Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki (DKK) eylemlere ilişkin 72 kişinin yargılandığı davaya devam edildi.
22.07.2017 12:14 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki (DKK) eylemlere ilişkin 72 kişinin yargılandığı davaya devam edildi.
20.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada sanıklar, sanık ve müşteki avukatları hazır bulundu.
Başka bir davada yargılanırken dosyası bu davayla birleştirilen Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görev yapan eski astsubay Kadir Bükülmez, tutuklu bulunduğu Kocaeli'deki Kandıra Cezaevi'nden SEGBİS'le savunmasına yaptı.
Kalkışmayı şiddetle kınadığını belirten Bükülmez, 2013'ten itibaren Deniz Kuvvetleri Komutanlığında astsubay rütbesiyle görev yaptığını, personelin aidiyetinin arttırılması, dilek ve taleplerinin komuta katına iletilmesi, sosyal ve kültürel faaliyetler yapılması gibi konularda çalışmalar yaptığını dile getirdi.
Kuvvet komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu'na sonsuz bir sevgi ve saygısı olduğunu, onun da kendisini sevdiğini düşündüğünü savunan Bükülmez, 15 Temmuz öncesinde yıllık izin alarak bayram izniyle birleştirdiğini ifade eti.
Bükülmez, izninin bir bölümünü İstanbul'da bir bölümünü de Güney Marmara'da geçirdiğini ve 14 Temmuz akşamı 18 aylık kızının rutin aşısını yaptırmak için Ankara'ya döndüklerini dile getirerek, döndükten sonra 15 Temmuz sabahı kuvvet komutanının plan programını yapan Özel Sekreter Albay Mahmut Arduç'un aradığını bildirdi.
Arduç'un, kuvvet komutanının İstanbul'da olduğunu ve görüşmek istediğini dile getirmesi üzerine, koruma astsubayı Mustafa Polat'ı saat 11.00 gibi aradığını ve İstanbul'a gideceklerse kendisini de götürüp götüremeyeceklerini sorduğunu ifade eden Bükülmez, Polat'ın olumlu karşılayıp saat 14.00'te kendisini alacağını söylediğini ve araçtaki 3 kişiyle birlikte İstanbul'a gittiklerini kaydetti.
Bükülmez, buluşacakları Fenerbahçe'deki subay orduevine geldiklerinde astsubay olmasından dolayı içeri giremeyeceği için Arduç'u aradığını ve saat 21.00-22.00 civarında vardıkları orduevinin park yerinde beklediklerini, sonrasında Arduç'un Kurmay Yarbay Tuncer Karakaya'nın kullandığı bir araçla geldiğini ifade etti.
Arduç'a ne olduğunu sorduğunu, onun da kuvvet komutanının bir programda bulunduğunu, buradan oraya gideceklerini ifade ettiğini söyleyen Bükülmez, bota binmek üzere Kalamış'taki limana hareket ettiklerini anlattı.
Bükülmez, koruma astsubaylarının da bota bindiğini, Mahmut Arduç'un burada zaman zaman telefonda birileriyle konuşup "Tamam komutanım" diye hitap ettiğini, bu yüzden onun Oramiral Bostanoğlu ile konuştuğunu düşündüğünü belirtti.
Botun nereye gittiğini bilmediğini savunan Bükülmez, bir ara botta görevli astsubayın televizyonu açtığını ve TRT'de spikerin bildiri okuduğunu gördüklerini, ardından Mahmut Arduç'un televizyonu kapattırdığını iddia etti.
Arduç'un telefon görüşmelerinin ardından Kalamış limanına döndüklerini, arabalarda kalan eşyalarını alıp tekrar bota bindiklerini anlatan Bükülmez, Gölcük'e hareket ettiklerini ifade etti.
Bükülmez, bottayken suç unsuru oluşturacak bir emir duymadığını öne sürerek, Gölcük'e vardıklarında üs komutanının emriyle, bir askerin silah doğrultmasının ardından elleri başlarında indiklerini ve bir süre bir salonda beklediklerini aktardı.
"Saldırı olduğunu düşündüm"
Yaşanan hareketlilik nedeniyle Gölcük'e bir saldırı olduğunu, bu nedenle üssün güvenliğinin alındığını düşündüğünü öne süren Bükülmez, Arduç'un telefonla görüşmeye devam ettiğini, bir süre sonra hızlıca tekrar bota bindiklerini kaydetti.
Bükülmez, beraberindekilerin haricinde botta tuğamiraller Hayrettin İmren, Ayhan Bay ve Nazmi Ekici'nin de sivil kıyafetle bulunduğunu, buna şaşırdığını savunarak, bota Gölcük'e bağlı "Baş iskele"ye gitmesi yönünde direktif verildiğini söyledi.
Bükülmez, inmek istediğini söyleyince İzmit'te bottan indirildiğini belirterek, telefonla konuşmakta olan Arduç'un da son anda bottan indiğini ifade etti.
Hedefinin bir an önce Ankara'ya, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına gelmek olduğunu ileri süren Bükülmez, yakın mesafedeki şehir merkezine doğru yürürken Arduç'a "Neler oluyor?" diye sorduğunu, onunsa bir şey söylemeden "Ben ayrılıyorum." diyerek gittiğini anlattı.
Bükülmez, şehir merkezinde gömleği ıslandığı için bir tişört alıp giydiğini, sonra bir büfeden Deniz Kuvvetleri Komutanlığını aradığı sırada polislerce gözaltına alındığını bildirdi.
Bükülmez, gözaltına alındığı sırada TRT'de okunan bildiriyle ilgili bilgisi olduğunu ancak ülkede yaşananlardan haberi olmadığını iddia ederek, FETÖ ile bir bağı bulunmadığını ileri sürdü.
Bostanoğlu'nun emir subayı tanık olarak dinlendi
Sanık savunmasının ardından Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bostanoğlu'nun emir subayı Binbaşı Ö.G, tanık sıfatıyla beyanda bulundu. 15 Temmuz'da Bostanoğlu'nu bir otelde düğüne götürdükten sonra yanından ayrıldığını, saat 22.15 civarı "Komutanlığa bağlı gemilerin hareket ettiği"ne ilişkin duyumlar aldığını bildirdi.
Bu tür olayları komutana rapor ettiği için, harekat merkezini arayıp vardiya amiri Murat Sinç ile görüştüğünü ifade eden Ö.G, neler olduğunu sorduğunda Sinç'in faaliyetler gizli olduğundan rapor edemeyeceğini söylediğini bildirdi.
Sinç'in, Tuğamiral İhsan Bakar'ın orada olduğunu ancak faaliyetleri Tuğamiral İrfan Arabacı'nın yürüttüğünü söylediğini de bildiren Ö.G, bunun üzerine Arabacı'yı cep telefonundan aradığını kaydetti.
Ö.G, telefonu açan Arabacı'nın, Ankara'da birtakım olaylar olduğunu, Genelkurmay Başkanlığından silah sesleri geldiğini, karargahta bir sıkıntı olmadığını ve güvenliği aldığını söylediğini dile getirdi.
Harekat merkezinde televizyon, internet, uydu telefonu dahil her türlü iletişim aracının bulunduğunu ancak yaşananların kuvvet komutanına rapor edilmediğini söyleyen Ö.G, kuvvet komutanını arayıp da erişilemeyeceğinin de doğru olamayacağını, o telefonun kapanma ihtimaline karşılık kendi görev telefonuna yönlendirme olduğunu vurguladı.
O gece arayanların da kuvvet komutanıyla görüştüğünü belirten Ö.G, saat 22.35 civarında Oramiral Bostanoğlu'nun kendisini almasını söylemesi üzerine gidip onu düğün yerinden aldığını anlatı.
Ö.G, komutanının Fenerbahçe'ye gideceklerini söylemesi üzerine botu aradığını, bot komutanının ise Kalamış'ta hareket etmek üzere olduklarını söylediğini ve telefonun kapandığını bildirdi.
Bot, Kalamış limanına bağlı olmadığı için şüphelendiğini ifade eden Ö.G, ardından Mahmut Arduç'u aradığını, onun da "Komutanı emniyete almak için geliyoruz." dediğini ifade etti.
Ö.G, bunun üzerine komutanı koruma görevinin kendi yetkisinde olduğunu belirttiğini ifade ederek, Arduç'un ise Ankara'dan böyle yetki aldığını söylediğini bildirdi. Ö.G, Arduç'a "Kimden yetki aldın?" diye sorduğundaysa cevap alamadığını belirtti.
Bu sırada bota binmek üzere intikale başladıklarını anlatan Ö.G, telefon konuşmasından Arduç'un da Kalamış'tan hareket eden botta olduğunu anladığını ifade etti.
Ö.G, durumu Bostanoğlu'na anlattığında, onun marinaya gitmeyi iptal ettiğini belirterek sabaha kadar araçta beklediklerini aktardı.
Sabah olduğunda uçakla dönemeyecekleri için bir karakola giderek eskort istediklerini anlatan Ö.G, eskortun öğle saatlerinde tahsis edilmesinden sonra Ankara'ya vardıklarını bildirdi.
Tabur komutanı, astlarının tahliyesini istedi
Duruşmada, ek beyanda bulunan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı eski Güvenlik Tabur Komutanı Yarbay Özgen Aykan, 15 Temmuz akşamı yetki alanı dahilinde karargahın güvenliğine sahip çıktığını söyledi.
Oradaki sorumluluğu ve riskleri üzerine aldığını ifade eden Aykan, şöyle konuştu:
"Dolayısıyla bu sorumluluk, o bölgede icra edilmiş bir suç varsa, eğer bu suç anayasal düzeni bozuyorsa o suç benim suçumdur. TBMM'yi ortadan kaldıran bir suçumuz varsa o suç benim suçumdur. O gün karargahta benim yetki alanım dahilindeki benim personelimin bir şeyi tespit edilebiliyorsa hepsinin sorumluluğu bana aittir. Bu nedenle ben, diğer sanıkların aksine davanın bu safhasında tahliyemi talep etmiyorum. Şahsım adına bir talebim olmayıp Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargah güvenliğinin birer unsuru olan en kıdemsiz nöbetçi uzman çavuştan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı nöbetçi amiri binbaşıya kadar tüm nöbetçi heyetiyle, güvenliğin sağlanması maksadıyla tarafımca görevlendirilmiş olan tüm personelin tahliyesini talep ediyorum."
İsteyen sanıkların da savunmalarına ek yapmalarının ardından, bazı avukatlar taleplerini mahkemeye iletti.
Duruşma, yarına ertelendi.
21.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada sanıklar, sanık ve müşteki avukatları hazır bulundu.
Duruşmada, sanık avukatları dava dosyasına eklenen belgelere ve sanıkların tahliyesine yönelik beyanlarda bulundu.
Beyanların ardından ara kararını açıklayan Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, firari sanıkların yakalama emrinin infazının beklenilmesine, sanıkların FETÖ'nün şifreli haberleşme programı ByLock kullanımına dair Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına ve tutuklu sanıkların tahliye taleplerinin reddine karar vererek duruşmayı erteledi.
Ara kararın okunmasının ardından bazı sanıklar, alkışlayarak mahkeme heyetinin kararını protesto etti.
Gelecek duruşma, 9 ve 10 Kasım'da Sincan Cezaevi Kampüsünde görülecek.
İDDİANAME
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Recep Bülent Bostanoğlu'nun "müşteki" olduğu iddianamede, eski Astsubay Kıdemli Başçavuş Fatih Alyaprak dışındaki bütün sanıkların "anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs", "cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs", "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılmaları isteniyor.
Olay tarihinde tuğgeneral olan sanık İrfan Arabacı için "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan 22 yıl 6 aya, diğer bütün sanıkların "terör örgütü üyesi olmak" suçundan 15'er yıla kadar mahkumiyetleri talep ediliyor.
İddianamede, FETÖ/PDY'nin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargahında gerçekleştirilen darbe girişimi faaliyetlerine iştirak eden, darbe girişimi sırasında karargaha gitmemiş olmalarına rağmen, sözde Yurtta Sulh Konseyi tarafından verilen hukuk dışı görevleri kabul ederek atama listelerinde isimleri yer alan ya da darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine karargahtan kaçan kişileri saklayanlar hakkında kamu davası açıldığı belirtildi.
Darbecilerin, Oramiral Bostanoğlu'nun rehin alınması amacıyla yerini öğrenmeye çalıştıkları ifade edilen iddianamede, sözde Yurtta Sulh Konseyince Deniz Kuvvetleri Karargah Sorumlusu olarak görevlendirilen Arabacı'nın, 15 Temmuz saat 20.48'te birliğe geldiği ve emir komutanın kendisinde olduğunu, birliğe her türlü giriş çıkışın yasaklandığını ve her türlü durumun kendisine rapor edilmesini emrettiği bildirildi.
Ana Ast Komutanlıklarına bağlı yüzer unsurların saat 20.59'da, Arabacı'nın bilgisi dahilinde seyre başladığı anlatılan iddianamede, daha sonra diğer bazı sanıkların da birliğe geldiğine yer verildi.
İddianamede, darbe girişimi sırasında gerçekleştirilen eylemler sonucunda, karargahta 174 bin 87 liralık hasar meydana geldiği aktarıldı.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-14 Ocak (2017) 'Ankara 72 sanık Deniz Kuvvetleri Darbe Yapılanması' davası
(22 Temmuz 2017, 12:14)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: