Hatay'da, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında, sözde 'Hatay sıkıyönetim komutanı' olarak belirlenen dönemin 39. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Hasan Polat'ın da aralarında yer aldığı 39'u tutuklu, 3'ü tutuksuz, 2'si firari 44 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması başladı.
01.04.2017 14:51 Hatay'da, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında, sözde 'Hatay sıkıyönetim komutanı' olarak belirlenen dönemin 39. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Hasan Polat'ın da aralarında yer aldığı 39'u tutuklu, 3'ü tutuksuz, 2'si firari 44 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması başladı.
31.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, o dönem Hatay'da 39. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı, 121. Serinyol Er Eğitim Alayı ile Garnizon Komutanlığında görevli askerler, görevden ihraç edilen polisler ve muhtarın da aralarında bulunduğu tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları katıldı.
Tutuklu yargılanan sanıkların savunmaları, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kaydedildi.
Mahkeme Başkanı Ahmet Turan Oral, TSK'da yuvalanan terör örgütü mensuplarınca hazırlanarak kuvvet komutanlarına gönderilen 'Sıkıyönetim Direktifi' adlı belgeyle sözde ' Hatay sıkıyönetim komutanı' olarak adı geçen Polat'a isnat edilen suçlamayı okudu.
Söz verilen Polat, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, kendisine bağlı 55 ayrı yerde birlik, 250 zırhlı araç ve 7 bin civarında askerin bulunduğunu anlattı.
Darbeyle alakası olsa birçok birliği harekete geçirebilecek durumda bulunduğunu ancak böyle bir şeye teşebbüs etmediğini öne süren Polat, Hatay'da 4 yıldır görev yaptığını, bunun 2 senesinin Hudut Alay Komutanlığı, 2 senesinin de Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında geçtiğini anlattı.
Hassas bir yerde görev yaptığını belirten Polat, devlet ve milletin aleyhine bugüne kadar kötü bir şey yapmadığını iddia etti.
Bugüne kadar zor yerlerde görev aldığına işaret eden Polat, 'Bu örgütle alakam olsa niye zor yerlerde görev versinler? 8,5 aydır tutukluyum. Örgüt yöneticisi olsam önceden plan yapmam, görevlendirmede bulunmam, özel tedbir almam gerekirdi ama ben bir tane bile bu anlamda bir şey yapmadım.' dedi.
Darbecilerin tutuklanacaklar için depo tespiti yaptığı iddiası
Sanık Polat, darbe teşebbüsü günü biri sabah, diğeri de akşam saatlerinde iki devir teslim töreninin olduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
'İlk öncelikle Serinyol Jandarma Er Eğitim Alay Komutanlığında saat 10.00'da tören vardı. Buraya katıldım, görevi devralan Albay M.Y. ile ilk defa orada karşılaştım. Daha öncesinden tanımam. Örgüt yöneticisi olarak onlara talimat verdiğimden bahsedilmiş. Ama M.Y. ile o gün tanıştım. Buradaki törenin ardından 18.00'deki Hudut Alay Komutanlığındaki törene kadar Hassa ilçesinde karakola denetime gittim. Darbe yapacak olsam, bundan haberim olsa niye uzak bir karakola gidip denetleme yapayım? Törenin ardından bir süre kameriyede oturduk. Daha sonra Hudut Alay Komutanlığı görevini devralan Albay N.E. sınırda kritik bir konu olduğunu belirterek ayrıldı. Ben de alaya geçtim. '
İddianamede 'tutuklanacaklar için Alay Komutanlığında demir parmaklığı olan bir depo baktıkları' yönünde bir ifade olduğuna dikkati çeken Polat, 'Darbeden haberim olsa, adliye, polis nezarethanelerini niye kullanmayayım? Kala kala o depoya mı kaldık? Bu iddia varsayımdır. Bu depoyu yeni görevi devralan ve henüz eşyaları gelmeyen Albay N.E'nin eşyalarını koyması için baktık.' iddiasında bulundu.
'Birileri başımı belaya sokmaya çalışıyor'
'Sıkıyönetim komutanı olarak ismimin neden yer aldığını anlamadım, birileri başımı belaya sokmaya çalışıyor.' ifadesini kullanan Polat, şunları kaydetti:
'Örgüt yöneticisi olsam, plan yayıp görevlendirme yapardım. Birliklerime alarm verirdim. Ortalığı ayağa kaldırırdım, havaalanı ve limanların tutulması için direktif vermem gerekirdi. Ben bunların bir tanesini bile yapmadım. Sıkıyönetim direktifiyle ilgili tümen komutanını aradım, bilgi verdim. Darbeci olsam tümen komutanını niye arayayım? Kötü niyetim olsa onu dikkate almamam gerekmez miydi?'
İddianamede yer alan 'zırhlı araç istemesiyle' ilgili Polat, 'O gece Ahmet Tor Kışlası önünde vatandaşların toplandığı bilgisi geldi. Ben de 39. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığındaydım. Kalabalığın içerisinden geçebilirim, oraya gidebiliriz düşüncesiyle zırhlı araç istedim. Ancak yaklaşık yarım saat sonra da bu emri iptal ettim. Çünkü hem vatandaşlar dağılmaya başlamıştı hem de oraya zırhlı araçla gitmem vatandaşı daha çok tedirgin edebilir, yanlış bir şey olabilirdi.' dedi.
Polat, 'örgütün emniyetten sorumlu imamı firari sanık Ersan Özkan'ın kendisini aramasıyla' ilgili de bu kişiyi tanımadığını öne sürerek, 'O gece bundan telefon geldi, 'emrimin olup olmadığını' sordu, kendisini tersleyerek telefonu kapattım.' diye konuştu.
Kendisi ve personelinin darbe girişimiyle ilgisinin olmadığını, 'Sıkıyönetim Direktifi' yazılı belgedeki emirlere uymadığını, isminin neden burada yer aldığına anlam veremediğini savunan Polat, FETÖ ile herhangi bağlantısının bulunmadığını iddia etti.
2. Hudut Alay Komutanlığı görevini 15 Temmuz tarihinde devralan tutuklu sanık Albay Necmi Eroğlu, darbeden önceden haberi olduğu yönündeki suçlamaları reddetti.
Malatya'dan Hatay'a geldiğini ve ailesini getirmediğini belirten Eroğlu, iddianamede yer alan 'tutuklanacak kişilerin konulması için depo tespiti' yapıldığı yönündeki ifadeyi yalanladı.
Depoya, tayininin buraya çıkması nedeniyle eşyalarını koymak için baktığını dile getiren Eroğlu, darbeden önceden haberi olmadığını, sıkıyönetim direktifi geldiğinde de kanunsuz olan bu emre uyulmaması yönünde çalışma yaptığını, o gece hiçbir kimseyi göreve çağırmadığını, hiçbir aracın dışarı çıkarılmadığını savundu.
FETÖ üyeliğini kabul etti
Savunmasında darbe girişimine teşebbüsten beraatini, FETÖ üyeliğinden de tutuksuz yargılanmayı talep eden Eroğlu, örgüte üyeliğini ise kabul etti.
FETÖ üyeliğiyle ilgili bir başka dosyada ayrıntılı savunmasını yaptığını dile getiren Eroğlu, bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi verdiğini belirtti.
Mahkeme Başkanı Ahmet Turan Oral, ifadenin mahkemeye ulaşmadığını söyleyerek örgütle ilgili Eroğlu'na, yapıya ne zaman girdiğini ve daha önce bu konuda suçlamayı reddetmesine rağmen şimdi niye kabul ettiğini sordu.
Eroğlu, 'Ortaokul ve lise yıllarında onların yurdunda kaldım. Mesleğim gereği dini inancımı daha rahat yaşayabilmek için bu yapıda yer aldım. Dini duygu ve düşüncelerimi daha rahat yaşayabilmek için örgütte yer aldım. Eğitim ve hayır yüzünü gördüğüm örgütün, devlete ve millete olan karanlık yüzünü darbe günü gördüm. 15 Temmuz'dan önce dini yapının içinde yer aldım, örgütsel yapıda yer almadım.' diye konuştu.
ByLock kullanıcısı olduğunu da kabul eden Eroğlu, bu programın Malatya'da kod adı 'Akif' olan gerçek adını bilmediği kişi tarafından bilgisayarına yüklendiğini belirtti.
'Eşimi de mağdur ettim'
ADSL hattında ByLock'un tespit edildiğini ve bu hattın da eşinin üzerine olduğunu vurgulayan Eroğlu, 'Eşim öğretmen. ADSL hattı onun üzerine olduğu için mesleğinden ihraç edildi. Eşimi de mağdur ettim.' diye konuştu.
ByLock ile ilgili Akif denilen kişiden kendisine dini içerikli bilgilerin yanı sıra 3 haftada bir yaptıkları sohbetlerle ilgili toplantı saatinin bilgisinin geldiğini ifade eden Eroğlu, ayrıca 17-25 Aralık sürecine ilişkin örgüt lehine, hükümet aleyhine mesajların geldiğini de kabul etti.
2. Hudut Alay Komutanlığı görevini 15 Temmuz tarihinde devreden Albay Mehmet Ali Tuna da savunmasında, darbeden önceden haberinin olmadığını iddia ederek, suçlamaları reddetti.
İddianamede yer alan darbe günü devir teslim yapılması ve sınırdan birlik çekilmesiyle ilgili Tuna, tören tarihini ordu komutanlığının belirlediğini, birliklerin çekilmesinin de aynı şekilde kendisinin bilgisi dahilinde olmadığını kaydetti.
Zamanını kendisinin belirlemediği devir teslim töreni tarihinin darbe gününe denk gelmesi nedeniyle darbe girişiminden suçlandığını kaydeden Tuna, 'Canımdan çok sevdiğim üniformama veda ettim. Gerekirse seve seve can vereceğim vatanıma gece gündüz hizmet ettim. Darbe gününden bu yana terörist muamelesi görüyorum.' diye konuştu.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Tuna, beraatini talep etti.
TSK'da yuvalanan terör örgütü mensuplarınca hazırlanarak kuvvet komutanlarına gönderilen sözde 'Sıkıyönetim Direktifi' adlı belgede ismi yer aldığı hatırlatılan tutuklu sanıklardan eski Deniz Üs Kurmay Başkanı Süleyman Çelik'in savunması istendi.
Hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirten Çelik, 9-24 Temmuz tarihlerinde tüm yetkilerini devrederek yıllık izne çıktığını anlattı.
Darbe girişimi gününden bir gün önce ailesiyle birlikte Ordu ilinde olduğunu belirten Çelik, 22.00 sularında kardeşinin kendisini arayarak 'Abi, tanklar köprüyü kapatmış, neler oluyor?' diye sorduğunu söyledi.
Ardından televizyonu açtığını ve kalkışmadan haberdar olduğunu aktaran Çelik, şöyle devam etti:
'Bulunduğum yerde telefonum çekmiyordu, kayınvalidemin telefonundan 16 Temmuz sabahı üs komutanımı aradım. ' Ordu'dayım, bir emriniz var mı?' diye sordum. Bana 'Yok' dedi. Sonra 'Seni üs komutanı yapmışlar' dedi, şaşırdım, 'Nasıl olur komutanım, siz üs komutanımızsınız' dedim. 'Hayır, darbeciler seni üs komutanı yapmış' dedi. Geleyim mi ? diye sorduğumda 'Hayır' yanıtını verdi. Sonra üs komutanım beni tekrar arayıp evimde ve iş yerimde arama yapıldığını söyledi, gelmemi istedi. 18 Temmuz'u sabahı otobüsle yola çıktım.'
Daha sonra 21 Temmuz günü gözaltına alındığını belirten tutuklu sanık Çelik, darbe girişiminde görev almadığını ve hiçbir zaman da TSK'nın emir komuta zincirinden dışarı çıkmadığını söyledi.
Mahkeme başkanının Sıkıyönetim Direktifi adlı belgede adının neden yeraldığını sorması üzerine Çelik, 'Yorum yapmak zor, bunu listeyi hazırlayanlara sormak lazım. Bana kimse sormadı.' yanıtını verdi.
'Bu dosya ortalık malı gibidir, herkesin eli değebilir'
Tutuklu sanıklardan eski Kurmay Başkanı Taşkın Heken ise savunmasında, 15 Temmuz gecesi karargaha geldiğinde Tugay Komutanı Hasan Polat'ın odasına girdiğini ve komutanın o sırada bir evrak okuduğunu gördüğünü paylaştı.
Tugay komutanının okuduğu evrakın Sıkıyönetim Direktifi olduğunu gördüğünü aktaran Heken, şöyle devam etti:
'Odada ben ve tugay komutanımızın dışında başkaları da vardı ve evrakın normal olmadığı, bir gariplik ve kanunsuz olduğu konuşuldu. Tugay komutanımız ne bana ne de diğerlerine 'Darbeye katılın' emri vermedi, aksine karşı durmamız gerektiğini söyledi.'
İddianamede yer alan, Sıkıyönetim Direktifi'nin yer aldığı arz dosyasında parmak izinin bulunduğu yönündeki bilgilere de cevap veren Heken, 'Bu dosya ortalık malı gibidir, herkesin eli değebilir.' ifadesini kullandı.
Heken, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanmalarının 'trajikomik' olarak değerlendirdi.
Tutuklu sanıklardan eski tabur komutanı Cihan Topçuoğlu ise Sıkıyönetim Direktifi evrakının çıktısını alıp tugay komutanına arz etmekle suçlandığını ancak FETÖ terör örgütü ve darbe girişimiyle hiçbir alakasının olmadığını, darbe girişimi gecesi ne tugay komutanını ne de Sıkıyönetim Direktifi dosyasını gördüğünü aktardı.
Tutuklu sanıklardan eski tabur komutanı Dağıstan Tunçbilek ve eski kurmay subay Mehmet Atabey de haklarındaki suçlamaları kabul etmedi.
Öte yandan sanıklar, iddianamede tanık olarak ifadesi bulunan tümen komutanının mahkemeye çağrılarak yüz yüze dinlenilmesini talep etti.
Tutuklu sanıklardan Mehmet Kargacı ise 15 Temmuz darbe girişimini ilk başta PKK veya DEAŞ saldırısı olarak değerlendirdiğini savundu.
Hareket merkezindeyken sıkı yönetim emirli bir evrakın geldiğini duyduğunu, gelen evrakı bilgisayar ortamında incelediğini ve kanunsuz olduğunu anlayarak ehemmiyet vermediğini anlattı.
Tutuklu sanık Kargacı, iddianamede yer aldığı gibi tugay komutanından emir almadığını o gece kendisini hiç görmediğini öne sürdü.
Tutuklu sanıklardan Salih Taşkın ise Sıkıyönetim Direktifi'nin suç teşkil eden bir emir olduğunu, riayet edilmemesi gerektiğini tugay komutanına ilettiğini söyledi.
Taşkın, tugay komutanından da darbe emri almadığını ileri sürdü.
O gece tümen komutanının ise kendisini arayarak 'İkinci bir darbe olabilir, tedbirinizi alın' diye sözlü emir verdiğini anlatan Taşkın, kendisinin de buna uyduğunu ancak yazılı emrin gelmediğini söyledi.
01.04.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, söz konusu tarihte Hatay'da 39. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı, 121. Serinyol Er Eğitim Alayı ile Garnizon Komutanlığında görevli askerler, görevden ihraç edilen polisler ve muhtarın da aralarında bulunduğu tutuklu ve tutuksuz sanıklarla avukatları katıldı.
Tutuklu yargılanan sanıkların savunmaları, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile kaydedildi.
15 Temmuz 2016'da gündüz saatlerinde Serinyol Jandarma Alay Komutanı olarak göreve başlayan tutuklu sanık Albay Etem Metehan Yaşar, hakkındaki suçlamaları reddederek, 'Haziran ayında Serinyol Jandarma Alay Komutanlığına tayinim çıktı. Ben buraya gelmeden önce alaydan 4 ay arayla iki kez silah çalınma olayı olmuş. Normalde göreve 1 Ağustos tarihinde başlamam gerekirken, buradaki olaylar ve disiplinsizlik nedeniyle özel yayınlanan izinle 15 Temmuz tarihinde göreve başlamam istendi. 12 Temmuz tarihinde kışlaya geldim, görevi devralmadım ama denetim ve incelemelerde bulundum.' ifadesini kullandı.
Yaşar, kışladaki düzensizliği, disiplinsizliği gördüğünü ileri sürerek şöyle devam etti:
'Mehil iznimi de devir-teslim töreni yapıldıktan sonra kullanma şartıyla göreve başladım. 3 bin dönümlük kışlada 8 nöbetçi olduğunu, buranın olası saldırılara açık olduğunu, alanın yangınlara çok açık olduğunu gördüm. Ayrıca burası alay olmasına rağmen içi boştu hem personel hem teçhizat anlamında. 15 Temmuz tarihinde devir-teslim töreni yapıldı. 16 Temmuz'da çocuklarım Ankara'dan Hatay'a gelecek, 22 Temmuz tarihinde de tatile çıkacaktık.'
Törenin ardından yemeğe çıktığını ve alkol aldığını, yanında da yeni tanıştığı Cabir Dik ile Merkez Komutanı K.A'nın olduğunu belirten Yaşar, yemeğin ardından başka bir yere geçtiğini ve yine alkol aldığını kaydetti.
Bu sırada gelen telefonla, sıkıyönetim direktifiyle ilgili yazıyı öğrendiğini ifade eden Yaşar, 'Hemen kışlaya dönebilmek için yanımda olan Cabir Dik'in aracıyla döndüm. Bugüne kadar FETÖ'cüler yüzünden sayısız kez iftiralara, imzasız mektuplara maruz kaldım. Onlar yüzünden ailem dağıldı, eşimden ayrıldım. Bu olayın ardından FETÖ'cülerin girişimi olursa ne yapacağımı düşündüm. Nöbetçilere dikkatli olmaları konusunda uyarıda bulundum. Ankara'da tanıdığım bazı komutanları aradım. FETÖ'cüler tarafından bazı kişilerin alındığını, bazı yerlerin ele geçirildiğini öğrendim.' diye konuştu.
Muhtara üniforma giydirildiği iddiası
Odasında alkol almaya devam ettiğini dile getiren Yaşar, o sırada yanında bulunan ve kendisi de alkollü olan Cabir Dik'in kışlık üniformasını alarak üzerine giydiğini fark ettiğini söyledi.
İddianamede yer aldığı gibi bu üniformayı Cabir Dik'e kendisinin vermediğini belirten Yaşar, o sırada bu konu üzerinde durmadığını anlattı.
Alaydaki kimseyi tanımadığı için güvenmediğini, askerlerin disiplinsiz tavırları nedeniyle birtakım emirler verdiğini ifade eden Yaşar, ancak bunların iddianamede yer aldığı gibi darbeye destek amaçlı olmadığını, sadece kışlaya FETÖ'cülerin saldırısı durumunda alınması gereken tedbirlerle ilgili olduğunu savundu.
Yaşar, kışlada, darbe teşebbüsünde bulunulabilecek personel ya da zırhlı araç gibi hiçbir şeyin olmadığını savunarak, 'Darbe başarılı olsaydı, darbeciler ilk etapta beni tutuklardı. Çünkü yıllardır benimle ve ailemle uğraştılar. Onların iftiraları, imzasız mektupları yüzünden eşimden ayrıldım. Aile düzenim yok oldu. Şu anda terörist muamelesi görüyorum. Bu muameleyi görmem sadece PKK ve FETÖ'yü mutlu etmiştir.' diye konuştu.
Muhtar suçlamaları kabul etmedi
Darbe gecesi tutuklu eski albay Etem Metehan Yaşar'ın yanında bulunan ve iddianamede, askeri üniformayla darbe girişiminde yer aldığı belirtilen tutuklu sanık muhtar Mehmet Ali Dik ise darbe girişiminden haberinin olmadığını ve o gece mahalledeki bir düğünde bulunduğunu ileri sürdü.
Düğün bitince kardeşinin kendisini aradığını ve 'ağabey alayda oturuyoruz sen de gel' dediğini ileri süren Dik, şunları kaydetti:
'Tamam deyip telefonu kapattım ama gitmedim, sonra tekrar kardeşim gelmem için beni aradı. Yeni alay komutanının geldiğini söyledi çağırdı. Kalktım gittim alkol almıştım. Alaya gittiğimde içeride 2 albay, kardeşim ve 2 de binbaşı vardı. Bunların içindeki albaylardan biri de Metehan Yaşar'dı. Metehan bana hoş geldin dedikten sonra 'sen muhtarsın, bu mahalledeki halk alaya hücum eder mi?' diye sordu. Ben de anlamadım öyle bir şey olmayacağını ona söyledim. Biraz oturduk Metehan alkol almıştı ve bir süre sonra sızdı. Bir ara ayıldı tekrar içki içti. Metehan yine sızınca kardeşime el işaretiyle kalkmasını söyledim. O sıra yine ayıldı, bize nereye gideceğimizi sordu eve deyince 'ben de sizinle geleyim' dedi ve birlikte alaydan çıktık, ben evime gittim. Darbeyle ilgili kesinlikle alakam veya bilgim olmadı. O gece düğünde halay çekiyorduk.'
İddianamede yer aldığı gibi 'emrinde 300 adamın' bulunması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, hiçbir emir de alıp vermediğini öne süren Dik, 'Ben muhtarım, benim o kadar adamım nasıl olsun.' dedi.
FETÖ terör örgütüyle uzaktan yakından bağlantısının bulunmasının mümkün olmadığını savunan Dik, askeri kamuflaj da kesinlikle giymediğini iddia etti.
Tutuklu sanıklardan muhtarın kardeşi ve darbe girişimi gecesi albayın yanında bulunan diğer sanık Cabir Dik ise abisinin ifadesine katıldığını, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirtti.
Dik, darbe girişimi gecesi eski Albay Yaşar ile iki farklı restorana gidip alkol aldıklarını son gittikleri lokantada albayın alkolün etkisiyle mikrofonu alıp şarkı dahi söylediğini anlattı.
Duruşmada, tutuklu sanıklardan eski emniyet mensuplarına 'Örgütün emniyetten sorumlu imamı firari sanık Ersan Özkan ile 15 Temmuz ve sonraki günlerde telefon irtibatı kurdukları' hatırlatıldı.
Sanıklar, yaptıkları savunmalarda, Özkan ile telefon görüşmelerini kabul ederek görev amaçlı bunları yaptıklarını ileri sürdü.
Tutuklu sanıklardan Hakan Güler, savunmasında, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi oğluyla gece geç saatlere kadar spor amaçlı yürüyüşe çıktıklarını, eve gelip televizyonu açtığında olaylardan haberdar olduğunu anlattı.
Olayları öğrenince telsizini açıp dinlediğini ve emniyet müdürü vekilinin telsizden herkesin 1 saat içinde şubede olmasını emrettiğini duyduğunu ve şubeye geçtiğini iddia eden Güler, şöyle devam etti:
'Emniyet müdürlüğüne geçtim, direkt emniyet müdürü vekilimizin odasına yöneldim, telsizdeki emrinin dışında bir emri olup olmadığını öğrenmek istedim ancak müdür vekili toplantı halindeydi bölmemek için giremedim odasına. Daha sonra beklemek için emniyetin bahçesine çıktım, girişteki kulübede arkadaşlarla çay içtik daha sonra tekrar yukarı çıkmak için kalktım emniyet müdürlüğünün bahçesinde Ersan Özkan'ın aracını gördüm, o sıra Ersan Özkan'ı aradım burada olup olmadığını öğrenmek için, başka da bir görüşmem olmadı.'
Güler, üzerine kayıtlı telefon numarasında ByLock tespit edildiğini hatırlatılması üzerine, bu sistemi kendisinin kullanmadığını ve telefonuna indirmediğini savundu.
Güler, emniyet binasını işgal etmek için değil, telsizden anonsla emir geldiği için şubeye geçtiğini ileri sürdü.
Tutuksuz sanıklardan Cevat Demir ise Gaziantep'te emniyet müdür yardımcısı olduğunu, lojmanında FETÖ terör örgütüne ait gazetelerin bulunduğunu ancak bu gazetelerin kendisine ait olmadığını söyledi.
Diğer sanıklar da savunmalarında, haklarındaki suçlamaları kabul etmediklerini ve cep telefonlarında belirlenen ByLock'u kullanmadıklarını iddia etti.
Duruşma, diğer sanıkların da dinlenmesi için yarın da sürecek.
İDDİANAME
Yargılanmasına devam edilen 44 sanık hakkında, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek', 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etme', 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme' suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 'terör örgütü FETÖ/PDY üyesi olmak' suçundan da 5 ile 15 yıl hapis cezası talep ediliyor.
Paralel yapı-12 Ocak (2017) 'Hatay Darbe Yapılanması 44 sanık' davası
(01 Nisan 2017, 14:46), son güncel.: (02 Nisan 2017, 11:13)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: