Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Ali Avcı, aynı komutanlığın eski Kurmay Başkanı Yarbay Serkan Polat ve eski 2. Tank Tabur Komutanı Yarbay Nihat Uçan'ın da yer aldığı 16'sı tutuklu 17 eski rütbeli askerin yargılandığı davada sanık savunmaları ile devam etti.
18.03.2017 14:49 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Ali Avcı, aynı komutanlığın eski Kurmay Başkanı Yarbay Serkan Polat ve eski 2. Tank Tabur Komutanı Yarbay Nihat Uçan'ın da yer aldığı 16'sı tutuklu 17 eski rütbeli askerin yargılandığı davaya devam edildi.
13.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Kars 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada, tutuklu olarak yargılanan dönemin 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Kurmay Başkanı Yarbay Serkan Polat ve eski 2. Tank Tabur Komutanı Yarbay Nihat Uçan savunma yaptı.
Polat savunmasında, görevi itibarıyla Tugay Komutanı Tuğgeneral Avcı'dan sonra karargahta ikinci kişi olduğunu, kendisine bağlı şube müdürleri olduğunu söyledi.
Tabur komutanına emir verme yetkisinin olmadığını, ancak Avcı'nın emirlerini iletme görevinin bulunduğunu belirten Polat, 'Olay gecesi 21.40 sıralarında karargaha intikal ettim. Avcı'nın çağırması üzerine buluştuk, yani karargaha davet üzerine gittim.' diye konuştu.
Polat, yanındaki başka komutanlarla Avcı'nın odasına girdiklerini anlatarak, 'Komutanımız gelen emri bize okudu. Biz bu emri imzalamadık. Komutanımız bana kimi, nereye göndermem gerektiği konusunda soru sordu. O esnada aldığım notları hazır bulunan arkadaşlara ilettim. Komutan emri verirken bizzat oradaydım. Görevlendirmeler belirlendikten sonra o esnada televizyonda Boğaz Köprüsü'ne tankların çıktığını görünce komutanımız 'Biz de gecikmeyelim, hızlı olalım' diye emir verdi. Sıkıyönetim denildi, sebebi herhangi şekilde belirtilmedi. Sorgulama şansım da olmadı.' dedi.
Mesajı görmediğini öne süren Polat, emri aldıktan sonra komutanlarının mizaç olarak sert olmasından dolayı bir şey sormaya cesaret edemediğini dile getirdi.
Polat, iddianamede belirtilen teslim olmasını istediği polislerle tartıştığının anımsatılması üzerine de 'Nizamiye önünde gezmeye giderken ben o esnada emir verdim ama uygun bir şey olmadı.' ifadesini kullandı.
Görevli bir komutanın sadece er ve erbaşlara silah ve mühimmat verdiğini bizzat duyduğunu aktaran Polat, şöyle devam etti:
'Güvenlik amaçlı kışla içerisine 2-3 tane zırhlı araç getirildiğini gördüm. Araç komutanı nizamiyeye gelirken zorlandığını söyledi. Komutanımız da 'yoldaki araçları kaldırın, gerekirse zırhlı araçlarla arkalarından itin' dedi. Başka kimse olmadığı için ben gittim. Kamyonun frenleri kilitli olduğu için kaldıramadık. O esnada sesten dolayı trafik ekipleri bize doğru geldi. Ben kendisine aracı kaldırmaya yönelik bir şeyler söylemeye çalışırken durumdan dolayı aramızda tartışma ve boğuşma çıktı. Destek polisler ve nizamiyeden askerler geldi. O esnada havaya ateş açıldı. Benim ateş için emrim olmadı. Nizamiyeye doğru koşmaya başladım. Arkamdan polis geldi. Ben kendisine 'Ölürüz, öldürürüz, bitti' laflarını demedim.'
'Komutanını görevden alıyorum, ona itaat etme, emirlerine uyma'
Polat, 15 Temmuz gecesi yaşananların darbe girişimi olduğu yönünde bilgisinin olmadığını ileri sürerek, şu beyanda bulundu:
'Kolordu komutanı beni aradı, 'komutanını görevden alıyorum, ona itaat etme, emirlerine uyma' dedi. Seni 'Tugay Komutanı' olarak atama mı ister misin?' diye fikrimi sorunca ben de komutanımın emrinde olduğumu söyledim. Olayın vahametini sonradan öğrendim. Akşam 22.00'den sabah tutuklanana komutanımın emrinden çıkmamaya çalıştım. Emir olarak 'gerekirse halkı ezin' diye emir vermedim. Askerlerin 'Komutanım zırhlı araçlar vatandaşların arasında kaldı' demesi üzerine komutanımız 'Araçların durmasın, ele geçirilirse kimlerin eline geçeceği belli olmaz, sürekli hareket halinde olsunlar' dedi. Ben de aynı şekilde ilettim. Ben askere meşru müdafaa durumu haricinde ateş et emri bile vermedim.'
Tutuklu sanık Nihat Uçan ise savunmasında, 14 Temmuzda Tank Tabur Komutanlığı görevini devraldığını söyledi.
O gün personelin izin taleplerini karşıladığını belirten Uçan, 'Ertesi gün de aynı şekilde izinleri karşıladım. Bunları söyleme sebebim darbeden haberdar olan bir komutan personeline izin vermez.' ifadelerini kullandı.
'MİT Bölge Müdürünü misafir et' emri
Uçan, darbe girişimi gecesi saat 23.00 civarında hareketlenme olduğunu gördüğünü, bilgi kirliliği nedeniyle net bir şey olduğunu öğrenemediğini savunarak, şunları ifade etti:
'Orduevi'nde kamuflajlarımı giydim. Aşağı indiğimde bir kişi tugay karargahta toplantı olduğunu söyledi. Karargaha gittiğimde de ilk toplantı bitmek üzereydi. Toplantıda bana iki emir verildi. Birincisi Kars'a giden yolların güvenliğini tanklarla almam yönündeydi. İkincisi ise MİT Bölge Müdürlüğü etrafında güvenlik alarak MİT Bölge Müdürünü kendi odamda misafir etmemdi. Tabura bölük komutanları vardı. Tankların çıkması gerekiyordu ama bizde mühimmatsız şekilde çıkmaması fikri oluştu. O sırada Tugay Komutanı Tuğgeneral Avcı sürekli bizi arıyordu. 'Hala tanklar çıkmadı mı? Gerekirse tanklar çıksın mühimmatları sonradan siz götürürsünüz' dedi. Biz de tankların mühimmatsız gönderilmesini doğru bulmuyorduk.'
'Valilik ve emniyetin güvenliğini alın' iddiası
Olay günü gece saat 01.30 gibi karargahta ikinci toplantı olduğunu kaydeden Uçan, bu toplantıda da diğer emirlerden farklı olarak tankların valiliğin ve il emniyet müdürlüğünün güvenliğinin alınması yönünde emir verildiğini belirtti.
Nihat Uçan, sadece kendisine verilen emirlere uyduğunu iddia ederek, 'İnisiyatif kullanarak hiçbir karar almadım, emir vermedim.' dedi.
'Sıkıyönetim emrini niye sorgulamadın?'
Mahkeme Heyeti Başkanının 'sıkıyönetim emrini aldıktan sonra niye sorgulamadın?' sorusu üzerine Uçan, şunları dile getirdi:
'Komutan emirleri verirken en ufak tereddüt edilmedi, dışarıda da konuşma olmadı. Bulunduğum yerde televizyon bulunmaması, etrafımdaki kişilerin bilgisinin olmaması, yeni personel olmamdan dolayı mesaj ağı sisteminde olmamam, olayları öğrenmeme engel oldu. Geri gelen tanklardan birine neden geldiğini sorduğumda tankın yağ yaktığını söylediler. Ben de hemen tankı kenara çektim, orada beklettim. Sonradan öğrendiğim kadarıyla tank içindekiler sivil vatandaşla karşılaştıkları için dönmüşler. Bunu bana ilk o anda söylemediler. İkinci tank geldiğinde neden olduğunu sorduğumda yakıtın bittiğini söylediler. Bir tank, bir depo yakıt ile 500 kilometre yol gidebilir. Halbuki askerlerin gidip geldiği mesafe 6 kilometre. Meğer o da aynı sebepten geri dönmüş. Ne benim ne ailemin ne de sülalemden birinin FETÖ'yle bağlantısı olmamıştır. ByLock programının kullanan da bankalarına para yatıran da olmamıştır.'
Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, tutuklu sanıklardan eski Tuğgeneral Ali Avcı, eski 1. Mekanize Piyade Tabur Komutanı Ali Ercan Ormanoğlu ve eski Lojistik Destek Şube Komutanı Binbaşı Çetin Aydoğan savunma yaptı.
Sanık Avcı savunmasında, Genelkurmay Başkanlığından gelen mesajın sıkıyönetim usullerine uygun olduğunu, tüm bakanlıklara gönderilmiş ve gönderildiği teyit edilmiş mesaj olduğunu ileri sürdü.
Mesaj alındıktan sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığından teyit edildiğini ve verilen emrin sıkıyönetim kurallarına uygun olduğunu müşahede ettiğini ve sıkıyönetim komutanlarının Genelkurmay Başkanlığına bağlı kamu düzenini sağladığını öne süren Avcı, 'Sıkıyönetim mesajı usullere uygundu. İç Hizmet Kanununa göre ast aldığı emri uygular. Emri veren sorumludur. Askerliğin en önemli kuralı emre mutlak itaattir. Asker emri sorgulamaz, emri yerine getirir.' dedi.
Avcı, Genelkurmay Başkanlığından gelen emri uygulamanın kendisine ait olduğunu savunarak, şunları ifade etti:
'Astlarım gelen emri okumadılar, benim elimde gördüler. Alt kademedekiler kısmen bilgilendirildiler. Arkadaşların mutlak itaatten dolayı böyle bir talepleri olmadı. Emri uygulamak birlik komutanının görevidir. Olay gecesi durum bu şekilde uygulanmıştır. Bu faaliyet Genelkurmay Başkanlığınca tugay komutanlıklarına ve alt birliklere uygulanmak üzere gönderilmiştir. Emrin içeriğinin tüm bakanlıklara gittiğinin bilgisi var. Bizim maksadımız sıkıyönetime uygun hareket etmek. Herhangi bir suç işleme gayreti yoktur.'
Kars'ta güvenliğin tesisi için komutanlığın 2 No'lu nizamiyesine iki zırhlı personel aracı gönderdiğini kaydeden Avcı, tank ve zırhlı araçlarda herhangi bir mühimmat olmadığını söyledi.
'Kimseye ateş edilmesi yönünde talimat vermedim'
Avcı, savunmasına şöyle devam etti:
'Bu olaylardan sonra Ankara ve İstanbul'daki gelişmeleri öğrendim. Güvenlik amacıyla zırhlı araç ve personele kışlalarına geri dönme talimatı verdim. Kimseye ateş edilmesi yönünde talimat vermedim aksine ateş etmeyin talimatı verdim. Hiçbir terör örgütü mensubu değilim, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubuyum. Mesajlar Genelkurmay Başkanlığından gelir. Biz de özel mesaj odaları var. Orada görevli personel fiziki şekilde çıktı olarak alır getirirler. 'Yurtta Sulh Konseyi' hakkında bir şey duymadım. Mesaj sistemiyle gelen emri uygulamak zorundayım. Emirde sıkıyönetim komutanı olduğum yazıyordu.'
'Tugay komutanı sıkıyönetim ilan edildiğini söyledi'
Tutuklu sanık Ormanoğlu da savunmasında, olay gecesi 22.30 civarında karargaha toplantıya çağrıldığını anlattı.
Toplantının terörle ilgili olacağını düşünerek hareket ettiğini belirten Ormanoğlu, şunları kaydetti:
'Yaklaşık 10 ay boyunca iç güvenlikle ilgili çalışmalar yapıyorduk. Toplantının da bu yönde olacağını düşünerek karargaha gittim. Tugay komutanı Avcı sıkıyönetim ilan edildiğini söyledi. Orada personele görevli oldukları yerler söylendi. Kışlama döndüm. Avcı'nın emriyle İl Emniyet Müdürlüğü kavşağına gittik. Terör olayları olduğunu düşünerek emniyet güçlerine destek amaçlı gittik, fakat orada fazla sivil vatandaş vardı. Avcı'yı arayarak durumu söyledim. Burada çok vatandaş toplanmış, ne yapalım demem üzerine komutan 'Araçları sağa sola çevirin halk dağılır' dedi. Ben halka zarar vermemek için bir şey yapmadım. Gece 01.30 civarında halktan bazı vatandaşlar Ankara ve İstanbul'da olanları cep telefonuyla bize gösterdiler. Sizin yaptığınız yanlış dediler. Hatta en büyük asker bizim asker sloganı attılar ve kışlanıza geri dönün dediler. Daha sonra iki emniyet görevlisi yanıma gelerek bu işin yanlış olduğunu söylediler.'
Tutuklu sanık Aydoğan da 15 Temmuz'da Serkan Polat'ın kendisini arayarak acil kışlaya gitmesi gerektiğini söylediğini ifade ederek, 'Kışlaya gittiğimde personel ne olduğunu sordu. Ben de bilmediğimi söyledim. Aklıma terör olayı olduğu geldi.' dedi.
'Vali nerede, onu alın'
Aydoğan, Avcı'nın gördüğü anda Uğrak Market'in orada güvenlik önlemi alınması yönünde talimatı olduğunu öne sürerek, şunları ifade etti:
'Avcı, Uğrak Market'in orada güvenlik önlemi alın deyince Uğrak Market'in güvenliğiyle ilgili karargahı aradım. Ne olduğunu sorduğumda bana 'Rütbeli asker, 3-5 araç, silah ve mermi alıp çıkın' dediler. Darbe olduğundan bahsedilmedi, haberim olmadı. Market yakınına araçları yanaştırdık. Askerler 'Komutanım ne yapacağız' dediler. Ben de bomba araması yapalım dedim. Sonradan bu iş saçma gelince araçları çektim. Telefon üzerine karargaha geldim. Avcı 'Vali nerede, onu alın' demesi üzerine içimden ne alaka diye düşünmeye başladım. Bu lafın üzerine darbe olduğunu anladım. Bunun üzerine olaylara engel olmaya başladım.'
'Darbeden tutuklanan Uçan'ı kurtarın' talimatı
Polat'ın kendisini aradığını anımsatan Aydoğan, Polat'ın kendisine olaylara karıştığı için tutuklanan Nihat Uçan'ı kurtarması yönünde emir verdiğini iddia etti.
Aydoğan, telefonu kapattıktan sonra emre uymadığını savunarak, şöyle devam etti:
'Askerlerime durumu anlattım. Gitmeyeceğimi söylemem üzerine personelim arkamda olduklarını söyledi. Avcı beni arayarak araçlarla çıkmamızı istedi. Ben de çıkmayacağımı söyledim. Sebebini sorunca ben de nizamiye önünde araçların olduğunu, çıkamayacağımızı söyleyince komutan bana 'Ne yaparsan yap, çık gel' dedi. İlerleyen süreçlerde İl Jandarma Komutanını aradım. Durumu bildirirken bana güvendiğim kişilerle ekip kurup karargah etrafında olmamızı söyledi. O esnada vali telefonu aldı. Ona da durumu anlattım ve emrinde olduğumu söyledim. Bana Ali Avcı ve Serkan Polat'ı almamı söylediler.'
Duruşmada, dönemin 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı eski MEBS Şube Müdürü Eyüp Ağbağ, tutuksuz yargılanan eski Personel Şube Müdürü Albay İbrahim Erhan Akça, eski 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Topçu Tabur Komutanı Süleyman Koç, eski Harekat ve Eğitim Şube Müdürü Erdinç Serçe savunma yaptı.
Van T Tipi Ceza İnfaz Kurumundan Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılan Ağbağ savunmasında, eski 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Ali Avcı'nın gerçekleştirdiği toplantıya katılmadığını söyledi.
15 Temmuz gecesi saat 22.00 sularında dönemin 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Kurmay Başkanı Yarbay Serkan Polat'ın kendisini aradığını ifade eden Ağbağ, Polat'ın acil olarak tugaya gelmelerini söylediğini ve tugaya gittiği halde silahını dahi üstüne almadığını anlattı.
Ağbağ, Serkan Polat'ın polis ekiplerince gözaltına alınan asker için telefon görüşmesi yaptığını anlatarak, 'Kurmay Başkanı Serkan Polat'ın, telefonda birisiyle görüşerek, 'vurun, kırın, onu oradan alın' şeklinde talimat verdiğini duydum.' dedi.
Van T Tipi Ceza İnfaz Kurumundan SEGBİS üzerinden duruşmaya katılan eski 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Topçu Tabur Komutanı Koç da savunmasında, saat 22.35 sıralarında binbaşı Erdinç Serçe'nin kendisini arayarak alarmın verildiği ve tugaya gelmesi gerektiğini söylediğini anlattı.
Koç, telefonun ardından tugaya gittiğini belirterek, 'Tugay Komutanının odasına doğru gittim, toplantı vardı. Toplantı 2-3 dakika sürdü, ben gittiğimde görevlendirmeler yapılmıştı.' dedi.
Toplantıda Tuğgeneral Avcı'nın ellinde kağıtlarla sıkıyönetim ilan edildiğini ve kendisinin de 'sıkıyönetim komutanı' olduğunu dile getirdiğini anlatan Koç, 'Daha sonra ben odama geçtim. Odamda televizyon vardı, orada başbakanın açıklama yaptığını gördüm. İşin normal bir iş olmadığını orada anladım.' ifadesini kullandı.
Koç, savunma yaptığı sırada SEGBİS sisteminin kesintiye uğraması nedeniyle, sistem üzerinden görüşmelerin yarın yapılması ya da sanıkların getirilmesi hususunda değerlendirme kararı alındı.
Duruşmada salonda hazır bulunan eski Harekat ve Eğitim Şube Müdürü Binbaşı Erdinç Serçe ise suçlamaları kabul etmeyerek olaylarla bağının bulunmadığını söyledi.
Tuğgeneral Avcı'nın gelen emri okuduğunu ve kendilerine de sözlü olarak ifade ettiğini belirten Serçe, 'Tugay komutanı birliklere görevlerin verilmesini, silah ve araçların hazırlanmasını istedi. Toplantıda bana görev verilmedi. Kurmay Başkanımız izinlerin iptal olduğunu ve böyle bir mesajın atılmasını istedi, ben de attım.' dedi.
Serçe, şöyle konuştu:
'Çevik Kuvvet yerleşkesinde 3. Sınıf Emniyet Müdürüyle görüştüm, kendilerine 'kendileriyle çalışacağımızı' söyledim, kendisi de biriyle görüştü. Emniyet müdürü, 'kendilerine böyle bir emrinin gelmediğini ve bizi buraya sokmayacağını' ifade etti. Biz daha sonra oradan ayrıldık. Tekrar Çevvik Kuvvet yerleşkesine gittik, sıkıyönetim ilan edildiğini söyledim, 'teslim olun, silahlarınızı bırakın' şeklinde bir ifade kullanmadım. Daha sonra zaten ellimden ayaklarımdan tutarak burada beni gözaltına aldılar. Zaten en erken gözaltına alınanlardan biriyim.'
Araçta havaya ateş açtığını kabul eden Serçe, bunu vatandaşların üstüne gelmesi nedeniyle yaptığını ileri sürdü.
Tutuksuz yargılanan eski Personel Şube Müdürü Albay İbrahim Erhan Akça ise darbe gecesi gece 22.30 sularında köprülerin kapatıldığını gördüğünü ama neden kapatıldığını öğrenemediğini öne sürdü.
Karargah içerisinde 'sıkıyönetim kanunu geçerli' diye bağrışmaları duyduğunu anlatan Akça, 'Ben de bilgisayar açarak sıkıyönetimle ilgili mevzuata baktım. Sonra televizyondan ne olduğunu öğrenmek için harekat merkezine gittim ama televizyon kapalıydı, kimin emriyle kapatıldığını bilmiyorum.' şeklinde savunma yaptı.
Akça, karargahta görevli arkadaşların emrin çıktısını getirdiklerini kaydederek, şunları kaydetti:
'Emri okudum, üst kısmında 7-8 tane tuğgeneralin ismi vardı. Alt kısmında, tuğgeneralin ismi vardı, mesajı görmeye müteakip bazı şüpheler oluştu. Terör olayı olacağı yönünde ya da Rusya ile gergin ilişkilerden dolayı bir şeyler olduğunu düşündüm. Harekat merkezinden bir arkadaşa mesajın normal prosedür üzerinden olmadığını söyledim. Karşı odadan çıkan Serkan Polat, gelen emirleri uyguladıklarını ve uygulayacaklarını söyleyerek yanımızdan ayrıldı. Bana göre farklı şeyler düşünüyordu. Bunların içerisinde olmak istemedim ve o esnada hala ne olduğunu bilmiyordum. En iyi düşüncenin karargahtan çıkmak olduğunu düşünerek dışarı çıktım.'
Ordu evine gidip televizyondan olayları gördüğünü ve yaşananları idrak ettiğini iddia eden Akça, karargaha kurmay başkanını uyarmaya gittiğini söyledi.
Akça, karargah içindeki 2 nolu nizamiyeye yaklaştığında Tugay Komutanının 'silahlı askerler gelsin' dediğini duyduğunu anlatarak, 'Orada, kışlanın çoğunun içtimada olduğunu gördüm. Bu işin içtima alma meselesi olmadığını anlayınca arkamı dönerek yürümeye başladım. Karargaha yaklaşınca silah sesleri gelmeye başladı. Muhtemelen nizamiyenin oradan ateş edildi. Sonra tekrar ordu evine döndüm. Televizyonda kolordunun açıklaması üzerine, tekrardan karargaha geldim. 3 arkadaşla kolordu komutanını aradık. Bana kimlerin olduğunu sordu. Kendisi tugay komutanı ve kurmay başkanını gece arayarak uyardığını söyledi. Hiçbir emir almadım, hiçbir emir vermedim. Hiçbir eylemde bulunmadım. Tek eylemim uyarmak oldu. Benim hakkımda isnat yok, davada nasıl yer aldığımı bilmiyorum.'
Mahkeme heyeti, kalan sanık savunmalarının kısa sürede bitmeyeceğini değerlendirerek duruşmayı yarına erteledi.
15.03.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Kars 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 13 Mart'ta başlayan davanın duruşmasına, darbe girişimi sırasında 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında görevli olan eski askerlerden tutuklu sanıklar Serkan Polat, Emrah Akça, Haydar Küreş, Harun Doğanay, Sami Büberci, Çetin Aydoğan, Muhlis İpekliler, Ferhat Demirci ile tutuksuz yargılanan İbrahim Erhan Akça katıldı.
Diğer tutuklu sanıklar Ali Avcı, Eyüp Ağbağ, Osman Atlı, Cemal Sudaş, Süleyman Koç da tutuklu bulundukları Van T Tipi Ceza İnfaz Kurumundan Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya dahil oldu.
Sanık avukatlarının da katıldığı duruşmada Atlı, Sudaş, Doğanay, İpekliler, Küreş, Büberci ve Emrah Akça savunma yaptı.
Bu kişilerden Atlı savunmasında, eski Harekat ve Eğitim Şube Müdürü Erdinç Serçe'nin olay günü kendisine Otogar Kavşağı, Bölge Trafik ve Havalimanı kavşaklarında tank ve zırhlı araçları çıkartması gerektiğini söylediğini kaydetti. Atlı, darbe teşebbüsünden haberdar olmadığını öne sürerek beraat talebinde bulundu.
'Komutanım savaş çıktı herkesi tabura çağırdılar'
Sudaş ise 11 Temmuz'da Kars'a geldiğini ve 15 Temmuz gecesinde kaldığı yerde askerlerden birinin 'Komutanım savaş çıktı herkesi tabura çağırdılar.' demesi üzerine tabura gittiğini ileri sürerek suçlamaları kabul etmedi.
Suçlamaları reddeden İpekliler, FETÖ ile ve bu darbe girişimiyle bağlantısının olmadığını savundu.
Tugayda 15 Temmuz gecesinde alarm verildiğini aktaran İpekliler, şöyle konuştu:
'Tugaydan olay gecesi alarm verildiği telefonla bildirildi, terör eylemlerine yönelik istihbarat kaynaklarından eylem olacağı yönünde bilgiler geliyordu. Bu bilgiler tugaya, kışlalara muhtemel bir saldırı olacağı yönündeydi. Askerlerden Serkan Akınoğlu, Sami Büberci'nin kendisini arayıp personele silah ve mühimmat dağıtılması yönünde talimat verdiğini söylediğini bana iletti. Kurmay Başkanı Polat da beni aradı valilik hizmet binasında önlem almamı söyledi. Olayları terör saldırısı olarak değerlendirdim.'
Büberci, Doğanay, Küreş ve Emrah Akça da savunmalarında suçlamaları kabul etmeyip örgütle bir bağlantılarının olmadığını öne sürdü.
Sanık avukatları da müvekkillerinin FETÖ ile bağlantısının olmadığını, asker olmaları nedeniyle kendilerine gelen emirleri uyguladıklarını savunarak, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti, sanık ve avukatları tek tek dinledikten sonra tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına, tutuksuz sanık İbrahim Erhan Akça hakkındaki adli kontrol şartının devamına karar vererek duruşmayı 8 Mayıs'a erteledi.
İddianameden
Kars Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 130 sayfalık iddianamede, FETÖ'nün darbe girişimine katıldıkları belirtilen tutuklu sanıklardan örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Ali Avcı, aynı komutanlığın eski Kurmay Başkanı Yarbay Serkan Polat ve eski 2. Tank Tabur Komutanı Yarbay Nihat Uçan, Tuğgeneral Avcı'nın emir subayı Emrah Akça, eski Kurmay Başkanı Yarbay Serkan Polat, eski 2. Tank Tabur Komutanı Yarbay Nihat Uçan, 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Topçu Tabur Komutanı Süleyman Koç, eski Merkez Komutan Vekili Haydar Küreş, eski 2. Mekanize Piyade Tabur Komutanı Harun Doğanay ve eski vekili Muhlis İpekliler, eski 1. Mekanize Piyade Tabur Komutanı Ali Ercan Ormanoğlu, eski Harekat ve Eğitim Şube Müdürü Erdinç Serçe, eski Komuta Destek Tabur Komutanı Vekili Ferhat Demirci, eski Lojistik Şube Müdür Vekili Sami Büberci, eski MEBS Şube Müdürü Eyüp Ağbağ, eski Harekat Merkez Amiri Cemal Sudaş, eski Lojistik Destek Komutanı Çetin Aydoğan, Osman Atlı ve tutuksuz olan eski Personel Şube Müdürü İbrahim Erhan Akça 'sanık' sıfatıyla yer alıyor.
Tutuklu sanıklar Avcı, Polat ve Uçan'ın da aralarında olduğu 17 rütbeli asker hakkında 'Anayasa'yı ihlal, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet, 'silahlı terör örgütüne üye olma' suçundan da 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istenen iddianamede, Polat ve Uçan hakkında ayrıca 'kamu malına zarar verme' suçundan 4 aydan 3 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
Paralel yapı-24 Şubat (2017) 'Kars Darbe Yapılanması 17 sanık' davası
(18 Mart 2017, 14:49)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: