Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığında yaşanan eylemlerle ilgili 317 kişinin yargılandığı davaya devam edildi.
08.07.2017 14:04 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığında yaşanan eylemlerle ilgili 317 kişinin yargılandığı davaya devam edildi.
03.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 317 sanığın yargılandığı davanın görülmesine başlandı.
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi, Sincan Cezaevi Yerleşkesi salonunda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı.
Mahkeme Başkanı Melih Uçar, sanıkların kimlik tespitinin ardından suçlamaları hatırlatarak duruşmayı başlattı.
Duruşmaların 19 Temmuz'a kadar sürmesi bekleniyor.
Tutuklu 317 sanığın bir kısmı, "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "silahlı terör örgütüne üye olma", "askeri komutanlıkların gasp edilmesi", "askeri komutanlığı terk emrine uymama" suçlamasıyla yargılanıyor.
Öte yandan savunmalar alınırken bir sanık avukatı rahatsızlandı. Duruşma salonundan tekerlekli sandalye ile çıkarılan avukat hastaneye kaldırıldı. Duruşmaya 15 dakika ara verildi.
Duruşmada ilk olarak sanık eski kursiyer Teğmen Abdullah Kartal savunma yaptı.
Kartal, Silahlı Kuvvetlere 2015'te girdiğini, mesleki tecrübesinin çok az olduğunu ifade ederek, 15 Temmuz'da öğleden sonra gece eğitimi yapılacağının söylendiğini, bunun üzerine Üsteğmen Uğur Kuzucu'nun talimatıyla da akşam içtimasına katıldıklarını anlattı.
Kuzucu'nun, kursiyerlerin disiplinsiz hal ve hareketlerinden dolayı gece eğitimi verildiğini söylediğini ifade eden Kartal, içtimanın ardından kendilerine söylendiği üzere eğitim kıyafetini giydikten sonra saat 20.45 civarı silah ve teçhizat alarak içtima alanında beklemeye başladığını ifade etti.
Kartal, içtima alanında işin ciddi olduğu ve cep telefonu kullanmamaları gerektiğinin söylendiğini belirterek, Üsteğmen Ramazan Akkuş'un elindeki bir listeden 8-10 kişilik timler oluşturduğunu, kendisinin ise isminin okunmadığını dile getirdi.
Akkuş'un, araç kullanmayı bilen olup olmadığını sorması üzerine kendisinin bildiğini söylediğini, bu yüzden yakındaki basketbol sahasında bulunan araçlardan birinin başına geçtiğini dile getiren Kartal, bazı kursiyerlerle sabaha kadar araçta uyuduğunu bildirdi.
Kartal, ilerleyen saatlerde İdris Kaya'nın kendisini uyandırdığını ve hastaneler bölgesinden Üsteğmen İslam Kılıç ve başkalarını araca bindirdiğini, bu kişileri misafirhaneler bölgesine götürdüğünü, sonrasında da aracı aldığı yere park ettiğini anlattı.
Bu sırada birçok kursiyer teğmenin sivil kıyafetlerini giydiğini gördüğü için kendisinin de sivil kıyafetlerini giydiğini belirten Kartal, toplanmaları istenilen amfiye gittiğini, burada Uğur Kuzucu, Muhlis Koçak ve ismini bilmediği bir yarbayın, gece darbe girişimi yaşandığını söylediklerini dile getirdi.
Kartal, ifade vermeye gideceklerinin söylendiğini, sonrasında da gözaltına alındığını aktardı.
Üniversitede okurken FETÖ'nün evlerinde kalmadığını savunan Kartal, Mahkeme Başkanı Melih Uçar'ın "Tarık Polat" isimli kişinin itirafçı olduğunu ve FETÖ'cü olduğunu söylediğini belirterek, buna ne dediğini sorması üzerine, "Kendisini kesinlikle tanımıyorum." dedi.
Bu arada yargılama devam ettiği sırada bir sanık avukatı rahatsızlandı. Mahkemeye 15 dakika ara verilirken rahatsızlanan kadın avukat, tekerlekli sandalyeyle salondan çıkarılıp, ambulansla hastaneye kaldırıldı.
Darbeyi öğrenince kışladan ayrılmış
Sanık eski kursiyer Teğmen Abdurrahman Doğan, 15 Temmuz'da her gün olduğu gibi derslere katıldıklarını, öğleden sonra dersteyken Muhlis Koçak tarafından kısım kıdemlilerinin Whatsapp grubuna bölüğün gece eğitimi olacağına dair mesaj atıldığını söyledi.
Akşam içtima yapıldığını, disiplinsiz hareketler olduğu için gece eğitim yapıldığının söylendiğini anlatan Doğan, saat 20.45 civarında içtima alanında düzen aldıklarını, burada tanımadığı subaylar gördüğünü ifade etti.
Arkadaşları arasında terör saldırısı olabileceğinin konuşulduğunu belirten Doğan, daha sonra oluşturulan bir grupla kayıt kabul merkezinin önüne gittiklerini ve kaldırıma oturduklarını bildirdi.
Doğan, yanlarına gelen Yüzbaşı Yusuf Yiğit'e ne yapacaklarını sorduklarını, kendisinin de bilgisi olmadığını söylediğini ifade ederek, burada bir-iki saat oturduktan sonra içeri yaralıların olduğu bir ambulans girdiğini dile getirdi.
Daha sonra erlerin kantinde televizyon izlediklerini, TSK'nın içindeki bir grubun ayaklanma başlattığı yönünde haberleri gördüğünü savunan Doğan, Yüzbaşı Yusuf Yiğit'in tabur binasına geçmeleri ve silahlarını emniyete almalarını istediğini anlattı.
Doğan, Whatsapp grubundan darbe girişimi olduğu, kanunsuz emirlere uyulmamasına ve bulundukları yeri terketmelerine yönelik mesaj gelmesi üzerine bir nizamiyeden zorla da olsa kışlayı terk ettiklerini bildirdi. Doğan, teğmenler grubuna gelen mesaj doğrultusunda sabah tekrar ifade vermek üzere kışlaya döndüklerini ve gözaltına alındıklarını dile getirdi.
Darbeyi öğrendikten sonra kışladan ayrıldığını dile getiren Doğan, FETÖ ile de herhangi bir bağı ve ilgisi olmadığını savundu.
Doğan, çapraz sorgusunda ise gece eğitimi olacağı emrini Tabur Komutanı Jandarma Binbaşı Tarık Görener'in verdiğini söyledi.
Kışladan çıkamamışlar
Sanık eski kursiyer Teğmen Abidin Göktaş da saat 15.00 sıralarında gece eğitimi olacağına yönelik mesaj geldiğini, saat 20.45 gibi içtima alanında Binbaşı Tarık Görener'in, eğitimin ciddi olduğunu, komutanlarının emirlerinden çıkmamalarını istediğini ve terör saldırısı yaşandığını söylediğini belirtti.
Kendisinin 8 kişilik bir grupla okul karargah binasının arka tarafının emniyetini almak için görevlendirildiğini anlatan Göktaş, daha sonra da lojmanlar ve Beytepe Hastanesi kavşağına geçtiklerini söyledi.
Göktaş, uçakları görünce kesinlikle kullanmamaları istenmesine rağmen gizlice telefona baktığını ve darbe girişimini öğrendiğini savunarak, bunun üzerine arkadaşlarıyla silahları bırakmaya karar verdiklerini ifade etti.
Silahları bırakmak için tabur bölgesine giderken Uğur Kuzucu'nun arayıp silahlarını bırakmalarını, kanunsuz bir emri yerine getirmemeleri istediğini de anlatan Göktaş, saat 06.00 gibi sivil kıyafetlerini giydiklerini, 1 No'lu Nizamiye'den çıkış olmadığı söylendiği için 2 No'lu Nizamiye'ye gittiklerini ancak buradan da çıkarılmadıklarını söyledi.
Göktaş, bunun üzerine kışladan çıkmak için 3 No'lu Nizamiye'ye yaklaştıkları sırada üzerlerine ateş açıldığını ve geri dönmek zorunda kaldıklarını anlattı.
Kışladan çıkamadıkları için amfide beklediklerini ve il jandarma ekiplerine teslim olduklarını anlatan Göktaş, o gece silah kullanmadığını, FETÖ ile bağı bulunmadığını öne sürdü.
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Abuzer Kılıç, Jandarma Okullar Komutanlığı bünyesinde kursiyer teğmen olarak görev yaptığını, 15 Temmuz'da gece eğitim için saat 17.00'de yapılan yoklamaya katıldığını söyledi.
Kılıç, gece eğitiminde işlenecek konulara ilişkin bilgilendirme yapıldığını, sanık eski Binbaşı Tarık Görener ve sanık eski Üsteğmen Ramazan Akkuş ile daha önce görmediği bazı subayların bulundukları alana geldiğini anlattı.
Görener'in, kendisinin de içinde bulunduğu bir grup kursiyeri Yüzbaşı Yusuf Yiğit'in emrine verdiğini ifade eden Kılıç, Yiğit'in kendisine soru sorulmamasını istediğini, dileyen kursiyerlerin bulundukları bölgede uyuyabileceklerini söylediğini bildirdi.
Kılıç, "Bulunduğumuz yerde televizyon açıktı, TRT'de sözde darbe bildirisi okunuyordu. Bunun üzerine arkadaşlarımızla oradan çıkmak için arayışa girdik ancak nizamiyeler tutulmuştu. Bu arada Barış Cordan ve Üsteğmen Sait Uğur Kuzucu'dan gelen mesajlarda 'orada bulunmanız hukuksuz, kaçın' ifadeleri yer alıyordu. Bunun üzerine oradan kaçarak eve gittim. Sabah saatlerinde ifade vermek için birliğe geldim." ifadelerini kullandı.
"ByLock" kullandığına dair tespitin hatırlatılması üzerine Kılıç, böyle bir programı kullanmadığını iddia ederek, "Sınıf arkadaşım Mustafa Yaşar benim adıma açılmış bir telefon hattı kullanıyordu. Arkadaşımın böyle bir program kullanıp kullanmadığını bilmiyorum. Arkadaşımla aram bozulduğu için ben de hattı kapattım. Bu hattı kullanmadığım, internet trafiğiyle ortaya çıkar." savunmasını yaptı.
"Komutandan 'kaçın' diye mesaj geldi"
Sanık kursiyer Teğmen Ahmet Akdağ da gece eğitimi olacağının bildirilmesi üzerine silahlığa giderek teçhizatını aldığını belirtti.
Toplanma alanında sanık tabur komutanı Görener'in görev dağılımı yaptığını anlatan Akdağ, "Ben ve birkaç arkadaşımızı rastgele seçerek eğitim binasına gönderdi. Nöbetçi subay odasında birkaç kişi televizyon izliyordu. Burada darbeye karşı yapılan açıklamaları izledim. Daha sonra Üsteğmen Sait Uğur Kuzucu, 'Kimseden emir almayın, bulunduğunuz yerden kaçın.' şeklinde mesaj attı. Saati 05.30 olarak hatırlıyorum." diye konuştu.
Ömer Faruk Boyraz ile çıkış yapmak istediklerini ancak ateş açılması nedeniyle nizamiyeden geri döndüklerini ifade eden Akdağ, darbe girişiminde yer almadığını, kanunsuz bir emri yerine getirmediğini savundu.
Akdağ, kursiyer teğmen olması nedeniyle emir verme yetkisinin bulunmadığını bu nedenle tahliye edilmesi gerektiğini iddia etti.
"Polislerin şehit edildiğini öğrendim"
Sanık kursiyer Teğmen Ahmet Asutay ise eski tabur komutanı Görener'in içtima alanında ciddi bir hadisenin olduğunu, herkesin verilen emirlere uyması gerektiği emrini verdiğini aktardı.
Cep telefonu kullanmayacaklarına dair kesin emir aldıklarını savunan Asutay, daha sonra sanık eski bölük komutanı Yüzbaşı Ramazan Akkuş'un görev listesini okumaya başladığını, isimleri okunanların gruplar halinde belirlenen görev yerlerine götürüldüğünü ifade etti.
Söz konusu listedeki görevlendirmede isminin bulunmadığını ancak Binbaşı Niyazi Alkan'ın emrine verildiğini belirten Asutay, "Onunla eğitim binasına gittik. Burada bir zorlama ve tartışma olmadı. Alkan bulunduğumuz yerden uzaklaştıktan sonra telefonda haberlere baktığımda polislerimizin şehit edildiğini öğrendim. İki Nolu nizamiyenin güvende olduğunu öğrendim. Sivil kıyafetlerimizi giyerek oraya gittik. Darbe girişiminde yer almadım." iddiasında bulundu.
Darbe girişiminden önce kursiyer teğmen olarak Jandarma Okullar Komutanlığında görev yaptığını belirten Eyüp Basank da emir üzerine içtima alanına geldiğini, burada komutanları tarafından gruplandırmalar yapıldığını söyledi.
Belirlenen görev yerine gittiklerinden kısa süre sonra darbe girişiminden haberdar olduğunu savunan Basank, vakit kaybetmeden bulunduğu yerden ayrıldığını söyledi.
Basank, gece boyunca kanunsuz hiçbir emri yerine getirmediğini, darbe girişiminde yer almadığını ve FETÖ üyesi olmadığını öne sürdü.
"ByLock" kullanıcısı olduğu belirlenen sanık Eyyüp Can Mahti de söz konusu programın ismini tutuklu bulunduğu cezaevinde duyduğunu, telefonuna böyle bir yazışma programı indirmediğini iddia etti.
Sanıklardan Akif Veral ve Asım Demir'in de savunmasını alan mahkeme, duruşmayı yarına erteledi.
04.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi Sincan Cezaevi Yerleşkesi salonunda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı.
Sanık eski kursiyer Teğmen Fatih Çelik, iddianamedeki suçlamaları kabul etmediğini belirttiği savunmasında, Üsteğmen Uğur Kuzucu'nun gece eğitimi yapılacağına dair saat 15.00 civarında Whatsapp grubundan emir verdiğini, bu emir üzerine saat 20.45'te eğitim kıyafetli, hücum yelekli ve silahlı olarak toplandıklarını söyledi.
Çelik, içtima alanında eski Tabur Komutanı Binbaşı Tarık Görener'in, birliklere saldırı ihbarı olduğunu belirterek, komutanların emir komutasında görev yerlerine dağıtılacaklarını ifade ettiğini anlattı.
"Hızlı gelişen olaylar zinciri, kriz ortamı, sorgulama yapmamızı engellemiştir." görüşünü savunan Çelik, Üsteğmen Ramazan Akkuş'un oluşturduğu bir grupta, Üsteğmen Özkan Darendeli komutasında 2 nolu nizamiyeye gönderildiklerini belirtti.
Çelik, Darendeli'nin nizamiyeye geldiklerinde personele okul komutanının emriyle buradaki görevi kendilerinin yürüteceğini söylediğini, üzerlerindeki teçhizatı bırakarak gitmelerini istediğini belirterek, kendisinin de kapıda bariyerin açılıp kapanması için görevlendirildiğini anlattı.
Olayları anlamlandırmaya çalışırken sivil araç giriş çıkışları olduğunu ifade eden Çelik, gece saat 01.00'den sonra ortamın sakinleştiğini söyledi.
Çelik, bir minibüsle kışladan çıkış yapmaya çalışan ancak sonradan içindekinin Ankara İl Jandarma Komutanı Albay Ferdi Korkmaz olduğunu öğrendiği kişi ve yanındakilere izin verilmediğini ve nizamiyedeki bir odada tutulduklarını, ancak kendisinin Korkmaz ile bu sırada hiç karşılaşmadığını öne sürdü.
Yasak olduğunun söylenmesine rağmen cep telefonundan internete girdiğini ve Türkiye'de terör saldırısı olduğuna yönelik haberler gördüğünü savunan Çelik, şarjının bitmesinden sonra telefonunu bir daha kullanamadığını iddia etti.
Özkan Darendeli'ye internette gördüğü haberleri sorduğunu dile getiren Çelik, Darendeli'nin "Bizim bilgimiz yok. Bize terör saldırısı dediler." şeklinde cevap verdiğini ifade etti.
Çelik, ilerleyen saatlerde gözaltına alınan Derendeli'yi korumaya çalışmadığını da ileri sürdü.
Gece kışladan çıkmaya çalışan 8-10 araçlık konvoya da kendisinin kapıyı açtığını, öndeki araçta Muhammet Burak Zabın ve Mustafa Yılmaz'ı gördüğünü söyleyen Çelik, FETÖ ile irtibatı bulunmadığını, örgütün haberleşme programı ByLock'u da kullanmadığını savundu.
Sanık eski Kursiyer Fazlı Çaydaş da içtimadan sonra Eğitim Komutanlığının arka kapısında Eyüp Basank ile görevlendirildiğini, saat 02.00-02.30 civarında darbe girişimi olduğunu öğrendikten sonra kışladan kendi çabasıyla çıkarak uzaklaştığını iddia etti.
"Darbe girişimini öğrendikten sonra yapabileceğim şey kışlayı terk etmekti ve ben bunu yaptım. Ben elimden geleni yaptım, tarafımı belli ettim." görüşünü savunan Çaydaş, daha sonra kışlaya çağrıldığını ve gözaltına alındığını söyledi.
Çaydaş, kendilerine gece eğitimi verileceğini söyleyen Üsteğmen Uğur Kuzucu ile ilgili komutanlarının kendilerine sahip çıkmamasından dolayı tepki göstererek, "Bizleri kandırıp hain darbe girişiminin içine atmak isteyen herkesten şikayetçiyim." ifadelerini kullandı.
Sanık eski kursiyer Teğmenler Fikret Ahmet Aydın ile Gökhan Gümüş'ün de savunma yaptığı duruşmada, sanıklar suçlamaları kabul etmedi.
05.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi Sincan Cezaevi Yerleşkesi salonunda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı.
Sanık eski kursiyer Teğmen Özkan Turan, kışlaya terör saldırısı olacağının söylendiğini ifade ederek, içtima alanında bir rütbelinin yaklaşık 15 metre mesafedeki Yüzbaşı Yusuf Yiğit'i göstererek "Komutanınıza dahil olun." dediğini, Yiğit ile kayıt kabul binası yakınında yeşil alanda beklediğini, sonra da binaya girdiklerini bildirdi.
Yiğit'in kendilerini daha sonra yemekhane binasına götürdüğünü ve onu bir daha görmediğini anlatan Turan, kalkışma olduğunu saat 01.09'da kuzeninin WhatsApp mesajıyla öğrendiğini, olayın ciddiyetini anlayınca da yatakhaneye gittiğini söyledi.
Turan, olayların içinde olmadığını göstermek için yatakhanedeyken video çektiğini ifade ederek, daha sonra 155'i birkaç defa arayıp görüştüğünü ancak bir sonuç alamadığını dile getirdi.
Sonrasında kışladan 2 Nolu nizamiyeyi kullanarak ayrıldığını anlatan Turan, gece 5 mühimmat aldığını ancak mühimmatları cebine koyduğunu ileri sürdü.
Mahkeme Başkanı Melih Uçar'ın bir sorusu üzerine eğitim binasından kim olduklarını bilmediği iki yüzbaşı ile içinde siyah poşet olan bir kasa aldığını ancak mühimmat olduğunu içtima alanında kursiyerler poşetlerden mermi aldığında anladığını kaydetti.
"Başınızdakiler darbeci, kışlayı terk edin"
Sanık eski kursiyer Teğmen Uğur Doğan da gece eğitimi için emir geldikten sonra içtimaya çıktığını, tabur komutanlarının terör saldırısı olduğunu ve olayı ciddiye almaları gerektiğini söylediğini dile getirdi.
Daha sonra tabur komutanının, kendilerini Dilaver yüzbaşının emrine verdiğini, buradan 1 Nolu nizamiyeye geçtiklerini anlatan Doğan, daha sonra 2 Nolu nizamiyeye geçtiğini, telefonunun şarjı az olduğundan interneti açamadığını ve neler olduğunu saat 02.00 civarında arkadaşlarından öğrendiğini söyledi.
Doğan, kalkışma girişimini Mehmet binbaşıya sorduğunu, onun da "Biz kışlamızdan çıkmıyoruz. O yüzden bir sorun yok." karşılığını verdiğini aktardı.
WhatsApp grubundan "Başınızdakiler darbeci, hemen kışlayı terk edin." diye mesaj geldiğini dile getiren Doğan, 2 Nolu nizamiyeden durumlarını merak ettiği için 1 Nolu nizamiyedeki arkadaşlarının yanına gittiğini belirtti.
Doğan, kışlada sorun görmediğinden ayrılmak için acele etmediğini belirterek, nizamiyede beklerken Murat yarbayın aradığını ve "Uğur siz ne yapıyorsunuz?" diye sorduğunu söyledi. "Ne emir verdiyseniz yapıyorum." karşılığını verdiğini anlatan Doğan, yarbayın "Ben emrediyorum gelin." ifadesi ve sonraki konuşmaları üzerine arkadaşlarıyla amfiye gittiklerini, ardından da gözaltına alındıklarını dile getirdi.
Doğan, örgütün haberleşme programı "ByLock"u kullanmadığını da savundu.
Sanık eski kursiyer Teğmen Yasin Özkök de hazırlık aşamasında verdiği ifadeleri kabul etmediğini belirterek, mahkeme huzurunda vereceği savunmanın dikkate alınmasını istedi.
Akşam saatlerinde içtima alanında kursiyer teğmenlere gece eğitimi yapılacağı söylendiğini aktaran Özkök, bu kapsamda 3 Nolu nizamiyede görevlendirildiğini anlattı.
Burada bulunduğu süre boyunca kanunsuz bir işin içinde bulunmadığını iddia eden Özkök, ilerleyen saatlerde bazı komutanların uyarı amacıyla kendilerine gönderdiği mesajlardan darbe girişiminden haberdar olduğunu savundu.
Örgütün kriptolu yazışma programı "ByLock"u 2014'te kullanmaya başladığına dair iddianamede yer alan tespiti kabul etmediğini belirten Özkök, söz konusu programı kullanmadığını öne sürdü.
Özkök, "ByLock"u tutuklandıktan sonra cezaevinde öğrendiğini, FETÖ üyeliğinin söz konusu olmadığını savundu.
Eski kursiyer Teğmen Zeynal Sönmez'in de savunma yaptığı duruşma, yarına ertelendi.
06.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi salonunda görülen duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, 15 Temmuz gecesi kursiyer teğmenlerden oluşturulan timlerin listesini içtima alanında okuyan sanık eski Üsteğmen Onur Demirel savunma yaptı.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da gece eğitimi yapılacağının bilgisi kendisine ulaştıktan sonra hazırlık yapmaya başladığını belirten Demirel, gece eğitimine katılmamak için kendisinden izin isteyen kursiyer teğmenleri eski bölük komutanı Yüzbaşı Ramazan Akkuş'a yönlendirdiğini söyledi.
Akşam saatlerinde, içtima alanında kursiyer teğmenlerin görev dağılımını gösteren bir listenin kendisine ulaştırıldığını ifade eden Demirel, bu listeyi okuduktan sonra ismi geçenlerin görev yerlerine gittiğini söyledi.
Söz konusu listeyi bir teğmenin kendisine verdiğini belirten Demirel, listenin kim tarafından hazırladığı konusunda bilgisinin bulunmadığını söyledi.
Bunun üzerine bir sanık avukatının, "Siz her teğmenin getirdiği listeyi alıp okuyor musunuz?" sorusunu yönelttiği Demirel, eğitim alanın karanlık olduğunu, bu nedenle listeyi getiren teğmeni tanıyamadığını, listelerin akıbeti hakkında ise bilgisinin bulunmadığını iddia etti.
"ByLock kullanmadım"
İlerleyen saatlerde telefonuna baktığında terör saldırısı olduğuna dair haberleri okuduğunu aktaran Demirel, telefonun şarjı bittiği için yazılanlara detaylı bir şekilde bakamadığını iddia etti.
Telefonu şarj etmek için gittiği odasında uyuya kaldığını dile getiren Demirel, uyandıktan sonra Üsteğmen Okan Yalçın'ın yanına gittiğini, bu sırada buradaki teğmenlerin panik halde dışarı çıkmak istediklerine şahit olduğunu aktardı.
Neler olduğunu sorduğunda, dışarıdaki bazı komutanların birlikteki askerlere darbe girişimi faaliyeti olduğuna dair mesaj attığı bilgisini aldığını ifade eden Demirel, saat 01.40'ta sosyal medyada bir kalkışma yaşandığına ilişkin yorumları okuduğunu söyledi.
Demirel, gözaltına alındığı sırada darbe girişiminden haberdar olduğunu savundu. Sabah saatlerinde bir yarbayın kendilerine sivil kıyafetlerini giymeleri için emir verdiğini ifade eden Demirel, daha sonra meslektaşları tarafından gözaltına alınarak polislere teslim edildiklerini anlattı.
FETÖ'nün kriptolu yazışma programı "ByLock"u kullandığına dair iddianamede yer alan bilgileri kabul etmediğini belirten Demirel, "Telefon hattı bana aittir, ne zaman aldığımı hatırlamıyorum. ByLock kullanmadım. Görüşme ve yazışma dökümlerinin getirtilmesini istiyorum." dedi.
"Teğmenleri rastgele seçtim"
Sanık eski Üsteğmen Ramazan Akkuş da 15 Temmuz gecesi karargahta nöbetçi subay olduğunu, bu nöbetin bir ay öncesinden bir bilgisayar programı ile hazırlandığını söyledi.
Sabah saatlerinde günlük mesai çizelgesindeki işleri yapmak için odasına geçtiği sırada tabur komutanı sanık eski Binbaşı Tarık Görener'in rütbelilerin odasına gelmesi için emir verdiğini anlatan Akkuş, bu emri diğer subaylara kendisinin ilettiğini ifade etti.
Görener'in, sanık eski Jandarma Okullar Komutanı Tuğgeneral Sadık Köroğlu'nun gece eğitimi yapılmasını istediğini kendisine bildirdiğini aktaran Akkuş, "Bunun üzerine gece eğitimi için notlar hazırladım. Hangi saatte, hangi eğitim yapılacak, onun için çalıştım. Güzel ve detaylı bir gece eğitimi programı hazırlamıştım." dedi.
Tarık Görener'in kendisine, "sanık Tuğgeneral Köroğlu'nun saldırı ve sabotaj için alarm verdiğini" söylediğini, bu kapsamda gereken hazırlıkları yapması için emir aldığını anlatan Akkuş, "İçtima için indiğimde oluşturulan tim listelerindeki isimler okunuyordu ve içtimadaki rütbelilere teslim ediliyordu. Ben de yardım olsun diye isimleri okudum. Karanlık olduğu için bir ve ikinci timdeki isimleri rastgele seçtim. Bunların nereye gittiklerini, kimin emir komutasına girdiklerini bilmiyorum. Amfide kalan teğmenlerle nizamiyelere güvenlik önlemi için giden teğmenler arasında fark yoktur. Listeler karışık ve rastgele tarafımca seçilmiştir." diye konuştu.
"Bizi vurmakla tehdit etti"
Olağanüstü durumlar başta olmak üzere özellikle terör saldırısında en güvenilir yerin kışla olduğunu belirten Akkuş, bu nedenle evi yakın olmasına rağmen kışlayı terk etmediğini söyledi.
Sabah saatlerinde birlikte görevli komutanlardan Yılmaz Yaman'ın bulundukları yere gelerek kendilerine silah doğrulttuğunu iddia eden Akkuş, "Bizi vurmakla tehdit etti. O saatten itibaren kimin darbeyi yaptığı, kimin darbeye karşı olduğunu bilmediğimiz için oradan araçla hızla uzaklaştık. Saat 07.30'da bir kısım teğmeni yemekhanede gördüm, onlardan sivil kıyafetlerini giyip amfiye gitmelerini istedim." dedi.
İlerleyen saatlerde gözaltına alınarak, polislere teslim edildiğini belirten Akkuş, FETÖ üyesi olmadığını iddia ederek, tahliye talebinde bulundu.
Ağabeyi de sanık çıktı
Daha sonra Akkuş'un çapraz sorgusuna geçildi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Melih Uçar, dosyada aleyhinde bazı tanık beyanlarının olduğunu hatırlatması üzerine Akkuş, "Ben 157 teğmenin bölük komutanıydım. Kimi zaman disiplinsizlikleri nedeniyle ceza verdiğim, bağırdığım oluyordu. Belki bundan dolayı aleyhimde ifade vermiş olabilirler." iddiasında bulundu.
Başbakanlık avukatının Beştepe, Kazan, Akıncı ve Etimesgut'ta telefonunun sinyal verdiğini, görüştüğü Mehmet Akkuş isimli bir şahsın da Akıncı iddianamesinin sanığı olduğunu hatırlatması üzerine sanık Akkuş, "Mehmet Akkuş ağabeyimdir. Hangi iddianamenin sanığı olduğunu bilmiyorum. O günü aradı 'nasılsın, iyi misin' diye sordu." cevabını verdi.
Akkuş, nizamiyelerde görevlendirilen timlerin isimlerinin yer aldığı evrakların yakılmasına şahit olmadığını, bu konuda bir bilgisinin olmadığını öne sürdü.
İzinli olduğu halde birliğe gelmiş
Sanık eski Üsteğmen İslam Kılıç ise darbe girişimi gecesinde takım komutanı olarak görev yaptığını, o gün izinli olmasına rağmen gece eğitimi yapılacağı için birliğe gittiğini ifade etti.
Kışlaya geldiğinde kursiyer teğmenlerden oluşan 8 kişilik bir timin emrine verildiğini anlatan Kılıç, karargahtan uzak hastane ve stadyum bölgesine gönderildiğini söyledi.
Kılıç, cep telefonu şarjının 02.30 gibi bittiğini, bu sırada yanına gelen bir kursiyerin, telefonuna bakıp "darbe girişimi haberleri gördüğünü" söylediğini aktardı. Kılıç, "İlk önce ne yapacağımı bilemedim. Kursiyerlerle konuştuk. 'Arkadaşlar biz buraya emirle geldik, darbe için gelmedik. Muhtemelen darbecilere karşı toplanmış olabiliriz' dedim." ifadesini kullandı.
Kılıç, saat 04.30'da şarja koyduğu telefonundan kendilerine yakın olduğunu bildiği sanık İdris Kaya'yı aradığını, ne yaptıklarını sorduğunda "Bekliyoruz" diye cevap aldığını aktardı.
"Darbeye katkı sağlamayacak yerdeydik"
Kılıç, telefonundan internete girdiğinde kalkışma haberlerini de gördüğünü belirterek, kendilerinin darbecilere karşı önlem almış olabileceklerini düşündüğünü iddia etti.
"Birlik içindeki yerimiz, darbeye hiçbir katkı sağlamayacak bir yerdi." ifadesini kullanan Kılıç, 05.20'de bölük komutanı Üsteğmen Ramazan Akkuş'u aradığını, onun da tabur komutanının emriyle içtima alanına gelmeleri gerektiğini söylediğini ifade etti.
Kılıç, bunun üzerine bir servis istediğini, gelen araca yakındaki İdris Kaya'yı da alıp bekledikleri yerden ayrıldıklarını, kursiyerlere de amfiye çıkmalarını söylediğini aktardı.
İslam Kılıç, 05.40 civarında içtima alanındaki binbaşı Tarık Görener'in yanına gittiğini, yanında Ramazan Akkuş ve Onur Demirel üsteğmenler varken personeli toplama emri aldıklarını söyledi.
"Darbe faaliyetine ilişkin sözüm yok"
Tabur komutanının emrini yerine getirmek için araç kalkış noktasına gittiklerini, bu sırada Yılmaz Yaman'ın tabancasını, yanındaki erin ise G3 tüfeğini doğrulttuğunu anlatan Kılıç, Yaman'ın "Sizi vururum." demesi üzerine buradan uzaklaştıklarını dile getirdi.
İl jandarma ekiplerine 07.00'de teslim olduğunu belirten Kılıç, darbe faaliyetine ilişkin en ufak sözü dahi bulunmadığını, FETÖ üyesi olmadığını öne sürdü.
Sanık İdris Kaya ise dosyadaki HTS ve kamera kayıtları ile tanık beyanlarının tarafına ulaştırılamadığı için etkili bir savunma hazırlayamadığını kaydederek, daha sonra detaylı savunma yapacağını söyledi.
07.07.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi salonunda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklarla tarafların avukatları katıldı.
Sanık eski Üsteğmen Özkan Darendeli, Jandarma Genel Komutanlığı Genel Sekreterliğinde görevli olmasına rağmen kışla komutanına yardımcı olmak için Beytepe'deki okullar komutanlığına gittiğini söyledi.
Burada Binbaşı Tarık Görener'in, kışla komutanının emri üzerine kendisini 2 No'lu nizamiyeye gönderdiğini anlatan Darendeli, yanındaki kursiyer teğmenlerle nizamiyeye giderek görev aldığını ifade etti.
Ankara İl Jandarma Alay Komutanı Albay Ferdi Korkmaz'ı derdest ettiği iddiasını kabul etmeyen Darendeli, 2 No'lu nizamiyeden çıkışın yasak olduğunu, ancak başka herhangi bir kapıdan çıkabileceğini ya da kışlaya dönebileceğini Korkmaz'a söylediğini belirtti.
Darendeli, Korkmaz'ı derdest etmediklerini, iddia edildiği gibi onu arabadan indirip derdest edilmesine yönelik emir de vermediğini öne sürerek, onu nizamiyenin hemen yanındaki nizam karakolunda tuttuklarını, elini kolunu ya da gözlerini bağlamadıklarını savundu.
Hiçbir engelleme olmadan Korkmaz'ı nizam karakolunda beklettiklerini iddia eden Darendeli, kışla komutanının emriyle 2 No'lu nizamiyeden çıkışın yasak olduğunu, ancak girişler için bir emir verilmediğini öne sürdü.
Darendeli, iddianamede de geçen 2 No'lu nizamiyede bulunan nöbetçileri, "Nizamiye bizim kontrolümüze, siz nizam karakolu bölgesine çekilebilirsiniz." şeklinde uzaklaştırdığı yönündeki ifadenin doğru olduğunu, görevlilerin nizam karakolunda beklediğini söyledi.
Çapraz sorgusunda asıl görev yeri Jandarma Genel Komutanlığına neden gitmediği sorulan Darendeli, Jandarma Genel Komutanlığında ilgili birimleri aradığını, ancak kimseye ulaşamadığını, göreve çağıran da olmadığını ifade etti.
Darendeli, terör saldırısı değil de darbe girişimi olduğunu ise gözaltına alındıktan sonra öğrendiğini öne sürdü.
"Darbeci olsam, kışlayı bizden kimse alamazdı"
Sanık eski Yüzbaşı Yusuf Yiğit de yaptığı savunmada, bir şey yapmadığı için ispat edecek bir şeyi de bulunmadığını söyledi. Yiğit, "Gerçek olan bir şey ispat edilebilir. Yokun ispatı yoktur." diye konuştu.
Diğer şüphelilerin ifadelerinden darbeci olduğu isnadı çıkarıldığını öne süren Yiğit, iddianamede o gece silahlı ve hücum yelekli olduğunun iddia edildiğini, ancak bunun da doğru olmadığını savundu. Yiğit, bir askerin silahlı ve hücum yelekli olmasının ise gayet normal olduğunu söyledi.
Yiğit, 1 No'lu nizamiyenin giriş çıkışını bariyer ve özel araçlarla kapattığı yönündeki iddiayı da reddederek, kışlanın bütün giriş çıkışlarında zaten bariyerler olduğunu, ayrıca iddia edildiği üzere 1 No'lu nizamiyede de bulunmadığını ileri sürdü.
Hakkında, usule uygun yollarla elde edilmiş bir tane dahi somut delil bulunmadığını iddia eden Yiğit, darbeci, terör örgütü üyesi, terörist olduğunun iddia makamınca ispat edilmesi gerektiğini söyledi.
Filozoflardan ve çeşitli kaynaklardan alıntılar yaparak savunmasını sürdüren Yiğit, o gece kaotik bir ortamda, kimin ne yaptığı ve kim olduğunun hala tam olarak anlaşılamadığını iddiasında bulundu.
"Ben, tesadüfen olayların içinde kalmış bir subay olarak göstermem gereken refleksi gösterdim." diyen Yiğit, silahlı ve teçhizatlı olmadığını, birtakım olaylar olduğunu anladığı anda bunun aydınlatılması adına kışlada beklediğini söyledi.
Yiğit, yanlış bir eylemde bulunmadığı için kışladan kaçmadığını ifade ederek, o gece sanki okulda darbe faaliyeti varmış, okulda bulunan herkes de darbeciymiş gibi bir hava yaratıldığını, bundan haberi olmadığını, ayrıca darbeye karşı çıkanların, kışladaki durumu bir grup subay ile bastırdıklarını söylediğini dile getirdi.
Yaratılan havanın tümüyle yalan ve asılsız olduğunu söyleyen Yiğit, "Benim gördüğüm, Jandarma Okullar Komutanı Tuğgeneral Sadık Köroğlu'nun emir ve talimatıyla başlayan faaliyetin onun emir ve talimatıyla sonlandırılmasıdır. Askeri hiyerarşi içinde başlayan faaliyetin, askeri hiyerarşi içinde bitirilmesine tanık oldum." dedi.
Yusuf Yiğit, "Ben gerçekten darbeci olsam, değil o gelen zat ve onunla birlikte olanlar, bu kışlayı kimse bizden alamazdı. Emrimizdeki kişi teğmen, teğmene bizde 'He-man' derler. Verilecek her işi yapar. Her işi de yaparlardı ama kimsenin öyle bir derdi yoktu. Kışladaki herkesin amacı darbe olsa idi, bunun için neler neler yapılmazdı." ifadelerini kullandı.
Kışlada birlikte çalıştığı, silah arkadaşı olan bir komutanın gözaltı işlemini tekmeleyerek, örseleyerek, hareket ederek yaptığını ve ellerini koli bandı ile bağladığını, ardından da inzibata değil polislere teslim ettiğini söyleyen Yiğit, gözaltı sürecinde de kötü muamele gördüklerini savundu.
Yiğit, milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen FETÖ'ye aidiyeti, iltisakı ve irtibatı olduğu iddiasıyla yapılan ihraç işlemi ve sonrasında yapılan işlemlerin hukuksuz olduğunu da iddia ederek, darbeci ve terörist olmadığını söyledi.
Sert bir asker olarak zorlu görevlere hep kendisinin gönderildiğini belirten Yiğit, terörist ithamının çok ağır, küfür ve hakaret olduğunu ifade etti.
Görevli olmadığı birliğe kitap okumaya gitmiş
Yusuf Yiğit, darbe girişiminden üç hafta önce Jandarma Okullar Komutanlığından ilişiği kesilerek, Jandarma Genel Komutanlığına atandığını da söyledi. Arkadaşlarıyla görüşmek ve spor yapmak için 15 Temmuz'da saat 17.00'de önceki görev yeri olan Jandarma Okullar Komutanlığına gittiğini belirten Yiğit, buraya geldiğinde sessizliğin hakim olduğunu, okulun neden bu kadar sakin olduğunu sorduğunda, birliklerin İzmir Foça'ya gittikleri bilgisini aldığını aktardı.
İlerleyen saatlerde bazı subaylarla sohbet ettiğini, kitap okuduğunu akabinde, spor salonuna geçtiğini anlatan Yiğit, daha sonra karşılaştığı kursiyer teğmenlerin kendisine gece eğitimi olacağını söylediklerini anlattı.
Sanık eski tabur komutanı Binbaşı Tarık Görener'i görmek için subay kursu bölüğüne gittiği sırada içtima alanındaki kursiyer subayların kendi aralarında terör saldırısı olduğuna dair yaptıkları konuşmalara şahit olduğunu belirten Yiğit, "Tarık binbaşıya, 'Hayırdır, ne oluyor?' diye sordum. O da 'Olağanüstü bir durum var, biz de bilmiyoruz terör saldırısına karşı kışla komutanının emri ile tedbir alıyoruz.' dedi. Kışlayı güçlendirmek için bazı timleri nizamiyelere gönderiyorlardı. Kimsenin ne olduğunu bilmediği kaotik bir durum vardı." dedi.
Tarık binbaşıya ne yapabileceğini sorduğunu, onun da bir grup teğmeni emrine vererek, 1 No'lu nizamiyedeki kayıt kabule gitmesini istediğini söylediğini dile getiren Yiğit, şöyle devam etti:
"Terör saldırısı, kamu düzeni ve güvenliği gerekçesiyle bir grup teğmeni kayıt kabulün oraya götürdüm. 1 No'lu nizamiyede Ramazan yüzbaşıyı gördüm. O da bir şey bilmediğini, terör saldırısı için emniyet tedbiri aldıklarını söyledi. İnternetten baktığımda, 'İstanbul'da terör saldırısı', 'terör alarmı Genelkurmay'da çatışma sesleri' haberlerini gördüm. Bunun üzerine teğmenlere fazla hareket etmemelerini söyledim. Teğmenlerle sohbet ettikten sonra bunlara ihtiyaç kalmayacağını düşünerek geri götürdüm. Tarık binbaşının yanına giderek, nizamiyede ihtiyaç olmadığı için teğmenleri geri getirdiğimi söyledim. O da 'tamam, kışla komutanına söylerim' dedi. Daha sonra öğretmenler odasına geçince haberlere bakarken uyumuşum."
Sabah saatlerinde hiçbir eyleme katılmamasına rağmen darbeci olarak tutuklandığını belirten Yiğit, örgütün kriptolu yazışma programı ByLock'u kullandığına dair iddianamede yer alan bilgiyi kabul etmediğini ifade ederek, söz konusu programı kullanmadığını öne sürdü.
Çapraz sorgu sırasında duruşma savcısının, "Saat 17.00'den 21.00'e kadar kışlada kaldınız. Bu sürede ne yaptınız?" şeklindeki sorusuna Yiğit, "Spor yaptım, kitap okudum, bilgisayara baktım, bir ara dışarı çıktım." cevabını verdi.
Yiğit, görev yeri olmayan bir kışlada bulunduğu sırada şahit olduklarına rağmen neden üstlerini aramadığına yönelik soruya karşılık ise amirlerini aradığını, ancak ulaşamadığını ileri sürdü.
Disiplin subayı olduğu için birliğin Yüksek Disiplin Kurulunun doğal üyesi de olduğunu belirten Yiğit, görev yaptığı süre boyunca yüze yakın askerin FETÖ üyeliği nedeniyle bu kurulun kararı ile ihraç edildiğini savunmasına ekledi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, savunma yapan tutuklu sanık eski Üsteğmen Okan Yalçın, 15 Temmuz'da karargahtan ayrıldıktan sonra yüksek lisans çalışması için Milli Kütüphaneye gittiğini, oradan da evine geçtiğini söyledi.
Bir süre sonra Astsubay Salih Öztürk'ün kendisini arayarak, Genelkurmay Başkanlığından silah sesleri geldiğini, konuyla ilgili bilgisinin olup olmadığını sorduğunu aktaran Yalçın, "Bu sırada uçak sesleri gelmeye başladı. Aklıma daha önce şehir merkezlerinde yapılan terör saldırıları geldi. Tabur yazışma grubunda terör saldırısına ilişkin uyarı mesajını görünce hızlı bir şekilde birliğime gittim." dedi.
Karargaha geldiğinde karşılaştığı askerlerin terör saldırısına karşı birliği koruduklarını söylediklerini bildiren Yalçın, subay temel kurs taburuna giderek sanık eski tabur komutanı Binbaşı Tarık Görener ile görüştüğünü kaydetti.
Görener'e Jandarma Astsubay Okulunda görev yaptığını, orada yetkili birinin bulunmadığını ifade ettiğini belirten Yalçın, bunun üzerine Görener'in de takım komutanı odasında beklemesi için kendisine emir verdiğini ifade etti.
Telefonda görüştüğü eşine, bulunduğu yerde askeri bir hareketliliğin olmadığını söylediğini anlatan Yalçın, ilerleyen saatlerde uyuya kaldığını, uyandığında ise teğmenlerin sağa sola kaçıştıklarına şahit olduğunu ileri sürdü.
Teğmenlerin toplanması için emir verildiğini, birlik içindeki teğmenlere ulaşmak için araçla hareket ettiklerini söyleyen Yalçın, "Birkaç kişinin olduğu yere yöneldik, onların teğmen olabileceğini düşündük. Ben ve İdris Kaya araçtan indik. İki kişi bize silah doğrulttu. Daha sonra Yarbay Yılmaz Yaman da silahını bize doğrultarak geldi. Neden silah doğrulttuklarını sorduğumuzda, sesimizi kesmemiz gerektiğini söylediler. Bize kelepçe takarak gözaltına aldılar." ifadelerini kullandı.
Tanık beyanlarını reddetti
Darbe girişimi sırasında Jandarma Okullar Komutanlığındaki 3 nolu nizamiyeyi emrindeki teğmenlerle ele geçirdiği iddia edilen sanık eski Yüzbaşı Abdullah Serdar Acar da gece eğitimi ve tatbikat kapsamında nöbetçilere destek vermek amacıyla görevlendirildiğini savundu.
Başında bulunduğu teğmenler grubunun suç işlediklerine dair nizamiyedeki diğer askerlerin herhangi bir şey söylemediğini iddia eden Acar, "Onlar da biz de darbe girişimi içinde olmadığımızı biliyorduk. Kanunlar gereği aldığımız emirle oradaydık ve emirle oradan ayrılmayı bekliyorduk. Teğmenler ve nizamiyedekilerin yanında tabur komutanını arayarak ne yapacağımızı sordum." diye konuştu.
Acar, gece saatlerinde Albay Nuh Köroğlu'nun nizamiyeyi aradığını ancak görüşmeyi hangi maksatla yaptığından emin olmadığı için birlik komutanıyla görüşmesi için yönlendirdiğini iddia etti. Sanık Acar, "Sabaha karşı Nuh Albay ile telefonda görüştüm. Beni ikna etmesi ve benim de buna direnmem söz konusu olmamıştır." dedi.
Nizamiyede bulunduğu sırada Yurtta Sulh Konseyi'ne ilişkin açıklamalar yaptığına yönelik tanık beyanlarının hatırlatılması üzerine Acar, "Bütün internet sitelerinde Yurtta Sulh Konseyi'ne dair haberler geçiyordu. Konseyle alakalı bir şey dediğimi hatırlamıyorum. Şayet bunu kullanmışsam da gayet doğal çünkü o saatte her yerde bu isim geçiyordu." savunmasını yaptı.
Acar, 3 nolu nizamiyede teğmenlerin silahlarını tam dolduruşa getirmeleri için emir vererek, darbe girişiminde yer almayan askerleri alıkoyduğuna dair başka bir tanık beyanını da reddetti.
Bazı rütbeli personelin nizamiyeden girişine engel olduğuna yönelik iddianamedeki bilgilerin de çarpıtıldığını savunan Acar, "Nizamiyede olduğumuz sırada Cihan Gültekin'in gelip 'Siz kimsiniz?' sorusuna, benim 'Buradan uzaklaş, evine git.' dediğim söyleniyor. Kesinlikle böyle bir şey olmamıştır. Sadece orada ne amaçla bulunduğumuz konusunda bilgi verdim." iddiasında bulundu.
Ayrıca silah depolarının kendisi tarafından açıldığına ilişkin tespiti de kabul etmeyen Acar, "Sanık bazı teğmenler, silahlıkların bir yüzbaşı tarafından açıldığını söylediler. Teğmenler beni tanıyor. Eğer açan kişi ben olsaydım, o yüzbaşının benim olduğumu söylerlerdi." dedi.
Sanık Osman Küt de hakkında isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini belirterek, mahkeme huzurunda vereceği ifadenin esas alınmasını istedi.
FETÖ üyeliğinin söz konusu olmadığını, emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini savunan Küt, kanunlara aykırı davranmadığını iddia ederek, tahliye talebinde bulundu.
Sanık yüzbaşılar Adem Yaşar ve Dilaver Bilgi ise dosyadaki tanık beyanları, kamera ve HTS kayıtları ile bilirkişi raporları kendilerine ulaştıktan sonra savunma yapacaklarını söyledi.
Duruşmaya, pazartesi günü sanık savunmalarıyla devam edilecek.
İDDİANAME
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, kursiyer teğmenler Abdulbaki Bağış, Cengiz Çekli, Emir Umurcan Avşar, Fazlı Çaydaş, Hacı Veli Yılmaz, Mehmet Çekiç, Muhammed Üçoluk, Numan Haktanıyan, Sercan Arı, Tarık Görener, Volkan Piri, Yahya Gümüş ve Zeki Kaya, sanıklar arasında bulunuyor.
İddianameye göre, önceden hazırlanan, görev yerlerinin belirlendiği isim listelerinin bulunduğu belgeler, poşet içinde sanık Ramazan Akkuş tarafından getirildi. Şüpheli jandarma kursiyer teğmenler, önceden hazırlanan plan uyarınca bu listeler doğrultusunda 8 kişilik gruplar halinde darbeye yönelik faaliyet yürüttü.
15 Temmuz günü Jandarma Okullar Komutanlığında görev yapan sanıklar ile başka birliklerde görev yapıp darbe teşebbüsü kapsamında Jandarma Okullar Komutanlığına gelen sivil kıyafetli asker şüpheliler, fikir ve eylem birliği içinde hareket ederek, Beytepe'deki Jandarma Okullar Karargahı'nın işgalini gerçekleştirdi.
İşgal kapsamında nizamiye bölgesinin giriş ve çıkışlarını engelleyen şüpheliler, karargah içinde bulunan cephaneliği açtı ve darbeci diğer şüphelilere mühimmat dağıtarak darbe teşebbüsünde rol aldı.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-22 Mart (2017) 'Ankara Jandarma Okullar Komutanlığı Darbe Yap. 317 sanık' davası
(08 Temmuz 2017, 14:04)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: