Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Ankara'nın Polatlı ilçesindeki 58. Topçu Tugayı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığında yaşanan eylemlere ilişkin 330 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
22.07.2017 13:07 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Ankara'nın Polatlı ilçesindeki 58. Topçu Tugayı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığında yaşanan eylemlere ilişkin 330 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
17.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşmada savunma yapan Aygün, darbe girişimi sırasında Ankara'nın kritik kavşak ve yol güzergahlarında kontrolünü sağlamaları için askerlere bizzat kendisinin emir verdiğini söyledi.
Darbe girişiminden önce Polatlı'da konuşlu 58. Topçu Tugayı komutanı olduğunu anlatan Aygün, başarılı bir öğrencilik döneminden sonra Kara Harp Okuluna 20'nci sırada kayıt yaptırma hakkını kazandığını anlattı.
Meslek hayatı boyunca kritik görevler üstlendiğini, general olmasına rağmen NATO'cularla çalışmadığını, yurt dışı görevlerine ise hiç gitmediğini anlatan Aygün, FETÖ üyesi olmadığını savundu.
15 Temmuz akşamı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezinden arandığını, kendisine ülke genelinde olası bir terör saldırısına karşı önlem alındığı bilgisinin verildiğini söyleyen Aygün, daha sonra aynı yolla Ankara'nın kritik kavşak ve güzergahlarını gösteren bir haritanın tarafına ulaştırıldığını ifade etti.
İlerleyen saatlerde ülke genelindeki yoğun terör tehditine karşı sıkıyönetim ilan edildiğine dair bir mesaj aldıklarını belirten Aygün, söz konusu haritada belirlenen yerlerin, Kolluk Kuvvetlerini Toplumsal Olaylarda Destekleme protokolü gereği tugay askerleri tarafından güvenlik maksadıyla tutulmasının istendiğini aktardı.
Bunun üzerine tugay harekat merkezinde, karargahtaki subaylarla yaptıkları toplantıda, sıkıyönetim kapsamında verilen emri ele aldıklarını ifade eden Aygün, önceden belirlenmiş bölgelerde görev yapacak askerlerin dağılımını gösteren bir liste hazırladığını ifade etti.
Görevlendirmeyi tugay personel yoklama listesindeki bilgiler doğrultusunda hazırladığını belirten Aygün, "Bu listeyi rastgele oluşturdum, özel bir durum söz konusu değil. Liste bir şey ifade ediyorsa ismi listede olduğu halde tutuklanmayanların olduğunu hatırlatmak istiyorum." dedi.
Akgün, toplantıda, sıkıyönetimin ilan edildiğine dair bir konuşma yapmadığını iddia etti.
Önceki duruşmada bu konuya ilişkin yaptığı kısa savunmasında yanlış anlaşıldığını belirten Aygün, "Görevlendirmelerin yapıldığı toplantıya katılanların darbe girişiminden haberi varmış gibi bir husus oluştu ama onların da darbeden haberi yoktu. Personelim, Kolluk Kuvvetinin Toplumsal Olaylarda Desteklenmesi kapsamında kışlanın dışına çıkmıştır. Herhangi bir yeri işgal etmek, ateş etmek, bir yeri ele geçirmek için çıkmamış ve böyle bir emir verilmemiştir." ifadelerini kullandı.
Görev dağılımını yaptıktan sonra kışla dışına çıkacak birlik komutanlarına gidecekleri yeri haritadan gösterdiğini anlatan Aygün, fırlatma araçlarının çıkarılması konusunda ise bir emir vermediğini savunarak, "Fırlatma araçları üzerinde bulunan kapsama alanı geniş telsizlerden dolayı personel tarafından çıkarılmış olabilir." iddiasında bulundu.
"Hepsi o gece çıkmak zorundaydı"
Askeri anlayışa göre bir komutanın, birliğinin yaptığı ve yapmadığı her şeyden sorumlu olduğunu hatırlatan Aygün, 15 Temmuz'da personelinin yaptıklarından kendisinin sorumlu olduğunu, bu yönde yapılacak suçlamaları üstlenmeye hazır olduğunu söyledi.
Aygün, "Bir suç varsa emirini ben verdim, benim emrimle yaptılar. Ben biliyorum ki personelim suç işlemedi. Onlara kanunsuz bir emir vermedim. Benim gibi otoriter bir komutanın tugayında emrime itiraz edebilecek personel yoktur. Onlar mutlak itaat duygusuyla hareket etmiştir. Hepsi o gece çıkmak zorundaydı, yapmak zorundaydı. Sorumluluğu üzerime alıyorum, almam da gerekiyor." ifadelerini kullandı.
İlerleyen saatlerde darbe girişimi olduğuna dair haberlerin geldiğini kaydeden Aygün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "asker kışlasına dönsün" emri üzerine dışarı çıkarılan birliklerin karargaha dönmeleri için sanık eski Yarbay Mustafa Kemal Biber aracılığıyla emir verdiğini öne sürdü.
Emir üzerine dışarı çıkan birliklerin araç yönlerini Ankara'dan Polatlı'ya çevirdiklerini ancak birliklerin kışlaya gelmelerinin bilinçli bir şekilde engellendiğini iddia eden Aygün, "Birlikler Ankara'ya gitmek isteselerdi giderlerdi çünkü hepsi arazi ve taktik tekerlekli araçlardır. Uzun namlulu silahlar ve bu araçlara rağmen personelim, hiçbir şiddet olayına karışmadan geri dönmek istemiştir. Benim tugayım, darbecilerinin en etkin olduğu sırada yani saat 01.30'da her şeye rağmen bu tutumu sergilemiştir." savunmasını yaptı.
O akşam herkesin gelişmeleri televizyonlarda izlediğini, darbe girişimine karşı "nötr olduklarını" ifade eden Aygün, "Sayın Cumhurbaşkanın açıklamasından sonra ortada duranlar saf değiştirdi. Benim birlik Ankara'ya gitseydi, görevlendirdiğim yarbay ve binbaşılar darbeyi öğrenseydiler darbeye karşı kullanılacak birlikler olacaktı. ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı'nın emrine gireceklerdi." diye konuştu.
- "Konsey üyesi değilim"
Sözde Yurtta Sulh Konseyi üyeliği suçlamasına ilişkin de savunma yapan Aygün, konseyin kimlerden oluştuğuna dair iddianamede belge bulunmadığını iddia etti.
Darbe girişimi sırasında sözde atama listeleri ve sıkıyönetim komutanlarının kimlerden oluştuğuna dair emirlerin yayınlandığını ifade eden Aygün, "Her şey ayrıntılı yayınlanıyor ancak konseyle ilgili bir şey yok. Sıkıyönetim direktiflerinde yer aldığı kadarıyla konseyin Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarından oluştuğunu düşündüm." dedi.
Atama listesinin hazırlanmasında rolünün olmadığını, listenin kimler tarafından hazırlandığıyla ilgili bilgisinin bulunmadığını söyleyen Aygün, "Konsey üyesi olsaydım, 15 Temmuz'da darbenin yönetildiği kritik merkezde olurdum ve daha üst bir göreve atanırdım." dedi.
İzinli olmasına rağmen darbe girişiminden hemen önce birliğe gelmesine de açıklık getirmek istediğini dile getiren Aygün, "Bayram nedeniyle 10 günlük izin almıştım. Ankara'ya gelince aracım arızalandı. İznim parçalanınca kalan günleri kullanmaktan vazgeçtim." iddiasında bulundu.
Aygün, savunmasına yarın kaldığı yerden devam edecek.
18.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Ankara'nın Polatlı ilçesindeki 58. Topçu Tugayı ile Topçu ve Füze Okul Komutanlığında yaşanan eylemlere ilişkin 330 sanığın yargılandığı davaya, sözde Yurtta Sulh Konseyi üyesi sanık eski Tuğgeneral Aygün'ün savunmasıyla devam edildi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşmada sanık Aygün, dün başladığı savunmasını kaldığı yerden sürdürdü.
Darbe girişimi sırasında Ankara'nın kritik kavşak ve yol güzergahlarında kontrolü sağlamaları için askerlere emir verdiğini, bu konudaki bütün sorumluluğun kendisinde olduğunu belirten Aygün, "Personelin dışarı çıkmasında sorumlu benim ama onları kandırarak çıkarmadım. Kimseye zarar vermediler, ateş etmediler. Polis ya da sivil halka ateş açmaları şeklinde emir vermedim." iddiasında bulundu.
15 Temmuz'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezinden arandığını, kendisine ülke genelinde muhtemel bir terör saldırısına karşı önlem alındığı bilgisinin verildiğini söyleyen Aygün, daha sonra darbe sanığı eski Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç ile yaptığı görüşmede de benzer bir bilgi aldığını savundu.
İlerleyen saatlerde Genelkurmaydan Ankara'nın önemli kavşak ve yol güzergahlarını gösteren bir haritanın gönderildiğini ifade eden Aygün, sıkıyönetim ilan edilmesiyle haritada belirlenen 12 noktanın 240 personel tarafından, Kolluk Kuvvetlerini Toplumsal Olaylarda Destekleme protokolü kapsamında tugay askerleri tarafından güvenlik maksadıyla tutulması emrini verdiğini söyledi.
Askerlerin güvenlik maksadıyla kışla dışına çıkarıldığını öne süren Aygün, şöyle devam etti:
"Bu darbeyi planlayanların, Genelkurmay Başkanını rehin alacakları, polis özel harekatı bombalayacakları, halka tanklarla ve taarruz helikopterleriyle ateş edecekleri aklıma gelmezdi. Böyle bir şey olacağını bilseydim bu işin dışında olurdum. Cumhurbaşkanımızın çağrısının üzerine yaptığımız işin yanlış olduğunu anladım. 01.00'den itibaren dönme iradesini ortaya koydum. Ancak dönüşte trafiğin yoğunlaşması, halkla karşı karşıya gelinmesi bunu hemen mümkün kılmamıştır. Bu süreçte birliğim bırakın bir tek sivile ateş etmeyi, silah bile doğrultmamıştır. Biz tugay olarak geri dönerken darbeciler faaliyetlerine yoğun olarak devam ediyordu."
"Füzelerin yüklenmesi emrini ben verdim"
Darbe gecesi 240 kilometre menzilli Bora füzelerinin bataryalara yüklenmesi emrini verdiğini kabul eden Aygün, birliklerin büyük bir kısmının dışarı sevk edilmesi üzerine tugayda oluşabilecek güvenlik zafiyeti karşısında sanık eski Yüzbaşı İsmail Dumlupınar'a iki bataryanın hazır edilmesi talimatını verdiğini ifade etti.
Aygün, "Önleyici tedbir olarak birliğin cephanelik bölgesinin emniyetinin sağlanmasını istedim.
Bu nedenle Yüzbaşı Dumlupınar'a 'İki bataryaya füze yüklüyorsun ve beni bekliyorsun' dedim. Sadece yükleme yapmalarını istedim. Bu, atış yapmak için 'Hazırlık yapın' emri anlamına gelmez. Eğer öyle olsaydı, atış yapılacak yerin koordinatları gerekiyordu. Füzelerle atış yaptırma niyetim olsaydı bunun için Yıldırım Bataryası'nı kullanırdım." savunmasını yaptı.
Füze Okulundaki Fırtına obüslerinin Ankara'ya götürülmesi için çekici gönderdiği konusuna da açıklık getirmek istediğini dile getiren Aygün, "Albay Gazi Güngör Karslı'yı arayarak, 'Sizden Ankara'ya obüs gidecekmiş' dedim. O da 'Bilgim yok' deyince ben de uzatmadan kapattı. Bunun üzerine çekiciyi kullanan astsubaya 'Git Füze Okulunda durumu koordine et.' dedim. Bunun üzerine o da araçla hemen gitmiş. Karslı ile görüşmem Cumhurbaşkanının konuşmasından önceydi. Daha sonra çekicinin boş bir şekilde tugaya gelmesi emrini verdim." iddiasında bulundu.
"Selaların değil, anonsların susturulmasını istedim"
Polatlı Merkez Camisi'nden okunan selaların susturulmasına yönelik bir girişiminin olmadığını, selalarla birlikte halkı sokaklara çağıran anonsların susturulması için Yarbay Abdülkerim Ceyhan'ı görevlendirdiğini ifade eden Aygün, "Yarbay Ceyhan'a 'Git hocayla konuş, personelimiz dışarıda kalmış, bir müddet anons yapmasınlar.' dedim. Bu sırada uzman çavuşların araçla camiye götürüleceklerini bilmiyordum. Yarbay gitmiş konuşmuş, üzüldüm çünkü kendisini epey bir hırpalamışlardı." diye konuştu.
İlerleyen saatlerde birliklerin karargaha dönmesi için emir verdiğini savunan Aygün, Kara Kuvvetleri Komutanlığında görevli sanık eski kurmay Albay Bilal Akyüz'ü arayarak, "Komutanlara söyle biz bu işin içinde yokuz, biz teslim olacağız." dediğini aktararak, "Bu işin emir komuta zinciri içinde yapıldığını düşünüyordum." ifadesini kullandı.
Savunmasını tamamlayan Aygün'ün çapraz sorgusuna geçildi. Aygün, çapraz sorguda mahkeme heyeti, duruşma savcısı ile sanık ve avukatların sorularını yanıtladı.
Yıllık izne çıkmasına rağmen darbeden 4 gün önce göreve başladığını belirten Aygün, 15 Temmuz Cuma günü öğleden sonra gece eğitimi yapılması için emir verdiğini, bu kapsamda görev yapacak askerleri kendisinin belirlediğini ifade etti.
Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ'ın, önceki gece eğitimlerinde askerlerin karargah dışına çıkarıp çıkarılmadığına ilişkin sorusuna Aygün, intikallerin yapıldığı ancak askerin dışarı çıkarılmadığı yanıtını verdi.
Özbağ tarafından, sözde görev listesinin farklı bölüklerde görev yapan ve birbirini tanımayan askerlerden oluştuğunun hatırlatılması üzerine Aygün, listeleri karışık bir şekilde hazırlamadığını iddia etti.
Mahkeme Başkanı Özbağ, Aygün'e, "Kara Kuvvetleri Komutanlığında askerlerin dışarı çıkması için emir geldiğini söylüyorsun. Kim olduğu belli olmayan biri arıyor ve sen de takır takır dediklerini yapıyorsun, askeriyede işler böyle mi işliyor? Kim aradı seni, rütbesi nedir?" sorusunu yöneltti. Sanık Aygün de kendisini arayanın kim olduğunu bilmediğini öne sürdü.
Aygün'ün, terör saldırısına karşı kolluk kuvvetlerini desteklemek için 240 askeri Ankara'nın 12 bölgesine gönderdiğini söylemesi üzerine Özbağ, "Ankara'da başka kuvvet yok mu da sizin birliği istiyorlar? Daha önce kolluk kuvvetlerine destek maksadıyla bu şekilde bu kadar asker dışarı çıktı mı?" diye sordu. Muş ve Bingöl'de görev yaptığı sırada kolluk kuvvetine destek için birliğindeki askerlerle çıktığını belirten Aygün, Başkan Özbağ'ın "Ankara için soruyorum, o kadar birlik var. TÜRKSAT'a ekip gönderiyorsun. Oranın dibinde Özel Kuvvetler Komutanlığı bulunuyor. Neden onları değil de seni çağırıyorlar?" şeklindeki sorusuna, "Ankara'da o kadar çok birlik olduğunu düşünmüyorum." cevabını verdi.
Aygün, "Sıkıyönetim nasıl ilan edilir?" sorusuna karşılık da sıkıyönetimin Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından ilan edildiğini, kararın Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra uygulamaya geçtiğini söyledi. Başkan Özbağ'ın, "Peki o zaman neden o gece ilan edilen sıkıyönetimi sorgulamadın? sorusuna, "O zaman algılayamadım, Genelkurmay'a saldırı olduğu söyleniyordu." karşılığını verdi.
"Savaşta bu adamlar ne yapacak"
Başkan Özbağ'ın TRT'de darbe bildirisi okunmasına rağmen neden kışlanın dışına çıkan askeri birlikleri geri çağıramadığına ilişkin sorusu üzerine de Aygün, karargah dışındaki askerlerle harekat merkezindeki telsizlerle irtibat kurabileceklerini ancak terör nedeniyle askerlerin ilerlemesine engel olmadığını belirterek, "Telsiz araçların üzerinde, araçlar gittikleri yerde anten açacak, sonra da telsizlerle iletişeme geçilecek." dedi.
Özbağ'ın, "Sen 240 tane adamın sorumlususun, bu adamlar savaş olunca ne yapacak, telsizin açılmasını mı bekleyecek? Birliğin dönmesi için neden direkt emir vermedim? Bilgi vermen halinde döneceklerini söylüyorlar." ifadeleri üzerine Aygün, "15 Temmuz'da yaşanan bütün eylemlerin sorumluluğunu üzerine aldığını" beyan etti.
"Ben, yaptığın eylemi anlamaya çalışıyorum sen sanıksın elbette soruları yönelteceğiz. Öyle sorumluluk benim deyip kaçmak yok." ifadesini kullanan Başkan Özbağ, "Personelin dışarı çıkıyor, tugayında kalmak, onları kontrol etmek yerine neden başka bir karargah olan Füze Okuluna gidiyorsun?" diye sordu.
Aygün de "Gidenleri çağırmak için neler yapabileceğimizi, merkez komutanı ve diğerleriyle konuşmak için oraya gittim." cevabını verdi.
Sanık Aygün, selaları susturduğu iddia edilen sanık eski Yarbay Abdülkerim Ceyhan'a neden müdahale etmediğinin sorulması üzerine de selaları kesmek için kışladan ayrılan askerleri görmediğini, konuyla ilgili bilgisinin bulunmadığını iddia etti. Bunun üzerine Özbağ, "Ya sen neyi biliyorsun o zaman? Siviller anlamaz, anlamaz diyorsun da bizi saf mı sanıyorsun?" sözleriyle tepki gösterdi.
Sanık Aygün de "6 saattir bildiklerimi anlatıyorum." dedi.
Daha sonra ne yaptığı sorulan Aygün, sabaha kadar televizyon izlediğini, iddia edildiği gibi tutuklanacağı sırada intihar girişiminde bulunmadığını öne sürdü.
Aygün, "Ben nasıl intihar ederim ki inançlı bir insanım. Saat 03.00-04.00 gibi tutuklanacağımı söylediler. Ben de teslim olacağımı ilettim. Kamera odasına geçtim, tek başımaydım. Devre arkadaşım hışımla yanıma gelince, ben de silahımı çıkardım. Sonra tabancamı yerine koydum. Daha sonra Topçu Okul komutanı aradı, o da yanlış anlamış herhalde, 'Çocukların var, yapma falan' dedi." ifadelerini kullandı.
Avukatla tartışınca duruşma ertelendi
Mahkeme Başkanı daha sonra soru sormaları için avukatlara söz verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Muammer Cemaloğlu, Aygün'e, Ankara'nın kritik yerlerine askerlerin gönderileceği yerlerin gösterildiği haritada eşinin parmak izine rastlandığını belirterek, "İddianamede bu bilgi yer alıyor. İfadenizde haritayı darbe günü aldığınızı söylüyorsunuz ancak eşinizin parmak izi olduğu tespit edilmiş. Siz bu haritayı önceden alıp evde üzerinde mi çalıştınız?" diye sordu.
Bunun üzerine sanık Aygün, "Yazıklar olsun nasıl böyle sorarsınız." deyince Cemaloğlu, "İddianamede yer alan bir bilgiyi soruyorum, buna cevap verin." dedi.
Aygün'ün, "Terbiyesizlik yapma." şeklindeki sözlerine karşılık Cemaloğlu da "Terbiyesizliği siz yapıyorsunuz." dedi.
Araya giren Mahkeme Başkanı Özbağ, duruşmayı yarına erteledi.
19.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki mahkeme salonunda görülen davaya, sanıklar, yakınları ve tarafların avukatları katıldı.
Mahkeme başkanı, önceki duruşmalardaki karar gereği, ilgili kurumlardan dava dosyasına gelen evrakı okudu.
Daha sonra sanık ve avukatların talepleri ile duruşma savcısının mütalaasını alan mahkeme, ara kararını açıkladı.
Buna göre "suçun vasıf ve mahiyeti", "delil durumu" ve "adli kontrol şartlarının bu aşamada yetersiz kalacağı" gerekçesiyle sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verildi.
Ayrıca dünkü duruşmada, sanık eski Tuğgeneral Murat Aygün ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Muammer Cemaloğlu arasında yaşanan tartışma nedeniyle, bu kişiler hakkında "hakaret" ve "duruşma düzenini bozdukları" gerekçesiyle adli işlem yapılması için duruşma tutanakları ve görüntülerin Ankara Batı Adliyesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi kararlaştırıldı.
Olay sırasındaki söylemleriyle "yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs ettiği" öne sürülen TBMM avukatı Necdet Pakdil hakkında benzer bir karar veren mahkeme, bu işlemlerin birer suretlerinin TBMM, Cumhurbaşkanlığı Sekreterliği ve Ankara Barosuna gönderilmesine hükmetti.
Milli Savunma Bakanlığının davaya katılma talebini yerinde gören mahkeme, duruşmayı 6 Kasım'a erteledi.
Öte yandan, karara tepki gösteren bazı sanıklara, duruşmanın güvenliğini sağlayan Cezaevi Jandarma Tabur Komutanlığı personeli anında müdahale etti.
DAVA
Aralarında sanıklar eski Topçu ve Füze Okul Komutanı Tümgeneral Osman Ünlü, eski 58. Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün, eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürü Kurmay Albay Bilal Akyüz ile farklı rütbelerde 330 sanık, darbe girişiminde bulundukları gerekçesiyle yargılanıyor.
İddianameye göre, FETÖ'nün darbeye teşebbüs faaliyetlerinin parçası olarak sanık Aygün, 15 Temmuz'da Ankara'daki 10 ayrı kavşağın trafiğe kapatılması ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) ile TÜRKSAT'ın ele geçirilmesi için birliklerin kışlanın dışına çıkarılması emrini verdi. Bunun üzerine füze fırlatma bataryalarının da bulunduğu 43 araç ile 240 personel birlikten ayrıldı.
Araçlar kışladan çıkarken, sanık eski Albay Selçuk Serhat Pesek'in "Önünüze çıkan engelleri aşın. Polis ve halka ateş edin." şeklinde emirler verdiği, diğer sanık ifadelerine yansıdı.
Ankara'ya doğru yola çıkan araçlar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Meydanlara inin" çağrısı üzerine halk tarafından engellendi.
Sanıklar, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" ile suçlanıyor.
Ayrıca sanıkların "terör örgütü üyesi olmak" suçundan da cezalandırılmaları talep ediliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-22 Aralık (2016) 'Ankara 330 sanık Polatlı 58. Topçu Tugayı Darbe Yap.' davası
(22 Temmuz 2017, 13:07)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: