Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Sahil Güvenlik Komutanlığındaki olaylara ilişkin, aralarında eski Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem'in de bulunduğu biri er 28 sanık hakkında açılan davaya başlandı.
29.03.2017 14:13 Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Sahil Güvenlik Komutanlığındaki olaylara ilişkin, aralarında eski Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem'in de bulunduğu biri er 28 sanık hakkında açılan davaya başlandı.
27.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Yerleşkesindeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, yakınları ve avukatları katıldı.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, iddianamenin özetini okumasının ardından, ses ve görüntü kaydı için gerekli olan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi'ndeki (SEGBİS) aksaklık nedeniyle duruşmaya ara verdi.
Sanık Hakan Üstem'in savunması
Duruşmada daha sonra savunmasını yapan eski Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Sahil Güvenlik Komutanlığında ölüm, yaralanma ya da herhangi bir kargaşa yaşanmadığını, birliklerin kışla dışına çıkmadığını belirterek, komutanlığın darbeye iştirak etmediğini, gece boyunca birlikleri kontrol altında tuttuklarını ileri sürdü.
TBMM'nin karşısında bulunan komutanlık binasının, Meclis'e atılan bombalardan en çok zarar gören bina olduğunu belirten Üstem, "O gece yaşanan olağanüstü olaylarla ilk defa karşılaştım. Meclis'in bombalanmasının hemen ardından amirim olan Genelkurmay Başkanı ve Genelkurmay İkinci Başkanına ulaşamadığımdan dolayı bazı hatalar olmuş olabilir." dedi.
ByLock kullanıcısı olmadığını, FETÖ ile bağlantısı bulunmadığını, iddianamede geçen bazı bankalardaki hesaplarında Sahil Güvenlik Komutanlığına ait örtülü ödenek hesapları olduğunu ve o hesabın da kendisinden önceki komutandan devirle kendi üzerine geçtiğini, hesapların komutan adına açıldığını savunan Üstem, MASAK raporlarının da kendi ifadesini doğrular nitelikte olduğunu kaydetti.
15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında Genelkurmay Başkanlığından gelen emir mesajlarında kendisinin görevine devam edeceğinin yazıldığını ve bu yüzden darbeci olarak anıldığını öne süren Üstem, darbecilerle irtibatı olsa Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki en kıdemli komutan olarak kendisinin daha üst bir kadroda göreve atama yaptırabileceğini söyledi.
Sanık Üstem, 15 Temmuz günü yıllık izne çıkmak için izin yazısını yazdığını, darbe teşebbüsünden de Ankara dışında Bolu yakınlarındaki bir alışveriş merkezinde haberdar olduğunu anlatarak, gece saat 23.20'de Sahil Güvenlik Komutanlığına sivil kıyafetlerle giriş yaptığını, yolda farklı birimlerdeki önemli görevlerdeki kişilerin birliğe gelmesi emrini verdiğini, Albay Bülent Olcay ile yaptığı telefon konuşmasında da "Yaşananlar hakkında bilgim yok, karargaha gidiyorum." dediğini belirtti.
"Eski Bakan Ala'dan Okluk Koyu'nun boşaltılması emri"
Sahil Güvenlik Komutanlığının barış dönemlerinde İçişleri Bakanlığına bağlı olduğunu anımsatan Üstem, eski İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın 10 Temmuz'da kendisini arayarak Okluk Koyu'nun 12 Temmuz'da yatlardan ve diğer deniz araçlarından boşaltılması emrini verdiğini, emri verirken de herhangi bir gerekçeden söz etmediğini iddia etti.
Bakan Ala'nın emrini hemen Marmaris Sahil Güvenlik Grup Komutanı Albay Mete Çağlar'a ilettiğini, aynı emrin dönemin Muğla Valisi tarafından da Çağlar'a verildiğini öğrendiğini belirten Üstem, o günden sonra da 2 gün içerisinde birkaç defa verdiği emrin takibi için Çağlar ile görüştüğünü, 12 Temmuz'da Cumhurbaşkanlığı korumalarının da Okluk Koyu'ndaki Sahil Güvenlik Botunu ziyaret etmesiyle, tedbirlerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için alındığını anladıklarını kaydetti.
Okluk Koyu'nu ilk başta bir günlük boşalttıklarını, ancak daha sonra bu durumun uzadığını, bu yüzden de Çağlar ile telefon görüşmelerinin sayısının arttığını anlatan Üstem, "Kaldı ki bizim kapattığımız, boşalttığımız koy ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konakladığı otel arası denizde İstanbul-Çanakkale arası, karada ise 2 saatlik bir mesafedir. Benim Sayın Erdoğan'ın kaldığı otelle ilgili olmayan bir yer için sorduğum soruların darbe teşebbüsüyle ilişkilendirilmesi doğru olmaz." diye konuştu.
"Kolluk gücünü kullanabilirler' demiş olabilirim"
Darbeci komutanlar arasında olduğu iddiasıyla tutuklanan eski Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İkmal Dairesi Başkanı tuğamiral Hasan Kulaç ile 14 Temmuz günü görüşmesi nedeniyle de FETÖ'cü olarak itham edildiğini ifade eden Üstem, Sahil Güvenlik Komutanlığının tüm ihtiyaçlarının Kulaç'ın başında bulunduğu daire tarafından karşılandığını, bu yüzden Kulaç ile sık sık bir araya geldiğini, bunun darbeyle ilişkilendirilmesinin yanlış olduğunu savundu.
Üstem, darbe teşebbüsü sırasında grup komutanlıklarına çekilen mesajlarla ilgili olarak da şöyle savunma yaptı:
"O gece çekilen mesajlardan ilki, deniz hudut kapılarının güvenliğiyle ilgili mesajdır. Saat 05.32'de aynı içerikle bir mesaj daha çekilmiştir. Bu normal değil ama o gece yaşanan karışıklık halinde olan bir şeydir. Saat 07.42'de çekilen mesajda da bazı botların kontrolsüz hareket etmesi engellenmek istenmiş, benim imzam yok. Bu mesajın botların kontrolünün Ankara'ya alınmasını sağlamak için çekildiğini düşünüyorum. Darbeyi desteklemek için böyle bir mesajın çekildiği iddiası doğru değildir.
Havaya ya da emniyetli sahaya ateş edilmesi, botlardaki mühimmatın yüzde 10'unun emniyetli sahaya ateşlenmesi yönünde bir emrim de yoktur. O gece bana 'botlara bir saldırı esnasında ne yapılması gerek' diye sorulduysa 'kolluk gücünü kullanabilirler' demiş olabilirim."
Üstem, darbe girişimi gecesi saat 23.20 sıralarında Sahil Güvenlik Komutanlığına sivil kıyafeti ile giriş yaptığını belirterek, farklı birimlerde bulunan rütbeli kişilere birliğe gelme yönünde emir verdiğini ifade etti. Üstem, yaşananlar hakkında bir bilgisinin bulunmadığını söylediğini dile getirdi.
Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın 10 Temmuz 2015'te kendisini arayarak Marmaris'teki Okluk Koyu'nun 12 Temmuz 2015'te deniz araçlarından arındırılması emrini verdiğini anlatan Üstem, Ala'nın Okluk Koyu'nun neden boşaltılması gerektiği yönünde bir bilgi vermediğini söyledi. Üstem, daha sonra tedbirlerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için alındığını anladığını aktardı. Üstem, Okluk Koyu'nun ilk başta bir günlük boşaltıldığını, daha sonra bu sürenin uzadığını öğrendiğini, bundan dolayı da orada bulunan yetkililer ile durum hakkında sık sık telefon ile bilgi aldığını kaydederek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konakladığı otel ile ilgili olmayan yerler hakkında bilgiler aldığını, sorduğu soruların darbe girişimi ile ilişkilendirilmesinin doğru olmadığını savundu.
Üstem, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi grup komutanlıklarına çekilen mesajlara ilişkin, "Darbe girişimi gecesi gelen mesajlardan ilki deniz hudut kapılarının güvenliğiyle ilgili mesajdı. Sabaha karşı bir mesaj daha geldi. O gece yaşanan olaylara bakınca bunun normal olduğunu düşündüm. Sabaha karşı gelen bir mesajda da bazı botların kontrolsüz hareket etmesinin engellenmesi istenilmiş. Bu mesajda benim imzam yok. Böyle bir mesajın darbe girişimini desteklenmek için atıldığı doğru değil. Botlarda bulunan mühimmatın yüzde 10'unun emniyetli sahalara ateşlenmesi yönünde emri de ben vermedim" diye konuştu.
Üstem, darbecilere yardımda bulunmadığını, birliğin emniyetini almak için çalıştığını savundu. Üstem, "herkes silahını alsın gelsin" yönünde bir emir vermediğini iddia etti
Kaçmaya teşebbüs iddiası
Üstem, 16 Temmuz günü Deniz Kuvvetleri Komutanlığına geçerek, kaçmaya çalıştığı iddialarını da reddederek, Merkez Komutanlığından birliklerin Sahil Güvenlik Komutanlığına gelerek "teslim ol" anonsu yapması üzerine, Deniz Kuvvetleri Komutanlığından ne yapması hususunda danışacak birilerini aradığını, kimseye ulaşamayınca da askeri üniformasıyla, karargah duvarından atlayarak Kuvvet Komutanlığına geçtiğini, orada da nöbetçi astsubay tarafından kontrol altına alındığını söyledi.
Hakan Üstem, "Kaçacak olsam neden askeri kıyafetle hareket edeyim? Kaçmak istesem darbe teşebbüsünün başarısız olduğu anlarda, sabah saatlerinde karargahtan elimi kolumu sallayarak çıkardım. Ben darbecilere yardımda bulunmadım, sadece birliğimin emniyetini sağlamaya çalıştım. Amacım o geceyi kazasız, belasız atlatmaktı. O gece emrimdeki birçok kişiyle konuştum ve amacımızın olaylara dahil olmak değil, personelimizi korumak olduğunu söylemişimdir." dedi.
İddianamede bazı tanıkların beyanlarında yer alan, kendisine ait olduğu belirtilen "Biz darbecilerle beraberiz. Bazıları bavullarını toplamaya başladı, kaçacaklar." ve Trabzon Sahil Güvenlik Grup Komutanına hitaben "Vali seni çağırırsa gitme." ifadelerinin kendisine ait olmadığını savunan Üstem, "Benim, 'herkes silahını alsın gelsin' diye bir emrim de olmamıştır. Merkez Komutanlığından gelen ekiple çatışma niyetim yoktu. Sadece birliğin emniyetini sağlamaya çalıştım." açıklamasında bulundu.
Sanık Üstem, Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in "Sıkıyönetim emirlerini neden uyguladınız?" sorusuna, "Niyetimiz barış döneminde yapılanları, verilen emirleri birliklere göndermekti. Ama hiçbir şey yapmamış gibi olmak da yanlış olabilir diye düşündüm. O esnada Meclis bombalanınca karışıklık oldu ve sıkıyönetim emirleri birliklere çekildi." yanıtını verdi.
Mahkeme Başkanı Dik'in, "Darbe mesajları gelince İçişleri Bakanına bilgi verdiniz mi?" sorusu üzerine de Üstem, Bakan Ala'yı aradığını, ancak ulaşamadığını kaydetti.
Üstem'in avukatı Çağatay Kayıran, eski İçişleri Bakanı Ala ile 15 Temmuz'da görevdeki Muğla valisinin tanık olarak dinlenmesini talep etti.
Sanık İsa Aydın'ın savunması
Duruşmada savunma yapan sanık İsa Aydın, Sahil Güvenlik Komutanlığında eski Genel Sekter olarak görev yaptığını, 15 Temmuz'dan kısa süre önce izin yapmak üzere Ankara'dan İskenderun'a gittiğini kaydetti.
Darbe girişiminden önceden haberdar olmadığını, radyodan öğrendiğini belirten Aydın, "15 Temmuz akşamı eski Sahil Güvenlik Komutanı Hakan Üstem beni aradı ve karargaha gelmemi söyledi. Ankara'ya doğru harekete geçtim. Yolda gelirken radyodan Cumhurbaşkanı ve Başbakanın küçük bir grubun askeri kalkışma içerisinde olduğu beyanları üzerine olaylardan haberdar oldum. Sabah 7 sularında ailemi eve bırakarak birliğime gittim. Bülent Olcay albayı aradım ve karargaha gidip gitmeyeceğini sordum. Olcay bana, 'Darbeciysen karargaha git, safını belli et.' dedi. Ben ona darbe girişimi içerisinde kesinlikle yer almayacağımı söyledim. Bunun üzerine bana Merkez Komutanlığına gitmemi söyledi. Merkez Komutanlığına gittiğimde atama listesinde adım olduğu gerekçesiyle gözaltına alındım. Atama listesiyle ilgili bir bilgim yok. Darbenin planlaması aşamasında olsam, tatile gitmezdim. Benim bu listeden Merkez Komutanlığına gittiğimde haberim oldu." savunmasını yaptı.
ByLock kullanmadığını ve FETÖ mensubu olmadığını öne süren Aydın, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Sanık Abdullah Karaca'nın savunması
"FETÖ istihbaratı geldi mi?"
Eski Yüzbaşı Abdullah Karaca, İlk İstihbarata Karşı Koyma Şubesi'nde görevli olduğunu ve işinin askeri personel hakkındaki gelen istihbari bilgileri değerlendirip, gerektiğinde işlem yapmak olduğunu kaydetti.
Darbe girişiminden önceden haberdar olmadığını kaydeden Karaca, 15 Temmuz günü rutin mesainin ardından eve gittiğini ve savaş uçaklarının alçak uçuş yapması üzerine olayı televizyonlardan öğrendiğini beyan etti.
Sanık Karaca savunmasında, "Televizyonlardaki açıklamalarda darbe girişimini FETÖ'nün yaptığı ve büyük ölçüde kontrol altına alındığı söyleniyordu. Bir süre sonra uyuyakalmışım. Sabaha doğru telefonum çaldı ve birliğime gitmem gerektiğini söylediler. Sabah 05.30 sularında birliğe geldim. Bir süre sonra gelen Genelkurmay Harekat Merkezine bağlı askerler güvenliği aldı. Benim sorumluluğumdaki İlk İstihbarata Karşı Koyma Şubesi'ni mühürleyeceklerini söylediler. Ben de bu işlemde onlara yardımcı oldum ve ardından evime gittim. İki gün sonra gelen telefonla birliğime gittiğimde gözaltına alındım." diyerek darbe girişimine katılmadığını söyledi ve tahliyesine karar verilmesini talep etti.
Savunmanın ardından Mahkeme Başkanı Oğuz Dik sanığa, "Buradaki sanıklar hakkında FETÖ istihbaratı geldi mi?" sorusunu yöneltti. Bunun üzerine sanık Karaca, "Hatırladığım kadarıyla gelmedi." cevabını verdi.
Sanık Mustafa Şaban Gümüşiğne'nin savunması
"Telsizden Üstem'in yetkisiz olduğu anonsunu yaptım"
Savunmasını yapan sanık eski Yarbay Mustafa Şaban Gümüşiğne, hakkındaki iddiaların doğru olmadığını belirtti. FETÖ mensubu olmadığını kaydeden Gümüşiğne, 15 Temmuz gecesi darbe yanlısı bir faaliyette bulunmadığını öne sürdü.
Gümüşiğne, yaptığı faaliyetlerin güvenlik amaçlı olduğunu ve atama listesinden haberdar olmadığını ifade ederek, " Sabah saatlerinde Merkez Komutanlığından gelen askerler, Hakan Üstem ve Süleyman Yarayan hakkında gözaltı kararı olduğunu ve teslim alacaklarını söylediklerinde, gelen askerlere yardımcı oldum. Süleyman Yarayan, elindeki kalaşnikof silahla havaya ateş etti ve zamanı geldiğinde kendilerinin teslim olacağını söyledi. Albay Sezgin Şakrucu ile konuştum ve Üstem'i ikna edip etmediğini sordum. O bana, Üstem'in görevden alındığını söyledi. Telsizden Üstem'in yetkisiz olduğu anonsunu yaptım. Daha sonra karargahtan çekilen mesajlarda adım geçtiği için gözaltına alındım. Benim mesajlardan haberim yok." dedi.
Sanıklar Süleyman Yarayan ve Burhan Gülnar ise savunma için ek süre talep etti.
Savunmaların ardından mahkeme heyeti duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verdi.
28.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesindeki duruşma salonunda görülmeye başlanan davada sanıklar, avukatları ve bazı sanık yakınları katıldı.
Sanık savunmalarının alınmasıyla devam eden duruşmada savunmasını yapan sanık Fatih Şahin, suçlamaları kabul etmediğini ve suçsuz olduğunu beyan etti.
Darbe girişiminden önceden haberdar olmadığını kaydeden Şahin, amirlerinden gelen emirleri emrindeki askerlere ilettiğini, gelen emirlerin içeriğinin kanunsuz olmadığını kaydetti.
"Ömer Halisdemir'i sen mi öldürdün"
Tutuklanmasının ardından isim benzerliği gerekçesiyle cezaevinde darbedildiğini öne süren sanık Şahin, "Cezaevine nakledildikten sonra 2 gardiyan beni darbetti. 'Başını öne eğ' diyerek içeri giren gardiyanlar, 'Ömer Halisdemir'i sen mi öldürdün' diye bana saldırdılar. Ben ne dediklerini anlamadım. Tekrar bana müdahalede bulundular. Benim Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli olup olmadığımı sordular. Ben Sahil Güvenlik Komutanlığında görevli olduğumu söyledim. Ardından beni bıraktılar." şeklinde ifade verdi.
Sanık eski astsubay Şahin Zengin, 15 Temmuz'da izinli olduğunu, sabaha karşı 05.30'da çağrılması üzerine birliğine katıldığını ifade etti. Kanunsuz bir emir almadığını beyan eden sanık Zengin, "Ben FETÖ mensubu değilim. Sadece Türk Silahlı Kuvvetleri mensubuyum. Amirlerim dışında hiç kimseden emir almadım." savunmasını yaparak tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Sanıktan "1 dolar" savunması
Eski Binbaşı Ferhat Erel, 15 Temmuz akşamı 21.30 sularında aranması üzerine Sahil Güvenlik Komutanlığına gitmek üzerine yola çıktığını, yolların kapalı olması üzerine evine geri döndüğünü aktardı. Eski Albay Süleyman Yarayan'ın tekrar araması üzerine gece geç saatlerde birliğine katıldığını kaydeden Erel, "Gece 01.00'dan sonra karargahtaki televizyondan darbe girişimi olduğunu öğrendim. Bana güvenlik amaçlı protokol kapısının emniyetini sağlamam emredildi. Saat 03.00'da TBMM'den patlama sesi geldi. Bunun üzerine komutanların emriyle garajdan çıkarılan araçların nizamiye önüne çekildiğini gördüm. Sabah saatlerine kadar bana verilen görev yerimde beklemeye devam ettim. Ben o gece hiç kimseye ateş etmedim. Sıralı amirlerimden darbe ya da sıkı yönetim direktifi değil, birliğin güvenliğinin sağlanması görevi verildi. Komutanlarımın darbeci olduğunu düşünmediğim için verilen emirlere uydum." ifadelerini kullandı.
Gözaltına alındıktan sonra yapılan üst aramasında ele geçirilen "1 dolar" hakkında da savunmasını yapan sanık Erel, "Düğünlerde para atılması adettir. Cüzdanımdan çıkan 1 dolar düğünümde atılan paradır. Ben o 1 doları hatıra olarak sakladım. Örgütsel bir anlamı yoktur." savunmasını yaptı.
Duruşmada savunmasını yapan diğer sanıklar Mehmet Yılmaz, Zafer Önder Yufkacı ve Alper Hepçaldıranlı da suçsuz olduklarını öne sürerek tahliye ve beraat talebinde bulundular.
Duruşmaya yarın, Sincan Cezaevi Yerleşkesi içindeki duruşma salonunda devam edilecek.
29.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'ndeki duruşma salonunda görülmeye devam eden davanın üçüncü gününde sanıklar, avukatları ve bazı sanık yakınları duruşmada hazır bulundu.
Sanık savunmalarıyla devam eden duruşmada savunmasını yapan eski astsubay Hakan Mercan, 15 Temmuz'da evinde kızının odasını boyadığını ve sonrasında televizyonda yapılan açıklamaları izlediğini söyledi.
Bunlardan sonra 16 Temmuz'da eski Binbaşı Abdulkadir Akcan'ın Sahil Güvenlik Komutanlığına gelmesini istediğini ifade eden Mercan, televizyonda izledikleri ve çevresinde hayatın normal akışına döndüğünü gördüğü için birliğe gittiğini belirtti.
Mercan, Harekat Merkezinde eski Albay Süleyman Yarayan'ın bulunduğunu ve dışarıdan geldiğini duyunca durumu sorduğunu, kendisinin de hayatın normal devam ettiğini anlattığını dile getirdi.
Albay Yarayan'ın verdiği emirlerde sıkıntılı bir durum olmadığını öne süren Mercan, komutan emriyle silah alınması istendiğinde kendisinin de silah alıp nizamiyeye indiğini aktardı. Mercan, bir süre sonra Merkez Komutanlığından gelen askerlerin yaptığı Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Üstem'in görevden alındığı anonsu üzerine silahını teslim ettiğini bildirdi.
Emirle hareket ettiğini, hukuk dışı emir olduğunu anladığı anda silahını teslim ettiğini anlatan Mercan, bundan sonra kendisini dışarıdan izole ederek 18 kişiyle birlikte bir odaya girdiğini söyledi.
Mercan, meslek hayatında 18 yıl geçirdiğini, ceza almadığını belirterek, hiçbir örgütle bağlantısı olmadığını savundu.
Sanıklardan eski Personel Plan Şube Müdürü Vekili Binbaşı Erkan Şirin, hiçbir suçlamayı kabul etmediğini söyledi.
Şirin, yurt dışı görevlendirme yapıldığı için 15 Temmuz'da ilişiğini kesmiş olduğunu ancak Sahil Güvenlik Komutanlığında olduğu için emirlere de uyması gerektiğinden, emir doğrultusunda darbe girişiminin olduğu gece birliğine geldiğini iddia etti.
Yurt dışı görevlendirme olduğu için evindeki eşyaları bir gün önce, 14 Temmuz'da eşinin ailesinin evine taşıdığını anlatan Şirin, darbe planlayıcısı ya da yöneticisi olsa böyle bir şeyi yapmayacağını ileri sürdü.
Birliğe geldiğinde Harekat Merkezi Başkanı Albay Süleyman Yarayan'ın kendisini santralde görevlendirdiğini dile getiren Şirin, "Süleyman Yarayan, 'Santrale git, gelen aramaları bana yönlendir, dışarıya arama yapılmasın' dedi." diye konuştu.
Şirin, birliğin dışarıyla bağlantısının kesildiği iddialarının da doğru olmadığını öne sürerek, FETÖ/PDY ile alakası bulunmadığını iddia etti.
Miğfer ve çelik yeleği "nasıl bir şey diye" giymiş
Sanıklardan eski Personel Başkanlığı Disiplin Moral Astsubayı Samet Sorkulu, 20 gün önceden belirlenen nöbet listesi dolayısıyla 15 Temmuz'da nöbetçi olduğunu ifade ederek, Harekat Merkezi Başkanı Albay Süleyman Yarayan'ın emri doğrultusunda bağlı botlara iletilmek üzere hazırlanan mesajı daktilo ettiğini dile getirdi.
İçeride ve dışarıda yapılan anonsları yakında olmadığı için anlamadığını iddia eden Sorkulu, silah alma emri verildiğinde silahlığa çıkıp bir tabanca ve şarjör aldığını anlattı. Sorkulu, "Daha önce çelik yelek ve miğfer giymemiştim. Hemen yanda duruyordu, nasıl bir şey diye giydim." dedi.
Herhangi bir çatışma olmadığını, silahını da içeri geçip teslim ettiğini anlatan Sorkulu, şu an Sahil Güvenlik Komutanı olan Bülent Olcay geldiğinde Merkez Komutanlığınca gözaltına alındığını söyledi.
"Darbe girişimini televizyonlardan öğrendim"
Sanıklardan eski Subay Atama Danışma Subayı Yüzbaşı Temur Yılmaz, 15 Temmuz'da nöbetçi olduğunu, akşam saatlerindeki askeri hareketliliğin Suriye, Rusya ya da PKK'ya karşı yaşandığını değerlendirdiğini ifade etti.
"Harekat yıldırım" önceliğiyle gelen mesajı, eski Sahil Güvenlik Komutanlığı Harekat Daire Başkanı Albay Yarayan'a götürdüğünü ancak içeriğini bilmediğini ifade eden sanık Yılmaz, "Mesajı Yarayan'a götürdükten sonra görevli uzman çavuş iki mesaj daha getirip Yarayan'a verdi. Daha sonra Yarayan, bana nizamiyeye gitmemi, güvenliği sağlamamı istedi." diye konuştu.
Yılmaz, 15 Temmuz akşamı Genelkurmaydan gelen hava araçlarının uçuşlarının iptali yönündeki talimatın ardından darbe girişimi konusunda bir bilgilendirme yapılmadığını belirterek, "Darbe girişimini televizyonlardan öğrendim. Sahil Güvenlik Komutanlığının bu girişimde rol alıp almadığını ya da Sahil Güvenlik Komutanlığındaki personelden kimlerin darbeye destek verdiğini halen bilmiyorum. İddianamede, bazı sanık savunmalarında yer aldığı gibi ben hiç kimseye 'Ateş edin' emri vermedim. Aksine 'Benim emrim olmadan kimse ateş etmeyecek' dedim." savunmasını yaparak tahliye talebinde bulundu.
Sanık eski Binbaşı Muammer Köse, birliğe komutanın emriyle gittiğini belirterek, birliğe geldiğinde olağandışı bir hareketlilik olduğunu ve bir terör saldırısı ihtimalinin konuşulduğunu aktardı.
Yaşanan olağanüstü koşullar nedeniyle silah aldığını kaydeden söyleyen Köse, darbe girişiminde yer almadığını dile getirerek, "FETÖ'nün okullarına gitmedim, gazete ve dergilerine abone olmadım. Hakkımdaki somut olmayan iddiaları kabul etmiyorum. 15 Temmuz gecesi birliğimde darbeye ilişkin bir emir almadım. Şiddet içerikli hiçbir eylemim olmadı. Suçsuzum, öncelikle tahliyemi ardından da beraatimi talep ediyorum." savunmasını yaptı.
"Babam dahil amirlerim dışında hiç kimseden emir almadım"
Sanıklardan eski Binbaşı Abdulkadir Akcan da darbe girişiminde rol almadığını ve suçsuz olduğunu öne sürdü. Darbe girişiminin olduğu gece izinden çağırıldığını belirten Akcan, yaptığı faaliyetlerin darbeyle alakalı değil güvenlikle alakalı olduğunu iddia etti.
Sanık Akcan, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Ben babam dahil amirlerim dışında hiç kimseden emir almadım. Türk Silahlı Kuvvetleri dışında hiçbir yapının üyesi değilim. Dolayısıyla FETÖ üyeliği iddiasını da kabul etmiyorum. Ben 15 Temmuz öncesi yıllık izne ayrılmıştım. O gece 21.30'da komutanın emir subayı aradı ve birliğe gelmem gerektiğini söyledi. Ailemle birlikte tatilimi yaptığım Konya'dan Ankara'ya geldim. Gece 03.30 sularında birliğe katılış yaptım. Böyle bir durumda birliğime gitmemek ayıptır. Gittikten sonra komutanın yanına çıktım ve geldiğimi ifade ettim. Astsubayları çağırmamı istedi. Bazı astsubayları arayarak birliğe çağırdım. Yoldan geldiğim için yorgundum. Zamanımın çoğunu birlik binasının içinde geçirdim. Öğleden sonra Merkez Komutanlığından askerlerin geldiklerini öğrenince birliğin güvenliğini onlar sağlayacak diye rahatladım. Anlıyorum ki gayet safmışım. Nizamiyeye gittiğimde şu an Sahil Güvenlik Komutanı olan Bülent Olcay'a 'Şimdi ne olacak?' diye sordum. O da 'Seni alacağız' dedi ve böylece şüpheli durumuna düştüm. Ben darbeciysem beni neden izne, garnizon dışına göndersinler? Beraatimi talep ediyorum."
Eski Tuğamiral Kulaç'tan oğlu için istek
Sanık eski Binbaşı Güray Demir, 15 Temmuz gecesi yaptığı faaliyetlerin sadece birliğin güvenliğini sağlamak amaçlı olduğunu beyan etti. FETÖ mensubu olmadığını ileri süren Demir, hiçbir silahlı eyleminin bulunmadığını söyledi.
FETÖ soruşturması kapsamında tutuklu bulunan eski Tuğamiral Hasan Kulaç ve eski Sahil Güvenlik Komutanı Üstem'le yaptıkları görüşmenin, "darbenin planlanması" olarak iddia edildiğini ve bunun doğru olmadığını savunan sanık Demir, "Darbe girişiminden önce Üstem'in emir subayı beni aradı ve komutanın beni çağırdığını söyledi. Komutanın yanına gittiğimde adını sonradan öğrendiğim Tuğamiral rütbesindeki Hasan Kulaç da oradaydı. Kulaç, oğlunun Deniz Harp Okulu son sınıf öğrencisi olduğunu ve Sahil Güvenlik Komutanlığında görev almak istediğini belirtti. Ben de bunun mevzuat gereği mümkün olmadığını söyledim ve oradan ayrıldım. Yaptığımız üçlü görüşmenin içeriği bundan ibarettir." savunmasını yaptı.
Savunmasını yapan diğer sanık Emir Nazlı ve Mustafa Özdemir de suçlamaları kabul etmeyerek tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Savunmaların ardından mahkeme heyeti, duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verdi.
30.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'ndeki duruşma salonunda görülmeye başlanan davanın dördüncü duruşmasına sanıklar, avukatları ve bazı sanık yakınları katıldı.
Eski Albay Sezgin Şakrucu, yaptığı savunmada hakkındaki suçlamaları reddetti. Darbe girişiminin yaşandığı akşam, eşinin ve yakın akrabalarının bulunduğu bir ortamda saat 21.40 civarında nöbetçi astsubayın aradığını ve "harekat yıldırım" mesajı üzerine istihbarat başkanvekili olarak Sahil Güvenlik Komutanlığına gittiğini anlatan Şakrucu, karargahta eski Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem ve Harekat Başkanı Albay Süleyman Yarayan'ın da olduğunu öğrendiğini belirtti.
Şakrucu, Genelkurmay'dan gelen mesajları görmek istemesine rağmen Albay Yarayan'ın bu mesajları göstermediğini öne sürerek, kendisinden odasına gitmesini istediğini anlattı. Daha sonra Yarayan'ın mesajları göstermesini istediğini anlatan Şakrucu, onun da "Kimlerin mesaj görebileceğine ben karar veririm." dediğini söyledi.
Sanık Şakrucu, harekat merkezinde bütün mesajların Süleyman Yarayan'a götürüldüğünü iddia ederek, geç saatlerde Albay Bülent Olcay'ı aradığını bu girişime karışmadıklarını söylediğini, onun da "kendinizi emniyete alın" talimatı verdiğini bildirdi.
İlerleyen saatlerde nizamiyede merkez komutanlığında görevli Uğur Albayı gördüğünü, onun da Tümamiral Hakan Üstem ve Albay Süleyman Yarayan'ı gözaltına almak istediğini anlatan Şakrucu, bu sırada Yarayan'ın gelip Uğur Albayı dışarı çıkardığını ve kendisine de bağırdığını savundu.
Şakrucu, eski Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Üstem'i de gördüğünü ifade ederek, o ana kadar darbeyle ilgili bir emir duymadığını söyledi. Şakrucu, savcıya verdiği ifadesinde darbeyle ilgili bir emare görseydi onu vurup vurmayacağının sorulduğunu ve kendisinin de "vururdum" dediğini tekrarlayarak, ancak Üstem'i bir kez gördüğünü kaydetti.
Tümamiral Üstem ve Albay Yarayan'ın gözaltına alınmasından sonra mesaisine devam ettiğini belirten Şakrucu, ancak 19 Temmuz'da kendisinin de gözaltına alındığını ifade etti.
Savunmasını yapan sanıklardan eski Binbaşı Mustafa Gümüşay, darbe girişiminin olduğu gece Sahil Güvenlik Komutanlığı'nda olmadığını, sabah saatlerinde darbe girişiminin bastırılması haberleri üzerine birliğine gittiğini ifade etti.
Birliğe girişinin ardından nöbetçi personelin gelmemesi üzerine amirlerinin emri ile nöbeti devraldığını bildiren Gümüşay, güvenlik kameralarını kırmaya çalıştığı yönündeki iddiaları da kabul etmedi.
FETÖ üyeliği iddialarını reddeden sanık Gümüşay, "Hiçbir zaman devletim ve ailemin himayesinden başka kimsenin himayesinde olmadım. Hiçbir şekilde darbe girişimin içerisinde de yer almadım. Kimseden askeri kalkışmaya dair bir emir almadım. Kimseye de darbe içerikli bir emir vermedim. FETÖ'ye hiçbir zaman destek olmadım, okullarında okumadım. FETÖ'nün dergi ve gazetelerine abone olmadım. Suçsuzum, tahliyemi ve beraatımı talep ediyorum." dedi.
"Ne darbesi, demokrasiyi doyasıya yaşamayacak mıyız?"
Eski Sahil Güvenlik Komutanlığı Personel Planlama Şube Müdürü Yüzbaşı Hakan Dişli de 15 Temmuz akşamı eski Yüzbaşı Temur Yılmaz'ın kendisini arayıp komutan emriyle karargaha gelmesini söylediğini anlattı.
Dişli, saat 21.30 civarında televizyonda herhangi bir durumun anlatılmadığını da görünce birliğe gittiğini dile getirerek, ilerleyen saatlerde ise Başbakan Binali Yıldırım'ın bir kalkışma olduğu açıklamasını ve Boğaz Köprüsü'nün kapatılması görüntülerini izlediğini ifade etti. Sanık Dişli, "Televizyondan gelişmeleri takip ediyorduk. Haberlerde 'bir grubun askeri kalkışması' diyordu. Oradaki herkes şok oldu. Ben, 'Ne darbesi, şu ülkede demokrasiyi doyasıya yaşayamayacak mıyız?' tepkisini verdim." dedi. Dişli, darbe girişimi akşamı kimseden emir almadığını ve vaktinin büyük bölümünü odasında geçirdiğini iddia etti.
İddianamede, sanık Dişli'nin eşinin iptal edilen 2010 KPSS'nin sorularının sızdırılması davaları kapsamında şüpheli konumunda olduğu yer alıyor.
Duruşmada ayrıca eski Astsubay Fehmi Tırpancı da SEGBİS ile savunma yaptı.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
31.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Sahil Güvenlik Komutanı olan Tümamiral Hakan Üstem'in de bulunduğu biri er 28 kişi hakkında açılan davada flaş ifadeler verildi. En dikkat çekici olanı da Üstem'in altındaki adamlarına söyledikleri oldu.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Yerleşkesindeki salonda görülmeye devam edilen duruşmaya sanıklar, avukatları ve bazı sanık yakınları katıldı. Sanıklardan Anıl Ceylan, darbe girişimi esnasında Sahil Güvenlik Komutanlığında er olarak görev yaptığını, yaşananlardan darbe girişimi olduğunu anlamadığını savundu.
Ceylan, "Üstem'in emir subayı Burhan Gülnar, masanın üzerindeki not defterini bana vererek imha etmemi istedi. Buna o gece yanımdaki diğer er de şahittir. Gülnar, o gece askerlerin cep telefonlarını topladı, bize komuta katından ayrılmayın emri verdi. Ben kesinlikle vatanıma ihanet etmedim. Sadece bana verilen emri yerine getirdim. Suçlamaları kabul etmiyorum." diye konuştu.
Ceylan'ın savunmasının ardından tanık beyanlarına geçildi. İddianamede beyanları yer alan tanık Yahya Karakaş, beyanlarını baskı altında verdiğini ve kabul etmediğini söyledi. Diğer tanık Sinan Mamak, darbe girişimi öncesi Sahil Güvenlik Komutanlığında Trabzon Grup Komutanı olarak görev yaptığını belirterek, 15 Temmuz gecesi Üstem'le telefonda konuştuğunu söyledi.
Kendisinin darbe girişiminde yer almadığını savunan tanık Mamak, "16 Temmuz saat 02.00 sularında Üstem'in emir subayı Gülnar beni aradı ve komutanın benimle görüşeceğini söyledi. Kısa süre sonra Üstem'i bağladı telefona. Üstem, bana 'Çok güzel şeyler olacak, bazıları bavullarını toplayarak kaçacak.' dedi. Üstem'e Trabzon Valisi'nin aradığını, yanına gideceğimi söyledim. O, bana cevaben, 'Sen benim emrimdesin. Kesinlikle gitmeyeceksin.' dedi." beyanında bulundu.
ARA KARAR
Beyanların ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıklar hakkında Emniyet Genel Müdürlüğünden istenen ByLock listesinin beklenilmesi, savunmalar doğrultusunda adı geçenlerin tanık olarak dinlenilmesi ve tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına hükmetti.
Ayrıca mahkeme, sanıklar Hakan Dişli, Abdülkadir Akcan ve Güray Demir'in eşleri hakkında soruşturma ya da açılmış dava olup olmadığı, varsa belgelerinin dosyaya eklenmesine karar vererek duruşmayı erteledi.
İDDİANAME: 3'ER KEZ MÜEBBET
Eski Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Üstem'in bir numaralı şüpheli olarak yer aldığı iddianamede, diğer zanlılar ve TSK'da görev yaptıkları dönemde bulundukları rütbeler ise şöyle:
"Sahil Güvenlik Komutanlığı Harekat Başkanı Albay Süleyman Yarayan, Cari Harekat ve Arama Kurtarma Daire Başkanı Yarbay Mustafa Şaban Gümüşiğne, Emir Subayı Binbaşı Burhan Gülnar, Sahil Güvenlik Komutanlığı Genel Sekteri Yarbay İsa Aydın, Personel Başkanlığı Atama Daire Başkanlığı Subay Atama Danışma Subayı Yüzbaşı Temur Yılmaz, Personel Başkanlığı Personel Tevil Şube Müdürü Binbaşı Mehmet Yılmaz, Personel Başkanlığı Atama Daire Başkanlığında görevli Binbaşı Güray Demir, Atama Astsubay Müdürü Binbaşı Abdulkadir Akcan, Strateji ve Prensip Subayı Binbaşı Muammer Köse, Personel Plan Şube Müdürü Vekili Binbaşı Erkan Şirin, Tatbikat Şube Müdürü Binbaşı Ferhat Erel, Sahil Güvenlik Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı KOM Daire Başkanlığında görevli Binbaşı Emir Nazlı, İlk İstihbarata Karşı Koyma Şubesinde görevli Yüzbaşı Abdullah Karaca, Personel Planlama Şube Müdürü Yüzbaşı Hakan Dişli, Plan ve Prensipler Başkanlığı Kuvvet Plan Daire Başkanı Vekili Kurmay Binbaşı Fatih Şahin, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı Sezgin Şakrucu, Harekat Merkezi Vardiya Subayı Yüzbaşı Ahmet Küçüktamer, Onarım Şube Müdürü Binbaşı Mehmet Gümüşay, Harekat Başkanlığında görevli Astsubay Hakan Mercan, Harekat ve Arama Kurtarma Merkezinde Vardiya Astsubayı Mustafa Özek, Personel Başkanlığında görevli Astsubay Şahin Zengin, Personel Başkanlığı Atama Daire Başkanlığı Devlet Memuru İşlem Astsubayı Mustafa Özdemir, Personel Başkanlığı Disiplin Moral Astsubayı Samet Sorkulu, Astsubay Zafer Önder Yufkacı, Astsubay Alper Hepçaldıranlı, Sicil ve Kıdem İşlem Astsubayı Fehmi Tırpancı ve er Anıl Ceylan."
İddianamede er Anıl Ceylan dışındaki tüm şüpheliler için "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs", "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Şüpheliler Hakan Üstem ve Süleyman Yarayan'ın "silahlı terör örgütü yönetmek" suçundan 22,5 yıla kadar hapsinin istendiği iddianamede, er Ceylan'ın "üye olmamakla birlikte silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek", diğer şüphelilerin ise "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 15'er yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.
İddianamede ayrıca şüpheli Yarayan hakkında, kendisini teslim almaya gelen Merkez Komutanlığı görevlilerini havaya ateş açıp ölümle tehdit ettiği iddiasıyla 9 aydan 4,5 yıla kadar hapis isteniyor.
Üstem'in isteği üzerine şüpheli Burhan Gülnar'ın, er Ceylan'a, darbe teşebbüsünün delili niteliğindeki Üstem'e ait not defterinin imhası emrini verdiği belirtilen iddianamede, bu şüphelilerin 9 aydan 7,5 yıla kadar cezalandırılmaları talep ediliyor.
Şüpheli Üstem'in, terör örgütü FETÖ/PDY mensuplarının gizlilik içinde görüşmelerini sağlayan "ByLock" programını kullandığının belirlendiği aktarılan iddianamede, zanlının banka hesabından "Research Electronics" isimli firmaya yüklü miktarda para gönderdiği öne sürüldü.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-26 Ocak (2017) 'Ankara Sahil Güvenlik Darbe Yapılanması 29 sanık' davası
(29 Mart 2017, 14:13), son güncel.: (01 Nisan 2017, 12:21)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: