ifade eden Doğan, "Ben bu kişilerin terörist olabileceğini ve yolun bunlar yüzünden tıkandığını düşündüm. Biraz daha ilerleyince halk toplandı, bize cep telefonlarından darbe olduğunu gösterdiler. İlk kez darbe olduğunu orada öğrendim." iddiasında bulundu.
Doğan, kimseye silah doğrultmadığını, herhangi bir kaza yaşanmaması için diğer arkadaşlarıyla birlikte silahlarını ortaya topladıklarını öne sürerek, kimseye ateş etmediklerini savundu.
Mahkeme heyeti, sanık savunmalarına devam edilmek üzere duruşmayı yarına erteledi.
08.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yer alan binadaki büyük salonda yapılan 3. duruşmaya, 163 tutuklu sanık ile müştekiler ve avukatlar katıldı.
ALİ MİTHAD EMRE
Eski Hava Harp Okulu öğrencisi tutuklu sanık Ali Mithad Emre, savunmasında, olay günüyle ilgili diğer sanıkların savunmalarının çoğunun aynı olduğunu, kendisinin farklı şeyler söyleyeceğini belirtti.
Olay günü içtimaya çıktıklarında eski Binbaşı Ferhat Günay'ın güzel bir eğitim hazırlandığı yönünde bilgilendirme yaptığını anlatan Emre, "Kara Harp Okulu öğrencileri de bulunduğumuz yerde kamp yapıyordu. Onlar da hazırlandı ve araçla dışarı çıktı. Daha sonra polis kontrol noktasında durdurulup okula geri geldiler. Bu kişiler şu anda eğitimlerine devam ediyor ama ben buradayım. Bunu anlamıyorum." dedi.
Müşteki avukatının "Hava Harp Okulu'nda FETÖ/PDY'ye şahit oldunuz mu?" sorusuna, "Hayır olmadım." cevabını veren Emre, diğer sorular üzerine, o gece herhangi bir eylemde bulunmadığını ve hukuka aykırı bir emir almadığını ileri sürdü.
Eski Üsteğmen Aydın Gülşan'ın "Otobüste ne kadar mühimmat vardı?" sorusu üzerine Emre, "Otobüste 30 kişiydik, kişi başı 100'er mermiden üç bin mermi vardı." dedi.
ENES ÖZTÜRK
Eski Hava Harp Okulu öğrencisi tutuklu sanık Enes Öztürk, birinci sınıf öğrencisi olduğunu ve her sene rutin yapılan kampa katıldıklarını ifade ederek, kampta tablet, bilgisayar ve telefon gibi bütün iletişim araçlarının yasak olduğunu belirtti.
Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ve heyetinin gündüz kampı ziyaret ettiğini anlatan Öztürk, eski Yüzbaşı Fatih Aksoy'un öğrencileri gruplara ayırdığını ve daha sonra eski Yüzbaşı Sinan Canlı'nın komuta ettiği otobüse bindiğini kaydetti.
Canlı'nın burada yaptığı otobüsü durdurmak isteyen olursa alnından vuracağını söylediğini aktaran Öztürk, "Otobüs hareket etti. Tuzla'da durduk. Sinan Canlı arabadan indi ve birkaç el ateş etti. Sinan Canlı, otobüse bindiğinde üç kişiyi hakladığını söyledi." dedi.
Otobüsün daha sonra Sultanbeyli'de durduğunu ve burada bir vatandaşın cama vurarak telefonundan haberleri göstermesiyle darbe girişiminden haberi olduğunu ifade eden Öztürk, daha sonra karakola götürüldüklerine değindi.
FATİH KARA
Eski Hava Harp Okulu öğrencisi tutuklu sanık Fatih Kara yaptığı savunmasında, Yalova Meydan Komutanlığı'nda kamptayken acil içtima alarmı verildiğini ve eski Yüzbaşı Fatih Aksoy'un elindeki listeden isimler okuduğunu, bu kişilerin de otobüse binmesini emrettiğini söyledi.
Bindiği aracın komutanının eski Yüzbaşı Sinan Canlı olduğunu ifade eden Kara, "Darbe girişimini destekleyecek herhangi bir eylemde bulunmadım, emir almadım ve davranışta bulunmadım." dedi.
Başbakanlık adına Avukat Necip Kibar, emniyet güçleri tarafından adresinde yapılan aramada bulunan iki adet Zaman gazetesinin ne olduğuna sorması üzerine Kara, "Babam kağıt işinde çalışıyor, paketleme için eve getirmiş." diye cevap verdi.
FATİH SATAN
Eski Hava Harp Okulu öğrencisi tutuklu sanık Fatih Satan, kamptayken eski Yüzbaşı Fatih Aksoy'un on kişiyle birlikte helikoptere binmek için gittiğini söyledi.
Eski Üsteğmen Ali Apaydın'ın terör saldırısı olduğu, herkesin dikkat etmesi gerektiğini ve otobüse ateş açılabileceğini söylediğini kaydeden Satan, Tuzla'da tır tarafından yolun bazı şeritlerinin çaprazlaşma şekilde kapatıldığını gördüğünü anlattı.
Yolun kapatılmasından dolayı tedirgin olduğunu aktaran Satan, daha sonra silah sesleri geldiğini ve o sırada siper aldıklarını söyledi.
Otobüsün daha sonra Sultanbeyli'de durduğunu anlatan Satan, "Aracın kapısı açıldı, aynı sınıfta olduğumuz için tanıdığım Hakan Yüksel ve Furkan Garip araçtan aşağı indi ve havaya ateş açtı. Birkaç kişinin daha araçtan indiğini gördüm." diye konuştu.
FURKAN GARİP
Eski Hava Harp Okulu öğrencisi tutuklu sanık Furkan Garip, kendisi hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini ve sadece havaya ateş ettiğini iddia etti.
Yalova Meydan Komutanlığı'ndan çıkan otobüslerinin Sultanbeyli'ye değil de köprüye gitmesi durumunda köprü davasında yargılanacağını veya Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne gitmesi halinde ise şu anda serbest kalacağını ileri sürdü.
HAKAN YÜKSEL
Eski Hava Harp Okulu öğrencisi tutuklu sanık Hakan Yüksel, otobüsle Tuzla'da durduktan sonra silah sesi duyduğunu ve daha sonra otobüs hareket ettikten sonra yerde yatan üç kişiyi gördüğünü ve eski Üsteğmen Ali Apaydın'ın bu kişiler için terörist dediğini belirtti.
Ali Apaydın'ın güvenliği tehlikeye düşürecek bir durum yaşandığında ilk önce havaya ateş açılması, sonrasında ise yere ve ayaklara ateş açılması emrini verdiğine değinen sanık Yüksel, Sultanbeyli'de ise kimseyi öldürme, yaralama kastı olmadığını ve kendisini korumak amacıyla havaya bir el ateş ettiğini öne sürdü.
İSMAİL ÖZEK
Eski Hava Harp Okulu öğrencisi tutuklu sanık İsmail Özek yaptığı savunmasında, Hava Harp Okulu birinci sınıf öğrencisi olduğunu söyledi.
Kampta telefonları teslim ettiği için dış dünyayla bağlantısı olmadığını öne süren Özek, 15 Temmuz'da birlikten otobüsle çıkarıldıklarını ve Tuzla ile Sultanbeyli'ye gittiklerini söyledi.
Özek, geçmişte FETÖ çetesiyle ile bağlantılı olduğunu belirterek, yapı içerisinde tartışmalar yaşadığını ve tehdit edildiğini iddia etti.
Ses yükseltenin sesinin kesildiği yapıya itaat etmediğini ama devlete gidemediğini öne süren Özek, "Mecbur bekledik, ölümden korkmadık ama ailemle tehdit ettiler. Devlete şikayet edemiyoruz maalesef kimi kime şikayet edeceğimizi bilmiyoruz, mecbur bekledik, daha ihtiyatlı davrandık." dedi.
FETÖ abisiyle tartışma yaşadıklarını ve tartışmaları kısa kestiğini, uzatmadığını ifade eden Özek, şöyle konuştu:
"Umursamaz hale geldik ilgilenmedik. Tüm bu süreçte devletten bir operasyon, adım bekledik. Bu adım maalesef hain girişimden sonra geldi. Onlarla aynı kefeye konmak mantık duygusunu sarsmaktadır. Benim bu girişimin bir parçası olmam mümkün değildir. Zira onlara karşı mücadele eden, onlardan tehdit alan bir insan nasıl olur da onlarla aynı amacı güder."
FETÖ'cü ve darbeci olmadığını ileri süren Özek, 481 gündür mağduriyet yaşadığını öne sürerek, "Şefkat tokadı şeklinde tehdit ediyorlar. Ders ve disiplinsizlikle tehdit ediliyoruz, bayağı bir tartıştık kendileriyle birçok konuda. Arkadaşlarım var. 'Buradan çıkışta bir kaza' cümlesiyle tehdit edildim. 'Buradan çıkışta kaza olmaz da ailenize bir şey olabilir' şeklinde de tehdit edildim." ifadelerini kullandı.
Okuduğu lisede kendisiyle beraber iki kişinin daha olduğunu ve Çağrı isimli bir abinin kendileriyle ilgilendiğini anlatan Özek, bu iki kişinin 15 Temmuz'da kampta olduğunu ama dışarı çıkarılmadığını, tutuksuz olduğunu ve bir kişiyi mahkemenin çağırması halinde şahit olarak dinlenebileceğini ileri sürdü.
FETÖ'den en son Çağrı isimli kişiyle iki kez görüştüğünü ve ikisinde de tartıştığını öne süren Özek, örgütün kendisine 6. sınıfın sonlarındayken kod ad bulmasını söylediklerini ve kendisinin Hamza kod adını kullandığını belirtti.
Çağrı'dan önce Enes isimli bir abi ile görüştüğünü ve muhtemelen bu isimlerin kod isimler olduğunu kaydeden Özek, örgüte bir ara gitmediğini iddia ederek, "Gitmediğim dönem adam geldi evime kapıyı tıklattı. Arabaya geçtik niye gelmiyorsun, bir daha gel şeklinde bir konuşması oldu." şeklinde konuştu.
İDRİS BAHÇE
- "1 doların ve FETÖ kitaplarının adresimde çıkması tesadüf"
Eski Hava Harp Okulu öğrencisi tutuklu sanık İdris Bahçe, emniyet güçleri tarafından yapılan aramalarda cüzdanında çıkan iki adet 1 doları, askeri liseden arkadaşı olan Azeri bir kişiden aldığını söyledi. Azeri kişinin kendisine borcu olduğunu ve bu borcu dolar ile manat olarak aldığını, cüzdanında manat olmasının da bu söylediklerini doğruladığını iddia etti.
HAMZA ÖZTÜRK
Evindeki aramalarda bulunan FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen'in kitaplarıyla ilgili de konuşan Öztürk, bu kitapların varlığından o zamana kadar haberdar olmadığını ve kitaplarının dedesine ait olduğunu ileri sürdü.
Başbakanlık adına Avukat Necip Kibar'ın, "1 dolar ile kitapların adreslerinizde çıkması tesadüf mü?" sorusuna Öztürk, "Tesadüf" şeklinde cevap verdi.
Eski Hava Harp Okulu öğrencisi tutuklu sanık Hamza Öztürk, eski Yüzbaşı Sinan Canlı'nın komutasındaki otobüsle kamptan dışarı çıktığını, ortamın gergin olduğunu ve bu yüzden korku ile dehşet içerisinde kaldığını söyledi.
Tuzla'da otobüsün durduğunu ve araçtan indiğini ifade eden Öztürk, sonra tekrar araca bindiğini ve aracın sonra Sultanbeyli'de tekrar durduğunu kaydetti.
Otobüs çevresinde olan halk tarafından darbe girişiminden haberdar olduğunu anlatan Öztürk, "Hain darbe girişiminde alçakça yalanlarla kandırıldım, kandıranlardan şikayetçiyim. Sıradan bir öğrenciydim, darbeyle bir ilişkim olmadı, olamazdı da." dedi.
Savunma yapan diğer sanıklar da, hakkındaki suçlamaları reddetti. Bugünkü duruşmada 30 sanığın savunması alınırken pazartesiden itibaren yapılan duruşmalarda toplam 69 sanık savunmasını yaparken duruşma yarına ertelendi.
09.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Tuzla Orhanlı Gişeleri ve Mehmetçik Vakfı'nda meydana gelen olaylarda 6 kişinin şehit edilmesi ve 42 kişinin yaralanmasına ilişkin 184'ü tutuklu 187 sanığın yargılandığı davanın 4'üncü duruşması tamamlandı.
ONUR GÜNEŞ
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yapılan binadaki büyük salonda görülen duruşmada savunma yapan eski Hava Harp Okulu öğrencisi tutuklu sanık Onur Güneş, 15 Temmuz'da Yalova Meydan Komutanlığı'nda kampta olduklarını ve komutanının emir vermesiyle otobüse binip nizamiyeden çıktıklarını söyledi.
Otobüsün komutanının eski yüzbaşı Sinan Canlı olduğunu aktaran Güneş, "Komutan araca bindi ve 'Bu aracın komutanı kim?' diye sordu. Ben de aracın komutanı olmadığını söyleyince beni kıdemli yaptı. Kıdemli olmak demek otobüste yoklama yapan kişi demektir." ifadesini kullandı.
Otobüsün Sultanbeyli'nde durduğunu ifade eden Güneş, "Komutan araçtan indi, gitti. Ben de sonra araçtan inip gittiğimde komutanla halk arasında çok şiddetli bir tartışma vardı. Halktan kişiler, 'Buradan geçemezsiniz, sizi geçirmeyiz' diyorlardı. Sinan Canlı ise 'Yol verin' diyordu. Yüzbaşı Sinan Canlı, bu sırada telefonla kayıt yapan bir kişinin elinden telefonunu aldı ve yere fırlattı, telefon kırıldı. Sonra yanımdan direkt bu kişiye ateş etti. İlk başta bu kişinin vurulduğunu anlamadım, bu kişi 'vuruldum' diye bağırınca vurulduğunu anladım." diye konuştu.
Komutanına dönüp "Ne yapıyorsun komutanım?" diyerek tepki gösterdiğini iddia eden Güneş, "Elimi silahını tuttuğu eline uzattım. 'Sakin olun' dedim. Silahını kabzasına koydu. Tekrar çıkarmaya çalıştı ama müdahale ettim." dedi.
SAMED KIZILHAN
"Babam evdeki kasetleri duyduğunda şaşırmış"
Eski Hava Harp Okulu öğrencisi tutuklu sanık Samed Kızılhan, savunmasını yaparken emniyet güçleri tarafından yapılan aramada evinde bulunan FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen'e ait kasetlerden bahsetti.
Evlerinin küçük olduğunu ve kendisine ait odası bulunmadığını ifade eden Kızılhan, şöyle konuştu:
"Evde arama yapılırken babam yoktu, amcamın refakatinde arama yapılmış. Evde üç kaset bulunmuş, lakin bunlar ıvır zıvır eşyaların arasında bulunmuş. Babam da kasetleri ilk duyduğunda şaşırmış, nereden geldiğini bilmiyor ama 1990'lı yıllarda babam tuz fabrikasında çalışırken bir arkadaşından teyp almıştı, teybin yanında da bu kasetler verilmiş olabilir. Zaten kaset olması da eskiye ait olduğunu gösteriyor."
Savunma yapan diğer sanıklar da, haklarındaki suçlamaları reddederek tahliyelerini istedi.
Mahkeme heyeti, sanık savunmalarına devam edilmek üzere duruşmayı yarına erteledi.
Bugünkü duruşmada 32 sanığın savunması alınırken, pazartesi gününden itibaren süren duruşmalarda toplam 101 sanık savunmasını tamamladı.
10.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada bulunan büyük salonda yapılan duruşmada savunma yapan eski Hava Harp Okulu öğrencisi tutuklu sanık Üzeyir Tayyip Şur, 12 Temmuz'da Yalova'daki kampa intikal ettiğini, 15 Temmuz'da ise şarjörlerini silahlarına takarak birlikten ayrıldıklarını anlattı.
ÜZEYİR TAYYİP ŞUR
Silahlarını dolu şekilde almalarını eğitim nedeniyle sandığını aktaran sanık Şur, Osmangazi Köprüsü'nü geçmelerinin ardından eski üsteğmen Ali Apaydın'ın kendilerine "Durumlar karışık, dikkatli olun" dediğini kaydetti.
Tuzla civarlarında durduklarını söyleyen sanık Şur, "Yüzbaşı Sinan Canlı beylik tabancasıyla ateş etti. İrkildiğimiz için yattık. Bir vatandaşın vurulduğunu ve sekerek arabaya yürüdüğünü gördüm." dedi.
15 Temmuz darbe girişimi esnasında kimseye zarar vermediğini iddia eden sanık Şur, tahliyesini talep etti.
Darbeci yüzbaşı sözleşmeli eri araçtan indirip öyle konuşmuş
MEHMET KARAMAN
Duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlanan tutuksuz sanık sözleşmeli er Mehmet Karaman da kendisinin araç şoförü olduğunu, 15 Temmuz darbe girişimi esnasında kullandığı araca Hava Harp Okulu öğrencilerinin araca silahlı bindiğini söyledi.
Kullandığı aracın komutanının eski yüzbaşı Sinan Canlı olduğunu belirten tutuksuz sanık Karaman, "Yüzbaşı Sinan benim araçtan inmemi söyledi. Ben inince araçta bulunan öğrencilerle bir konuşma yaptı ama içeriğini bilmiyorum. Bana heyecanlı ve yüksek sesle konuşarak öndeki aracı takip etmemi istedi." ifadelerini kullandı.
Darbeci yüzbaşı Sinan Canlı'nın kendisinden telefonu istediğini söyleyen sanık Karaman, "Ben sözleşmeli er olduğum için bizde de kameralı telefon yasaktı. Tuşlu telefonumu aldı ve arama kayıtlarıma baktı. Aile bireylerimle konuşmuştum. Bana bu insanlarla niye bu kadar konuştuğumu sordu ve telefonu aldı." diye konuştu.
Kendisinin komutana sürekli nereye gittiklerini sorduğunu, eski yüzbaşı Canlı'nın da emri sorgulamaması gerektiğini söylediğini aktaran Karaman, Osmangazi Köprüsü gişelerini geçtikten sonra trafiğin yoğunlaştığını, bir süre sonra tırın yolu kapattığını anlattı.
Eski yüzbaşı Canlı ve öğrencilerin araçtan aşağı indiğini gördüğünü söyleyen sanık Karaman savunmasına şöyle devam etti:
"Ateş sesi geldi, bir sivil vatandaşın vurulduğunu gördüm ama ateşi kimin açtığını görmedim. Sinan Yüzbaşı arabaya öğrencilerden sonra bindi. Yol kapalı olduğu için gidemiyordum. Öğrenciler yoldaki bir taksiyi ters yatırdılar ve benim oradan geçmemi istediler. Geçerken 3 kişinin sivil kıyafetli yerde yattığını ve kafalarına silah dayandığını gördüm. 'Komutanım ne oluyor?' dediğimde, bana bağırarak 'emri sorgulama' dedi. Tuzla'nın girişinden sonra komutanlar arabamda yoktu."
Savunmaların ardından mahkeme, duruşmaya öğle arası verdi.
11.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde, Tuzla Orhanlı Gişeleri ve Mehmetçik Vakfı'nda meydana gelen olaylarda 6 kişinin şehit edilmesi ve 42 kişinin yaralanmasına ilişkin 184'ü tutuklu 187 sanığın yargılandığı davanın beşinci duruşması tamamlandı.
MEHMET NAZİF AVŞAR
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yapılan binadaki büyük salonda görülen duruşmada savunma yapan eski Hava Harp Okulu öğrencisi Mehmet Nafiz Avşar, isim listelerinin okunmasının ve kırkar mermi almalarının ardından birlikten çıktıklarında belirtti.
Eski üsteğmenden öğrencilere "dikkatli olun" uyarısı
Sanık Avşar, kendilerine eski üsteğmen Apaydın'ın "Dikkatli olun, ortalık çok karışık" dediğini belirterek, Tuzla civarında durduklarında darbeci yüzbaşı Sinan Canlı'nın ateş ettiğini ve bir vatandaşın yaralandığını söyledi.
Darbe girişimini öğrendikten sonra hiçbir eylemde bulunmadığını iddia eden sanık Avşar, tahliyesini talep etti.
ALİ APAYDIN
Tutuklu sanık eski üsteğmen Ali Apaydın da 15 Temmuz'da kendilerine öğrencileri güvenli bir şekilde Hava Harp Okulu'na götürme emri verildiğini iddia ederek, kendilerine saldırı olacağı iddialarının son günlerde arttığını öne sürdü.
Mühimmat aldıktan sonra araçların hareket ettiğini belirten tutuklu sanık Apaydın, savunmasında şunları kaydetti:
"Nizamiyeden çıkış yaptıktan sonra Tuzla civarına geldiğimizde yolun sivil araçlar tarafından kapandığını gördük. Sivil kıyafetli biri geldi, 'darbe' kelimesini telaffuz etmedi. Araca geri binmek için geldiğimde, silah sesleri duydum. Sinan Canlı yüzbaşıyı ve yerde yatan bir şahıs gördüm. Bu durumun terör saldırısı olabileceğini düşündüm. Tırın önünden birçok ateş sesi duydum. İlk silah sesleri uzaktan, sonra yakından gelince havaya ateş ettim. Terör saldırısı olabileceği için ateş ettim. Sinan Canlı yüzbaşıyı gördüm, yerde bazı kişilerin yattığını gördüm ve polis olduğunu sonradan öğrendim. Öğrencilere başlarını eğmelerini söyledim. Havaya uyarı ateşi açabileceklerini öğrencilere söyledim. Sultanbeyli'de indik ve vatandaşlar darbe olduğunu bize söyledi. Biz de vatandaşlara bu durumdan haberimiz olmadığını, öğrencileri götürdüğümü söyledim. Daha sonra karakola gittik."
SİNAN CANLI
Sanık Apaydın'ın ardından dava kapsamında savunmada bulunan Hava Harp Okulu öğrencilerinin, vatandaşa ateş ettiğini gördüklerini söyledikleri eski yüzbaşı Sinan Canlı, savunma yaptı.
Kendinin görevlendirilirken, öndeki aracı takip etmesinin istendiğini aktaran sanık Canlı, "Şoför öndeki otobüsü kaçırdı. Öndeki aracı kaçırdığımız için şoföre çok kızdım. Komutanımı aradım, güzergahı öğrendim. Şoföre kızgındım ve tedirgindim, gözüm hep şoförün üzerinde olduğundan dolayı sosyal medyaya hiç bakamadım." diye konuştu.
Vatandaşı diğer insanları uyarmak için vurmuş
Tuzla Mehmetçik Vakfı yanında araçların durduğunu söyleyen darbeci asker, bir vatandaşı ayağından vurduğunu kabul etti. Darbeci yüzbaşı, o anları şöyle anlattı:
"Üzerime bir kişi geliyordu ve elinde bir şey vardı. Arkasında da bir 10-15 kişi vardı. Şakağına silah dayadım. Arka tarafı uyarmak için ve elindeki telefonu başka bir şey olarak gördüğüm için vatandaşı ayağından vurdum. Tedirgindim ve bunu yaptım. O gece hep tedirgindim, otobüse taşlar gelince de ateş ettim."
Yolda polis olduklarını gösteren hiçbir şey olmadığını iddia ettiği 3 kişinin de önlerini kestiklerini söyleyen sanık Canlı, polislerin silahlarını aldığını ve yere yatmalarını söylediğini kabul ederken, bunu da tedirginlikten yaptığını iddia etti.
"Üç kişiyi hakladım" cümlesini öğrencileri rahatlatmak için kullanmış
Darbe girişimi esnasında kullandığı "3 kişiyi hakladım" cümlesi için de savunma yapan sanık Canlı, kendisi gibi öğrencilerin de panik olduğunu hissettiğini, öğrencilerin tedirginliklerinin geçmesi için böyle bir cümle kurduğunu öne sürdü.
Darbe girişimi esnasında tedirginlik dolayısıyla ağzından istemediği kelimelerin çıktığını iddia eden sanık Canlı, emirlerine uymayan kişilere istemsizce, "Kafanıza sıkarım" bile dediğini söyledi.
Kendisinin, 15 Temmuz'da tek amacının öğrencileri terör saldırısı ihtimali nedeniyle güvenli bir şekilde okula götürmek olduğunu savunan sanık Canlı, üzerine atılı suçlamaları reddetti.
Savunma yapan diğer sanıklar da haklarındaki suçlamaları reddederek, tahliyelerini istedi.
Mahkeme heyeti, sanık savunmalarına devam edilmek üzere duruşmayı Pazartesi gününe erteledi.
Bugünkü duruşmada 20 sanığın savunması alınırken, Pazartesi gününden beri devam eden duruşmalarda, toplam 121 sanık savunmasını tamamladı.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Bülent Başar ve Hikmet Pak tarafından biri polis 6 kişinin şehit edilmesi, 42 kişinin yaralanmasına ilişkin 4 subay, 178 Hava Harp Okulu öğrencisi ve 5 er olmak üzere 184'ü tutuklu 187 şüpheli asker hakkında hazırlanan iddianamede, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Tuzla Orhanlı Gişeleri ve Mehmetçik Vakfı tesislerinde meydana gelen olaylara yer verildi.
Hazırlanan 866 sayfalık iddianamede, 4 subay, 176 Hava Harp Okulu öğrencisi ve 5 er "şüpheli", aralarında yaralıların da bulunduğu 118 kişi "mağdur-müşteki" sıfatıyla yer aldı.
Darbe şüphelisi askerlerin Yalova Hava Meydan Komutanlığı'ndan İstanbul'a intikal ederek, Tuzla Orhanlı Gişeler ile Sultanbeyli / Mehmetçik Vakfı bölgelerinde faaliyet gösterdikleri anlatılan iddianamede, olaylarda biri polis 6 kişinin şehit edildiği ve 42 kişinin yaralandığı hatırlatıldı.
Orhanlı Gişeleri'nde darbecilerin tüm uyarılara rağmen teslim olmadıkları, bölgede görev alan kolluk kuvvetleriyle çatışmaya girdikleri aktarılan iddianamede, söz konusu çatışma sırasında darbeci subaylar Binbaşı Ferhat Güney ve Teğmen Emre Demirbilek'in etkisiz hale getirildiği kaydedildi.
İddianamede, şüphelilerin "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan on beşer yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.
İddianamede, bazı şüphelilerin ise "kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, silahla kasten yaralama, cebir ve tehdit kullanarak, silahla ve birden fazla kişi ile birlikte kişileri özgürlüklerinden yoksun kılma, mala zarar verme, iştirak halinde kamu malına zarar verme" suçlarından 10 yıl ila 5 kez müebbet hapis cezası arasında değişen oranlarda cezalara çarptırılmaları talep edildi.
Darbe kalkışması kapsamında takviye unsurlar olarak Yalova Hava Meydan Komutanlığı'ndan (kamptan) İstanbul'a intikal eden ve Mehmetçik Vakfı bölgesinde bir dizi eylemlerde bulunan eski Yüzbaşı Sinan Canlı, eski üsteğmenler Ali Apaydın ve Aydın Gülşan, 3 sözleşmeli er ve 116 Hava Harp Okulu öğrencisinin, İstanbul'da bir medya kuruluşuna ait binanın kontrol altına alınmasına yardımcı olmakla (takviye güç olarak) görevlendirildikleri aktarılan iddianamede, bu medya kuruluşunun hangi medya kuruluşu olduğu ve nerede bulunduğunun belirlenemediği kaydedildi.
İddianamede, 15 Temmuz'da Tuzla TEM Kuzey Yolu Mehmetçik Vakfı Dinlenme Tesisleri'nde asayiş uygulaması noktasında görev yapan müşteki polis memurları Mehmet Başol, Mehmet Pay, Beyit Sezgen, Hakkı Kalyoncu, Ertaç Karakoç, Ertekin Karadağ ve Sinan Karakollu'nun, il dışından İstanbul'a doğru seyir halinde olan bazı askeri birliklerin geçişlerini engellemeleri talimatı uyarınca "Z20 Ilgaz" isimli zırhlı araç ile tedbir aldıkları belirtilerek, 01.00 sıralarında Tuzla Mehmetçik Vakfı mevkisine gelen şüpheli 122 askerin, kolluk görevlileri tarafından trafik akışının kesilmesi ve bölgede çok sayıda vatandaşın toplanması üzerine daha fazla ilerleyemedikleri aktarıldı. İddianamede, bölgede toplanan vatandaşların şüphelilere tepki gösterdikleri belirtildi.
- "Birbirimizi mi vuracağız?"
Şüpheliler Sinan Canlı, Ali Apaydın ve Aydın Gülşan'ın araçlardan inerek konuştukları vatandaşları ilerlemelerine engel olmamaları için uyardıkları anlatılan iddianamede, vatandaşların yolu açmamakta ısrar etmeleri ve tepki göstermeye devam etmeleri üzerine, şüpheli Sinan Canlı'nın müştekiler Osman Nuri Esen ve Aydoğan Onmaz'ın bacaklarına tabanca ile ateş ederek, yaraladığı kaydedildi.
Şüpheliler Canlı, Gülşan ve Apaydın'ın, sivil vatandaşların ve kolluk kuvvetlerinin bulunduğu yere doğru, etkili mesafeden, uzun namlulu silahlarla, öldürme kastıyla hedef gözeterek ateş ettikleri bildirilen iddianamede, açılan ateş sonucu vatandaş Sedat Özoğul ile polis memurları Mehmet Başol ve Mehmet Pay'ın yaralandığı belirtildi.
İddianamede müşteki polis memurları Murat Ellibeş, Apdil Özcan, Sezgin Önal, Erdal Yıldırım, Erdi Biçer ve Mehmet Biliç'in takviye güç olarak bölgeye intikal ettikleri, "Yapmayın, bu yaptığınız suçtur, hepimiz bu vatanın evlatlarıyız, birbirimizi mi vuracağız?" şeklinde sözler söyleyerek şüphelileri eylemlerinden vazgeçirmeye çalıştıkları aktarılarak, şüpheli Sinan Canlı'nın, kolluk görevlisi müşteki Murat Ellibeş'in yanına yaklaşarak uzun namlulu silahıyla karın bölgesine, öldürme kastıyla yakın mesafeden ateş ettiği bilgisi verildi.
"Polislerin kafalarına sıkın" talimatı
Eski Yüzbaşı Sinan Canlı, eski Üsteğmen Ali Apaydın, eski Üsteğmen Aydın Gülşan ve öğrenci Abdüssamet Asan'ın eylemlerine devam ettikleri ve müşteki polis memurları Apdil Özcan, Sezgin Önal, Erdal Yıldırım, Erdi Biçer ve Mehmet Biliç'i silahla tehdit ederek, zorla yere yatırdıkları aktarılan iddianamede, şüpheli Canlı'nın müşteki Biliç'i MP-5 marka silahının dipçiği ile yerde darbetmeye başladığı, yine yere yatırdığı müşteki polis memuru Erdal Yıldırım'ın beylik tabancasını aldığı belirtildi. İddianamede, şüpheli Asan'ın ise Canlı'nın talimatı ile yerde yatan diğer müşteki polis memurlarının beylik tabancalarını, çelik yeleklerini, mühimmatlarını, cep telefonlarını ve telsizlerini topladığına işaret edildi.
İddianamede darbeci Yüzbaşı Sinan Canlı'nın, yanındaki diğer şüpheliler Ali Apaydın, Aydın Gülşan ve Abdüssamet Asan'a, polislerin başlarını kaldırmaları halinde "Polislerin kafalarına ateş açın" talimatı verdiği belirtildi.
İntikale devam eden şüphelilerin 16 Temmuz 02.30 sıralarında Sultanbeyli'de TEM Kuzey Yolu üzerinde toplanan ve kalkışmaya tepki gösteren vatandaşlar tarafından durdurulduğu, araçlardan inen şüphelilerin vatandaşlardan yolu trafiğe açmalarını istedikleri anlatılan iddianamede, vatandaşların yolu açmamakta ısrar etmesi üzerine şüpheliler Apaydın, Gülşan ve Canlı ile 10 öğrencinin ateş ettikleri, müştekiler Dursun Yazıcı ve Kemal Karavuş'un, açılan ateş sonucu yaralandığı aktarıldı.
Fotoğraf çeken vatandaşı da yaraladı
İddianamede, şüpheli Sinan Canlı'nın, kendilerini cep telefonunun kamerası ile görüntülemeye çalışan müşteki Yakup Udun'u silahla sağ bacağına ateş ederek kasten yaraladığı vurgulanarak, müşteki Udun'un "Yüzbaşı olduğunu öğrendiğim Sinan Canlı isimli asker, kendilerinin Harp Okulu'ndan geldiklerini, göreve gittiklerini, derhal yolun açılmasını istediğini söyledi. Bu sırada yüzbaşı başka bir vatandaş ile tartışırken, ben tartışan vatandaşın ve askerin fotoğrafını çektim. Bu esnada fotoğraf çektiğimi gören yüzbaşı, aniden bana tabanca ile ateş etti. Kurşun sağ bacağımın diz kısmına isabet etti. Yaralanınca kendimi yol kenarına attım. Bir ara arkamdan geldiğini gördüm, ancak daha sonra panik ortamı oluşunca beni takip etmeyi bıraktı." şeklindeki ifadesine yer verildi.
Bazı kolluk görevlileri ile vatandaşların yaralandığını öğrenen vatandaş topluluğunun galeyana gelerek otobüsleri taşladıkları ve camlarını kırdıkları, araçlarda bulunan şüphelilerden bazılarını darbettikleri bildirilen iddianamede, kalabalığın fazla olması ve kolluk görevlilerinin sayısının azlığı nedeniyle olay yerine takviye kuvvet çağrıldığı, kolluk görevlilerinin müzakere yapmak istedikleri şüphelilerin buna yanaşmadıkları ifade edildi.
Şüphelilerin 16 Temmuz'da 08.30 sıralarında yakalanarak gözaltına alındıkları, haklarında adli işlemler yapılmak üzere Sultanbeyli İlçe Emniyet Müdürlüğü Fatih Polis Merkezi Amirliği'ne götürüldükleri belirtildi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-23 Haziran (2017) 'İstanbul 187 sanık Darbe Yap./Tuzla Gişeleri Olayları' davası
(12 Kasım 2017, 14:39)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: