28 Şubat 1997'de askerlerin dönemin hükümetine baskı yaptıkları suçlamasıyla 103 sanığın yargılanmasına Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Duruşmada tanık olarak dinlenen dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın özel danışmanı İlnur Çevik, Erbakan'ın istifasından 4-5 gün önce sanıklardan eski Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak'ın kendisini 'çay içmeye' çağırdığını bildirerek, Fevzi Türkeri'nin de bulunduğu görüşmede kendisine, 'Erbakan Hocaya git, istifa etmesini söyle. Darbe yapacaktık. Sizin gazeteniz bizi bayağı zorladı. Amerikan Kongresi devreye girdi, bunu önlediler. Ama neticede bu hükümetin gitmesini istiyoruz, git istifa etmesini söyle' dediklerini bildirdi.
25.02.2017 09:52 28 Şubat 1997'de askerlerin 'dönemin hükümetine baskı yaptıkları ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak etmek' suçlamasıyla 103 sanığın yargılanmasına, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde devam ediliyor. Duruşmaya sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor.
Mahkeme Başkanı Mustafa Yiğitsoy'un, 28 Şubat döneminde DYP Genel Başkanlığı ve Başbakan Yardımcılığı yapan Tansu Çiller'in, 'tanık' olarak dinlenmesi için çıkarılan davetiye üzerine mazeret gönderdiğini bildirdi.
Mahkeme Başkanı Yiğitsoy, daha önceki ara karar uyarınca Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen FETÖ Çatı Davasının iddianamesini istediklerini, iddianamenin gönderildiğini, UYAP'tan da görülebileceğini söyledi.
Daha sonra kamuoyunda 'Aczmendiler' olarak bilinen grubu temsil ettiğini söyleyen Metin Sayın davaya katılma talebinde bulundu.
TANIK İLNUR ÇEVİK'İN İFADESİ
Duruşmada, Refahyol Hükümeti'nin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın özel danışmanlığını yapan Çevik 'tanık' olarak dinlendi.
Bildikleri sorulan Çevik, o dönemde Turkish Daily News'in genel yayın yönetmenliğini yaptığını, aynı zamanda Erbakan'ın özel danışmanlığını yürüttüğünü, bu nedenle en yakınındakilerden olduğunu ifade etti.
Gazetesinin TSK'ya akreditasyonunun silinmesi sebebiyle o dönemde Genelkurmaya gidemediklerini bildiren Çevik, bununla birlikte gazetelerine baskı olmadığını söyledi.
O dönemde basına Genelkurmaydan gönderilen bazı belgelerin kendi gazetelerine de geldiğini anlatan Çevik, bu belgeleri almadığını ve gazetede bunlara ilişkin yayın yapmadığını belirtti.
'Erbakan Hocaya istifa etmesini söyle'
Erbakan'ın istifasından 4-5 gün önce, sanıklardan dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak'ın kendisini arayıp, çay içmeye çağırdığını aktaran Çevik, şunları kaydetti:
'Orada, Fevzi Türkeri ve ismini bilmediğim bir kişi daha vardı. Görüşmede hiçbir düşmanlık hissetmedim. ' Erbakan Hocaya git, istifa etmesini söyle' dediler. Ondan önce yapılan konuşmada da 'Biz Türkiye'de ciddi bir tehlike görüyoruz. Tehdit onlar değil, Milli Görüş bile değil. Samanyolu grubu bir, Ülker grubu iki, İhlas grubu üç. Bunları bertaraf edeceğiz. Bir taraf ak, bir taraf kara, biz akız. Esas tehlikeyi bunlar olarak görüyoruz' dediler. 'Neticede ne istiyorsunuz?' dedik. ' Erbakan Hocaya git, istifa etmesini söyle. Darbe yapacaktık. Sizin gazeteniz bizi bayağı zorladı. Amerikan Kongresi devreye girdi, bunu önlediler. Ama neticede biz bu hükümetin gitmesini istiyoruz, git istifa etmesini söyle' dediler.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de özel danışmanıydım. Gittim, böyle dediklerini anlattım. Onun da cevabı 'Askerler çok kararlı. Bu hükümetin gitmesini istiyorlar. Yeni bir hükümet kurulacak. Mesut Yılmaz başında olacak' dedi. Necmettin Erbakan'a gittim, 'Hocam böyle böyle bir durum var. Ne önerirsiniz?' diye sordum. 'Kafanı yorma, bana bırak o işi' dedi, beni gönderdi. Gazetede de Türkiye'nin bir darbe tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu, Erbakan Hocanın istifa etmesinde yarar bulunduğunu yazdım.'
Çevik, 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) öncesinde Cumhurbaşkanı Demirel'in kendisini çağırarak, 'Askerler bir hazırlık içinde. Erbakan Hocanı uyar, aklını başına toplasın, ayağını denk alsın' dediğini, kendisinin de bunu Erbakan'a ilettiğini anlattı. Erbakan'ın kendisine, 'Bunları kendi kulağınla mı duydun?' diye sorduğunu, 'Hayır' yanıtı verdiğini ifade ederek, ''Süleyman Bey bizi korkutuyor olabilir' diye bir konuşma geçti.' dedi.
'Darbe olayı Türkiye'de olmuştur'
Çevik, 'Süleyman Demirel, bu sözleri askerlerin darbe yapacağı anlamında mı söyledi?' sorusu üzerine 'Ben öyle algıladım. Ama algıdır efendim' yanıtını verdi. Aynı dönemde Erbakan'ın çok büyük baskı altında olduğunu ve 'Gelin istifa edin, ülkeyi seçime götürelim' dediklerini kaydeden Çevik, Erbakan'ın buna yanaşmadığını bildirdi.
Bulunduğu bir davet sırasında sanıklardan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir'in, 'Bu bir postmodern darbedir' dediğini kaydeden Çevik, bunu aktardığı Cengiz Çandar'ın gazetede bunu yazdığını ifade etti.
Çevik, o dönemde BÇG'den bilgilerin gazetelere geldiğini, gazetelerin de bunları yayınladığını belirterek, daha sonra bu haberlerin, Refah Partisinin kapatılma davasında delil olarak kullanıldığını söyledi ve 'Yani maalesef deliller üretildi, sonra suç unsuru olarak aksettirildi.' dedi.
Bir sanık avukatının, hükümetin düşürülmesi için o dönemde DYP milletvekillerinin istifa ettirilmesine ilişkin soru üzerine, Demirel'in kendisine daha önce zaten Mesut Yılmaz'ın Başbakan olacağından bahsettiğini ifade ederek, 'Bu aşamalar olmasa, Mesut Yılmaz zaten başbakan olamazdı.' diye konuştu.
Çevik, iş kuruluşları, sendikalar, TOBB gibi teşkilatlar ve gazeteler kullanılarak, hükümetin zayıflatılması ve düşürülmesi çabası olduğunu kaydederek, 'Maalesef buna Türkiye'nin sivilleri de çanak tuttular. Ama bir darbe olayı Türkiye'de olmuştur' ifadesini kullandı.
' Mesut Yılmaz hükümeti, cunta hükümetidir'
Sanık avukatlarından Müşteba Aydın'ın, 'Bir darbede ilk yapılacak iş Meclisi feshetmek, ikincisi hükümeti ortadan kaldırmak, üçüncüsü cunta hükümeti kurmaktır. Sizce Mesut Yılmaz hükümeti bir cunta hükümeti midir?' sorusuna Çevik, 'Evet' yanıtını verdi.
Bu cevap üzerine izleyicilerden bir kısmı alkışladı ve 'Bravo' diye bağırdı. Avukat Aydın, 'Burası tribün değil, böyle duruşma olmaz' diyerek, izleyicilerin dışarı çıkarılmasını istedi.
Mahkeme Başkanı Yiğitsoy salondakilere, 'Burada yargılama yapıyoruz, tiyatro değil. Lütfen ciddi olun. Beni, izleyicileri dışarı çıkarmaya zorlamayın' uyarısında bulundu.
Çevik, avukat Aydın'ın 'Cunta hükümetinin Meclisten güvenoyu almaya ihtiyacı var mıdır?' sorusu üzerine milletvekillerinin baskı altında olduklarını söyledi.
Bir başka soruyu yanıtlarken de Çevik, 28 Şubat sonucunda 800 bin insanın acı çektiğini anlatarak, ' Türkiye sokaklarında tanklar yürütüldü. Bu tehdit unsuruydu, sopa göstermeydi. Neticede 800 bin mağdur var. Salondaki insanlar gökten gelmedi, başka gezegenden de gelmedi. Benim bunu detaylandırmama gerek yok.' diye konuştu.
Sanık avukatlarından Ümit Kara, 'Sizden önce dinlenen tanıklar beyanlarınızı yalanlayacak ifadelerde bulundular. Bunlardan biri tanık olarak mahkemeye çağırmamıza rağmen vefatından önce gelemeyen Süleyman Demirel'dir' ifadelerini kullandıktan sonra, Demirel'in, TBMM darbeleri araştırma komisyonuna, Erbakan'ın kendisine istifa edeceğini söylediğini, 'Sana istifa et diyen oldu mu?' diye sorduğunda ise 'Hayır' yanıtını verdiğini anlattığını bildirdi.
Buna Çevik, 'Herhalde Süleyman Bey'in hafızası biraz zayıftı. O konuşma kendisiyle yapıldı. Benim ziyaretimin cumhurbaşkanlığında kaydı vardır.' dedi.
Başka soru üzerine Çevik, Demirel'in, Tansu Çiller'in DYP'yi iyi idare edemediğini düşündüğünü, ancak parti Çiller'e geçtiği için artık orada çok etkili olamadığını kaydederek, 'Demokrat Türkiye Partisi, Süleyman Demirel tarafından kurdurtulmuş olabilir.' ifadesini kullandı.
Müdahil avukatlarından Hüsnü Tuna'nın sorusu üzerine Çevik, BÇG'den gazetelere gelen içerikleri görmediğini söyledi.
Sincan'da tankların yürütülmesinden sonra Erbakan'ı görüp görmediği sorulan Çevik, ' Erbakan Hoca gerçekten çok üzgündü. Ama etrafına devamlı moral veriyordu.' şeklinde konuştu.
'Darbe endişesi 28 Şubat'tan sonra da sürdü'
Kendisine soru yöneltilirken, geçmişte Zaman gazetesinde çalıştığından bahsedilmesi üzerine Çevik, 'Başbakan Bülent Ecevit istifa etmelidir' dediği için gazeteden atıldığını söyledi.
Avukat Akın Şenol'un, ' Erbakan Hoca dik dursaydı, istifa etmeseydi silahlı kuvvetler darbe yapacak mıydı?' sorusuna Çevik, 'İnancım evet. O ana kadar ülke zaten çalışmaz hale gelmişti, silahlı kuvvetler mensupları artık Erbakan Hocaya hiçbir şekilde yardımcı olmuyor, iş birliği yapmıyorlardı. Ülkede bıçak kemiğe dayanmış durumdaydı' yanıtını verdi.
İlnur Çevik, bir müşteki avukatının sorusu üzerine dini hassasiyetleri olan Kombassan Holdingin, uçak lastiği üreten bir şirketi bünyesine kattıktan sonra TSK tarafından bu şirketten yapılan alımların durdurulduğunu söyledi.
Bir sanık avukatı ise buna karşı söz alarak, TSK'nın bu şirketten başka lastikler almaya devam ettiğini, ancak bu şirketin hiç uçak lastiği üretmediğini kaydetti.
Çevik, bir başka soru üzerine darbe endişesinin 28 Şubat'tan sonra da sürdüğünü ifade ederek, 'Darbe beklentisi 28 Şubat'tan sonra her gün gündemde tutuldu. Başbakan Necmettin Erbakan o dönem silahlı kuvvetlerin çeşitli törenlerine katılıyor, törenlerde silahlı kuvvetler mensupları Başbakana sırtlarını dönüyordu. Bunları göz önüne aldığınızda darbe beklentisini anlamamak çok safça olurdu.' diye konuştu.
'Böyle bir konuşma olmadı'
Müşteki İbrahim Güngör'ün sorusuna karşılık Çevik, 28 Şubat'ı gerçekleştirenlerin FETÖ'cü olmadığını söyledi.
Daha sonra Mahkeme Başkanı Yiğitsoy, sanık Erol Özkasnak'a, İlnur Çevik'e 'ABD Kongresi istemedi, darbe yapamadık.' yönünde sözler söyleyip söylemediğini sordu.
Özkasnak ise Çevik'e 'Ben sana böyle bir şey söyledim mi' diye sordu. Çevik'in 'Evet' demesi üzerine Özkasnak, 'Bu, dünyada görülmemiş bir yalandır. Böyle bir konuşma olmadı. Çevik'i şahsi dostluğuma binaen ki öyle değilmiş, çağırmıştım. PKK ile mücadele kapsamında Turkish Daily News'in destek olmasını istedim. Başbakana mesaj göndermedim. Başbakana mesaj gönderilecekse bunu Genelkurmay Başkanı yapar. Ben haddimi, hududumu bilirim. Başbakana mesaj gönderilecek son kişi bu adamdır.' ifadelerini kullandı.
Sanık Fevzi Türkeri'nin de bu görüşmede yer aldığının belirtilmesi üzerine, aynı soru Türkeri'ye soruldu. Türkeri, yaşananların Çevik'in söyledikleriyle alakasının olmadığını bildirdi.
Bir müşteki avukatının sorusu üzerine Çevik, söz konusu konuşmayı bugüne kadar birçok mecrada dile getirdiğini ifade ederek, 'Hiç kimse bugüne kadar 'Bu böyle olmadı' demedi' dedi.
Çevik'in ifadelerinin ardından duruşmaya ara verildi.
Bu arada duruşma sırasında müştekilerden biri, heyete hitaben 'Armağan Kuloğlu salonda yok. Onun gelmesini sağlayamaz mısınız?' diye seslendi. Sanık avukatları, Kuloğlu'nun bu davanın sanıkları arasında bulunmadığını söyledi.
Bir başka izleyici ise beyanda bulunan avukatlara izleyici bölümünden tepki gösterdiği gerekçesiyle salondan çıkarıldı.
MÜDAHİL AVUKATLARI
Ardından katılan avukatlarına söz verildi. Katılan vekili avukat Hüsnü Tuna, sanık Çevik Bir'e 1995-99 arasında birlikte çalıştığı yaveri Vedat İşseven'in 28 Şubat 1997 tarihli rejim aleyhtarı faaliyetlere karşı alınması gereken tedbirlerle ilgili metnin kaleme alınmasında katkısı olup olmadığını sordu.
Çevik Bir de bu kişinin yaver değil, emir subayı olduğunu, yaverin başka rütbelerde bulunduğunu söyledi. Emir subayının sadece şahsi faaliyetleriyle ilgili yardımcı olduğunu aktaran Bir, emir subaylarının karargah subayı olmadığını, böyle konularda çalışma yapamayacaklarını, İşseven'in de buna ilişkin bir katkısının olamayacağını ifade etti.
Avukat Tuna'nın FETÖ'den tutuklu Ali Fuat Yılmazer'i tanıyıp tanımadığını sorması üzerine de Bir, Yılmazer'i tanımadığını, basından okuduğu kadarıyla bildiğini belirtti.
Tuna'nın, 'FETÖ örgütü elebaşının yanındaki üst yöneticilerden Kudret Ünal, 'Çevik Paşa'nın en yakınında bulunan emir subayı, örgütün yetiştirdiği elemandı, ismi de budur.' diyor.' sözlerine karşılık Bir, 'O kişinin benim emir subayım olduğunu öğrenmiş, böyle bir yalan söylemiş.' dedi.
Tanık olarak dinlenen İlnur Çevik'in 'Çevik Bir'den 'postmodern darbe' sözünü duydum' ifadesi sorulan Bir, kesinlikle bu konuda beyanda bulunmadığını savundu. Kendi dönemlerindeki bütün belgelerin incelenmesini isteyen Bir, hiçbir belgede kesinlikle başörtüsüyle ilgili bir kelime geçmediğini ileri sürdü.
-'FETÖ'yü 1997'de Demirel'e anlattık'
'Bu konunun baştan beri içindeyiz. Bu çalışmalar bizim şeref çalışmalarımızdır. Ben ikinci başkandım, bu görev bizlere verildi.' diyen Bir, FETÖ'yle ilişkilendirilmeye çalışıldıklarını söyledi. Bir, sözlerini şöyle sürdürdü:
'FETÖ konusunu ilk defa gündeme getiren TSK'dır. TSK'nın bu çalışması 1991'de başlamıştır. Bizim dönemimizde de, bu çok önemli, 17 Ocak 1997'de, 28 Şubat'tan önce biz rahmetli Demirel'e Genelkurmay'da brifing verdik. General Karadayı, ben ve Fevzi Türkeri Paşa katıldı. O brifingde - bunun tamamı TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonunda vardır - açın okuyun, biz Sayın Demirel'e FETÖ'yü 1997 Ocak ayında anlattık. Ondan sonra tekrar Demirel'e makamında brifing verdik. Adı da 'İrtica ne durumdadır.' Burada hem Batı Çalışma Grubu hem de FETÖ anlatılıyor. 1998'de kuvvet komutanları değişti, Başbakan Mesut Yılmaz'dı, ona da brifing verildi. Mesut Yılmaz bunları bildiğini söyledi.'
İsrail pilotlarına Türkiye'de eğitim imkanı verilmesi konusuna da değinen Bir, sözlerine 'O konuda rahmetli Erbakan'ı saygıyla anmak istiyorum.' diyerek başladı.
O dönem ABD'den F4 savaş uçakları alındığını ancak bunların elektronik harp imkanı ve kabiliyeti olmadan verildiğini anlatan Bir, bu uçaklar verilirken, İsrail'in elektronik harp imkan ve kabiliyetini temin edebileceğinin belirtildiğini ve işbirliği yapılmasının istendiğini anlattı.
Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan ve Devlet Bakanı Abdullah Gül'e, Genelkurmay Başkanı Karadayı'yı ziyaretinde bu konunun izah edildiğini aktaran Bir, 'Beni toplantıya çağırdılar, 'Seni görevlendireceğiz, İsrail'e gideceksiniz, biz onlara Konya üssünde silahsız uçuş imkanı vereceğiz. Onlar da elektronik harp kabiliyetine yönelik ihtiyacımızı karşılayacak.' dediler.' ifadelerini kullandı.
-'Kumpas davalarıyla hapse atıldılar'
Avukat Hüsnü Tuna, sanık Çetin Doğan'a, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında 15 Temmuz darbe girişimine karışan isimler sayarak, bunların TSK'ya alınmasında bir ihmallerinin olup olmadığını sordu.
Sanık Çetin Doğan da Deniz Kuvvetlerinde 44 muharip amiral bulunduğunu, bunların yarısından fazlasının Balyoz gibi kumpas davalarıyla hapse atıldığını söyledi.
Oluşan boşluğu FETÖ'cülerin doldurduğunu ifade eden Doğan, TSK'da her yıl harp okullarına yaklaşık 800 kişi alındığını, bunların yüzde 5'inin, yani 40 kadarının sivil liselerden geldiğini, 15 Temmuz darbe girişimine katılanların tamamına yakınının bu liselerden geldiğini savundu.
Bunların kendi dönemlerinde fark edildiğini, adım adım da tasfiye edildiğini dile getiren Doğan, '1997-98 yıllarında 6 şura, bir de olağanüstü şura yapıldı. Bu şuralarda atılan subay sayısı bin 500 civarındadır. Hepsinin dosyasında bulunuyor, bunların yüzde 72'si FETÖ'cü olduğu için atılmıştır.' diye konuştu.
Başkan Yiğitsoy, davanın FETÖ davası olmadığını belirterek, dosya kapsamı dışına çıkılmamasını istedi.
Konuşmasına devam eden Doğan, her dönemde mağdurlar olduğunu, buradaki mağdurlara da saygı duyduğunu ama bu mağdurların neyin mağduru olduğunun, nasıl, ne amaçla mağduriyet yaratıldığının bilinmesi gerektiğini söyledi.
Mağdurların iki gruba ayrıldığını, bunlardan birini, başörtüsü nedeniyle mağduriyet yaşadığını belirtenlerin oluşturduğunu aktaran Doğan, 'Burada tanık sıfatında dinlenen Mesut Yılmaz'a 'Bu türban konusu 28 Şubat sürecinde mi gündeme geldi, yoksa evveliyatı var mıydı?' diye sordum. Kendisi açıkladı, 1986 yılında bir kanun çıkarmışlar, Anayasa Mahkemesi kamusal alanda türbanın giyilmesi yasak diye iptal etmiş.' dedi.
-'Davanın bir an önce sonuçlandırılmasını talep ediyorum'
Daha sonra sanık avukatlarının talep ve görüşleri alındı.
Avukat Müşteba Aydın, davanın 2012'de tutuklamalarla başladığını, üzerinden 5 sene geçtiğini belirterek, çok sayıda insanın bu dava nedeniyle mağdur olduğunu söyledi. Aydın, davanın en hızlı şekilde yapılarak bir an evvel karara bağlanmasını istedi.
Avukat Erol Aras da 'Erbakan'ın, Demirel'in ifadeleri, TBMM Araştırma Komisyonunun raporu dururken hükümet cebren devrilmiştir diye yargılanıyoruz. Türkiye'de bir dönem gerçekten hak ihlalleri oldu ama hak ihlallerinin yargılanacağı mahkeme bu mu? Zamanında 'irticayla niye mücadele ettiniz' diye bu dava açıldı. İddianameyi yazan kişi tutuklu. Bu davada maddi hakikat bin defa önümüze çıktı, dava aydınlandı. Tansu Çiller'i beklemenin anlamı yok. Maddi delil bu dosyaya geldi. Daha fazla uzaması, adaletin üstüne düşen gölgenin yarınlarda tehlike olarak süreceğini gösterir. Davanın bir an önce sonuçlandırılmasını talep ediyorum.' diye konuştu.
Verilen aranın ardından Mahkeme Başkanı Yiğitsoy, eski Başbakan Çiller'in mazeretinin kabul edildiğini, ifadesinin duruşma günü telekonferans sistemiyle alınması için İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine talimat yazılmasının kararlaştırıldığını bildirdi.
Yiğitsoy, bazı sanık avukatlarının talebi doğrultusunda 1995-96-97-98 ile 2003-2004'e ilişkin Milli Güvenlik Kurulu toplantı tutanakları ve Milli Güvenlik Siyaset belgesinin Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinden CMK'nın 125. maddesi kapsamında incelenmek üzere istenmesine ilişkin yazının cevabının beklenmesine karar verildiğini söyledi.
Ayrıca, bazı sanık avukatlarının bu mahkemenin görevsiz olduğu, yargılamanın yüce divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde yapılması gerektiğine ilişkin taleplerin, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuruya ilişkin gerekçeli kararın dosyaya gelmesinin ardından değerlendirilmesi kararlaştırıldı.
Suçtan doğrudan zarar görmediği gerekçesiyle Metin Sayın'ın katılma talebi reddedilirken, TBMM 15 Temmuz Darbe Komisyonu Raporu ve tutanaklarının istenmesine karar verildi.
Duruşma, 23 Mayıs 2017'ye ertelendi.
Başkan Yiğitsoy, o haftaya başka duruşma koymadıklarını, gerek görmeleri halinde hafta boyunca duruşma yapacaklarını bildirdi.
Paralel yapı-28 Şubat süreci & Darbeye destekleri
Hanefi Avcı: Fetullahçılar 28 Şubat'ın yanında durdu
28 Şubat davasında 'paralel' tartışması
28 Şubat davası duruşmaları
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap
(25 Şubat 2017, 09:52)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: